vee 229-935 : Kültür Bakanı Ankarada "Ankara, 21 (Özel aytarımız bildiriyor) — Kültür Bakanı Saf- fet Arrkan geldi. Bakanlık erkân! 1 tarafından karşılandı. Geç va- kite kadar bakanlıkta kalarak, orta okul kadroları üzerindeki ha- zırlıklarla meşgul oldu. Suriyeye Kavun Gönderdik Ankar, 21 (Özel aytarrmız bildiriyor) — Türkofisin teşebbü- sü ile Mersinden ilk defa olarak Suriyeye on beş bin kilo kavun gönderilmiştir. Elma ve armut gönderilmesi için hazırlıklara başlanmıştır, Mersinden yakında Mısıra da yaş üzüm gönderile- cektir. » Kamufayda Toplantı Hazırlığı Ankara, 21 (Özel aytarımız bildiriyor) — Kamutay, 1 Birin- citeşrin Salı günü toplanacağından, toplantı makta olan Hava değiştirme te salonunda yapıl- rtibatının bitirilmesine çalışı maktadır. Saylavlar gelmeğe başladılar, KAYSERİ KOMBINASI Türk Devletçiliğinin Büyük Bir Eseri Karşısında (Baş tarafı 1 incide) | * Bugünkü ulus savaşında: Meydan | muharebesine girişecek Yalnız süel| kuvvetler, ordular değildir. Bugünkü “enilli müdafaa” anlayışına göre se- ferberlik süel olduğu kadar ekonomik olacaktır. Uluslarm bütün ekonomik kuvvet- leri, kurumları, ekonomik kadroları savaş meydanma atılacaktır. Modern savaşın kullanacağı mate- riyel gün geçtikçe ulusal endüstriye “milli müdafaa” bakımından önemi daha ziyade artan bir ödev tanımak- tadır. Savaş endüstrisi diye anılan özel bir endüstri tasavvur olunamaz. Çün- kü herhaneibir endüstri şubesini “milli müdafaa” bi i sokmak mümkündür. Şurası da iyice belirtmek gerek- .tir ki, yeni Türkiye endüstri progra- mi için kurmuy. Ayni zamanda Bu endüstri hareke- tile Türk halk yığınlarının” yaşayış seviyesini, kültür ve medeniyet dere- cesini yükseltmek, varlık, genlik ve güven icinde Türk nüfusunu artır. mak gibi önemli amaçlar güdülüyor. Fen, müspet ilim hayatı çök değiş- tirmiştir. Müspet ilim, kendisini elde €tmesini bilen uluslara büyük kudret, kuvvet bahşetmiştir. İşte, bu açık ha- kikattir ki: Maddiğ bir hâdise olan endüstri istihsal uluslar nâzarın- da haklı olarak bir idealizm mevzuu haline sokmuştur. Endüstri bütün maddiğ terakkileri halk yığınlarımız arasında yayacak bir unsurdur. Modern devlete önemli vergi veren veya gelir getiren, çalıştığı muhitle- Te “vergi verme” kabiliyeti aşılıyan «ekonomik bir canlılık organıdır. Bir kelime ile, fennin, ilmin yarattığı en Zorlu bir kuvvettir. Kamilist Türkiye böyle bir kudret ve kuvvet kaynağını bile bile, elinde- ki geniş ve zengin imkânlara, vasıta. lara rağmen ihmal etmek gafletinde bulunamazdı. Mevzuun en ufak bir tereddüde ta- bammtilü olmıyan taraf: şudur: Türkiye, toprak altı ve üstündeki zenginlikleri müspet ilim ve fennin | e. us vasıtalarını baş vurarak muhakkak işletecektir, Bü- tün tabii ve ekonomik şattlar bu mem- leketin hem tarım, hem de endüstri yurdu olmasını, muvazeneli, ahenkli, değişik bir istibsal yapan Glke olma- sını temin edecek mahiyettedir, Türk ulusunun genel seviyesi, medeniyet ve kültür olgunluğu derecesi girişilen endüstri hareketine müsait midir, dı gil midir diye şüphelenmek, endüs teşebbüslerimizi sun'i Ve gayritabii telâkki etmek, Türk milletinin haya. tiyetini ve olgunluğunu tanımamak, ona en büyük bürmetsizlile etmek olur. Ülke içinde