R3ğiasE A z "i SütüanrinEATİ İGünün Meselesi: Avrupa Yolu Eminö- hnünden Başlıyacak İmar Plânında Yolun Güzer- gâhı Tesbit Edildi Şebir imar plünına göre İs - başlıyan Avrupa yo- ha Eminönünde hemen Köprü- aşından hareket edecektir. Bu Yal şimdilik gümrük binalarını ea sonra Sarayburnunu 'ak ve Yenikapıdan iti - haren tronyolumun üst tarafına Etçecektir. Yol, Mevlânekapı - Gan surları geçecektir. Plüna nazaran yolun Saray - burmundaki dönemccinden iti- Baren Sultanahmedde Çatladı- kapıya kadar çekilecek hattı üm alt tarafında kalan KA a l eee Hastahane İçin 2,5 Milyon Lira Harcanacak Şimdilik 600 Yataklı Olacak Bu geneki vilâyet ve belediye üiğtlerine konuları thsisatla Şiş- fişasına karar verilen hasta- Olinş için hazırlanacak plâna esas tk üzere mimar Valter tara- fdan Sıhhat Vekâletine verilen İzhet muvafık görülmüştür. Has- Tanenin ilk yapılacak khsmı 600 ::'"Uı ve 6 katlı olgcaktır. Her İ bir emraz şubesine tahsis e- kuççltir. Hastanenin — üzerinde Tulacağı saha 33 kilometro mu- aabbamır, Hastanenin ön cephesi .“'h Yan cephesi 150 metro geniş- hastane bir milyon d Pin liraya malolacaktır. İleri- | hastanenin yan taraflarına pav- lâr yaptırılmak suretile yatak | ı"!d! 1000 e çıkarılacaktır. Bu 00 yataklı hastane — ancak 2,5 BUyOn iraya / malolabilecektir. bin yataklı hastaneden 100 ya- :Ul Bir pavyon veremli hasta - A tahsis edilecektir. eli On Cildlik Yeni Bir Tarih Yazdırılıyor Bu İşe Hikmet Bayur Memur Edildi u:“küneı 1878 Berlin muahede- '€n devrimize kadar devam et- ::;lhue bir tarih külliyatı vü- ON Zetirmeğe karar vermiştir. H Sildden Hbaret olacak olan bu Tih külliyatının hazırlanmasına &i masrif vekili Hikmet Bayur Temur edilmiştir. ç eki maarif vekilinin vücüde ge- &i Üi bu tarihi serinin birinci Berlin muabedesinden ev - :'1 Osmanlı — imparstorluğile, kla alâkadar Avrupa devletle- iSin bu imparatorluk üzerinde edikleri nüfuz ile —Bir gün tesadüfen acahb bi 'k—nkümhw Zitmiştim. Dağ etek - Ü KEDYET yer köyler serpilmiş. Ü Öylüler kral diye, hükümet gey bilmiyorlardı. Sade- krh' Mühitlerde nesilden nesle €den an'anevi bir kanun a ü sürer, kanunun hüküml, göre ik edilen cezalar inanılmıya - ina ytcede zalimanedir. Meselâ | '& halinde yakalanan bir kadın tdilir ve hırsızların gözleri Satbi | etmektedirler. Gelen otabüs, Bo - | Bazda bekliyen halkın ancak an- | tiva edecektir. AYatı tanzim etmek ( inete U lanzim etmek için, Bulupa ” SiAdetii — müdahalelerde tunduğ 'Bünü da biliyorum. Fa - | saha, deniz sahilinden geçecek olan Avrupa yoluna kadar de- vam olmek üzere arkeolojik parka tahsis edilecektir. Bu sa- ha dahilinde yeni inşaata mü- saade edilmiyecektir. İmar plâ- nanin tatbiki işinin — teahhuru dolayısile burada şimdilik im. şaata müsaade edilse bile bilâ- hare bu inşaat i lük edile- rek yıktırılacaktır. Ancak plâ- nin tatbiki sıralarında sahanın alt tarafında deniz sahili bo - yunca büyük ve modern gazi- molar, bahçeler yapılacaktır. Taksim Yenimahnlle Otobüsleri Halkın Şikâyetleri Dinleniyor Taksim ile