HUDUTSUZ MİLLİYET- PERVERLİK ik bahçelerimizden biri- Fransız varyete kum- yası gelmiş. Bundan bir kaç T ve memleketinin dilile, de repertuara ait bazı şey- r anlatırken, halk arasından kçe konuş! s Fransız, bu hitaptan hiç bir şey anlamadığına teessüf etti- ğini söyliyerek, lâkırdısını bitir- dikten sonra çekilir ve varyete başlar. Halk arasından yükselen bu Aacayip sesin sahibini bulup ta kendisine yaptığı hareketin mâ- nasını sorsaydınız, pek müm - kündür ki şu cevabı alırdınız: Ben — milliyetperverim, 'Türkiyede türkçe konuşulması- ni isterim. 'Tuhaf şey! Belki siz de milli- yetperversiniz ve siz de Türki- e türkçe konuşulmasını is - akat neden bu adamın haykırışı, sizi bir vatandaşa bağ layan büyük duygunun telin- , içinizde hiç bir ses dalgast çük dilinizi ki- Litliyen bir hayret içinde onun yüzüne baka kalıyorsunuz? Çünkü bu adam milliyetper- i anlamamıştır. yetperverlik, bavu- Junü daha dün çözmüş olan bir ecnebi artistinin bizim dilimizi yirmi dört saatte öğrenmeğe ve ertesi gece bizim sahnemizde türkçe konuşmaya mecbur ol - ması demekse, Türkiyede ya- bancı dille yazılmış bütün gaze- teleri, kitapları, bütün Avrupa turnelerini, konserlerini plâkla - ra ve konferanslara varıncaya kadar hepsini yasak etmeliyiz, garp —medeniyetine açtığımız kapıları örterek üstünü bu çe- şit milliyetperverliğin — soğuk damgasile mühürlemeliyiz. Bir dereceye kadar olsun bu- dudu çizilmemiş bir milliyetper- verliğin girebileceği noktaya burada isim koymak istemem: tüyler ürperticidir. Yalnız mil- liyetperverlik değil, bizde ha- zımsızlığa uğramış bütün fikir- ler, hele böyle kalabalık yerler- de ve yabancıların yüzüne doğ- rü püskürtülünce, bazı kafalar- daki darlığın mesuliyetini he- pimize dağıtıyor. En büyük fi - kirler içine girdikleri insan bey- minin hacmini aldıklart jçin, yal- nız bunları aşılamak değil, sığ- dirmaya da müsait zekâ sahası- ni açmak mecburiyetinde oldu- ğümuzu böyle biçimsiz vakala- rın her tekerrüründe bir kere daha anlıyoruz. Peyami SAFA Takas yolsuzluğu Takas yolsuzluğu hakkındaki evrak, ihtisas müddei umumi - liğince tetkik edilmeğe başlan- mıştır, Mesele yakında mahke- meye intikal edecektir. SEHİRDE OLUP v .w İTENLER Bu yaz Kadıköy ve Bosltancıya kadar tramvay yolundaki gezinti yerlerine çok rağbet var, Yukarıda, dönüşte vapur bekleyenler — Dün Halde ilk muameleye başlandı Bütün memurlar Hava kurumuna Üye oldular Hava kurumuna üye yazrmı devam etmektedir. Dün de birçok yurddaş - dar, hava teklikesini bilen üyeler ara- sina katılmıştır. Bütün hükümet me- murları da dün isteklerile kuruma üye | yazılmışlar ve icap eden taahhüdü yap | mışlardır. Kuruma karşı yapılan bu taahhütler, her ay başında alınan ma- aşın yüzde ikisini vermek suretile öde necek ve yerine gecirilecektir. Taah- hüdün ilk taksiti dün, Temmuz maaş- larının tediyesinde taahhüdü yapan memurlar taralmdan kuruma