Çalışan her insan, bir güyeye Yarınak ister, içinde gizli bir emel Yaşatır, Feriha üç senedenberi bir Milesesede daktıloluk etmektey- di. Buraya on sl mektebden diploma ali ra girmişti ve otuz liradag ibaret aylığile annesini ve bir küçük kar- deşini geçindirmeğe çalışıyordu. Üç senelik çalışma hayatında Fe- Tihanı mitevazı bir emeli vard Geniş kenarlı hasır bir şapka al - mak... Zavallıcık, birkaç lirayı bir araya koyup bir türlü böyle bir Fapka almağa muvaffak olamıyor- b du. Yazın başına şapka giymek mecburiyeti yoktu, tabi bukleli kumral saçlarını o da, kendi ya « şındaki genç kızlar gibi, seak gün lerde açık bırakabilirdi. Binacna- İeyh yazlık şapka, Feriha gibi fa- kir bir kız için, bir lüksten başka bir şey sayılamazdı, Maamafih, Feriha bu arzusunu pek gizli tutmuyordu. Hattâ bir gün annesine: — Ah anneciğim, çarşıdan ge çerken vitrind eöyle güzel bir şapka gördüm ki, bayıldım... de. mişti, — Nasıl şapkaymış o — Geniş kenarlı, beyaz hasır - dun,.. Üstünde de bir buket kır çiçeği vardı. Çocuk denilecek kadar genç ya çında hayata atıbp, yaz, kış kar, buz demeden çalışan fedakâr kızı- hin bu masum arzusunu yerine ge- tirememek Vah Hamm için çok büyük bir üzüntü idi. leri bitire- — Şapkan bulundu galiba Fe. riha, bak bir ilân var: Geçen Pazar günü Üsküdar va- purunda bir kadın şapkam bulun- muştur, Sahibinin «Galatada Poy- raz hanında beş numaralı yazıha- neye gelmesi.» — Aenba benimki mi dersin? — Şüphe yok; sen de şapkanı Pazar günü Üsküder vapurunda bırakmamış mıydın? Ferihanın kalbi sevinçle çarptı. — Öğle tatilinde Poyraz anma giderim, dedi, * «Sat ipek» fabrikası müdürü d Bey yazıhanesinde meş - — Ahçışu elimdeki Odacı, bir hanımın kendi - bilsem belki Ferihacığın. beğendi.| sini görmek istediğini söyleyince ği şapkayı ona alabilirim. başını kaldırdı, Kapının. eşiğinde Fakat bu tasavvurunu ondan temiz kıyafetli, çekingen tavırlı gizledi. Çarşı içindeki bir dük - Kündan aldığı — küçük çocuklara mahsus elbise siparişini ikmal et mek için en aşağı daha bir buçuk| ay lâzımdı. Günler arka arkaya geç bir Ağustos günü Vahide elinde bir paketle eve geldi. Yor" gön yüzünde tatlı bir tebesüm vardı, O akşam Ferihayı sokak ka- pısından karşıladı. genç bir kız duruyordu. — Ne istiyorsunuz kızım. — Efendim, bir şapka kaybet - tim de... — Ha, bizim aşçı Pazar günü zirli çıkmıştı, Üsküdar vapurun- | da bir şapka bulmuş, eve getirdi. Sizin kaybettiğiniz şapka ne renk- ti? Feriha şüphe ve tereddüd için- de helecanla titriyerek tarif etti: — Ne var anne? Esvabları gö-| — Beyaz hasırdan, geniş kenar. Girdün mü? hı, üzerinde kır çiçekleri vardı. — Götürdüm kızım, pek beğen-| — Tamam, buyurunuz. diler ve bana, mükâfat olarak, bir) Genç kızın yüzü öyle mes'ud bir kaç lira fazla verdiler. Ben de 59-İ sevinçle parlamıştı, teşekkür eden na bir hediye aldım. sesi öyle titriyordu ki, müşfik &ir Genç kız kaşlarını çatı. aile babası olan Nevzad Beyin — Nasıl hediye? Kendini dü -İ kalbine dokundu ve onunla alâ - şünmeden böyle israflara mı kal -) kadar oldu. kışıyorsun anneciğim. Önümüz) O — Bir yerde mi çalışıyorsunuz kış, odun kömür almak lâzım. kızım? — Hep gelecek günleri düşün- miyelim kızım, Allah büyüktür. Bugünkü halimize şükredip sevi- nelim. Bu sörleri söylerken odaya