Yenimahalle ara - sınde işliyen otabüslerin vakit v. kit şikâyetlere yol açrı diye tarafından ehemi zarı dikkale alınmış ve tetkika! başlanmıştır. Yaz münasebetile bilhassa cu- martesi ve pazar günleri bu hatta işliyen otobüsler çok kalabalık ol- makta, pazar akşamları Boğaziçin- den Köprüye dönüş, otobüs sefer- lerindeki intizamsızlık yüzünden halka pek müşkül olmaktadır. Bu hatta işliyen otobüs adedi - nin arttırılmasına rağğmen halkın İstanbula avdetle müşkülâta uğ- yaması sırf intizamsızlıktan ileri geldiği üzerinde ehemmiyetle du- Tulmuştur. Akşam üzerleri dolu olarak 'Taksime giden otobüsler, Boğaz- da nakil vasstası bekliyen " halkı almak üzere derhal hareket elme mekte, Tüksimde de otobüsü dol- | durmak özere yolcu beklemekte dir. Halbuki yazın pazar akşam- ları Taksimden Boğaziçine yolcu olmadığından bu otobüsler saat lerce bekleyip ümidlerini kes ten sonra Yenimahalleye hareket da birini ve bu otobüs Taksime gidinciye kadar Taksimde bekli - yenler Yenimahalleye hareket et- memektedirler, Belediye bu içi sureti kat' tanzim edecektir. Pazar akşan 'Taksime yolcu getiren otobüsler durmadan tekrar Yenimahalleye hareket edeceklerdir. | Osmanlı devletinin bu nüfuzdan kurtulmak için uğraşmalarını ih- Eserin bunden sonraki cildleri de harbi umumiye kadar, ve har- bi umumiden sonra olmak üzere kısımlara ayrılacaktır. Hikmet Bayurun yazacağı bu tarih serisi memleketimizde tah- Tili metodla yazılmış ilk. eser ola- kat ne gezer? Bu köylüler yaşa - dıkları bayata ve kendi tâbi olduk- ları nizamlara alışmışlardır. Eğer gi- | ne har bütün köylüler bu memu- yemini billâh ile şehadet ederler. Bu eskiden jetlerde mumun büyük bir . Tabii bizim bildiği - mevzuu bahs- run intihar ettiğin | fikir söyledi. Biz de, alâkadarla - & koyun — yağından yapılmış mumlar lardi k- | naz ve bu eli | arak bağla- Ba m unuz değil | ut bu mumuü bir avuç bü- sına dikinz ve mumdan şerid gibi b öbür ere bir Bu barutun 300 Milyon Liralık Banka Ziraat Bankası ile alâkadar bir zat, bize, memleket için hayırlı bir rın dikkatine koyuyo İddin şudur: at Bankasının İ müstahsil k € yardım etmektir. Ar yardıma müuhtaç olar- el uzatılmalıdır. Bankanın bugünkü sermayesi | 30-84 milyon arasındadır. Bu pa- ramın 15 mil, çiftçiye dağıtılmış vaziyettedir ki, hâlen Bankanın elinde değildir. Bu para 15 sene vâdeli taksite bağlanmıştır. Geri kalan para da 15 milyon 'a kadar ki, Banka, bugün, ası! bu sermaye ile iş görür. Zirsat Bankası, bütün memle- ketteki ihtiyacı karşıl vek i- çin hakiki sermayesinin 300 mib yona çıkarılması lâzımdır. BURHAN CEVAD TRRADTLERRE Meslek Seçmek İstiyen Gençlere (Çocuk babaları ve velileri ile kendilerine bir meslek intihab etmek istiyen genç- lere bir kolaylık olmak ü- zere şehrimizdeki mekteb - lerin kayıd ve kabul şart- larını sıra ile derce deyam ediyoruz.) Darüşşafaka İstarbukla, Fatih ile Çarşamba arasında bulunan Darüşşafaka li- sesi, her sene 15 temmuzda kayıd e kabul muamelesine başlar, bu muamele 15 ağustosa kadar de - vam eder. Tedrisata — başlaması, resmi maarif mekteblerile bera - berdir. Darüşçafaka üç kısımdan iba - rettir. İlk, orta ve lise kısmı. yalnız dördüncü ve beşinci s: lardan ibaretiri. Bu kısmı biti - renler, otomatikman mektebin or- 'ta kısmına geçerler- Orta kasim üç sınıftır. Bu kısmı bitirenler de lise kamının birinci sınıfına geçerler. Darüşşafakanın muadeleti Ma- arif Vekâletince tasdik edilmiştir. Bu mektebden mezun resmi mekteb mezunları göbi'm ameleye tâbi tutulurlar. Burada tahsil meccanidir. Mekebin nehari kıamı yoktur. Yalnız leylidir. Bunun için bu mektebe girmek | için bazı hususi şartları haiz ol- mak lâzımdır. Talimatnamesine göre: İlk mekteblerin üçüncü sın- | fından dördüncü sımıfa geçen &- nadan, babadan ve yahud yalnız babadan mahrum muavenete muh- taç çocuklar bu mektebe müsaba- ka imtihanı ile kabul edilirler, Bu vasfı halz olanlar, bumu nüfus kâ- Hıtlarındaki kayıdla tevsik etme- Hidirler. Bundan başka yaşlarının ondan aşağı ve on dörtten yukarı olma- ması, nüfus hüviyet cüzdanı, mek- teb karnesi, çiçek aşısı kâğıdı, sıh- hat reporu ve bir vesika Sotoğrafı götürmeleri şarttır. — Bu şartları haiz olarıların tâbi olacakları mü- sabaka âmtâhanı, ilk mektebin ü- çüncü sınıfı seviyesinde türkçe, mühim üye, ÖLÜM ÇENBERİ ZABITA ROMANI rin içine soksunlar. Yahut saçları ustura ile tıraş edilmşi bir ada - min başına mum dikildiğini ve ya kıldığını tasavvur ediniz. Sarı Ya- nis bu müm en hunun çe - şidlerini bilir - © kad dar zalim bir adam'may- | Centam acı acı güldü. 'n hem de ç id: | Sipahi ismin | mütecesirim. OLİS ve MAHKEMELER l Buradan Sıvışalım / Helâl Para Yine *** |Sahibinin Cebine Girdi! Pazar günü Floryada, Mahmud de bir kaymakam mü- nin elbisesini ve 170 lirasını çalan ve biraz sonra yakayı ele veren sabıkalılardan Seyfeddinin duruşmasına dün Sultanahmed ü- çüncü sulh cezada başlandı Dayacı hâdiseyi şöyle anlattı: - Dün sabahleyin, kıziım - ve damadımla beraber, eğlenmek maksadile Floryaya gittim. Orada küçük plâjın yanında denize gir- mek istedim.. Kızıma ve damadı- mi — Ben denize gireceğim. Elbise ve çamaşırlarıma bakın. Kimse çalmasın! diye tenbih ettim. dençler: - Peki babacığım! dediler. Bi hera dolaşırız, hem de elbises zetleriz. Biraz sonra denizden çıktığım zaman, bıraktığım yerde elbisemi göremedim. Çocuklar birkaç yüz metre ileride bulunuyordu. Çalınan elbisemin ceketi cebin- de 180 lira param vandı. Fakat ben paranın gittiğine yanmıyordum. Don gömlek katında nasil eve gi- deceğimi düşünüyordum. Kızım ve damadım geldi. Üçü- müz de şurada, burada elbisemi aramağa başladık Nihayet İsmet- paşa okulu kampında elbisemi ba- na verdiler, Bu suçlu müdürün yanında idi. Müdür onu göstere- rek — Yarım saat evvel bu adamla bir arkadaşı buradan geçiyorlardı. Onların kılığından, tavır ve hare- ketlerinden şüphelendim, kendi- lerini çevirdim, Seyfiyi istiovab ederken dğer arkadaşı kaçtı, onu tutamadık. Seyfi: — Arkadaşım Memduh ile de- niz kenarında dolaşıyorduk. — Bir aralık Memdub denize girdi. Elbi- selerini