keri — Süel Not: “Asker” — kelimesi anlamına türkçedir. Abide — Anıt. ğ Örnekler: 1 — İstanbul bir anıt- it. 2 — Tsetanbul. Atatürk için, heykelli bir anıt yaptırmağa ka- rar verdi Aciz — Exskin Acz — Eskinlik Acr duymak, âciz kalmak —- Eş. (Soldat) * 1 - İnkılâp, âcizlerin Devrim, eskinlerin işi de- — Devrimciler büyük 201 luklar karşısında — cskinmek deği gevklerini arttırmaktadırlar, ğ Arr ve talep — Sunum ve Örnek: 1 — Bu y dohmı"pı.'v':; Sasında sunüm 'az, İstem çoktur. 2 — Güdümlü ekonomi tunum ve İatem kanunlarını alt üst etti, Asayiş ve emn Örnek: Yurtta yet — Güvenlik. venlik ve baysal- n) Ülkümüzdür. Karşın. (Müessir) Etke. — Sular ve ormanlar tope KeSİ Üstünde büyü e kelerdendir. e Y Azım — Dölen Azmetmek — Dölenmek Örnekler: 1 . Türk havasınm gü venliğini sağlamağa dölendik. ? - Dölen ve dura başlıca kuvvet- ndir, (Sebat - Dura). B Beyanat — Diyevs Basiret — Öngörü. Örnek : Insan hiç bir işte öngörüsü- "mü kaybetmemli. Ş Banliyö — Yöre, Örnek: — Demiryolları yönetgesi 'Cidaresi) yöre trenleri ifesini u- ee eee ( » suyet şirket « lti Misal; Türk temiyeti, Türk sösyee tesi, Şeker şirketi — Nöt: | — Türk *“Cemiyet,, tır? Şeker sösyeteri. kökünden gelen u anlamda kullanılacak- Hilâliahmer <emiyeti — emiyati. Dil cemiyeti, miyeti, Cihet —Yön. Kızılay cen den düşünürseniz kol görürsünüz. ” Viche (Direktin — Örnek; Yatak u ; Yatal Ü Ti yöneyindedir> *T evinizin han comh'lıhdv—, Sözge, kotarma yolu, törge bulâcdkmarı :; işte naszl bir İmiyorum. ? — Bu işin kotasma yolu nedir? Davet — Çağrı. Davetname — Çağrı! Med'u — Çağrık, çağrılı. Örnekler: 1 - Yarın akşam İçin kaç çağırılık yolladınız? 2 - Dün ak- Şamkt Parti çağrısında —bulundunuz | mu? 3 — Yarmki bü yük şöl b (çünk) ausimızd D Y e sağrık E Emvalimenküle — Taşıtir mallar. Ö TA N DiL KELİMELER Emvali gayrimenkule — mallar. Örnek: Bay .... bütün taşıtlı ve ta- getsiz mallarımı kâ Ekteriyet — Çoğunluk Ekalliyet — Azınlık. Eksetiya — Çoğun, çok vakit. Örnekler: 1 — Fransada parlâmen | to çoğunluğu Flandin'in önergesini reddetti. Uluslar sosyetesinde azın- Tıklar meselesi her vakit ortaya ko - nur bir türlü kotarılmaz. Ehemmiyet — Önem, Mühim — Önemli. Ehemmiyet vermek —— Önemek. Örnekler: 1 — Sön yıllarda ekono- mik işlere büyük önem vermekteyiz. | 2? — Son yıllarda en çok önediğimiz işler, endüstri girişimleridir. - Son | günlerde €n çok ehemmiyet verdiği - miz işler, maai teşebbüsattır. Emri vüki — Olut. | Örnek — Almanya, silâhlanmâk - la, Avrupayı yeni bir olut karşısında biraktı. Elkân umamiye — Kamoy, ka - | muğ oy'dan. BE Örnek: Almanyanm silâhlanma d wasında İngiltere kamoyu ikiye ay - rılmıştır. Emantt — İnam Emanet etmek — İnamlamak. Örstk: Atatürkün gençliğe en yük inamı, cümhuriyettir « F Fikri muzmer — Gütge, Örnek: Bu adamın bir türlü anlı- iğum bir gütgesi var. Yıkra — 1 - Bölek. ? - Anlatık. Örnekler: 1 - Kanunun ikinci mad- in üçüncü böleğinde... Yazınızın son böleğinde 3 « Hoca Nastettin'in hangi anla- tıklarını daha çok severginiz? Feragat — Özgeçi. Örnek; Yurt işlerinde özgeçi ilk şartlardandır. Fikri takip — Güderge. Örnek: Güdergesi olmuyan adam, | hiçbir iş başaramaz. Fesat — Boz. Müfsit — Bozutçu. Örnekler: 1 - Halk arasına bozut SOKMAR. 