gir- mişlerdi. Feriha masa üzerindeki şapkayı görünce bir sevinç çığlığı &tmaktan kendiğini menedemedi, annesinin boynuna sarıldı. Artık yapılan masrafa itiraz edecek kuv- veti kalmamıştı, — Evet efendim. ... müessese - sinde daktiloluk yapıyorum. — Şapkanızı kaybetmekten pek müteessir olnuştunuz galiba! — Evet efendim, onu bana ân nem hediye etmişti, Zavallı anne. ciğim, boş lirayı bir araya koyun. cıya kadar aylarla göz nuru döktü. Feriha temiz, dürüst bir tavırla ve kendisine acındırmıktan Ziyö- de hakiki vaziyetini ifade eden bir sesle bunları söylemişti. Nevzad Beyin müşfik baba kalbi gene çarp tu. — Çalıştığınız yerde kaç lira aylık alıyorsunuz yavrum. , gön Pazardı, Feriha ye ni ın şerefine bir vapur gezintisi yapmak istedi, Üsküdar- da oturan bir arkadaşına gitti, Dö. sicik büsbütün artmış, ka- abalık v. kamarasımda ne - fes almak güzleymişti. Feriha bo- gındaki şapkanın ken isini rahat- “z iiğini hissederek bunu çıkar. Ertesi yanaş'nca kıymetli şapkasının var. ağını bile unutarak yolcu seline kapıldı, iskeleye çıktı, pkasını unuttuğunu ancak E- minönüne geldiği zaman hatırladı, telâşla geriye dördü, amma iş İş” ten geçmişti. Üzüntüden ağlıyarak eve dön- dü. Annesine büyük fedekârlıkla- ra malolan güzel şapka kaybol r mı uştu. Genç kız hasır şapkasının ma- temini birkaç gün tuttu. Belki bu acı daha uzun zaman devam eder- di amma bir sabah yâzihane âr. kadaşı gazete okurken kend's'ne şu müjdeyi verdi: Diyarbak Üniversite heyeti Ankarada Maarif Vekili Hasan Âli Yücel ile gö- rüşmüştür. Resimde Vekil heyetle bir arada görülmektedir. Kaybolan şapka Yazan: Muazzez Tahsin Berkand ey li ( Üni rsite heyeti Ankarada ) ıra gitmekte olan Rektör Cemil Bilselin reisliğindeki SON POSTA - , . Milli Müdafaa için 83 milyon liralık ; fevkalâde tahsisat kabul edildi (Baştarafı 1 inci sayfada) bütçesinin müzakeresi sırasında Ziya Gevher Etili «alkol» denilen belâ; nın kaldırılması için çare ler aramak lüzum geldiğini, sar. hoşluk galkasile vukubulan hâdi- selerin kesretini tebarüz etürerek ki: — Dünyanın kiçbir yerinde sof- ra şarabının alkol derecesi dördü geçmez, Türkiyede 12 dir. Rakının icad edildiği Yunanistendaki de- recesi 3ö, bizde ise 45 tir. İçki de. yecelerinin indirilmesi için acaba ted. Son zamanlarda, ılar arasında, votka. nın laammüm otit işit! yoruz. İşte bir bu eksikti. Muhterem Ve- kilimiz acaba bu hususta ne d nüyorlar? İnhisarlar Vekâleti ne gibi birler almıştır? Yeşilay Cemiyetinin tekviyesi Mazhar Müfid Kansu, men'i müskirat kanununu çıkarmanın imkânsız olduğunu, bunun için mekteblerde ve cemiyetlerde içki. nin mazarratını ve tahribatını an- latmak lâzım geldiğini ifade ede- rek İstanbaldakı Yeşilay Cemiye. tinin takwyesi Jüzumunu ileri — Otuz lira efendim. sürdü. — Annenizden başka kimseniz Galib Gültekin, İspirtonun biz. var mudır? zat kendisinden bahsederek ben- — Beş yaşmda bir erkek karde-| yine ve gaza İspirto karıştırılması şim vardır efendim. suretile alınacak teşebbüsün o me — Vazifeniz nedir? gibi neticeler verdiğini sordu. — Daktiloluk yapıyorum. mu - Vekilin izabatı hasebeciye yardım ediyorum, dos- yaları tanzim ve idare ediyorum. — Ayi işi görmek için size elli Mira aylık teklif eden olursa kabul eder misiniz? Ferihanın yüzü kıpkırmızı ol. du. Helecandan