Zıgzag Rota lle Hareket Etmek Mecburiyetindeyim Sizden Azami İki Saat Sonra Oradayım, Ben Gelmeden Bir Yere Gitmeyin lüyi teşkil eden gemiler | 'Taşoz, ve Samsun des- yerlerile amralin bulunduğu| Sön Yarhisar süvarisi Ziya, Ta - Yor süvarisi Necati, Basra süva - | si diğer Rıza kaptanları Muave- Hmilliyeye çağırdı. Onlara şu Grektifi verdi: Şimdi. gem k hareket d lu sahili ile k mdaki kısımda seyre baş ak; Basra, ka rinde ilerliyecek, Yarhisar da ka- nal hattının diğer cihetinde, Ru- eli sahili ile hat arasındaki nok- tayı tarayacak bi seki Bütün hızınız, ve a tarassud kabil dası ideceksini be siniz. Ber lelere uğrıyarak sında zikzak laşarak| hareket edeceöim aza- Mi iki saat sanra ben de oraya Btleceğim. Ben geli birbirinde vam e ler nal hat al hattı üzes rota takib edek zami dikkat, ti He Marmara a- Orada beni yalrız iske- ve gemiler ara - bir rota ile dol neden bir Tafa ayrılmıyacaksınız! Üç binbaşı bu emri not ©' Amirali selâmladılar, Muaveneti- den ayrılarak lerine döndüler. Fi kaya girdi. Amiralin ver İle yola koyuldu. Marmara adasına kadar hiç biri ize, tahteldahre dair bir emareye dilmedi. Öğleden bi sonr üç destroyer de Mar - 'a adasında bulundular. Kap « | tanlar 'da, topland da da sohbete ba: kika kadar bir evzüu zaman gi n mükemi ş yine * çin bunu bize — Rüsumat motörü. Arkasında bayrağın çerçevesinden belli.. Diğerleri de tasdik ettiler — Evet, rüsumat motörü caba bir kaçakçılık yardım istemeğe mi geliyor?. — Boşuna yoruluyordur. Ami - ralin ket'i emri var. Kendisi geh Teyince bir tarafa hareket etmi- ZY — Tahetibahir bir vak'aya ehemmiyet vermiye- ceğiz! Emir sarihi.. Motö Doğru Yarhisara albora etti. İçinden üniformalı bir muhafız memuru çıktı. Merdiven An vardiyaya sordu: — Süvari beyi görmek istiy rum. Erdek liman Oz geli başında hK telgraf var da, Nöbtçinin kı Neler yükseksesle anlattı: — Bir haber getirmiş Erdekten | efendim. Zatınızı görmek istiyor! — Bırak gelsin! inden bir | | verelim! Yazan: Rahmi Yağız Gümrük memuru © tarafa iler- ledi, Süvarilerin yanına geldi. Se- verdi. Sol elinde tuttuğu mavi, boyalı bir zarfı uzattı: — Etendim Erdekten geliyorum. Lâman reisi bey bir telgraf almış- lar, bir düşman tahlelbahri hak- kında imiş. Sür'atle buray donanma kumandanına ver-i söy . Buyurun. Kaptanlar birbirine ba - lâm mem memi Dedi, kıştılar, Ziya n zarlfı aldı, arkadaş-| m mı dersiniz? Ötekiler mukabele ettiler: — Bilmem, amirale mahsus ise açamayız! Üzerini okusana! âya Bey zarfın üzerini oku - rada bulunan — takib | komodorluğuna! al var. müfrezesi - Bi muzda amit Ona — Şimdi amiral burada yok. Ge- tiren efendi de bunun bir tahtek bolir Ihbarı olduğunu söylüyor. Mesele mühim ve müstaceldir. A-| mirali beklemeden açabi! (Devamı var) Propîganda Ve Sinir Harbi Geçti Felâket Çattı (4 üncü sahifeden devam) leki sivil halk da mü- rksız görü- he geri: harib kuvvetlerden Dü hakikaten me 1 nasıl muhatı