12 -T KN 6-7-9035 ünya Gazetelerine Göre Haâdiseler UZAK ŞARKTA Çinliler Niçin Japonları Değil, Birbirini OÖldürür? Mançuko Imparatoru Pui Journal'dan: Pekin'de top patladı. Fakat harp Çinlilerle Japonlar arasında değildir. Belki Çinliler biribirlerini öldürüyor- dar, Bu hâdise geçenlerde Kanton'dan kalkıp Honk - Kong'ta İngiliz sula- yına iltica eden Çin kruvazörünün ma- cerası gibi birçok Fransızlara garip görünebilen bazı hadiseleri izaha kâ- fidir. Sı;vyzded Avrupaya çeviren evrim- den, Âmerikanın dahili zorlukların - dan, Avrupadaki karışık vaziyetler- den istifade ederek Japonlarım, faali- yetlerini genişletmek istediklerini her kex biliyor. Ve hatta Japonlarda dört senede Mançuri'yi hazmettikten son- ra, Çin'in bütün şimal kısmını yuta- bilecek bir iştaba ve bir mide bulun- duğu da zannediliyor. Japonların is- tedikleri daha ziyade realisttir. Onlar Mançuko etrafında, ve kendi nüfuzla- ı âltında ve gayri askeri bir mıntaka ihdaşını, Çin ulus severlerine karşı propaganda yapılmasını ve ticari boy- kotaja bir nihayet verilmesini istiyor- Jar, Bütün bunlar şüphesiz bir poli- tikanın ileri hamleleri yapılmadan iler- liyemez, Yalnız birçok Fransızların az anla- dıkları şey, Çin devlet adamlarımın Ja- pon faaliyetine karşı, ataletle muka- bele etmeleridir. Nankin ve Kanton hadiselerini ay- dınlatan birçok vak'alar hesaba katıl- mazsa, bütün bunlar kabili izahtır. Bugüne buğgün Çin'in kuvvetli adamı, Nankin Hükf eti Şefi, Mare- şal Çang - Kay - Çek'tir. Bakat bu- nun otoritesi ancak merkezi Çin üze- rindedir. Ve bundan başka da komü- nistleri mat etmek için uğraşmakta - dır. Şimal ve cenup şüphelidir. Kan- ton ve Pekin'de disiplinsizliğin teza- hür etmesi bunun delilidir. Böyle emin olmıyan unsurlarla, Japonlara kargı bir harbe atılarak kendi mevkii- ni sarsmak ihtimali karaısında Mare- şal Çang - Kay - Çek, daha ziyade kendi kuvvetini tahkim etmek çarele- rini aramaktadır. Temps'dan: Japonlar, Mançuko'ya dayanarak, Beddi Çinin, gayri askeri mıntakasın- da, Tien - Sin'de ve hatta Pekin'de vaziyete hâkimdirler. Buralardaki Çin hükümet kuvvetleri, gayri mevcut gi- bidir. Mevcut olanlar ise, tamamen Japon taraftarı olmak mecburiyetin- dedirler. Bundan birkaç hafta evvel, Hopei hâdiseleri olduğu zaman, Tok- Bürhan CAHİT için verilen en zorlu nasihatler taş bir dıvara çarpmıs gibi fay- dasız kalıyordu. Acı acı güldü: — Eğer büunu yaptıysa.. Ve kaşları hakaretle çatılarak ilâve etti: — Buradan ikisini de kovaca ğim, Odayı gözden geçirdi. Yerde birtakım kâğıt parçaları gözü- ne ilişti. Baktı. Bunları Muh - tar belki de yatmazdan önce yaz miştı. Birer ikişer satırlık bu çi zilmiş yazılar hiçbir şey ifade etmiyordu. Yalnız biri şöyle baş İtyordi — “Onun hararetinden uzak- Jaşmak imkânı olmazsa o hara - Teti saklayarak...n Bu iki satır da bu kadardı. Sonra çizilmiş, kâğıt buruşturul gauştu. ha — İnİELMnelüir lidedk ai di aai İli yo'nun Asaki ismindeki mühim bir gazetesi, Japonların bütün bu askeri faaliyetlerinin gayesi, Çang - Kay - Çek'in şimali Çindeki nüfuzunu orta- dan kaldırmak olduğunu — yazmıştı. Son aylar zarfında Japonların bu ga- yede baylı ilerledikleri görülmektedir. Diğer taraftan Tokyo hükümeti, Nan- kin'le anlaşmağı kolaylaştırmış ve As- ya kıt'ası üzerinde sarı rrkan faaliye- tini temin için, bir Çin - Japon teşri. ki mesaisine doğru İâzımgeler tedbir- leri almıştır. Vaziyetin inkişafına bakılırsa, Ja- ponlar, Mançu imparatorunu istedik. leri zaman; Tien - Sin ve Pekin'e ge- tirip, kendi himayelerinde şimali Çin. de büyük bir imparatorluk vücuda ge- tirebilirler. Fakat Japon politikasının daha genel bir ehemmiyeti olduğuna inanmak lâzımdır. Bu politika sarı ır- kın, uyanmasına doğru İlerlediği aşi- .| kârdır. Ve bu gerek ekonomik bakım- :lan. ıârntk siyasal bakrmından mede- yet dünyası tarihinde en bellibaşlı bir hadisedir. Temps'dan: Pekinden gelen telgraflara nazaran Çang - Kay - Çek. nizam iade edilmekle beraber vaziyet gayet gergindir. Çin resmi mahafi- W_ nata nazaran 300 asker ve sivil, Pekin'e 15 kilometre mesafede Fengtay'da Pekin - Tien - Sin demiryolunu bozmak iİstemişler- dir. Bunların gayesi muhtar bir hü- kümet kurmaktır. — P.kin hükümet kuvvetleri iki alay göndermiş ve Tien- Sin'den takviye kuvvetleri istemiştir. Tien - Sin'den gelen zırhılı bir tren ve jandarmalar asileri inhizama uğ- tatmıştır. Salâhiyettar membalardan alınan malümata nazaran vaziyet yine karışıktır. Çünkü Pekin civarında 2,000 asi daha vardır. General Doiha- ra hâlâ Pekin'dedir. Yabancılar, va- ziyetin yakmda inkişaf edeceğini zan- netmektedirler. Pekin'den gelen bir telgrafa naza- ran, geçen cumartesi akşamı gayet Bakin geçmiş ve erzak ve saire almak için şehrin kapıları ancak sabahleyin açılımıştır. Japonlar, Çinliler tarafın- dan alman tedbirlerden memnundur- lar. Şimdiki halde hiçbir müdahaleye taraftar değildirler. Diğer taraftan Tien - Sin'den bildirildiğine göre, Ja- pon aakeri kumandanları, eğer layan büyürse, burada bulunan ecnebi as- kerlerile müşterek tedabir almak için Tâzimgelen konuşmalara başlamışlar- dır. Turgut gülümsedi: — Zavallı âşık.. İyi buluran - lar gecirmiş. Sıkılmış olacak. İhtimal ki biraz dolaşmaya çıktı. Salonda dolaşan hizmetçiye sordu: — Muhtar Bey çıktı mı? Kadın omuzlarını kaldırdı: — Görmedim. Turgut kapıda hazır duran hayvanına atladı. Bugün yalnız bu işle meşgul olacaktı. (Park) etrafında dolaşarak kasaba dışi na çıktı. Yayan dolaşılabilecek yerleri aradı. Ona tesadüf etme di. Muhtar bir başka yoldan eve dönmüş olabilirdi. Patron atını sürerek tekrar eve geldiği zaman kapıda kendi hizmetçisi ile şimdi (Nadya) nın hizmetinde bulunan eski hizmet çisi “Meryem,, in konuştukları- nı gördü. Bu açık göz, zeki kadın (Nad ya) nın yanında bir Avrupalı hizmetçi hali alrvermişti. Eski efendisini gören Mer - yem oflur pesinden içeri girdi. Turgut onun gelişini pek ha- Mussolini Mancbhester Guardian'dan: Ttalyan diktatörü hemen hemen her gün bir taraftan bağırıp çağırıyor, öte tataftan da Afrikaya asker gönder - mekte devam ediyor