11 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 14

11 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

emme TAN 11-8 038 eee Tarihin Büyük Aşkı o Bir idam Mahkümuna Aşık Olan Kızıl Derili Genç Bir Kız İNGİLİZİ İDAM EDECEKLER Dİ, ONU BİR LÜTÜF OLMAK ÜZERE LİNÇ EDİLMEKTEN KURTARMIŞLARDI. İŞTE O ESNADA GENÇ YERLİ KIZI O- NU DİREĞE BAĞLANMIŞ.GÖR- DU. Henüz 22 yaşında iken yaşa- dığı şaşaalı hayata veda eden Prenses Pocahontas'ın hazin sergüzeşti kadar acıklısı azdır. Londra'da St, George kilisesin- deki mezara terkedilen bu genç kız Virginia dağlarında yaşı - yan kırmızı derili Amerika vah- şilerinden Powhatan kabilesi - ne mensuptu. Fakat o kadar güzel, o kadar alımlı idi ki ta- lih onu İngiltere Kralı Birinci James'in sarayına kadar savur- muş ve dünyaya bir erkek ev - lât getirdikten sonra 22 yaşmda sessizce kaybolup gitmiştir, Mezar taşında: “Burada güzel Prenses Poca- hontas yatıyor; o prenses ki gü- zelliği ile insanlara, rüzgârın ahengine tâbi olmuş nazlı bir çiçeği hatırlatırdı, O prenses ki ağzından çıkan her kelime, cudunun her hareketi güze ne son derece uygundu. O, tebessim çehresile nereye dön- se uraya saadet saçardı, Kimin- le bir kelime konüşsa;-onu tes- hir ederdi!” ( Abanoz renkli vahşi kız Sıçak .güneş, altında'doğan her çocuk gibi Pocahontas'ta daha onüç yaşında iken olgun- laşmış, âdeta gelinlik bir kız olmuştu. Uzun boylu, abanoz renkli, sıkı vücutlu bir vahşi kız! Çıplak vücudunun kuvveti. ne güvenerek ormanlarda yal - nız başıma koşan, oynıyan Poca- hontas kuşların şarkılarını din- liyor; tavşanları kovalıyor, ha- yatı ilkbahardan ibaret sayıyor- du. Her zaman gülüyor, her za- man neş'e ve sürur içinde yaşi- yordu. Bu esnalarda Virginia'da Ja- mestown'a Kaptan John Smith nammnda yüz elli kişilik bir ka- filenin başmda bir İngiliz gel- miş bulunuyordu. Amerika Hint lileri ile savaş artık bir emri va- ki haline gelmişti. Bunu duyar duymaz kabile reisi Powhatan cesur arkadaşlarını toplıyarak sarı benizli müstevlilere derhal hücum etmişti, Fakat James »- town'u çok az zamanda müstah- kem bir kasabaya çeviren İngi- lizlere karşı kargı ve oklarla müessir surette hücum etmek imkân haricinde bulunuyordu. Bunun için Powhatan tabiyesini değiştirmeğe mecbur oldu, Mu- hariplerinin çoğunu başka bir yere sevkeden Powbhatan Ja - mestown karşısında ancak beş on kişi bırakmış; bunları da giz- li bir yere saklamıştı, Ani baskın Vaziyetten haberdar olan Kaptan Smith Hintlilerin sa - vuştuğuna zahip olarak bir sa- bah çadırdan uzaklara kadar yalnız başma gezintiye çıkmış ve ani olarak bir baskına uğra- yarak esir edilmişti. Jamestown dan yaya altı saat mesafede kâ- in kırmızı derili Hintlilerin kö- yüne götürüldüğü zaman ken- disini bekliyen feci akibetten haberdar olmasına rağmen kılı bile kıpırdamıyordu. Çünkü kor- ku bilmiyecek kadar cesur bir adamdı. Smith'i Hintliler karargâhla- rmın