mz 8 ünya Gazetelerine Göre Hâdise TAN — r 22-9-935 BiR iNG KiTABI Habeş imparatorunun kızı Alman maslahatgüzarı ile Türkiye Konsolosu arasında bir ziyafette “Illüstrated London Meuos.,dan: Herman Jiner adlı değerli bir ya- zıcı tarafından yazılan o Mussolinin İtalyası namı alında çıkarılan ki- tap faşizm hakkında yazılan eser- lerin en iyisidir dense yerli Fasizmi anlatabilmek için yazıcı incelemesine İtalya (© hükümetinin 1570 ten 1922 yılına kadar azrettiği buhranlı, sek sk değişen siyasi vec- ini, Mussolininin doğuşunu, mes- & harpten çok yorgun ve halde çıkan İtalyada fa- | şizm zeferini anlatarak başlıyor. Bunları burada uzun uzadıya anlat- mik mümkün değildir, Fakat baz: enteresan parçalarını da yazmadan anlatmak mümkün değildir. Fakat bazı enteresan parçalarını da yazma- dan geçemiyeceğiz. Meselâ 1919 se- nesine kadar Mussolini sosyalit$ par- tisinden rol almış bir şabsiyettir. (346) bin reyden ona ancak (5000) rey veren vardır. İş başına geçmeden bir sene evveline “kadar sosyalist kalan Mussolini İtalyanın harbe gir. mesine taraftarlık ettiği için sosya- list partisinden ihraç edildiği halde gene 1919 senesine kadar sosyalist prensiplere sadık kalıyor. i €n enteresan parçasını Dr. Fas. 2. serlevha: roi veşkil ediyor. H kikater birçok kimseler böyle suali kendi kendilerine, sormaktadır lar Faşizm nedir ve hângi fikirden, kaynaktan ilham alan bir idaredir? Mangi esaslarda hangi prensiplerde diğer idare şekillerinden farklıdır Bunlara Doktor Finer de vazıh bir cevap veremiyor; çünkü bunlara açık cevap vermek oİmkânsızdır. Hatta Duçe'nin kendisi de bu hususta müphem cümlelerden başka bir şey. le bizi aydınlatamıyot, Maamafik Doktor Finer, eğer faşizm bir din, bir inanç; olarak kabul edilecek o- ursa meselenin izahı kolay olduğu- nu söylemektedir. Öyle bir itikat ki, dindarların kıskançlığını mucip ola cak kadar derin ve köklü! Fâsizme birinci derece hâkim &- mil, fetdin sorgusuz sualsiz devletin malı olmasıdır. “Her devtel içindedir. Ne insani, ne ruhani hiç- ir sey mevcut değildir ki devletin haricinde olabilsin veya olabildiği zaman bir kiymet ifade etsin?, Şu halde bu vaziyet nedir? diye söramaz mıyız? Buna da cevap ko- Jay Seğildir. Fakat Dr. Finer buna başka bir suzle cevap vermekle ce- vap vermiş oluyor: “İtalya sey son 0- EDGAR WALLACE kadınlar hakkında, bilhassa artistler için acayip düşünceleri var. Bizleri Be zânnediyor kimbilir? Nihayet tada hayatımızı kazanmak için uğra. şiyoruz. Bugün Griff şatosunda, be- reket versin, bir tek sahne çevirece- giz. Belki Sir Gregory şatoda değil dir. Fakat her halde oradadır. Çünkü ben me zaman oraya gitsem © da mutlaka geliyor, Brixan yan gözle benç kızı bir da- ba tetkik etti, Güzelliği hakkında ilk fikri şimdi daha kuvvet bulmuş- tu. Adele'in yüzünde inanın merha- metini tahrik eden endişeli bir hal vardı. Koyu gözlerinin otemizliğin- den, düşünceli bakışlarından bu Sir Gregory denilen adamın kızdan ne istediği pek âlâ anlaşılıyordu. — Tuhaf şey! dedi, tıpkı roman- lardaki gibi, böyle şato sahibi asilza- delerin