Adanada Halkevi gençlerinin | Misise yaptıkları gezi güzel oldu Adana (Hususi) — Pazar gü - sü sabahleyin okalsbahk bir ka-| #le halinde Misise Oogidecek İrini yazdığımız (o Halkevliçenç. İeri, orada yüzlerce köylüye (İstik İMİ) piyosini temsil etmişler, halk Wirküleri ekibi tarafından zengin ogramh bir konser ovesilmiştir.| Gerek temsil gerek konsrede muval fak olan gençlerimiz birçok defalar alkışlanmışlardır. Bu gezide köylünün kühürel durumu ile alâkadar ol muş ve köylüye kitablar armağan edilmiştir. Spor şubesi tarafından köylü ve halkevliler arasında atış müsabaks- ları icra edilmişti her bakımdan her müfid olan bu geziden aynı gün akşam geç vakit dönülmüştür. Adanada bir kıza sarkıntılık yapan bir yorgancı mahküm oldu Adana (Husuri) — Aslen De- rendeli olan, Adanada Yorgancı. lar çarşısında, yörganci Mehmed oğlu Mehmed Ünal adında bir #a- hiş evvelki gön fakir r en yaşındaki Kâfiys adındaki kızı. nin ücret mukabilinde yıkayıp hala sı tarafından gönderilen çamaşırları dükkünma getimesinden bihsüfade| #arkintilik yaptığından meşhud #ç İar kanununa göre, hakkında tahki- kat yapılarak birinci sulh ceza mah kemesinde yapılan wwhakeme »0- nu üç ay müddetle hapsine karar verilerek derhal tevkif edilmiştir. Biyada bir çocuk ateşe | düşerek yandı Biga (Hususi) — Şehrimize bağ hk Kaldırmbaşı köyünden İbrahim Erginin üç yaşlarındaki kızı Ayşe) sıhhi ve| Köylü özerinde! ailenin | İzerdaki, erik kanun çıkarması Naziili o (Hususi) Büyük | Millet Meclismde müzakeresi yapı- İlan (tarla ve bahçe o mahsulleri koruma kanunu) omemlekette es. vinç uyandırmıştır. Bu mesele, yık lerdir köylünün ve bahçe sahible- rinin içini sızlatan bir oderddi. İCümhuriyet hükümeti şimdi bu müz min derde de el koymuş bulunuyor. Köylünün zarardan korunamıya cak okorkusile tarlasına istediği! mahsulü ekememesi, ziyan yapıla. cak endişesile uzakça bir köşedeki İbahçesine çeşidli imayva ( Bdanları İdikememesi, gözden irak olan tarla İve bahçesindeki ürünleri için daimi tasa içinde bulunması ziraatle meş gul olanlar için ne kadar izüreb ve rici bir haldir? Meselâ Nazillinin tanıdığım ova layrı ayrı girerek bahçe ve fidi hıklara yalnız zeytin, incir,aama di- kilmektedir. Bahçe o mahsülleri bu mabdud çeşidlere inhisar etmekte- dir, Çünkü bunlar az çok ber bah. İçade vardır. Kendilerine niçin biraz da portakal, elma, armud, vişne, i diğer faydalı mey valardan yetiştirmedikleri sorulur sa köy dişiridaki bahçede bunların İ korunamıyacağın!, bahçesindeki tek erik ağacının daha yeşilken başka. ları tarafınden kırılarak erikleri yo- unduğunu, mw veya karpuz tar- lasındarı bile yarı yarıya ziyan gör eğ ve ilâh... ileri sürmektedir. ler. Köylere yakin yerlerde tesadü » fen tarla ve bahçe ve yazlık bah- çe evleri bulun kasabalılar da laynı zarar ve ziyanlardan o muzta- ribdirler. Kiymetli meyva fidanları- nın bir ziyankâr tarafından sökük mesinden, ağaç ve mahsullerin hay. SON P| Bahçe ve fidanlıkların korunması işleri | Hükümetin ii ii humista' tedbir alması ve memlekette büyük memnuniyet doğurdu | vanlara © yedirilmesnden, ten * hadaki (bahçe evine herhangi bit ziyan yapılmasından korkmakta - lar. Köyün, muhtar © emtindeki tek bekçisi koz» * kasabanin bir iki