6& — SONTELGRAF — 20 Mart 1938 ——— ——— Va | ŞE Ş M harbe sürüklemek için kurduğu dolapların neticeleri.. — Ümuümi harpta A ilk zamanla! — fahyetsizliğile beraber sonra K larda ne gibi şey zım olduğunun Al - göre adam arandığı yazıl Mman caşusları arsında bir Bönderildikleri yerlerden haber bildirmek işlerile mükellef b Tunuyorlardı. Fakat umumi harp te meşhur oları bir takım daha ca- suslar vardır ki bunlar gönderildik- leti yerlerde gizli değil, açıktan a- Çığa faaliyete geçerek ibtilâl çıkar- tmıya uğraşmışlar, ya muvaffak ol- muşlar yahud olmamışlardır. Me - selâ İngiliz casusu Lâvrens Arabis- tanda meşhur oldu, Çünkü çölde A- Tabları ayaklandırdı. Kendisine İn Bilizlerin verdiği lâkab (Arabista- man Lâvrensi) dir. Bir zaman da A- Fabistanın tacsız kralı gibi sözler i- şitiliyordu. Bahsımız Lâvrens değildi. Umu- Mi harpteki muhtelif memleket -| lerin casus faaliyet ve teşkilâtına Gdair İngiliz matbuatında tazelenen bir bahistir. «San Telgraf» ım — o- — Kuyucularına hülâsa etmek isterken — KLâvrens'in adı da hatıra gelmiyor değildi. Fakat bugünkü mevzu İn- Bilizlerin «İranın Lâvrensis — diye f meşhur Alman casusu / Vasmus'dur. K ler ondan bahsederken ne — den Lâvrens'i hatırlatıyorlar? Bun- — a her halde Alman ve İngiliz ca- Susları aracında bir mukayese fikri Olduğu gibi b meşhur Alman ca - — Sunun da İran'a ihtilâl çıkarmak i- Çin gönderilmiş olduğunu hatırlat - Mak arzusu olsa gerek. Lâvrens A — Fabisten'a ihtilâl çıkartmak — için Könderilmiş olduğu gibi Almanlar - İkizini da almıya kalkmış! İbırakmıya uğraşıyorlardı. in yazdığına göre Vasmus kenı nin ne kadar samimi bir İran dos- tu olduğunu anlatmak ve bundan iz- irmüş, nüfus sahibi bir İranlının Yalnız| bu cihet hakkında tafsilât verilmi- |yor. Çünkü bi ya damat olahilme Almanın bir İran « önüne ge lar bu ması tabil iken Vasmus' bu larzusuna nasıl nail olduğunu yaz- miyorları Vasmus parlak ziyafetl 'Tatlı söhbetlerle vakit geçiriy Korkunç İhtimaller.. (4 üncü sahifemizden devam) mevzu üzerinde) e verirken bu noktai yazmak icabe - diyor : Farzediniz ki Fransa taarru-) za uğramış bulunuyor. Almanya da askerini şimali Afrikaya taşıyabi - liyor. Lâkin Fransa için Avrupa' - da artık yapılacak şey kalmadı mı?.. İYransa bu takdirde Almanya'ya kar ı mukabil taarruzd bulunacak, AL-| manyanın Afrikaya asker yollama- 'sına mâni olmak için her şeyi ya - pacaktır. Tâ ki Almarlar Şimali Af- rikaya alabildiklerine asker gön - idermesinler. Akdenizde olacak ha- rekâtı bir tarafa bırakınız. Akdeni- zin nelere sahne olacağı bahsi de | başkadır. Yalnız Avrupa kıtasında | neler cereyan edeceğini düşünmek İmüstakbel harbin dehşeti hakkın İda insana bir fikir verebilir. Harb sahnesini şimali Afrikaya naklet - imek arzusu ne kadar şiddetli olur- 'tifade etmek için işi daha ileriye gö- | ni fakıyet. pıyoddu. Onün İranda ate vardı. di T mi? Ar ordu. ki: k onlar İdisini di — İngil korkulacak bir