hemen hepsi de haydut he- rifler! : Birden Mevzuu değiştirerek sor- du — Ben böyle öteberi konüşür | | Bu sual yalniz i kim ifade eder? Hükü- amma ilk ve: son sözü kim söyler? Mussolini! Şu hal- de devlet kiridir? Mussolinit,, Bununla beraber faşizmde idea lizm olmadığın: iddia etmek de Dr. ner'in fikrince gene haksızlık © lur. Ancak bu gibi inançlardan Ab- solutlen doğduğunu da itiraf etmek lâzım olduğuna da kitapta (işaret vardır. Maamafih ferdi yok fa şeyi birlikte, cemiyette bı lar bir tane değildir. Kapitalizm, şizm, komünizm velhasıl şu veya bu “izm,, hep ferdi yok addederek pren- sip yürütüyor. Halbuki saadet, sefa- let, zarar yahut kâr ferde yüklenen bir haldir. Eninde sonunda İnsan bir fert olarak ıstırap çeker; yahut saa- det duyar, Fakat bunu faşizme an- latmak imkânsızdır. Esasen Dr. Fi- ner'de böyle beyhude bir iddiaya ir in ikinci hâkim fikri ebedi bir mücadelededir. Herkes sonuna kadar müthiş bir mücadeleye atıla- cak, durmadan, bıkmadan, yorulma- dan çalışacak, didinecek ve bu mi cadele harp şeklini alsa da gözür kırpmıyacaktır. Duçe'nin - tabirince erine “YYRE EMAYE a RK demek mu- Ancak mücadelenin her ini fazilet olarak kabul ettirmek tehlikesi her an mevcuttur, Şiddete, hırsa yol açabilir. Mülletle- rin taliini; tarihin bizi binlerce mi sallerle gösterdiği gibi akıl ve man- tuk değil hirs ve tamah gibi hislerin tayin etmesi lâzımgeldiğine dair ka- naatler doğurabilir. Ayni zamanda birçok kimselerin zorla uyandırılan heyecanın devamsız ve sun'i olaca- ğını da untturur. Doktor Finer'e nazaran Musolini- ye karşı olan itimat sarsılmaz bir haldedir: Bir işaretle - milyonlarca İtalyan “inanmağa, itaat etmeğe, savaşa girmeğe,, kazırdır. Çocuklar bile “Mussolini her zaman için bak- lıdır. diye inandırılıyorlar, Hattta o yar: Allahtır. Esasen muvaffakiyeri- ni sadece şahsiyetine medyundür. Fakat ondan sonra ne olacak? milyonlarca İtalyı nın değil; Mussolininin fikrini yokladığına şüphe yoktur. Her zaman için stable bir siştem arı- yan Mussolini bir (İdareci &r yaratmak için çok uğraşmaktadı Doktor Finer'e bakılacak olursa, f bile arasıra ken, canımızı Sikiyorum, değil mi Genç kız yüzüne baktı: — Evet, ne yalan söyliyeyim, doğ- rusu bir parça öyle. Mösyö Brixan ben şimdi bizim gibi “ekstra” lara nasip olmıyan biricik talimi tecrübe edeceğim. İçimi Lr var bilmezsiniz Sonra sizin burada oluşunuz da, sinirimi daha (ziyade bozdu. Fakat benim asıl korkumu arttıran İlk sahneyi Griff şatosunda çevirmektir. Sonra birden vücudu sarsıldı — Aman, ne iğreniyorum bu adam dan bilseniz ne iğreniyorum. Sonra #ato öyle korkune bir yer ki... İçer- sine doldurulmuş kaplanlar mr ister- siniz, duvarlarında bir alay kılıç mı? — Bir alay kılıç mı? — Ne bileyim, şark memleketle- rinden toplanılmış “kılıçlar... İnsanım yalnız görünce içi titriyor. Bütün duvarlar kılıç dolu. Fakat OGrego- ry bunlarla iftihar ediyor. Son gidi: şimizde Knebworth'a anlatıyordu. Bütün bu kılıçların hepsi de daha elden yeni çıkmış gibi keskin kılıç larmış. İçlerinden baztları üç yüz senelikmiş. Bu