ka l İp.! “Aklından zorun varsa papucu büyüğe git !, | © kadar sevinmişti ki, az daha delikanlı-| nın boynuna atılacak, yanaklarından şapur şupur öpecekti ! Hurgit fırsatıı kaçırmaktan kor- karak : — Vallahi şaka söyledim. Böy! şeylerde pullu şahitli mukavele ya- pelir mi hiç?. Pazarlık bu suzetle bitti. İkisi de şartlar üzerinde ittifak ettiler. Bu- Â nun Üzerine İlfek Ük süğveriş ol - | mak üzere bir okka kiraz istedi. verdikten sonra, İffetin dudakla - rından bir öpücük slarak akdi tev- | sik ve temhir etti. İlfetle Hurşit arasında bu müba- dele işi devam edip giderken, pan- :iıı zampara bir gün İffete dedi — Kişın eli kulağında, ha geldi, ha gelecek... Bizim pazarlığımız yaz —yvılıı-ıhu-'ııinıâ.hıbıy— ten yeniden bir pazarlık yapsak Sena olmaz. — Elmanın, armudun - köküne | kuran girmedi ya? Elma aldığım za- 4 İ ğ. ğ F f — Alnımdan!. — Alnından mı? gelininin alnından öper — Ben de senin kızın sayılırım. Hattâ kızının kızı! — Bu işime gölmez. — Peki, neremden öpeceksin?. Birdenbire süylemekten - utanı - yormuş gibi, ima ile anlatınak ister: — Kantosu bile var, Bilmiyor musun: Haydi de ayva göbekli! h — Varsa bana ne?, — Puzarlığımız yemiş üzerine değil mi?.. Ayva istersen diye söy- lüyorum, — İstersem ne olacak?.. Manav, elinden gelse kızın bü - tün nevahii vücudivesile yemişleri mübadele pazarlığına — girişecekti. Bunun için arsız arsız gülerek İf- feta Cevap verdi : İnsan kı İffet baş parmağını Hurşidin al- nında karışlayarak: | — Nah sanat.. Eğer aklından zo- rum varsa, git kendini papuen bü- Yük hacaya okut!. — Pazarlığımın unuttur. mu?.. — Unutmadım amma, o kadar da uzun boylu değil.. Yemişe benze- tilen yerlerden öpmiye kalkışırsan yandım!.. Ben ayvadan da tim, elmadan da.. Param olursa 5. hr, yerim. : b Manav, İffetin bu cevabı karşı- . CT? sında irkildi, işi bu kadar ileri Bö- türdüğüne pişmanlık duyar gibi ol- dü. Eski pazarlığın — kazandırdığı lezzet ve çeşniden mahrum kalma- mak için: — Peki, dedi, senin gönlün nasıl çekiyorsa öyle olsun canımın teil, İffet, Hurşitle ağişverişi bu min. val üzerinde devam ettirirken, bir taraftan da mahalle çocuklarile ço- cukça gakalar yapmaktan hâli kal- mayordü. Yeni bülüga ermiş çocuklar, a- nun yavaş yavaş tekemmüle baş « hyan vücudü, hoppalıklarr karşı - sında azgın bir teke savletile üs « tüne dağru saldırdıkça, o, bu hü - cumlardan zevk duyuyor, hoşlanı- yor, bazan da müsamahaküâr, bazan Şmümanaatkâr davranarak genç ih- tirasları büsbütün kamçılıyordu. İffet, anasının istismar etmiye — yeltendiği bekâretini, on beş yaşı- — ©e bitirdiği zaman, bizzat istizmar etmiye başlamıştı. Nalbant Öme- rin oğlu Veli, kör imamın torunu | Mecit, kahveci çırağı Recep, velha- | Bıl mahallenin yeni yeni ötmiye başlayan ne kadar toy horozu vate Ba, hepsi İffetin arkasında koşan akarabaslardondr | ER : ei ğ İSTA — ——— Tercilmle ve iktibas hakkı mahfuzdar Bazan, bunların arasında İffet i- çin kavga çıkıyor, evvelâ sen görü- FTeceksin, yolkk ben götüreceğim, di- ye boğaz boğaza, gırtlak gerti dövüştükleri, kafa göz yarıldığı da oluvardu. | | İffet, ufak tefek hediyeler, ehem- mMiyetsiz paralar rmukabilinde yap- tığı bekâretini istismar işinde, an beş yaşından on yedisine basınca- ya kadar devam etti, kendimi güzel