<——— s3 TAN Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Habeşistanın Haziranda, Cibuti'nin bir tırın gi- bi kızgın muhitinden hareket ettikten sonra trenle üç gün taşlık çöllerden karmakarışık dağlardan ve çayirk övalardan mürekkep manzaralar ara- sından geçtikten sonra 2.500 metre yüksekdiğindeki o mmtakaya varılır. Habeşistan'm paytahtı Adis - Ababa burada kâindir. Adis - Ababa şehri yirmiden fazla tepe üzerine kurulmuş- tur. Tepelerde büyük okaliptüs ve mimoza ağaçları dikilidir. Bu tepder- de, halkın fakir evleri, şeflerin olduk- ça Hüyük konakları ve krallar kralı. nın sarayları serpilmiştir. Şimendiferle süren uzun yolculuk- ta İnsan, Kral Davud'u ve Süleyman'ı, Saba Kraliçesi Belkis'i hatırlamak 28- manın: bulmuştur. Bunlar, bugünkü | Habeş Hükümdarı Haşmetlâ Haile Selasiye L, in uzak cedleridir. Kral- lar kraknın armasında ve bayrakla” rında Juda aslanının resmi vardır. As- Tanım başında papalık tacı ve sağ pen- çesinde bir haç vardır. Mukaddes mihrat önünde Davud'un yaptığı dansı bugün de bu memleketin papazları bayram günlerinde yapmak- tadırlar. Musa'nm Kısas Kanunu da bu ülkede el'an ceridir. Habeş imparalorluğu Bize demişlerdi ki, Habeşistan, Af- rika kıtasının göbeğinde en eski bir soysallığın eriştiği yerdir, ancak bu- | rası, eski Mısır'hlar zamanındanberi değişmemiştir. Ve yine demişlerdi ki, burası dağları ve yüksekliği bakı- mından, muazzam bir kartal yuvasn- da kurulmuş bir imparatorluktur. Zaptı imkânsız bir kaledir. Trenimize bağlr üç wagon, bu kaleye taşıdığı yirmi tonluk harp mafzemesi ile gidi- şimizi epey ağırlaştırmıştı. Estetik merakımızı tatmin edecek seyleri daha sakin günlere bırakalım. Bugün, yağmurlu bulutlarla bu kadar ağırlaşmış olup. gök gürlemelerile gümbürdeyen Habeşistan göğü altın- da, bizi mütemadiyen düşündüren çok öldürücü ve çok muhtemel bir harbin patlamasıdır. Bu iki hıristiyan ulus- tan biri kardeşimiz, öteki de dostu- muzdur. Silâhlanan bir ülke Anarşi içinde bir ülke... Fakat dur- madan silâhlanan bir ülke. Karmaka- rışik devletlerden ve ırklardan mü- rekkep bir camia.. En uzak hudutla- rında, serkeş, cahil “ve-yağmacılığa alışkın hudut tanımaz küçük ikavim- ler.. Öyle bir imparatorluk ki. şefi, paytahttan ve kendi adamlarını yer- leştirdiği ilbaylıklardan başka bir yer- de nüfuzu yok. İşte Habeşistan'a, uzun zamandan. beri atfedien şeyler... İngilizlerin Kenya sömürgesi il bayı, Habeş'lilerin, sürüler çalmak, kadm ve çocukları esir etmek için yaptıkları akmların önüne geçmek | AVRUPALI GÖZİYLE Vahşi iklimi Jar için her yıl 40,000 lira sarfetmek» tedir, Geçen yıl, Fransız Somali'sinde va- ki olan bir hudut İsadisesi neticesinde İlbay Bernard ödüğü gibi, krallar kral tebaasından “olan skıncıların Fransa'ya tâbi kabilelerden 20,000 baş hayvan aşırmışlardır. İtalya'ya gelince: Sömürge hudut- larmda Gondar ve Ualual hadisele- rindenberi vuku bulan badiseler sayı- sızdır. Negus, İmparator Haile Selâ- siye, bir gasıptan başka bir şey değil imiş. 1913 te Menelik'i istiliâf etme- si İdmmgelen meşru hükümdar Lic Jasu'yu hapishanede kapalı tutmuyor mu? Bu gasıp krallar