ortasında hemen hemen çırçıplak denecek bir halde bir ağaca bağladılar, Smith başını kaldırdığı zaman genç bir kızın kendisine ta- pan gözlerle baktığını gördü. Tam başı vürulacağı esnada Pocahontas yerinden fırlamış, Kaptan Smith'in yanına ko- e şarak herkese meydan okuyarak, püskürerek: “Onu öldüremez- siniz1” diye bağırmıştı. Kırmızı derili insanlar gelip mütecessis gözlerle onu uzun uzun tetkik ediyorlardı, Kadın, erkek bir sürü vahşinin arasın- da Pocahontas'ta vardı. Beyaz derisi, sarı saçları, mavi gözleri küçük prensesin o kadar hoşuna gitmiş olacaktı ki Smith'i gitgi- de derinleşen bir hayretle seyre dalmış “bulunuyordu. Cesareti arta arta nihayet yanına kadar sokulmuş, bir parmağını uzata- rak beyaz cildine dokunmuş, ve korkarak birdenbire yine geri - ye çekilmişti. Biraz sonra yine cesaret bularak bütün elini onun vücudüne sürmüş, sonra göğsünün üstünde hafif hafif gezdirmişti. Kaptan Smith'in kalbi pürhelecan atıyordu. Ayaklarının önünde oturarak ©- na tatlı tatlı bakan bu genç ve güzel kızgacaba ondan ne isti- yordu. Kendi isanile ona bir şeyler söylüyor, fakat Kaptan Smith bunlardan bir şeyler an- lyamıyor, sadece tebessümle mukabele ediyordu. Unç edilen adam Kaptan Smith'in yanında, başka bir ağaca bağlı yerli bir esir vardı. Bütün gün kadınlar gelerek istiridye kabukları ile bu esirin vücudunu kanlar için- de bırakmışlardı. e Müteaddit yerlerinde eti okadar soyul - muştu ki kemikleri gözüküyor- du. Buna rağmen hâlâ yaşıyor- du. Yanında diz çöken &ıza ba- karak Smith acaba onun da bu adama eza ve çefa edenler ara- sında bulunup bulunmadığınımı düşündü. Okadar saf bir hali vardı ki, bunu ondan unimuyor- du. Fakat zevahire aldanmıya - cak kadar tecrübeli olan Sınith vahşiler arasında bulunduğunu unutmuyordu. Kellesi vurulacak Biraz sonra kabile feisi Powhatan beyaz adamın derisi soyulmak yerine kellesi vurul- mak suretile idamını emretmiş» PRENSES POKAHONTOS raktan ziyade derin bir hüzün | | ti. Bunu duyan Smith derin bir nefes aldı. Kabile erkânı iki sa- fa ayrılarak aralarına büyük bir taş koydular. İşte beyaz esirin başı bu taşın üzerinde vurula - caktı. Pocahontas babasının âr- kasmda duruyor; ortalığı mü- tecessis gözlerle seyrediyordu. Hazırlıkları gördüğü zaman gözlerindeki mâna kuru bir me- ifade etti. Asil bir insanın ölüme hazır. landığı vakit başını neden yük- sek tuttuğunu henüz kimse keşfetmemiştir. Bu sebeple John Smith'in de başı vurulaca- gı zaman gözlerinde korkunun en ufak bir izi bile yoktu, Bir kadın kalbi ve hissi taşıyan Po- Amerika Dağlarınd liz Sarayında Bi cahontas bu matizara karşısın - da ani olarak Smith'e karşı ılık bir aşkm ilhamma kapılmıştı, Baş taşın Ustünde John Smith'e diz çöktürmüş- lerdi. Başını taşın üstüne koya» rak günahlarının affi için dua ediyordu. O da bundan evvelki bir savaşta başkalarının başmı vurdurmamış mı idi; kalbi piş- manlıkla dolarak