Ali KemalAnkaraya Gideceğini Motörde Öğrenir Ogrenmez Şaşırmış, Ne Yapa- cagını Bilmez Olmuştu ! — Boğazkesenden... dedim. Samatyaya... Sâmâtyâya... Keldik. Merhabada o- — Hani paşa ile görüşecektim. — Merak etmeyin paşa buraya ge- n. Ve onu kimseye gös - termeden evime soktum. Aşağıdaki kendi odamı açtım: — Buyurun... İçeri girince dolaşmaya başladı. — İstirahat edin oturun... dedim. Masanın başına karşılıklı oturduk. — Kahve emreder misiniz? Diye sordum. — Fena olmaz... Sigaranız var mı? Ben yanıma sigara almamışım... de « di. Kahve ve sigara getirttim. — Aklım almıyor... dedi, paşa bu « Taya mı gelecek... Gükimsedim: — Evet aramızda karabet 'da undan sonra Üzerini aradım. Epi- ce parası vardı. Fakat mühim evrâk bulamadım. Bir müddet sonra arıladık ki, Ingilizler izimizi haber almışla: Sokakta cayır cayır Ingiliz otomobil. kri işlemeğe başladı. Fakat ben oda- nın perdelerini kapattım. Karşılıklı o. türuyoruz. Karanlık bastı. - Refikayı gözcü koydum. Mahalle allak oluyor. Düdükler, otomobil sez » Bir aralık bana sordu: vardır- — Evet... diye cevap verdim. Şimdi motör bulmak lâzımdı. Bir müddet sonra çamur — Ali isimli bir komşunun motörünü bulduk. Biz ev- de beklerken yukarıdan refikam aya- Bını vurdu ve hafifçe seslendi: — Karanlıkta evin etralfında iki ki- gi dolaşıyor! Ben de perdenin arkasın dan baktım. Hakikaten iki gölge evin etrafında dolaşıyorlar, Tabancamı ala rak dışarıya fırladım : — Kimsiniz?.. diye sordum. Yaban c değillermiş. Bir müddet sonra Ce- mi diğer memurlar da geldi. Mevkufu u'!c'ı çıkardık, sahile indirdik. Bay Mazlumu burada bırakacağız. | Çünkü Ali Kemali götürenler yalnız Cem'i ve Mazlum değil, bir üçüncü ve asıl memur daha vardı ki, o da Bay Cevdetti. Öykünün alt tarafını ondan dinliyelim; yalnız şunu söyle- meliyim ki bay Mazlümun gün,, dediği tarih S ikinciteşrin 338 dir. Cevdet anlatıyor: *>. Yanımda iki er ve bir onbaşı ile motöre bindik. Samatyada odun iskelesine aştık. İskelede Bay Cem't ve kayınbiraderi vardı. Biraz sonra Mazlum ve Ali Kemal geldi- ler. Ali Kemal mötörü görünce: — Nereye gidiyoruz, diye sordu. İskeleden bir zat: — Kadıköyüne, Refet Paşaya gi- Heceğiz, diye cevap verdi. Motöre ilkönce Ali Kemal bindi. Bay Cem'i ve Mazlumun vazifele- ri buraya kadardı. Fakat bu sırada Cem'i dedi ki: — Ali Kemali biz tuttuk. İngiliz- ler bizi arıyorlar. Hec halde bizi tu- tacaklardır. z var, Şu halde siz de ) Tesadüf yardımımıza Ali Kemali İstanbulda tevkit eden ve İzmite kadar götürenm- lerden Cemi Milli mücadele esnasındaki resimlerinden motöre bininiz. Hava fırtınalı ve motör de kü olduğundan esasen dört kişiden (: Ja alamazdık. Ötekiler iskelede kal- dı. Biz, dört kişi, saat 22 de Samat- ya iskelesinden hareket ettik. Ay her tarafı aydmlatıyor, deniz gündüz gibi ve sert. Motörün fe- nerlerini söndürttüm. Kıyıdan evle- rin ve ağaçların denize yaydığı göl- gelerden geçiyoruz. O kadar yakın Beçiyoruz ki Katada — kontuşa seslerini işitiyor ve anlıyoruz. Fenerbahçe