Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
oaan —a N S laremem azemed ı eç nnn DUŞUNDUKÇE, | BU GELİŞİN MANASI Bugün Türk ıtlıhrı geliyor. | yarışında ilk derecelere vararak dost- larına bahsi kazandıran bırkac ;oke— yuı baka bitince uyandı ği günlük ve geçici bir hayranlığa lâ- yik olmaktan iharet değil. Bugfün aramıza gelen ve şerefli alın İarımnı anayurdun hasretli dudaklarına uzatan Türk atlılarının bize Fransa- dan, Almanyadan, Avusturyadan, Ma- caristandan getirdikleri şey, Atilâdan 'Atatürke kadar on beş asırlık tarih içinde Türk akıncılarının, bütün o topraklara atlarının nallarından çıka- rarak sapladıkları hâlâ ayni parıltı ile çakmaya devam ettiği müjdesidir. Sanki Bavyerada, Avuz- turya ovalarında bir savaştan dönü - yorlır Sııiı deiıl, mlııkhk ki kv- bak mın, hele b sılah hazırlıkları ve rekabetleri için- deki mânasile, bir savaş timsali olduk- larma şüphe edilmiyeceğine göre at- hdlarımız bize bir muvaffakıyet değil, bir zafer müjdesi getiriyorlar. Hele bizden olmayanlara isbat etmiş bulu- nuyorlar ki, Türk atlısı, ister yarış, ister akın için bir kere dört nala kalk- tı mr dağlara bile çömelmek düşer. Ahlndın Antwie kadar devır duır, Bu gelişin mânası, herhangi bir at Vefalılar dün toplandılar — Yeni müddelumum? vazifesine başladı — Trön ücretlerinin indirilmesi Floryaya gidenleri çoğalttı Belediye ile kabzımallar amSındakı ihtilâf bitmiştir. Kabzımallar Orta mektep muallimliği imtiha - tinin ileri gelenletmdeu bazıhn eskı ça- kan şımşeklaın parıltısında görünen hakikat budur, Peyami SAFA haldeki dükkânları bel ne rağmen bo!ıltmaınışhrdır Buıun üzerine şarbaylık icraya müracaat et- miş, fakat tahliyenin hükümsüz yapı- Bursadaki meyvacı- lar şikâyet ediyorlar Bursadaki meyva müstahsil - İeri, şehrimize — gönderdikleri meyvaların satışında kabzımal - ların kap başınma aldıkları ücre - tin fazlalığını öne sürmüşler ve meyva istihsalâtının bundan za rar gördüğünden şikâyet etmiş lerdir. Bursa genel meclisinin kararı üzerine, bu durum İstan- bul tecim ve endüstri odasına bildirilmiştir. Bu hususta yapılan tetkikat, meyva müstahsillerinin haklı olduğunu göstermiştir. Oda, be lediye ile de temasa geçmiş, kab zımalların kap.başına aldıkları ücretin kıymeti üzerinden ve yüzde hesabile alınması için bir nizamname hazırlamıştır. iki şöför çalıştırmak Mecburiyeti kalktı Şarbaylık, Taksim - Yeni Ma halle gibi uzun servis hatlarında çalışan ve günde ancak iki sefer yapabilen otobüslerde iki şoför kullanılması mecbüriyetini kal- dırmıştır. Yapılan hesaplara gö re iki sefer yapan otobüsler, gün de altı saat çalışıyor telâkki edil mektedir. Halbuki iki şoför kul lanılması mecburiyeti, yalnız, günde dokuz saat çalışanlar için tatbik edilecektir. ——— Celâl Bayar Sovyet Rusyaya gidiyor Ekonomi Bakanımız Celâl Ba yar, çarşamba günü,: Sovyet Rusya seyahatine başlamak üze re, şehrimizden hareket edecek tir. Celâl Bayara, bu seyahat si- rasında İş Bankası genel direk- törü Muammer Eriş, Sümer Bank genel direktörü Nurullah Esat ve altı teknisiyen refakat edeceklerdir. amxyacağ' inlaşlhrık iş mahkemeye dökül nında türkçeden 12, tarih ve coğraf- yıdan 5, ingüizceden 