Yarısı Deniz Kızı, Yarısı Balık Nerede? Yüksek Kaldırımda Seyrettiğim bu Sahne Hâlâ Gözümün Önündedir Üksekkal - dırımın ken dine mah « Tüs bir. güzelliği Yardır. İstanbu - iyetle - de ü biri Yüksekkaldırım - ir. Ben Yüksek » ldırımı, ilk de- » çocukluğum - GA bundan sene - Tetce evvel, bir ö — İe üzeri, heycon- — aai tırmanmıştım. ibamla beraber arüköyde, bir lo- Antada — yemek —l’mı.—ııık. Şimdi, o okanta hangisi « T- hatırlıyamı « in. Çok ufak- Yemekten TOtra, Yüksekkal- TIMı acele ace - Şıkmak, — beni ha 0 yaşta yore aöt Onun içine T ki, bu dik yo- #ün başında sı- Talunan merdi - Yenler. — gözümde büyüdü. b_i"'" Yâya çıkamam. Adeta ne - Ymkı'kınıcık Bgibi olur. üs, ;'m kkaldırımı İlk ziyaretim- biz k Fada, yarısı balık, yarısı de-| izi olan acayib bir mahlük | *Yyretmeğe gi Günlerce, mahallelerde, elleri ım'll!ıuı çığırtganlar — dolaşmış, Stanbul halkım, bu acayib Ve can-| Mahlüku görmeğe davet etmişti.| hallemizde birçok — çocuklar, Eldib körmüşlerdi. Çocukluk bu. Börmek istemez miyim?. Gi ğ:;;we bunün için ağlamıştım. — Oğlum, yalan, böyle şey ol - diye beni ikna etmoğe çalışı- p. Kim dinler?. Bimızın -önünden — geçen eli Taklı çığırtganlar: İtaç, Yarısı balık, yarısı deniz kızı. Bülü, tanlı, hem konuşuyor, hem bir ,’_':’:u Hem süt içiyor.. Böyle Stlen bu kaçırmayınız. Afrikadan Yü hay Diye Nutuklar irad ediyorlardı. *Yse, babamı kandirabilmiş - ı_"ı:'ık—ınıd.ım tırmanmağa! Yarışıık-. Epeyce, çıktık. Galiba Suğı y Kadar. gelmiştik. - Orada, önü larafta büyükçe bir dükkânı Tüğa Töhşer gibi katabalıktı. Bu- n gL Pir adam, yüksek bir ma: Tiyoz, Gtüne çıkmış boyuna bağı- Yanı, trideki eyarısı deniz kızı * olan acayib mah - nn kapısı penceresi yok- k, 'diyah veya — kurşuni Olduğunu hatırladığım bir b örtülmüştü.. İçeri giren- Tiyori e dehin bir kenarını kaldı - Tb yi biraz da eğiliyorlar, ga- Yörlayaı ükun yanına vâsıl olu - Bi u.f“ 'de ayni yoldan içeri girmiş-İ Bazip, piy alan söyliyeyim, içimde ayıı e korku vardı. Küçük Yükü Şölemde bu yarımı — İnsan, e balık olan mahlüku canlan-ı Ring GA Çalışıyordum. Babamın sıkı tutmuştum. b “'înm Altından içeri girince, _'::"kk-rıe bölünmüş, dara - Bürağ Hre gibi bir yere geliniyor. Biş , * bilet alınıyor. Sonra, yine . Biş Perdenin ucu kaldırı - h“"ınq İr aralıktan asıl mahlükun| Büragı BU geniş yere geliniyor.. at geç C£ bir oda., Kenarları tü Biri Üa ' Pürçalarile örtülmüş, bir- Adeta p 0e konmuş sandıklardan taht yapılmış.. Üstünde Yüksekkaldırımın Karaköyden görünüşü | bir kız yatak gibi bir şeyin üstün- 9 ür, Yükseki | de yatıyor. Siyah saçlı, kara gözlü Bün bugü: -| de yatıyor. Siyi çli, ka MÜL AA genç bir kız.. Yüzünde birkaç si- | yah ve tüylü ben var.. Belinden | Kasa Hı .Yakayn ele veren şebeke; | | Ayaklarının bu - lunması lâzım gelen yerde kuy « Tuğu var. Palamut balığının küy- ruğuna benzivor. Fakat daha bü- | yükçe.. Bacakları yok.. Belinden aşağısı, sarki balığın kuyruk tara- fi gibi. Bu, yarı deniz kızı, yarı balığa | dakikalarca hayretle — baktığımı | hatırlıyorum., Vücudünün üst ta- rafı renkli bir takım ipekli parça- larile örtülmüş.. Kız hiç