10.6.5938 ÖZ TAN — BİL SAYFASI 7? AA GÜNDEN GÜNE Fransada Demokrasi buhranı Bir haftadan fazladır, Fran- Sa, doğum ağrıları içinde kıv- Tanıyor. Bu ıstıraptan doğması Sabırsızlıkla beklenense, şu ve « Ya bu kabine değil, batı soysal- Bının bu eski ve saygiıdeğer Ulusunu, ikide birde tepreşen aörılarından kurtaracak bir ye- Rileşmedir. ,, Şurası, son yılların deneçle- Tile kesin olarak anlaşılmıştır Fransanın, bugünkü ana ka- hunu ve parlâmento şartları içinde, başına geçecek herhangi bir kabineden durumu düzelte- Sek bir tansık beklemek boştur. 'it parlâmento ki, Fransanm d'iln)'ı karşı en fazla birliğe ve Suvvetliliğe ihtiyacı olduğu ve içerde, parasını, düşmek üzere l"îlmıdıığu uçurumdan kurtara- Cak bir güçlü kol beklediği za- Manda, parti ve spekülâsyon Asığları hesabmma - kabine devir- Tekten ve en kıymetli vakitleri, bir parlâmento ki, böğründe iş bir yara gibi Fransız lisunu kıvrandırmaktadır, el - ©tte bu ulus tarafından, yersiz h'_" gurura — kapılarak, özgenli- Zinin bir sembolü diye daha Uzun zaman yaşatılmıyacaktır. » Bu yaranın, derinlere işleme- den, kanı zehirlemeden önce eskin bir neşter yemesi lüzü- Tau, Fransada her gün bir parça daha kuvvetle hissedilmektedir. Soysal gövdenin dört bir ya- yapışmış sülüklere benzi- Yen türlü tröstler kadar arasıra alkın da fikir ve isteklerine garetelar, hun ge bası nçıaîımle:indzn. parlâmen- Ya karşı sıkılmış birer yum- Tük gibi fırlamaktadırlar. Son devrimciler bir yandan, Otr yamlan sağ faşistler, için, " atusu yeni Di -zurrü NaLrt- e, daha iyi hazırlanmış ve daha çetin bir 6 şubat ayaklan- sına hazırlıyorlar. &Üğlunu reddeden bir ana gi- » Fransız ulusu, kendi seçtiği imentoya şimdi lânet yağ - h.hor. Çünkü onun tarafından mete uğramıştır. ıı.î; eski özgenlik ülkesi olan B terenin — gazeteleri bile, bq';:lnnm bu derin ve köklü Bi fanını, ancak bir demokrasi Bi inin ortadan kaldırabile- Bini söylüyorlar. îırNt tuhaftır ki, Fransız ulusu .ııı(ından. E“'Vık!rmış olan yönetim şekli, Yine aynı ulusu, yeni bir kanlı ça"l!ıştnıyı göze alacak kadar utsuzluğa sevkediyor. Ve iyi çe aranee ni nnni | BULMACA | Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- Himizin boş gözlerine karsulıklarını yer leştiriniz. Yedi gün arka ». kaya bul- macamızı doğru çözülmüş olarak gön- derenler arasnıda kurga çekiyoruz. Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları- mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun. Karşılıkları “İs- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız, . Birinciye: Gümüş saat. İkinciye: Maroken bir cüzdanı Uçüncüye: Bir stils. Dördünelüye: (Tan)ın bir senclik abonesi, Beşinciden onuncuya karar: (Tan) m altı aylık abonesi armağan edile- çektir. 1 e Sars”6”z KY Yot SOLDAN SAGA : 1 — Matbuat (5) cemiyet (5). 2 — Kırmızı (2). 3 — Sersem (4) İstasyon (3). 4 — Hariciye $ —İstifham şöhret (2). 6 — Nota (2) 7 — Erkek keçi (4) yet (2) No - ta (2) Ş 8 — Dem (3) İstanbulun bir sem- ti (6) 9 — Kırmızı (2) — Karmazı (2X 11 — Ceml cdsa ) l y YUKARDAN AŞAGI 1 1 — Tayyarenin arkadaşı (3) san- dal (3) 2 — Kırmızı (2) Kalbur (4) No- ta ÇA Tsimi T2) amca (1). 