önlerine geldik. Motö- rtümüz durdu. Makine bozulmuştu. Yirmi dakika kadar uğraştık. Tekrar yollandık. Bu aralık Ali Kemal gene sordu: — Nerteye gidiyoruz? Mazlum cevap verdi: — Ankarayat. . — Ben zaten tahmin etmiştim. Kıyıdam (200) metre açıktayız ve İngiliz gemileri arasından — gesiyo- ruz. Ali Kemal istese ve, daha doğ- rusu, akıl etseydi, bağırır ve bizi ya- kalatırdı. Anlaşılan korkmuş, ser- semlemişti. Hele bir İngiliz gemisi- nin yakınından — geçtik içerdeki sesleri duyabiliyorduk. Tuzla kıyılarına geldik. Kayalar arasında ilerliyoruz. Bir hırıltı oldu. Motörümüz bir kayaya — çarpmıştı. Ben motörün başında, Ali Kemalin yapacağı herhangi bir teşebbüse kargı tarassut halinde idim. Şimdi daha büyük bir tehlike içinde idik. Motör delinmiş veya sakatlanmış ise bütün işler bozulmuş olacaktı. Bereket versin böyle bir şey olmadı Aziz Hüdayi AKDEMİR Motör geriledi ve gene vam etti. Tuzlayı geçtik.. Artık tehlikenin dışında idik. Kamaraya girdim ve arkadaşlara müjdeledim : Selâmetteyiz, rahat edin 'anımdaki deniz — onbaşısı benim yerime yolumuzu ve etrafı gözetle- mekteydi. Buraya kadar motördekiler bir tek kelime konuşmadılar. Hepsi ölü veya dargın gibiydiler. Hereke önlerinde motörümüz ufak bir arıza daha geçirdiyse sürmedi. Açıktan, korkusuz, gidiyo- Derince önünde makinemiz bir- denbire durdu. İki saat uğraştık, makineyi tekrar işletmek mümkün olmadı. Dalgaların keyfine uymuş, rasgele gidiyor ve hep sallanıyoruz. yetişti. Yanı- mızdan yelkenli ve motörlü bir mav- na geçiyordu. İşaret verdik, bağır- dık. Aldırış etmedi. Cem'i havaya bir el silâh attı. Mavna bize doğru gelmeğe başladı. Yanaşınca motörü- müzün bozulduğunu anlattık. Bizi mavnaya bağlıyarak Değirmendere açıklarına kadar — götürdüler. Yolda mavnadan gelen bir makinist motö- Tümüzü tamir ettiyse de bu motörle tekrar yolda kalmamız ihtimali var- dr. Kıyıya yanaştık. - Arkadaşları ve | Ali Kemali orada bırakarak telgraf- haneye gittim. İzmit mevki kuman- danlığına şöyle bir telgraf çektim: (Arkası var) yoluna de- Çay ithalâtı azaldı Son zamanlarda — memleketimize | yapılan çay ithalâtı azalmış ve dur- | muştur. Seylânın, İngiltere ile ara- lan sevkiyatı da durdurmuştur. Hin- distan ve Çiaden, tecimel hıı anlaş- de çok | SAGLIK ÖGÜTLERİ Sıcakta bira yı, yazdan başka r aperetif içmek, için Fi hele pek buzlu bira, keyif a çok aranır. kesmek için bü- yük şöhreti vardır. Bu şöhrete hak- sız da denilemez. Yalnız sudan, İli- monatadan, şerbetlerden dahâa - iyi hararet keser. Hakat arkasından ter başlar. Bira insanr başka içkilerden daha ziyade terletir. Onun için bira, | bizim onu en ziyade aradığımız za- manda, bizi aldatır. İnsan terlemekten korkmaz da bu | mahzuru bir tarafa — bırakırsa, bira — tabüğ kararında olmak şartiyle — faydalı bir içkidir, hem de insanı besleyici, bir gıdadır. Çünkü bira ayni ağırlıkta etin verdiği kalorinin yarısını verir. Bundan dolayı devam- İr surette bira içenler çabuk şişman olurlar. Mide üzerine