bırakıl- mıştır. Her mücssesenin mütemetleri, bundan sonra memurların aylık taah- dır. Bundan başka esnaf cemiyetince de kuruma yardım için tetbirler alın- maktadır. Bu cümleden olmak üzere İstanbul memba sularımın fıçr ve dama canalarından beşer kuruş, gişelerin - den onar paranın kuruma birakılma- & karar altına almmış ve faaliyete geçilmiştir. Bundan sonra su doldur. murları makbuz mukabilinde kuruma ait olan bu tahsilâtı yapacaktır. Dün Büyükçekmecede 19 köyden gelen binlerce vatandaşın iştirak ettiği bü- Yük bir miting yapılmıştır. Toplantı- da söylevler verilmiş ve bütün Büyük çekmeceliler orduya bir tayyare hedi- ye etmeğe and içmişlerdir. Dün İstan bul kurumuna taahhüt ve teberrü panlar şunlardır : İstanbul hayvan borsasr, 1000 lira teberrüde bulunmuştur. Ergani bakır madeni Anonim şirketinden memur Krimse 300, Makishe 150, Refik 96, Bilâl Aziz 90, Sedat 96,40, Rasim 60, Tekin 43,20, Şerif 40,80, Osman 33,60 ira taahhüt etmişler ve “Hava tehli- kesini bilen üye” yazılmışlardır. Ay- ni şirket memurlarından Fahri, Re - cep ve Salâhaddin de yardımcı üye ya tılmışlardır. — Polis kanunu ne Değişiklikler Getirecek ? İçişler Bakanlığınca hazırlandığını evvelce yazdığımız projeye daha e « saslı bazı maddelerin ilâvesi için tet- kikata devam olunmaktadır. Bu pro- jeye göre, polis kıyafetlerinin değiş - tirilmesi birinci plânda gelmektedir. Yeni kıyafet nizamnamesinin hazırla- nabilmesi için birçok eenebi memle - ketlerin polis kıyafetleri tetkik edil. mektedir. Halkın her zaman emniye- hüt taksitlerini kuruma yatıracaklar» | ma yerlerinde, belediye damga me - | tini koruyacak olan polisin şimdikin- den daha güzel ve bilhassa daha oto- riter bir kıyalette bulunmasına çok e- hemmiyet verilmektedir. Polisin şir diye akdar daima terfihi — zarur! bir meslek halinde bulunması, yeni pro- jede bu hususlarda tetbirler alınması- icap ettirmiştir. Ezcümle, polis teş- kilâtı geniş olan yerlerde polis evleri, polis apartımanları tesisi düşünülmek tedir. Hastalanan polislere yaprlacak yardım ve ölen meslek adamlafının ailelerine nakdi —mauavenet için bir (yardım sandığı) kurulacaktır. San - dık, polis ve polisin ailesi efradın - | dan hastalananların sıhhi bakım ve | ilâçlarını temin edecek, bu işleri başar | mak için ayrıca bir teşkilât ta yapa- caktır. Projede ayrıca (cera sicilli bü- rosu) kurulması da düşünülmüştür | Bu büro, şabıkalıların tekrar suç iş- lemelerine karşı önleyici tetbirler ala- cak, bunun için de merkezde bir (ce- za sicilli dairesi) kurulacaktır. Suçlu- ların tesbit ve tesçili Tüze bakanlığı- mı alâkadar etmekte ise de büronun emniyet işleri genel direktörlüğüne bağlanması daha muvafık görülmek - tedir. Bu hususta Tüze Bakanlığı ile de temaslâra devam olunmaktadır. Daha sonra yazile ve işle: necek olan sahtekârlık ve saire gibi | sürümlere teşebbüs edenleri çabuk meydana çıkarabilmek için