kralı, kendisine saygı gösterdiklerini iddia ettiği bir- takım şeflerle mütemadiyen döğüş - mek mecburiyetinde kalmıyor mu? Habeşistan, Çin'i hatırlatan bir du- rumdadır. İşte ortalıkta dolaşan ya- yıntılar, Acaba orada menfur manza- ralar, hilekârirklar, zwümler, yabah- cı düşmanlığı göremiyecek miyiz? Hiçbir zaman sükün ve huzur gör- mediği iddia edilen bir memlekette asayiş temin etmek, barbar şefleri İn- sanlığa sevketmek, Habeşistan'ın mu- azzam ve gizli kaynaklarını istismar etmek gibi projeler Italyan'lara atfo- lunuyor. Bu iş, Fransa'nın 1912 den- beri takip ettiği medeniyet işi kadar faydalı değil midir? İngiltere ve Italya, Sudan. Eritre ve Somali sömürgelerinin inkişafı için, Habeşistan'da asayişin devamı- na mubtaçtırlar. Sudan ve Mısır'ı fe- yizlendiren Mavi Nü, Habeşistan'ın çi gölünden çıkar. 1925 te İtalya ile İngiltere anlaşarak Negüsten şu taleplerde bulunmuşlardı: — İngiltere, Çana gölünde Nü su- İarı rejimini ıslah edecek bir barı yapmak hakkına malik olmakdır. — Italya Eritre ile Somali sömür- gelerini biribirine bağlıyacak bir şi- mendiferi Habeş yaylasından geçir- mek hakkma malik olmalıdır. Yedi yıl sonra 1932 mayısında, Mavi Nil'in geçtiği Gocam ilbayı, ktallar ieralna karşı isyan ediyordu. Asi ilbay ezilmiştir. Negüs'ün sözleri Negüs'lerin özel bir maksatla ya- pılan iftiralara karşı bize söylediği protestoları tel yazısı ile bildirmiş- tik. Negüs bize dedi ki : İnsan tecimini ettim, Esirleri azad. tam bir disiplimalana giriyor. Avru: pa osuliyle ve terbiye ettirdiğim er« du sayesinde, modern bir şekle gi recek imparatorluğum içinde asayiş tamamiyle hüküm sürecektir. Hakikat şudur ki, İmparator Hai- le Selassiye çok geniş bir kültüre malik bir hükümdardır. Onun iyi iş görmekteki enerjisi tezahür etmek- ten asla geri durmaz, Onun etrafm- da çok değerli ve zeki müşavirlerle Üzere hudutta bulundurduğu karakol. beraber, eski zihniyette derebeyleri No, 12 Abanoz Bilezik RENE GHAMBE — Hayır, hayır, keman şimdi bize lâzım. Ve çingeneye iki altım daha uzat- tı: — Noch, Noch, daha, daha. Bir kere daha! Spidel şöyle bir selâmlıyarak, gi- dip yerine oturdu. Giderken de: — Ne olacak? Alman terbiyesi! dediğini işittim. Lauffen hemen doğrulmuştu: — Nâsrl, nasıl, ne dedi? Was? Gözleri birden değişmişti, Fra- mond bir hâdise çıkarmasın diye bi- Jeğinden tuttu: — Otur Lauffen, rica ederim otur. Lauffen yavaş yavaş oturdu. İçki beynine vurmağa başlamıştı. Demek ki bu adamı sarhoş etmek mümkündü. Artık tecrübeyi daha zi- yade Uzatmıyarak, onu söyletmek için daha müsait bir samanı bekle- mek münasip olacağını düşündüm. Bu akşâm, evimizi şüphelendirmek hiç de doğru değildi. Bir vals daha dinledik. Çingene orkestrasının başma döndü. Matyse sık sık Lauffen'e gülüm- süyordu. Ne anlaşılmaz kadın... Orada, eğlence sofrasının başında, bir adamın ne müthiş ıztıraplar geçir diği gözünüzün önüne geliyor, değil mi? Maryse yeniden benden uzaklaşı- yordu. Buna şüphe edilemezdi. Bu akşam, bu neşe veliks havas, bu "lk hava, bu çiçekler, bu müzik ve bol işık duyduğum acıyı büsbütün arttırıyordu. Maryse'in gülleri beyaz