Kolay değil böyle bir iş zarara İmami Senin gibi çekmem tasa, Hiç dolaşmam otururum. Bir kenarda hep dururum. Ne olacak kim ne der ki, Şu sözüme sen di peki. bu « hem bilmecemiz Altı harfli bir kelimeyim. Baştan dört harfıme para ko- Yarlar. Baştan beş harfim et satar. Evler, dükkânler bir araya ge. ince, altı harfim de bir ârays gek di, onların bulunduğu yerin ismi oldu. Ben neyim biliniz. Doğru bilenlerden bir Kişiye bir futbol topu, bir kişiye bir şişe kolonya, bir kişiye maroken kaplı bir muhtıra defteri, diğer kaza - Banlara da zarif ve muhtelif he. diyeler verilecektir. Geçen bilmecemizde kazananlar Geçen bilmecemizde kaza - i anların isimleri Pazartesi günü ? çıkacak sayımızda ilân edile - $ çektir. Hediye kazananlardan İstanbulda bulunanlar, hediye - E lerini Pazartesi ve Perşem günleri idarehanemizden ala - bilirler. Taşrada bulunanların hediyeleri posta ile adreslerine gönderilir. emssensssssen senar esisesasanssnmman —1— Sadrazam esircibaşıya: — Bana esircler yüz nelerden fazladır derler... itirazında bu. Yumdu. — Devletlü efendim.. Esircinin yüz neferden fazla olduğu ve şi - kâyet maddesi geçmiş asırda ol- rouştur. Senin zamanı devletinde benim dediğim gibidir. Bu otuz sekiz nefer esiri kulların sahibi devlet yrzı korur, her biri öbürle. rinin kefili esireilerdir. Birinin uygunsuzluğu görülürse cümlemi. x'n boynu kıldan incedir, siyaset edersin benim devletlüâ efendim.. — Ba esirci tayfa senin mahfu- zun mudur? — Devletlü efendim. Evvelâ bu hakir benden Muhsin kulun - dur; sonra İstanbulda Uzunyusuf mahallesinden (“Yakub (Çelebi, Kakilbend mahallesinden anabtar. cı Ali Bey, damadı Al; Bey, Bala. banağa mahallesinden Mustafa bin Muharrem, Kocamustsfapaşa yanında, Hacihatün mahallesinden Esseyyid Hüseyin bin Mehmed, Samanviran mahallesinden Rama- zan Çelebi, bin Ahmed Çelebi, Kasımpaşalı Kasım Bey, Mahmud paşa mahallesinden İbrahim B: Mahmudpaşa mahalles'nden V bin Veli, Hüsevinağı mahallesin - den Kaymakçoğlu Veli, Hüsev'na Meşhur komik Şarlo, film ar - tisti olmadan evve: birçok işe gir- miş, bu işlerin pek azında muvâf. fak olmuş, pek çoğunda becerik - sizlik gösterdiği için işten atılmış, yeniden iş aramıya mecbur kal mıştı, Günün birinde gene iş arar- ken, bir gümrük kaçakçısı ile kar- şılaştı. Şarlo gümrük kaçakçısı tanımıyor, ne İş yaptığını bilmi. yordu. Kaçakçı: İ — Şarlo sana ben bir iş vere - İceğim. İş çok kolaydı, her halde İelinden gelir. Kazanç da fena de İzi sana hergün bir lira para... Bütün işin kızımla beraber dolaş- mak olacaktır. Şarlo, kıza baktı, Genç, ve ol. dukça da güzeldi. — Böyle işe can kurban. Demekten kendini alımadı. Kaçakçı Şarloya hemen o gün bir lira gündeliğini verdi; — Yarın sabah. dedi, kızım ala. caksın, birlikte hududu geçer, ge ne birlikte buraya gelirsiniz, Yarınki gündeliğini de gelir gel mez öderim. Şarlo kaçakçının yanından