terlediğini hisset- ti ve boğuk bir ses — Böyle-harikulâde bir şeyi ü- mid etmiyorum efendim, dedi. —Cevab veriniz elendim, benim yazahanemde çalışmak ist'yor mu. sunuz? İçeride beş altı memurum daha var. k — Teşekkür ederim (efendim, teklifinizi memnuniyetle kabul €- diyorum. — O halde ay başında yeni va- zifenize başlıyabi z. İşiniz - den hoşmd kalırsam aylığınızı âr- tırırin. * Foriha akşam eve döndüğü 72- man yarım sarhoş gibi idi. HAikâ - yesin! annesine arlatınes kadın - cağızın gözlerinden sıcak yaşlar döküldü, ellerini açtı: — Büyüksün Allahım. Dul bir kadınla iki öksüz yavruyu sefalet içinde bırakmadan imdadınuza Ye- tiştin. Sana çok şükür! diyerek hararetle dua etmeğe başladı. a a — nm Amerikadan malzeme naklederken batırılan küyet etti. K ? İbrahim Tali küçük şişelerle iç- lm e (AA) — Konere| ci satılmasına itiraz esti, Bazı or- azasının a şayan - deyi seriyi dan aldıkları taporlara göre har - Emi a m bin Haşlangicindanberi mİ Yerde esblerine azim yiye limanlarında harb malzemesi yük - içtiklerini na Yiyen yapılardan yalırk 26 5 İng -| Heine buna çare olarak bir tereye giderken yolda batırılmış - loluk şişelerden aşağı Takı satıl- mamasını istedi. E Rala değil başka birşey Gümrük ve İnhisarlar Vekili Rajf Karadeniz içkinin memleket| için ne büyük bir içtimei derd ol duğunu takdir ettiğini, fakat ya. pılan tecrübelerle buna mâni ol. manın imkânsız olduğunu ifade etti, dedi ki: «— İçkiye topyekün mâni ol. mak çok zordur. Fakat derecesi az olen içki imal etmek suretile hsl- kın itiyadım değiştirmek (kabil. dir. İnhisarlar Vekili bundan sonra bir ecnebi broşürün bu gay varmak için yaptığı tavsiyeleri anlattı, Bh tavsiyelere göre bilü- mum içki imelâtının devletleştiri!- mesi, devlet tarafından kapalı İç- *' salmak için faaliyete geçilmesi, içkisiz eğlenti yerleri açmak için halk arasında propaganda yapıl. ması Tüzumuna işaret eyledi, Köy- lerde rakı satılmadığını, satış yer. lerinin yalnız kazalarda olduğunu, rakıda tenzilât yapılmayaça Lu lâve etti ve Ziya Gevher Etiliye — Bir zamanlar rakının derece. #'ni 45 dereçeden #0 dereceye in- dirmek istedik, Bir müddet sonra bu işde muvaffak olamadığımız anlattık. Zira bu rakı satılmadı, Vekilin izahatından sonra kür- süye gelen Dr. Sadi Konuk, rakı- nın satışında birçok formaliteler olmasına rağmen şarap ve bira İ- çin formalite bulunmadığından Şi- 'Bu İistede, Kanadadan Ameriken İtüredilerin yanında bir çömez mev e)» malzemesi yükliyerek yola çıkan) < İnhisarlar Vekili tekrar kürsü- Yapurların dahil bulunmadığı tas») ye gelerek: Rakı demek 43 ile 50 'rih edilmektedir. derece arasında ispirtolu olan ma. yi demektir. Bu dereceden aşağı rakı yapınız diyorsunuz, yapama- yız arkadaşlar. Bu dereceden aşağı içki rakı değil, başka bir şeydir. Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü bütçesi Beden Terbiyesi Genel Direk- törlüğü bütçesinin müzakeresi çok uzun sürdü. Umum Müdür bir se- at kadar devam eden geniş izahat ta bulundu ve vaktin gecikmesine binaen bu izahatım tamamlamak imkânını bulamadı, Meclis ızaha- ön kâfi görerek bütçeyi kabul etti, Denizyolları bütçesi Denizyolları Umum Müdürlüğü bütçesinin o müzakeresinde Ziya Karamürsel İstanbul, Üsküdar hs- valisinin son zamanlarda boşaldı. ğını, buraya yapılan