kımılda- miyor bile. Yalnız gülümsüyor., Kendisini seyredenlere garib ga- rib bakıyor. Seyirciler de hep benim gibi ço- tuklar.. Yahud da, üstleri başları tuhaf, ağzı açık hayran hayran dalmış, bir takım insanlar.. Kızın oturduğu bü yüksek tahtın (!) ağzından tükrükler saça saça an- latıyor: — Afrikanın en korkunç deniz- lerinden yakalanıp - getirilen bu | zavallı deniz kızı.. görülmeğe, sey- redilmeğe değer bir mahlüktur. Viyanalı bir profesör deniz kızı- 'a üç ayda 7 lisan öğretmiştir. (Devamı 7 inci sahifede) ; TRENDE: | ay ve bayan Nuri, Pendiğe gitmek, — kainpederlerinin köşkünde birkaç gece kalmiya ka- rar verirler, Hlaydarpaşaya geçer, trene binerler, Tren hareket ettikten sonra bay, sorar: — Nasıl, rahat mısın?... — Evet... — Hava cereyanından mütees- | sir olmuyor musun?,.. — Hayırt... — Döşeme yumuşak mı?.. , — Evet, fakat bunları niçin so- | ruyorsun?... — Yerlerimizi teğiştirmek için.. — Sebeb?... — Burası pek katı da... MÜBALAĞA REKORU: —— —00 — Ne diyorsun sen?... Mücs - sesemizin ehemmiyeti hakkında | ir fikir vermek için sana birşey söyliyeceğim: Yalnız bir sene zar-| fında gönderdiğimiz mektublar için 1,000 lra mürekkeb parası veriyor. — L00 lira mı?... Git işine sen| de! Para mı bu?... Bizim, yazdı- ğımız mektublardaki (i) Karfleri-| nin üzerine nokta koymamak su- retile 2,000 lira tasarruf ediyoruz.. NİŞANLILAR ARASINDA: Viktorin — Evet, Jol sizi pek | Gönünde ayakda duran bir adam da,| çok seviyorum. Çünkü çok güzel- | siniz. Jol — Ah! Viktorin!... Viktorin — En çok - sevdiğim nereniz biliyor musunuz?.. Jol — Hayır?, Viktorin — Dişleriniz... Jol — (Takma dişlerini çıkarır) | mademki o kadar seviyorsunuz, müssadenizle size hediye edeyim, Tavanları Delen, Kasaları Kıran Bir Hırsız Çetesi Tutuldu Bunlardan Üçü İtalyan, Biri İspanyol, Biri de Fransızdır rek. İçinde 1,600,000 franktan faz'ai iyanadaki beynelmilel büro| tarafından Paris zabıtasına ( eşkâli bildirilen unazşist ve tehlikeli hırsızlardan beşi yaka - lanmiştir. Bunların üçü - İtalyan, biri İspanyol, biri de Fransızdır. Geçen ay sonlarında, Paris za- | bıtası, Piyer Balgeroni ve Vitorio! Jezo adlı iki İtalyan hırsızı, Sont | Önöre sokağında 156 numarada iş üzerinde tevkif etmişti. Zabıta, bunların bir çeteye men- sub olduklarını anlamış, diğerle- rini de aramıya başlamış ve bil- hassa beş kişiden — şüphelenerek kendilerini belli etmiyerek koyulmuştu. Bunlar, son zamanlarda 116 nu-| matalı posta şübesi civarında do- laşıyorlardı Geçen çarşamba- ge- gesi, şubenin biraz ilerisinde bir kamyon durduğunu görmüşler ve kamyonu 'karakolâ — götürmüşler. İçerisinde, şişelerle gaz, maymun-| cuk, çengel, kalın ipler, pencere- lere yapıştırmak için siyah kâğıd, bekçi köpekleri — öldürmek için istriknin, ve şık eldivenler bulun-| muştur. Kamyonun sahibi derhal | tevkif olunmuştur. Ertesi sabah, Gete — tiyatrosu bekçileri, Popen sokağına bakan kapının kilidini kırık bulmuşlar, Sonra, Sen Marten sokağında bü- yük bir tcarethanenin hademe - leri de döşeme tahti dırıldığını ve alt katta besine inmek için bir delik açıl - dığını görmüşler, polise