kişi o koruyucusu zirai in - zabat ve emniyeti temin edememek: ' tedirler, Bu derdin kökünden hal- ledilemsi için geniş ve esaslı ted.) İbirlere ihüyaç vardır. Bir köy hu - dudu dahiliade herhangi bir ziyan; vukuunda bunun müşterek mes'ul! leri bulunmalı ve tazmin ettirilme- Hidir. | Ayr bir teşekkül halinde kasa-| bada yer yer tarla ve bahçe koru-| yucuları, köylerde, resmi köy bekçi.) sinden ayrı olarak müteaddid kir| bekçileri bulundurmak ve (bunlar ayrı bir merkeze bağlamak faydal' olacaktır. Zirai disiplin ve güven temin edilerek köylü ve o kasabalı tarla ve bahçesinden (hiçbir ziyan görmiyeceğine inandığı gün vaziyet te büyük bir değişiklik olacak ve herkes çeşitli ürünler ve muhtelif meyva ağaçları yetiştirmenin kola- yını bularak bir karış boş yer bi - rakmuıyacaktır. Bu derdin elde e lecek devası memlekette zirai ge| İşime yol eğacak ve hiz verecektir. Bu, ziraatte bir reform yaratacak kadar önemli bir tedbir olacaktır, Bursa iskân müdürlüğü Kırklareli (Hususi) — Vilâyeti- miz iskân müdürü Yümnü Bicioğ- iu Bursa iskân müdürlüğüne tayin edilmiştir. Mumaileyh iskân müdürlüğün. de ve Çocuk Esirgeme Kurumu reisliğnide faydalı çalışmaları ile kendisini sevdirmiştir, OSTA Gebzede Bu tarihi kasabada Kartacalı Anibalin mezarı bulunuyar si) havasının sağ -E lamlığı ve mev.f künin müstesna üzelliği ile meş hur olduğu gibi engi nar lar nin lezreti ve büyük. lüğü ile şöhretli eski,larihi bir kağ za merkezidir. Çoban Mus - Esad Saydik fa Paşanın yaptırdığı cami ve su kuyusu, metrestsi' Gebzenin güzel eserlerindedir. Kartaca kahramanı | Anibal da Gebzede medfundur.An bal için bir and yapılmas karar. laşmıştı. Pro, manlesef taibik salınsına konula - madan kaleniştır. Bunun fl) sahası. na çıkarılmasını Gebze halkevin - den beklemek hakkımızdır, Gebzede hâlâ Bizanslılardan kal. ma yol ve kaldirimlar mevcuddur. hBunlar, uzun, müstatil şekil ve si. yah renkleri ile dikkati celbetmek- tedir. Gebzede, buğün üzerleri lâğımlar vardır. Kasabanın t ğine iyi bir itina gösterilmediği rülmektedir. İyi ve halük bir zat olan belediye reisi Esad Saydıktan Gebze halkı çok şeyler beklemektedir. Trakyada pancar ekimi Eğirne (Hususi) — Seker fab - rikasının pancar fiatlarına yaptığı son fiat zammı çiftçiyi pancar ek-| mek hususunda teşvik etmiş bulun-| maktadır. Trakyanın her tarafı ye. yermiş ve yetişmeğe yüz tutmuş yem yeşil pancar terlalarile o bezelidir. Pancarlar şimdiden baş başlamıştır. açık Ergin, evde kimse bulummadağı İyi | verzussrremerersameserem sessaaaasasanessanrsasamnanaa senses savan seneanazmnssantnnur vve 0evarup0ane sevene vanmemasanarı cnn vere varonanane sirada kızamık | hastalığından yal mızca bir odada yatmakta iken bir aralık su içmek için ayağa kalk. müş, fakat kızamıktan pali bulunduğundan yanmakta olen ocağa düşmüş, vöcedunun mrehte. Hf Yerlerinden yanarak birkaç saat sonra ölmüştür. Kandırada bir hindi bir köylü çocuğunu yaraladı İzmit (Hususi) -——- Kandıra kaza sının Kaymaz nahiyesine bağlı Ka- vallar köyünde şöyle bir vak'a ol- Muştur; İki yaşlarında bir kız çocuğu 40. kak ortasına doğru yavaş yavaş ilerinrken, o esnada bir baba hindi çocuğa hücum etmiş ve zavallı yav Fuyu altına alarak çiğnemiş, kanad- ları