cihet man imparatorunu T iduları İngiltereyi baştan başa mıştır. İngiliz kralı Çorç da liz payitahtında kerkesi gözü öi (de meydanda katledildi!.. Bunu dinliyenler İnar muz: 'or muy endisine bir çok taraftar te Tik etmiye getirile altın mark daha bitm iyet de devam ediyordu. L muvaffakıyet elde etmek Lâkin Vasmus'ün başına ba: -ler gelmiştir. Bir gün birde kendisinin yalnız kaldığını görmü; | başının çaresini aramak mecburi 1 yetinde kalmıştır. Hikâyerin mesele. Yalnız Vasmus bulundu; «Herkese kendini beğendirme- nin, sevdirmenin imkânı' yoktur. .» derler, Doğru, . Bununla beraber bazı kimaele vardır ki ilk görüşte sevilir. Bun- ları herkes beğenir, herkes sever. Niçin?,, İşte benim, bu sütunlardı anlatmak istediğim bu... Evet, bazı erkekler bir hiçle, bi şu İrafı yarınki « on Telgrafa dadır. 'Sevdiğimiz, sevmedi- | ğimiz erkekler Sevdiklerimiz : Kibar, cassur, cömerd, | hırçin, iyi kalbli erkekler... Sevmediklerimiz: Kendini beğenen, korkak, hoyrat, kararsız, bayağı erkekler ve jigololar. | — )V— — Kibar erkekler — tâ Hacı Bekir'egitmekten çekinmez, Okumasısı arzu ettiğimiz roman harı, risaleleri, gazeteleri tam Vak- tinde getirir Zaaflarımızı bilir, ar- zularımızı derhal anlar, Kibar adam; — Hatırşikon Her hangi bir kadın hak kında fena süz söylemez, kimsenin aleyhinde bulunmaz, Âşıkane mu- vaffakıyetlerile de ifihar etmez, gu-| rurlanmaz, değil- dir bedilecek an bile yoktu. (4 üncü sahifeden devam) |düm. Yüzünü yıkadım, Kendine gel iktim. Meşru müdafaa halinde bu-|di. muyorduk, Tehlike her saniye| Onu kurtarınız! yaklaştığı ve büyüdüğü için kay -| —Kabil değil... Cebimde| — Sen Jan'a götürelim, Hastaha- UMUMİ HARBİN MEŞHUR CASUSLARIÇİFTE CİNAYET Altınları alıp Irana giden Alman — casusları neler yaptı? — İranı, Ruslar ve İngilizler aleyhine Resimlibirzabıtahikâyesi Polis hafiyesi Herlok, düşünüyor, birt ürlü işin içinden çıkamıyor. Bu meseleyi nasıl halledecej ak'a şu: ni bilemis yor. Belüer sokağında, 30 — numaralı evde oturan kiracılardan ikisi öl - dürülyor : Bunlardan birisi üçün- Cü katta küçük apartmanın Oktölet adlı bir tefeci, diğeri Vak'a mahallinde araştırmalar, keşifler yapıldı, sedlerin vaziyetii B göre dınlatmıya çalışryar. Cinayet, « 15 geçe yapılmış. Biraz izahat verelim: Alt katta, solda, kapıcının odası var. Kapıcı Trebil kapıyı açıyor. Kiracılardan Morer geliyor, Bes sorun cesedini görünce hemen dö * nüyor, kapıcıya haber veriyor. Bes- sor, salda, kunduracanın odasının ö“ nünde — kalbinden hançerle vurul- muş yatıyor. Birinci katta — solda — Dep * ran'ın odasında bir poker partisi vaf. Yalnız Depra'nın yeri boş. Resimde ikinet kat merdiveninden indiği gö- rülüyor. Sağda Madam Gişar oda - sında para sayıyor: İkinci katta solda Oktölet'in a « partmanı, Çok zengin olunduğu söy lenilen bu adam, kafası parçaları * Mış yerde yatıyor. meseley: at Sağda Mösyö Morer'in aparlmanı. Katil, veya katiller kimdir?... Cinayetin