4 — Dudak musikisi (5) geniş (4) $ — Ziya (4) 6 — Tevem (4) Bir deniz adr (3) ? — Nota (2) Beygir (2) & — Dakik (2) Nota (2) Dadı (4) 9 — Paşa (7) 10 — Sanat (2) Lâhim (2) 11 — Bir katadeniz vilâyetimiz(4) aşikâr (4) ——— larını eseflendirdiği ka manlarını d. sevindirdi Biz, bu güzel ve ileri ülkenin bir dostu sıfatile, Fransanın, bu günkü hastalığından, güç ve tehlikeli bir operasyona lüzüm kalmadan, aklı başında adamla- (8) (2).Kerime (3) Akıl bundan bir buçuk | rının birleşmesi yoluyla kurtul- T önce, bunca kan pahasma | masını âiüym—ıız.y Dü Yaşar Nabi NAYIR Soysallık — medeniyet; deneç — tecrübe; kesin — kati; tansık — Kesin olan bir şey varsa, o | Mucize; asığ — menfaat; aytışma— Fransanın bugün içinde ya- | Münakaşa; özgenlik — hürriyet; :"—'Ğl buhran devresinin, Fran- dilmaç — tereliman; bası — tabı; Ulusunu ve Fransanın dost-' yönetim — idare. LTANJIN ÖYKÜSÜ (HİKÂYE| Yaz Eğlencesi Akşam ürpertili bir serinlik çıkmış, gündüzün boğucu sıcak lığını eritmişti.. Doktor Turhan bakımevinden çıkarken düşünü- yordu; şimdi nereye gitsem di- ye.. Düşüncelerile bir çok içkili gazinoları gezdi.. Hiç bir yer o- na sevimli gelmiyordu.. En s0- nunda buldu.. Vapurla karşıya geçecek, orada kıyı gazinolar - rından birinde içecekti.. İskele. den çıkarken soldaki bahçeye girdi, İnsana, denizin içindey - miş duygusunu veren tâ uçtaki masaya oturdu.. Koltuğunun al tına ak peşkiri sıkıştırarak, ma- sadan masaya dolaşan garson, yeni geleni görünce seğirtti.. Garsonlar her yeni geleni bir sü zerler, onlar için, hangisi paralt- dır, bangisi cimri, cömert anla- mak kolaydır.. Oturüşundan, bakışından, sesinden, giyinişin- den bu hemen anlaşılır.. Bu ge- len temiz giyinişli adamın önü - ne, en açık göz garson dikilmiş ti. Doktor Turhan garsona yu - muşak bir sesle: — Oğlum, ilkönce şu örtüyü değiştir.. Sonra karışık meze is- temem.. Ak peynir, ve domates.. Ekmek bir de orta boyda Buğa- Ziçi.. — Başüstüne bayım.. Garson bir kaç dakika sonra masanın üstünü süsleyivermiş - ti.. Kristal bir tabağa düzgün biçimli, taze domatesler koy - muş, üstünde, köşeli pırıl pırıl buz parçaları, Gümüş kovada, tıpası açılmış şişeden güzel bir koku taşıyor.. Yeşil salata, yu varlak doğranmış yumurtaları - le, beni yiyin diyor sanki.. Te- miz keten örtülü masanın üstü, kristal tabakları gümüş kovası, yiyeceklerile iç açımı bir (görey - manzara) idi.. Doktor Turhan beğenmişti: — (Okay - aferin) dedi. Zevk li elin varmış delikanlı.. Garson sırıtarak iki büklüm eğildi. Dok tor Turhan önündeki tabağa bir domates koyarak kesti. Küçük bardağa rakı boşalttı. Yaşamak bu gece güzeldi onun için.. De- niz gitgide koyulaşıyor, san- dallar gazinonun önüne gelerek caz dinliyorlardı.. Sulardaki çu- bük çubuk renkli ışıklar, titre - şiyor caz güzel bir silov çalıyor du. Doktor Turhan şişedeki içki- yi azalttıkca, yüreğinde yalnız - | lıklar çoğalıyordu.. İçi dert do- lu insanlar içince, müzik dinle - yince, kimsesizlikler, boşluklar onları