İk | ile Sirkeci arasında tren hattı bu- , Pilmasını alâkadarlara Ve Yobat SON P OSTA Sav'a & Aktarmalı tramvay biletlerinin fiatları Tramvay İdaresinin mesafe far- kını kaldıran tek bilet ve aktarma bilet tarifeleri Nafia Vekâletine gönderilmiştir. Bu tarifeler, birkaç gün evvel şehrimize gelen Nafia Vekili General AK Fuad Cebesoy ve Nafia Müsteşarı Hüsnü Kartel tarafından esas itibarile muvafık görülmüştür. Tram-av İdaresi, aktarma bilet ücretleri: iZnei mevki için 10, i- kinci mevki için 7, aktarmasız uzun veya kısa mesafeler için birinci mev- kide 7, ikinci mevkid2 5 kuruş ola. rak tesbit etmiştir. Aktarma biletlerle, yolcular me- selâ Edirnekapıdan Bebeğe, Sişli, Maçkaya ayni biletle seyahat edebi- Teceklerdir. Yeni tarifeler Vekâletten tasdik edilir edilmez tatbik mevkiüne ko- nacaktır. Fiat mürakabe komisyonu et ve paynir meselelsrini tetkik edyor Fiat Mürakabe Komisyonu, dün Vali Muavini Ahmed Kınığın riya. setinde topl tr Komisyo! dünkü içtimamda, peynir, et ve ek- mek meseleleri ile piyasada yapılan -— ”Z0—0— 30 Sene evvel Tobruk - Derne - Bingazi Muharebe meydanında 5-6 yaşlarındaki çocuklar da hazır bulunuyorlardı — Kasr Ahmed, —Misratanm 12 Km. kadar doğusunda, sahilin cenub do- ğuya doğru dönerek Zerruk burnunu (Res Zerruku) teşkil ettiği yerdedir. Burada depo, mekteb vesaire tesis edebilecek binalar ve fırınlar vardı. İtalyanlar, Kasr Ahmedle Msrâata . dan çekildikleri zaman burada mü . ir inşaat de bırakmışlardı ki her ziırrıü mm:po:ı.hemebrle döolü idi. Afrika grupları kumandanlığı vüzi- yetten bilistifade Kasar Ahmedde kuv, vetlenmiye ve burada her tarafa kar. şı hareketler yapabilecek bir üs kur. mıya azmetmişti. Bunun için, evvelki diğer tetkikler gözden geçirilmiştir. Perakendeci kasablar bu defaki ; müracstatlarında, tayin edilen eski erasal nisbetinin nrtmlrmsn,ı, bor- sada canlı hayvan satışları için neş- redilen günlük raporun da, haftada bir defa neşrini taleb işlerdi. Kasablar isteklerini bir tapor halin- de komisyona tevdi — edeceklerdir. Raporun tetkikinden sonra -komis-| yoen muhtemel olarak gelecek top- lantısında et fiatları hakkında bir karar verecektir. Diğer taraftan perakendeci pey- nirciler de fiatlara zam yapılmasını taleb etmişlerdir. Son günlerde pey. nir mıntakalarında yapılan tetkikler üzerine pevnirin kiloda beş kuruş kadar vükseldiği görülmüştür. Ko- misvon da bunun üzerine peynire kila başına beş * kuruş- zammede- celtir. Ekmek meselesi henüz bir netice- ve bağlanamamıstır. Komisvon bu hususta t-tkikler yapmaktadır. Bundan başka, bazı lüks mağa. zalarda yapılan yüksek fiatlı satış- lar etrafındaki tetkiklere devam et- mektedir. Komisyon dün bu husus- ta alâkadarlardan izahat almıştır. Hiçbir tramvay hattı kaldırılmıyacak muhtelif kal- Yediküle Bazı gazeteler, şehrin semtlerinde tramvay hatl, dmlacağını ve bu arada lunduğu için Sirkeci - Yedikule tramvay hattının söküleceğini yaz.! maslardır. Dün bu hususta kendisile görüş- tüğümüz Tramvay, Tünel ve trik İdaresi Umum Müdürü Mustafa Hulki Erem, idarenin şimdilik hiç bir trı_ı'nvıy hattını kaldırmağı dü- g söy Lisanslar süratle verilecek İhracat Ksanslarının Ticaret Vekâ- letince verihmesinden sonra, bazı - sans taleblerinin geciktiği görülerek, Ksans bürosunun Vekâlet tarafından takviyesi karalaştırılmıştı!. — Vekület bu büroya yeni memurlar almıştir. İşlerin daha süratle görülmesi — için icab ederse bu büroya daha da me. mur almacaktır. Bundan başka, Vekâlete — telgrafla pi Ksans taleblerinde Vekâleti arzu ettiği bazı malümat bulunma . dığından, bunların tetkiki gecikmek- tedir. Vekâlet lisans taleblerinin ta - 'yazımızda da bildirdiğimiz gibi, evvelâ yüzbaşi Eminin muallimliğinde, şeyh mekteb, daha 4 üncü denzaltı geme, den evyel yapılmıştı. Bu gibi bir yazma ve okuma ve as. de, Derne cephesinde Enver bey ta-i rafından da kurulmuştu. Fransızca, | resirali İHüstrasyon mecmuasının O zaman Libyaya gönderdiği muhabiri mahsusu Bay G- Römond padişahın cülüsu yıldönümü olan 27 Nisan 1912 de, İtalyanlarım işgalindeki Dernenin birkaç kilometre - mesafesinde, Enver beyin Ain el Mansur karargâhında yapılan geçid resminde, — sancakları arkasımdan yürüdüklerini gördüğü Türk ve yerli kıt'alardan büyük bir sitayış ve hayretle bahsederken, bu. rada, kumandan Enver bey tarafın. dan teşkil olunan ve geçid resmine dahil bulunan mekteb çocukları hak. kında da şöyle yazar: «Bu, onun en güzel fikirlerinden bi.| risiydi. Buraya geldiğinde, — harble| alâkadar hevesli birçok çocuk gör, düğünden, bunların toplanarak ta'im edilmelerini emretti. Sonra bir mek - teb açmıya karar verdi. Bu, 1912 Mart iptidalarında vâki olmuştu. Fa, kat talebenin sayısı o derece, çabuk çoklaşmıştı ki, bunlara 2 büyük çadır Tâzım gelmişti. Bunların sayıları bugün, garbdeki | ordugâhta 200 ve şarktakinde 60 tır. Sabahları okuma ve yazma öğrenir. ler. Öğleden sonra tüfek şeklinde ya- pilmış odunlarda askeri talim yapar. lar. Bam defa da, mükâfat olarak, babalarının tüfekleri onlara — tevzi olunur.» «Onlar muharebelere giderler, ve zabitlerin yanında emirberlik ederler; yani oradan oraya emir götürmek veya getirmek için — koştuculurlar. Saflar arasında onların koştuklarını görmek fevkalâde bir şeydir. Bu gö. rülmemiş harbde, 5-6 — yaşlarmdaki çocuklara, yaşlı kadım ve erkeklere yarıncaya kadar, bütün yerli ade ef, radı muharebe meydanında harır bu. Humurlar. öke «Beyaz gömlek ve ığrmlm giyin - miş, başlarına beyaz sarık sarmış olan bu Çocuklar, gene kendilerinden onbaşı ve çavuşlar kumandasında olarak, pek iyi bir askeri duruşa ma, Hktirler ve türkçe selâm öğrenmiş , lerdir...» Gerek bu gibi ve gerek sırf ilkmekteb şeklinde mektebler daha birçok yerlerde açılmıştı. Yazan: Emekli General cahidlerin işine fevkalâde yarıyacak € keri talim ve terbiye mektebi, 1912 zabit mektebi değil ayni 'hidler İtalyanların niyet ve tasavvur- çe Nİ Dernede zamanda, ! matara, demir, deri ve elbiselik kumaş imalâthaneleri ile silâh tamirhaneleri vücude getirilmişti. İtalyanların inşa, at deposunda bıraktıkları demir