— aA —— —A A Bir Şoför Hatıralarını Anlatıyor, Kibarlıktan, Züppelikten ğ KI Yazan: REŞAD FEYZİ j h 'Ş *nginin , züğürdün çe- hesini yorarmış. Bana, İs- £ tanbulda n ço - Bald iğını bir taksi şoföri söyledi.. İstanbul halkı, e işim vardı. Nasılsa, kıydım, bir taksiye atlad Yöl uzundu. Yolda m 'en şoföre en kestirme y ini rica ediyordum. e nihayet ahbab olduk.. Her melek sahibi gibi, o da halinden i::mnı.'l değil, şikâyetçi., İnsan- De garibdir. Başkalarının mes- İstanbul taksı otomatbr leğinde olur. Baş- | di, eski arabalar o kadar ucuz ki, ri daha rahat, | 250 liraya araba var.. Bozuk filân zannetmeyin.. İşleyen, yür a çok panelı y K raba.. Amma eski model.. Geveze şoföre sordum: — İstanbullular otomobile çok — İstanbullular b kibarlaşıyor, bayım., dedi. Gittikçe züppe olu- banşar. Zengin oluyorlar.. Şu al- Mizdaki arabayı garajdan çe h allı ay olmı $00 lrayı bayılıyoruz, Taksit - lerini ödüyoruz.. Eskiden, külüs- tür bir arabamız vardı.. Müşteri artık beğenmiyordu.: Baktık ki, iŞ Yapamıyoruz. Çünkü, dedim ya, herkesin gözü lükste, süsto, yeni- de, güzelde.. Bizim eski arabaya | kimse tenezzül etmiyor.. Mecbur olduk, yeni bir araba almağa. Bir| binerler mi — Oldukça.. Açıl günlerinde işimiz iyi binerler.. Öyle müşterilerimiz var- dir. Girti dir. Otomobile biner.. Böylelerini halinden tanırız. Masmafih, İs - tanbulda bizim kârımıza kesad ge- tiren bir şey varsa, o da hususi a rabalardır. Meselâ, şehirde işle- yen taksi otomobillerinin şimdi 1200 kadardır zannedi rum.. Buna mukabil bine yakın havada, tatil â'r. Epeyce | Yorlar. “P alalı henüz Say lmum 'e binmek isteseniz, e s- | da hususi otomobil var. Biraz hali kisini mi, yoksa , i mi ter- | vakti yerinde olan bir otomobil cıh edersiniz?.. Biztm otomobili | alıyor. Çok pahalı da değil. 1200, 450 liraya güç belâ okuttuk.. Şim-/ 1500 liraya yepyeni hususi olo - Sıkan Misafirler | | Artist Eliza Maksvel safrayı İstediği şe- kilde tanzim ede bilmek için böylece | düşündü ve Merikalı artist Elza Maks- vel davet ettiği misafirlerin Ka ı:ı): kısmı da can sıkıcı kim- K 'uğunu görerek 939 sene- tken bundan sonra bu kabil çağırmak lâzım geliyor. Onun için şu tedbiri bulmuş: Can sıkıcı davetlileri hep yanyana oturtmak. Neş'eli o- ağBeler Yüzünden kendi neş'e » | Tanları da bir tarafa sıralamak. kaçırmamağa karar vermiş, | Kendisi de şen, şüh misafirlerin sofrada Bizi Yakından Tanıyanlar Arasında Istanbullular Gittikçe Zenginleşiyorlar mı? iyen a-| liraya elinizi öpen verir. Daha çok ina kadar borcü var- | Bahsediyor allerinden bir grup mobil alabilirsiniz. Hele, biraz da kullanılmış oldu mu?, 800 - 900 zengin mal sahibl, var, Arabayı | ra, yeni | yor. Ta biraz daha para model bir araba alıyor. koyuyor. Yeni Şoför birden asabileş dini tutamadı, bir & çi arkaya çevirdi. Sonra, tekrar ö- nüne dönerek: Bayım, dedi, açıkça istersen, | biz taksi şofürleri, husus! araba: lardan şikâyetçiyiz. Hususi oto - mobillerde biz esnaftan bir ço - | cuk direksiyon buşında ise me - sele yok.. Fakat mal sahibi bu mı raka kapılmış da, kendisi kulla - niyorsa, vay halimize.. Bunların çoğu insanın kanımı kurutur. Me- yle bir bi 4 var, değil mi? Ber türlü Yol da vermez k p gidesiniz.. Olur yerlerde dururlar, olmuyacak yer- (Devamı 6 ıncı sahifede) | ©O.S... Sen Pol G © Çalya arası, Kömürümüz bitti rın cevab vermesini bekliyoruz, | yardım bekliyoruz... «Röne - Mü- ro» gemisinde 48 kişiyiz. 8. O. S.» Vaşingtonun hususi ra is- tasyonlarından biri bunu Omaha kruvazörü kumandanı a- miral Lakeye, o da Fransa hükü- metine bildiriyor. «Röne - Moror... Sen Pol adası?, Sayın tokuyucularımızın hati derhal larını biraz yoklarlarsa üç ay ka- dar övvel beş Fransız kadınının kocalarile beraber balık avına çık- tıklarını hatırlarla. Yanlarında bir de, üç dört aylık bir kız vardı. Hareket etmezden evvel çok şen görünüyorlardı. Sahile biriken büyük bir kalabalığın alk rasında uzaklaştılar. Portsai Süveyş kanalına girdiler. Sonra kendilerinden bir haber alınama- d. 8. O. S!... Röne Moro, Hind de- nizlerinde, ıssız bir adada, fırtı » naya tutulmuş. Tehlikeye maruz bulunuyor. Sen Pol adası pek uğursuz bir yerdir. 