ayrıca tek nik bir büronün kurulması da zaruri görülmektedir. n Takas yolsuzluğu tahkikatı İlbaylık idare heyeti dün top- lanmış, takas yolsuzluğuna ait dosyayı tetkike başlamıştır. İ- dare heyeti Ziraat Bankası buğ- day meselesinin tetkikini bitir- miştir. Kara bugünlerde ilgili o- lanlara bildirilecektir. — Molotyos'a inmo indi iyeden verilen bir habere göre mütarekede İstan - bulda Rum patriği olan ve bu- gün İskenderiye patriği bulu- nan Meletyos'a nüzül isabet et- mMiştir. Meletyos'un hayatı teh- likededir. Liman genel direktörlüğü Antep valiliğine atanan Li- man işleri genel direktörü Ali Rıza Çevik, bu ayın ortalarına | kadar eski vazifesinde kalacak- tır. Liman genel direktörlüğü ne kimin getirileceği henüz belli değildir. Celâl Bayar dün Yalovaya gitti 'Tetkiklerde bulunmak üzere evvelki gün Bursa ve Gemliğe giden Ekonomi Bakanımız Ce- lâl Bayar, dün sabah şehrimize dönmüştür. Celâl Bayar Bursada kam- garn fabrikasının kurulacağı ye- ri gözden geçirmiş, Gemlikte de sun'i ipek fabrikası için ayrılan yeri —tetkik etmiştir. Sumer Bank Genel direktörü de bu se- yahat sırasında Ekonomi Baka- nımıza refakat etmiştir. Celâl Bayar, dün akşam Ya- lovaya gitmiştir. — Nüfus yazımı Bir günde bitecek Genel nüfus yazımı hazırlıkları de- vam etmektedir. Köylere kadar nume rotaj işinin bitirilmesi için çalışılmak- tadır. 20 Birinci Teşrin pazar günü sayımın yapılacağı ilgili yerlere bil- dirilmiştir. Sayım gününden önce de- niz yolculuğuna çıkmış olanlar, ilk va racakları limanlarda sayıma tâbi tu- gın, zelzele, sel basması gibi gösterirse sayım ertesi güne bı- rakılacaktır. Sayım gününde herkes memurların soracakları sorgulara a - Çık cevap vereceklerdir. Vermeyenler de yazılmakla beraber ceza görecek- lerdir. Sayım günü, asayiş ve in- zibat — ile ilgili —memurlarla sa- yım memurlarından başka — kimse ilân edilecek samt süreğince, ıo:hıdl sıkmıyacaktır. Sayımın bittiği muhte- Tit vasıtalarla halka bildirilecektir. Evkafın yeni Kadroları Evkaf direktörlüğü — kadrosunun geldiğini ve 14 kişinin açıkta kaldığı- mı bildirmiştik. Bunlara tebligat ya- pılmıştır. Mebanli hayriye direktörü Saidin tekaüide sevkedildiği yazılmış- sa da bunun vakıf kayıtlar direktörü Hamdi olduğu anlaşılmıştır. 65 yaşını geçtiği için tekatid edilmiş- tir, Tasarruf maksadile Levazım di- rektörlüğü lâğvedilmiş, levazım di - rektörü Rahmi vakıf paralar muhasi bi mesullüğüne atanmıştır. Vakıf pa- mesulü İzzet te teka. KÜÇÜK HABERLER | ğr * Temmuz aylığı dün verilmişti Memurların takvim yılı kadroları da gelmiştir. * Eroin satmaktan suçlu Şahap ve Mehmedin duruşmalarına dün sekizin ci ihtisas hakyerinde bakılmıştır. Ya- kalanan maddeler tahlil edilmek üze- re Tıbbi Adliye gönderilmiştir. * Şehrimizde bulunmakta olan fü- türist şair Marinetti dün Güzel sa - natlar akademisini ziyaret etmiştir. Şair akademiyi çok beğenmiştir. Ma- rinetti