4, fransızcadan da iki kişi k Rıyazıye mua.llımhğı için 24 kışı im- tihana girmiş, fakat hiç biri kazana- mamıştır. Bu imtihanda mu- vaffak olanlar önümüzdeki ders yılt sulh sine ınuramt ederek ııkı haldekı dükkâ m için orta okullara tayin edileceklerdir. Dava edilen kabzımallar da yeni hal talimatnamesi yüzünden zarar ettik- lerini ileri sürerek belediye aleyhine bir dava açmışlardır. Belediye ayrıca tahliye davası açtığı kabnmıllır aley hinde bir de kab a- Fakat bunlırm ıhtı 'acı karşıla' bi ya ' Hisyamya va şehrimizde orta okullara yeniden şu- beler ilâve edilecektir. Bunun için muallime ihtiyaç vardır. Verilen ma- lümata göre bu ihtiyacı hrııhmık orta okul muallımği için — yeni- den imtikl Bilhassa ri- leyhuıe harekete teşvik davası ıçuıı;p Bu suretle belediye ile kabzımallar işi nihayet muhtelif davalara dökül- müştür. —— Şükrü Saracoğlu Geldi Adliye Bakanı Şükrü Saracoğ lu dün sabah Ankaradan şehri mize gelmiştir. Şükrü Saracoğlu yaz münasebetile bir müddet şehrimizde istirahat edecektir. —a Bir sınıfta elli Talebe bulunacak Bu yıl ilk okullardan alınan. randıman çok iyidir. Buna ' yulye munılımlığı in açılan imtihan da nin kazanmaması, bu im- tihanların tekrar edilmesini icap ettir- mektedir, ea Ucuz halk biletleri Denizyolları ve vapurculuk şirketi vapurlarında iki aydan - beri, ucuz halk biletleri tatbik edilmektedir. Bu biletlerden a - lan yolcular, gittikleri iskeleler- den, bir veya iki ay sonra döne bilmektedirler. Fakat, şimdiye kadar yapılan denemeler, bu bi! letlerin fazla rağbet görmediği- ni, ucuz tarife ile verilen gidiş geliş biletle: ha çok satıl- kabil orta okullarda talebenin yarısından çoğu muvaffak ola - mamıştır, Bu sebeple bu yıl orta okullara girecek olan talebeleri mekteplerin bugünkü vaziyetle rine göre sınıflara sığdırmak imkânsız görülmüş ve önümüz - deki ders yılında orta okulların birinci sınıflarına yeniden şube ler ilâvesi kararlaştırılmıştır. Ta lebenin öğretmenlerden iyi isti fadesi için bir sınıfta elliden çok talebe bulunmıyacaktır. Kız öğretmenler Okulunda Kız öğretmenler okulunda bu gün saat 14 te bu yıl mezun o - lan genç öğretmenler bir top - lantı yapacaklardır. Bu toplan - tıya okuldan evvelce çıkmış eski öğretmenler de çağırılmıştır. Bugün mektepte bir tören yapı- lacak ve yeni öğretmenler eski öğretmenlere tanıtılacaktır. lar, bu neticeyi Ekonomi Bakan lığına bildireceklerdir. Halk bi- letleri usulünün kaldırılması ve yahut daha istifadeli bir şekle konulması muhtemeldir. Beyoğlundaki Tetkikler bitirildi Finans Bakanlığınca Fransa - dan getirilen uzmanlar Beyoğ - lu Finans teşkilâtındaki tetkik- lerini bitirmişlerdr. Uzmanlar — (mütehassıslar) dünden itibaren İstanbul Finans teşkilâtını gözden geçirmeğe başlamışla:r ve tahakkuk direk - törü Talât, tahsil direktörü Ali Rıza ile görüşmüşlerdir. Bunların çalışmaları bir ay - dan fazla sürecektir. Buradaki tetkikler bitince İstanbul Fi- nans teşkilâtının nasıl olması ge rekli olduğu hakkında FinansBa kanlığına raporlarını verecekler 'a istemişler Şilenin Kervan köyünde bir kız kaçırma vakası olmuştur. Molla İbrahimin evi altı silâhlı şahıs tarafından basılmış, on dört yaşmdakı