4—80ON ı':ı.gıı:-u Z inci Künun Ywee D Arfrika'nın Müstakbel Şeklit — | Nii Paylaşmak İstiyorlar İtalyan'ar Tiyorlar ki: Şarkt Afrika'dan Kalkan Bir Gemi Nil Üzerinden Doğruca Akdenize Çıkmalı İtalya'nın Vaziyeti Mısır'da Ehemmiyetle Karşılanıyor Ve Tedbir Alınıyor Imanyadaki gençlik teşki- Aıjumn başında bulunan fon Şirah Wille und Macht i - simli bir mecmua çıkarmaktadır. Halyan muharrirlerinden Salvati bu mecmuada Nil nehrinin bey « nelmilel olması ileri sürülmekte ve Nilde her mevsimde büyük ge- milere işliyebilmesi istenilmek - tedir. Bu teklife göre gemiler yar- ki Afrika imparatorluğu arazısin- den gelip Sudan ve Misıri geçe - rek Nilin ağzından da Akdenize çıkacaklardır. Bundan sonra şunlar ilâve edil- Mmektevir: Niül nehrinden bir kanal açmalı. Bugün İtalyanların elinde bulu - nan Libi arazisi buradan sulanma- h Mısir gazeteleri İtalyan muhar- ririnin dediklerine karşı lâkayd kalmamakladır. Mısıra karşı ne B DB İngilizler tarafından modern talim ve terbiye görmekte olan Misir ordusunun küçük zabitleri çok ehemmiyet verilen bir cihet- tir. Habeşistan harbi cereyan e& derken İtalya tarafından Mısır hü- kümetine muhtelif suretlerle te- minat verilmişti. İtalyanın Mısır üzerinde hiçbir gizli maksadı ol- madığı söylenmişti. Bununla be- raber Libide, Mısır hududunda İ- talyanların birçok asker bulun - durması, Trablusgarbda - birçok hazırlıklar yapılması, sık sık Mısır hududunda İtalyan askerlerile hâ- diseler çıkması Mısırlıları düşün- | dürmekten geri kalmamaktadır. Geçen nisanda İngiliz - İtalyan anlaşması aktedilirken Süveyş ka- nalı mevzuu bahsolmuş, 9, zaman İtalyânlar tarafından kanalın ida- resine iştirak edilmek istendiği i- leri sürülmüştü, Mısırlılar da İtal- yanın bu isteğinden kuşkulanmiş- lardı. Halbuki Süveyş kanalı me- selesi şimdi yine tazelenmektedir. Alman gençlik teşkilâtı mecmu- asında İtalyan muharriri tarafın- dan yazılan yazı ortaya daha baş- ka bir mesele çıkarmaktadır. B şimdi değü, daha Habeşistan gibi maksadlar takib edildiği yal- | meselesi çıktı çıkalı Mısırlılarca —a — ae - Dört Yılda Dördüncü - Suikasde Uğrıyan Bir Başvekil Siyam Başvekilini Bu Defa da Zehirlediler ÖF AYT le bir kanal açılması, ne de Ha - beşistandan kalkarak bir İtalyan gemisinin Nil üzerinden Akdeni- ze kadar inmesi arzu edillvermek- le olacak işlerden değildir. SK y di B mek yedikten sonra hepsi birden hastalanmışlardır. Başvekilin düşmanları tarafın- dan zehirlendiği anlaşılmıştır. İn- giliz Hariciye Nazırı derhal Siyam Başvekiline bir telgraf göndere- rek teessürlerini bildirmiştir. Siyamdan bir manzara ngiliz gazetelerinin yazdığı- üç defa suikasd teşebbüsüne uğ - na göre Siyam Başvekili — ramıştı. Geçen gün de kendisi, ha- Sungra, dört senedenberi — yat arkadaşı ve kızı birlikte ye - 'Türk san'atının n inceliğini işlemelerinde topliyan bu gecelik içinde, günün bütün ışık ve is- teklerini yüzünde derliyordu. Onun en güzel günü idi. Gören doktorlar: — İhhh,.. Diye içlerini çektiler, soyan hastabakıcı: — Ne güzelsiniz, bayanım?. Diye kadınlığının bütün kıskançlığını, göğsünü geçire geçire, ortaya döktü. Gözbebekleri, pırlantanın ortasına yerleştiril- miş birer iri, siyah inci gibi, parlıyordu. Bakım yürdunda kim var, kim yok hepsi birer birer geldtler. Kapt aralığından onu gördüler. Hiç işi olmuyanlar bile birer iş uyduzup yirmi beş nümaraya giziyor, oDu görüyoc, bir çift lâkırdı etmeği kâr sayıp dışarı çıkıyorlardı. Asıl doktor, onun doktoru saat onda geldi. İç hastalıklarından yatanlara o saatte her gün