adam, şaşılacak biri. si. Avucunuzun içine bir elma ko- kılıçla bir vuruşta el- mâyı ikiye bölüy n hoşuna gi- den eğlence de bul. İşte şato gö- ründü.. Brrrrr! Şimdiden tüylerim ürpermeğe başladı. | daha ziyade 24 Saatte Paristen Nevyorka Gitmek Kabil Olacak mı? Noyes Viner Jurnal'ın Paris aytarı, havacılık tekniğinin es- ki üstadı Lui Bleriyo ile hava cılığın atisi hakkında uzun bir görüşmede bulunmuştur. Bleriyonun uçakların ileride alacakları şekiller hakkındaki düşüncelerini aşağıya alıyoruz: “— On yıl sonra, Avrupa kı- tasile Amerika arasında posta ve yolcu uçaklarının muntazam seferler yapacaklara ganiim, çyüz kilometreden daha hızla uçulamıyacağı söyleni - yordu, Halbuki bu tempo çok- tan aşılmıştır. Bugün artık 15.000 metre yükseklikte saatte 2000 kilemetro hızla uçabilecek Stratosfer uçakları yapılmağa başlanmıştır. Bildi âde uçaklarla bile bugün hav - salanın alamıyacağı ölçüde hız elde edilmiştir, Amerikalı uç- man Böring on beşton ağırlı- ğında bir uçakla üç bin kilo- metrelik bir mesafe (üzerinde vasati olarak 400 kilometre hız la uçabilmiştir. Delmote ile | Angelo bu rekoru da kırdilar. Angelo yedi yüz kilometro hız la uçtu. Bleriyo, gülerek “acele etmi- yelim!,, dedi ve sözüne devam “— Sürat rekorlarının ço- ğalacağına şüphe yoktur. Fa- kat bü rekorların da bir sınırı vardır. Bu sınırda, gereçin da- yanıklığı meselesidir. Nomal hava seferi, yani iki nokta a- rasında her gün yapılacak olan güvenlikli ve > tehlikesiz hava seferinin hızı, gereç dayaniklı- ğının imkân verdiği nisbetten fazla olmamalıdır. Halbuki ya- pılan bütün hava rekorlarında, gereç, hiç düşünülmüyor. Bu gibi Tekorlar gefeçe öyle “bir yükleniyorlar ki, sonunda, uç- mania canına maloluyorlar. Her şeyden önce yüksek sür'at, iki mesele ortaya çıka- rıyor: Bunun birisi, motörün yaptığı sarsıntı yüzünden u gın fazla bir dayanıklığa zum göstermesi, ikincisi de ha- va tazyiki meselesidir. İ kilometre hızla bir uçuşta ka - Uçu ştakisür'at bellibaşlı bir hizi bulunca, nasıl ki, hızlı ve kuvvetli bir temasta su buz gibi katılaşırsa, havada taş gibi sert kesilir. Bunun nasıl bir şey olduğunu, suya atlayan ve kötü bir atlayış yapmış olan herkes bi Sür'at saatte 400 kilomet i ince, pervane ve kanat i de üsnomal. bir de- receyi bulur. Hava, uçağın hele en nâzik yerlerini çok sert darbeler hi linde o kamçılamağa © başlar. Sür'ati keseceği için, uçaklar, büyük hacimde amazlar, Elâstikiyetli yapılabilirler am- ma, buda, genel dayanıklık üzerinde etki yapar, Bu duru- ma göre, ne biri ve ne de öb rü, pratik olarak bir işe yara- mamaktadır . Bana. kalırsa, bu meselede biricik çare, kanatların bugün- kü büyüklüklerini (o küçültmek veya büsbütün Oo kaldırmaktır. Benim hesabıma göre, altı yüz natlara hiç lüzum yoktur, Ka- natlar çıkarılınca geriye perva- ne, pilotun kabinesi ve yolcu yahut ta yük hücresi kalıyor. | Uçak upuzun bir biçime giriyor günün birinde uçan bir oka dö- neçektir. — Stratosfer uçağının kulla- nılabileceğini sanıyor o musu-| nuz? — Hayır! Bu uçakta en ö- nemli olan şey, kabineyi hava sizmaz