ay - rılınca, dosdoğru &ir lokantaya gitti, Karnmı bir güzel doyurdu. Ve gece rahat bir uyku uyudu. Sa- bahleyin kaçakçı Şarloyu bulmuş. tu. Yanında çok şişman bir genç kız vardı. Yüzü kaçakçının bir gün evvel Şarloya tanıttığı kızına pek benziyordu, Her halde onun kar - deşi olacaletı. Kaçakçı: — Şarlo, dedi, haydi kızımı al, sen ata bin, kızım da katıra bine- cek, birlkite yola çıkacaksınız. Şarlo merak etmişti: — Öbür kızınızla birlikte gide- cek değil miydik? Kaçakçı ile kızı Şarlonun bu sözüne güldüler: — Benim kırk tane kızım yok, r tane var, İşte o da yanımdaki. Şarlo gözlerini uğuşturdu. A - caba bir gün evvel mi yanlış gör- müştü, yoksa şimdi mi yanliş gö. il rüyor. Şarlo? — Şişmanlamış olmasına şiş - manlamışsınız amma, merak et tim, Bir gecede bu kadar şişma bi Şişmanlamışım değil mi sille Ki Giz Ali Beşe'nin Saraç Alijti, Kılıçalipaşa bamamında günde) tak ve İn hizmeti görürdü. Kah. b: Tahtakalede (yaplırtfığı) avucunda beş kçe göremiyen tel.| veci Ali, bunların hepsini haraca büyük kahvehane gürültülü bir) lâki, birkaç sene içinde konak, ha. | bağlamıştı, Buna karşılık, kendisi. — Bu otuz bir nefer esirciye kefil misin? Dedi, — Vallah kefilim benim efen - dim.. — Yedi nefer hatun kimlerdir? — Süleymaniyeden Âlime ha- tun kızı Ayşe hetun, Validehama- mı yanında Raziye hatım, Atmey. danı yanında Firuzağa mahelle - sinden hamamcı kızı Safiye ha - esirciler lıyabilmek için hangi kuvvet Şu. — Sen böyle şeylere pek karış- ma Şarlo, bizim mesleğimizde bu Haydi şimd. siz hemen yola çi Genç kız katıra bindi, Şarlo da ata, genç kızın kafırı önde, Şar. lonun atı arkada yola çıktı Şarlo meraktan çatlıyordu. Dü- şünüyor, dilşünüyor, gerç kızın bir gecede bu kadar şişmanlama. sına bir türlü bir mana veremi - yordu. Birdenbire Şarloyu şaşıtratacak bir hâdise oldu. Şarlonun atı genç | kızın belinden sarkan dantelin u- cunu ağzile yakalamış çekiyordu. Genç kız katırdan sşağı düştü. At dantelin ucunu (btrakmıyordu. Genç kız olduğu yerde bir topaç gibi dönmiy& başlamıştı. O dön - dükçe at geri geri çekiliyor, dan. telin öbür ucu bir türlü meydana çıkmıyordu. Nihayet döntel yerde bir yığın haline geldi. Genç kız, Şarlonun bir gün evvel gördüğü kadar zayıflamıştı. Genç kız Şarloya baktı: — Şimdi ne yapacağız? Şarlo hâlâ işin farkında değildi: — Bayan, kadın giyimine karış. mak erkeklere düşmez amma, me- rak ettim. Siz ne diye belinize 0- tuz kırk metre dantel sarıp şişman lıyörsunu. Halbuki benim bildiğim kadınlar arasında şişmanlık değil, zayıflık modadır. Hem size de Şiş- manlık hiç yaraşmıyor. Bikm şim- di ne güzel oldunuz. Şarlo bunları söylerken, gen kız korku içinde haykırdı: — Eyvah. ——— en pi şovla bu kadar gişmin.” — Eyvah, geliyor mahyolduk remeziniz.,.,,, Ben özen b mekteb azmi gl, İİK mahvolduk. Kahv Be Şarlo etrafına baktı. geleni gör müştü: “- Korkmayın dedi. Hırsız de