Şirketihay- riye vapur seferlerinin ücretleri- nin fazlalığını acı acı anlatı. M&. nakalât Vekili Cevdet Kerim İn. cedayı, Şirketihayriye için alınmış Sayiu * İçki aleydarlarının yeni hareketi karşısında içki taraftarları ne diyorlar ? (Baştarafı 1 inci sayfada) 'Meb'usumuzun bu beyanat ve teklifini, içkiye karşı duydukları alâka İle ayrıca tanılan meşhur. larla, bu vadide birçok yazılar ya- zan maruf muharrirlerimizin pasil karşıladıklarını öğrenmek istedik. Dün bu maksadla kendilerini ziyaret eden bir muharririmizir aldığı cevabları aşağıda bulacak- siniz. Mahmud Yesariye göre «— İçki bahsi olmaz mı, ver &- ini Mahmud Yesari der doğru bana koşarsınız, Halbukı biz ban kiindeyiz. Meydanda neler, kimler yok ki; içlerinde öyleleri var ki, hem çer, hem nara atarlar. bilmem hangi gazinoyu haraca keserler ve falanca meyhanede şişe ile arka- daşlarının kafasını yararlar... Er- babı ihtisas onlar a iki gözüm!... Bize bilmem ki, bu vadide söz dü- şer mi?... Maamafih Bayan Türkânın id- dia ve teklifini güzel bir nazariye olarak kabul edebiliriz. Fakat iş tatbikat sahasına gelince tamamen değişir. Bunun hile ye hüd'a ta- raflarını Bayan Türkân bilemez sanırım. «— Neye bu kadar içkiye #e- mayül gösteriyorsunu?> diye sor. muşlar: «— İçtiğim zaman ikinci bir in- san oluyorum da ondanle cevabi- nı vermiş, Ben içkinin ne bünyede, ne de ruhi helette menfi tesirler yaptır ğına inananlardan değilim. İçki, nin birçook zararları varmış, bit takım cinayet ve vukustliara sebe- biyet veriyormuş; bunlar her 2#- man ve her yerde defaatla söylen- miş sözlerdir. - Eğer bu iddia doğru olsaydı; Ziya Paşanın, Abdülhak Hâmidin, &stad Ahmed Rasimin ve adedi binleri aşan keyif ehlinin hapisha- neyi kendilerine birer mesken ft tihaz etmiş olmaları lâzım gelirdi. Halbuki onlar, san'atın, zarale. tin, nezahelin müşahhas birer timsali idiler. İçki içmek ne ayıbdır ve ne de cemiyete bir kasiddir, Sadece ma- sum bir itiyaddır. Hattâ işret Ziya Paşanm dedik gi gibi «İşret güheri ademi temyize “mahektir.» Evet cidden böyledir, içkiyi takbih etmek değil, insan karak- ter ve ruhunu miyarlaması baki. mından onu tebcil eylemek lâzım. Zira içki birkaç defalar mene-| ğı. dildi ve bu yasak üç gün sürdü. Bu zıkkımın kahve fincanları & de, şufada burada içildiğini biz yakınen bilenlesdeniz. Yasak, tat- bik edildği gün devlet varidatını kaybedecek, arada kaçakçılık ge- çinecektir, İçkinin vukuat üzerinde tesirle- ri olabilir. Ancak bu da sevye ve terbiye meselesidir. Adam vardır, 100 para içi san haystına kıyar, adam vardır iki kadeh atınca bir başkasını vurur... Yani demek istiyorum ki, her çen adam. bir mücrim mam. £ sayılamaz. Bu böyle olsaydı, şimdiye kadar ben'm sekiz ön de- İa katil veya maktul olmaklığım icab ederdi. > taraftan içkinin içtimsi âe yeri vardır ve aile he- yatında nazikâne bir rol oynar Muhterem Bayan Türkân acaba bu noktayı tahil ettiler mi?... Öyle efemi akşamcılar vardır ki; evlerine yorgun, argın döndük- leri zaman yuvarladıkları iki ka- deheikle bütün derâlerini, bütün ölemlerini unuturlar, B'naenaleyh; karpuzcu Meh- med kafayı tütsüledide adam öl- dürdü dive efendi, efendi akşam- ları birkaç kadeh pırlstanlara na- file yere #a'nelgpiyelim.» Anadolu Ajansı Başmuhar- rirlerinden Nizamettin