ve bu suretle sa- vaşa giden bu yoldan geri dönülmesi- ni de günden güne güçleştiriyor.Onun veri teşli söylevler ile sevkiyat gemilerinin sayısı arttıkça prestiş, u- Tusal haysiyet ve bayrağın şerefi gi- gi sözlerin her biri verilen emek mu- kabilinde bir mükâfat bekliyor. Ge- çenlerde diktatör Ingiltere gibi dünya €fkârı umumiyesine aldırmıyarak ken dilerine büyük bir imparatorluk ku - ran memleketleri misal göstererek bu nazariyedeki isabeti işaret etti. Niha- yet Baldvinin “diktatörlük rejimi i - çinde bareket halinde olan efkârı umu miye cereyanları yoktur ve onun için İtalyada Habeşistan meselesi hakkın- da efkârı umumiye cereyanı yoktur... sözlerine karşı ateş püskürdü, Dikta- tör fena halde hiddet ediyor. Onun nazarında efkârı umumiye siyah göm leklilerin gayretlerile galeyana getiri- len gülünç bir kukladan başka bir şey değildir. Buna rağmen hakikat orta - dadır, Bütün diktatörler gibi Musso- Hininin de nefret ettiği efkârı umu - miye onun hiddetinden dolayı deği - şecek veya hafifleyecek değildir. Va- kıa büyük emperyalizmlerin yaptığı da bugün — Mussolinin Habeşistana niyetinde olduğu şey- AAA UŞA aa İZ sırda ve dünyanın bazı parçalarında durum değişmiştir. Bugün bu gibi ül- kelere sahip olanlar onları asıl sahip- lerine iade ediyorlar. Ve yahut pek yakında iade — edeceklerdir. Bundan başka bu devirde uluslardan çoğu ken di isteklerile savaşı bir politika vası- tası olarak kullanmamak üzere and- laşmalara ve konvenantlarla bağlıdır- lar, İtalya da diğer devletlerle yaptı- ı andlaşmalarla, kovenant ile ve Pa- ris paktı ilc bağlıdır. Mussolini bü - yük bir şiddetle tehdide kalkıyor ve diyor ki: “Görülecek caki ve yeni he- var ve biz bu şimizi halle- deceğiz.,, Fakat eğer bu işi savaş va- sıtasile halletmek kararını vermiş İsc, Bütün dünya efkârı umumiyesine mey dan okuma hakkı münhasıran ona ve- rilmiş bir hak değildir. Eğer elkârı ler ise o hâalde niçin Habeşistan me- selesinin uluslar kurumunda yeniden görüşülmesine bizzat kendisi de mu- vafakat etti? Dünya efkâr: umumiye- gi bir diktatör tarafından ölüme mah- küm edilmekle ölmez. Daily Herald'dan: Sinyor Mussolinin zannma göre ne kadar kuvyetli ba; gçağırırsa bütün dünyayı ve bilhassa İngiltereyi o mis- bette korkutacaktır. Zannediyor ki kâfi derecede kafa tutarsa uluslar ku- Tümü otoritesini kullanmaktan çeki- necek ve Mussolininin serhestçe savaş yapabilmesi için yasa bir tarafa atıla- tak. namına, Mussolinin Dün hnkdlğı imitlerin derhal kırılması gerektir, çünkeü tehlikeye düşen sade- ce Habeşistanın istiklâli değildir. Kol lektif sistemin otoritesi, uluslar kuru- Mmunun barışı muhafaza etmesi olsun bütün üyelerinin siyasal istiklâllerile ülkelerinin tamamiyeti olsun tehlike- ye girmiş oluyor. Bu vazife mukaddes ve mecburt - dir. Eğer bir defa kavga çıkaran bü- Yük bir ulusa karşı bu vazifenin şerefi Rözetilmezse ulunlar kurumu ölmüş ve kollektif sistem de mahvolmuş sa- yılabilir. yırlı bulmadı. Sakın Muhtar (Nadya) ya dönmüş olmasındı. Bu ihtimali © kadar