— İSTANBUL SİMİTÇİLERİ —| İstanbula karadan iki ayda ge- Rüyalarımız iNEMA len bir simitçi ancak.. rRüyada gördüğüm harb yeri,*Buvılgğrefş_şinıizyeni n e T ve güzel filmler.. Beş senede bir eşek | ısmarlama rüyalar.. ğ î zel filı '_’ parası kazanır.. 'Rüyadan korkuyoruz da , a u laniyor MUSÜNüzi | 8i Evet, fakat büsbütün | Go a Do G3 T YazanıMI Sami Sarayel | Yazan: MAHMUD YESARi | Ça ranaz öpalmsarı he | mizbebekidin bi — Amma, buda ustasının insafına bağlı.. yaşamaktan korkmuyoruz B a| Başka W Lüi Vernö | n var mi dersiniz? Ö- dan doğma mideniz de yömemiş- | E bilmiyen v M? Hatlâ ü 'en? Türkiyenin Y leblebi gibi, simit d Fakat; İstanbulun leblebisi ve | ü e yoktur | , Diyarba- | Sivaska Ih. — ve | memleketin diğer bir ucu olan E- | dirneed simit yedim; Tâkin, İstan- bi tinin gevrekliğini, on beş yaşındaki mahcub bir kızın kıza- Tan al yanağına benziyen çehre - sini hiç bir yerde görmedim... Simit; Zafranboluluların bir sanatı... Bunların yaptığı simiti kimse ya- pamaz. Yapar; yaparlaı neresine gitseniz vardır. » dakat; tüyü zetinde Zafranbolulunun yaptığı | çaşnı yoktur. Simitci; Bu tip, yalnız Zafranboludan çı- kar ve, Zafranbolu tipidir. Bun- dan, ve bunlardan gayrisi mukal- liddir. Simitçi diyip geçmeyiniz... fırın- ları leblebiciler gibi semtleer ve hudutlara ayrılmıştır. Ustaları, tablakârları bir vilâ- yetin çocuğudur. Hısım akraba - dırlar. Sanatlarını kimseye ver - mezler. Yüzlerce senedir İstanbul- da yerleşmişlerdir. İstanbul hal - kının ruhiyatına amprik manada vakıftırlar. İstanbul hudutları göz- lerile kafalarında çizilidir. Daha memleketten hula gelmeden, ığını, İstanbul barita- | lelerinde kanaveçe - | Simit sa sını muha; lemişlerdi * Düşününüz; bir kış gecesi sine- madan ç. Yürekleri- hiz bayılmış, canınız bir şey ye- me kistiyor... Tam, kapıdan çı - karken elinde bir çamaşır sepeti, üstünde bir çuval, ablak ve yağız çehreli ayağında y yarı pantalona benziyen bir zipka, a- yaklarında senelerin verdiği zah- Mmeet tahammül edemiyerek altı tal... Sır - isim veremiyoce- alvaj uğra) etmiş | vi serpuş ürekten gelen Hü a uygun bir ak bağırıyor k isicak esle tidir, Köhne çı Sıralanmış simitli miş çulu de 1 yırtıp insa- desinin burnuna elektrik an koku simittir. ntenine kunan cesi gibi vu rlik yoktur, piyasası bel- | tatlı, tatlı gürtle: Pi- ? rınların ve camilerin önündin ak- | şam Üstün geçen oruçlulara, Si midin kokusu bir eksir gibf lir... O, ne güzel bir kokudur d ğil mi? LI Hem; simit kârlı bir tir. Pakir fıkara gidasıdır. zeri üç kuruş verip di ldinız mm? Mideyi d tonaştırdınız. d Kâfir, Yer yemez üstü: içirir. Artık korkmayınız... Midenizde beş saat misafirdir. Kolay, kolay hazım olmaz... Oh ne âlâ bundan ârlı ve ucuz İstanbulda ne var? Nihayet; bir buçuk bardak ge- len bir şişe su beş kuruş iken, ca- num Zafranbollunun yarım gün ve hattâ kemerinizi - sıkarsanız, bir gün sizi tok tutacak üç ku ruşluk simitten daha ucuz İstan- bulda ne vardır? * Merak ettim: bir simitei ne ka- <anır acaba diye; tetkike koyul - dum... Vardığım netice beni hay- retlere düşürdü. İster inanın, is- ter bakınız tetkikimi iki simit urup be - e de kalori sahibidir? iki bardak da | rüyadan korkarlar ve rü- | kuvvetle inanırlar. | A nedir? Bunun hakkı; | yazılmış, söylenmiş çok şey va: | dır. Fakat öyle sanıyorum ki, be- şeri hayatın bir çok sırları gibi, dilmiş bir da di. Bu rüyaya, adığı için ehemmiyet vermemiştim; tabil um, Aradan W ı; ben de ihtiy rüya da tamamile hallı u: ana - değildir. iya çıkar! derler. Bunu