sebebi nedir?... Dikkat : Yalnız katilleri bulmak değil, delillerini göstermek lâzım- dir. Hatili ve eluayetin sebeblerini salı günkü nüshamızda bulacaksı - varlandığını, parçalandığını, ezil » diğini görmüştüm. Bunun neticesini — biliyorsunuz. Cesed kâmilen parçalandığı — için teşrihi meyit ameliyatı imkânı bu- kadınlarda kendilerine karşı derir. İbulunan revolveri çıkardım. Jak' - neye... belki kurtarılabilir. sa olsun Avrupa kıt'asını en kor- Hlunamazdı. Aliyeye verdiğimiz iza« da İranda kendi siyastleri için Vas- MUs'u oraya yollamışlardı. Vasmus — şarkta — çalıştırılmak Üzere intihab edilmiş, zekâsına ve tesaretine itimad edilen bir casus- tur. O kadar ki İngilizlerin casus, Ve istihbarat şebekesi olan ve En- telicens servis diye meşhur — olan Ü — dekilii Vezmus'un umümi harpte İ İren'â yollsadığını öğrenince onun adinı kendi adamlarının eline ver- diği haritalarda «İran» nın üzerine kırmızı harflerle yazdırmış, bu su Tetle Entelicens servisin şarka gi- 'den adamları Almanların Lâvren - &ini hiç unutamaz olmuşlar dır. Umbumi harta İran devleti bita- Faf kalmıştır. Fakat İran'ın Ruslara karşı harba sokmak — Almanya'nın |: “Biyaseti içi pek lâzım görüldüğün - de bu maksatla İran topraklarında faaliyet göstermek üzere Vasmus Seçilmiştir. Vasmus İrana giderken eli boş değildi. İngilizlerin öğre - /— Rerek yazdıklarına ve son günlerde “Yeniden bahsettiklerine göre Al - Man Lâvrensinin İran'a — giderken beraber götürldüğü paranın mik - Garı tam 140 bin altun mark imiş... | Vasmus bu parayı gittiği yerlerde — Maksadına varmak sarefedecekti. O, — Zaman bir çok Alman kuvvetleri| Şarka gönderilmiş — bulunuyordu. Bunlar için lâzım olan bir — çok — Malümatı da elde ederek onlara gön —. deren Vasmus uğraşıyor, didiniyor, e k kunç bir harb için sah: kurtulmıyacaktır, Fakat Fransa için diğer mühim 'bir mesele daha kendini göstermek- tedir ki, Şimali Afrika ile olan ra- bıtasını, münakalâtını muhalaza e- İdebilmek keyfiyetidir. Şimali Af - rikaya taarruz edildiği takdirde bu- rayı muhafaza için Fransa mütema- İdiyen oraya asker yollamak mec- buriyetinde kalacaktır. Bu takdirde Akdeniz'in emniyeti meselesi baş- göstermektedir. Halbuki Berlin - Roma mihveri işledikçe İtalyan donanması Al - manya'nın lehine, Farnsanın aley- bine vaziyot alacaktır. İş lunca Fransa'nın deniz ve olmaktan böyle ©- hava kuv| ve hava islemez Berlin' - kuvvetleri arasında ister mücadeleye girişilecektir. Roma mihveri işledikçe, Alman - ya'nın Avusturya'yı alarak — artık İtalya tarikile Akdeniz sahillerin - den şimali Afrikaya, — Fransızlara karşı âsker göndermesi ihtimalleri ide gözönüne geldikçe Paris ile Ro- manın arasında istikbal için daima muharebe ihtimalleri var demektir. Zaman bul.. 20 sene evvel İtalya ile Fransa beraber harb ettiler. İttifak bozularak İtalya Avustur- “boş durmüyordu. İran'a Ruslar ve|ya tekrar eski ittifakı tazeler gibi o- / İngilizler aleyhine