dün akşam muhtelif memle - ketlerde ileri sanat hareketleri hak- kında bir konferans vermiştir * Londra - İstanbul ötomobil yolu- nu tetkik etmek üzere — otomobil ile Istanbula gelmiş olan İngilir gazete- cilerinin spor muharrirlerile Londra o tornobil kulübü basın şefi ve motör fabrikası mümessilleri dün sabah Aya sofya müzesini ve Sultanahmet cami- ini gezmişlerdir. Öğleden sonra Tür- kiye turing ve otomobil kulübü reisi Reşid Saffet Beşiktaştaki evindi reflerine bir çay vermiştir. ç: ha birkaç gün şehrimizde kalacaktır. * Erenköy 38 inci ilk okulu çocuk koruma kurumu tarafından yoksul ço- cuklar için hazırlanan kır balosu, 6-7- 935 artesi akşamı Suadiye plâj ga dnu’u.:hmu_ıknı. K * Makster isminde bir İngiliz mül- tehassıs dün Vilâyete müracaat ede rek şehrimizde asarı atika araştırma- &1 yapmak için izin almıştır. Makater Ayasolya ve Sultanahmet civarların. da Bizans eserleri bulmak için hafri- yat yapacak ve bu işe bugünden iti- baren başlayacaktır. * Arjantinin İstanbul - konsolosu Blanco Vilalta Barselon konsoloslu - ğuna tayin edilmiştir. * Almanya viskonsülü Von Save « ken izinli olarak eşile beraber Berli- ne gitmiştir. * Heybeliada Tur yolu inşaatı bit- miştir, Bugün de Tıhtım yolunun be- ton olarak yapısına başlanacaktır. * Üniversite bahçesine yapılan sathane inşaatı bitmiştir. Yakında aliyete geçecektir. Rasathaneye bin lira sarfedilmiştir * Eski eserler (asarı atika) etcü- meni, muavin Arifin başkanlığında | toplanmış, müzelere ait hususat üze- rinde görüşmüştür, # Çocuk esirgeme kurumu vilâyet idare heyeti 8 Temmuz çarşamba gü- nü saat on beşte, Anneler Birliği ida- ve heyeti ile birlikte toplanacak, per- şembe günü on beşte de yalnız cocuk Z20 | V73939 ” eee BU DA BENDEN Gi gea EKMEK NEDEN YAPILIR t Bir orta mektep imtihanında hocayla talebelerden biri ara- sında geçen şu sözleri aynen ya- vorum : Sorgu — Ayran neden yapı- lır? Cevap — Yoğurttan! Sorgu — Yoğurt neden yapı- lir? Cevap — Sütten! Sorgu — Süt neden çıkar! Cevap — Koyundan, inekten, mandadan, keçiden... Deveden, eşekten, kısraktan da süt çıkar amma bunlardan yoğurt yapıl « maz, Sorgu — Ekmek neden yapı- hır? Cevap — Undan! Sorgu — Un neden yapılır? Cevap — Bilmem. Sorgu:— Unun neden yapıt dığını bilmiyor musun? Cevap — Eskiden biliyordum amma, sonra, şu son günlerde bu bilgimin yanlış olduğunu an-, ladım, | Sorgu — Ne demek istiyor « suün? Cevap — Demek istediğim şu ki, eskiden, ekmek undan, un buğdaydan yapılır diyebilirdim. Halbuki şu son günlerde unun buğdaydan yapılmadığını; bel- ki çimentodan, belki de köntene jana bağlı Avrupa lâvantaların- dan çıkarıldığını sanıyorum. Sorgu — Neden? Cevap — Neden olacak, eğer ekmek undan, un buğdaydan yapılsaydı, buğdayla un ve ek - mek arasında bir bağ olurdu. Bunlardan biri düşünce öbürü de düşer, biri kalkınca öbürü de. kalkardı. Oysa ki buğday ucuz- ladı, ekmek hâlâ yerinde sayı » yor! Yarın tam ekmek te ucuz- lamağa kalkışınca bu sefer buğ- day pahalılaşacak, şu mübarek- lerin iki yakasını bir araya ge- tiremiyeceğiz. Talebenin bu cevabr hocayt sinirlendirdi ve bastı sıfırı ço- cukcağıza! < İ Orhan SELİM esirgeme kurumu vilâyet idare heyeti içtima edecektir. * Kızılayın kaza başkanları, İstan. | bul mümessilliğinde 3 Temmuz çar « | gamba günü saat ön beşte toplanacak- tır. * Damga matbaasında herhangi bir yolsuzluğa mâni olmak için tetbir- ler alınmıştır. Bu cümleden olarak her kim olursa olsun, damgalattırıla- cak bilet ve saireyi işçilerin yanına kadar götürememektedir. Bu nevi eşe ya, Darphane direktörü Fuadın em rile kapıya bırakılan iki hamal va: | tasile içeri alınmakta ve o oşyayı dam galattırdıktan sonra gene ayni adam- lar dışarı çıkarmaktadır. * Evkaf; vakıf paralar ' direktörü Fahri, vekâleten bakmakta olduğu Ev kaf varidat müdürlüğündeki tetkika. tına devam etmektedir. Fahri, bilhase sa Evkatın gelirleri mesclesi üzerin de israr etmekte ve tahsilât hususuna fazla chemmiyet vermektedir. Ayrıca, | Evkaf tahsildarlarının vazife ve salt. | hiyetlerinin tesbitine çalışılmaktadır. ——— A ı No, 71 Erik Çiçekleri Mahmud YESARİ Kadriye, bana bakarken, Mey menetin ablasını da göz ucile gösteriyordu: — Şimdi söyle bakalım, bu | biraz daha dolgün.. Lâkin öyle | Hattâ on sekiz bile diyebiliri hanım kim? Kim olabilir, tah - min ediyorsun? Biribirlerine çok benziyen ak- raba çocukları da vardır; ihti - mal böyle bir benzeyiş karşısın- da idim: — Hanimefendi, Meymenet hanımefendinin ablaları değil mi? İki genç kadın, başlarını ön- Jerine eğmişler, gizli gizli gülü- yorlardı. Aklım duracaktı. Bu genç ka dın, Meymenetin nesi olabilir - di. Aralarında, ancak on, on iki yaş fark, ya var, ya yoktu. Kadriye, Meymeneti ve abla- &nt parmakları ile işaret ediyor- du: —- Dikkatli bak.- v k ÜÜT N Artık sinirlenmiştim: — Bakıyorum.. Biribirlerine çok benziyorlar. Yüzlerinde, o kadar müşterek hatlar var ki kardeş olabilirler, diye tahmin ediyorum. Ablasını gösteriyorum: — Hanımefendinin — boyları biraz daha uzun ve vücutları iki vücutta, biçim, turnür itiba- rile biribirinin ayni... Meymenete bakıyordum: — Hanmefendi, ablalarının minyatürü gil Kadriye, ci süyordu: — Görüyorum, iyi dikkat et- Bunda, iltifattan ziyade, ki- ::yebirıiteu vardı. Yan yan iktım. Kadriye, bakışımdan anlama- miş göründü: — Hanımefendi, Meymene - tin annesidir. Alay ediyor, sandım, omuzla- rumrı çarpıttım: — Haydi canım! — Kadriye, bir kahkaha kopar- ciddi gülüm- di: — İnanmıyor musun? — Tabii inanmıyorum! —— Neden tabil oluyor? Kollarımı açtım, ellerimi iki genç kadına uzatarak anlatıyo- rum: — Meymenet hanım, olsa ol- sa, on dokuz, yirmi yaşında:.. m, Meymenet, kırık kırık gülü- yordu: — On dokuzu bitirdim, .