kullandı, başından hiç bir kaza, hiç bir tehlike geçmedi. Bekâret gemi- si hiç bir torpile çârpmadı. Fakat, ; bu yaştan sonra bu zeek ahşverişin- de, en kurnaz davranan Şehsuvar oldu. Şehsuvat, on sekizine yeni | ir kadın kalbini çekecek, | yecek bir güzelliğe malik, | Bgüçlü kuvvetli bir delikanlı İdi A- | giren tekneler hemen hemen ayni Bugünkü denizyarışları Yapılan hazırlıklardan anlaşılıyor ki |. neticeler çok mühim olacaktır Bugün Modada mevsimin ilk de- | nİzy arışları yapılıyor. Yarışların yelkenlilere kadar olan kısmı bil- dirilmiştir. Muhtelif sınıflardaki yelkenlilerin yarışları içinde üç »i | Üzerine yapılacak olan Olimpiya yolu sınıfının hareket saati 13,30 0- Tasak tesbit edilmiştir. Bu sınıla ayardadır. Bu yarışta dümencile - rin bilgileri mühim rol oynamakta- dir. Yarışlara girecek dingilerle şarpiler de aşağı yukarı ayni ev - safta olduklarından — bunlarda da tekneyi ve yelkenleri kullanış hu- susundaki çabukluk ve maharet ne- | ticeyi kazandıracaktır. Program ve tertip bakımlarından zengin hazırlanmış olan bu yarış- ların güzel neticelerle nihayetle - neceğini zannediyoruz. Senenin ilk deniz müsabakaları - | nin vereceği netireler geçen yıvn son müsabakalarından alınan net celerden belki de düşük olacaktır. . . | 1937 Balkan olimpiyadı Bükreşte yapılacak : Bu seneki Balkan olümpiyadının | Bükreşte yapılması — kararlaştı - | ılmıştı. Balkan Olimpiyat son yaptığı toplantıda — oy kat't olarak- Bükreşte yapılmasını kabul etmi; Evvelce bu seneki olimpiyatlarin | da Yunanistanda yapılması ihtimab | Şihaları içinde hiç kimseye gön!ü- nü kaptırmıyan, b ğ na birer parmak bal çalarak işi - | laya, happalığa döken İHfet, Şeh - suvara karşı kalbinde tatlı hisler duyuyar, onun öpüşlerine mukade- | le ettikçe, vücudünün titrediğini hissediyor, ruhunun derinliklerin- | de tarif edilmez bir mesti duyu - | yordu. Günler ve aylar geçtikçe, bu hisst büsbütün arftı, da! budak sardı, İf- | fet rastgeldiğine kuyruk sallayan, | dilini çıkararak, binbir şaklaban - hk yaparak ihtirasları karaçılayan eski İlfet değildi. Arkasında dole- | şan öteki gençlere iltdat etmiyor, yalız Şehsuvarla düşüp kalkıyor | du. Seviyordu onu. Şahsuvarmı aşkı bir âlev gibi sar- mıştı İffeti... Bir gün Şehsuvarla buluşmak 1- zere, evden çıkarken, anası Fatma, | İ İ — Hayırdır inşallah! ne var an- | ne?.. | Sık sık nefes alara! — Haydi kalk, büyük bir cenaze | geliyor. Bir paşa imiş.. çak para dağıtırlar.. başörtünü ört te seke- Hm, kaçırmıya gelmez.. İffetin bu teklife can; sıkıldı. O, Şehsüvara söz vermişti. Sekbanlar Bayırında bekliyecek, beraber E - yüpsultana kadar inip, Karyağdı- da dolaşaraklardı. h Anasından © kadar çok korkma- makla beraber, teklifini de redde- demedi. Şüphelendirmekten korku- yordü. Bünün — için, başörtüsünü dettü, şıpıdıklarını ayağına geçi: di; ana kız mezarlığın yolunu tut- | (Devamı var) Diyordü. Kasabay ların gece yarısına doğru dörme - yordu. Murat Rels he giden adam- sün ve merakın- dan üyk şt. O geceyi | güvertede dolaşarak geçirdi. Gü - neş döğarken sahilde bir kaç uth- nın sesleri işitilmi, ANİVAS ASILIYOR MU? Murat Reis sabahleyin sahilde | bağrışan atlları görünce, Rüsteme seslendi: — Müjde. altınlar geldi. Gemiciler erkenden kalkarak Kü. verteye