saç- lardan 100.000 matara imal edilmişti. Günde yirmi elbiselik kumaş yapılır San'at ve fen işlerinde İtalyan esir. lerinin san'at — bilenlerinden istifade olunuyordu. Malümdur ki elde 1600 İtalyan esiri vardı ve bunlar bittabi çalıştırılıyordu. Bundan başka Kasr Ahmedde, bir yandan küllyetli erzak ve arpa yığılmıştı. Bu erzak, bem öşür olarak toplanmış, hem de satın alınarak depo edilmişti. Ancak erzak ve yemi ambarlarda, yerliler tarafın. dan çalınmadan muhafaza etmek Bir ecnebi muhabiri: “Hatlar arasında onların koşuştuklarını görmek fevkalâde bir şeydir ,, diyordu Emir Erkilet BLağ Türk topçusu pek güçtü. Çünkü yerliler çuvalı bir kamışla deliyor, içindekini alıyor ve sonra içine kum dolduru - yordu. Bunun için erzak ve arpa içi saç sandıklarda muhafaza ediliyordu ki bunları delmek ve çalmak kabil değildi. Bu sebeble yerliler: «Biz kumbas amma kumandan biz. den kumbas» diyorlardı. Berberi kur. naz kelimesini kendi dilile kumbasa çevirmişti. D İtalyan'ar Trablus-Zuvvara sahil bölgesini işgal Ş V ed'yor'ar Bu esnada, İtalyanlarm Trablustan ve bunun takriben 100 Km. garbın. daki Zuvvaradan itibaren mütekabi . len iki kol le harekete geçerek, bu iki mevki arasındaki Zavye ve Zanzur sahil bölgesini işgal ettkleri haberi skıtarak | 1 « Nuri Paşa (Nuri paşa Terhune yolde, bizzat Fm, I | — Haâdiseler Karşısmda İ T hallerinden bir kısımının kal, nıı;ı=ıennumtınınn.n şu . ni öğre _h'—lm_ için ihdas edildiği, — Nasıl olur? Itncehm,.şöykm, Lwe bir apartmana taşmriimış. Tramva tevakkuf mahalli bu apartmana biraî Tramvay Şirketine mü tramvaya binmek, tramvaydan iner inmez eve girmek benim için müm K kün olabilse, — Hay hay. demişler. Ve hemen orada bir tramvay te . vakkuf mahalli ihdas edilmiş. Bu hatırlı zatlar, tramvay geçmiyen taddelerde apartman tutmuş olsalar, ramvay ihtiyari tevakkuf ma, Jdırılması hakkında tetkikler yapati . Filânca hatırlı Zat, falanca semt , -İlunması — nazarı Nihayet an!aşılabildi |caddelere ray döşeyip, tramvay işle. teceklerdi. Hatırlı zatlar, apartman değiştir « miş olabilirler. Fakat tevakkuf ma - halli gene orada kalmıştır. Bir hikâye vardır: «Bir sarayın bahçesinde bulunan kanapelerden birini boyamışlar, üze, irine kimse oturursa üstünü başını boyamasın diye bir nöbetçi dikmiş . tirlmiş. Kanapenin boyası kurumuş. “|Fakat nöbetçiyi kaklırmak kimsenin 'i M ıkln;:ç Aylar, ra, hiç münasebeti olmadığı halde, bir kanapenin başında nöbetçi bu . dikkati — celbetmişş sormuşlar, soruşturmuşlar. Nihayet, nöbetçinin kanape boyandığı zaman konulduğu anlaşılmış, nöbetçiyi kal, dırmışlar.» g I..