bir hale sokmaktır. Hal. buki, kabinenin her hangi bir yerinden hava sızması çok ko- laydır. Böyle olunca da felâket sonsuz bir ölçüyü (bulabilir, Bundan başka motörün devir sayısmın: çokluğu... yüzünden, çıkacak sârsıntr, uçağın göv-| desindeki malzemesini kolay - ca çatlatabilir, Buna bir de ge- rek içten, gerekse dıştan gele- cek hava tazyikini katmak lâ- zımdır. En ufak bir çatlak hüc- reyi patlatabilir, Bundan dola- yı sür'at meselesi malzemenin dayanıklığı sınırında kalmak zorundadır. ,, şizm, Leninin kurduğu gibi bir sis- tem değildir. Çünkü faşizmde vuzuh | yoktur. Buna da sebep Mussolininin kurduğu rejimde şahsi teşebbüs için yer verilmesidir. Bu şartlar altında da idareci sınıfını nyetişmesine İm- kân yoktur. Kitabın sonlarına doğru Dr. Finer faşizmi diktatörlük safhasında ince- liyor ve diyor ki: “Faşist sistemi bir dehaya bağlıdır. Onun ortadan kalk- masile faşizm de ölecektir.,, Bütün işaretlerin buunu gösterdi- ğini inkâr etmek hatadır. Fakat son on sene zarfında Avrupanın kısa ta- rihi idare sistemleri hakkındaki bü- tün esaslı zannolunan fikirleri dar alt üst etmiştir ki da yanılmak ihtimallerini ister iste- mez hesaba katıyor. Dr. Finer kitabında izmin, ken- Griff şatosu, Victoria devri mi- marlarının plânlarını çizmekten pek hoşlandıkları korkunç | şatolardan biriydi. Sol cenaha konmuş iri bir kule, tam bir müvazenesizlilk manzarasıy. dı. Görünürde yeşillik olmaması da bu manzaraya ayrı bir kasayet veri- yordu, Brixan: — Burası satoya benziyor, de Kanapeli araba parmaklığı geçtik- ten sonra durdu. Demek ki bahsedi- len bahçeler şatonun arka tarra'da idi. Brixan arabadan indi, projektör- lerin, makinelerin indirilmesine ne- zaret eden Knebvorth'un yanma git- ti. Arabanın arkasına günün ışığını kuvvetlendirmek için bir dinamo koydular. Knebworth: — Ah, siz misiniz? Fakat rica e- derim, beni meşgul etmeyiniz, çün- kü bu sabah öğe göz yıldırıcı işim var ki. — Pek lâ, pekâlâ, ben yalnız sizden, bir şey İstemeğe gelmiştim, beni de bir “ekstra, gibi trupa alı değil, kışlaya niz, İhtiyar kaşlarını çattı, şüpheli şüpheli sordu Bu fikir de dedi, ne nereden yapmak aklınıza istiyorsu- dine mahsus müesseseleri, ekonomi- , teskilâtı ve metodları olmadığını da iddia etmektedir. Kitabın faşizm hakkındaki incelemelerin en derini olduğuna şüphe yoktur Nüzhet ABBAS —— Amerikadan Liivanyaya Nev-york, 21 A.A. — Litvan- ya'lı ana ve babadan Amerika- | da doğma uçman Feliks Vait - kus, Ternöv İrlânda, İngiltere, Danimarka, Baltık denizi ve Memel yolu ile, Litvanya'ya ka dar yalnız başma uçuş yapmak üzere, bu sabah saat 6,45 de| Long İslând'dan havalanmış - tu nuz? — Mühim bir sebebi sizden böyle bir y istemezdim. Kimseyi Tah etmiyeceğimi vâ- detmiştim, vâdimi tutacağım. Knebworth çenesini kaşıdı: — Pek âlâ, dedi, belki bir faydanız dokunur Trupun içinde saçları İ madalanmiş Ve geriye doğru taran- mış uzun boylu genç bir artist daha vardı. Güzel, yakışıklı bir delikanlı... Yolda gelirken Adele'in soluna otur- muştu ve ağzını açıp tek bir kelime söylememişti. i Brixan'ın