gil, ben tanırım gümrük kolcusu- İriye olduğu ve bu devlet İngiltere Askeri Sayfa 5 vaziyet Mısırda neler oluyor? Cemal Paşanın devesinden Rom (Baştarafı i inci sayfada) fedakârlık olmadığı tahakkuk ct- miştir, Fakat, garib cilvelerin den biri olmak üzere kaydedilmek lâzımdır ki İskenderiyenin bugün - kü vaziyeti bidayette ona atfedil - miş rolün büsbütün ha'icine çık - mış ve İskenderiye bugünkü Ak. deniz meydan muharebesinde, her- kesin hatınma (gelebileceği tarıda bir rolden büsbütün başka bir rol oynamaya davet edilmiş bulunu yor. Şöyle ki: . Hâlâ, herkes zanneder ki İs - kenderiye Süveyşin o müdafaası i- çin bir ileri kale, bir köprü başıdır. Halbuki hakikat böyle değildir. İn- giltere, Süveyş yolundan vazgeçeli ok oldu. Akdenizin ortasina giren ate elinde kuvvetli bir bah. ye muhalif bir siyaset yoluna gi ği tarihtenberi, İngiltere, günün bi- rinde Akdeniz yolunun geçid ver - miyeceğini düşündü ve cenubi Af- rikadan dolaşmayı çoktan gözüne dur, — Gümrük koleusu olması fena Bizi yakalarsa ne cevab ve - — Hiç gezmiye gidiyoruz, de. Tiz, Bız, bizim huduğdan kaçık dantel kaçırdığımızın fark:ına varmaz mı sanıyorsun? — Biz kaşakşı mıyız? Şarlo, girdiği işin ne olduğunu ancak o zaman anladı, fakat iş iş- ten geçmişti. Gümrük kolcusu yaklaştı, her ikisini birden yaka- adı. Hududlan kaçak dantel ge > — Burun neye yarar? — Gürmiye bay öğretmen. > Saçmalıyorsun, burun gör - miye mi yarar? — Evet bay öğretmen, burnu - nuz olmasaydı, gözlüğünüzü taka- mat, bu yüzden de hiç bir şey gö- yeniçeri alayı ve parlak merasim | deme ve uşak, at ve araba sahibi ile açılmıştı. Kahveci Ali Dört kaşlı bir genç iken İstanbula bir bamam il miş, bir yen eri çarbacısnı maye ve del 2 ocağa girmiş, güzel yüzü, yakl ve tuvana vu- cud yapısı, cesareti, haşarılığı ve Beşe, Bursalıydı. l tun ki Leylâ han'mın kiz karında. ! zekâsile, elli altıncı ortanın bir şıdır, Denizhamamı mahsllesinden İ şöhreti olmuştu. İstanbulun sebze ukiya hatun, Soğanığa mahalle-İve meyva işlerinin ve İstanbul sinden Fatma hatun, Eminağa ma. manavlarının üzerine memur olan İlesinden Fatma hatun, Sofular) elli altıncı orta neferleri e) altın. mahallesinden Fafma hatun. dan kendi adlarına manav dük- * künları açariarken, Bursalı İpek İbrahim Paşa yârânının, velini- kahveciliği tecrübe etmiş, bu metlerini veda ziyafeti münasebe.İsanatın çok para kazandiran sırla- tile. Sâdâbâd'da toplandıkları gün,İrmı keşfetmekte de göcikmemiş- olmuştu. Bursalı İpek Ali, İslan. bulun kahveci Ali Beşesi olmuştu. Zamanının en meşhur haytala- rm «bıçağı altından geçirmiş; idi. Yani yumruk ve biçak oyun. larında karşısına çıkanı yere ser- mişti. Ali Beşe, yalnız haşarılık âleminin şehbazı değildi. İleri ge. Jen bazı kimselerin, yerine göre, haytaca görülmesi lâzımgelen İş- Jerini de görüyordu. Bu yüzden kendisini Sadrâzam ile devlet ri. cali yanında koruyacak Kimseler çoktu. Bu efendiler için, Ali Beşe, kahvehanelerinin üstünde gelin o- dası gibi odalar kurdurup döşet. mişti, Ali Beşshin kahvehaneleri, İstanbulun en a2) haşaratına ya- İmazdı. İskenderyenin bugünkü ro. — Haydi aptal kimi kandıraca.