Yazan: Aziz Hüdayi Akı 'i eei Ş * demir Yemleme Haber, Yemleme Vesika Olduğu Gibi Yemleme Casuslar da Vardır Bunlar şöyle gözden geçir! Tir ve ayırt edilirse yüzde sek- seninin düşkün, başıboş, oğru, kanlı kişiler oldüğu görtülür. İşin şaşılacak yeri şudur ki ser- visler, iyi yurtseverler bulama- dıkları veyahut yemleme casus kullanmak istedikleri kurunlar- da bu türlüleri ararlar. Namus ve doğruluk düşüncesini tasus- !ukrz da yürütmek istiyenler bu işi yapamaz ve Karl Hans gibi, yakayı tez ele verir, kendilerini ve işlerini feda ederler. Çalmak ve yalan söylemek bir san'attır ki alışmamış, tecrübe yapmamı o_lanlım işi değildir: Yine söy liyelim ki tehlikeye göğüs ger- mek kahramanlık değildir. Kah- ramanlık vurulmak değil, vur- maktır. Casuslukta bu gereklik daha çok kendini gösterir. e Haberci (Emissaire) Eğer casusları işlerine, gidiş- | lerine, yerlerine göre ayırt et- meğc_kılkaruk on türlü casus sayabiliriz. Fakat bu denli iyice elemeğe kalkmayalım. Ancak bazı yazılarda ve hele birçok dergilerde bir “haberci,, sözüne rastlıyoruz. Şöyle anlatılıyor? “Düşman ülkesinde bulunup onun plânlarını gizlice ele geçi- | rTip veya görüp anlıyarak öbür tarafa bildirmek, veyahut düş- man partileri veya meclisleri Üzerinde nüfuz kazanarak öbür tarafın dileğine göre iş görmek üzere tayin edilen ve her halde gizli tutulan bir ajandır.., Buradan anlaşılıyor ki haber- Ci casus gibi>gezici ve bin bir türlü iş gören bir ajan olmadığı gibi “hain,, lerden de değildir. Belki hiç bir yönden olmıyan, fakat casus gibi bu da para, hımç, kazanç, sevgi, merak... gi- bi duygularla bize çalışan bir kişidir: casustur. Memleketlerinde ve Almanla- Trın elinde kalan Belcikalıların kendi ordularma ve İtilâf ser- vislerine yaptıkları hizmetleri casusluğun “habercilik,, kısmı- na koyabiliriz. , “Gizli kuvvetler,, Bolşevikle- Tin her memlekette elde ettikle- ri komünistleri haberci olarak gösteriyor. komünistlerin yap - tıkları işlere de bakılınca siya- sal, üsel (Askeri), propaganda, sabotaj, grev ve provokasiyon ;ıı:xıîıil'“umı:.kyıni bütün ma- yle casus! ptıkları bir alandadır. 5 » Yemleme casus n Yemleme haber, yemleme ve- sika olduğu gibi yemleme ca- suslar da vardır. Büyük harpte bunu bilhassa Almanların tat- bik ettikleri söyleniyor. Yemleme casus ne demektir? Düşman memleketine bir casus gönderilir, fakat düşmanım bu ajandan şüphelendiği yahut bu Karadağlı ajanın tedbirsizliği dolayısiyle nihayet ele geçeceği veyahut gönderilecek veya gönderilmiş başka değerli ajanların maske- lenmesi ve bir de ajanın aldığı direktiflere uymaksızın kendi havası ve kendi zevkiyle vakit | geçirdiği, emirlere uymadığı an- | laşıldığı zamanlar — bunların düşman eline geçmesi kolaylaş- tırılır, onlar ya kendi ussuzluk- ları veyahut bağlı oldukları merkezin kasten verdiği yapıl- maz bir işi yapacağım diye uğ- raşırken veya merkezin dolam- baçlı yollardan sezdirmesiyle yakalanır, ortadan kalkarlar. Bunların en ünlü örneği J6- seph Marks'dır. Bunlar İr - | reye gönderdikleri iyi ajanları- | nı saklıyabilmek için bunu tüc- car sıfatiyle Londraya gönder-w mişlerdi. Karaya ayak basar basmaz o kadar budalaca hare- ket etti ki, hemen yakalandı. Fakat İngilizler bunun bir za- vallı olduğunu anlaymmca kurşu- na dizmediler, harbin sonuna kadar sivil esirler kampında tuttular. Yemleme ajanların mahiyet- leri anlaşıldığı, zavallılıkları görüldüğü kurunlarda bunlar hemen genel olarak öldürülme- lâ::;:: ve yalnız hapsedilmekte- e Posta kutusu niBı.lllı:ı cısuı::m Mmuhaberesi- M alıp veren bir ajandır. Diye- lim ki Londraya yerleşmiş bir