2 — Borutçuluk etmek, | Facia — Acmn. Örnek: Yugoslayya Marsüya atı- nını unütamaz , G Grda — Betim. İaşe — Beslev, Örnekler: 1 —- Çocuklar için süt en iyi besimdir. 2 — Bir ordunun benlev meselesi en başta gelen işler - dendir. Gıpta — İmren. Örnek: İmren güzel bir şeydir, Güzide — Seçkin. Güzergâh — Geçek. Örnek: Vasıf Çınar bütün demir. yolu geçeğinde kendini tanıyan ve tanımıyanlar tarafından selâmlanmış- tır. Galil —- Aymaz, boş, dalgın; H Taşıtsız :lHn_'(ınn'.unı — Egemen, M'_"“'nvu — Eğemenlik. Misal: Hükimiyet milletindir — Egemenlik ulusundur. Hür (T. Kö.) — Öğgen, Hürriyet (T. Kö.) — Özgenlik, Huzur ve sükün — Baysallık. Örnek: Yurtta güvenlik (asayiş ve emniyet) ve baysallık ülkümüzdür Halletmek — Eritmek, açmak, çöz- | mek, kotarmal |48 Listedeki Öz Dil Kelimeleri | Alfaba Sırasile Yazıyoruz Türk Dili Araştırma Ku rumu kılavuz çıkıncaya kadar yeni iste vermiyecektir 'Türk di araştırma kurumu, | kılavuz tamamlanıp basılınca - ya kadar, gazete ve mecmuala - ra yeni öz dil listesi göndermiye cektir. Bunun sebebi 48 listedeki kar şılıkların iyice kullanılmasına ve bellenmesine zamman bırak « maktır. Gazete ve mecmualar bu 48 listede çıkan kelimelerin artık Osmanlıcasını kullanmıyacak - lardır. 'Türk dili araştırma kurumu - | nun 48 listesindeki bütün kelime leri alfabe sırasile aşağıya yazı- | yoruz. SAAAMRARAA AA AAA AŞ TAAAŞŞARAA Örnekler: 1 — Su gekeri eritir. 2 | — Bilmece açmasına (çörmesine) | merak ettiniz mi? 3 — Aramızda bü- | tün anlaşmamazlıkları kotardık. Haset — Günü. Örnek: Günü en çirkin huylardan. lerinde sanat aramalısınız. Hayal — Hayal (T. Meul eğlence değeri Kö.) kat (T. Kö.) — Gerçek, ger- (Veritt) erçe, gerçeklik — Reali- 2 Örnekler; 1 — - Hakikat budur. — Bir devlet adamı hayal değil, ger- çeler (gerçeklikler) üstüne yürür. Hakiki — 1 — Gerçek hakikiğ — lal Vöritable. 2 — Röel Örnekler: 1 — O, hakikiğ bir iş adamıdır. 2 — Belki iyi değil, fakat gerçek (gerçel) olan budur. Havali — Dolay. Örnek:; İstanbul dolayının orman- ları gittikçe azalmaktadır. Harayici zaruriye — Yaşatık. t yaşatık fiatlarını indirmek için elinden geleni yapıyor. Havadis — Bilget Haber — Haber (T. fiye — Örürüt » Hasılatı gayrisaliye »e Hamürüt Örnek:' Bt kazancı özürüt —mü, yoksa hamürüt üzerindeg ti hesap- Tadınız? Hulâsa — Özet. Örnek: Başbakanın dünkü söylevi- Gerçel (terim) — Köy n Hitab etmek — Aytaypak, Hitap — Ayta. Hatip — Aytaç. Örnekler: 1 - Gürel bir ayta, sıra- sında, bir orduluk iş görür. 