1981 de ada ahalisi aç- lıktan, hastalıktan — kırılıyordu. BC e * ister istemez böylelerini de | arasında oturmak. DELİ HİKAYESİ: BU DA İYİ. Bayan. SON ARZI —— Fransız Balıkçı İ SIATK'A biri timarhanenin bahçesine gider. Bahçıvana sorar Çileğin üzerine ne kpy sunuz?, — Gübre. — Ne tuhaf şey! Ben, çilek yer- ken üzerine dalma toz şekeri ko- yarım. yor Bir an düşünür, sonra mırılda- | nır; | — Doğru, çünkü ben deliyim de.. Müşteri: mek Bu çorbayı içebil kabil değil n yım, kendisin Başgarsonu — çağıra- ) bu çor- içebilmek kabil değil. Büşgarson Müsaade ediniz, patror u göndereyim, ona söyle- (Patrona) bu çor- ebilmek kabil değil var? Tuzlu mu, 'n sinek gibi, saç y mi çıktı?. — Hayır! Kaşık yok. Artık işlerin düzeldi. . Şu apar- ! Amerikada, idama mahküm o- lanları elektrik sandalyesine o - turturlar, Son zamanlarda boğu- cu gazle öldürmiye başladılar. Mahkümlara son arzı isteklerini yerine getir- , hapisanenin baş gar-| diyanı bir H girer, sorar: dam mahkümunun ©- — Hüküm yarın yerine getirile- cek. Son n ne ise, ne istiyor- gayet tabli bir tavırla bi verir: KUR TULABİLECEKLERMİI! Hind Denizlerinde Tehlirkeryrğr Maruz Kalan 48 mdad Taleb Ediyor a hükümeti bir vapur gön- n çoğunu ölü, geri asta buldu. Bunları tt O tarihdenbe- gitmeğe cesaret eden| Şimat balıkçı gemisinde bir tehlike Kolot Muradyan, Jan Rion, Mase, Raymond Betiya, Sen Malo'dan | Avrupayı altüst eden & Su —i Büyük Umu Tesir Etmez Fransa İhtilâli Devam Ettiği Müddetçe Domino Oynıyanlar Eile Vardı İspanya Harbi, Napolyon Muharebesi Bile Umumi Hayatı Felce Uğratmamıştır bü, gürültülü, lolu ba- sene evvel İspanyı harb olanca dehşeti ile devam e- diyor. Uzaktan bunu işitenlerin hatırına gelen düşünce ne olabi- lir? İspanyada böyle kan dökülür- ken her iki taraftakiler hep kor- ku içinde ve artık hayatın başka her türlü arzularından vazgeç - miş insanlardan ibarı Halbuki bir t n harb devam ederken di; raflan sinemaya gidenler az değildir. İşte uzun yorgunluklarla İs - panyaya gitmiş olan Avrupalı mu> habirlerin anlattıkları kaç zaman- dır hep bu netice çıkıyor. En kısa tabiri ile gündelik h yor!. 150 yıl önce Fransudaki büyük lâlde ne kadar kan dökülmüş u malümdur. Fakat bu fa- elanın da içinde yaşamış olanlar da etraflarında cereyan eden vu- kuattan habersiz olarak gündelik hayatlarını geçirmişlerdir. Meselâ ihtilâl esnasında Fran- sada iki adam varmış. Bunlar kaç ren kanlı vekayil takib et- tir, sanılır. at durmu- ürlü havadise ku- ti tikamağa karar verdik- leri gibi gözlerile de herhangi biz havadisi okumamağa — azmetmiş- ler ve günlerini karşı karşıya ge- çerek hep domino oynamakla ge- girmişler!, Sonra fevkalâde vekayi sırasın- da şüphesiz Napolyon Bonapartın muharebe- —e GenR S 2 inci Künun 1818 — Felâketler Bile mi Hayata S--SON T t —T Ko İspanyada muharibler böyle çarpışırken cepho - gerisinde sincmaya gidenler, oyun oynayıp dans edenler sayısız derecededir. | lerini göstermek pek yerinde - dir- Bu muharebelerin devamı sı- rasında Fransada herkes ne ya- piyordu?, Gayet tabif yine gündelik ha- yatına dalmış, işi gücü ile ve ya- hut eğlencesile meşgul imiş. (Devamı 6 ıncı sahifede) leri bu uğursuz adanın açıkla - rında tehlikeye maruz bulunu - yorlar. Müstemlekât Nazırı, Madagas- kar valisine yardım için emir ver-) Miştir, Acaba kurtarılabilecek - ler mi?, içinde bulunanıardan Madan hareket ederken teşyie gelenlere böyle gülüyorlardı. ACABA İŞİNİÇ YÜZÜ NEDİR İçinden Çıkılmaz Bir Mesele Garçiyanın Vasiyetnamesi Sahte mi Değil mi? Bu Bir Türlü Halledilemiyor arisde ikamet eden Arjan « | tinli zenginlerden Rikor .[ do Garçia, geçen ağustosta velat etmiş ve bir vasiyetname bırakmıştı. Bu, 30 sonkânun 1931 tarihli | vasiyetname ile, 20 milyon fran- | ga yakın servetini Fransız asılza- delerinden Markiz Poper'le hem- şiresi matmazel Mari - Terez dö Gippevile, yani evvelce vefat e - den karısının yeğenlerine terke- diyordu. Fakat, mütveffanın ölen (Devamı 6 ıncı sahifede)