Alman casusü vardır. Bu adam Almanyadaki merkezi ile muha- bere edemez. Raporlarını posta- ya veretmez ve postadan alamaz. Şu halde İngiliz kontrespiyo - najının şüphelenmiyeceği, iti- mat ettiği bir adam lâzımdır. adam castsun Mmektup, rapor Veya telgraflarını alır, bitaraf bir memleketteki adrese gönde- Ti geyahut oradan aldıklarını gizlice casusa verir. İşte istihba- | ratçılar bu vasıtaya posta kutu- su adını vermişlerdir. Bunun en parlak örneğini Londrada İngi- liz emniyet servisi — Scotland Yard — bulmuştur. Her casusu yakalamak gerek midir, değil midir? meselesi ' de bu bahse gireceği için burada biraz fazla duracağız. Biliriz ki savaş casusluğu ile barış casusluğu bir değildir. Sa- vaşta casuslar düşman yurdu- na, düşmanın ordusunun içine ve gerisine sokularak her günkü hareketleri, silâhları, ordunun veraskerin iç yüzünü; savaşa | İle nan ve isteğini- öğrenip mek yükümündedir. (1) Bu, zor bir iştir. Pasaport, kon- trol, yollama ve iletme güçlük- leri, imkânsızlıkları, tehlikeleri vardır. Yalnız bu değil, uzun veya kısa bir uza da kalacak olsa ken disine bir iş, bir ocak bulması gerektir. Niçin geldiğini, niçin kaldığını, ne yapmak istediğini polis sorar ve kanacak bir kar- şılık ister. Dahası var: Casus, bitaraf ülkede bir adrese yaz- mak ve oradan gelecek yazıları kontrespiyonajın işkillemiyece - ği bir adresten almak zarüretin- dedir. İşte casuslukta “posta kutusu,, denilen adam budur. Barışta gerek casuslar ve ge- rek posta kutuları kontrespiyo- najca bilinse bile kendilerine bir şey sezdirilmez, casus yal- nız kollanır, nerelerden neler aldığı, neler yazdığı, kimlere yazdığı ve daha bunun gibi iş- leri gözden kaçırılmaz. Fakat bu usul her zaman doğru neti- ce vermez. Kontrespiyonaj na- sil emin olabilir ki casusun hiç bir hareketi gözden kaçmıyor ve her muhaberesi kendi elleri- 'ne geçiyot? Bu iş servisin kuv- vetine, inan ve özenine, hafif zararlara göz yumulmasma bağ- hdır. Böyle olmazsa casusu tut- mak Ve sınır dışına atmak da- ha sağlam olur. Deniyor ki bir Çasusu tutmak demek yerine ge- lecek ve bizce izini ve yerini bul- mak uzun ve güç olacak başka bir casusu çağırmak olur. Hal- buki bulduğumuz ve gözümüz- den kaçırmaı tasus ye- rinde kaldıkça kontrespiyonaj işi daha kolaydır; düşman baş- ka casus göndermek ihtiyacını duymıuyacaktır. (Arkası var) (1) İngilizler buna “Foolspy,. di- yorlar, Fransızlar da “Espion appât, diye çeviriyorlar, ç FO AO A N Gümüş Liralar | Aylarca basılacak, basıl diye beklemistik. Günün birin » de darphaneye emir geldi: — Basılsın! Ve makineler işlemeğe başla- dı: — Ocoh... dedik, en son şu kirli, yırtık kâğıt liralardan kur- tuluyoruz! Paraların basılması bitti İlk günlerde, tek tük elimize geçi - yordu. Madeni paraya çoktan - dır hasret kaldığımız için bun - lar kapış kapışa gitti. Gümüş liralar; bu arada dur- madan basıldığı — için piyasada bollaşacağını umuyorduk. — Fa - kat aradan altı aydan fazla za - man geçti? Gümüş liranın yüzü- nü görebilene aşkolsun! Peki ama, ne oldu bu gümüş liralara ? Yetecek kadar mr basılmadı? Yoksa, herkes eline geçen para- yı, çömlek bankasına mı yatırı « yor? Az basıldıysa, neden az basıl- dı? Yetecek kadar — basıldıysa, halkınız'bunları neden rişe dökmüyor? Cepte taşı... sı güç olduğu için gümüş İira ların kâğıt liralardan fazla pi yasada görülmesi gerekti. Bu nun aksi neden oldu? diye soru- yoruz. Salâhaddin GÜNGÖR iki Hisar Arasındaki fark Bir okuyucumuz yazıyor: |KENDi KENDiMİZE çîiinRüî] Şirketihayriye Müdürü Bay | Yusuf Ziyanın bilet bedelleri Dtenzilâtı yolundaki sözleri bizi biraz düşündürse