& Başımı sallıyorum: ee — Kabul... On dokuzsunuz... Annesini işaret ediyordum : — Fakat hantmefendi, otuz iki otuz üçten fazla görünmü- yorlar. Genç kadın da, Kızı gibi kı- rik kırık gülmeğe başlamıştı: — Tam otuz beşindeyim! Kağriyenin, sürprizini anla- mıştım. Artık kolum kanadım kırılmıştı. Bu, hakikaten çok inanılır bir şeydi. Kızına benzi- yen, kızı ile yaşıt gibi duran, ve görünen çok ana kızlara ras- Tamıştım, Lâkin bu kadar ina- nuılmazına hiç tesadüf etmemiş- tim. Tutuk tutuk kekeledim: — Demek siz., şimdi.. Devam edemedim. Meyme- net, bir kahkaha sağanağına tu- tulmuştu; tırnaklarını saçlarına geçirdi, kaşır gibi taraya tara- ya, gözlerinden yaşlar gelerek, katılasıya gülüyor, gülüyordu. | Ve yerinde sıçradı, sıçradı, ni- hayet duramadı, ürkmüş bir cey lân gibi odadan kaçtı. Annesi, kızına, bir anne gibi bakmıyordu. Onda, küçük kar- deşini koruyan ve şımartan bir abla hali vardı ve büu hal, bu, körpe, kıvrak, canlı, genç anne- ye çok yaraşıyordu. Gençanne, kızının, ürkek ceylân gibi kaçışına baktı, bak- tı; varlığınım bir gururu, bir if- tiharı gibi dik duran olgun göğ- sünü, bütün emniyet ve kuvve- tiyle gerdi: — Deli, çılgın çocuk! Meymenetin deliliği ve çıl- gınlığı, bir güzelliğin ve bir ci- ciliğin ayrılmaz aksesuvarı gibi idi, Ve bunu, annesi, göğsünü gere gere söyliyordu. Bunda hakir değil miydi? Kadriye, bütün pişkinliğine rağmen, kadınlığının ezelden ve ebetten nasibi olan kadınlık zaafına kapılmaktan kendini kurtaramıyordu. Meymenetin annesinin kulağına, fısıldar gi- bi bir şeyler söylüyordu. Ah, kadınların, bu, “bir şey- ler,, söyleyişleri! Kendi arala- rında, ne konuşurlar, ne söyle- şirler? Yalnız yaşamak yolundaki tecrübelerim bana öğretti ki, kadımlar, erkeklerle bulunduk- ları, erkeklerle konuştukları za- man, söyleşir. ve konuşurlar; kadınlar, kendi aralarında, hiç- bir şey konuşmazlar. Kadınlarm, kendi aralarında konuşmaları kadar — manasız, saçma bir şey yoktur. Çünkü onlar, biribirlerini, en ufak, en ehemmiyetsiz hallerine, tavırla- rına kadar kontrol etmekten başka bir şey düşünmezler ve muhakemeleri, mantıkları, hep ayni ibre üzerinde muntazam ve muttarit devirler yapar. <Onların, pe konuştuklarını merak etmiyordum; yalnız, ko- nuşuşlarına bakıyordum. Ka- dinların, kendi aralarında, fısıl- daşa fısıldaşa konuşmaları, er- keklerle konuşuşlarına hiç ben « zemiyor, Onlar, erkeklerle ko- nuşurlarken, bir nevi hâkim tavrı alıyorlar, halbuki kendi aralarında, hakimiyeti, tevzine çalışan, bir titizlik, yarış için alıştırılan bir temiz kan yarış ati titizliği var. Sanki, ben, odada değilim, Bana, sanki hiç ehemmiyet ver- miyorlar. Bu kayıtsızlıkları, ehemmiyet vermeyişleri o ka - dar yapmacık ki için için gülü- yorum. Çok iyi, çok kuvvetle biliyo. rüm ki, benim şahsım mevzuu- bahis değil. Onlar, erkek yanın- da konuşuyorlar. Evet, erkek yanmda konuşu- yorlar. Bu erkeğin; genç, ihti« yar, güzel veya çirkin olmasının hiçbir kıymeti yok, Erkek... " JTArkası var|