ve dışında “aklıse- lim” sahibi ve iyi niyetli insanların hepsi: Uzerinde çalışılan endüstri programının Türkiyenin ek finansal, soysal ve kültürel imkânları. nı aşmadığını onaylamaktadırlar, Şunu da itiraf ederiz ki, realizas- yon imkânlarımızı iyice ölçemiyenle- ri, yaratılışları itibarile septik olanla. Tı nazari ekspozelerle uzun uzddıya inandırmağa boş vaktimiz yoktur. Büyük Kayseri Kombinası gibi en- düstri abideleri onların kabul edebi- Jecekleri yegâne delildir. e Endüstri programile güdülen en önemli amaçların başında geleni “ge- Biş ve varlıklı bir iç pazar” yaratmak» *r. Güvenli bir faaliyet havası içinde Mlısacak bir iç Dazarın ekonomik setirmektir. “İstih- reka ig ağ artan bir iç ekonomiye sahip olmak- T üatiklak”” mevzuunu istihsal'den evvel düş kle en ağır ve büyük tehlikeler önlenmiş bulunuyor. Halkı mızin istihlik kapasitesini gösteren rakamlar hilkümeti her konudan ziya» de ilgilendiriyor. Bu rakamlar ve is- tatistikler istihsal istatistiklerinden daha fazla bir önemle tetkik olunuyor. İç ekonomi programi müspet mad- deler taşıyor: 1, — Memleket içinde yaşayış şart- Jarını hafifletmek; hayetı mümkün ol. duğu kadar ucuzlatmak, TI. — En esaslı ietihlâk maddesi üzerindeki resim ve vergilerin indiril- mesi (Şeker ve tuzda olduğu gibi). 11. — İstihsal mahiyetine tesir ya» ji vasıtalarını maddi imkânlar 1V.— Ziraat mahsulleri ile. endüs- #ri mamulleri arasındaki nisbetaizli. ği normal bir nisbete getirmek. V. — Krizden önceki “yüksek zirat fiyatlar” devrinden gelen müstahsil borçları ağırlığının hafifletilmesi, VI. — Yalnız verimli istihea) çalış- masını himaye eden ucuz, ayni za- manda öğretici, yetiştirici bir İstihsal kredi sistemi. Bir kelime ile: Çiftçi yığınlarının istihsal ettikleri a ii iptidai maddeleri, mamul hale geldikten son- ra tekrar satmalabilmeleri!... . Türk endüstri programı etrafın. da zaman zaman beliren bâzı “şüphe” bulutların dağıtmayı her firsat bul- dukça bir ödev saymalıyız. A) Türk endüstri program besap ve ödüme muvazenesini bozabilir mi? Bu program hesap ve ödeme denk- iliğini sağlamak, devamlı, istikrerle bir duruma sokmak için hazırlanan ve yine bu maksatla tatbik edilen bir pro- lr Bu programın muvaffakiyeti: Türk parasının sağlamlığını şüphe götür- mez bir şekilde artıracaktır. Fabrikalar servet yaratmadan kök- leşip yerleşmeden, iç pazarda hayırlı tesiri göstermeden © dışarıva: kümeli döviz taksiti ödemek tehlike- #i daha işin başında önlenmiştir. Bun- | dan başka: Ulusal endüstrimizin düzenlerini ulusal ihracat mahsullerimiz ödiye- cektir, Bu prensip sağlam kazığa bağlan. IE, B) Endüstri proğramı gerçekleş tikçe ihracatımıza engel oksbilecek mi? Bu konuyu başka bir yazımızda incelemiştik. Senelerdenberi muvaf- fakıyetle takip olunan “dış tecim po- litikasınm” prensipleri ve supl meka. nizması bu tehlikeyi önlemiştir. İler- de de önlüyebilecektir. Esasen, ulusların birbirinin ekono- mik gidişlerine, strüktürlerine uymak, zorağında oldukları fikri dünyada çok kuvvetli bir hız almıştır.