ile dövmüş ve gağalamağı baş lamıştır. Etraftan © yetişenler, Okan içinde kalan zavıllı yavruyu, bu az. ia hindiden güçlükle kurtarmış - — Olmaz olaydık! küçük hanımla biraz görüşeceğiz. Gizli sözümüz var.. Adabı mua. geret denilen. — Anlaşıldı!... Gitmek lâzım... Pekâlâ... Sen git. ben küçük ba- yanla konuşurumü... Şetvan ağlamak üzereydi... Ne güzel şera't tahtında başlamış olan âşikane bir muhsvere ne tat- $ız bir surette hitama eri Son bir şare kalmı; mak. Şetvan ona baş vu — Allah aşkına, geçmişi gan: için, sevdiklerinin başı için... Git!.. , — Gideyim amma bakalım kü. çük bayan gittiğimi istiyor mu?., Ne dersin küçük bayan Yıldızın cevab vermeyip gü - Mümsediğini gören Şetvan, pörte-| Miş bağırdı. zit desenize! k 'a yücenirse?,.. Yazık de - dil mi?,.. Pek sevimli canım... gözleri ka-| | 19 May Bayrami yurdan her lideki bayramda sporcu ve mektebli gençler Efendi, | kızgın bir şiş gibi geldi. — Pekâlâ,.. Öyleyse ben gide- — 0 da olmaz... Hah buldum. Bay Temel, siz gidin anma bi dan gelin... Olmaz m:?... Bermutad, kadınların tatlı dili karşısında Temelin her türlü inadı silinivermişti, — Kurban olsunla Ne de güzel söylüyor... Gü hatırın için gidiyorum... Amma gene ge- Wirim... Temel uzaklaşmıştı, Fakat Şet- vah da deminki hızını kaybetmiş- ti. Bir müddet sesini çıkarmadı, sonra: — Hele şükür defoldu!... Dedi, gülümsedi. o Söyliyecek| söz aradı, tekrar gülümsedi. Hül - ya zall olmuştu. — Evet... Ne diyorduk Şetvan — Ne diyorduk?... Bilmem... Unuttum... Musibet herif!.. Gülümsiyerek verilmiş olan bu oovab Şeyvanın kalbine batırılmış j « — Hayat bir hülyadır diyordu- nuz... tarafında coşkun tezahürat; izle bisi il l Şetvan yolunu bulmuştu, Doğ. ru yürüdü: — Evet, öyledir... Bakın ben sizin yanınızda kendimi genç, dinç, heş'eki hüssediyorum. Neredkb ise size ilânı aşk edeceğim... Fakat telâş etmeyin, etmem. Çünkü ben haddimi bilirim, O kadar ki eserlerimi bile kimseye dinlet - mem... Bir şarkım var, güftesi de bestesi de benimdir... Henüz kim. seye okumadım... Kimseye de o- kumıyacağım; sizden başka... Mi sande ederseniz... Ne dersiniz Okuyayım mı?... — Eve... Dinliyorum... — Lâkin böyle olmaz... Ken - Jinizi çayırlarda, bayırlarda ad- detmelisiniz... Bir yaz günü... Ak şamüstü, gürül zamanı, âşıklar biribirine ebedi sevgi yemini edi. İ yorlar.., Herkes memnun, herkes mesrur,.. Yalnız bir ses inliyor u- raklarda,., Ayni zamanda tatlı ve mahzun bir ses... Tıpkı uzaktan o bir #urna sesi gibi... Bu ses bir âşık sesidir... Âşık el edi. -Yurdda 19 Mayıs bayramı ştir, Resimler Sivas ve Deniz- izi gösteriyo Çünkü sevgilisi yol in ir merede?... Belki ölmüşt belki gitmiştir, belki de h mevcud değildir... Fakat ne ebem miyeti var... Âşık âşıktır ve fer- yad eder... «Bitmez, sönmez, din.