kuvvetli - görünüyordu ki.. O muhakkak özür dilemek için belki de bir mektupla Mer- yemi kendisine göndermişti. Yalnız kalınca sordu; — Bir mektup var mı? — Hayır efendim. — Peki ne haber. Meryem mühim bir şey söy - lemek ister gibi hem sokuluyor, hem önüne bakıyordu. — Benim efendim, dedi. Beni onların yanına verdiniz. Emret tiniz. Çalışıyorum. İstemiyerek çalıştyorum, Siz madem ki, ora- da çalışmamı istediniz... Fakat. Turgut acele ediyordu: — Evet. Evet. — Ben o kadından korkuyo- rum, — Neden, ne oldu? — Haydut kıyafetli adamlar- la gizli gizli konuşuyor. Turgut kadınm yüzüne bak- — Kim bu adamlar, — İşçilerden, ti Üle konuştular. s — Bir şey anlamadın mı? | DUNYA BARIŞI Bağırıyor! Başbakanın başka bir bildirim da- ha vermesi gerektir; bu da, İngiltere- nin yemin ile verdiği sözü tutacağı- na ve konvenant mucibince uhdesine düşen vazifeyi yapacağına Mussolini- MUSSOLİN! yi inandıracak olan kati bir bildirim olmalıdır. Böyle bir bildirim, yalnız doğu Afrikasında değil, bütün dünya- da barışı garanti edecektir. Leh Bakanının Berlin seyahati Leh gazetelerinden: Bakan Bekin Berlin ziyareti hak kında tefsiratta bulunan Polska Zbrojna gazetesi şu satırları yazı- yor: Bu ziyaretin iki memleket mü- nasebatına olduğu gibi Avrupanın genel durumu bakımından da bü - yük bir önemi vardır. Almanyanın Leh ulusal matemine iştiraki, Hit lerin Mareşal Pilsudski için tazim- le dolu olan ve Alman parlâmento- sunun Mi lin hatırast için yap- tığı tazim töreni Lehistanda tama- men değerlenmiştir (takdir olun - müuştur). Ziyaretin amacı tam bu surette elde edilmiştir. Neşredilen bildirik- Ka | iyi komşulak pvı-n#pırnı'n derinleştirilmesi yolun- daki mesailerine devama azmetmiş oldukları anlaşılmaktadır. Gazeta Polska diyor kiz Ziyareti sonucu, iki memleket a- rasında iyi komşuluk münasebatı - nın devam ettiğini tesbit olmuştur. Kurrier Poranni, Hitlerin 21 ma- yısta Lehistanla iyi komşuluk mü- nasebatının muhafazası hakkında gösterdiği arzunun Lehistanda hay rıhah bir akis bulunduğunu tesbit ettikten sonra; “Tamamen Lehistan - Danzig münasebetlerine müteallik Danzig meseleleri, Almanya ile Lehistan a- rasında siyasal bir hâdise teşkil e- demez.,, diyor, Expres Poranni de şunları yazı- yori | Yeni hiç bir anlaşma derpiş edil- memiş, fakat ziyaret 26 kânunu sa- ni 1934 ademi tecavüz anlaşması. Ren Müsbet sonuçlarını (netice) tesbit imkânını vermiştir. Ayrışık (muhalif) Kurier Var- şavski gazetesi, bildiriğin “görüş -» lerde geniş bir tıbkılık,, mevcut ol- duğu hakkıadaki kemını alarak, henüz bazı meselelerin açık kaldı- et sanmaktadır. ilerle nasıl konuşuyor. — Bilmem. İlkönce kanlı göz- lü bir adam gelmişti. Ben kapı- dan Savmak isterken madam gö- ründü. İçeri aldı. Bu adam dün gece gene geldi. € içeri aldı mı? — Bayır. Verandadan işaret- — Aralarında bir şey var, her halde. Ben anlamadım. Muhtar Bey de dün gece eve gelmedi. Çok korktum, Turgüdün kaşları gene çatıl- mıştı. — Muhtar beyin gelmeyişini madam merak etmedi mi? — Geç vakte kadar