2 — Bir sözmenle bir aytaçı ço ğun biribirinden ayırt etmiyoruz, Histikablelvuku — Önseri. — Örnek: Bu felâketi, bir önsezi ile, çoktan bekliyordum. Hassasiyet — Duyganlık. Örnek: Gazeteler hava S4vgASI işinde büyük bir duyganlık gösterdi- ler. Şayanı dikkat — Dikkate değtr. Örnek: Üslübunuz . dikkate değer bir gelişim içindedir Havale — Gönderi. Örnek: Bankanın 300 Hiralık göt- derii H ni aldırız n? ve hayalât) Sanıka, Örnekler: 1 - Halkr urasalardan kurtarmak lâzımdır. 2 - Biz hesaplarımızı üzerine kurmayız. sanıkalar İnkişaf etmek — Gelişmek. Tnkişaf ettirmek — Geliştirmek. | Inkişaf — Gelişim, gelişme. Örnek: Türkiyenin ekonomik ge- lişimi günden güne artıyor, İtimat — Güven. İtimat etmek — Güvenmek. Not: Güven ve güvenç kelimele - | rinde şu ayrıma dikkat edilmelidir. 1 — Orduya güvenimi: 2 — Ordu bizim güvencimizdir. (Medari emniyet ve itimadımızdır.) İstihsal etmek — Üretmek. Müstahsil — Üreten. Mahşul (Genel olarak) — ÜUrüt, ürün. Istihlâk etmek — Yogaltmak. Müstehlik — Yogaltman, Örnekler: Türkiyede yogaltmanlar- la, üretmenler arasında asığ (menfa- at) kaygusu yoktu Buhran yüzünden Avrupada yal - nez maddiğ sıkmtı artmış değildir; yüksek fikir ve sanat ürütlerinin de gittikçe azaldığımı görüyoruz. Idare etmek — Yönetmek. Örnek — Devlet yönetmek kolay değildir. İdare (Administratlon) — Yöne - tim. Örüek; “Türk devletinin yönetim şekli cümhutiyettir. İdate — (idare yeri anlamına) — Yönetge. Örnek: Dün tütün yönetgesine git- miştim. İştikamet — Yönet. Örnek: Ekonomik sıyasamız yeni bir yönette ilerlemektedir. Inkılâp — Devrim. Örnek: Biz henüz devrim içinde- Yiz, Intihap etmek — Seçmek. İntihap — Seçim, Müntehap, güzide — Seçkin, Müntehip — Seçmen. — Bu iki tablodan iz, 2 — Kamutay se- yıl sonra — olacaktır. 3 — Bay .. kiyenin seçkin yazarların- dandır. 4 — Ben Istanbulun ikinci seçmenlerindesim. İhtimam etmek — Kayıtlamak. İtina etmek — Özenmek. İtina — Özen. Örnekler: 1 — Bu işe daha İyi ka- yıtlanmanız lâzımdır. ,2 — Yazımızda baştan başa özen- tizlik görülüyor kamctgi . Etem İzzet BENİCE — Ben Ferid'i sevi e nim ıevx’îılim w“â:;m?;î ! Diye haykırmak / istiyorum, Onlara bakılırsa yarını (;b)ı'ı?:zı nişan Yapacaklar, ay sonunda da bağlanmış olacağız. Ferit'çi- Zim, büyük söylemiyeyim ama, kendimi iple tavana asarım da yine o adamın koynuna gire- mem, Girsem de bir ceset gibi onun yatağında yatar ve bütürn içimi dışımı Sana yollar, sana saklar, sana veririm,..” Ferit bu satırları okurken kuduruyor, başmı iki elleri ara- sına alıyor, Parmaklarını gür siyah saçları içinde bir tırpan gibi dolaştırıyor ve ağzile bir şarkmın dizgilerini mırıldan- yordu: Yalnız benim ©ol, el yüzüne ma sakm sen 'Kuskan beni, göğsünde uyut, zan ateşimden., | bulda hiç bir bahçede yoktur. Ve.. kafasının içinde hesap - İyordu:: " e — Tam bir yıl oldu. 14 Tem- müz 1931 — 14 Temmuz 1932,. Bu mâcera ne zaman sonunu bu- lacak?. y Ve Hl_vı_ ediyordu : Ü Hâlâ mı o benim olmıya- Cak?.. ı Güze girerken | Doktor ve ... 