sarar.. Doktor Turhan ©- nu bırakıp sevgilisine kaçan ka rısmı düşündü. Sonra bir yıl ev velki sevgilisi gözlerinde can - landı. Işık gibi aydınlık bir yü- reği vardı o genç kadının.. Gü - zel yüzü yüreğinin ışıklarile do luydu., Sonra her şeyden önce yumuşak ve iyidi.. Doktor Tür- hanın içinde keskin bir acı yan- dı. Nasıl olmuş da kıskanan ar- kadaşlarının sözüne kanarak, o- nunla evlenmemişti.. Onun ge - lişile, evi rşık ve sevinç dolacak- tı.. Taze yüzünün derin, anla - yan bakışlı güzel gözleri sanki doktor Turhana bakıyordu. Deniz, ışıklar, kahkahalı ka - labalık bir anda silindi.. Verdiği paranın üstünü garsona bıraka- rak, koşar adımlarla oradan çık aV0 22 YOSMA! Etem İzzet BENİCE > Hanife Abla, ne çileli kız- M ben?.. baştan kendini üzüyorsun? Ceylân bakışlı, ceylân doğ - rüluşlu taze kadın gözlerindeki keskin siyahr katılta katılta Hanife Kadına yine uzun uzun baktr: — Ben de biliyorum, Sen de biliyorsun Hanife Abla. Sadece .Ğ;ye, içindeki coşkunluğu di- | şu var ki, ben bütün bunları ne ' vürmağa başladı: kadar dilimde tazeler ve söy - — Herkesin de anası, babası, | lersem o kadar arıklaşıyorum. b i, babalığı, şusu busu var. | İçim temizleniyor, sinirlerim ıt.Bl'lt!e hiç bana benziyeni | gevşiyor, duygularım durulu - ana eş,eşit bir tek bulsam | yor, genişliyorum. ködi kendimi bu kadar yiyip bi ğ yiyip ğ"'"yeuğim Düşün: öi KA Üyor. İki buçuk yaşında Dedi ve... yeniden gözlerini Anam | Hanife Kadının bakışlarına dü- » üç ay geçmeden babam | ğümledi, anlatmağa koyuldu: — Babalığım İstanbuldaki di- Zina dâmın eline kalıyorum. Sö- | rektörle kavga etti. Zorlu bir Te,, Yabana teyzemin kocası. | kavga olacak ki, işinden çıkma- h':“moniki yaşıma kadar | ması için dışarıya gitmeğe kat. l..;ğihıku doğrusu. Ben onu | landı. Direktör ya o, ya ben lepe iMe ana bilmiştim. O gün- | demiş. Babalığım da bizi aldı, Biz hğ:âlır babalığımın da hiç- | Çapakçur'a götürdü. Oraya ya- tülüğünü görmemiştir k:?_“'fh Kadın burada sö; zı işlerine (tahrirat başkâtibi) ü | gönderilmişti. Hiç hoşlanmadı- ğımız, sıkıntıdan bunaldığımız taydı. İki ay içinde öldü. Baba- liığım da teyzemin ölümünden sonra demdeğişik bir adam ol- du. Gece gündüz rakı içmeğe başladı, İşine gidemiyordu. De- liye dönmüştü. Ölüm üzüntü- sünden daha çok İstanbuldaki gdirektörünün kinini güdüyor; o herif evimi yıktı, beni bu hale soktu... Tanrım da ona bu boz- gunluğu versin... diye içip içip sızlarıyordu. En sonunda ona ilçebay: “Hüseyin, sen buralar- da olamıyacaksın. Toplan, git İstanbul'a. Yaradan kulunun ekmeğini nasıl olsa verir, Al- dırma.” dedi. Babalığım böyle- ce işten çekildi. Kendisine bi- raz paraca da yardım ettiler. Aldı beni terkisine, koyuldu yo- la, Ben on üç yaşıma girmiştim. Görenlerin hepsi: “Yapma be- bek gibi güzel ” diyorlardı. Alımlı idim, Güzeldim. Yos- maydım. Taze kadın, sözlerini tapm- cak eşiğinde Meryem Ananın N:h::f anlatıyorsun — kızım | bir yerdi. Teyzem havasmma da,| heykeli önünde kendinden ge- k TI, hepsini ben biliyorum. | çevresine de, sıkıntılarına da alı | çip