haber vers mişler. Yapılan tahkikatta hırsızların, ticarethaneye — girdikleri —tavsm deldikleri ve posta şubesine ine - para bulunan kasayı kırmak için münasib vükit bekledikler! anla- şılmıştır. Katayonun ele geçmesi bu teşebbüslerinin akim kalmasi- sebeb olmuştur. Zabıta, İki gün süren araştırma neticesinde hırsızları birden ya - kalamıştır. Bunların üçü İtalyan, biri İspanyol birl de Pransızdır. (Devamı 7 tnoi sahifede * Hastalıklara Karşı Aşağıda—l(iğğkâri Dafa Yaparsanız Muhtemel! Tehlike!eri Yaşlılığın Getireceği Günde Otuzar Önlemis Olursunuz mutlaka mütehasyıs bir doktora müracaal ctmek Tâzımdır. Fakat, şanu iyi bilmeli ki bazı sıhhi va- sıtalar ihmal edilmezse bunların önünü almak ve aş ilerledikçe nezfi dimaği, başa kan bücum ) Y etmesi, ateh getirme ihtimalleri de çoğalır. ı ur. Bunlar cidden tehlaikelidir. Ve tedavisi için İ zuhuruna mâni olmak kabildir. Fransanın meşhur Bunun önünü almak için aşa- Bidaki tavsiyelere riayet şarttır: 1 — Ağız, mümkün olduğu ka- dar çok açılır ve kapanır, Sanki | esniyormuş gibi. 7-8 den başlayı- nız, günde 30 a' kadar çıkınız. Bir mum veya lâmbayı son- rsızları n dük çalan birisi gibi yanaklarını- zı şişiriniz. Birden başlayınız, 30 a kadar çıkınız. 3— Ağız çokça açılır. Du, mum- kün olduğu kadar dışarı çekilir. Birden başlayınız, ve ön iki gün içinde 30 a kadar çıkınız. Yani k ktorlarından Gaston Dür- vil, bunun için çok kolay bir metod tavsi, Çene ve boyun jimnastiği... tor birşey de değil. Her- halde kırkını aşanların bu jimnastiğe riayet etme- leri kendi menfaatleri iktizasındandır. Niçin mi?, Aşağıki satırları dikkatle okuyunuz, anlarsınız. ediyor! günlerde bir, iki, üç, son günlerde ardarda 30 defa.. 4— lk evvel başınızı asker gibi dik tutunuz. Sonra Öne doğru, çe- neniz göğsünüze dokunacak dere- ce, eğiniz. Bu da, diğerleri gibi günde 1 den 30 & kadar. S— Baş 1 inci vaziyet te bulu - nacak. Yani dik. Sonra, çene omuz-| lara değecek kadar sağa ve sola gevireceksiniz. Bu hareketi de ev- velkiler gibi 1 den 30 a kadar çı- karacaksınız, Kan Tahlili İngiltere'de Mecburi Oluyor eçenlerde İngilterede zon- G gin bir lordun oğlu ile bir kız arasında geçen macera malikemeye düşmüş, kız kenaısi- nin dünyaya getirdiği çocuğun bu zengin delikanlıdan olduğunu id: dia etmişti. Bunun üzerine mah - keme kararile kan muayenosl ya- pılmış, çocuktan ve onün babasi olduğu iddia edilen genç adam - dan alınan kan muayene edilerek kızın iddiası doğru olmadığı neti- çesine varılmıştı. Londranın ki- bar âlemini çok meşgul eden bu maceraya benzer daha bir hayli vak'alar olmaktadır. İngiliz ga - zetelerinde okunduğuna göre bu Bibi vak'alarda, davalarda kan müuayenesinin mecburi olmasına dair bir kanun yapılmaktadır. Bu kanun için hazırlanan lâyiha Lord-) lar kamarasına verilmişlir. Bun - î! i l da şayanı dikkat olarak şöyle de- nilmektedir: Kırk sene evvel insan kanının birkaç türlü olduğuna dair kim- senin aklına birşey gelmezdi. Fa- kat 0 zamandanberi tecrübe gös- terdi ki insan kanı on ilt grupa ayrılabilmektedir, Kan muaye - nesi bir çocuğun babası olduğu idda edilen bir adamın