koşuşuyorlardı. Herkesin ağzında ayni sözler de- laşıyordur. — Bundan sonra para sıkıntım çekmiyeceğiz. Muhafızlar atlarından indiler.. Ve altın torbalarını gemilere ta- | gımıya başladılar. Sinyor Ciyovani bu sırada Murat Beisinya nında durayordu. Rüstem altınları getiren muha « fızları güler yüzle karşıladı. Her iki reis de Ciyovaniye bir şey sezdirmemişlerdi. Muhafızlar güverteye altın çı- karınca, Murat Reise sokuldular; - | | nuz duhilinde idi. Fakat mali sebepler- | den dolayı Yunanlılar bu seneki | oyunları yapmaktan vazgeçmiştir. Galatasaray yıldönümü | haftaya yapılacak | Buğün yapılması icaheden G. Su- | rayın yıldönümü Sldvyanur bugün | gelemiyeceğini bildirmesi üzerıne | önümüzdeki haftaya bırakılmış'ır. Gelecek haftaya tehir edilen G. Sa- tay bayramı kilde kutlanacaktır. İzmir-İstanbul futbor —| karşılaşması İzmir Beynelmilel Fuarın bul - İzmir muhtelitâi laşmaları düşünülmektedir. Komitesi iki takımı Karşılaştırır için çahışmaktadır. Palktat Pi İranda inci sayfadan devem) ! karşıda güzel bir yemek salonu, sol- | da partakal ağaçlarile süslü bir av- lusu vare, Kız kardeşimin - bir gecedenberi işgal ettiği k.. Bu oda çok muntazam ve küçük Bir Avra- pa şehrindeki otellerin odalarındaN farklı de hep yerinde Burada kalacak mayaz ? — Hayır, hemen şimdi hareket e- | detiz... Akşam Tahranda oluruz... Sen de orada dinlenirsin... eve Konforu ve temizliği Yemek salonunda kahsaltı edip yirmi gündür hasretini çektiğim vir Türk kahvesini içtikten sonra ge- niş bir otomobilin yerleşlik deşim ve ben ar görd ükleri mitesi bu karşılaşmayı henüz kat'i şekle koyamamıştır. Tahkikatın naticesi Fener stadında aynanan ve kav- | BA ile nihayetlenen Güneş - G. $ » ray maçından sonra T. SK Az - | başkanı şehrimizde bu hâdise etra- fında tahkikat yapmakta idi. As - | başkan ile Kâtibi Umumi Nizamet- tin her iki klübün salâhiyettar aza- larını dinlemişlerdi. Tahkikat bit - Taiş ve iki klübe ihtar mahiyet: .1e birer mektup göndertlerek bu gibi çirkin hâdiselerin tekrar edüme - | mesi için tedbir alınmasım br | mişlerdir. [ RUS SPORCULAR TEŞRİNİRV- | VELDE ŞEHRİMİZE GELE- —| CEKLER 936 Olmpiyadından sonra spac - cularımız Rusyaya da gitmişlerii:. Sövyet Spor Kurumu birinciteşri - nin İTk ha i Ö- | etönl, atletizm ve ik temasları yapacak kafilesi 60 ki: yet keptir içindeyiz. Eniştem şoförün yanın- | du yer zldi. Biz ötelde kahvaltı ederkon hu- 1 va değişmiş, müthiş yağmur y: yor.. Kiz kardeşim Bir hafladır bü bi ediyor, diyor. Allah vere de yaklar | bozulmasa... Çünkü malüm va bin sekiz yüz, iki bin metre yük - sekliğinde yollardan geçeceğiz Bir tarafı dağ, bir tarafı kaya... Fpey ı ürkeveksin.. ben çok korkuyorum:.. Otamobil hareket etti.. Şehir - den çıkmadan evvel bir polis veya jJandarma karakolu: önünde dur - Kâğytlarımıza baktılar. — İran dahilindeki yollardın seyahat etmek e alduğu gibi ecnebi - tea Dir seyahat cev duk, Tefrika No: 121 —-————————- -- atılmış — Fakat, şimdi hatırlıyorum, sen Bgeçen yıl bana da talisizliğimden bahsetmiştin! Senin dilinin altında | bir gizli şey var, Enverano! Haydi, bana hakikati söyle.. Eğer ben er- | kek yüzünden mes'ut olmıyacak - sam, eğer Şaonla birleşmeme *m- kân yoksa derhal saraydan çıkıp &i- derim. Nereye gideceksin? — Kabileme.. zaten