masanın üzerinde iri kan Tekeleri gibi duruyordu. Hattâ şampanya gi” gesinin duruşu bile, mevziine kon- muş bir top namlusu gibi kafamda manalanıyordu. Yanıbaşımızdaki masadan Drago- mir'in gevezeliklerini işitiyordum. Beraber getirdiği kadınlar öyle şen ve krvrak kahkahalar atıyorlardı ki. Yavaş yavaş kendime kızmıya baş- ladrm, Sanki ne diye buraya gelmiş- tim? Yanlış bir yoldan yürüdüğümü bu akşam daba iyi anlıyor gibiydim. Aldığım üç aylık mezuniyetin be- Paris Soirdan; Portsmouth'dan telefonla bildirili- yor — Portsmouth'un bu küçük s0 - liyor. Yarın filonun teftişinde bulü- nacağı için, saat on sekizde şıkıp, yatına binmesi lâzım, için eski limânım halkı yolun iki ta- rafına duvar olmuş. Bir defa bir Fransız reisinin kala- balık bir mahalleden geçtiğini gör - müştüm. Birdenbire düdükler çaldı. Ve o zamana kadar meydanda olma - yan atlılar sökün etti, Ve şiddetli surette bir set yaptılar. Bu suretle yoldaki halk sanki soğuk bir rüzgâr esmiş gibi 'silindi, süprüldü. Yan s0- kaklardaki otomobi! dalgaları durdu. Burada ise, ancak uzaktan uzağa bir polis memurun dolaştığını farkedi yordum. Elli mızraklı askerler yeri - ne halk en ön safa geçmişti. Bunla- sın önünde de çocukları duruyordu. Bu altı, yedi yaşındaki çocuklar inti- zam: muhafaza ediyorlardı. Erkekler göğüslerine bütün müs - temleke madalyalarını asmışlardı. En çok madalyalısı, yüzü en ziyade piş- miş olandı. Bütün bu çehreler fırm- dan yeni çıkmış bir ekmek manzara- sını arzediyordu. Hintlerin güneşin- de ve maccraşında uzun zaman kay- rulduktan sonra, küçük kahveterine çekilmişler, ve ancak krallarını alkışlamak için di- şar: çıkmışlardı. imama Ingiliz Kralı Britanya Imparator- luğu Filosunu Gözden Geçirdi bişkralın arabası yaklaştıkça halkı ha- fif bir heyecana kapılıyordu. Alay ne resmi, ne muhteşem ve ne de ağır kağında herkes kralm geçmesini bek | dı. Bilâkis çok dostane idi. Kralın bu akşam gözden geçire - ceği filo uzakta sıralanmıştı. Sahil - onun | den bakıldığı zaman dumanlar ara - sında bin bacalı bir fabrika manza - rası arzediyordu. Gemiler, seranın maviliği altında geniş bir eşarp ha - linde üzanıyordu, yalnız ötede beri- de ağır bir gemi büyük bir hayvan ağırlığı ile yavaş yavaş yerini değiş- tiriyordu. Kral halkın alkışları arasında ya- trna bindi ve öteki filoyu görmeğe gitti, ML Lİ Yahudi aleyhtarlığı lam yabancı düşüncelere kürşı Fölkişer Beobahter gazetesi nin yaptığı protestolara cevap veri- yor ve diyor ki: Bu hâdiseler hakkında yanlış ya- #ılar yazan hiç bir gazete tanımı yoruz. Esasen yabancı geneley Al - man resmi haberlerini iyi öğrene - cek durumdadır. Eğer bu hâdisele- dilere karşı yapılan ve Fölkişer Be- obahter tarafından 12 temmuzda Bu kalabalık biç bir tezahürde bu | ve Angrif gazetesi tarafından da bu İunmadı. Ve hattâ ciyak ciyakda bağırmadı. Yalnız ufuktan gelen w- fak bir titreme ile harekete geçti: tâ uzaklarda küçük kâğıt yapraklar ellerde sallanıyordu... Tıpkı deniz üs tünde bir rüzgâr yaptığı tesir gi - vardır. Sarayda doğunun bütün in- celiklerine tesadüf edersiniz. Yalına- yak yürünmekle beraber, en muhte- şem