Şu kadar ki, bu pratik ve objektif uyma devrinde, adaptasyon çalışmasında eski ve ile- ti endüstri memleketlerine düşen ar- Sıulusal ödev gittikçe daha yüksek | tekniğe, daha yüksek kaliteye, daba orijinal ve yeni buluş ve yarrışla râ önem vermektedir.” Bugünkü dün- Ya şartları içinde arsulusal genlik ancak böyle olabilir. vs Ni imkânlar endüstri pro- amınım başarılmasma, geniş ve za- turi “İşletme” sermayelerini temine kâfi gelecek midir? Buna da cevabımız çok açık ve | saltter: Bir memlekette devlet endüstrisinin kurulması ve müvaffakivetle, islemesi a a se A LAR Nüfus Sayım Hazırlığı Ankara, 21 A.A, — İstatistik genel direktör muavini Selim Aykut, Bursa, Balıkesir, Mani - sa, Bilecik, Afyon ve Çanakka- lede umumi nüfus sayımı hak - i kında konferanslar verdikten sonra merkeze dönmüştür. Genel direktör Celâl Aybar da ecnebi sayım müşaviri ile ba | zı vilâyet merkezlerindeki ha - zırlıkları görmek üzere Anka - radan ayrılmıştır. Nüfus sayımı ile birlikte yir- mi iki vilâyet ve kazada ve tak | riben bir milyon nüfus üzerinde bir ölüm, doğum anketi yapıla- caktır, i İskenderiye konsolosu Ankara, 21 (Özel aytarmız bildiri- yor) — İskenderiye başkonsolosu Basri memuriyeti başıma gitmek için emir almıştır. Salr günü İstanbuldan hareket edecektir. 0 memleketin: ekonomi, finans, para, kredi politikasına bağlıdır. Türkiye, bazılarının zannettiği gibi bu alanlar. da teşkilâtsız değildir. Rasyonel im- kânları zannedildiği gibi dar değik dir. Bu slanlarda organize olmuştur. Ulusal davalarda, ulusal hedeflere ulaşmak için bütün kuvvetleri terkip €tmeği, kombine etmeği ve hedef yo- lunda kullanmayı çok iyi bilen şefle. timiz vardır, Görülüyor ki bu mevzuda en büyük güvenimi Ek kredi poli- tikalarımızın biribirine aykırı olmiyan, ahenkli bir gidişle yürüyeceğine olan inanımızdan çor yam r, Okuyucularımızın şuna inanmaları nı samimiyetle dileriz ki: Endüstri programını başarma (mes'uliyetini omuzlarına yüklenmiş olan uyanık ve ileri düşünceli unsurlar: Büyük en. düstrinin mahiyetinden doğan zorluk- ları çok iyi takdir ediyorlar, Kndustri MUVestakiYciejn. yalnız. fabrika- binası yaptırmakla, - tesisata kurmakla elde edilemiyeceğini ve işin asıl o zaman yeni başlamış olacağın: gok iyi biliyorlar. , Bu mevsuun çetinliğini “çomplexi- t€” sini kavradı!” x içindir ki çok i davranıyorlar. En son sistem, en modern, delayı- sile en verimli tesisatı kurmakla, , Arsrulusal piyasaların ansızın deği- Şiveren şartlara, bir kararname ile 24 sâatte kapanıveren o mahreçlerine ehemmiyet vermeyip nisbeten çok daha istikrarlı ve genişlemeğe müsait bir iç pazar istihlâki için çalışmakla, Lüzumsuz stoklara meydan verme- mekle, Büyük hacimde yapmaklı , Sabit idare ve işletme masrafları üzerinde çok hassas davranmakla, Devlet endüstrimizin diğer eski en- düstri memleketlerinin o hataları lena unacafına sarsılmaz inanmmız var- Bu inanımyı i ü faktörlerden bi ez Ya ML Türk işçiliğidir. Endüstri davamıza bilgilerini, zekâ- ve ucuz istibsal | Jarenı, bütün mevcudiyetlerini vermiş olan Türk mühendislerine, teknisiyen- lerine, işçilerine güvenimiz vardır. , Yaptığı İşe, imal ettiği mala şah- siyetinin damgasını vuran geniş bir teknisiyenler kadrosu yetiştirmek öde- vi programın başında gelmektedir. Yetişmiş ve yetişecek Türk enjeni - yörleri, | teknisiyenleri, şuurlu İş gileri kurulan bu büyük eserlerin hakiki sigortası oi telâklei