harbı umumi — karıştırmak maksadını elde etti mi nedi mi? O zamanki vekayile bu zaman a- || henüz unutulacak kadar va- - geçmemiştir. İran umuml har - bir bakımdan yürütülmüş faraziye- | <5, a girmedi. Sonuna kadar — bitaraf | O zamanki İran'da İngilizler, slarda ayrıca kendi siyasetleri i- 9 uğraşıyorlardı. Tabü söylemiye hacet — yoktur.: servi: de İran'da ken - or, İngi'izler var kuvvet- | favmus'un “aalivetini âkim | i|luyorlar, Berlin - Roma mihveri iş- lerken artık İtalyanın Fransa — ile yanyana bir daha harb etmesi im- kânsızlaşıyor.. Bunların hepsi istikbale alid — ve ler olduğunu tekrara lüzum var mu?... Gelecek zamanda şu olacak, bu olacak diye kestirip atmak gibi iddiaları bir tarafa bıraktı Ta varılan, göz önünde duran keyfiyet vardır ki o da şudur: Almanya Avusturyayı aldıktan sonra hatıra her şey geliyor!... bir meyil ve sevgi uyandırırlar, ki-| Sözleri bazan bizi sinirlendirirse barlıklarile kendilerini sevdirirler. Kibar adam; zarif, nazik, terbi- yeli, iyi tabiatli ve vicdanlıdır. Ka dınlara hürmet etmesini bilir, Bü- yüklerin, küçüklerin hoşuna gide- cek şeyleri, evvelinden — düşünüp, yapar, Herkese riayet eder, herke- se kendini sevdirir Onun şapka çıkarışı, selâm verişi şinden bile kibarlık akar, Kibar adam; tramvayda, tünelde, vapurda yaşlıca bir kadının yer bu- lamadığını, ayakta kaldığını gördü mü hemen kalkar, yerini ona verir, Bunu gösteriş için değil, gayet ta bil ve kendiliğinden yapar, Yaşlıca Kadın, hafif bir tebessümle teşek- kür eder. Ve biraz sonra tramvay dan iner, tünelden veya vapurdan çıkarken kaba ve hoyrat bir adam kazârâ ayağına bastı mı, biraz ev- velki kibar adamı hatırlar, içini çe- ker.., an kafa tasına sıktım. Ve freni ya -| de bu mültefit — ve okşayıcı “|kalıyarak otomobili durdurdum. lerin yalnız bize değil, başkalarına da söylendiğini, ayni nezaketle tek- rar edildiğini — bilmemizden ileri gelir Kibar adamı, hemen daima baş- kalarından kıskanırız, dostluğunun yalnız bize münhasır olmasını iste- Ti Kibar adamın, kadınların refa- katine ihtiyacı vardır. Onların mu- hitinden uzak yaşayamaz Kibar adam; — ihtimal çirkindir, belki de çok zengin değildir. Ne be- is vari, yerde bayılmış bir kadın, öldürdü- grordum, | Bülmem, büyük bir ölüm tehli -| likesi geçirdikten sonra tekrar ya- | İşamakta olduğunuzu, saf bir hava teneffüs ettiğinizi hissettiniz mi? İşte ben şimdi o zevki, muzat -| feriyetin âsaba verdiği gerginlik -| fen ve gururun okşanmasından iba- ret olan bu emsalsiz zevki tatıyor- | 'dum. Böyle ne kadar müddet kal - dim, bilmiyorum, Fakat — kendime geldiğim zaman güneş kanlı ışık - lar içinde batmıya, buz gibi - sert 've serin bir rüzgâr yüzümü okşa- mıya başlamıştı. Matild'i, yolun ke- 'narındaki Çeşmenin yanına göti Biz; onun huzurundan zevk alı-| rız, nazigâne muamelâtından, hoş-| lanırız, Ve işte bunun için kendisi- ni severiz, kıskanırız Kibar adam; bütün kusurlarını | büyük