dileklerini yapan ve suçları- K gl_xg h aklına getirip te yeni | şamadı, damarlarından da has- a1 söyliyen bir katolik kadını | gibi anlatıyordu. Sözünün bu noktasında durdu; Hanife Kadı nın gözleri içine baka baka: — Polis inspekteri şimdi de bana yosma diyor:., Diye içli içli söylendi ve yine söz sırasını izledi: — Babalığım yokla da dur - madan içiyordu. Elâzize varm- ca bir yolcu konağına indik, Bi- ze bir yataklr oda verdiler. Ba- balığım yine rakı getirtti. Bar- dak bardak içiyor, bozguna uğ- radım kız Safiye bozguna... diye söyleniyordu. Benim üy. kum gelmişti. —Esniyordum. Haydi sen bir şeyler ye de uyu.. dedi, Biraz sonra uyudum. İki- miz bir yatakta yatacaktık. Teyzem öldükten sonra hep be- ni koynuna alıyordu. Çapakçuür. dan Elâzize gelinceyedek te hep öyle yaptı. Yatar yatmaz uyumuşum. Ne yaptı, ne kadar içti, ne vakit yattı hiç bilmiyo- rum? Gecenin bir saatinde kar- nımı delen, bel kemiğimi çatır. datan, yüreğime sancı veren bir sızı ile birden uyandım. Gözle- BAA Hergün 5 Söz 'YİRMİ ÜÇÜNCÜ LİSTE 1 — İktifa etmek — İzdemek Tilmiz, Şakirdimarifet — İzdemen Örnekler: 1 — Biz bütün devrim davalarında Ata - türk'ü izdemekteyiz. 2 — Akıl öğretmeyi bıra- kınız; eğer onun iyi bir iz- demeni olursanız, bu şeref te size yeter. İktifa etmek — Yeter bul mak Örnekler: 1 — Hiç biri » miz, hava savgamız için, 200 kanadı yeter bulma - yız. 2 — Kendisini hoş kulla- nırsanız, vermek istediği- niz paranm yarısı ile de yetsineceğine şüphe etmi- yorum, İktisab etmek— Edinmek Mükteseb — Edinik İktisab — Edinç Müktesebat — Edinçler Örnekler: 1 — Hukuku müktesebe — Edinik hak lar, 4 2 — İlim edinçleri olduk- ça eksik olan bu adam... İmtihan — Sınaç Örnek: Bir talebenin sı - naç usullerinden yanıp ya kıldığını gördüğünüzde, sınaç usülleri değil, tale - benin bilgisi hakkında şüp heye düşünüz. 5 — İktidar — Erk (Puis- sance) Mevkü iktidar — Erke (Pouvoir) Sahibi iktidar — Erkmen (Puissant) Örnekler: 1 — Bir devlet için en büyük erk kayna - ğı, ekonomik gelişimdir. 2 — Bir şefin asıl erkesi, halkın sevgisidir. 3 — Erkmen, küçüklerin kusurlarını hoş görür, Not: Gazetemize gönderilecek ya- zılarda bu kelimelerin Osmanlıcaları nın kullanılmamasını rica ederiz. BAAMAR AAA tı. Gidecek, sevgisi hâlâ yüreği nin bir köşesinde tüten genç ka- dının, evinin unuttuğu numara- sını alarak ona yazacaktı.. Dar sokakları geçti.. Onun pencere- sinin önünden geçerken içeri baktı. Genç kadının dudakların da, billür gibi ışıklı bir türkü tit ah.. ölüyorum!. diye haykırdı- ğımı, fakat, sesimin ağzımın boşluğunda tıkılıp kaldığını bi- liyorum, Göğsümün üzerinde babalığımın bütün — ağırlığı ve dudaklarımda onun yumruğu vardı. Sus.. ses çıkarma.. geber- tirim seni.. diyordu!.. Ağrı, sı- zı, sancı, korku bayıltmış beni. Elâziz'deki yolcu konağında üç gün kaldık, Hastaydım. Ya- tağın içinde bile doğrulup otu- ramıyordum, Karnım, kemikle- rim, damarlarım, başım ağrı - yordu. Bu üç gün kendisi de hiç odadan çıkmadı, durmadan, dinlenmeden içti. Ben biraz iyi- leşince yaylı bir> araba tuttu. Elâziz - Sıvas yolile Samsuna geldik. Artık geceleri hep onun göğ- süm üzerindeki ağırlığı ile uya- nıyordum. Samsın'da — teyze- min yüzüğünü, küpesini, kendi- sinin saatini filân sattı, epey para aldı, vapurla İstanbül'a geldik. Benim dünyada Tanrı- dan başka hiç kimsem yoktu. Hüseyin'in de yoktu. Usküdar- rimden alev fışkırıyordu. Ah.. | da Toptaşın'da bir oda tuttu, (KILAVUZ — | | iÇİN DERSLER | —H Davet etmek — Çağırmak Davet — Çağrı (dikkat ediniz, *1” yoktur.) Davetiye — Çağrılık Med'u — Çağrık, çağrıı e Dış Bakanlığı geçen akşam yüz ki- gilik bir çağrı yaptı. —Siz bu şölene çağtık değil miy- diniz? — Hayir, protokoldan çağrılık al- madım. Dün akşamki çağrıklarınız arasın- da kimler vardı? d Bizim bugüskü duyuklarımız, dün Ankaradan gelen haberlere uygun değildir. En iyi gazete, çok değil, doğru bile get verendir. Kelime karşılıkları: Haber — (T. Kö.) Duyuk — Mosmu Bilget — Havadis « Harim — Gizey Atatürk demiştir. ki: “Düşmanı yurdun arığ gizeyinde boğacağız — Düşmanı vatanın harimi ismetinde boğacağız.” e Bu hesabinızı. özürüt mü, yoksa hamürüt üzerinden mi yürütüyorsu « nuz? Mısırda harp - tutsağı idim; yurd özlemi ne olduğunu orada gördüm. Senden uzak, doştlardan uzak, gön- lüm göresi ateşi içinde yandı, durdu. Bir saltanat görke 1 uğruna yurd ve halk sırtından neler bağışlamaz? Savsa bağışlanmaz; unutsalık hoğ görülür. Atatürk en büyük ayataç'mızdır. İsmet Inönü Türk Hava Kurumu Kurultayında en kıymetli aytaların. dan birini verdi. Onu, hiçbir işte, kendime aytıç edi- necek kadar küçülmiyeceğim. 1ş Bankasından adınıza 100 liralık bir gönderi geldi. Işyarlarımızı saltanat yönetgeleri « nin göndericilik hastalığından sağıt « malıyız. Bu misallerde geçen kelime karşı. hıkları: Ozürüt — Hasılatı safiye Hamürüt — Hasılatı gayri safiya Tutsak — Esir Özlem — Hasret Göresi — Iştiyak Görkem — Ihtişam Unutsalık — Zühu! Aytaç — Hatib Ayta — Hitabe Aytıç — Muhatap Gönderi — Havale riyordu. Onu gördü. Doktor Turhanın bütün sözlerini, titre. yen dudakları bitirince, genç dın acı acı güldü: 4 — Size inanmıyorum. Kendi.- nize başka bir yaz eğlencesi bu lanuz dedi.. Cahit UÇUK orada oturuyorduk. Kendisi de Toptaşı'nda deliler bakım yur- duna hergün gidiyor, sinirlerini iyi etmek için doktorlara görü- nüyordu. Temelli iş bulamadı. Bir iki iş buldu ise de ya iki gün, ya beş gün sürdü. Çıkardılar. Rakıdan, sinirden baş alıp işle- rini görecek gücü yoktu, Top- hanc'de bir evi, bir de dükkânı vardı, İlk önce ikisini de ev alrm satımı yapan, bunlar üstü- ne para veren bir bankaya kar- şılık gösterdi, ödünç para aldı, Paraları bitinciye kadar hiç ra- kı masasmın basından kalkma. dr, beni de gözünün önünden ayırmadı. Artık ben onun karı- sı, malı, her şeysi idim. Doktor- lara da gidip geliyordu. Bir bu- çuk yıl böyle geçti. Ben de gittikçe güzelleşiyor, serpili - yor ,kadınlaşıyordum. Bir soka. ğa çıksam herkesin gözü bana dikiliyordu. Evde kendi kendi- me okumayı yazmağı da ilerlet. tim. Gazeteler hocamdı. Her- gün baş yazısından son deyişine kadar gazeteleri okuyordum. kası var|