kızı Gülsüm ka çırılmak istenmiştir. Gülsümün annesi, bunun önü ne geçmek için çabaladığından yaralanmış ve kız zorla kaçırıl - mıştır. Bunun üzerine Şile jan- darması haydutları — aramağa başlamış ve Karanlık Ormanda püusu kurarak bunları yakalamış ve kızı da kurtarmıştır. Bunlardan birinin kızı sevdi- ği, ailesinden istediği halde ve- rilmemesinden dolayı Gülsümü arkadaşlarının da yardımile ka- çırdığı sanılmaktadır. Babasını çatalla yaraladı Bakırköyünde sihhat kâtibi Atıf, evvelki akşam üvey oğlu tarafından ağır surette yaralan- mıştır. Öğrendiğimize göre, perşem be günü akşamı Atıf işinden dön müş, evine gelmiştir. Baba, oğul yemeğe oturacak ları sırada bir para meselesin - den kavgaya tutuşmuşlardır. dal tavsiye ederken oğlu İz - zet de babasının üzerine saldır - mıştır. İzzet, evvelâ babasını bir tek me ile yere yuvarlamış, bunun- la da iktifa etmiyerek elindeki «çatalı babasının muhtelif yerine batırmıştır. Atıf ağır yaralr olduğu için hastahaneye kaldırılmıştır. İz - zet, aranmaktadır. * Kurtuluşta oturan Ojen dı- vardan atlarken belindeki çakı karnma batmıştır. Çocuğun fer- yadına yetişenler çocuğu bay - gın bir halde dıvar dibinde bul - muşlar ve çocuğu h | hi bugün Roman Belediye ile Ortamektep POLIİS)| aT i kabzımallar Muallimliği Kızı zorla Kaçırmak | * v Sün eee * Hukuk Fakultesuıde lmühınlar bitmiştir. İkinci sınıf t DAT SOL İ BUDA BENDEN ı BERBERLER Yorgun yüzlerimizi ıerınlqlu-en. en çok ehemmiyet v ge zın üstünde bir küçük leylek gagası- na benziyen makaslarını tıkırdatıp şı- kırdatarak kuş yuvasını andıran saç- larımıza düzen veren onlardır. Düğü- ne, cenazeye, iş aramağa, misafirliğe giderken onlara baş vururuz. Onlar bize hava ve su gibi lâzımdır. Ancak, gel gelelim, sakalımızı el- lerine verdiğimiz için midir, nedir? Bunca iyiliklerine karşılık, gevezelik lerimizle, boşboğazlıklarımızla alay etmek için onların san'atını ileri sü: reriz; tıraşçılık, berberlik deriz. Berberlere karşı yaptığımız haksız- hık bu kadarla kalsa, “Ne yapalım? Insan oğlunun tiyneti bu!” der ge- çerdim. Gel gelelim berberlere karşı hıksızhgrmız şu “hafta tatili” ışînde bile kendi Adıi - lara hafta tatilini hıle çok görüyoruz. Ama diyeceksiniz ki, hafta tatilinde berberler serbest bırakıldı, isterlerse açarlar dükkânlarını, istemezlerse aç- mazlar. Böyle serbestliğe, böyle hür- riyete can feda doğrusu. Bu rekabet dünyasında böyle bir serbestlik ver » eri pazarları dı çalışma- 180 kişi imtihana girmiştir. Bunlarm sekseni üçüncü sınıfa geçmiş, yirmi ikisi ikmale, diğerleri de smıitı kal- mışlardır. Diğer sınıfların imtihan so- nu da yakında bildirilecektir. * Ilk okul nüütnşleımın makam larile lerin — kıdem etmek d * Bunun boyle olduğunu anlamak için şarbay- lığın berberler arasında, ama yalnız dükkân sahipleri değil kalfalar ve çı- rıklnr arasında da, bir anket açmas, Ihtıyırlırınızı gençlı;tıren. çirkin- zamları bu ay ba;ı kendilerine veri- lecektir. * Plâj fiyatlarında yeni tarifeler üzerinde yüzde 25 nishetinde indirme yapılm--a başlanmıştır. * Avrüpadan bugün gelecek olan süvarilerimizi Muallimler Birliği de karşılamağa karar vermiştir. * Fatih 13 üncü ilk okulda çocuk- lar