arzusu ul edildikten sonra, bu delikanlı ihtiyar direktöre yaklaştı, iki eli cebinde, vaziyet ala- rak sordi — Knebworth, bu herif de kindir Allah aşkına? — Hangi herif? Ha, Brixan'ı mr soruyorsun? O da “ekstra,, lardan. Yeni “ekstra,,.. — Yaa! O da “ekstra,, mı? Fakat bu ekstralar kendilerini artistlerle bir sayıyorlar da, insanm sinirine dokunuyorlar. Ya bu Adele? Size şimdiden söyliyeyim ki, filmi berbat edecek, göreceksiniz. Knebworth'un canı sikildi: — Bana bakınız Conoliy, dedi, sanki ben sizin gösterdiğiniz san'ata o kadar meftun muyum zannediyor. sunuz? Hatta bir “ekstra, için dahi olmasaydı, bize de BUDAPEŞTE KONGRESİNDE istanbul -Londra Yolu Macar hükümetinin çağırısı üzerine İngiltere, Belçika, Al manya ve Avusturya delegele- ri, otomobil kulüplerinin baş- kanları ve Turing klüpler w- luslararası birliğinin A. İ, T. genel sekreteri ve daha birçok kimseler eylülün 9 uncu günü Macaristanın Avusturya sını - rına geldiler, Buraya gelen konukları Ma- car hükümeti adına yönetker- lerden tecim bakanlığı meml ket yolları oşübesi direkt Benke İstvan karşıladı. Ve kendilerine İngilizce hoş geldi- niz dedi. Hudutta Macar tumig klü- bünün, otomobil hudut yonunun açılış resmini yaptı - İar bu istasyon mimar Çuittner Ervinin projelerile Macar us - lübunda yapılmıştır . Bu istasyondan maksat budu du geçen makinalı taşın araçla rm gümrük ve pasaport mua- yenesi için vaki olan mecbüri dinlenmeleri esnasinda yolcula rın istirahatlarını temin etmek» tir, Açış töreninden,.sönra Drog. ram mucibince yolcular otomo- billerle Budapeşte'ye doğru yol larına devam ettiler. Eylülün 10 uncu günü öğle - den önce parlâmento delegesi kurullar salonunda Maçar te - cim ve muvasala bakanı ve Lon dra » İstanbul yolu kongresi baş kanı Winchkler İstvan kongre- yi açtı ve Macar hükümeti adı. na ydbancı memleketler dele - gelerini selâmladı. İsimleri-sıralanan zatlar kon- grenin başkanlıklarma seçildi- ler. Öğleden sonraki görüşü celse sinde fenni danışman Benke İstvan'nım başkanlığı altında arsnılusal yolun fenni meselele ti İle uğraşıldı, ; Başkanlık fen yönetkeri ve hükümet yapı kurulu üyesin - den Elischer Paul. kongre ra - pörtörü olarak fransızca ve de- gerli bir takrir takdim etti. Bu takdirde yol uğrağı tay ninde en kısa bağlanmanın göz İ önünde tutulması, kabil olduğu kadar küçük köy ve kentlerden olsa böyle bir tahminde bulunmanı- za müsaade etmiyorum. — Fakat benim şimdiye kadar hiç bir ekstra ile sahne çevirmediğimi biliyorsunuz. Bir taraftan tertibatla meşgul o- lan Knebwortü: — Öyleyse yalnız kalırsmız azi- zim, dedi, Saçı pomadalı jön prömye: — Bak Stella'yı anlarım, köküne kadar art Knebworth doğruldu: — Rica ederim, çekiliniz, dedi, ben sizden ne zaman akıl danışmak lâzımsa gelir danışırım. Şimdi bura- da fazla kalabalık etmeyin. Conoliy omuzlarını silkerek uzak- Jaştı. Bu halile de eğer film muvaf- fak olmaz, bozuk çıkarsa hiçbir mes- uliyet kabul etmiyeceğini söylemek istiyordu. Trup geldiği zaman, Sir Gregory Pen şatosunun büyük kapısı önünde göründü. Tıknaz bir adamdı. Borneo