bir eder- r sene küdar geç bi baş çok i, sanıyordı anmayı zabiti - k Çanakkaleye sevkedildim Ordu karargâhı Yalovadan Kum köy, Uzun Hıdırlı yoluyla Grup karargâhı Çamlıtekkeye gidyor- Y n bi misallerle de teyid ve tevsi! ler ra caddesinde Me- serret oi 4 ada bulunan benzin deposunun knün- de Mahmud Yosari, Öm . Yüreğimiz bayıl « mıştı, Oradan geçen bir simitçiyi şağırdık halka, ve simit aldık Mahmud Yesarinin halkaların- h. Gördük- buk sa Ben, çok rüya görmem karşı rışık, Riza o- gibi ballandıra bal bi , eşyalarımı mekârı de vardı. taşı- atırlar. fıma hayretle bakıy 'dum. Ben oralara ilk defa gidiyordum, fakat; kumlu Yollar, dağlar volka- orum; başıma gelen bir hâtil- ere düştü ve kı » | Simitci, toplayıp Mahn | Mahmud, için simitciye: — İstemez, yere düştü o, hiç ye- nir mi? Diye mırıldandı. Baktım; yere dü; simitci takır takır yiy Ben, aldırış etmedim. Fakat; si- mitci ile yarenliğe başladım ve sordum: — Nerelisin? — Zafranbolulu. Kaç para kazanırsın günde? Beş kuruş bazan da, on ku- Almanya- Çe&ı_s_loüak | Spiro, Alman ol timitleri, gösterm Onuniçin pasaporta filân ruş! Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Suallerimi tezgâhlamağa başla - | dim. - Peki amma; hiç İnsi kuruşla İstanbul gibi nebilir mi? — Eh! Ne yapacaksın? günde, iki tay te bir akşamdan akşama sıcak çorba ve ya kürü — fasuly veri Fırında da yatıyorum. Günde de beş on kuruş kazanır sam o da.yanımda kalıyor. Çı şükür Altaha! | Simitcinin cevabları beni çile- | den çıkaracak; Üste de şükür edi- yor.. Acıdım, ve sualimi derinleş- | tirdi | — Peki, memlekette evin bar- kın yok mu? Tarlan filân. No çevab verse beğenirsiniz? — Evet; hepsi var, çoluk çoçu: ğumuzda var, Fakat; bir eşeğim ardı.. Öldü. Yerine bir eşek al mak lâzım. Para, ne gezer bizde... İstanbula geldim, para kazanıp bir | eşek alacağım, Yahu; deli dığın para ile vakit bu eşeği beş on e geçi- irmi dört da bir ine — görünmemek — Tâzım! Londra hayali şirketlerin hisse-| miyet lerini satarak birçok paralar elde | ettikten sonra nihayet - takibata | uğrıyan, bunun üzerine İngilte - | reden kaçarak Avrupada oradan oraya dolaşan Spiro sekiz sene ağır hapse mahküm olduktan son- | xa anlattığı maceranın bundan ev- velki kısımları «Son Telgraf» da dün çıkmıştı. Maceranın İngiltere Kral hanedunına mensub bir pren-| ses ile bir lordun seyuhat - ettiği tirende — Spiro sivil — polisler a- rasında üzüntlü zamanlar geçir - miş nihayet bu memurların pren- ses ile lordu muhafaza için orada bulunduklarını görünce o da on- | larla beraber ayağa kalkarak pren- ses ve lordu selâmlamıştı. Spiro hikâyesinin alt tarafını şöyle an- latıyor: — Onlar gibi bet de ayağa kal- yerlerine başkaları biniyordu. İn. gi hudutta başka başka sivil potislı birbirlerine teslim - ediyorlardı. Viyanaya giderken bile işte onlar hakkında böyle bir koruma terti batı âlınmı Si yök ki, tre re ber murların tarassudu altında idim. liz pasaportu miye kâfi idi. geldik. alabileceksin | sen?... fevkalâdelik olmaksızın bizi bi — Bilmem; ne vagit?. kuruş kazanıyorum de! Ayda kaç n? Bu Kazancımı t eşek parası ta- mamlandı der ise işte; © vakit gi- deceğim memle Kafatasım a ce safiyete, bu derece Inana, bu derece imana ne dechbilirdi? Me- | (Devamı 6 ıncı sahifede) za kendi kendi: ediyordum. Het n le kocası lord benim İngiliz zabıtası tarafından aranatı bir kı çak olduğum hiç bilmiyorlardı Ayni trende Viyana: Viyanada çok dikka k ın çekilmesin sim çekenlerin karşısında gelmi karak eğildim, prenses ile kocası