bana teslim etti. Aradan henüz en dakika geçmeden sır - tında bir ceket ve elinde de bir pantolon olduğu halde tekrar gel- di. Ceketi bana verdi ve — Hemen buradan sıvışalım, tekak | dedi. Kalktım, arkadaşımla beraber oradan uzaklaştık. Seyfi mahkemede ayni ifadeyi verdi ve elbiseyi iki sene evvel ha- pishanede tamdığı Memduh is - mindeki arkadaşının çaldığını id- dia etüi. Mehkeme Seyfiyi suçlu buldu. Onu dört ay hâpis cezasına mah- kümn etti; fakat ayni suçtan mü- tesddid sabıkaları olduğu için bu cezayı bir ay arttırdı ve 3005 sayı- h cürmümeşhud kanuna tevfikan tevkifine karar verdi. kırsat, imlâ ve hesabdandır. Da- rüşşafakayı ikmal edip olgunluk kmtihanını da verenler Üniversi- te faküllelerine ve diğer yüksek “Mektubunuzu aldım. Sorduğu- nuz suale cevab olarak size söy yebilirim ki, ben kızımın Londra- | da olduğunu zannediyorum. Ban- gerimden öğrendiğime göre, kı- zim bu bankaya giderek benim şahsi hes: para almış sal miktard Fakat bu yetten son derece | Me: usunda leyi tenvir et mek h bana mdan mühim | | Muhabbet Tellâlı! %FelımiAeabsıŞuayibdeııw Rüşvet Aldımı? | İstanbul Ağırceza mahke dün öğleden sonra, geçen sene, Kasımpaşa merkezinde poliz me- muru iken, Şuayb isminde biri - | sinden beş lira rüşvet almakan suçlu, Fehminin duruşmasına de- vam etti. | d nun Fehmi mahkemede ken- disine isnad edilen suçu inkâr et- ti ve şunları söyledi: — Bundan bir, bir buçuk sene evvel, Muzaffer isminde bir kızla tanıştım. Ve kısa bir müddet son- Ta da onunla nişanlandım. Bir gün, arkadaşlarımdan birile Muzaffer hakkında konuşuyor - duk. Arkadaşıma uzun uzun Mü- zafferden bahsederek, onunla ev- leneceğimi söyledim, — Hayır, Fohmi, dedi. Ben bu izdivaca taraftar değilim. Murzaf- 'Teri yakından tanırım. Sen namus- du bir çocuksun, onu sana Jâyık gözmem. Muzafferle evlenmeme- ni tavsiye ederim!. Muzafferi çok seviyordum. Ar- kadaşımın sözüne inanmadım, i- nansmadım. Bir pazar Florya plâjına gitmiş- tim, Orada Muzafferi gördüm. Ya- mında iki erkek vardı. Bunlardan birisi Yakub isminde bir komis - yoncu idi. Diğerini tanımıyordum. Bir aralık plâja gelen fotoğraf- çıya bir resim çektirdiler.. Fotoğ- rafçı resmi çekip kendilerine ver dikten sanra, resimciye sakul - dum. Muzaffer ve arkadaşlarının birlikte çektindikleri fotoğraflar- dan bir tane de bana vermesini söyledim. Fakat resimci bu dile- ğimi yerine getirmedi. Ertesi günü Yakubu daireye ça- iarttım. Plâjda yanlarında bulu - nan gencin Xöm olduğunu sordum. Yakub: — Şuayib, dedi, Muzatferin sev- gilisi, Çektirdikleri resmi gürmek iste dim. Resim cebinde imiş, çıkardı, Bgösterdi.. — Bu resmi bana ver, Şuaybin karısına göstereceğim, dedim. Yakub resmi elimden çekti: — Olmaz, dedi. Ben bir mu - hahbet tellâliyam. Onların arası- ni bulunciya kadar akda karayı seçtim. Gençleri birbirinden so- gutmak istemem. Nihayet resmi, kimseye göster- | miyeceğime Göz vererek, ondan | almağa muvaffak oldum. Bir hafta on gün sonra da Şu- avkbla görüştüm. Kendisine: — Müzafler isminde bir » münasebette bulunduğunu h: aldım. Sen çoluklu çocuklu — bir adamsın! Bu hareket sana yakış- maz. Eğer bu kızdan alâkanı kes- mezsen, keyfiyeti karına söyle - rim, dedim. Şuayib: — Aman karıma söyleme... Bir | — Mektubun altında Bartolomef- | in imzası Meredit hayıflardı: — Ah, bu sabah bankaya uğ - ramak aklımdan geçseydi, her - Bu | yüzünden mevkümi kaybei tü halde onu göründün ee - len korkuyorum. m hayretle yüzüne baktı: mi söylüyorsunuz? 