güneşi ile bol bir iştiha yüzüne kır- mızı İle karışık esmer bir renk vermiş ti, Buruşuk çizgileri bilhassa gözleri- nin ucunda daha ziyadt toplanmıştı. Aktörlerin yanına doğru gelirken, Brixan adamı iyiden iyiye tetkik etti, Sir Gregory'nin üzerinde kırmızı ren- gi bol geniş kareli bir golf elbisesi vardı. Başındaki kasketi de gözlerine kadar eğmisti, Dişlerinin arasındaki dedi, yu ğiünzlinatdini .. sin eni iin ANKİ hü a PaMiLİ istas- | geçirilmemesi, yolun uzun fakat üç kilometreden daha uzun ol - mıyan müstakim parçalarla teş kili, düz arazide 500 m., dalgalı arazide 300 m., dağlık yerlerde maması tulani maktalarda me - yillerin 4 5 den fazla olmama- 81, karşılıklı inip çıkmalarda bir- leşme parçalarının yapılması tavsiye edilmektedir. Bu bakım, dan yolun Macaristan kısmı çok güzel bir örnek teşkil etmekte- dir.. Çünkü tecim bakanlığının çıkardığı tulâni maktaa göre yalnız Vörösvar tepesine isabet eden kısmında “6 5 meyil var - dır. Diğer kısımlar daha hafif meyillerle yapılmıştır. Gene bu raporda arazi makta larda en az olarak 6,40 m. şose kısmı ve 1,0-1,5 m. lik iki taraf- ve mümkün olduğu kadar kap- lamalr banketler gözönüne alın ması; arzani meyillerin kabil ol duğu kadar “e 2 yi geçmemesi ve 500 m. den küçük kuturlu küuplarda da 50-60 Km. Sürat- le ilerlenebilmesi için lâzım gelen genişletmeler ve dıs ke- war yüksettinelerin yapılmasızıa zım olam yerlerde bisiklet#0l - ları ve bordurlu yaya yölları ya- pılması zikredilmiştir. Köprülerde geleceğin geli - şimleri düşünülerek 25-30 ton- İ luk dayanma ve yeter genişlik gözönünde tutulması yazılmış- tır. Raportör takririnde, arsıulu- sal yolun ayrımını ve karşılığı nı her tarafta bulacaklarını ü mit ettiğini bildirmiş ve yol üze rinde tasmın en kısa zamanda başlıyabilmesini temenni emiş tir. İngiliz hükümeti delegesi Miralay C. Cook raportörün özen ile hazırlanan takriri için takdirlerini bildirdi ve önerge - nin her noktasında mütabakatı nı bildirdi ve ilâve olarak ulus- lararası yolun yapılmasile taşı- nın artmasından dolayı olacak fazla kullanmayı da hesaba al- mak gerekliğini söyledi. Kongre eylülün 11 inde tek- rar toplandı ve görüşmelere de- vam etmektedir püro sigarasını çekerek elini uzattı: — Bonjur Knebwortk! — Bonjur Sir Gregory kaldık, affinizi rica ederiz. — Canım, ne zararı var? Ben daha erken geleceğinizi zannediyordu Benim piliç te beraber geldi ya?.. izin piliç mi Stella'yı mı söylü yorsunuz? Hayır, gelmedi. — Yok canım, Stella değil! Sizde küçük bir eamer Yar. Neyse aldırış etmeyin, ben İğtife ettim. raz geş dân acaba hangisi olabilir bir düşündü. Bu sırrı öğrenmekte de gecikmedi. Şato sahibi, rolünü iyice ezberlemeğe dalmış olan, Adele'in ya nina yaklaşmıştı. Kasketini alnının üstünden bir san” timetre kaldırarak; — Bonjur küçük kız! dedi. pi Adele soğuk bir tavırla cevap ver” — Botijur Sir Gregory! — Amma, vidinizi tutmadınız. Ah, siz kadınlar yok musunuz, hepi- niz böylesinizdir. Genç kız! — Ben size bir vaitte bulunduğu” mü hatırlamıyorum, dedi, beni yeme- mız, ben de gelemiyece" TArkas var!