| mez kederim!...» der,,. Ve di- yor... Dinleyin! Şetvan, büyük bir heyecanla söyledi. Yıklızın gözleri doldu, al | kaşlıyors — Bravo... — Nasıl”, — Çok güzel Şetvan henüz şarkısının tesiri! altında. Herüz feryad eden Aşık... Bazan en büy'ik cür'et, en mahe kimselerden olur. Şetvan Yıldızın iki elini, elleri arasina al- di: — Yıkdız!... Yıldızım benim! Ne olur, beni aydınlat!.,, Fakat kulağının dibinde bir ses gürledi: — Nedir.... Nedir?... kim?... Baksana, ben adamın ka- fasını ezerim!... Şetvanın karşısına, desti kul « pu gibi duren kollarınm ucunda yumruklarını sıkarak Kara Aslan dikildi. Şetvan kekeliyordu: — Efendi, birader... Şey... — Hötl... Ben senin efendi bi- de çizilen bu anıd| Kırkpınarda yaptığı son sarmağa kalın) Bu da! raderin değilim. Bu adam da nereden çıkt:? Ne diye gelip tatlı bir muhavereyi emel x Acaba buna edi nel Koca Yusuf İstanhulda Yusufa karşı yegân e güreş :ş yapan, hatta Yusufu Ramide açık düşürdüğü söylenen en kuvvetli rakib Mümin Hoca idi — Üçüncü kısım — Koca Yusufun OKırkpınar güre. şinden sonra; İstanbula seferi ve Mümin Hoca ile karşlaşışı Yusuf; Kırkpınar güreşlerinden sonra; Çakir Ali ile İstanbula dön- dü. Esasen; başpehlivanların hepsi de İstanbula dönmüştü Yunufun, İstanbulda ilk (geldiği yer Tophanede bulunan pehlivan- İar hanı idi. Bir iki gün burada mi. safir olduktan sonra; Ihlamur köş- küne geldiler. Onu işitip şahsan ta- nımayan pehlivanlar, Adah ile güreşten sonra, merakla seyrediyorlardı. İstanbulda basımları çoktu. Her. kes onun ayağım kaydırmak isüyor- du, İlk güreşini, Ihlamur köşkünde Rüstem pehlivanla yaptı. Üç sast boğuştukları halde (birbirlerini ye- nemediler, berabere ayrıldili Bu siralarda, Mümin mile maruf bir pehlivan t Yusufa karşı yegâne gü pan ve hattâ Yusufu Ramide we üşürdüğü söylenen OKavalalıların yegâne pehlivan Mümin o Hocayı okuyucularıma tanitmak isterim. Mümin Hoca: cidden menkibesi bir masal gibi dinlenecek ve seve seve okunacak derecede enteresan bir pehlivandır. Mümin, Siroz beylerinden İsma- il Beyin oğludur. lensli Beyin üş oğlu vardı. Pehlivan meraklis ol. duğu için. okkalı ve irice olan bü- yük oğlunu pehlivanlığı ayırmıştı. Ortanca oğlunu da, çelimsiz bulun duğundan çiftlikleri üzerine kâhya İyapmıştı. En küçük oğlu Mümin de sağ kolu kırık olduğundan medrese ye yazdırıp hoca yapmişti. Mümin, her gün ağlardı de, pehlivan olmak isterdi. bir gün babasına şunları söyledi — Baba, ben, pehlivan olmak isterim, dünyada softa olmam. Ve olamam, Babası, Müminin bu şiddetle mukabelede bulundu. Ve — Ulen senden pehlivan olur mu? Bir kere, kolun kirik ve ço- Sehebi il,,.ruk vurup ölçeyim, ve “İzaman da, şu hali hatıtlatarak ök, Bir daha ağzından böyle şey miyeyim.. Mümin, gözleri susmuştu, Halbuki yaşla dolarak pehlivan diye 4- büyük kardeşi- , boğuştukları za- man yeniyordu. Babası, bu hallerini alde zens Mümini peblivan yapmıyordu, Nasıl yapan? Sağ ko. İu ağaçtan düşerek kırılmış, dirsek kismi işlemiyordu. Çengel bir kolu vardı. Mümin; başmda satık epey müd det medresenin küflü, rutubetli o dalarında avamil okudu durdu, üşen o peblivanlık söndüremedi. Aklı, fikri güreşte idi. Ni bir gün kiepetisi omu- mim amal yapmalı?... Bereket versin ki Yıl si yükseldi. er t etmemek Ölüme git demiş e, güle güle, koşa mümkün mü olsa sevine s4 koşa gidil. sacaklır!, kis sesini bi — Susmıyacağım tk... Canıma tak etti ezeceğim!... Hamur haline ko: aca Hayır susmadı... Bilâ- perde yükseltti: Yeter ar - Şu herifi ım, .. Nereden aklına geldi de aşktan bahsetti?... Hangi şeytan dürttü?,., Yıldız ge- ne bir şey sö ediyor... Fakat dinliyen yok!... — Yok, yok, susturamazsı t Kara Aslan kudurdu.. Anladın rm, kudurdu... Gözü