K için bir & da bütün rler Almanyanın gösterileniştir. Sonra dak vardır. başkumanda ne gider n tay n | | | | | | ve Lehleri siniri uydurulmuş, ve dağıtılmış © dendirmek — için pilmiş, — basılmış çeşid çeşid re- simler aahede imz arb devl kucağına | uzatm ağa | ne, mev- k herbangi bir | taarruzu silâhla ve kuvvetle mü- üzere Lehistana ni taahhüd etmiş - dafaa etmel - dün edeceki lerdir. Faka't harbi derken, ni yet hakiki harb gelip çattı. Baka- - bu müthiş bedirenin sonu e | olacak? akar sular, kuş sesle ü serab gördüğü- Hü sandı, Fakat yeşillik kokusu a- lan at kiş lunü e- Fakat akşam t ide otuz kilome Yolu vardı. n yanına ancak gece | adü. Bayan Rolf ç Tak elmişti. Rolf müjdeyi ve Ertesi sabah bu geceledikleri te: «Geyik kampı» adını Yeşil vadiye gideceklerdi ra saat birde bir gün evv adığı yene i ertesi gü- bıraktılar. Hayvanlar hayli yı lmmiş, hayli yorulmuşla; Hep bir ağızdan haykudılar: — Burası cennet, — Evet amma, dal leceğiz? Rolf meraktaydı. Çün- kü asıl yeşil ve ağaçlı vadi Di uçurumun dibinde görünüyor - leriye na- — Yol bulmayı hayvanlara bi î Türkçesi: SİS yerleri de rakalım dedi, Onlar taze ot kok sunu aldılar, gidi bulurlar, ecek tesi günü Küco ile Rolf yolu | aradıl. düler, dolaştılar, her | taraf uçurumdu. Bu aşağıdaki va- di erişilmez b y van ayakla- açtığı dar bir patika buldu. r yol a kıvrıla aşağı ye kadar iniyordu. Kampa döndüler. O geceyi çok geçirdiler. Ertesi sabah yo- la çıktılar. Patikanın önünde ara- ba dundü. Frank ile Hanri derhal aşağıya inmek arzusunu gösterdiler. Ba- 'ba mâni oldu. Onların annelerinin | rünce haykırdı: | Tıb Fakültesi Kulak Ba HIKÂYE Kazançlı Bir İş ($ üncü sahifeden devam) yorum> diye söze başlayıp on bin lirayı gönderdi. Mektubun al- tına da bir hamiş ilâve etti: Fab- rikalarım.z çalışmağa başlayınca karıma bir kürk göndermenizi ri- Ca ederim.> * Dört ay sonra Bayan Bönoğluna| kül rengi nefis bir kürk geldi maş!, Hem görüyorsun y zünde herkes dolandırıcı değil - dir. Kadınlara karşı hürmet bes- lerler. İşte kürküm geldi. Bönağlu memnundu, yüzü gü- lüyordu — Ası mühim olan şey senin kürkünün gelmiş olması değil. — Ya nedir — Bizim çiftüğin işe başlamış olması, fabrikalarımızın işlemek- te olduğu... Asıl mühim olan bus Dokuz ay sonra kazancım cağız. Bönoğlu o gece rahat bir uyku uyudu ve yüzde yirmi beşten me kazar besablad: * Bönoğlu iki senedir bu kazan- cını hesablamakla vakit geçi yor, Oklanddan haber gelmiyor- on mektub yazdı, cevab alamadı Karısı ateş püskürüyc Ben sana Ruslara « Okland Amerikada — Amerikada önce söylemedin?. ayada para gön- dertmezdim. Kocasının boyun büktüğünü gö-| — Mösyö Ruzvelte şikâyet ede- | lim! | Üç ay sonra, yani iki sene so - nundan üç ay sonra Avrupa ga - | zetelerinde büyük bir dolanırıcı şebekesinin yakalandığını oku - dum. Koloradodaki kedi çiftliği hayalden ibaretti. Bayan Bönoğlu buna da şaştı: — İyi amma bana kürk yolla - | gırdığına hükmeti | veziri azama hiç renk vermedi. dılar Bönoğlu güldü: — Senin kürkün tavşandı. - Ne bi — Kürkçülere gösterdim. — On liralık bir Bir müddet yet Bön, kürkmüş düşündüler, Niha- | bu işte de yine 10 lira Bgöstererek: kazancım var!, 'Dr.Ekrem Behçet Tezel uZ. Burun Doçenli Taksim Cumhüriyet cnddesi 17 Muaywme Pazardan maada günler 3-6 | Telefon: 42406 Diş Tabibi Ratip Türk oğlu Adres: Sirkecide Viyana eteli sırası birinci kut No. 26 Muayene saali: Öğleden sonra 14-26 T yanında kalmaları şarttı. O, Kü- | yvanlar açımıştı. Rolf ile Küc rına geldiler, I: kuru idi. Bu yoldan araba ilerli- yebilirdi. Diğet yanı meyilli idi. llikte ağaçlar, çiçekler | vardı. Orman da pek sık değildi. | Rolf bu yerde kamp kurmağa kar Tar verdi. | at sonra araba ormanın bu St birakie lan & üz ağaçlıklara daldılar. Çocuklar çimenlerde oynuy Bu met kuşlar, dallardan aarkarak bu ye- yeni gelenlere hayretle bakıyor- lardı. n Gün kararıyordu. Dinlenmek | siz çağırdı | ve altın torbalarını da giderken al karattnı verdiler. Arabayı 1r - İ—SON TELGRAF— - 0091 1 Baltacı Ağasının Saraydan Gelişi Herkesi Korkutmuştu Halil Paşayı Yatağından Kaldırîiıla;r, Padişahın Kendisini istediğini Haber Verdiler Padişah vüzerasını toplamadan | bir gece evvel aabaha karşı Halil | Paşayı yatağından kaldırarak ya- nına çağırmıştı. | İkinci Mehmed, o gece de saba- ha kad de kafa yormuştu. tağı halde u ığla. *hi iradesini vezi- b ek v la b muşmak üzere çı Halil Pâ; tacı ağası herkesi korki Halil Paşayı yatağından kal diğini arzetti. n aklı büş: te kendisini idam etmek için ça- kork 'adı. Apdest muna nadide müce sundan titremeye aldı. Ve he - rat ve torbalarla inci ve altın a- larak padişahın sarayının yolunu tultu. Çoluk çocuğile helâllaşmıştı. | Veziri azam, titriyerek huzura girdi. Torbalar cevherat ve paraları bir yana koydu. İkinci M telâşın med, veziri azamının | anlamıştı, kendisine ge - ediyelerin ne demek ol- hissetmişti. Fakat; hain İ duğunu tifat etti ve güler yüzle: — Ne o lalam?. Korkmuş gö- Tüyorum seni? — Vakitsiz çağırmamın sebep- büsbütün başkadır Yastığını, yatağını, laı | yorgı | | Sörmez misin halimi?, gündi şüncelerim İstanbulun fethidir. uykum yoktur. Bütün dü- de ve ferman padiş: en, sabah — nami toplanalım olmaz mı? | öyle vakit- | K — Seni onun için lalam.. bamın yadigârısındır cevher götür.. — Aman elendimiz, lâtuf bu: , kerem eyley za — Yok, yok... Sen onları al git! | e yap | r kurmuşlardı. — | evvel l geyik r yediler. Birdenbire hepsi kulak kabart- tı. Bir gürültü, ormandan ırmağa doğru uzanıyordu. — Bir hayvan, kuru yapraklara basarak yürü - yordu. Dalların arasında üç baş altı göz göründü. Bu acxib hay- | vanlar, yalçın dağlarda — yaşıyan | garib mahlüklardı. At büyüklü - | der, Burunlarının üs - tünde büyük boynuzları vardı. A- | li İerfediler ömürlerinde hiç görmedikleri şey- leri, yanmış ateşle arabayı gö - nce duraladılar. Rolf