de iyi tesir yapar İçinde acı maddeler olduğundan ye mekten önce içildiği vakit iştah ve- rir. Yemekten sonra hazmı kolay- laştırır. Onun için hem yemekten önce, hem yemekten sonra içilebilen tek bir içki odur. Hekim terimiyle, sinirleri tenbih etmesi, açık sözle keyif vermesi şa- raba ve ispirtolu başka içkilere nis petle pek hafiftir. Çünkü her vaki içilen biralarda ispirto ancak yüzde , nihayet yüzde beştir. En küvvet- K biralarda yüzde dokuza kadar çı- kar. Zaten biranın verdiği keyif, şa- rabın verdiği keyfin tersine olarak, daha ziyade —uyuşturucu bir 4 tir. Bu da biraya konulan şerbetç otupdan ileri gelir. Şerbetçi otu, bı- zim eski ıstılahımızdaki Haşişet - üt- | Dinar adının da gösterdiği gibi haş- | haş cinsine yakın bir ottur ve iasana uyku getiren bir keyif verir. Sıcakta hararet kesmesi de bundan ileri ge- lir. Biranın iyi besleyici masmdan dolayı - onu istiyenlere, kansızlıktan, veremden hasta olanlara tavsiye ederler. Ç cuk emziren anneleri de hem besler, hem sütlerini arttırır. Şişmanlara, şeker hastalığına, albümin hastalığı- ra pek dokunur. i vakit biranm zararsız olması, sonunda zararlı olmasıns d4 sebep olur. Çünkü harareti, Ükin teskin ettikten sonra, ter getirerek gene hararet ve az keyif getir- mesi üst üste , hararet bir gıda ol- nıı%neym_ tahsilinde - güçlük | çektiği şeklinde izah edilmektedir. | Bu & , çÇay fiyatlarına tesir et miş, taptan satışlar kiloda 25 - $0 kuruş kadar yükselmiştir. Aldığı - miz malümata göre, piyasada çay | buhranr yoktur. Eldeki stokların da- ha yedi ay kadar ihtiyacı karşılaya- bileceği anlaşılmıştır. ——— Elli lira para cezası alınacayı Tecim ve Endüstri odası meclisi dün aylık toplantısını yapmıştır. Bu toplantıda, parti kurultayı münase - betile Atatürke çekilen tazim tel « grafına gelen cevap okunmuştur. Meclis, odanın kânunu evvel mi - zanları ile plânçosunu kabul ve tas- dik etmiş, idare heyetince yaprlan teklif üzerine yıllık oda aidatının ce zasız tahsil müddetini üç ay daha uzatmıştır. Bundan başka, vesika almadan ten zilâtIr satış yapan bir ticarethanenin cezalandırılması bakkmdaki heyeti kararı da onaylanmıştır. - Bu | ticarethaneden 50 lira para cezası a- lınacaktır. adesine Taj e paraların idare | ne,meydan açar, Bu da en sonunda ühacyi NLN deki şerbet otu da haşi nı nihayet sersem, aptal yapar. Sözün kısası, bira kararında içildi- vakit hiç zararsız, besleyici oldu- | ğu için, faydası bile r içkidir | Onun kararr da bir yemekte nihayet bir şişe ile kalmaktır. Halbuki birayı çok sevenler günde dört, heş. hattâ on şişeye kadar çıkarırlar. Bunlar kendilerini midesi şişmiş. şişmanlık- tan koca karınlı, sersem olmıya ha- zırlıyorlar demektir. Lokman Hekim —— ——— Bir garip müracaat daha Tecim ve Endüstri — odasına za- man zaman garip n lır. Bunlardan en yen Odaya Draçdan miştir. Mektubun sahibi tiyatro ar- | tisti olduğunu, çeşitli çalgıya â bulunduğunu, iyi oyun oynadığını bildirerek kendisine münasip bir iş atamaktadır. Bu