için bir çocuk bahçesi açılmıştır. Bu bahçeye on iki yaşından yukan klar girmiyecektir. Bah Vo- leyhol basketbol, uzun atlama, yük- sek atlama sahalari yapılmıştır. Ay- rıca, çocukların kaldırabileceği kadar hafif gülleler vardır. * 'Tecim ve Endüstiri odasında Ha va Tehlikesi için ayrılan komiteler ya rın sabahtan itibaren çalışmağa başlı- yacaktır. Her komite, kendi mıntaka- sr dahilindeki tecimenlerle doğrudan doğruya temasa geçecek, taahhüt mikdarlarını tesbit ederek üye kayde- decektir. * Uyuşturucu maddeler inhisarı genel direktörü Ali Sami, mezuniyeti- ni geçirmek üzere dün Avrupaya git- miştir. * Bükreş elçimiz Hamdullah Sup- vapurile ehrımı- 'en, yorgunlarımızı dınleııdıren berber yurttaşlarımza bir tatilini çok görmiyelim. Orhan SELİVM Hile yapan Esnaf Belediye hile yapan esnaf hak kında sıkı cezalar vermeğe baş- lamıştır. Ketenciler kapısında meşhur helvacının dükkânı iki gün müddetle belediyece kapa « tılmış Ve ayrıca para cezası alın miştir. Buü helvacının helvaları glikozla yaptığı anlaşılmıştır. Şarbaylık kapatılan dükkânın üstüne, niçin kapatıldığını da yazmış ve diğer esnafa bir ibret dersi göstermiştir. ne atanan, Rauf Manyasi yarın An- karadan şehrimize gelecek ve yeni vazifesine başlayacaktır. * İstanbul müddeiumumiliğine ata nan, üçüncü ceza reisi Hikmet, dün makamına gelerek yeni vazifesine baş * Şehrimizin- şurasında burasmda toplanan dilenciler Darülâcezeye gön deriliyor. Fakat bu dilenciler hakkım- da tutulan zabıtlar ekseriya noksan olduğundan, lâzımgelen muamele ya- pılamamaktadır. Şarbaylık kaymakam kalam gönderdiği bir tamimde, bu şe- kilde toplanan dilencilerin doğdukla- rı yerlerin de mutlaka tutulan zabıt- lara yazılması bildirilmiştir. * Muallim — vekillerine verilecek maaş hakkındaki yeni karar kültür direktörlüğüne bildirilmiştir. Yeni va ziyete göre, gerek — dışarıdan, gerek deylet memurlarından bir muallim ve- killiğine tayin edilen kimseye, maa şın üçte ikisi venlecektiı'. * Gümrük ve | önümüzdeki çarşamba günü toplana- cak, bu toplantıda birikmiş birçok me seleler görüşülecektir. * Son gımlerde yumurta pıyaılu bir hayli durgunl dan fazla mal gelmeıı.ne nğmen, an- cak Almanyaya ve muayyen konten- jan müsaadeleri kadar sevkiyat yapı- îabılmektedır. Havalarım fazla sıcak yi Anadoludan gelen yen.ı yumurta partılen ıhrı; edilince- ye kadar alılı ik üzere buzl lere alınmışlardır. * Yeni tütün mahsulünün bazı mın takalarda zarar gördüğü anlaşılmak- tadır. Karadeniz sahil mıntakasında bir kısım tütün fideleri henüz büyü- /| baş enspektörü Huımrîı;ı;.üümrük be kaldırmışlardır, Ki 'Tahkikat devam etmektedir. * Kadıköyünde 105 numaralı tramvay, tablakâr simitçi İsma- ile çarpmış ve zavallı adamı ba- şindan, yüzünden ağır surette yaralamıştır. Vatman yakalanmış, İsmail hastahaneye kaldırılmıstır. meşgul Bu tetkikat, be - yannamelerin tanzim şekli ve daha ko lay bir biçime konulması yolundaki di leklerle alâkadardır. M luk şirketi Kasrmpaş bağlı duran dört küçük vapurunu bo- zulmak üzere ve hurda olarak satmış- tır. Bu dört gemi çok küçük oldu- ğundan şirket tonajca fazla birşey kaybetmemiştir. * Liman işleri genel direktörlüğü- a ir. Trakyada mahsul iyidir. Türkofis Istanbul şubesi, tütün ihra « cat vaziyetimizi tetkike başlamıştır. Bu tetkikat daha ziyade, yeni mahsu- lün piyasaya çıkarılması ile alâkadar- dır. Tütünlerimizin Mısır piyasaların- daki revacını arttırmak için, yeni İs- kenderiye ticaret mümessilimiz de ö- nemle meşgul olacaktır. * Ekspres ile yolculuk eden Freya- ni adında bir kadın Paristen gelitken vagonda ölmüştür. Ölünün bulundu - ğu vagon Belgradda dezenfekte edil- mek üzere alıkonulmuştur. — . . .— — ——— ——— ——— 77500 CUETTTETTTTZZEZTTTTTETETTEEĞEEEEEĞE T No. 76 Erik Çiçekleri Mahmud YESARİ şüphe H. * nasıl tınf edeyim sana? « k yeri b bir şüp- dke... Nizam, kendisinin mutlaka sevile- ceğini umuyordu.. Bunu, ummakta hakkı vardı. L&kın bemm, du:gunlu- gum, ğukk onu 'çevirmişti. Onun emfmda teldolnhmm m— fında ağzı sulanarak gözleri iştiha ile parlaya parlaya, sinsi sinsi dolaşan kediler gibi dönen genç, güzel kadın- Jarr, kızları gösteriyordum: — Nizam, şu sarışın kız çok güzel değil mi? O, gözlerimin içine bakıyor ve bu sorgumla ne demek istediğimi anlz- mağa çabalıyordu: —— Evet.. Çok güzel! Onu, ığneliyordum: — Yoksa, pek mi beğendin?; ” Beni kuşkulandırmaktan korkuyor, kekeliyordu: Gülümsiyordum : — Hiç de değil... Şimdi gnu dan- *sa kaldırsana! şer Be müşyeketi — Dansa, bir münasebetle mi kal- dırılır? Ş — Tanımıyorum ki.: Yapma bir hırçınlıkla kaşlarımı çatıyordum: —Ahmak olmanı istemiyorum. Dınsa, mutlaka tanıyarak mı kaldı- lim, fena bunaldım. Â Hayretle gözlerimi açarak baka- rım Büfede, bana şampanya ikram ederken dertli dertli başını sallar: — Ben, bu kadar kötü danseden kaşî. görmedim. Kıhhhı ile güldüğüme bak sun? Kimbilir, aklından neler ıeçin— yorıun? Sebebi var, yavrum! Bu, benim, hazırladığım bir kolpo- dur. Yoksa ben, sevgilimi, kör körü- ne genç ve güzel bir kadının kolları arasına atamam. Ona, beğenip beğenmediğini sor- duğum; dansa kaldırmasını ısrar et- tiğim genç kadını, genç kızı, ben uzun zaman tetkik işimdir. Hat- gösterir: - Ayığıım ezdi.. Nasırlarıma bas- tr... Mahvoldum. Kinayeli kinayeli gülümsedim: — Demek, iyi dansetmiş olsaydı.. Öyle şikâyetle bakar ki, haline acı- rım, elimle yüzünü okşarim: — Vah, yavrum! Onunhıhne acırken, içimden de ıevuıuıın. Çiınkıi © dakikada, ben, tâ, bazan daha yakından tetkik ede- bilmek için ,ahbap, arkadaş da olmu- umdur. T Onun dansa kaldırdığı kadın, be - nim için tehlike değildir. — Nasıl mı? Danstan döndüğü, yahut o kadın- la konuşup da ayrıldığı zaman, Niza- mın halini anlatayım: Yüzü, tiksin- miş gibi buruşuk; kaşları hafifçe ça - tık, bakışları değişiktir. Ben, onun bu değişikliğini hiç far- ketmemişim gibi soratım: — Nasıl buldun? O, beni kolumdan çeker, büfeye götürür: — — Birer kadeh soğuk bir ıey içe- ümü: dür; bana sev- gııı artmıştır. Bundan sonra, onunla ben danse- derim. Öyle çevik, öyle kıvrak, öyle canlı oynarım ki, beni kollarında tut- tuğu halde, o, kendini bana bırakır. Dans bittiği- zaman, gözlerinin ateşi gözlerimi yakar . Bu genç, güzel kadınlardan biriyle onu tanıştırırım, ve bir behane bu- lur, yanlarından uzaklaşırım. Bîrız Iontahhdününce, Nizamın Üü lb ci t Ö- rürüm. Ve evvelden hımlıdığxm bir kolpo