Küconun kulağına: — Şimdi kaçacaklar diye fisık dadı.. Şöyle yaklaşıp ateş edeyim mi?, ve | arpalığı silip | turturdu. — Vıramayanız. Eğer kaçırır - Çoluk çocuğur Hâlil Paşa; korktuğuna uğra - madan Padişahın yanından uzak- Taşmıştı. Fakat; iş fena idi. Bizans elden gidiyordu. Bu güzelim Halil Paşa söpüre>ekti. Lâkin, İkinci Metimecd dan İstanbulun fethi kola; mazdı. Kendi gibi bir vez: duktan sonra; ne yapar. yapar İ- kinci Mehmedi bu işten vazgeçi - Tir, korkutur ve yine Edirnede ©- Halil Paşa; sabah namazı sıra- ahzı mevki h bir sedir üze- ve ha- | raretle: — Mille vardır... siyetleri v Bi vardır.. Allaha ve Resulüne ve badehu mdl-, et ve devletin istekleri | Dedelerimin, babamım va-! dır. Hele, dedem Yıl- | azıdın peymanı Benim de, evvelâ Cenabı ahdı | letime, dinime ve devletime karşı üzerime aldığım mes'uli; etmediği ve ismini söylemediği bir, mesele üzerinde heyecanlı ve gi- | rizgâhla söze tavsiye edilen en mi hemdi D D A e Alka ediği vüzerası kur nirli idi. rah iyordu. Pad. İkide bir dekalın ve gün klarını parmakları ara Ş sına alarak büküyor, iki sağ elini hançerinin kabzesine türerek ve BİF arklan gibi gök reyerek: bird — Hep zahs de tir. Rum milleti, lmış bir sürü şaşırmıştırği| Osmanlı Türklerinin adaleti, h 4fj yaptım. Kostantaniy eyler v dikte edeci ren tatbik mına ol hainin kellesini uç: Bımı söylememe hacet yok lara, beylere, beylerbeyleri kumandanlara Rumlihi: şasında istihdam olun usta ve amele gönd man eylemişti. kermmel mer- Soğuk ve sıcaktan mütevöl! LA ustura iyaralarında muannid ve. ka: panmayan yaralarda faidelidir. Yeni-deri m D LA L l b lll İNGİLİZ KANZÜUK ECZANESİ — Beyoğlu;İşi —— — -- sak yazık olur. Hayvanlar etrafı kokladılar ve | biraz daha yaklaştılar. -Arabayı pek merak etmişlerdi. Küco kö - peklerin ağzını havlamasınlar di- ye tutuyordu. Rober nişan alkdı, ateş etti: — Kaçırdım! dedi. Hayvanlar tıpkı at gibi, nalla uzaklaştılar. Köpekli kalarından saldırdı. Gözden kay- — Biz de gidelim mi?. | yhude olur. Islak çalalım ler geri dönsünler. Bu sırada köpekler, Kastar ile | | Pobüb şiddetli, acı acı haviryor- l lardı. Küco: — Hayvanlar yaralandı, pekler mücadığe — ediyor Haydi biz de gidelim. * -| dedi. çocuklar an- ı Raber Küco orm di l lar; geçtikleri yerlerde yapraklar conun eteği bir dikenli; kaldı. Zenci kurtulmak çırpındıkça ( nrcık saçlarına dolanış'dı Efendisi çoktan ilerlemişti. —— Hayvan yere diz çökmüş, b nuzunu germiş, müdafas vaziyeti almıştı, köpekler 9| hyarak havlıyordu. stor yAş ralandı. Rober Polbükün yaralanı masını önledi, hayvanın üsti tıldı, boynuzundan yakaladı. van s#ilkindi, Rober yere yuva: landı. Hayvan bir hamlede dağı Rober kendini bir çukuru Hayvan tepinmeğe başladı. Ayı larının altında insan vücudü meyince şaşaladı. Pollük aradı bir sıçrıyarak hayvanı baldırla rından ısıryordu. Fakat yerde yar ralı yatas Kastorun hali kuvve « tini kırıyordu. (Devamı v