inanan bir in- san gibi dua etti. Tam bu esna- da bir çift kadın kolu boynuna dolanmış, genç ve güzel bir kı- zmn hararetli kucaklamasını his- setmişti. Duayı bırakarak başmı kaldırdığı zaman kendisine de- rin bir teslimiyetle bakan Poca- hontas'ı görünce ne olduğunu şaşırmış bir hale geldi. Poca - hontas yerinden fırlamış, kolla. rını esirin boynuna dolayarak herkese meydan okumuştu. Bu manzara karşısında herkes mü hiş bir feverana kapılmış, ba; rıyordu. Fakat işe babasının mü dahale etmek mecburiyetinde kaldığını ve kabilede her kadı- nı nbir esirin hürriyetini isteme ğe hakkı olduğunu biliyordu. Babasının bunu reddetmiyeceği ni anlaymca herkes ister İs- temez sustu, oOBu vakadan birkaç Ogün sonra John Smith tekrar Jamestown'a iade edildi. Arkadaşları arasına av - det eden zavallı esir Allahma bir daha dua etti ve bundan sonra aşka hürmetkâr kalaca- ğına dair andiçti. Artık Smith imtiyazlı bir sr- nıfa dahil. olmuştu. Onu Poca- hontas istediği zaman gelip zi- yaret ediyor; İngiliz karargâhı- na serbest girip çıkıyordu. De- dikodular arasında Pocahon- tas'ın taklaklar kılarak, Hint dansları yaparak İngilizleri eğ- lendirdiği ve bilhassa Smith ile içli dışlr olduğu işitilmişti, An- cak Pocahontas çok iyi biliyor- du ki, ona İngilizler arasında soğuk bir hürmetten başka hiç- a Baş ten Bir Macera layıp Ingi | bir his beslenmiyordu. Prc.-se8 bunun sebebini bilâhare hıristi- yan dinini kabul ettikten sonr? anlamıştı. Hindlilerle İngilizler Hintliler, İngilizlerle birkağ vakit barışık komşu gibi yaşa * dılar, Dostça alışveriş ve mü” badeleler yaptılar. Fakat bir za“ man sonra daima herşey“ den şüphe eden Pauhatan, İngilizlerin o mevcudiyetinde sinirlendi ve şüphelenmeğe baş" ladı, Smith'i affettiğinden dola yı da pişman oldu. Bunun üze“ rine onu öldürmek için tekrâf plânlar kurdu. Çünkü Joht Smith'i öldürürse İngilizleri" başsız kalarak çekip gidecekle” rini zannediyordu. Halbuki İn gilizlerin Smith'e benzer yüf binlerce leaderleri olduğunu bil miş olsaydı böyle adi bir plân3 hiç te baş vurmazdı. Smith'i öldürmek.. Smith'i ortadan kald . için kurduğu plânm birind merhalesi şu idi: Pocahontas'ı8 İngilizlerle çok dostluk ettiği" bahane ederek onu Potom†nehri sahillerinde yaşıyan JaP$ jâw kabilesinin yanına gönde” mek. Halbuki vaziyetten habe” dar olan güzel Pocahontas sür güne gönderilmeden evvel fırsat bularak OSmithe 5” kulmüş vaziyetten onu bi” berdar etmişti. (Böyle © nun hayatımı ikinci defa olaraf kurtarmış oluyordu. İngilizleri? Hintliler arasındaki barış bo” lur bozulmaz, yine harp bo$i” dı. Her iki taraftan da kan akt“ İştetam bu esnada J a Sinith'i geri çağırdılar. İsi yüzüstü bırakarak İngilterei* dönmek onun çok canımı 8” Çünkü o öyle bir karakterde “ağ ratılmış bir adamdı ki, ölÜ zillete; açlığı dilenmeğe doğa söylemeği hayatı pahası olsa tercih ederdi. K 1Sonu veri

Bu sayıdan diğer sayfalar: