MUHİDDİN ÜSTÜNDAĞIN VECİZESİ Muhiddin Üstündağ bize Av- padan bir vecize getirdi, gaze telere dedi ki: “Medeniyet ağaç Bu söz yanlış anlaştlırsa, dün yanın en medeni- şehirlerinden biri olmak imtiyazını ormanla - rile meşhur Kastamonu vilâye- timize vermek lâzım gelir. -Fa - kat Üstündağ, vecizesinin tefsi- rine razı olursa diyeceğim ki,o- na medeniyetin sembolü gibi gö rünen ağaç, yalnız medeni ağaç- çünkü ağaçların da medeni olanları ve olmayanları vardır. Kökleri toprağa bağlı kaldık- Ça orman ağaçları medeni değil- dirler. Onların aramıza girebil - meleri için marangozla-doğra - | macının terbiyesini almmış olma- .Ekmek çeşn'sindeki bozukluk ve marlitaki yükseklik devam ediyor — Seyyar satıcılar mağazalara İş bırak- rı lâzımdır. Yahut ta ocakları. mazda ve sobalarımızda en ka - | ba kütükten en ince ve kıvrak | duman haline geçerek ytnkn, göğe çıkıp giderler. Medemni a- Baç, şehirlerde ekilen, büyütü - | len, yetiştirilen ve korunan Baçtır ki, yanılmayorsam, Üs - tündağ da varlığını ve serpilişi- ni toprağa, havaya, suya, güne- | se olduğu kadar insan zekâsına da borçlu olan bu cinsi murat | ediyor. Pek doğru, şehrimizde mede- ni ağaç az kalmıştır, Yıllar var ki, halkın, belediyenin baltâsı türlü sebep ve vesilelerle onları kesip biçiyor. Daha bir-iki sene evvel, belediye memurları bu ga zetenin sırasındaki boylu boslu bir ağacı yüzükoyun yere ser » mişlerdi. ; Ne zamandır bizde bir ağaç aşkı ve ağaç edebiyatı başladı. Falih Rıfkının pek güzel yazı - larını hatırlamaz mısınız? Sa - yın Üstündağ ya bu yazıları o- kumamış, yahut ta onların tam telkini içine girebilmesi için Av- rupaya bir boy gidip gelmesi icap etmiş: ağaçlarımızın değe- Tini de bize garp öğretiyor. Bari sayın Şarbay sık sık Av- rupaya gitse de bize her dela - sında ayrı bir vecize getirse; *“Medeniyet halis sütti niyet saf yağdır”, “ ropsuz ve ihtikârsız seb- | ve nihayet “medeniyet teknik, bilgi, in - tizam, güzellik yemişleri verir.” Peyami SAFA | Köylüleri okutmak için ne yapmalı? Köy mekteplerinin ıslahı kararlaş. tirılmişti. Kültür Bakanlığı bu işe ö - nem vermekte ve köy muallimlerinin öe bu hususta fikirlerini almak iste - mektedir. Bu sebeple köy mektebi mu | allimlerine, köylerde nasıl mekteplere ihtiyaç olduğu, çocukların mektebe devamı için nasıl öğüt verilmesi lâ - zımgeldiği bakkında bazı sualler sor- muştur. Bu sualler arasında, tam teş- kilâtl: bir mektebin biribirine pek ya- | kın iki köye de kilayet edip etmiyece- ğide vardır. Muallimler tetkikata başlamışlardır. Yakında görüşlerini vasıtasile Bakan- ldireceklerdir. Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Meymenet de, annesi de Kad- yiyenin huyunu biliyorlar olma lrydı ki, üstüne düşmediler: — Siz bilirsiniz, hanımefendi. Fakat Kadriye de hâlâ düşün eeli bir kıvranış vardı. Anne ile kızın ellerini sıktık. Kadınların ezeli ve ebedi zaaflarından biri olan “kapı önünde konuşmak,, faslını bitirip otomobile bindik, seri | senelik mesaizini mıyacak kadar çoğaldılar. Dükkânda bir liraya satılan gömleği, kaldırım üzerinde 35 kuruşa salıyorlar K K SEHİRDE OLUP BİTENLER N —Elunek narhı ol- duğu gibi duruyor Buğday ve un fiyatları dün de, eski düşük durumu kaybetmemiş ve yeni bir değişiklik olmamıştır. Birinci yu- muşak buğdayla 6 kuruş 12, 1/2 pa> tadan, birinci yumuşak unlar 625 ile 40 kuruştan, biminci sert unlar da 520 kuruştan satılmışlardır. Anadolu dan ve limazılardan dün şehrimize 570 ton buğday ve 90 ton da un gelmiş- tir. Dün görüştüğümüz, alâkedar bir xat, buğday ve un piyasası hakkında şunları söylemiştir : “— Bir tarafttar Anadoludan ve limanlardan çok mal gelmeğe başla - ması, diğer taraftan da yeni mahsul şevkiyatınım yaklaşması fiyatlırın he- men hemen ««ki duruma inmesine â- mil olmuştur. Daha ziyade düşmesi de bir gün meselesidir. Yaltız, piyasa yüksek alduğu zamanlarda satılan bir gok malların henüz Borsaya kaydetti- filmeleri fiyatların pabalılığını temin etmektedir. Yakmda yeni mahsullerin satışları başlıyacağından, bu geçici, durum da ortadan kalkacak, piyasa normal düzenine girecektir, — Verem dispanserinden seçenler Vilâyet idasci hususiyesi tarafından açılan Cağaoğlundaki Verem dispan- çalışmaktadır. Dispanser; on- iki gösteren bir tablo hazırlamıştır. Bu cctyele göre 934 5c nesinde dispanserde 662 sabit verem- li, 5745 şüpheli veremli, 1038 delter- Hi veremli ile 12027 muhtelif hasta muayene edilmişlerdir. Dispanserde hastahane, sanatoryom ve pravantari- uma gönderilcalerin adedi yalnız 934 senesi içinde 1119 dur. Dispanser, ber sene biraz daha faz- Ja hasta muayene etmiştir. 923 de 486, 924 de 2142, 92$ de 2039, 926 da 3162, 927 de, 6061, 928 de 7722, 920 da 9691, ©27 de 14476, 931 de 16995, 932 de 16627, 933 de 17064, 934 de 19472 hasta yurddaşın şikâyetleri din- lenmiş, ayrı ayrı muayeneleri yapıl - muştır, —— | Bizans saraylarının aranması sürüyor Ingiliz Profesörü Baxter yanında çalışan asistanlarla birlikte “dün de Arasta sokağında hafriyata nezaret etmiştir. Mütehassıs prolesöre yardım eden Galatasaray lisesi resmi hatti muallimi Bourburi evvelce buralarda yapılan tetkiklerde çalıştığı için bafri yat işlerinde çok faydalı olmaktadır. Dünkü hafriyatta 16 ıncı asırda ya- pımiş temellerle bunların biraz bükmüştüm: — Bilmem ama, bana, öyle geldi de.. . Kızmış gibi dişleri arasından: — Ne soğuk adamsın! Dedi, başını pencereye çevir - di, O, hâlâ düşünüyordu. Cevap vermedim; onu, düşün melerine bıraktım. Otomobilin geçtiği ağaçlıklı yola gözlerim daldı. Ne kadar zaman geçti, farkm da değilim. Kadriyenin şesini duydum:? — Neye konuşmıyorsun? Ni- Kadriye, hâlâ dü!ünüyvrdu. Otomobil, Zincirli kuyu yo » lunu tutmuştu; Kadriye, dalgın bir sesle: — Ne düşünüyorsun? Diye sordu. Gülmekten kendimi dm: — Düşünen hangimiz? Kadriye, kaşlarını çatarak dik dik baktı: — Yani, düşünen ben mi « im? Mazlum mazlum boynumu alama - çin somurtuyorsun? * Somurtmuyorum. Senin düşünmenin bitmesini bekliyo - TUM, Kadriye, omuzunu omuzuma yasladı: — İşimiz var! Dediğim — za - man merak etmedin mi? — Hayır! — Neden? — Artık alıştım da... Gözlerini, bir elektrik feneri gibi yüsümde gezdirdi: «— Buğgün, kafan uyanık.., derininde —mermerler — bulunmuştur. Esası Hipodroma ait olan temellerin sekiz metre daha aşağılarda olduğu tahmnin edilmektedir. Dün meydana çıkarılan temelin ne göz göz olan dük | kânlara isabet ettiği tarafta kesik ol- duğu görülmüş ve 16 mcı asırda bu dükkânlar yapılırken temelin kesil - miş olduğu Aanlaşdmıştır. Bu kesik temelin bizasında temelin diğer kısım ları aranılmaktadır. Dün sabahtan itibaren ayrıca aygır deposu bahçesinde bulunan tarihi ki- lisenin duvarları ile mabzenleri etca- | fında temizleme ameliyesine başlan - mıştır. Kiliseye ait olduğu umulan bu mahzenlerin bir kıamile aygır deposu bahçesinin yanındaki Sadık Bartının evinin irtibatı olduğu anlaşılmıştır. Bu evin bahçesinde de bir arama ya- pılacaktır, — Berberlerin tatili için kanuna lüzum var Berber dükkânlarının umumi tatil günlerinde kapanabilmeleri için bir kanuna ihtiyaç bulunduğu anlaşılmış- tır. Esnafın kendi aralarında anlaşa - mamaları böyle bir mecburiyeti orta- ya çıkarmaktadır. Kamutayın önümüz deki toplantısında bu yolda bir teklif yapılması mubtemeldir. Dün kendile- rile görüştüğümüz bazı berberler, u » mumi istifade edemc- esefle bahsetmiyler ' ve de. tanbul berberlerinim Ankaradaki rhee> lektaşlarının gösterdikleri tesanüde-eş olamamalarını canaf arasındaki reka - betin fena bir örneği olarak göster » yaptırmıyanlar cezalandırılacaklar Belediyece esnafın tesciline devam edilmektedir. Şimdiye kadar 22 bini tesçil edilmiştir. Geriye kalan daha mühim bir tutar vardır. Bunlar ihmal yüzünden şimdiye kadar kayıtlarını yaptırmamışlardır. Belediye bu işin hemen bitirilmesini cemiyetlere bil - dirmiştir. Geçen senelere ait cemiye- tin aldatını vermeyen esnafın cemiyet lerçe ihmal edildiği hakkında şikâyet- ler alduğundan belediye bu ciheti de önemle gözönünde tutarak esnafa ait bütün pürüzlü işlerin şimdilik nazarı dikkate alınmıyarak tesçil işlerine ait muamelenin en çok beş gün zarfında bitiritlmesini, 10 Temmuza kadar olan müddetin bir daha uzatılmayacağını bildirmiştir. Yapılan bütün bu kolay- lıklara rağmen tesçil için belediyeye Mmüracaat etmiyen esnaf şiddetle ceza- landırılacaktır. Hain hain gülüyordu: — Galiba Meymenetler, kafa Ni açtılar. Başını sallıyordu : — Ne düşündüğümü de me - rak etmiyor musun? — Asıl onu merak ediyorum. Omuzunu, omuzuma — daha yaslamıştı: — Ne düşündüm, biliyor mu- sun? Meymenetle annesini, ote le davet edeyim, dedim. İki şey, dilimi kıstı, Biri, kocalarını dü- şündüm; onları kuşkulandır - mak tehlikesi vardı. Benim, saç ma bir kaprisim için evlerinin huzurunu, rahatını — kaçırtmak istemedim, İkincisine gelince,.. Durdu, gözlerini kısarak bak- vw: — Senin bakışlarımı beğene - medim, arkadaş... Kolunu omzuma attı: — Ama doğrusunu söyle, on- lart nasıl buldun? — Sana, yalan söyliyemem., Onlar, beni gağırttılar. O, ne garip benzeyiş! Annesinin de, kızınım da renkleri, vücutları ay- Ti Fakat şekil, biçim ©o kadar HAK YERLERİ Çalınan eşyalarını bulup çıkardılar Arnavütköyünde Hatiçe ve Hacerin evine girerek (2.000) li ralık mücevher altın ve elbise çalmaktan suçlu Gülterle Muh sinin duruşmalarına dün de bi- rinci cezada devam edildi. Davacılar, kendilerine ait eş- yadan bir kısınını tanıyarak öte ikilerden ayırt ettiler. Bundan sonra mevkuf olan suçluların evlerinde yapılan a. raştırmada hazır bulunan poli: memurları şahit olarak dinlen - di. Duruşma, öteki şahitlere kal di. * Şehremininde inekçi Hami- din ahırına girerek ineklerini çalmağa teşebbüsten suçlu İs - â ün üçüncü cezada duruş İslâmın suçu sa- bit görülmediğinden beraetine karar verilmiştir. * Yüksek kâltlırımda bir men sucat fabrikasında çalışan İsak hakkında hafta tatili kanununa muhalif olarak, atelyesini açtı - gandan dotayı ikinci sulh Cezada bir dava acılmıştır. Düh, yapı - lan duruşmada İsakın suçu sa - bit olarak kendisinden beş lira para cezası almmasına karar ve- rilmiştir. — İstanbul Müddeiumumtliği Üçüncü ceza mahkemesi baş- kanı Hikmetin İstanbul müddei umumiliğine tayini doğrulan - maktadır. Hikmete henüz resmi olarak tebliğat yapılmadığın - dan dün vazifesine başlamamış- tir. 'Tebliğin bugün — yapılması kuvvetlidir. Hikmet, İstanbul adliyesinde uzun yıllar, müddeiumumi mu - avinliğinde, mahkeme âza ve re- isliklerinde bulunmuştur. azam Netice bugün anlaşılacak Orta miektep muallimliği için Ede- | biyat Fakültesinde yapdan yazılı im- tihanda 181 kişiden ellisi kazanmıştı. Bu elli kişinin sözlü imtihanları da dün yapılmıştır. Netice bugün anlaşı- lacaktır. biribirinin eşi ki... Kadriye, kuşkulana kuşkula- na bakıyordu: — Hepsi bu kadar mı? Güzel bulmâdın mı? — Yine, doğrusunu söyliye- ceğim. Güzellikleri de beni ga şırtt. Ânnesi, kızı kadar alımlı, kızı, âDn'-i kalar güzel... Kızı, annesi kadar alımlı; annesi, ki- zı kadar güzel... Kadriye, burun kıvındı; — Edebiyat yapma ! — Bilâkis, sevgilim... Edebi » yat yapmıyorum. Şaşkınlığım- dân, çok ahmakça şeyler söylü- yorum. Çünkü asıl söylemek is- tediklerimi, bulamıyorum, ifade edemiyorum. Kadriye'nin koyu siyah göz- lerinde, iki kıvılcım tutuşmuş- tur — Meselâ, neler söylemek is- tiyorsun? | - Kafamın içindeki karışık ve karanlık meçhulleri çözmek, ay- dınlatmak çok zordu. — Havası bir, lâkin çeşnisi ayrı, bu iki güzellik, kafamı kı- sırlaştırdı, Annenin canlılığı, y 'KÜÇÜK HABERLER * Hükml şahsiyeti haiz olmek üre- re Ankarada Etibank kurulmas: hak kındaki kanun ilhaylığa gelmistir. Banka Ekonomi Bakanlığının i: başka yerlerde şubeler açabilir. Bti - | bank, tecimsel usullere göre idare o- | kunur. Bu bankanın itibari sermayosi | 20 