gerektir. Me- selâ: Kandilliden pek aykırı ile- | ride olan Rumelihisar biletleri- nin bedellerinde yapılan indiri- | #in Tramvay. ve otobüs rekabeti münasebeti pek azmış, mesa-, fe meselesi de üçüncü derecede gelirmiş. Acaba bizim düşünemediği- | miz,akıl erdiremediğimiz gizli | sebepler nedir? Meselâ; Anado- | lu sahili halkının daha zengin, tab'an mürüvvetli olması mı? Yoksa, şirket vapurlarının esiri bulunması mi? Şirketihayriyenin bugün tut- | tuğu yol bu halkr yalnız bilet ücretlerinin fazlalığı ile sıkmı- yor, belki ev ve arazi kırymetle- rinin düşüşleriyle de yıkıyor. Maliye tahakkuk şubelerinde | yapılacak araştırmalar daki gös- terir ki bilhassa boğazın Anado- lu kıyılarındaki emlâk ve arazi | kıymetlerinin tadili yüzünden inenin gördüğü zararlar da çok mühimdir. Henüz akıl erdi- remediğimiz, Rumeli ve Anado- Tu yakaları arasındaki bilet fark larmda ne gibi sebeplerin rol | oynadığını, herkesi merak ve üzüntüden kurtarır zannederim. Şirket yolcularından Kanlıcalı Riza Gi imrer ll ZAYİ — Galata İthalât gümrü- ğgünün 12230 sayılı 22-11-33 günlü 1 ncl ve 2 nci nüsha beyenname- | lerim zayi olmuştur. - Yenileri çı- karılacağından — eskilerin bükmü yoktur. 'da, D. Kohen , Voreopulos n ——— —— AR OPERATÖR Doktor Nimet | Ankara caddesi Zorlu apartmanı No, 21. Cumadan maada hergün | saat ? 6 hastalarını kabul —— . eder, " | DOKTOR... | Rusçuklu Hakkı Üze Galatasarayda Kanzuk eezahanesi | * karşısında Sahne sokağında 3 nu- maralı apartımanda 1 numara. | sayın müdürü halka bildirirse || 3232 Veaame | —u | 3218 Fazla Söze 25.5-033 Ne Hacet!. Ne Dersiniz? N EHO Frenklerin tolörance dedikleri ve türkçede yarı göz yumma di- yebileceğimiz höş görme, hususi ahlâkta medeniliğin — yükseklik ölçüsüdür. Uluslar ve soyların ü- yeleri medenileştikçe — kendine karşı yapılan bir sürü aykırılıkla- rı hoş görmeye | başlar., Bizde bu huy eskidenberi vardı. Büyükler, küçükleri ve onların bir takım ufak tefek suçlarını hoş görürler- di. Avrupada siyasal inanışlarda ve bilgi münakaşalarında da bu hos görme harakiise yun TUMBE lüriz. Çânkü düşünceler tatbikat meydanına konmadıkça daima sayge ile karşılanmalıdır. Bu son hareket bizde her za- man yapılamıyor. Fikir münaka- şalarında ötedenberi biraz çeti- nizdir ve çok kere bu münakaşa- ları ilim alanından kâh kavga ve kâh duygu alanına sürükleriz. O 5. U P zaman rengi, naturası değişir... Anlatmak istediğimiz bu da de #ildir. Bizde hoş görme daima vardır ama bunlara - ne yazık ki - olmaması lâzım gelen yerde rast- lanıyor? vazifede. Tramvaydan atlayan adamı, teri faraftan ci den şoförü, ehksik tartan — esnahı, üstürne düşen işi yapmamış kim seyi kovalaması gerekenler bun- lara: — Adam ne olur?. muşeamurmazlarsa düzen bozu lur, ahlâk bozulur ve vazifeye karşı bağlılık duygusu sıskalaşır. Hoş görme ilim münakaşaların- da, hususi ahlâkta ve insanlık iş- lerinde medenilik ölçüsüdür. Fa- kat vazife alanında çok zararlı - dır... Biz böyle düşünüyoruz. Siz ne dersiniz? | — ittihadı. şirketihayriyetin || Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : 4.4887, 3221 | MISIR 100 | Sermayesi : | Merkezi TÜRKİYE İŞ BANKASI İTHALAT, renler, hesabımıza, TÜRKİY ANKARA — Şubesi : İSKENDERİYE İHRACAT, KOMİSYON VE EMANET İŞLERİ YAPMAKTADIR. İSKENDERİYE'de satılmak üzere emaneten mal gönde avans alabilirler. En iyi fiyatla, en az masraf ve komisyonla emin bir surett€ iş görmek istiyenlerin MISIR İŞ LİMİTED'i tercih etme- leri kendi menfaatleri icabıdır. 'Telgraf adresi MISIRİŞ — îskenderiy;“ İS linilei tarafından tesis edilmiştir. E İŞ BANKASI şubelerinden