törenler caridir. Krallar kralı, kandırıcı bir hulüs İle imparatorluğun bahtiyarlığı için tasarladığı projelerden bahsederken, hayallerini gerçeklikler yerine almı- yor mu? İşte, insan, bu meseleler karşısın- da kalınca şaşırıyor, buna kat'i bir <evap veremiyor? i zaman âdetlerini muhafaza etmiş olan bu halkın bir örneği: Sırtlarında şamme adı verilen pis bez kaputlarr ile, dik yollarda garip bir kalabalık halinde yürüyen ve be- raberinde, (o develerini, katırlarını, eşekilerini, atlarını götüren garip bir kütle.. Garip bağrışmaları, pis koku- Su, pireleri, bitleri ile, kara tifüs ile gezen halk. Herkesin sırtında bir tüfek. Eski #aspo modelinden tutunuz 1935 mavzer modeline kadar var. Şurada, katırlarıı üzerine / yerleşmiş tunç ni bu hale getireceği | kimin aklma gelirdi. kadehlerimize boyuna şampanya dolduruyordu. Pembe en- sesi terlemeğe başlamıştı. Ne Alman kafası varmış bu adamda?. O gece daha iyi farkına vardım. Tıpkı Lauf- fen'in kafası gibi. Yüzleri de öyle.. ral ne iğrenç. insanlarmış bün- Bir aralık zihnim uzaklara daldı, gırnizonuma, atlarıma, neferlerime... Onlar şimdi acaba ne yapıyorlar?. Burada denizin üstündeki ay ay» dınlığı, orada da kestane ağaçlarının arasından pek âlâ görünür, Kendimi betbaht hissediyordum da, onun için böyle yumuşuyordum. Garnizon arkadaşları, garnizon hatıraları zibnimi bir meknatıs gibi gekiyordu. Bu gece, iki ay sonra patlıyacak büyük harp sanki içimden doğmuş- tu. O dakika böyle bir harbin çıkışı. nı da öyle arzuluyordum ki. Karşımda Lauften'in suratı gittik- çe gözlerimden büsbütün siliniyor. du. Lauffen, Lauffen.. Pozende, al- tıncı uhlan alayında Oberleutnant. Ah, bir barp çıksa, evet, bir muha- ig erilerden biraz evvel aayatarların yazıl. değil, Alman resmi haberlerin- deki aykırılıktan çıkmaktadır. ME e m e renkli ve sakallı küçük şeflere bakı- nız. Başlarında haki, sömürge şapka- ; daha temizce olan şammaları üze- rinde de pelerin gibi sarkan bir bur- nus var. Arkalarında, gelen birçok uşaklar, onların şilâhlarını. taşırlar. Yerlere kadar iğilerek onlara say- gösterilir. Selim verilir. Arada bir, esirler de gelip geçerler. Yo- İun aşağısında birtakım cüzamlılar İmparatorun o hassasına mensup askerler, talim bittikten sonra silâh- sız e ia ine dönerler. - Krallar kralı henüz ordusu İçin kışla yap- tarmış değildir. Ba Haile Selassiye! İmpara- tor nama! Yırtık elbiseli bir sırtında bir gra tüfeği olduğu bize ya- naştı. Yaptığımız : neydi. Fotoğraf çekmişti ger . Ancak Çinde değiliz, Polis bize: Frenk misiniz, diye sordu. Ve gülerek silâhim omuzladı ve ne İs- terseniz Yapımız, dedi. rebe Olsa, çarpışsak, boğuşsak.. Birdenbire Maryse sordu: — De Sollers, nedir 0? Yarım sa- attir öyle daldınız ki. Böyle ne dü- günüyorsunuz? — Oh, alfedersiniz, hiçbir şey- Hiçbir şey. — Öyleyse bir şampanya daha. Bakını?. bu sefer kadehinizi ben dol. duracağım. Billâr gibi mayi, bilir kadehin içinde köpüklendi. — Ne iyi Fransız şampanyası de- gil mi? dedim, Lauffen hemen doğruldu: — Ne Fransız şampanyası yahu? Şuraya bak, Ve şişenin gösterdi: Mumm. Hakareti - büyültmek istemedim. Maryse