edil- mektedir. Keyseriye giderken, Kayseriden ği erkin Türk şimendifei giliği bize bütün ci iyet tarihini hatırlattı. o Kl Re kalkınmasına “ki- it taşı” rolünü oynadığına inanmız olan bu ulusal Yam vaktile ne po- lemiklere, aenkitlere sebebiyet ver- mişti! Büyük zaferden sonra, vakit kay- bedilmeden “şimendifer"* meselesi bir ulusal dava haline sokulmamış olsay- dı, emiri Ve takip fikrile ar- narı bugün ana şebeke tamamlanmamış bulumaydız. © Kayseride. böyle büyük bir endüs- tri kurulabilir miydi? Eler halde “za- man” ve “hadiseler”, “renliteler” har yat imtihanmın hatır gönül tanımaz, iltimas nedir bilmez “mümeyyiz” SAMİ —————— Üzüm fiyatları İzmir, 21 (Özel aytarımız bildiri - — Üzüm fiyatlarında yirmi seklik vardır. ” ij AN FiKIRLER VE Usanç Veren Şikâyet Şairlerimiz hallerinden, tuttukları yoldan boyuna yanıp yakılmağı»bo- yunlarına borç biliyor. Dünyaya yeni- den gelmelerine imkân olsa, büyük sözüme tövbe, şiir yazmağa kalkmaz, iş adamı olurlarmış.. Doğrusu ben şairlerimizin hâlini böyle sözlere hak verdirecek gibi görmüyorum; gerçi içlerinde geçinmek için zorluk çeken- ler bulunabilir, fakat yazdıkları şür- lerle yalnız saygı, sevgi değil, para da kazanmış, büyük devlet işlerine geti- rilmiş adamlar da tanıyoruz. Hakçası Türk devleti, imperatorluk zamanm- da olsun, cumhuriyet zamanmda ol- sun, şairlere üvey evlad diye bakma mıştır. Bazan kötüleri, iyilerinden daha çok itibar görmüş, onlardan üs- tün mü tutulmuş? Ne yapalım? insan- ların elinde sanat eserinin değerini ölçecek alet bulunmadığı için bu gibi yanlışlıkların önüne geçilemez. Ama şairlerin gözü yukardadır; buldukça buna##kendilerini Tanrı'nın üzene bezene yarattığı birer insan sa- yıp “ne verseler ana şakir, ne kılsa- İar ana şad" olmaz, gördükleri seygt- yı da, çıktıkları yeri de azıksanırlar. Sözlerim yanlış anlaşılmasın: şair- lere itibar edilmesin, onların geçin- mesi zorlaştırılsın demiyorum; dev- let, sosyete i, şairi benimseyip te ben de sevinirim. Ancak şairleri- miz de, öyle sözler söyleyip gençle- rin hevesini kıtmağa, onları şiirden soğutmağa kaliımasınlar. Gerçi ken- dinde şairlik duyan hiç bir gencin, büyük tanınmış falan şair halinden yanıp yakılıyor diye, hevesinden vaz- geçtiği görülmemiştir; fakat bu gibi sözler onların, daha işe yeni başlar- ken hayata küsmelerine, sosyeteye gücenmelerine sebeb oluyor. Bu çeğit öskünlüklerin, gücenmelerin sonu niye varır? pek iyi biliriz. İşte b bir ruh haleti taşıyarak başlıyanlar kendilerini, kimsenin anlıyamıyaca- ğı kadar değerli saymakta, dev öyna- sında görmekte gecikmezler. Tecrübe, şahsiğ görgü ile sosyeteye İ| gücenenler yoksuzlukları düzeltmek istiyen birer devrimci olur, sözleri ile, yazıları ile bir devrim hazırlıyabi- lir; kendilerini herkesten üstün gör- dükleri için gücenenler ise boşu bo- şuna homurdanan, yalnız kendilerini düşünen birer zavallı olmaktan kur- tulamazlar. Hele gene olsun, yaşlı olsun bir şa- irin kalkıp da Baudelairelin, Ver- bsine'in, daha, bilmem hangi büyük Avrüpalı hayali yoksulluk, 15 tırab'içinde geçiniştir diye kendi hal- lerinden şikfyete kallemaları yok mu? işte böylesine üzenme insanı çıldırtı yor. Onların zahmetli hayatını çek- tikleri vehmine kapılınca bizi onların şâirliğine de erdiklerine kandıracak» larını mu sanıyorlar, nedir?... İşin doğ- rusu bu sözler kolaylarına geliyor; ama dünya da, asırlardan beri bu şi- kâyeti, çoğu vakit haksız olan bu şi- kâyeti dinlemekten usandı. Şairlerin kendi iyilikleri için söylüyorum: ar- Hava tehlikesini Bilen üyeler , Ankara, 19 A, A. — Hava tehlike sini bilen üyeler listesi Pelspiga 5. Polike “di, İstanbul 20; K. Elekterpopulo ve Ş. 30; Yorgi Givenpulo 20; Kostantinos Eleftere- Psloa 20; Kostzi Keles Orcopulos 25; Dimitri Kondopulo 25; Davit Şilton 20; İsak Mitrani 20; Davit Gere 20; Vitali Avgidor 20; Şabat Geron 20; İsak Salinaz 20; Moreno Behar 20; Mazon Ecza deposu 25, bir defalık. Salamon Senbesat 20; Mişel Farhi 50 bir defalık; İsak Benezra 20; Leon Finz 20; Albert Eskinazi 20; Moiz Kastro 20; Marko Ambaram 20; Os- kar Ambaram 20, Has ve Satı 24; Re- #el Kliguşavili 30. Ankara, 20 (A.A.) — Hava tehli- kesini bilen üyeler listesi: Nesim Naom İstanbul 20, Kemal Kohen Fresko 20, M, Kastoryans ve oğulla- rı 30,bir defalık,Samuel Benorya 20, MuizBehar 25,Guakil 25;Hafacr Amo ram ve biraderi 200 bir defalık, Nu- Tİ Osmancık Avlağı nahiyesi müdürü 20, Mehmet Ahacr Ali oğlu Hacı Hamza köyünden 20, Muttalip Kara Ahmet oğlu 20, Mustafa Haci Apti oğlu Kızıltepe köyünden 20, Paşa Mehmet Samsun inşaat müteahhidi 1,000, Burhan Tamer İstanbul gözet me Türk limited şirketi d. 100 bir de falık, Ayni sahıs 20, Avram Bcnda- son hırdavat tecimeri 20, N. A. Ka- vafari ve oğlu vapur acentesi 20, Dapkoviç ve şeriki vapur acentesi 20, K. Doros vapur acentesi 20, Ro- bert Ferri vapur acentesi 20, Komen tador Döttore vapur acentesi 20, Foskolo Mango vapur acentesi 20, * Valker ve K. vapur a- 20, Hans Valter Pester va- pur acentesi 20, Edvard Lafonten mah. ir acentesi 20. Iyi ma'a ucuz fiyat İzmir, 21 (Özel aytarımız bildiri - yor) — Berlin Türkolisinden alâka. darlara gelen raporda, yeniden bazı ihracat evlerinin İzmirden Almanya ya düşük fiyatla tekliflerde bulundu. || Eu ve bunlasin adresleri bildirilmiştir. yükselttikçe her edebiyatçı gibi elbet- | INSANLAR Yazan : Nurullah ATAÇ tek başka bir söz arasınlar. . Yaratıcı hakikatler Şekli pek de kusursuz olmıyan iransızca bir masra, bir yol düşünül- müş olan şeyin, artık ebediyete ka- dar yaşayıp gideceğini söyler. "Et ce gui fut pensö dure en Vöternit€., Evet, hiç bir fikir için bütün bütün ilmek yoktur; belki bir vakit için uyur, siner, görünmez oluverir. Al- danmayın, tekrar canlanmak, hem de yeniliğin o hersevi yenen çekiciliği ile tekrar dirilmek için ancak bir fr- sat kollar. Bir fikir nasıl ölebilir? o. bir insanım görgüsünden, hayattaki tecrübelerinden doğmuş bir hüküm- dür. Onun doğmasına sebeb olan ha- diselerle karşılaştığımız her sefer, doğruluğunu bize de kabul ettirme- si; hatta, önceden onu hiç duymamış- | sak, bir kere de bizim kafamızda belir- tesi tabiiğ değil midi Şu kadar ki bir fikir, bir hadise kar- ssında verilmiş bir bilküm olmakla kalmaz; kendisi de, hiç olmazsa yeni- liği günlerinde, doğurucu, yaratıcı Hiç bir vakit temamile ölemiyeceğini söyledik ; fakat onu uzun veya kısa bir zaman için sinmek, ortadan silinmek tehlikesine düşüren de bu yaratıcıl Zıdır. Her fikir bir