hakikatte onun babası olmadığını göstere- bilmektedir. Yalnız şu var ki kan muayenesi bir adamın mutlaka bir çocuğun babası olduğunu is- bat etmez Fakat bir çocuğun ba- bası olduğu iddia edilen bir ada- min onun babası olmadığını gös- terebilir, Bu nokta ayrıca tasrih edilmektedir. Kan muayenesi en ziyade Almanyada müracast edi- len bir teçrübedir. Sonra İskan » dinavya memleketlerinde buna müracaat edilmektedir. Şimdiye kadar birtçok müsum adamlar bu yolda bir takım iddi. lar yüzünden çok zarar görmüş « lerdir. Bilhassa 934 şenesinde böy- le bir dava olmuş, genç bir adam bu yolda isnadlarla mahküm e- dilmiştir. Bu adam üç sene zar- fında tam on dokuz defa tevkif edilmiş, mahkemeye - sevkolunan muştur. Bu adam muhtelif kadınlar ta- rafından odilen iddialarla mah - kemeye sevkedilmiş, fakat iddia edilen çocukların ona aid olmadı- H nihayet anlaşılmış ise de adam bü yüzden mühim zararlara uğ- ramıştır, Nihayet bu iddiada bulünan bir kadın mahküm olmuştur. di (Devamı 7 inci Dumarlar yaşlandıkça insan da yaşlanır. Genç- liğin en büyük nişanesi damarların yumuşaklığıdır. Yaş ne kadar olursa olsun damarlar sertleşti, #işti mi ihtiyarlık da başlar. En mühim yer kaladır. | Kaladaki damarların sertleşmesi, bir damarın ke- | — puvermetile hafıza, zekâ ve izade mahvelur, hayal l tehlikeye düşer. Ekseriya baş ağrıları, burun kanaması, gözler deki teşevvüş, kulaklardaki uğultusu, göz karar - maları ve başdönmeleri, atalet gibi şeyler kanın beyindeki deveranının bozukluğuna delâlet eder. Alındaki damarlar şişkin ve kanlı görünür. 6— Resimde gördüğünüz — gib başi arkaya atınız. Bu hareket va kığ biraz güç ve zahmetlidir. Fa kat sıhhatiniz için çaresiz alışma: hsınız. Sonra yavaş yavaş öne & ğiniz. ekrar arkaya, bunu da gün- de 1, 2 den 30 ukadar çıkarınız. Pot Kıran Mihrace Öldü O, Sağlığında Altın Karyolada yatıyor, Altın Tabakta Yemek Yiyordu enede 2,000,000 İngiliz lira sından fazla varidatı ola Hindistanda Baroda Mih racesi Gakvar — geçenlerde öldü Hindastan mihrâcelerinden en ze, gih olanların üçüncüsü olan bi mihrace 75 yaşında olduğu haldı dünyaya veda etmiştir. Mihracı son ihtiyarlık senelerini daha u zatmak, daha yaşamak için dün yanın en meşhur hekimlerini top lamış, onların verdiği ilâçları kul lanmış, bu uğurda binlerce İngi liz lirası harcetmiştir. Mihrace ge çenlerde birdenbire hastalanmış İngiltereden tayyare ile Hindis tör — ümler gitmişti. Ön iki yaşında ikeh tahta çıkar altın karyoluda uyuduğu ve altu tabaktan yemek yodiği söylenei bu mihracenin 911 de İngiliz Krai Beşinci Core ile Kraliçenin ta: giyme merasimi için Hindistan. gittikleri zaman merasim esna - sında Baroda mihracesi Kral v Kraliçeye takdim edilmiş, fakat | takdim işi biter bitmez mihrac hemen arkasını çevirerek oradar uzaklaşmıştır. Sonra tatziye vere rek yanlışlıkla böyle bir hareket te bulunduğunu söylemiş. Her se ne Avrupaya seyahat ettikten we birçok şeyler görerek memleke - tine döndükten sonra orada dı bir takım yenilikler yapmak is termiş. Fakat onda değişmiyen birşey kalmış: Emri altında yaşıyanlar üzerinde istediği gibi hâkim ol -