bu gece ba- baman yanında kalacağım. — Süleyman nasıl müsazde etti sana? Bir saray güvercininin kurt- lar arasına gönderildiğini ilk defa duyuyorum. Sabra güldu: — Ben kafes içinde yaşıyan ka - | Batları kesilmiş güvercinlerden de- gilim, Enverano! Ben istediğim zaman, istediğim yere uçabilirim. — ©'halde seni temin ederim <i, kabilene dönersen, orada seni mes- | ut bir istikbal bekliyor.. Her horaz A | kendi çöplüğünde öter. Sen de &n- cak kendi benliğini kendi yurdun- da bulacaksın! Süleymanın sarayın- da hükümdarı eğlendirmekten baş- ka ne yapıyorsun? O ne zaman sr- zu ederse, ince fistanını giyer, kar- şısında kalçalarını kıvırarak oy - narsın.! Sarayda bundan — başka hizmet verdiler mi sana? Sahranın tüyleri ürnermişti Enverano çok acı, fakat çok doğ- | vu söylüyordu. | Sahranın Kudüs sarayında rak - kaselikten başka ne hizmeti vardı? Başka vazileleri olsa da o nihâvet bir rakkase değil miydi? Söleyman belki günün birinde andan da bıkacaktı. Sabra o zaman ne yapacaktı? Sarayın harem dairesinde bö e re girer veya ondan çıkarken, bu | kazakollarda bu kâğıtlar kontrol e- diliyormuş. Bu suretle büyük şose- | lerde seyahat edenlerin - hüviyeti | tesbit ediliyor. | İbraz edilmesi ilzım kâğıtlara sa- | hip olmıyanlara seyahat için müsa- ade verilmiyormuş... Bu suretle so- | selerin emniyeti temin edilmiş olu- î İ yormuş. Kilometrelerle yalnız, gayri kün dağlardan geçen bu yollarda bir kadınm bile tek başına yabancı bir . goförle gayet tehlikesiz bir şekli- | de seyahat edebiliyormuş. Bu yol” 4 larda ne bir şekavet, ne bir hır: ı Bk ve ne bir cinayet vak'ası olu - | yormuş. | Halbuki İranilerin çok modern tjik bir devlet adamı şefi olan Şah Pehlevi d tine kadar İran dahilinde kadınla- | rın değil kervan halinde, erkekle - | rin bile seyahati çok müşkülmüş. Esasen ötamobil yollarının da ha- nüz pek yeni olduğu söylenlli - yar. îRiı'stem altın torbalarının toprakladoldurulduğunu görünce: - Anivas'ı asalım! diye bağırdı — Simdi sözünüzde duruyarsu- da muhafızı Kaptan Anivası serbe: bıraks-aksınız, değil mi? Ia sordu! | Muzat Re 'i kanlılığını mu- | hafaza ediyoxc x / — Hele bi ete altınları göre - | tim de. | Diye m Candı, ya başlamışlardı. Bunlardan birisi sertçe bir tavırla: — İstediğiniz altınları getirdik, | Gedi, dahs ne istiyorsunuz? Biz, Türklerin sözünde durur insanlar | olduğunu duyduk. Eğer siz de Türk-| teniz, haydi, hemen kumandanımı- p Ze serbest bırakınız! Zaten burası | kalesiz bir adadır.. hizimle daha ' Mıhn.ııh:lır-bınnlaıııı.) fazla uğraşacağınızı ummuyoru”. Rüstem bu sözleri işitmiyarmuş l Bgibi, torbaların ağzımı açarak toz ve külçe halindeki altınları muayese- | ye koyulmuştu. Murat reisr — Merak etmeyin, diyordu, şim- di emir vereceğim. Biz Türküz sözümüzün de eriyiz. Bir kaç da- kika sonru Anivas serbest kalacak- tar. Altınları muayene işi çok sürme- di. Rüstem birdenbire kaşlarını ce- | tarak bağırdı: — Siz bizi altın madenlerini ta- Rimaz insanlar m — sanışorsunuz? | Bunların hepst sarı topraktan iba- ret. Murat Reis: — Ne diyorsun, Rüstem? Diyerek gülmiye başladı. Altın torbalarını getiren adam « lae bitdenbire sarardılar.. şaşala - | Gılar., hayretle biribirlerine ba - kıştılar. Rüstem? | | — Alçaklar! dedi. Bizimle eğle- | Diyor