1 biraz mübalâğa edi - bizim şube müdü- imden herhalde mem- | rünün m | mun olmadiğını biliyorum. İhti - HON TELGE, Tanzimat | yıldönümü Hazırlığı Bir Kısım Profesörler Şehrimize geldiler Tanzimatın yüzüncü senei dev- riyesi münasebetile hazırlanacak büyük eser etrafında — tetkikatla bulunmak ve kendilerine verilmiş mevzular için malzeme hazırla - mmak üzere Ankara tarih. coğrafya ve dil fakültesile hukuk fakültesi döçentlerinden üç kişi şehrimize gelmiştir. Bu arada Üniversite Rektörü Cemil Bilsel, Kırım harbini mü- teakib Pariste aktedilen 1856 mu- ahedesini, felaefe şubesi profesör- lerinden Hilmi Ziya, Tanzimatın ilân edildiği 1830 tarihinden Türk inkılâbına kadar Osmanlı heyeti içtimaiyesinde ve Türkiye Cum - huriyetinde tefekkür hayatımı, iktısad * fakültesi doçentlerinde: ziyaeddin Fahri, Tanzimat cen yetini, edebiyat faküllesi doçent- lerinden Enver Ziya Tanzimata kadar Osmanlı hareketleri ve bu hareketlerin Tanzimattan sanraki cemiyet üzerine tesirlerini, ayni fakülte doçentlerinden Covad Tan- zimata tekaddüm eden devir ile Tanzimattan sonra — zamanımıza kadar 'Türk kıyafetlerinin geçir - diği istihaleler ve elbisenin tekü- mülünü, fen fakültesi doçentle - rinden Subhi Tanzimâttan sonra Türkiyede kimya hareketlerini, düçeni Fahir fizik hareketlerini, profesör Kerim matematik hare- ketlerini, doçent Bayan Nüzhet 'Tanzimattan sonra Türkiyede ast- rTonomi ve meteoroloji mevzula - Tn tetkik edeceklerdir. Bunlardan başka Üniversite - debiyat şubesi profesör ve doçent- leri de Tanzimattan bugüne ka- darki edebi hareketleri yazacak- landır. Salğhiyettar doçentlerden bir kemı tetkikat için Paris ve Ber- line gönderilmişlerdir. Bu etüdleri ihtiva edecek eser teşrinievvelin yirmisine kadar ik- mal edilmiş olacaktır. ——— —— - daha Muzafferle görüşmiyeceğim. Söz veriyorum, dedi. Hâdise günü karakolda nöbetçi idim. Şuayib geldi. Onunla şura- dan buradan konuşuyorduk. Bir cebinden tabakasını çıkardı, bana sigara ikram — etti. sigarayı alırken: — Girin! diye bağırdı. Odaya nahiye müdür, polis ko- miseri ve polisler gindiler ve bu tırada Şuayibin yere attığı beş liralığı alarak zabit varakası tan- zim ettiler, Hâdise böyle oldu. Ben mevzuu bahis resmi, Şuayiba venmek için ondan rüşvet iste - medim ve almadım. Dinlenen şahidler Fehmi aley - hinde söz söylediler. Gelmiyen diğer şahkdilerin de dinlenmeleri için muhakeme başka güne kaldı. setim dahilinde olmiyan bu işe karışmakta — istical gösterdiğime hata ettiğimi anlıyorum. Fakat şu mum hikâyesi hakkındaki tahmin- lerinizi bana söylemediniz. — Hiçbir-tal