İlü başkadır: İngiliz donanmasını aldı. Eğer bugün, mesele sade Hind yolu olsaydı, İngiltere, İskenderi - yede bir filo tutus bunu mütemadi #urdite Otayyarenin (tesiri altında çürütmek fedakârlığın göze &l - Akdenizde tutabilmek ve Mihve - rin Afrikayı Avrupaya — bağlamak plânını tahakkuk ettirmemek. Bu nokta bövlece anlaşılırsa gö- rölür ki hâlen İskenderiye Süveyşi değil, Süveyş İskerideriyeyi müda- faa eder. Eğer Süveyş, Mihver i - gin bugün de bir strateji hedefi i- se bu, Hind yolunu kesmek için de. öl, İngiliz doyanmasını Akdeniz- den çıkmaya icbar içindir. o Artık Maliasin hiç bir mânası yoktur, Ce elin tayyaresine belüttarıkın kıymeti de, yalnız bir terane kiymetidir. Bu harb, bü - tün askeri kıymeti: İskenderiyeye vermiştir ve onu müdafaa eden de kanaldır. * Kanala gelince, o büyük bir çöl denizi tarafından muhafaza edil - mekte olduğu için bir senedenberi kendisini tehlikelere karşı hayli mu vaffakiyetle müdafaa etti, Graziani, Cemal Paşadan daha talihli olma. dıysa, bunun sebebi sadece şudur: İtalyan mareşal, Mısıra sulh za » manında bir kolonizasyon yapar gi. gi girmek istedi. İngilterenin Misir- da çok zayıf olduğu zamanları ev- velâ tereddüdl. ve istirahatle ge- i; sonra da ordusunun suyunu işlerine girişti ve meşgul oldu, Ce, mal Paşanın develerle tecrübe etti. ği sefer daha askeri bir hareket ve daha cür'etli, daha güzel bir sefer. di. Grazinni iss, asker gibi değil, bir İtalyan kolonizasyozcusu gibi yü. rüdü. Bu sefer Afrikayı Avrupaya Bağ lamak işi Almanlara düştü; Alman lar da deveyi, su borusunu bir ta» rafa barakamık bu eskimiş usul - leri, cür'etli teknik. tecrübelerile halletmek istediler, Nakliyatın na, zik kısımlarını deveden ve kamyon dan alıp tayyareye verdiler. Tay- yare su nakliyatında bilhassa mü. him rel oynadı ve bu sayededir ki rin denize dayanarak 14 haftada katetmiş oldukları bir me- safeyi Almanlar, havaya güvenerek 4 haftada katettiler. Bu sefer de karşımıza tayyerenin müdahalesi çıkıyor. Acaba, Alman ler, bu kuvvetz istinaden, mesafs- leri zorladıkları gibi, mevsimi de zorliyabilecekler mi? SG su boruları fer GÖNÜLİŞLE Şüphe ve Otello ene meşhur piyesini tahlil! ri bir o bahadirdir. Hiç bir kuvvet onu kolay kolay sarsamaz. Otellodan intikam almak östiyen fena ruhlu Yago, onu mağlüb ede- cek silâhın ne olacağını düşünür. Yago fena ruhlu olduğu kadar da zeki ve dessastır. Silâbı tayin eder. Bu silâh şüphedir. Otellöya şüphe. yi aşıladığı anda, bu yenilmez badir, mağlük olmuş sayılacaktır. Netekim sahnede görülür, Şüphe Otelloyu sarsmıştır. Hiç bir şeyden yılmayan adam, artık değişmiş, bütün bir