bekledi. Sonra odasına çekildi, Turgut karanlıkta yol arıyan bir insan gibi gözleriyle değil bütün duyuş, seziş, görüş has- salarından istifade etmek ister gibi baştan ayağa dikkat kesil- | mişti. (Nadya) neler yapmak istiyordu. Bu sakin çalışma köşesinde eşkiya reisliği mi yapıyordu. Bu işçilerle işi neydi? NM AAA MA SALDIRIŞA KARŞI ıHava Müdafaası Elzemdir Meues Wiener Journal'den: Hemen hemen hergün, gazetelerde ve mecmualarda, müstakbel savaşın fecsatini anlatmağa çalşan birtakım makalc'er ve resimler çıkmaktadır. Halkın en modern müdafaa vasıtala- rının yardımile bu gibi feci savaş teh- Hikelerine karşı ikaz etmek istiyen muharririn niyeti ne kadar halisane olursa olsun, bu nevi makalelerin halk üzerinde yaptığı tesir tamamile aksi olmaktadır. Çünklü her tarafta, savaş tekniğinin bu en modern vasıtalarına karşı yapılacak hiçb'r şey olmadığı, savaş vukuunda herketin mütevekki- lâne bir «rette " andilerini kaderin el- lerine teslim etmeğe mecbur olacakla- ti bissi uyanmaktadır. Bunun için bütün mütehassıslar, tayyare bombardımanlarına karşı mü- dafaa vasıtaları mevcut olduğunu, ev- velce talimler yapmak suretile tehlike zamanında ne tarzda hareket edeceği- ni halka öğreterek, kaçımmasına im- kân olmryan ziyanları asgari derece- ye indirmenin kabil olduğunu tekrar edip duruyorlar. Dünyanın en zengin devleti bile, hava müdafaa işini yalnız başına de- rühte edemez. Ancak savaş vukuun- da, tayyare ve toplarla velhasıl asker kuvvetile mukabelede bulunabilirler. Fakat buğütkü tayyarelerin mükem- meliyetine karşı hiçbir müdafaa ted- birinin kâfi gelmesine imkân yoktur. Devletçe alınan hava müdalfaası ted- bizlerinin kuvvetlenmesine ve tekem- Mül etmesi sivil hava müdafaasının da münasip bir şekilde çalısması lâ- zımdır. Nitekim Avusturyanın bütün komgu memleketlerine bu hususta lâ- zimgelen şeyleri yapmışlar ve hatta birtakım kanunlar ne: a Avusturya fakir bir memleket oldu- Hu için, fazla masraflara girişmesine imkân yoktur. Burada yapılacak şey, mevcut imkânları tekemmül ettirmek ve savaş esnasında birtakım binaların maruz kalacağı tehlikeleri göz önlün- de bulundurmaktan ibarettir. Fakat bu- husutta dâ alelümum yanlış — bir telâkki mevcuttur Meselâ büyük sa- vaş esnasında nasıl ki 30,5 luk havan toplarile adi avcı siperleri döğülme- yip bunlar bilhassa süel bakımdan ıvqîı—.ü'hn kilogram - mcak düş-anım en çok d yerlerin tahribinde kul- lık mermili | önem vere lanılacaktır. Şehir ve köylere küçük yangın ve zebirli gaz bombaları atılacağı için, — Mahsus ağzını bağladık. Karşısında emir bekliyen ka- dına döndü: — Sen hana geldiğini de sez- dirmeden işinin başına git. Ça- lış. Her şey yoluna girecektir. Artık kararını vermişti. Da- ha olmazsa bu kadını zorla Ba- sıbrinden çıkartacaktı. O artık yalnız kocası için değil bütün kasaba için tehlikeli bir mahlük olmuştu. İhtiyer kadın süklüm büklüm giderken Turgut Muhtarı bul- mak için tekrar yola çıkmağa hazırlandı. ğ Hayvana atlamıştı. Tam bu sırada kısım usta ba- şılarından Bursalı Saim ter içindeki hayvanını dört nala sü- rerek yanımma geldiğini gördü. * Saim hizimi alamıyan hayva- tun gemlerini çekmeğe çalışa- rak haykırdı: — Bir şeyler oluyor patron. Çabuk bir tedbir alınız. Tüurgut üst üste gelen hadise- lere alışmıştı. Dimdik ve sert: — Ne var, dedi, ne oluyor. Saim atını yaklaştırmıştı. He- 1 yecan içindeydi. bunlara karşı vaktinde alımacak ted” birlerle, tehlikenin mühim bir kısmır nın önü almmış olacaktır. 