zat, yalnız. yaşını bildirmemiştir. Tecim ve Endüstri odası, kendi mesai sahası haricinde zörd bu dileği tetkik ettirmekte- No. Abanoz Bilezik RENE CHAMBE DÜNKÜ TEFRİKANIN HÜUÜLASASI (Cephede, zeminlikte dört Fran - isız zabiti bir poker partisinden son- 1a konuşuyorlar. Genç mülâzım So- İHers anlatıyor: harpten biraz evvel aldığı üç aylık mezuniyetini geçir - mek için Fransanın cenup sahillerin- de bir köye gitmiş. Orada anası Fransız, babası Viyanalı Maryse is- minde bir genç kızla tanışınış. Kı - zın anası ölmüştür, babası bankerdir. Bunlar Framond isminde zetgin bir Almanın o köyün tepesinde, güzel bir sırtta yapıl!mış köşküne bir kaç "ay için misafir gelmişler. Soliers kızı seviyor. Fakat bu kı- zı Baden Baden'de görüp tanıyan bir JAlman süvari zabiti de seviyor. Al- man zabiti, kızın babası ile birlikte Fransanra cenubunda yazı geçirme- ğe gittiğini haber alınca, Framond'- n akrabasından biri vasıtasile ken- dini köşke davet ettiriyor. İki genç zabit karşı karşıya.. Kız, hiçbirine kalbini açmış değil. Köşk sahibi * Framond'un bir casus alması ihtima- li de var, İki genç zabit, genç kızın kime meyli olduğunu anlamağa çalı- $ | şıyorlar, aralarında içten ve kinli bir mücadele başlıyor.) Ortalık iyiden iyiye kararmıştı. Ağaçlardan fırlayan gece kuşları ok gibi tepemizden kayıp gidiyorlardı. Akşamın bütün bu güzelliğine rağmen, ıztırap içimi öyle burkuyor- du ki.. « Kapıdan girdik. Framond: — Zwei Kamaraden, iki arkadaş, diye beni davetlisi Alman zabiti ile tanıştırdı. Alelüsul biribirimizin sıktık. Uzun boylu, sarı, matrüuş bir adam- dı. Duruşunda ve — konuşmasında «on derece mağrurdu. İki eli cebin- de, kâinatr üst perdeden seyrediyor- du. Bu kadar antipatik oluşuna rağ- men, kibar bir hali de vardı. Dudak- lar ince, gözler mavi, sol gözünde ince altın çerçeveli bir tmonokl.. Saç- ları seyrek, fakat ihtimamla taran - mış.. Geyinişine diyecek yok. Yalnız burnunda eski bir yara izi var. Her halde Bavyera usulü bir diello hatı- | vası olacak.. İki bacağını açarak, o da beni yu- kardan aşağıya kadar süzdü. Bu ba- kışı ve süzüşü o kadar apaçıktı ki, insan hakaret sayabilir, yahut susa - rak adamın - terbiyesizliğine verir, ellerimizi geçerdi. Sorduz Sanki Fransiz toprağında süvari yelış:n:ı:nıı gibi, müstehziyane gü- lümsedi. B:n de tâ gözlerinin ı;me baka - rak - Evu dedim, ıüvın uhııiyim. «Ya, öyle mi?» tertibinden, eğilip topuğunun Üzerinde bir devir yapa- — Sodot! dedi: Kendinizi benim yerime koyun. Maryasc'i beğenen ve onu görmek İ- çin tâ Bavyeradan kalkıp gelen bu #damı bu halde görün de onu beğe- nin ve elinizden geliyorsa sevin.. Maryse, küvvetli bir Tâmbanın al- tına pembe ipek berjere uzanmış, o- turuyordu. Açık mavi krep döşin abajurdan akan ışığın altın saçlarına ne renk verdiğini tasavvur edebilir- siniz. Maryse o akşam dekolteydi. İlk | defa çıplak beyaz omuzlarının te -« devvürlerini ilâhi harikwlâdeliğini görüyordum. Boynunun hatları, ne bileyim, ne diyeyim, bütün bu kadın