başka şahsiyet olmuştur. Şüphenin ateşi içinde kivranir, o. mun hareketlerini görenler gözleri - ne inanamazlar, ve kimsenin inan- mıyacağım söylerler. Şüphe aşlammıştır. Otello niha - yet, çok sevdiği kansini yatağında öldürür. Bana uzun bir mektub yazan o- AA EZ zy EŞ YAZAN : REŞAD EKREM ne barsç verir haşaratlan sübaşı eline düşenleri de, bahşişlerini sızdırttığı büyüklerin tavassutu ile hapisten kürtarmağa muvaffak olurdu. Meclisi şen bir adamdı. Köçek havaları çaldı mı, yerinde dura. maz, kaşıkları aldı mı kalkar, en üstü köçeklerin takdirini kazana- are S. Y. şüphe aşılanmış bir kimsedir. Şüphe onun benliğini ke- miriyor, Ortada hakikat ifade ede. cek en küçük bir delili olmadığı halde şüphe yüzünden mes'ud bir yuvayı yıkmak arzusundadır. Yaz- dığı mektubun tarihile şüpheye düş tüğü tarih arasında on gün geçmiş. Bu on gün içinde evvelce kendine cennet gibi görünen evini, cehen- nem görüyor. Bir melek addettiği karısına bir ifrit onazarile bakı - yor. Hayir okuyucum, haksızsın oku. büs| yucum. Sen de kötü ruhlu bir Yago- sun tesiri altında kalma. Bana an . lattıklarına göre hüküm veriyorum. Kannın ismetinden zerre kadar şüp beye düşmedim. Sen kendin karına karşı eskiden olduğun gibi müşlik | Meselenin hakikat dedikodu yüzünden mes'ud bir yu- vayı yikmak günah olur, TEYZE Yeniçeri .kahvehanelerinin sa. p hibi hangi ortadan ise, kahveha. nenin kapısı üstüne o artanın altın. yaldızlı boyalı ve nakışlı nişan tahtası asılırdı, Bu nişan tahtası mutantan bir alay ile getirilip asi- lırdı. Her bir yehiçeri ortasının, anahtar, kılıç, &erazi, gemi, gemi çapası.. İlâh.. Bir işareti vardı. Bu. na nişan denilirdi. Yeniçeriler or. talarının nişanlarını obaldırlarma yahud kollarına da dövme ile nak. . şettirirlerdi, Ali Beşenin müzeyyen, mükel lef kahvehanelerine «Elliatı Kah. haneleri» denilirdi. Ellialtı Kah » vehanelerinin de en büyüğü, en süslüsü, en güzeli, kahveci Alinin gözde çıraklarından şair Nedim'in çubukları Saraç Ak Bey için Tah. takalede yeni yaptırttığı kahveha- ne olmuştu, tülü bir alay ile açılmıştı. Beşbin kadar manav, gemici, sürücü, arabacı tellâk, hammal, simitçi, börekçi, yoğurt." çu, mumcu, balmumcu, terlikçi, cak şekikle göbek atar, oynardı. Papuççu... İstanbulun bekâr odala- Ali Beşe kahvehaneleri, na-İrnda oturan uçarıları, gün doğar. kışlı, yaldızlı, havuzlu #skiyelilken, Ali Beşenin Sultansellmdeki » kahvehaneler idi, Şebemred ha-| konağında toplanmıştı. Her esna! demelerile meyhaneden nişan ve-| birer takım saz ve köçek getirmiş- rirlerdi. Misafirlerine (eşesbels|ti. Bu âlaya iki bin kadar da ves! adında hurma şarabı, nar şarabi,| niçeri, iki yüzden fazlada Bek." düt şarabı ve Üzüm şarabı bulun-| taşi tarikati fıkaraları iştirek et. durulurdu! «Ol bâdeden kim nüş| migti. eder, içtiği dem sarhoş eder» di (Arkası var) Bu kahvehane, parlak ve gürül kayıkçı, © i