milyon liradır. Bu mikdar hüküme tin teklifi ve genel heyetin kararile iki misline kadar arttırılabilir. * Bu ayın sanlarına doğru gelecek göçmenlerin yerleştirilecekleri yer - | lere gönderilmeleri için lüzumlu gözü- | Ten tetbirler alınmıştır. * Çocuk Esirgeme kurumu beyeti | merkeziyesi dün toplanmış, kuruma ait meseleleri görüşmüştür. * Hayvan sağlığı küçük sıkhiye memurları okulunun imtihanları bit - miş, okuldan bu sene dördü kız olmak Üzere 33 kişi mezun olmuştur. Olcul- dan yardımcı baytar olarak çıkan bu gençleri Tarım Bakanlığı muhtelif va- zifelere yerleştirecektir. © Hdeak Tei 5S.-7.D33 ae BU DA BENDEN BENİM DERDİM DEĞİL AMA.. Bizim Ereriköyünde bir otuz ekizinci ilk okul ve bu okulun la bir. “yoksul çocukları koru- ma kurumu” var. Geçenlerde bu surumun üyeleri düşünüp taşın- nışlar, yoksul çocukları giyim e yiyim geliri olsun diye 6 tem- nuz 935 te, sizin anlayacamız >u cumartesi günü Suadiye plâ- jında bir kır eğlencesi yapmağa | sarar vermişler. | —Uzun yargunluklar, muamele lerden sonra izin alınmış, kart- lar bastırılmış ve başlanmış elli- şer kuruştan bu biletler satıl « mağa. Bütün bunlar iyi, diyelim, an- cak benim derdim o değil. Bana bunları anlatan üyeye de satması için kırk elli bilet ve- rilmiş. Adamcağız başlamış ka- pr kapı kan ter içinde dolaşma- ga. Bir aralık - semtin tanimtmış varlıklılarından birine de uğra- mayı unutmamış. Belki ellişer kurustan on bilet; belki on beş bilet satarım diye varlıklının karşısma çıkmış: — Ey ünlü sayın bay! demiş. Sizi çok eğlendirmeğe çalışaca « ğız. Sizi eğlendirip alacağımız parayla yoksul çocuklara baka- Cağız. Şu biletlerden birkaç ta- ne de... Fakat daha sözünü bitireme- den sayın bay dorulmuş — yerin- den ve ağır bir sesle şu sözleri söylemiş: — Beni bu eğlencenizde ha - tırladığınıza çok teşekkür ede - rim. Ama bu cumartesi benim yiğenin düğününe davetliyim, Davetinizi kabul edemiyeceğim! gün bit Eötelhin imtihan sonuçları bir halta sonra kendilerine bildirilecektir. * Prag ÜUniversitesinden bir kafile profesörlerile beraber yakında şehri - mize geleceklerdir. * Ayasofyanın mozayiklerini mey- dana çıkarmalda meşgul olan Ameri- mütehassrs Whitemmore bir müd det kalmak üzere Atinaya gitmiştir * Amerika profesörlerinden Ken- netb John Cenant İstanbulun âbidelc- ri hakkında tetkikat yapmak üzere şehrimize gelmiştir. Profesör camile. ri, müzeleri gezmektedir. * Şehrimizde — bulunmakta — olan Gümrükler ve Inhisarlar Bakanı Ali Rant Tarban dün İnhisarlar Umum müdürlüğünde meşgul olmuştur. 