şey yaratırken başka bir şeyi ortadan kaldırır, yahut ki ikinci, üçüncü derecelere, önemsiz | yerlere düşürür, Onu doğurmuş olan | fikrin de bir gün yeniden dirilip öc alacağı tabiiğdir. Bir ruh haletinin ifadesi olduğu için hiç bir vakit tamamile ölemiyen | #kir, hakikatin bir parçasmı taşır. Şu kadar ki insan oğlu, ağızdan öğrendi. ği değil, kendinde denediği, kendi kendine bulduğu hakikatlere gerçek- ten bağlanıp hizmet edebilir. Bunun içindir ki hiç bir nesil, kendinden ön- ce gelen nesilden kalma bakikatlerle bir şey yaratamamıştır. Bir şeyler ya- rattığıır, ortaya yenilikler koyduğu» nu sanır; fakat bunlar silik bir göl geden başka bir şey değildir, çünkü ancak kuru bir aklın, “buldukları” ile, “öğrendikleri” ile yapıcılığa kalkışan kesir aklın eserleridir. Bugün dünya sanat alanında, ken- dini herkese kabul ettirecek kadar büyük bir yaratıcılık hamlesi göremi- yorsak bunun başlıca sebebi, zamanı- mız sanat adamlarının çoğunun, dün- den kalma fikirlerle yaşamaları, “öğ- rendikleri” hakikatlere inanmalarıdır. Doğrusu içlerinden bazıları bize: "Şekli ne kadar da güzel ama yazık | ki içi köhne, boş!” “dedirten eserler | veriyor. Bu hükmümüzde yanılıyo- ruz; çünkü için köhneliğine, boşlu- ğuna hükmettiren hiç bir şekil gürel, pürüzsüz olamaz. Her güzel şekil, yürektön gelen bir heyecanın mahsu. İüdür ve içinde böyle bir heyecan bu- lunduğunu sezdirir. Dünden kalma sanat hakikatleri ar- tık yaratıcılığını kaybetti; ancak on- lara karsı içimizde, yapmacık değil, gerçek bir isyan duyuyorsak sanat &damı olabiliriz; yok, onların yarlış- lığını gönlümüzde duymüyorsak ne yapsak boştur, yaratıcı olamayız. Bir haftada kaçakcılık Ankara, 21 A.A. — Geçen bir hafta içinde gümrük muhafaza örgüdü kırk üç kaçakçı, üç yüz doksan kilo gümrük kaçağı, yet miş üç kilo inhisar kaçağı, dört tüfek, iki tabanca, dört yüz o - tuz yedi mermi ile her cinsten 1908 hayvan ele geçirmiştir. Ankara Ticaret üyesinden Ziyanın cenazesi Ankara, 21 (Özel aytarımız bildi tiyor) — Yargutay ticaret dairesi ü- yelerinden Ziyanın cenazesi bugün 18 renle kaldırıldı. Törende Tüze Baka- nı, Yargutay ve Bakanlık ileri gelen- leri bulundular, Tıbbi müstahzarat nizamnamesi Ankara, 21 (Özel aytarımız bildi- riyor) — Finans Bakanlığı tarafından barırlanan ispençiyari, tıbbi müstahza rat nizamnamesinin meriyct mevkiine konulması Bakanlar Kurulunca karar laşmıştır. in i Nüfusumuz İ Artmıştır Nüfusumuzun arttığına şüphe yok. Ancak nerelerde ne kadar arttı? En çok hangi yerlerde arttı? Niçin başka yerlerimizde bu kadar artmadı? Çok artan yerde ne var ki ötede yok ? Olmayan yerlerde bunu yaratamaz miyiz ? İşte bir sürü sorgu ki bunları ancak: i 20 İlkteşrin Pazar günü | İ| yapılacak olan genel nüfüs sayımı | ; halledecektir. İ | Başvekâlet İ Istatistik Umum Müdürlüğü Keme il İ min eden 3 İzi FELEK BEKTAŞİNİN TARLASI Yakınlarımdan biri var, Şu günler. da Altıncı Balkan oyunları ile çok uğ- raşmakladır. Bilirsiniz ki, bu Balkan oyunları- nın çok çetin tarafları vardır. Bizden başka beş Balkan milletinin yirmiser, oluzar kişilik, belki daha fazla kafile. lerini evlerinden almak, buraya getir- mek, burada misafir emek, oturduk- ları otelden stada kadar taşımek, onları