üzıuı” : n.... larınm — ihdası sebebleri ihayet anlaşılabildi. A A, dı, kimbilir belki de hatırları içm © Od»ııl :)aulıî.u' Karivizitin tar hi İlk kartvizitin ne zaman ve ki - mem merak ettiniz mi Ziyaretle - rimizi ev sahib gaybuk d ı AL D . . * » : , hediyel kimin ta . rafından yollanıldığma işaret eyle - yen ve bir çok muaşeret mücadelele Tine vasıtalık vazifesini gören bu dört köşe karton parçasının tarih - çesi pek eskidir. Ve iddiaya — göre bunu, ilk defa meşhur Yunan haki- mi ve devlet adamı Perikles kullan. mıştır. Eski Yunanistanın —meşhur güzellerinden san'at muhiblerinden Aspasya ile Perikles arasında ilk kalb rabıtası teessüs ettiği zaman Perikles sevgilisine hediye — yolla - mak hevesine düsşmüştü. Zamanın kıymetli çiçeklerile bir buket yap - tırdı. Bu buketi bir mücevherle bağ- lattı. Fakat kimin tarafından yollan. dığına da işaret etmek için tahta - dan zarif bir levhaya — kendi adını oydurdu ve buketi yolladı. Bu su - retle ilk vizite kartı icad edilmiş ve kullanılmış oluyordu. min tarafından kullanıldığını — bil - d L Bunları biliyor mu idiniz ? B Ağaç JTokanta Kaliforniya - a, bir ağaç ha - kanta mevcud - dur. Bu lokanta orada — bulunan gövdesi 30 met- relik bir. ağacın ğ | içine yapılmıştır. Ön dört kişi bu a. gaç lokantada ferah fetrah oturup yemek yiyebilmekte imişler. / * İnsan vücudü da şüa neşreder Bir çok maddelerin, hattâ insan vücudünün dahi bir takım şualar — neşrettiklerini bugünün fenni hem bize öğretmiş, hem de isbat etmiş B tir. Bu şualar, bunları neşreden mad delere göre bazan çok uzundur, ba. zan da pek kısadır. Meselâ radyum gibi tadyo aktivite kabiliyetini aza- mi derecede haiz maddenin neşret- tiği şuâ bu cinsten olanların en k sasıdır. Yani uzunluğu 0,00000001 milimetredir ki bir sizara kâğıdınm — kalıntığı bundan on defa daha faz. ladır. Bu şuâlara Gamma adı verik — miştir. dıkbın Gşire geldi. Burası, 20 küsur Km. cenubunda ve Aziziye. nin kezaliık 20 küsur Km. şimal doğu, sunda olup Trablustan, Saniyet . Beni Adem üzerinden Aziziyeye yürü. yecek olan İtalyanları yandan vura, cak en münasib bir yan — mevzüydi. Şöyle ki, bu mevkün şimalini Trablu. sun cenubundaki geniş kumluk saha teşkil ettiğinden bu cihet oldukça emindi. İtalyanlar Fındık.Bin Gşır'a ancak Saniyet beni Adem'den yani garbden ve cepheden taarruz edebi. hrlerdi. Nuri paşa Fındık bin Gşır'da kuv. vet toplamıya başladı. Sırt'tan, Ab. dul Ası Cerem kumandasında 3400 geldi. İtalyanların niyetleri Tra 4045 Km. cenubunda bulunan Azizi. yeyi alarak Garyan üzerinden betek, rar Cebele ve oradan Fizana yürü - mekti. Çünkü, makul bir mücahiâ olan, Bm-ier;:n Seyid ııfıej_h'n Cebele ve buradan Garb Trablusuna . kadar sürmüş ve kovalamıştı. Müca, larını gene İtalyan gazetelerinden işlerdi. Saniyet Beni Adem muhareb . sine hazırlık İtalyanların bu niyetine mâni ol . Afrika grupları kumandanlığı tara- lmatnamede yazılı olduğu şekilde ya mak için Afrika grupları kumandeni kişi geldi. Terh deki mun, tazam 200 kişilik kuvvet te getirildi. Ternufede Suvey'i adında yerli bir k k vardı. Garyanlıl Ce belllerden mürekkeb olup — Muhtar Ka'bâr (1) kumandasında 300 xişilik bir mücahid kafilesi bir Abdullah bin Musada bulunuyordu. Bunlar — İtal, yanların Zavye üzerine yürümeleri (Devamı 8 inci sayfada) () Bu zat, Osmanlı Meb'usan Mec, Ksinde Trablus meb'usu aarak bu - Ankarada oturan bir genç kız, ba, yan «H» bana yazdığı hikâyenin, ve. İvak'anın sonunda sorduğu sual umu, — Bir genç kız bir genç erkeğe da, rılıyor. Aralarında geçen vak'aya gö, . Fa. kasde uymamıştır, esasen niyeti de iyidir. Önde bir evlenme niyeti var ve . Nasıl ba.