ile onu kurtarırım. Benim zavallı sevgilim, kendini , açık havaya dar atar: <—— Ooofl bittim. Bu kadının ne fena ağzı kokuyor... gibi kirpiklerimi oyna- tırım: — Ne diyorsun? O, elini yelpaze gibi sallıyarak, iç çeker: — Ah, sorma, cicim... Ağzı, ne fe- na kokuyordu... Şaşmaktan kendimi alamıyordum : — Yal, Vah, yah!, Hiç bilmiyor- dum. Birdenbire ürpermiş gibi titredim: » hain seni! Alçak, seni! Nızam, gaşalamış, irkilmişti: — Ne var? Ne yaptım? Dişlerimi sıktım, yumruklarımı sal lıyordum: — Bilmiyorsun, değil mi? Yok, çocuğum; yok, yavrum! İki- de birde yüzüme bön bön bakmal Benim, sinir bozukluğuma hâlâ mı alışamadın? Fakat dikat et; ben, ma- nasız, yok yere gülmem. Şimdi mçm gülüyorum, biliyor musun? Ö günü, o gunku halimi ha- tırladım da onun için.;. Nizamın yüzüne baktım, baktım; bir sinir buhranmma tutulmuşum gibi dudaklarım titredi, gözlerim yaşlan- dı. O, bir şey gsöylemiyor, karşımda tereddütle, endişe ile duruyordu. Ne yapacağını, ne tavır alacağını bile- miyordu. Yüzümü, yüzüne yaklaştırdım. kı- sık kısık haykırdım; — Hain... Sönük bir sesle; — Kadriye, ben, sana ne yaptım? Diyebildi. Gözlerimden dolu dolu yaşlar bo- şanmıştı; hxçkmyordum. — Ne mi yaptın? Ne mi yaptın? Nasıl ağladım? Nasıl ağlıyabildim? Hâlâ, kendime şaşarım. Öyle hıçkı- ra hıçkıra ağlıyordum ki, benim bile içime şüphe gırml Gdzya;lan da, gülmek gibi; insan bir kere kendini kaptırdi mı, bırak artık... Sokak ortasında ağlayışım, belki gülünçtü... Bak, budala gibi, belkil! diyorum. Elbette. muhakkak ki gülünçtü. Fa- kat ben, hiçbir şeye aldırış etmiyo- rüm, Nizam, öyle afallamıştı ki meç- hul, mevhum yardımlar umar gibi donuk donuk etrafına bakmıyordı_ı. Bu şaşkınlığı çok sürmedi a toparladı ve yoldan geçen boş bir otomobili çevirdi; beni, kuvvetli kol- ları ile yakaladı, bir lâstik top gibi arabanın içine attı. Kendi de girdi ve kapıyı kaparken sinirli sinirli şo- före bağırdı: — Büyükdereye çek. Ben, otomobilde, başrmı önun ©- muzuna dayadım, hıçkırıyordum. O, sol eliyle elimi tutmüş, sağ eliyle de saçlarımı okşıyordu: — Ne oldun, cicim? nen var? Onun, soruşu, okşayışı, bana, büs- kırıyordum. Bu, bir sevinç ağlayışr idi, yavrum; sana, bunu anlatamam ! Yalnız, bunun ne kadar zevkli bir şey olduğunu anlatabilmem için, se- nin de, günün birinde böyle ağlama- nı, ağlıyabilmeni isterim. ğildim; fakat . ağladıkça içleniyor; candan, yürekten ağlıyordum. viye soruyordu: yavrum? Hıçkırıklar arasında, kesik kesik söylüyordum; Gandi belel a: bunu İnde umma: O, süçlü suçlu bakıyordu: yaptım? Başım omuzunda, yorguün yorgünş hasta hasta ağlıyordum: — Hain! Ne yaptığını hılmıyomm değil mi? Kalbimi yaraladın.. Aşki” ma ihanet ettin! neleri kadar sinirlerime dokunan bif bile bile kendini gulünç ediyor. - KArkası var; * Tecim ve Bndüstri odası meı:lısıA g bütün ağlamak isteği veriyordu. O, söyledikçe, okşadıkça, hâlâ fazla hıç- . Ağlamağa başlarken, samimi des Nizam, saçlarımı okşıyarak bir ten — Ü — Ne oldun, çocuğum! Nen varı — Senden, hiç ummazdım... Ama, hıç zdım! 4 — Cicim, yavrum, ben, sana, ne j Bu klâsik, aşk ve kıskançlık sahs şey yoktur. Fakat ne yaparsın, büs zan insan, bile bile gülünç oıuyofr' "