yarıştırmak, aralarındaki dere- İ ce farklarını kesin kararlarla ayırt et- mek, bitaraflığa halel getirmemek ve onları kırmadan tekrar memleketleri- me, gönüllerini hoş ederek göndermek, bu hayli güç bir şeydir. Lâkin bu yakınlarından olduğunu söylediğim adam, bütün bu güçlük- lerden ziyade en güç işin tribünlere halkı yerleştirmek olduğunu ve ala- | cağındam fazla gelen seyircilere yer bulmanın ağırlığı altında söyledi ve dedi — “Korkuyorum, seyirci gelmez diye! Balkan oyunları Istanbulda ya- pılırken, yarışçılar boş tribünler önün de koşmasınlar ve Istanbul halkına sporseverlik noktasından fena puvan vermesinler. Bunun için de bilet üc- retlerini çok ucuz tuttuk, Geniş mik- darda da davetlilere dağıttık, Bunun- la beraber, verdiğimiz davetiyeler ve saydığımız biletler, oturacak yerimi zin genişliğine göre sayılmış ve adet- leri tesbit edilmişti. “Dün tribünlere baktığım zaman, gerçi kalabalıktan dolayı göğsüm ka- bardı, lâkin halkın üstüste oturduğu- nu görünce, bu sayılı verdiğimiz bi- letlerin böyle birden bire nasıl arttı. ğına şaştım ve şu Bektaşi fıkrasını hatırladım: “Bektaşinin bir tarlası varmış. Her sene eker, çoraklıktan dolayı mahsul alımazmış. Halbuki civar tarlalara yağmur düşer, zürürüt gibi olur, ekin- ür, Bektaşinin komşuları bere- ketli hasatlar yaparlarmış. “Bir gün tarlasını ektikten sonra Tanrıya yalvarmış: — Ey Allahım, ne olur, benim tar« lama da biraz yağmur yağdırsan di- yet O gece hava kapamış, gök gürle - miş, yıldırım, şimşek, öyle bir yağ « mar yağmış ki, tarladaki tohumlar « dan eser kalmamış, ağaçları kökün - den sökmüş, götürm “Ertesi sabah Beki tarlanın ha- line baktıktan sonra, içini çekip de- ezildiğini ğil, sana bu tarlayı gösteren korata- dadır. Ben de tribünlerin böyle sel basmış gibi halini gördükçe: “Bu kabahat biz de değil, bize bu yeri gösterendedir, dedim.,, B. FELEK A SABUNA iL ALTINCI OLIMPİYA! Eğer üçüncü olabilirsek atletizmin bizde Atletizm, şüphe yok hi en güç spordur. Bu ağır işi tam başarabil- mek için tektük gençler üzerinde değil daha geniş sahada, bülün gençlik üzerinde çalışmak lâzım- dır. Yoksa zaman zaman, işleyip işlemediği şüpheli b- kronometre ile çalışan şu veya bu koşucu ve atletimizin münferit hamlelerine bel bağlarsak, arsıulusal değer te- > ve ze neticelere laşamayız. tmen yetiştirecek spor tarlasını âtlet adedini çoğalta- rak beslemek, berehetlendirmek lâ zımdır. Türk atletlerini birkaç klü- bün birkaç yüz kişisi içinden değil, bilhassa Anadolunun milyonlarca gürbüz genci içinden seçmek yolu- nu araştırmalı ve bulmalıyız. Dün- hü oyunları beraber seyrettiğimiz sporcu Zeki'nin de çok güzel işaret ettiği gibi atletizmin beşiği klüpler değil, mektepler olmalıdır. Fakat şunu da söylemeli ki tıncı olimpiyat, atletizmde geri mizdir. Türk Atletizm Federasyo- nunun Balkan milletlerinin cekleri müsabakaları o yüzümüzü ağartacak bir nizamla tertip etmiş olduğu herkesin, bilhassa, yabanci» ların takdirle Bakan gözüne çarp» tı, On binlerce insanı en küçük sı- zıltı çıkmadan yerleştirmek ve bir vi lk Ten en ığa ve şikâyete sebe; olmadan tam derecelerini göstere cek şartları ve imkânları temin et- mek bir fed. mek bir federasyonun ancak gaye Ali Naci KARACAN