baki C"unağa başlardı. Hastalarını dolaşmadan ön- ce onun yanıma girdi: ST de top top tomurlanan çekik, askıda gibi duran memelerini geceliğinin bolluğu içinde kaybetmeğe ve kollarını üzerlerinde kavuşturmağa çalışarak doktorun sorgusunu karşıladı: — Her vakitki gibi doktor! Doktor karyolanın kenarına geldi, sesinde bir titreklik, içten gelen bir ürperti vardı. Bu niçindi?. Bu güzel, çok güzel, bütün güzelliklere üstün er- genin alımlılığı doktorun erkek duygularını da mi sarsıyordu? Yoksa doktor bir türlü anlıyamadığı bu hastalığın verdiği üzüntü ile mi içten içe bu- runuyordu? Doktor genç kızın elini avucunun içine aldı; — Ooo... Geldiniz mi? nabzı yokladı. Güney yatakta kımıldadı, doğruldu: . —İyi — Oo0, siz de geldiniz mi doktor?. Dedi. Sordu: — Nasılsınız?. Güney sözlere ateş veren pembe bevaz göğsün- — Şimdi başınızda ağrı var mı? — Hayır. Bu dakikada yok... Fakat, yine ba- Maamafih ne Nil nehrinden öy- | (Devamı 7 inci sahifede; —a N0 İ3 Çazamamn Yözan: ETEM İZZET BENİCK gea aa Meraklı Şeyler ALMANYADA OTOMOBİL SANAYİL Alman otomebil sanaylinin 50 incl yüz yılı münasebetile 1915 de çıkarı- dan pulların Gzerinde resimleri bulu- zan mühandir. Dalmler'le Bena'dir. Yakında Frassa da, Leon , Bölle Serpollet, Lövassor, / Panhard, — Rişar | Brazler gibi otomobil. sanayicilerinin | yıldönümlerini kutlulıyacaktır, Yazan: — REŞAD FEYZİ tutkundu, Delikanlıyı çok sevi yordu. Gece gündüz onu düşi nürdü. Canan henüz otuz iki yi larında kadardı. Seyfi otuzuna ni basıyordu. Yakışıklı, tatlı d kadınları avutmasını bilir, güz espriler vaparak oyalıyabilirdi. Cenan evli idi de.. Bir gün, zel kadın, Seyfinin yanında ağ mıştı. Demişti kiz Beni hor görüyorsun.. beni düşünmüyorsun. Çünkü miyorsun.. Ne yapayım ki, yaşıyamıyacağımı biliyorum.. ni görmek, senin sesini dinlemi içimde mağlüb edemediğim 3 KLİŞİ HAPİSANESİ Yalnız borçlarını ödemiyenlere mah- sus olan bu hapisane, 1820 de Paris bolediyesi — tarafından yaptırıldı - ve 3099,200 altan fzxak sarfolundu. Bu hapisane çok konforlu idi. Mah- puslar ayrı ayrı odalarda — otururlar, bunun için de zünde 5 Su We 2 frank arasında bir para verirlerdi. Buna mükabil hapisane — müdiriyeti yataklarımı, yiyeceklerini ve içecek - lerini temin ederdi. Klişi hapisanesi, deyin için hapis cecası lâğvolununca kapandı. € $i FOTOGRAFIN 100 ÜNCÜ SENESİ T e00 kânun 1839 da büyük âlimler- den Arago, Faris fen akademisinde Ni- eper ve Dager tarafından tasavvur ve | icad olunan bir makineden bahsetti. Bu sön zamanlarda çok tekemmül eden bir fotoğraf makinesi (di Ba tarihi, fotoğraf İeadınım tarihi otarak kabul eimek zarueldir. Bu sebeble, 1854 de — tesit olunan (Fransız fotoğral ve sinematoğraf ce- Miyeti), T sen kânun 1830 da, yanl geçen cumarlesi günü fotoğraf icadı- nan yüzüncü yıldönümünü kutlalamak | için Sörban — Üniveesilesinin - büyük amfitcatrında bir içlima lerlib elmiş- üir. İçtimada, Fransa Oumhur Başkanı Mösyö Löbrün, vükeli heyeti, Pransa Alim, fen, sanayi akademileri murahı- | hasları hazır bulunmuşlardır. Bütün İstanbul Halkı ihtiyaçtır, Yoksa, senin uzak lşın, benden adeta kaçmak yişin, beni aramayışın gururur| çok dokunuyor. Seni sevmeser bir dakika yanında durmam.. ni karşımdan koğarım. Bir ismini anmam.. Fakat ne yapa) Seni çok seviyorum, Seyfi.. Genç adam, bunları sükün dinlemişti.. Cananin saçlarını gadı: — Düşündüğün gibi değil C nan, dedi.. Emin ol ki ben de den hoşlanıyorum.. Seni se sem hiç arayıp sormam.. Seı konuşmak, buluşmak istemedi ğimi sana açıkça söylerim. seni