ettiğim cihet, Yordu selâmladım. Artık görüyor- | aum ki, benim orada hiç bir ehem- beklemek, bu- Çanakkale bar- | duğunu söyler söylemez Südet nöbetçi ona yolu ekte tereddüt etmedi m yoktu, Tren hudut değiş- | tirdikçe bu sivil memurlar iniyor, | iz Prenses ile kocasi lordu her | Plisinde rine hiç de ya - şelmiyord rimdaki sordum kıv ılan yol, N tiği için Evet, bi Ber oraları, tarif ediyorun rak ne- fe edi: Orası, benim aylarca € yamda, ateşler içinde başını. sall: tasdik , rü- gördüğüm yerdi. Buna, ne dersiniz? Bunun si, yüzü yok. Aynen, görmüştüm. O zaman, muharebe ihtimalleri bile yoktur. Buna, sadece bir te- Badüf diyip geçebilir. miyiz? Rüyadan korkanların, benid gi- | bi bir kere değil, bir kaç kere, ağızları iş olmalı. Rüyanın halkın ruhiyatı ile çok er âkası — Allah h Demeden, rüya, söylenmez: yırlar versin! - Allah hayırlar versin, bu ge- | ce bir rüya, gördüm. Eğer dinliyen zat - Hayırdır. inşal Demeği unutaack olursa, yine nlaşılmaz. Gece, rüya an- dan hükümler çıkarılır, | tefe'üllerde bulunur: - Rah sık sık rüyalarıma giriy * mi ist Bir mevlüd mu okut: l (Devamı: 8 mcı sahifede) ” h he adadündal ne lüzum var arak resmimin alınmasına dan vermemekti. Eğer bilr yerek resmimi alan olur da bu da başka bir suretle görülürse zabı- | | tanın aradığı adarşın Viyana'da | | olduğu belli olacaktı. Bekledim, | kalabalık dağıldı. Ben de bir öte- le gittim. Orada kendi kaydedildim. £ Viyanadaki eski dostlarımdan bi: rini buldum. Ona her şeyi anlat - Dostüm çok korktü. Hakiki smimi vererek kendimi otele kay- dettirdiğimi hiç iyi bulmadı Viyana, dedi, Avrupanın po- Tis itibarile en mükemmel mer- kezlerinden biridir. Bu isimde bir adamın geldi; bıtaya — haber memleketlerin poliis tarafından a- rananların isimleri de V azılıdır. Ona göre gelen- lere, gidenlere bakar. Bunun gibi Vi sivil m söyliyerek tam, polisi a mükemimeldir. Dostum bunları anlattıktan son- ra şunu da ilâve etti: murları m kendi ayağınla gelerek anın ayağına düştün! , hoşuma gidecek gibi değildi. Canım ç ıldı. Fakat, ben de şöyle düşündüm Londra polisi, benim Viyana- diğimi daha fark e- dememiştir. Benim Londradan ya- kalanmadan kaçtığımı an nca mim edecek, Ave ya kadar bunu her yere t. a memleki da bildirece rinin zabıtasına h için daha ha yirmi dört saat kal Otele döününce. azıcık eşyamı gene ş | sile beraber | Venedik'e gidecek trene biniyor- desinde de k: in Anoelo, kocası M datmak fikrini kafasına koymuş, (Hüget). Hakkı Ga var. Çünkü ko- cası (Lüi) kendisini çok ihmal e- diyor, Mişel karısını sevmiyor de- gil, seviyor. Fakat bu & ini iz- | ti yok, Zira İşlerinden baş alamıyor. Bu &: gin biramatör heykeltraş meyda- Genç kadına kür uya başlıyor. Karolin kendi- Venediğe kaçmıya hara v a genç, zen- nana çıkiyor razı oluyor. Bu sırada babası, ihtiyar ku- marbaz işe karıçıyor. Treni kaçır- tıyör, Mişel geliyor, karı ve koca lar. x . ŞARLI Me, KARTİ Kimdir?.. yeni bir sinema yıl- ÇA O, nep güzel kadınlarla beraberdir! Otelciye de hi di- topladım, sardıı lan adres verdim. Benim ismim gelecek mektup olursa bu adrese | si çağırttım. Şoföre de yüksek 5ı lo beni istasyona götürmesini, h men Paris'e gidecek trene yetiş- mek isetdiğimi söyledim. İstasyo- na geldiğim zaman bir çeyrek ka- dar bekledim. Sonra başka - bir | dolaştım. Aksi bir istikametten 'ona geldim. Burada Paris için değil, Budapeş- te için bir bilet ah Artık anlıyordum ki, ü ki pasaportu çıkârı hayet benim için i Sahte pasaport tedariki şey değildi. Viyana'd bakmıya cesaret € t