hiç bir şey görmüyor... nden bir kaza çı. acak... Yeter artık... Ne sabır kaldı, ne tahammü),,. Haydi, kar. şımda ne duruyorsun? Git, kaç... Elimden bir kaza çıkacak dedim... Keçi... Kara Aslan böğürüyor... Nere. İdeyse bütün arkadaşlar koşuşa - caklar... Mühim bir rezaleti... Sülün duyarsa ne der Yudız usulca, ses çıkarmadan avışıyor, Şetvan da ayni hattı hareketi itti. haz etti, fakat yakasına koca bir pençe yapıştı. sözlerine ;ive kuvvet ver de, şu her Elbet bu adâm su.| Parçalıyacağım..... galiba tehdid | İzuna vurdu. Babasından — haberi terki diyar edip ortadan kaybold” İBu köy senin, o köy benim gül İten güreşe dolaştı Müminin, bu hali senelerce gr İvam etti. Babası evlâdinin mel olduğundan bihaberdi. Mümin; bütün Rumeliyi çiğaeöi gezdi. Oldukça pehlivan olmus (Bir aralık Seiânik güreşlerine, ge! Pehlivan kahvesinin bir köşesini büzülüp oturdu. Filibeli Kara AP med ve dahı başka büyük pehi vanlar da oraya güreşe gelmişler Adali da orada idi. Filibeli Ahmede, Adah birbiri rile iddinlaşıyotlardı. Senin, ense” kalin, benim ensem kalip diye bir birlerini çekiştiriyorlardı. Nihayet; © enselerini, o ölçmeği kalktılar, birbirlerini ölçüyorlardı. İ Kahvede bulunan lar enselerini ölçtüler, zülüp oturan Mümin “İişe merak etti, Filibeliye dönereki — Ustal Benim de o ensemi öl çünüz? Dedi. Filibeli, köşede oturan Hocaya cevaben: — Baka, hele, softacaza de de ense mi var bet Kizan?. Mümin, bu mukabele üzerine gözleri dolup olduğu yerde mahe bozulup kaldı Vay canıma! Adamcağızı, yerine bile kormamışlardı. Bu hal; babasının kendisine söy” İlediği lâflardan daha ziyade Mümi- nin içine işlemişti. Yahu, kendi d€ pehlivan değil miydi? Amma, da ha büyükortaya güreşiyordı bu heriflerin içinde büyükorta peh” Evanı olmak kolay mi idi? Hülâsa; Mümin, Filibeli Kara Ah mede kin bağlamıştı, Kalben, sb etmişti, Ve Allahından şöyle niys# ettir — Hey, kudret kuvvet sahibi | Allahım, derdlere derman olan Ms İbudum! Sen, bir gün bana; kudret büzülür Ser vat sini terzi şeridile değil, şu beğ medikleri çolak kolumla boyundu- kıvrandığı çüsünü söyliyeyim... Diye, derunen kendinden geç » müşti, Gel, zaman git zaman, Mümin, Molla Mümin, veyahud Çolak Mol» In diye anılmağı başlandı. Onunla alay eden Filibeli Kara oAhmedir. Adalıdan öç almak sirası geldi. Çolak Mümin, bütün o Rumeliyi #üpürmüş olduğu halde (İstanbula 7.90: Saat ayarı, 733; Hatif müzik İ mpi) 745: Ajans haberleri, 8: Hafif müzik, (PL), 843: Evin sani, 1330: Baat ayarı, 1333: Türkçe plâklar, jd846: Ajans haberleri, 14. Kiyaseti. cümhur bandosu, 1445; Türkçe plâk lar, 15.30: Dans müziği (Pİ), 18: Sa- at ayar, 1803: Piyasa ve film şarkı, ları, 1830; Ziraat takrimi ve toprak mahsulleri bocsas:, 1840: Radyo caz orkestrası, 10: Konuşma, 19,15: Rad- İyo caz orkestrası, 1030: Saat ayarı, İve ajans haberleri, 1945; Çifte fasıl, .15: Radyo gazetesi, 20:45; Seçilmiş rkılar, 21: Konuşma, 2110: Dinle. ici istekleri, 1.40 Konuşma, 2158: Radyo salon orkestrası, 2230: Bant ayarı, ajans haberleri, boran, 2345: Radyo salon orkestrası, 2315: Dan New.York 100 Dolar Cenevre 300 İsviş, Fi Atina 100 Dratmi Madrid o 100 Poçosa Yokohama 100 Yen Stokholm 100 İsveş Pr. Altın 4 Ayar külçe altın gramı