musunuz siz? | Müuhafızlardan biri: — Ne demek istiyorsunuz? -diye böbürlenmek istedi- İşte size ali madenlerinin hepsini getirdik, B zim sakladığımız altınların hepsi külçe halinde değildir. Kaçakçılar bunları yıkur. temizler, toprakları- | m dtarlar. ve &of altınları çıkarıp eritirler. Elbette sizde de bu işden | Nazı Süleymanın Sar' ayında KUDÜUS KIZLARI Yazan: M. Necdet Tunçef Sahra, dağların şairini dinlerken, Süleymanın sırayında bir paçavra parçası gibi hücreler€ gözdeleri düşünüyordu.. "ğar olmfak kabiliyetini | sin? AAAT AA gözden düşmüş, münzeviler BiPİ yaşayan nice kadınlar.. hem de G” zel kadınlar vardı. k Enverano bunlardan bahsederti — Günün birinde sen de oalar!f arasına atılırsan ne yapecaksın” yordu. F Sahra bir an içinde bütün bu gÖ” deleri, bir paçavra parçası gihi * tılmış güzel kadınları gözünün öNÜ” ne getirerek sordu: --Haydi şu elime bak benim, 7 verano! | Yahudi şairi Süleymanın gözüe sinin sol eline baktı: i Saraydan sana fayda yok- K”T di köyünde bahtiyar olacaksın! Ö rün uzun'değil. Şimdiye kadar Y” Şadığının yarısını ancak yaşıyıt ” caksın! | Bu kısa ömrünü ailen arasındi geçirirsen hem zengin, hem de m:# ut olacaksın; Yaşın ilerledikçe F” kançlığın artacak.. Sarayda '“"’_ Süleymanın adamlarından birilt evlenirsen, iki gözünü de kör :"' miye mecbursun! Malüm ya- 34 ray hayatı her şeyden önce intüfi kör ve sağır olmıya sevkeder. Ha buki şenin irkin mert ve cesur İT sanlar yetiştirmiştir. Sen de bunlur dan birisisin! Kendinde kör ve *” görebili * yorsan, kabileni terkeder, Süley * manın sara sürünmiye gidef” sin! Unutma ki. Sakra, her güz K” maşlırıcı h arkasında bir " çürüm gizli Gözlerini ve kü ” lakların kap: gün ba uçur” ma yuvarlanman mukadderdir! | Sahra, ağlıyordu.. Fakat niçin ağladığı bekii değil * di. Şaanu kaybedeceği için mi, KabİZ lesi arasında kendisini mes'ut ed —— vek bir kimsenin mevcudiyotini HY ber aldığı için mi? Kimsc bilmiyordu. Enveranc — Nedeti mütvcesir oldun, Sah* ra? Diye sordu. Sahra: — Başka bir şey söyliyecek OÜ Dedi, Enverano her şeyi söyledi” ğini, başka bir diyeceği nmın'ıd'_ ğıra ifade eder bir tavırla başın! ladı Sahra yerinden fırladı.. Atına bindi.. Dağların şairine başka bir #? söylemeden, kuş gili Laşları sekt - rek uçup giltli. Enverano Arap kızının arkasili” dan bağtrıyordu: — Sahra, yine gel buraya. Rek!” rim seni! : (Devamı ver) engiz — g.: İ ınlar vardır. Siz de o kaçak * gibi yaparsanız, hakiki altıt” lara sahip olursumuz! Rüstem torbaların hepsini bizef birer gözder geçirdikten sonra, Mit ret Reise döndü: ; — Bu adamların sözlerine intü” mayın! dedi. Bunların üstüne birâl altın tozu serpmişler.. torhalar İ7 bine kadar sarı toprakla dolu. H rifler bize toprağı altın diye yüt ” turmak istiyor Adalılar hâlö asrar ediyorlar, Tüfİ denizcilerini aldatmıya çalışıyor14”” d. Murat: ğ — Anivas yaman bir adammış, di, yalan #öylememiş. Fakat, ne ©7 saretle bunları bize getirdiler? Rüstem hiddetinden dişlerini #* ırdatıyordu: — Bu herifi şakadan değil, salı den esalım. Bizi tam manasile ent> yi yerine kovdu. Onlara, Türklerle j alay etmenin ne demek olduğutu anlatalım, diye söylendi. Rüstemin hakkı vandı.. Eğer o0 gece ambarda kapuşulan sözleri isitmemiş olsalardı, belki 4a ef (Devamı var) — D: CelâlC