baska çarele Eşyamı Bu- | bir taksiye binerek erimde- | göstermek n olmıyacakt or bir bunun ça resir tim. Fal saat etmek tanıdığım lazımdı. dapeşte adrese | şimendifere en hareket et- Macaristan hu- gönderilmi teslim e' kten si duduna gelmeden iki istasyon ev m geçecektim, Kırlardan, İ nlığında ma devam « t | Macar hududunu geçtim. Başka bir tren geliyordu. Ona binerek Budapeşteye geldim. Oradaki dost- larımdan birini buldum. Derdi anlattım. Bana bir çare bulacağı- ni ümit ediyordum. Beni o gece | kendi odasına göndererek yatırdı ise de daha fazla bir şey eline Bana Mac memi tavsiye etti dil konuşan bir yürüyerek yolu- | niyordu. sem her halde hakkımda iyi W yacak diye düşünüyordum, Ne yapayım?.. Çi Prag'a gitmiye karar ve ne bindi: Fakat Çekoslovakya hududun tasyon | evvel trenden indim. Gene yürü- | ek hududdan k niyetin- de idim, Mevsim kıştı. Orta Avrupada | gelmeden iki | di Fakat | hemen | başladım. dan konuşanların modası çoktan geçti. Artık müzikhol sahnelerin- de görünmez oldular. Pu sanat ta- mamile rağbetten düştü, unutul | maz oldu Fakat, Bergen, bu sun't yenileş- tirmeye karartirmeye karar vgr- di ve muvaffak oldu. Şimdi ar- tık kuklası Şarh Mc. Karti büyük hret kazandı. Se- | vimli ve müstehzi çehresi Ameri- kalıları teshir etti. Monoklu (tek ), silindir şapkası herkesin boşuna gidiyor. Bu kukla, ve onu hareket etti- ren Bergen milyonlarca Amerika- hyı güldürüyor, eğlendiriyor, Bergen, doktor olmak istiyordu Ve Tıbbiyeye devam ediyordu. Arkadaşlarını eğlendirmek - için bu kuklayı yaptırmıştı. Fakat, bu- nu yapan heykeltraş © kadar bü- yük bir ustalık gösterdi ki, Ber- gen doktorluktan vazgeçti. Sine- ma hayatına atıldı. Son çevirdiği (Tavsiye mektubu) filmi Paris si- nemalarında gösterilmektedir. Ve her gece alkışlanmaktadır. birbirine yapı- arçadan mürek- Gözleri elâ ve yanakları Arı mak lüzımdır. Çünkü stüdyonun sıcaklığından bozulmaktadır. Kuklanın idaresi, yani hareketa getirilmesi çok sade ve kolaydır. Dudâkları, başı istenildiği zaman oynatılır. Gözleri de müteharrik- parlak kırmızıdır. ra boya- böyle kı edecektim. Soğukla mü- edecektim. Nihayet Çekos. lovakya hududuna - geldiğim za- ne olursa olsun kendimi nö- inin kulübesine atarak — din- lenmek, ısınmak (hti Doğruca böyle bir nöbe besine gittim. Fakat nöbetçi ba- na Çe kdili ile her halde sert sert yler söyi iyordum. vca verdim. Ale n zannediyor- ümidimin inde Çünkü Çek yalı nö- nin ilk sertliği gitti. Yüzü bir- olmadığımı lmanca olarak dedi ki: Yoksa sen de Alman mü rüzgâr ne tarafta 5a O tarsfa dönüyordum. Bu suali kendi miçin çok iy Hiç düşünmeden: Evet, dedim, ben Almanım!.. Bunun üzerine nöbetçi benim şiddetle sıktı, son- ya başladı. O da Alman atandaşları olan AUlmnlardan çok uzakta idi, Onun icin burada bir Aimana rast gel- mek pek büyük sandetti!.. Onu dinledikten sonra dedim ki; Ben işt il lan bir tica- ret adamıyım, İş icabı oradan ora- ya dolaşmak lâzım. Bazan da böy- led elimi tuta: laşmak Çekoslovakya kududuna dalmak lâzım geliyor. Prag'a gi- ğim. Bana buradan geçmek inını da sen vereeoksin! Alman nöbetçi, buna mani ol- madı. Benim gibi bir Alman'a ko- laylık göstermek için yol verdi. Tekrar birbirimizle buluşup gö- Tüşmek yerek har: ettik- umU yürümiye Prag'a geldiğim zaman dostlarımdan bi 1 buldum. Ona işi anlattım. Kendimi gizlemi ordum. Sakal ve darik ettim. Sonra vücudüme baş: k uydurmak Bir de* takma saç tedarik ettim. Sonra (Devamı 6 ıncı sahifede) arzularımızı etli bir surette ve ra ben çaresini br işti.