0 İ |1 Yurdun bahçesindeydiler, ğ Yalnız ikisi idi. Doktor, Gü - ney! Sâi'çeld:rin arasında dolaşıyor Bir karanfil tarlasmım önüne geldiler. Doktor: — Bu karanfillerin eşi İstan Diyordu. Güney sordu: — Siz nereden buldunuz —Fransadan getirttim. — ©O halde kendiniz yetişti diniz. » — Evet kendim, çiçeğe çok Ğ | düşkünlüğüm var. Hastalarla yorulduğum vakit kendimi din- | olur. Hele güllerimi Onların i var ki.. | tirttiğim bir gül hiç bir İstanbul bahçes: | ken bile gülünü verir. doktor. verdi: karanfil sevgisinden konuşurlar ken yurdun balkonundan onları gözliyen iki genç doktor da ken Ifşdır bu adamım bir kadınla de Bil, bir erkekle bile böyle yaren endireceğim en kolay ve uvlmk i çalışmam bunlarla uğraşma görseniz. inde de öyle güzelleri İspanyadan £- de yoktur. Kar yağar - — Çiçeğe ben de bayılırım | — Demek siz de seviyorsu - Güney durdu ve.. Öyle cevap — Evet. İkimiz de seviyoruz. Onlar böyle gülden, çiçekten, di aralarında konuşuyorlardı: — Bizimki aldı yürüdü. — Gerçekten öyle. — Monşer ben daha şimdiye Örnekler: 1 — Herkes bulunduğu şehirde bir konuk göstermek yükü - tmündedir. 2 — Hükümet Ankarada İşyarlı; kotara - caktır. İhtisat — Uzuğ. Mütehassıs — Uzman Örnekler: 1 — Aarımız, her şeyde usuğ astıdır. 2 — Ekenomi bakanlı- ğına yeni bir Alman uzman gelmiş- ti otru meselelerini İslah etmek — 1 Arıtmak Eski kitaplarda Yeğritmek, 2 — *susmam” söyle - | | mekten yeğdir" gibi sözleri hatırlar- Yeğritmek - kelimesinin kökü bu “yeğ” dir. | Örnekler: 1 — Bu kurumu yeğrit- mek, onu yakıp yenisini yapmaktan | daha zordur. 2 — Yillardanberi biz- deki at cinsiyetini arıtmaya çalışr - yoruz. gımaz. slahat — 1 — Yeğritim. 2 — Arıtım. l Örnekler: 1 — Tanrimat Avrupa korkusuyla başvurulmuş bir yeğri tim hareketi idi. levrim deği 2 — İslahı cinsi feres — Ât cinsinin yeğritimi. mtihan — Sınaç. Öraek: Bir talebenin sınaç usulle- rinden 1p yakıldığını gördüğü: müzde sınağ usülleri değil talebenin Bilgisi hakkında güpheye düşünüz. — | ktidar — Erk (Puissance) —| Mevkii iktidar — Erke (Pouvoir) Sahibi iktidar — Erkmen (Puis - | sant). Örnekler: 1 — Bir devlet için en büyük erk kaynağı, ekonomik geli - şimdir. 2 — Bir şefin asil erkesi hal- kın sevgisidir. $ — Erkmen, küçük- lerin kusurlarını hoş görür. İktisab etmek — Edinmek. Müktesep — Edinik. İktisap — Edinc Müktesebat — Edinçler. Örnekler: 1 — Hukuku müktesebe — Edinik haklar. 