bir zaraletle örter, unuttu-| rur, Cesur erkekler — (Hsan> arbedeci Fakat — nazarlarımın — karşısında sustu. İkimiz de ne kadar ağır bir tik. Her halde bu cinayeti — bir ka- 'du. Bu yeni tehlike karşısında, bi- rinci defa olduğu gibi anf bir fikir buldum. Matild'in beni menetmesine im - kân bırakmadan otomobile yakla - şarak hareket kolunu çevirdim, fre- ni açlım. Otomobil, biraz evvel öldürdü - ğüm ve dostum Jak'la beraber, ya- vaş yavaş harekete başladı. Size müzacastın cinayetle müte- nasip olduğunu söylemiştim. Hayır! Mücazat cinayetten daha — ağırdır. Çünkü o anda bir deli gözü gibi bü- yümüş olan lerimle otomobilin, adetâ taklak atarak uçuruma yu: ya ve Almanya'ya karşı harb e-| idiyordu. Şimdi ise İtalya ile Alman- Kibar adam,yemeğe davet ettiği bir kadının sevdiği şeyleri intihab ve ikram etmesini bilir, Kapıdan yardım eder. — Garsonlara, — sert bir tavırla değil, kibârâne emirler verir, Tebessümle, nezaketle mua mele eder, Kibar adam; herkese ki: barca muamele etmekten hoşlanır,| zevk alır, Kibar adam; her şeyi düşünür ve vakti münasibinde: — Üşüdünüz mü?,. — Terlediniz mi?,. — Bir şey mi istiyorsunuz?, — Hir sigara arzu eder — Tiyatroya, sinemaya ister misiniz?, Demesini herkesten daha iyi bi- söyler ki, lir ve bunları öyle bir neziketle Kibar adam; tiyatrodan hoşlan- madığı, sinemadan sıkıldığı halde, gilmek aktan son-|. mahzâ bizi memnun hirakmak i- bir 'çin - bize refakat etmek fedakârlı- ğına katlanır, Sevdiğimiz bir çiçe- İği bulmak için Beyoğluna çıkmak-| tan, istediğimiz lokumu almak için girerken —mantosunu — çıkarmasına) Bilmem dikkat ettiniz mi? Nine- lerimizin kalblerini rikkat ve heye- cana getiren boylu boslu, pos bi yıklı, astragan kalpaklı, göğsü kor- donlu zabitlerden eser kalmadı. Halbuki yirmi sene evvel, (Dı Tülmuallimat) ta iken ben ve refi- kalarım, her cuma pencerenin ö - nünde bunların selâmlıktan dönü-| şünü sabırsızlıkla beklerdik, Beyaz| veya doru atların üzerinde, etrafı| mağrurane nazarlarla süzerek ge- çen bu zabitlerin tavırları, bizim genç kız kalblerimizi tatlı bir he- yecan içinde bırakır, bizi günlerce düşündürürdü Niçin? Sebeb?.. Bu, gayet basit |Kadınlar indinde üniforma, cür'et |ve cesareti tesvir ve iecsim eder, | —En âdi ve ahlâkan en düşkün ka- dınlar bile korkak erkekten nefret| ederler. Biz kadınlar, cesur erkek- iz, Kendi kendimize itiraf| elmemekle beraber, erkeklerin bu| hususta kadınlara , Hevvukundan hoşlanırız, Hattâ bazı kadınların, âmiyâne tabirile «Ravga arayan., eHir çı- | Mmütevazıdır. Tam manasile cesur oli l hedilmekten hoşlanmaz. Ekseriya gamsız, endişesiz; z | olmaz patırtıya papuç buakm:ynnv' Bunlar mübalâğa ile kendilerini erkeklere karşı büyük bir zaafı| medhederler, « Şöyle vardır, bu gibilere bayılırlar, ptik, böyle yaptık» diye atıp tur-| Kadınlar; cesur adamla — iftihar lar, muvakkat bir zaman için bi- eder ve onların cesaretlerini, Mü- 2 aldatırlar. P: zi