ı-ışıin-? ' i b Bu genç kız, bu genç erkeğe mü, temayildi. çünkü onda iyi bir niyet — lev hülâsa halinde, gazeteye geçmesi, |Seziyordu. Bir gün düşüncesinin yan. — ni istiyor. Bununla beraber .nlattığı(hş olduğunu gösterebilecek bir hare, | iket karşısında kalmca incindi, darıl. — di, haklıdır. Fakat işte görüyor aldanmıştır. Ortada bir a Delikanlıyı bulunuz, hâdiseyi anla, tınız, bana anlattığınız şekilde anla, — şünen insan, çok düşünen insan me . seleye biraz da his karıştırdığı zaman basiti mürekkeb yapar, mürekkebi de içinden çıkılmaz bir hale getirir. SAR LN Diyeti tab mm.îeüçüncüşnhıvmmueu_.: sak gi gKa n A ae eli len e teklifinin doğru — olup — fakat hâdiseden aile halkı da OlMadığını sorunuz. Müsbet cevab a. B haberdar olmuştur, barışmayı nasıl|lifsanız yapılacak şey derhal aile ef. — itemin etmeli? radını toplamak, hikâyeyi onlara baş. i Sual basit olduğu gibi, cevabı da|tân başa anlatmak, bunu Mmüteakıbi — öyledir. Yalmız dikkat ettiniz mi, dü |da bhemen filiyata geçmeküir, Adenin j «Son Posta» nın tefrikası; İi SYALANFIZ NAKLEDEN ? MEBRURE SAMİ fından Kasr Ahmedde yalnız küçük ' Onca zaman unutulup kalmış o- lan, zavallı eski defteri, böylece «âiki ucundan birden lıımlıyonx_m». Bu yanda sana ne söyliyeceklerim var?. Doğrusu, hiç... Ya da çok az şey!. Günler düşüyor, hep arıîma dü- şüyor, bir yandan da yıla günler ek. leniyor! Ne acayib bir ilkbahar! 4 Penceremin yanındayım, gümü- şi bulutlar basık ve ağır bir kubbe gibi. Yağmur yağıyor. Ben sonba- harla kışı severim. Bugün de güze benzediği için hoşuma gidiyor. «Be. yaz ablama» bunu söylüyarum. Be- nimle alay ediyor. — Sizin. yaşınızda ilkbahar se- vilir. İnanmiyorum, güzel hastam! Bu, sanki «gençliğin en güzel zama. B | Ö M peri... Gülmek, sevinmek nedir bil- dirtmedi bana... Ben onu kötü ı_”' nöbet, içimde söndürmek istediğim fena bir ateş yerine koymak ister - dim! Ben hiç bir zaman başkaları - kine... Herkesinkine b bir ençlik görmedim, tatmadım! Daha :imdide: ihtiyarlamış gibiyim...* Peri gülüyordu: z — İhtiyarlamak mı? İnsan yü - zünüze bakarken, bu söze nasıl gül. mez, bilmem? — Gülmemeli beyaz ablam! D_e_. mek ki sizin gözleriniz çok dîğını görmesini bilemiyor.... Benim ilk - ü Or. baharım da güze benğıi); ÖD ir sabah, o « . Bir CN Bazan okuyorum. - bir erkekle kadın arasındaki aşk - dostlara gibi oldum. Bil- gili, hisli el benim için seçmiş « Peri gülümsüyordu: — Olabilir... Fakat şunu da ü - h ki, aşkın adını, lâfını hiç t. Amma aralarında birkaç ro - manla şiir kitabı da vardı: Sanki eski sevgili bildiklerin yanısıra, ya- bancilar da gelmişti! Peri şaştı. — © da ne demek? Siz raman, şir ok sevmez misiniz? de. di, — Mesele sevmemek değil... O- kumağa en düşkün olduğum za - manlarda bile, ben onları bilme . mek, öğrenmemek istedim. — Neden? — Bu kendime çizdiğim bir di- siplindi. Romancılar, şairler — sade sevgiden bahsederler... Evet, ma - lüm... İster baba, ister ana, kar - deş, evlâd sevgisi, ya da kısaca aşk olsun, onlar hep sade sevgi üstünde uğraşıp dururlar!.. Ben, kalbimi ka. tılaştırmak istiyorum Peri... Bil - mem işittiniz mi hiç, on vedinci asır ahlâkçılarından biri: «Aşk» n adı- n:, lâfını hiç duymadan kalsalar, ö. mürlerinde sevmiyecek insanlar bu- de duymadan, gene de sevecek in. sanlar, -“hem de çok daha fazlasile- kadar güzel güller görmemiştim. Kokulu idiler. Bunu bir suç bilmek kudretini bulamadım. güller, be - | . , bukmur, — :». Nitekim lâfını bol bol du. yup... Gene sevmeden kalabilenler de vardır! dedim. Bunun üstüne gelişi güzel, «Şüp- belilerinn, romanların arasından bir kitab çekip aldım. * Peri adına baktı, — Bravol dedi. His dolu bir e- serdir... Hem de tam bir sonbahar kitabı, mademki siz de güzü ilkba. hardan çok seviyorsunuz... Oku - Dün ben, adına bile o üç harflik yasak tılsımı karıştıran bir başka romanı elime aldım. Sayfalarımı aç-” tım, karıştırdım... Okumak iste . dim, başladım... Amma bitirmiye- ceğim ki. Güneşli bir gün Peri hergün odama kucak ku - cak çiçek getiriyor. Bu sabah Japon da kitablar buldum. Eski A nınt sevmemlİ» Oor. — Ben gençliğimi #evmiyorum Geçmişteki TAS ıevzim cana gcul. İunur» dermis. kuşlu çini bir vazonun önünde, âde. g gA K | L A | k 5 | h'n hn — Bu nme harikulâde ’llıı | * N d Nereden çıktı bunlar? İçinde yaşa- dığımız şu büyülü ev gibi,“tılsırnlı mavi bir diyardan mı gönderdiler?. Yoksa abüyücü» nüz okuyup üfle. yip bu vazonun içinde yoktan böyle güller mi açtırdı? — Büyücü mü? Kim bilir? Bel- kil Hoş kimden, veya nereden ge- dikleri size ne? Beğendiniz ya, lâ . zım olan da bul Fakat aralarında gözüme iki gül ilişiyor - çok çok güzel! - İçleri ha. fifçe ten pembesine giden beyaz iki gül... Kendimi tutamadan, ani bir hareketle onları kapıyor, sudan çe. kiyorum. Avucumun içinde eziyor, didikliyor ve atıyorum. Peri şaşırmış, yüzüme — bakıyor. Galiba.bir şey söylemiyor. Utanıyo- rum, özür bulmağa çalışıyorum: — Alffet periciğim!.. Bu güller bana fena... Çaok acıklı bir şeyi ha- tırlatıyor. Peri, tatlı yumusacık sesile: a (?yle ise atın gitsin; onları dü, — şünmeyin... Ötekilerin güzelliğine or. ş ee .k im mi sizi? — Yok canım... Hem siz hic bi şeye üzülmeyin bakayım. z bRR bıt Cevab vermiyorum, gülümsüyo - — rüum. Bezginim, İşte koltuğa otur - — dum, başımı arkaya dayadım, göz '“*P“]Ş]î"'? müphem bir rüyaya da. — lar gibi ağırlaşıyor, kapanıyor. Ha yıır:_lnç bir şeye üzülmüyorum. Hat- — tâ öyle anlarım var ki, büsbütün dü. — şünmez oluyorum. Pah O dakikalarda Mineceğim, eğer — gene ıztırab çekiyorsan bile, benim — dışımda, benden uzaktasın. : Bazan eski çocukluk def'-:imin, — seni içine koyduğum bir mezar ©o duğunu düşünüyorum; orada ya yorsun, uyuyorsun Mine... Ve ben rahatlhyorum. B Galiba yıllardanberi, tâ minimi- — ni bir kız çocuğu olduğum en, eski — zamanlardanberi, buradaki kadar kendimi rahat ve sakin hissetme , miştim. (Arkası var) . M