4 Avuüstürya »-- zamanlarda havüâl müdafaası için birçok şeyler yapmı$ ve bu bakımdan halkı tenvir etmek gayesile 700 hava kurumu istasyonü vücuda getirilmiştir. Fakat yakındâ neşredi' cek bir kanunla işi kolaylas mu birliğ'2zde ödevini geniş bir sav baya teşmil edebilmesi için, halk tar rafından da yardım görmesi icap eder. Bazıları bulundukları mahalle- nin veya sokağın muhafazaşını deruh- te etmek, diğerleri >va müdafaasına tahsis edilecek meblâğı temin »— & suretile üzerlerine düşen vatan hiz« metir' ifa edebileceklerdir. Bugünkü vaziyete göre Avusturya ve Viyana önümüzdeki senelerde, ha« va tehlikesine maruz kalmıyacıklar « dır. Fakat kimse ilerde neler olaca« ğinr kat'iyetle kestiremez. Bunum İçin gözümüze şu sual bütün arame- tile yükseliyor: “Acaha günün birine de, binlerce ihtiyarı, kadını ve çocu- iu dehşetli ıstıraplardan ve feci ölüme lere karşı korumak için elimizden ge- len bütün gayreti sarfetmedi görerek pişman olacak mıyız? Çinde afyonla nasıl Mücadele ediliyor ? Journal'dan: Uluslar Kurumu, uyuşturucu mad« delere karşı mücadele imkânmı aradı« ğı bir sırada Mareşal Çang - Kay « Çek tarafından afyona karşı alıman tedbirleri burada hatırlamak muvafık olur. Polis, Çin diktatöründen, afyon almıştır. Bunlar yakalarır yakalan - maz derhal bir hasteneye kaldırılmak- ta ve vücutlarındaki zehir tamamile kâaybölduktan sonra üç ay da ağır hizmetlerde kullanılmakta ve serbest brrakılmaktadırlar, Fakat bir daha ele geçenin vay hali- ne... Bundan sonra artık iş doktorun, hekimin değil, belki cellâdındır. Bu usulün tesirlerine dair Pekin'de bir istatistik neşredilmiştir. Buna na- zaran hükümet merkezinde yakalanan 5,000 'on tiryakisinin arasında te- d:k'l ı.':,dih:n sonra ancak 11 inin tekrar di t Gidip bize dondurma alacak. — Bu sabah bizim atölyede on kişi iş başında görünmediler. Çavuş Bedirhan da yoktu. Dik- kat ettim. Öteki gelmiyenler de Bedirhanın hemşerileri idi. A- raştırdım. Gecedenberi görün- mediklerini söylediler. Biraz önce Gökdereden gelen bir işçi (Atik) yolunda ön kadar silâh- lr gördüğünü haber verdi. Bu Bedirhan — zaten şüpheli bir adamdı. Jandarmaya... Patronu sözünü kesti. Atını sürerek ona seslendi: — Gel arkam sıra! Kasabanım yollarında tozu dumana katarak j dai- resinin önüne geldiler. Kuman- dan bahçede oturuyordu. Tur- But iki kelime ile işi anlattı. — Merkezde beş jandarmadan başka kuvvet yoktu.. Kuman” dan bunlardan birini karakolda bıfaktı. Dört neferle beraber hayvanlara atladılar. Kasabâ çocuklarının şaşkın, korkulu bâ” ulul, önünde Basıbeinden çili (Arkası var)