aldatırlar, Pakat, vaffakıyetlerini büyük bir gurürla| aordanı G Fakat, sonra foyaları meydana çıkar, kendilerinden nef- anlatır. Halbuki cesur adam bun- et ederiz. dan sikilir, bir fevkalâdelik gör Kadın; her ne şekilde olursa ol- v surin cesaretin meftunudur. Cesur adamı daima takdir eder, sever, İşte böksörlerin, — pehlivanların bazan bizi iğfal etmelerinin, doğru yoldan ayırmalarının hakikt sebebi budur. Yüksek tabakaya mensub, tahsil ve terbiyesi yerinde birçok kadın- övünürler Cesur adam; daima mahçup ve a kendini medhetmez, Rer zaman ke- yifli ve neş'elidir. Ve datma, her hangi bir tehlikeye maruz kalan bir adamın yardımına, müaveneti. 'ne şitab etmekten çekinmez, n er- Kahramanı olduğu bir vak'ayı| Keklere gönül verdikleri çok görül- anlatırken nâdiren «ben> der ve Müştür. 4 Ş e: sakken eblz;3' diya Kadın; — kuvvete - hürmetkârdır. pörerni; Korekmemr a îş,fm'f_':lc—w erkeklere meclübdur, Ve ök- da bir hissei tefihur çıkarır, |seriya cesaret, Metanet, mukuve- Hakiki cesurlar böyledir. Bunun met ve kuvvet arasındaki farkları aksine hareket edenler, kendilerini| temyiz edemez efsanevi bir kahraman gibi göster-| Şunu da key miye çalışanlar — sahte cesurlardır ki cn cesur adamlar, dev cüsse Avam lisanında bunlara «Palavra- olanlar değildir. ları.; son derece âdi, fakat cesın detmeden geçmiye-| hat hâdiseyi tenvire kâfi görüldü. İFak (bizi orada indirdikten sonra Mevkliim pek vahimdi. Bu vahşi itham altında kalacağımızı anlamış- makineyi geri almak, çevirmek iste- miş, fakat yanlış bir manevra se- ğüm bir erkekle beraber bulunu -|za şeklinde göstermek icabediyor - bebile uçurumdan yuvarlanmış, gite mişti, Bizim iddiamız bu idi, Masumiyetimizin kat'iyen tayi- ninden sonra Matild'en — ayrılmıy mecbur oldum. Bir arada yaşarna- mız kabil değildi. Jak'ın kanlı ha- yali her dakika gözlerimizin önün- de dolaşıyordu. Hâlâ, humam İle yattığım, tutuş- tuğum o uzun ve karanlık geceler- de etrafımda derin ve büyük bir Uçurumun açıldığının ve dostum Ja- k'ın otomobille birlikte gürle gibi Uçuruma yuvarlandığını bir kübüs gibi görüyor ve vicdanımız bu fa- Cia ile parçalandığını hissediyo - rum. Cılız, miskin görünen ne damlaf vardır ki son derece cesur, atak ve kavgacıdır. Nârin ve zayıf erkekler daima tecavüzkârdır, dövüşcüdür, Bunların cesaretleri yüreklerinde- dir, İri yarı, geniş omuzlu, bazuları İşişkin, dinç ve gürbüz gördüğünüz delikanlılar, âdi bir dil kavgasında bile dayanamazlar, ilk fırsatta tas banı kaldırıp kaçarlar. Bunların, kadınları güldüren ne tuhaf halleri vardır. Cesur adam; her devirde, her zaman kadınların sevdikleri erkekler arasında dalma birinci mevkil işgal etmişlir ve e decektir (Yarın cömert erkekler) —- Efganistan Sefi- rinin seyyahati Efganistan bükümetinin Ankara sefiri Bay Ahmed Han refikası ile. beraber memleket içinde bir tetkik seyahatine çıkmıştır. Sefir ve refikası evvelki gün iz/ p mire de uğramışlardır. m*