de, aman bir şey çıkmasın diye yalvarır gibi bana bifıyordu. Kendimi tuttum, Bir aralık Framond saatine bak- tı, Vakit ona gelmişti: — Haydi çocuklar, dedi, yarım sa- ate kadar gidelim. Otomobil kapıda bekliyor. Saat birde köşke varırız. Az sonra kalktık. Lauffen önden çıktı, hafiften sal etiketini | | 1 — pa Er Arsıulusa Selânik panayırı Geçen ye olduğu gibi bu yıl da $ Eylül Armulusal Selânik panayırına hükümetimizin iştiraki karar altıma a- Mınmıştır. Geçen yılda buradaki Türk paviyonunun kazandığı fevkalâde mu valfâkıyetin bu yıl da elde eğilmesi için gereken tedbirler alınmakta ve bilhassa ihracat mallarımızın propa - gandasına ehemmiyet verilmektedir. 1934 Selânik panayırmdaki paviyanu muzun kazandığı muvaffakıyeti bir misal vermek için paviyonumuzün yalnız bir pazar gününde 50 bin kişi tarafından ziyaret edildiğini, ve inzi- bat temin edebilmek için inzibat kuv- vetlerinin müdahalesine mecburiyet hâsrl olduğunu zikretmek kâfidir. Pa- nayir 8 Eylülde açılacak ve 30 Eylüle kadar devam edecektir. 140 metre mu rabbaıda olan geçen yılkğ paviyonu- muzun bu yıl genişletilmesine ve müm kün olduğu kadar fazla çeşit ma ları- mızın teşhiri için lâzımgelen tedbirle- Te baş vurulmuştur. Müracaat edecek tüccar ve sanayi- cilerimiz için kâfi mikdarda yer kaldı- ğı takdirde yer kirası alınmıyacaktır. Panayıra İştirak edeceklere Şark i ve Yunan ida releri tarafından hususi tenzilât yapı- lacaktır. Bu hususta fazla malümat almak için Türkofis şubelerine veya yukarıda adları geçen nakliyat ida- relerine müracaat olunabilir. ise Panayıra bizzat iştirak etmek yenler kollektif pasaport istihsal et - mek suretile tenzilâtlı pasaport har - cından istifade edebilirler, Panayıra eşya nümunesi vermek su retile de iştirak etmek kabildir. Bu takdirde tüccardan hiç bir masraf is- tenmiyecektir. Ancak Türkofis teşbi- re değer gördüğü nümuneleri teşhir hakkını muhafaza eder, Pavi; bilhassa zirai mad- deler, madenler, kereste, hayvani maddeler, deri ve saire, sanayi ma - mulâtı ve küçük sanayi, el işleri ma- mulâtı ile turizm ve matbuat ve pro - pagandaya ait eserler teşhir edilecek- tir. Panayıra iştirak hakkında daha fazla malüâmat almak isteyenlerin Tür kofis Merkezine müracaatları tavsiye olunur. Türkiye - Macaristan 18 Nisan 1934 tarihli Türk » Macar Ticaret anlaşmasile bu anlaşmanın de vamı müddetince uzatılmış bulunan 1 Ağustos 1933 tarihli kliring anlaş- ması 31 Temmuz 1935 de meriyetten çıkmak üzere feshedilmiştir. Yeni an- laşma için müzakerelere başlanmak üzeredir. POLIS Gene bir uk OtMEbU mlbd Bostanbaşından Beyoğluna gel - mekte olan İbrahimin idaresindeki et kamyonu, Halilin yedi yaşındaki kızı Tasvire çarpmış, muhtelif yer - lerinden yaralamıştır. Şoför yakalan- meş, yaralı hastahaneye kaldırılmış- tar * Bristol otelinde oturan İsmona içtiği fazla ilâçtan zehirlenme alâ» metleri göstermiş, tedavi altına alm muştur * Küçük Lângada oturan arpacı Hasanın oğlu 16 yaşında İhsan ara - ba ile Ahmediye caddesinden geçer - ken, Saim isminde 2 yaşında bir ço- cuğa çarpmış, yaralanmasına sebebi - yet vermiştir. İhsan hakkında tah - kikata başlanmıştır. * Jak ve Yako isminde iki çocuk yerli mallar sergisindeki bir itriyat peyman öteberi çalarken yaka # İnebolulu Abdullahın romorkörü ile İbrahimin sandalı Cibali açıkla - rında sis yüzünden çarpışmışlardır. İbrahimin sandalı ortasmdan kırı) » mış, içindekiler kurtarılmışlardır. * Alemdar civarında bir çok hirsiz lıklar yapan Niyazi isminde bir sabı kalı pölisçe yakalarmış, Adliyeye ve rilmiştir. lanıyordu. Daha üç kadeh içte, ke- kelemeğe başlıyacaktı. Dışarıya çıkarken, bir sürprizle karşılaştım. Maryse bana dedi ki: — De Soliers, rica ederim, beni kolunuza alınız. Şöyle taraçaya doğ- ru gitsek, biraz denizi seyretsek, fe- na m? Ötekilerden biraz ayrılmıştık. İla ve etti; — LauHen demin size karşı yakış- miyacak bir harekette bulundu. Be- nim de hiç hoşuma gitmedi. Ses çı karmadığınıza o kadar memnun ol. dum ki. Maryse di de birdenbire bana yaklaşıyordu. Doğrusu bir şey anla- meyordüm. Kalbimde öyle tatlı bir heyetan vardı ki... Ilk gecenin için- de yavaş yavaş yürüyorduk. Artık gerisi hana ne lâzımdı? Bütün endi- şelerim ve iztıraplarım birden dağıl- mişti. Saatlerdenberi yüreğimi sıkan kıskaç gevşemişti. Maryse elini, ha- fifçe koluma basıyordu. Ortalık ter- temiz bir ay ışığı içinde yıkanıyor gibiydi, Deniz, bu ışığın içinde ala- bildiğine uzanmıştı. Aşağıda, ilk plânda, Montekarlo- 31-7 -935 . > t | BORSA 20 Temmuz Cum PARALAR Aly <a Sterlin sır— OO Sİ Dolar 123, ği 20 Fransız frangı 166/— A 70 Liret 198— 2 20 Belçika frangı o $2— 20 Drahmi 23 < 20 İsviçre iç, oo 816— Florin 8i— li 20 Çek Kron 00.— Avusturya şilin o 2250 İl Mark 41— İl Zet 21 © Pengo 250 z 20 Ley 14— ” 20 Lera 21— vi 29 Dinar 33— | Yen 32— İsveç Kuron 30.— ii Mecidiye 52.— 5 Banknot 230— ÇEKLER Paris üzerine | Tagiliz Kirası | Dolar ' Liret İsviçre frangı 3 Leva Florin rl Miz Avusturya ri Pozeta İ Mark a Zoti İl Ley Dinar | Ven as İsveç kuronu . ESHAM J Iş Bankası M8- Anadolu “5 60 . “100 Şirietlekyriye ramva; Bomonti - Nektar 4 Terkos Reji Y Aslan Çimente < Merkez Bankası c Osmanlı Bankas Ne Telefon İttihat Değirmencilik T. A. 5. epi Şark Değirmenleri ISTIKRAZLA' Türk Bören 1 Kupon kesik . “ . istikrari debili TAHVİLAT “ TI Kapon kesik Anadolu Mümessil Kupon kesik Yaş meyve ve ihracı Yaş meyve ve sebzelerimizin den etrafında ofisin tef derilecek yaş meyve ve lerilecek yaş b için navlunların indirilmesi “€ Şef hava tesisatlı vagonların emr€ transit ya; da toplanan konferanstan maya çatışılacaktır. nun palmiyeleri ve portakal #8 arasındaki beyaz evleri küna varmışlardı. taraçanın mermef luklarma yaslandı. Gözü enginlerine daldı. Hayat ne güzel şeymiş! o! daha iyi anladım. Yanıbaşımızda ilkönce miz iki gölgenin bir kanap tuklarını gördüm. Arada Pif” larının kırmızı ışıkları yap”! yordu. Biri diyordu ki: — Çaresiz bü uğursu? çatacak.. Hiçbir insan ku önüne geçemez, Gi — Do; lüyorsun! nedir be elk aldı, sin imdi ibtiyarım. Fakat d a in günün nerelerde” çatacağını hissediyorum. y — Bütün Almanya ha” — Hazırlanıyor ne deseniz daha iyi! yim biz de pri Anladım, ma; ' vanda, çiçeklerin kokular dağıttığı bir bahçenin KÜ. LArkas”