Arnavutlukta bir ifadesidir, Meredit bu kadar izahattan baş- ka birşey öğrenemedi. Bu cinayetin sırrımı öğrermek Merediti doğrudan doğruya âlâ - maktu- alınan bir tabaka- edil: nim yok, Mum ir cinayetin tipik kadar etmemekle beraber lün kas: Ledi Bartolemefe iade olması, bu meseleye karşı sını son dereçce arttırmıştı. Sarı evrakı ınd Yanisli ara bulunan mektublar, maktuün Le di Bartolanı roller BSarı Yanı maklı nezdinde —mühim oynadığını — gösteriyordu. ad3 bir şantajeı olma: beraber, Nazırın karısına Plâjlar Kontrolsuz Bırakılmamalıdır. Pozar günü Boğazda, Küçüksu plâjında bir vatandeş daha boğul- | du. Bu feci hâüdiseye şahid olan | bir gazeteci urkadaşın anlı Arkadaşımın — ifadesin plâjda vaziyet şöyledir 1— Boğulma hidisesi saat 17,80 raddelerinde olmuştur. 2— Plâjda en kalabalık gün o lan pazar günü tahlisiye vesaliti noksan idi- 3— Plâjda doktor ve tıbbi male zeme yoktu. Nihayet zabıta ha « rieden doktor davet etmeğe mee- bur kalmış, bu doktor da saat 20 raddelerinde gelebilmiştir. 4— Pliâjı, derin kasımdan ayıran — hududdan dışarıya müsa Şüphe yok ki, bu vi de boğulan vatandaşın hayatı kuze tarılamazdı ve nitekim de öyle Ola muştur, ğ Demek ki, belediyenin, piâijlar — üzerirkleki kontrolü kâfi değildim. Her plâj sahibi, bilhassa pazar günleri, bir doktor bulundurmas ğa mecbur edilmelidir. Hele, tab- lisiye vesattinin noksanlığına kare | g, hayretten, söyliyecek söz büs lamıyoruz. | Bu arada, boğulan — vatandaşı kurtarmak için, Neşet ismindeki komiser muavininin ebbise ile 8ije ya atılacak kadar fedakârlık gös- | terdiğini takdirle kaydetmeyi bir borç bilirim. ğ REŞAD FEYZİ | Birimizin Derdi Hepimizin Derdi Buzlu Sular Bir okuyucumuz yazıyor: «İstanbulda en pahalı satı- | aln şey, süs namı allım » daki «su» dur- Kalın dipli ka- ba cam bardaklarla bir ku - yuşa sunulan bu iyyen siyi» değildir. Ekserisi çeşme ve hattâ sarmıç suyu - dur, Eskiden aşlama tabirile karlık suları satılırdı. Elek - trikil buz dolahları çıkımca, bu aşlamalar güya asrileşti. Fazla soğuyan suyun, bariz bir tadı kalmadığı için çeşme ve sarnıç suları daha kolay - hıkla - şap, şeftali çekirdeği | gibi tedbirler - alınmadan - yutturulabiliyor. 4 Fakat bazı öyle insafsız su- | gular var ki, elektrikli buz dolabının soğutma kuvvetine güvenerek kuyu suyunu, bar- | dağını bir kuruşa veriyorlar, | Buz gibi soğumuş — olmasına, diş dondurmasına — rağmen, | kuyu suyunun acılığı hisse - | aid olan bu tabakayı ne diye hafaza ediyordu? Meredit o hafta bir hayli ©. En küçük delillerden ist ederek, neticeye varmağa Çi yordu. Bir gün Centamdan — bil mektüb aklı, Muharrir bu mel tubunda Amerikaya gitmek ni « yetinde olduğunu - bildiriyo Nevyorkta çıkan bir meemi sahibi ikendisine iyi bir teklifte bulunmuştu. Yeni vazifesine he men başlamak için istical göl riyordu. ğ Mereditin işleri yolunda gidi « yeordu. Kendi kendine bir hareket plâm tertib etmişti. Tlk iş olarak gidip Adliye Nazırını görmek tiyordu. Gitti, gö tılı bir tavırla: Nazır biraz & (Devamı