her zaman, daha çok gi miyorum.. Fakat, bunun sel var. İşim çok, meşgulüm.. Bil rimize uzak oturuyoruz.. Canan Seytfinin sözünü kesli — Sebebler yalnız bunlar diye sordu.. Senin hakkında çok şeyler duyuyorum, işitiyort Seyfi sana açık söyliyeyim, 8€ kıskanıyorum. İhmal edilişim, kadar gücüme gidiyor ki., Bi gece yatağıma girdiğim — zaml| ' hancımdan ağlıyorum. — Sevmi yeyim, diyorum., Fakat, elimi değil.. Sesin kulaklarımda uğtl duyor.. Hayalin gözlerimin ölİ anan güzel bir kadındı. Sey- fiyi çok seviyordu. Adeta genç adama düşkündü. Sey- fi de Cananı seviyor, bu kadın - dan çok hoşlanıyordu. Fakat, a- raya bir takım sebebler giriyor, sık sık buluşamıyorlardı. Bir gün Canan Seyfiye dedi ki: — Benden hoşlandığını söylü- yorsun.. Fakat, aramıyorsun.. Ba- zan haftalar hatta aylar geçiyor.. sormuyorsun.. Bundan bir haka- ret manası çıkarıyorum. Canan bu sözleri izzeti nefsin- den fedakârlık ederek söylüyordu.| Fakat, ne yapsın ki, Seyfiye çok En çılgın neş'e... ve emsalsiz kahkaha tufanı... Bu hafta SÜ MER Sinemasında Salonunu çınlatıyor. Çünkü göstermekte olduğu GEORGES MiLTON'un en son ve en fazla gülünçlü temsili Dalevereciler Kralı Filminde komiklik ve kahkaha noktasından bütün filimlerinin fevkindedir. GEORGES MİLTON; bu filminde tayyareci, asker, paraşlitçü, motosiklet şampiyonu ve dalavereci rollerini oynuyor. İlâveten EKLER JURNAL son dünya haberleri Bugün saat | ve 2,30 da tenzilâtlı matineler ( Kalan Kızı) DOROTHY LAMOCUR'u «Trader Horn» ve (Tarzan) dan sonra vücuda getirilen eni büyük ve en güzel aşk ve ma -| Dünkü hikâyede «nakleden BUGÜN MELEK 'te «Faik Bercmen,» imzası tur; tashih ederiz. Ormanlar Perisi n“ö TSSM rarl (Tura) Tamamen renkli ve Fransızca| sözlü filminde görmek üzere SARAY Sinemasına koşuyor. Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzi lâtli matineler. ARKADAŞ (Fransızca Sözlü) Bugün saat 12,45 ve 1 de ucuz fiyatlarla matineler 18 Konuşma (dış politika AKIS Müzik (dans santi 18.30 Saal, ainus haberleri, roleji ve zirsal borsası (flat). 1840 Türk müziği, İncesaz: vend fatı. 18440 Nedim gecesi. 21 Saat, esham, tatvilâk, kı nukul borsası (fiat). 2115 Müzik Çoda müziğü, 2145 Konuşma (haftalık poslf tusu). J 22 Müzik (küçük erkestra). Doktaor, şaşkın birden: — Ne aldunuz?. Dedi. Güney yine o sösle: — Aman doktor ben çok korkarım. Hiç daya- namam, Benden nasıl kan alacaksınız? Diye sordu. Doktor ağır ağır yatıştırmağı, kan şamda ağırlık, işlememezlik var. — Dilinize bakayım.. — Buyurün. di: — Kan atmak hiçbir şey değil — Neremden alacaksınız?, Genç kız boynunu büktü, kıvrım kıvrım siyah — Kolunuzdan.. saçları, pembe beyaz yüzüne döküldü. Gölgeli gü — Damardan mi?, . leri katmerlendi, tatlılandı, doktorun gözlerini ken- — Wwek — Hangisinden?. disine bağlıyacakmış gibi onun göz bebeklerinin i- çine doldu: ; — Bilmiyorum doktor, işte ne var, ne oluyor?. Bütün bunları burada anlıyacaksınız. Doktor, durgun bir sesle: — Hepsini, her şeyi anlıyacağız. Derken ne yapacağını, işe nereden başlıyaca- ğını da düşünüyordu. — Bugün biraz kan alacağız. Dedi. Genç kız sanki birden en korkunç bir geyle karşılaşmış gibi yarı çığlığı andıran bir ses çıkardı: — Kırmızı kan damarından. Ergen kız sanki koluna iğne şimdiden sokulmuş | gibi birdenbire sızı ile: — Ott... Olf. Ben bu kanı aldırmıyacağım doktor. Demeğe başladı. Doktor genç kızın sürdükçe güzelliğini artıran bu katılışı karşısında ona baktı, baktı: — Oflıyacak birşey yok canım. Çok küçük bir iş. Kan alındığını duymıyacaksınız bile. (Devamı var)