Danten «— Kafası işliyen her insanın kendine göre bir takım itiyad ve iptilâsı vardır. Bu itiyad ve İpti- lâların birçokları gizlendiği halde içki iptilâsı gizlenemez ve bu se- beble de içki müptelâları her ce- miyette güya tayib edilirler. Bu sakat bir zihniyet ve haksızlıktır. Şu dakikada ismini hatırlıya- madığım bir Acem şairi şöyle der: «Keşki her harem, şarap gibi sarhoşluk verseydi, o zaman dün- yada akıl kimdir, meydana çe kardı.» Şu veya bu istatistiğe bakma- yın siz... Emin olun, iptilâların en zararsızı içkidir. İçki uleyhtarlarına dikkat edi- niz, göreceksiniz ki; bunlar bün. velerinin müsaadesizliği yüzünden alkol alamamak mecburiyetinde kalan yarı hasta kimselerdir. Şair Hâmid m aaa olan tedbirleri izah ederek Şirke- tihayriyenin Üsküdar halkına bu bukımdan hakikaten eziyet yaptı. gını ifade etti, Fakat yakında üc. retlerin Kadı öyüne işliyen ova- eğilen tarileye 'ndirileceği ve ni- hayet bütün bu şikâyetlerin orta- dan kaldırılması için bu idarenin de devlete geçmesinin Tüzumlu bu- Yanduğunu ve bu tebşiri yapabil. diği gün kendisini bahtiyar hisse. deceğini söyledi. Meclis Pazartesi Janacaktır. Sırası gelmişken şunu da ilâve edeyim ki, Naşstı cavidani duy- duğumuz içkiyi her ne sebeble 0- lurse olsun içemeyenlere ben an- cak acırım.» Osman Cemal ne diyor? (Akşamcılar) ve (Bekri Müsta-! fa) romanların müellifi muhar- rir Osman Cemal Kaygılıya gelin-' ce o da diyor ki: «— Doğrusi : ı istersen ben bu ni yerden göke kader kakk buluyorum, İçkinin olsun, diğer keyif veren madde! olsun bün- yelerde ne gibi tahribat yaptığını çok âlâ bilenlerdenim. Onun için başları içki ile hoş onlardan ziya- de, hoş olmayanları severim. İçki ve emsalinden keyif, rahat- hk bekliyenler. zehirden şifa v-| manlardır. Bunların, önceleri -yâ- ni vücud sağlam ve inde iken bir takım muvakkat, keyif ve zevkle, ri olursa da, sonzaları bu keyif ve zevkler insanın burnundan fitil, fitil gelir... Vak:â ifrata gitmemek az ve mumtazam içmek şartile içkiden pek öyle, zarar gelmiyeceğini id. dia edenler varsa da, ağzına bir kadeh içki koyduktan sonra bu nun ifratına gilmiyecek İnsanı gündüz mumla arasanız bulamsaz- sınız. Fakat, mübareğin bszı hoş ta- rafları da vardır doğrusu... Meselâ: Tam bu mevsimde ka- fa dengi dört beş arkadaş Alem- ağına, sulara, yahud bizim semt teki bağ ve bahçelere gitreşsiniz. Akşamüstü gün batıp ta, serin lik başlarken burnlarda ağız tadile yapılacak bir cümbüşe doyum olur mu?... | © Arma, Ömer Hayyam misillâ İ hareket edenlere ayıb değil ya a&- leyhtarım. Yani azizim, Bu zıkkımın azı ve arasıra parlatilanı kafaya da, vü- cuda da yarsr,.. Fakat sık sik 0. larak çoğu da zarar oğlu zarardır» F. Öner Macar Başvekilinin ziyafe- Gk'i8 e ee finde sefirimiz de bulundu Budapeşte, 30 (AA) — Macar ajansı bildiriyor: Macar başvekili ve hariciye na- zırı B. Bardossy ve zevcesi Per- şembe günü bir öğle ziyafet ver- miştir. Ziyafette Türkiye, İsveç, Sovyetler Birliği, Fransa ve Ame. rika elçilerile meclis reisleri hazır bulunmuşlaröır. 186 Norveç vapuru battı Oslo, 30 (A.A) — Sicefartsti- denee gezetesine göre cem'an 671 bin ton hacminde 186 Norveç va- puru harbin başlangıcındanberi 30 Nisins kadır geçen müddet Zar. fında batırılıyıştır. 300 den fazla Norveçli tayfa da ölmüştür.