2 — İlim edinçleri oldukça eksik olan bu adam... İktifa etmek — Yeter bulmak, yet- | sinmek. |— Örnekler: ! — Hiçbirimiz hava sav | gamız için 200 kanadı yeter bulma - yız. 2 — Kendisini hoş kullanımsanız | vermek istediğiniz paranın yarımı ile | de yetsineceğine şüphe etmiyorum... Tişa etmek — Giz açmak, lişaat — Giyaçı. Örnekler: 1 — Saranof'un büyük hârp zamanında İstanbulun çarirğa nasıl verildiği bakkındaki giz açıları. nt okudunuz mu? 2 — Dostlarının gızımı dile vermek, devlet işleri hal kında giz açmak en kotü hülyalardan- dır. İhmal etmek — Savsamak Ihmal — Savsa. Örnekler: 1 — Hava işi savsaya gelmez. 2 — İşini savsayan talisiz- likten bahsetmemeli. İhtiyat — Saknı. İhtiyat etmek — Saknımak. Örnekler: 1 — Hayır, © bu işte savsa değil saknı göstermiştir. 2 — Kredi işlerinde saknıyan bankalara İktifa etmek — İzdemek. 'Tilmiz, şakirdimarifet — İzdemen. Örnekler: 1 — Biz bütün devrim davalarında 2 — Akıl öğretmeyi bırakmız, eğer onun iyi bir izdemeni olursanız bu şe- ef de size yeter, İddia — Sava Tddia etmek — Savamak. Dava — Dava (T. Kö.) Örünekler: 1 - Boş savalarla vakit kaybetme, 2 — Herkes boş savada bulunan- ların yanından kaçar İbda — Yara Atatürkü izdemekteyiz. | Örnek: Yaratı kuvvetinden yok- sun olandan büyük eser beklemeyi- niz. Thale etmek — Üstermek. İhale — Üsterim . Örnek: Bu yolun kime üsterildiği- gi biliyor musunuz? İntiba — Duyuş. Iztirar — Sıkınç, Örnek: Nasıl bir sıkımç sizi böyle hareket etmeğe sevketti? İhtikâr — Vurgunculuk. Mühtekir — Vurguncu. Örnekler: 1 — Fransız hükümeti borsa vurguncularına karşı sert dav: ranıyor. 2 — Yaşatık maddelerinde vur güncülük ağır suçlardan olmak lâ- zımgelir, Kurunuulâ — İlkçağ. Kurunuvusta — Ortaçağ, ahire — Sonçağ. ır — Yeniçağ. Kaide — Kural, Duraç. Örnekler: 1 — Bu cümle gramer | kurallarına Taksim anıtınım mermer duraçını na- | &) bulüyorsunuz? Kuvvel inbatiye — Bitelge, Kati — Ölüt. Katil — Öldüren, ölütçü Cinayet — Kıya, Câni — Kıyan, kıyacı İştiyak — Göresi. Hasret — Özlem. Müştak olmak — Göresi gelmek, göresimek. Örnekler: 1 - Özlem ve göresilerle size saygılarımı sunarım. L Lehdar — Yanat. Örnek — Ahmet sizin en çoşkuc yanatlarınızdandır. Lütfu ihsan — Kayra. Örnek — Türk hava kurumuna yar diminiz, bir kayra değil, bir ödev - dir. | — Lehte, lehinde — Yana. Lehte olmak — Yana olmak. Örnekler: 1 — Bu işte sizin fik rinizden yana değilir. 2 — Ben böy le önergelerden yana olamam. Lehinde söylemek — Iyiliğini söy lemek. Örnek: O her yerde sizin iyiliğini- ze söyler, Muhalif — Ayrışık Mubalefet etmek — Ayrışmak. Örnekler: 1 — Bizde ayrışık par- tiler yoktur. 2 — Niçin her işte ay- rışmak hevesine kapılıyorsunuz. Muvafık 1 — Oydaşık. 2 — Onay, 3 — Yerinde, uygun. Muvafakat etmek — Oydaşmak. Örnek: 1 — Bu metelede sizinle oydaşık değilim. 2 — Bu önergeyi onay bulanlar ellerini kaldırsın. $ — Bu hareketiniz benim ahlâk anlayı - şıma uygun değildir. 