başı, bu kusursuz, bu pürüzsüz ka - din başı.. Alman zabiti ile beraber oluşumuz hoşuna gidiyordu. Sanki onun için bir eğlence mevzuu hazırlanmıştı. Öyle ya.. Böyle bir vaziyet hangi ka- | dımnın hoşuna gitmez. '| Kollarına kenarları gümüş bross Yaz Meğinüne gö yakıan batl? Ayrı ayrı insanın gözünü alı- Lauffen gelip kızın yanındaki san dalyaya şöyle bir çöktü. İki eski ah- bap gibi — konuştular, — konuştulı Werner Golovine de-beni bir kenara almış. Viyanadaki binaların mimari gürelliklerini anlatıyordu. Nezake ten dinliyor gibi görünüyordum. Fa- kat bir kelimesi kafama girmiyordu. Ortada bir karar verilmişti, Hes- perida'da hep fransızca konuşulacak. Bu karar üzerine herkes fransızca konuşüyordu. Gözlerim ve kafam ikisinde. Ma- ryse'de ve Alman zabitinde, onlar da fransızca konuşuyorla İkisi de gülüyorlardı. Biribirlerini tekrar gördüklerine pek memnun gö- rünüyorlardı. Maryee harikulâde gü- zel parmaklarile, dizindeki sırma la malı yastığı okşuyordu. Ara sı ni birden kaşlarının üstündeki saç- larına götürüyordu. Onun en sevdi- gim hallerinden biri de buydu. Ya. rabbi, ben bu kadının nesini sevmiyo şişmanlamak | £ KENDi KENDiMİZE ÇATIYOR Gazetdlerde birçok garip haber gördük, Mahut ve müteveffa — Esnaf Bankasının terekesi haraç mezat sa- tılırken birkaç kişi de bankânın eski köpye defterlerini — satmalmış. Bu defterlerin baştan aşağı dolü veya boş olup olmadığını da bilmiyotuz. Yalnız bu alışverişten birkaç zaman sonra müddelumumilik bu defterleri satınaları ticarethaneyi ve bu alışve- rişe girmiş olanları (kaçakçılık) su- çu ile sorguya çekmiye ve işe el at- miya koyulmuş.. Çünkü, kopye def- terlerinin kâğıdı. sigara kâğıdına benzer. Sigara kâğıdı da bizde açık satılmaz, yasaktır. Bilmiyoruz, iş tıpı tıpına bu yaz- dığımız gibi mi olmuştur. Biz bunu telerde böyle okuduk. Eğer yan Tışlık olsa idi işte ilgili olanlar elbet te düzeltirlerdi. Böyle bir düzeltme olmadıkça biz 6 okuduklarımızı yani şu yazdıklarımızı doğru diye kabul Şimdi bu okuduğunuz seye göre herkes az çok bir ihtimal ile ve bil miyerek kaçakçı olabilecektir. Çün » kü bir. bankanın kullandığı kopye ”Tan,, da bulunmadığım bir sıra da İzmirden benim adıma bir tel ya- zısı gelmiş. Arkadaşlardan bi: yü imzalayıp almış. Bu tabah zın var,, dediler. Fal yer bırakmadığımız balde tel ki ni bulamadık. Ortalığı süpüren hizmetçi kadın, gelişi güzel bir yere atmış olacak - ti Fakat, ne ehemmiyeti vardı? Tel - graf dairesinde akşam gelen bir tel yazısının kopyesini nasıl olsa bulu- tum, diye düşünüyordum. Çöpçülerimiz, Belediyemiz ve halkımıZ K Bu resmi sabahın altısnda alınmış sanmayınız, f resim saat 95 da Eminönünde alınmıştır. FAZLA SÖZE NE HACET ? Ne Dersiniz? Görünmez Kaza! defterlerini satım almak — kaçak$i olunca, kimbilir kaçakçılık sa) lecek daha ne kadar bilmediğimiz timaller ve tehlikeler vardır. Bize kalırsa benim resmi bir kanın eşyası satılırken içinden bir (kopye defteri) cğer yasal şey İdiyse onu sattırmamak, veya İ kalara tamim edip bö) defteriği y yok ettirmek lâzımdı. Böyle açti Satılan bir şey satın aldı diye b suçlu hem de kaçakçılık gibi ağıf l Amansız bir suçla bulaşık saymak Taz zor iştir. Zira, memleket içİ açıkta satılan bir defterin alınış li ne olursa olsun ona kaçak İ vermek biraz güç olur. İşin dahâ hafı bu kaçağı haber verenin del leri o ticarethane adına satm alafi lar olmasıdır. Madem ki, bu defterler kaçak hyor, İnhisarlar idaresi bu hut gazetelere bir mektup yazarak kaçaktır, ne değildir bildirse kes de günün birinde böyle görül yen bir kazaya uğramasa çok iyi İur biz böyle düşünüyoruz. Siz ne dersiniz Bir Telyazısının aşına Uğlenler .. dıklarını da bıl'myu Sınn için $ nız bir kolaylık yapabil Telyazmızın numarasını * eet mirden ikinci bir kopye istetiri: nun için de çekilecek telyazısını rasını ödemeniz lâzım...., Düşündüm ki, bu telyazısı betll kendimindi. Yalnız gönderen ki ile gönderilen kimseyi ilgileyebilli di. Fakat, ya bu tel yazıları içif devlet işlerine dokunanlardan İ herhangi bir sebeple ortadan kay? lur da, çekildiği merkezden bir yesini çıkarmak için aradan geç! vakit içinde tamir ekilemez bir Meğerse, yanılmışım. Telyazıları dağitma dairesine baş vurduğum za- man, nazik bir memur, ellerini uğuş turarak sanki bu işte kendisinin bir suçu varmış gibi: — Yazık ki, gelen telyazısının kop yesini bulamtyacağız dedi. Ve anlattı: — Yeni makinelerimiz, bir tek şe- ritle çalışıyor. Her gün aldığımız | binlerce tel yazıaından hiç birinin kopyesi bizde yoktur. İçinde ne yaz | OSMANLI Aktif Hisse senetlerinin tesı Kısa vadeli avanslar ve röporlar Tahsil olunacak senetler Cüzdanda mevcut Kıymetler Borçlu hesabr cariler Rehin mukabilinde avanslar Kabul tarikile borçlular Gayri menkul mallar ve mobilya Müteferrik Pasif Sermaye Alacaklı hesabı cariler Vadeli bonolar ve hesabı cariler Kabuller Müteferrik rum ki., Içimden âdeta inliyordum: — Matysc, Maryse, acı bana.. Framond salonun içinde bir aşağ; bir yukarı dolaşıyor, ufak bibloları | tüzeltiyordu, (Arkası var)? 8i talep edilmemiş olan kısma 5.000.000 Kâsada ve Bankalarda mevcut nukat Statüi mucibince ifraz edilen ihtiyat akçesi Mevkii tedavülde bulunan banknotlar Görüldüğünde ödenecek Senetler ve vadeli senetler yet meydana gelirse.. Ve söz gel a telyazılarından biri, bit ka yakalanması, yahut daha önemli daha acele bir işi bildiriyorsa, yesi yok!, bir mazeret ol öne sürülebilir mi? Çekilen tel yazılarının bir si her halde merkezde bulunmal! Eldeki makinelere bu işi gördül mek mümkün değilse, başka bir $ düşünmelidir. Salâhaddin GÜNGÜ BANKASI 31 2 inciKânun 1935 tarihindeki mali vaziyet İsterlin 5474457 1079456 4118474 2.714.470 5$.298.570 2.239.861 680.144 628.768 61.689 l ell” TumaR ü el 27.295.922 İsterlin 10.000.000 1.250.000 371.761 298.377 12.391.836 2.104.175 680.144 199.625 27.205.922 Ş —- — 19 16 1? 189 3 10 6 Kuyuda muvafık olduğu tasdik olunut Mes'ul Murahhas ve Umumi Muhasebe Şefi G. DELLA SUDDA Türkiye Umum Mf PH, GAREL