44 Romanyanın Ankara elçisi Filoti Bükreşe gitmiştir. * Dış işler Bakanlığı Genel sekro- teri Numan Rifat dün Ankaradan 1Is- tanbula gelmiştir. & Gümrükler teftiş heyeti reisi Muammer dün Ankaradan Istanbula gelmiştir. Muammerin gümrükdlerde mühim bir İşi tetkik için geldiği söy- lenmektedir. * Edirne Saraypınarında — hududu aşan Bulgaristanlı iki Türk hudud ka rakollarımıza iltica etmiştir. Bunlar muhafaza memurları tarafından nükü- mete toslim edilmişlerdir. * Uyuşturucu maddeler İnhisarı di rektörü Ali Sami cumartesi günü Av- rupaya gidecektir. Ali Sami Avrupa- da kartej ile temas edecek ve satış kızın şen kıvraklığı önünden gitmiyor. Kadriye, inse yasemin par- maklarile omuzumu kıracak gi- bi sıkıyordu: — Yoksa, ikisine birden tu- tuldun mu? — Bırak, canımı acıtıyorsun! Genç kadın, homurdanir gibi söylüyordu: — Daha bu bir şey değil... Elimden çekeceklerin var. — Ben, sana, ne yaptım? — Daha ne yapacaksın, alı- lâksız! Yüzüme karşı da söylü- yor. — Fikrimi açıkça söylememi istiyen, sen değil miydin? Eğer, onları beğenmemiş olsaydım, beni zevksizlikle, duygusuzluk- ©- itham edecektin. Senin gö- zünde, böyle ağır ve acı bir it- hama uğramaktansa, seni kız- dırmış olmağı tercih ederim. Kadriye, sözlerime doğrudan doğruya cevap vermedi. Onun, kendine güveniş ve kuvvetine İnanış guürüru uyanmıştı: gi ün Şimdi düşünüyorumi. —». e ruşluk biletten bir tane bile al- mayıp bizim safdil üyeyi nazikâ- ne atlatan varlıklı zat, istediği eğlenceye gidip istemediğine git memekte hür ollmak hakkını kul lanarak bü işi yaptığı için hakir mıdır, değil midir?. Ve eğlence- H yardımlar sistemi doğru mu- dur? Yanlış mi? Orhan SELİM Heybeliada tur yolu bitti Heybeliada tur yolunun yapıldığı. m yazmıştık. Dünden itibaren de rıhe tım boyunda yapılmasına başlanmış - tır. İl ve şarbay, fen direktörü, bele- diye erkânından bazıları bugün Hoy- beliadaya giderek yolları tetkik ede « ceklerdir. eee —e A ea eee mahsulleri Üzeçinde temaslar yapa « çaktır. * Türkolisin Atina ve Pire ajanlı. gına seçilen Naci dün Ankaradan şeh. rimize gelmiştir. Burada birkaç gün kaldıktan sonra Izmir yolile yeni va> zifesine gidecektir. * Esnaf taavlin sandığı kurulması için yapılan tcıkiklerde İ cemi « yetleri üyelerinden senede 30 - 40 bin lira toplanabileceği anlaşılmıştır. * Inhisarlar tütün satış direktörü Cevat, tetkikat yapmak üzere Pilaina vapurile Avrupaya gitmiştir. dır, bilsen! Hele konuşuşu, çok tatlıdır. İnsan, onunla saatlerce başbaşa kalmaktan sıkılmaz. O, gençliğini, tazeliğini, canlılığı » nı, geçirdiği rahat ve müreffeli hayata borçludur. — Senin gibi! — Ve bir de gülmek... Güle- bilmek... Gülmek, insanların ya- ratılışında olmaz; Ne rahat ya- şaması lâzımgelen, bütün rahat yaşamak fırsatları, imkânları elinde olan, mürelffeh insanlar vardır ki hayatı, kendilerine ze- hir ederler. Bu, onların ruhları- nin kapanıklığındandır. Gülmek hayatı yıpratmıy tazeliyor... Her k: ikaba, ruhun pasını gide- ren bir cilâ; ruhu tazeliyon bir bahar rüzgârı, "İir pınar suyu- dur, Ruh taze kolmca, vücut ta taze kalıyor! Dertli dertli göğüs geçirdim: — Tamamile yoksulların, fa- kirlerin aksine... Kolunu omuzumdan ce dargın dargın başımı çevirdi: — Yine içimi karartıyorsd. — Meymenet'in annesine, iyi dikkat ettin mi? Ne zeki kadın- Bırak, konuşmıyalım. (Arkası var)