4 — Oydaşmak het raman gönülden olmaz. Müstakil — Erkin, bağınsız. Istiklâl — Erkinlik, bağınsızlık. Örnek: 1 — Biz müstakil bir mil- letin çöcuklarıyız. — Biz erkin bir | ı.lusıııîşolîuklınyıı. İstiklâl mücadelc si — Erkinlik savaşı. 2 — Müstakil mebuslar — Bagın- tır saylavlar. Türkiyede mahkeme ler müstakildir. Türkiyede hakyer: keri bağınsızdır. Mümur — Bayındır. 4) Mamuriyet — Bayındırlık. b) Nafia Tİmar etmek — Bayındırmak. Örnekler: Ankara bayındır bir ye- ILütfen sayfayı çevirin | ettiğini görmedim. Adam - dan kaçardı. — Ama bak şimdi pilice nasıl sokuluyor?. — O kızı da anlamıyorum. Bu kadar güzel, yağlı boya gibi kız bu doktorla ne konuşuyor? Onunla konuşmakta ne tat bu - luyor? — Seninle konuşsun — değil mi?.. — Benden konuşsun, senden konuşsun. Ben işin orasında de Bilim. — Hiç te çapkın kıza benze- Miyor!., — Nerede baksana. Ağzın - dan lâf tartı ile çıkıyor. Sonra Çok ta ağır bir şey. Bu kadar buraya geldi, gitti.. Yattı kalk- tı. Bir gün bile birimize yılıştı - Bını, senli benli olduğunu, ne bileyim güldüğünü bile görme - dim. Yalnız doktorla. Onunla Uzun uzun, tatlı tatlı konuşuyor. , — Doktor abayı yaktı mt der sin kıza?, — Adam sende onda aba ner deki kibrit çaksın?. — Böyle deme hiç belli ol « I ! | maz.. — “Sex appcal” mi diyecek - sin?.. — Ne olduğunu bilmem. Fa - kat, ihtiyarlar bir tutuldu mu, ölür de yine bırakmazlar. — E daha genç adam canım.. — Ne genci elli yaşında var. — Elli yaş ne ki.. On on iki Yıl sonra ben de elli yaşında ola cağım. O vakit kendime ihtiyar mı diyeceğim?. — Neyse... — Bak arkaya gidiyorlar.. Genç doktor, arkaya gidiyor- lar.. Derken Güney ve doktor da dıvarı kıvrılmış, yurdun arkası- na düşen gül bahçesine geçiyor lar ve... Doktor anlatıyordu: — Sevgi, yaşayanlar için, st kadar, ekmek kadar lüzümlü - dur. Yeter ki, içten sevilsin, bü- tün duyguyla sevilebilsin. Te - miz sevgi. Hepimiz yaşamak, çalışmak, beğenmek, yorulmak, kazanmak, daha iyiye kayuş - mak gücümüzü sevgiden alırız. Sevgi kalbe _ıığlık verir, gön- lü açar, enerjiyi çoğaltır, istek « leri hızlandırır, çoğaltır. ve.. Her adam bir şey sever. Para se vilir, çiçek sevilir, kadın sevilir, ev sevilir, oyun sevilir. Akıl ve dile gelebilen her şeyin sevgisi vardır. Doktorun sevgi hakkındaki bu konferansı belki daha da çok sürecekti. Güney doktorun sözü nü kesti: — Siz en çok neyi seversiniz doktor?. Doktor bu sorgu karşısında bir kaç dakika durdu, sustu, dü - şündü, kekeliyerek: — Bilmem ki, doktorluğumu, hastalarımı, çiçeklerimi, şunu bunu.. Dedi ve yeni bir sorguyla kar- lanmamak için kendisi sordu: — Siz neyi seviyorsunuz?. Güney hiç tereddüt etmeden: — Sizi, Dedi ve cümlesine aralık ver meden sözünü sürdürdü: — Bilginizi, güzel konuşm> - nızı, tatlı sözlerinizi, faydalı * >- nuşmalarınızı, ağırlığınızı hzr şeyinizi!, ÇArkanı j Vat şil