« yango bahenin A İlah müşteçisini daha çok etsin, görüyorum kı Türki- yenin en güzel işlerile *iktsadi te- şebbüslerden biri de Mili Pi yangodur. Her âyın mutad çekim- İerinde ve bilhasan yılbaşı vesaire gibi, fevkalâde tertiblerde, talihle- rini tecrübeden usanmıyanlar, pi- yangonan bütün satış ihtiyaçların tsimin ediyorlar ve ekser ahva'de piyasaya atılan bilet miktarı, talebin ihtiyacına kifayet etmiyor. Bir zamandanberi o dikkatimden kaçmıyan bu hâdisenin ilk manav şu olsa gerektir: Türkiyede hayat alâkası gitikes artıyor. «Hayat slâ- kası sözile kastettiğim marn, ha- yatı daha iyi yasamak, daha yüksek seviyeye çıkmak, bir kefme ik, Zengin olmak temek manalarını anlıyorum, Hangi mubitte bu alâka! kuvvetlenirse orada bir canlılık, rümek, İerİsmek ve yükselmek için, mutlaka, her şeyden evvel bu ihti yacları duymak lâzrmdir. Şu halde, Mili oPiyangoya karı gösteri- İen rağbet, hem bu mühim milli mü- dafaa müessesesinin iyi önler yap ması ve par kazanması bakımından iyi bir şey, hem de memlekette iler- İeme ve yükselme ihtiyaçlarının bir nevi barometresini teskil etme iti- barile hayırlı bir alânlettir. * ruhlarının slâkalarını koymus olan- tefeğin tursun. Büyük fen Adamları Pastör Yazan: İbrahim Hoyi e şe İarin miktarı günden güne artıyor. Piyanonun çekilisici hararetle, sa- bırsızlıkla ve hattâ heyecanla tak edenler, yayın, cebine yerleşti in nemarasv ezberliyerek lerce ümide düşüp hülya kuranlar var. Trende, vapurda, tsamvayda piyango bahsi, artık günlük mevzu- lardan biri haline gelmiştir. Bir soh- bet imaclisinin, herhangi bi: nizam takib etmeksizm gelişi güzel akıp giden konuşmaları arasında da ük bir mevki oldu. kazanma takdirinde tasavvurlar, bü- tün bunlar bu mevzuun muayyen famllarıdır; herkes, kendine zöre, bu fasıllardan twtturuyor vw hepsini birden gözden geçiriyor. Bu hal de şunu gösterir: Piyan- do, bizim yavaş yavaş bir ihtiras mahiyetini alıyor. Halbuki, serv göre, yarım, nize bir veya daha fozln bilet alabilirsi niz. Bu bileti almak belki de bir ba-İ kalmıştı, Koyunlar birbiri arkasına bunlardan biri diğerinin tesiri al - kımdan bir vazifedir. Fa aldık- tan sonra, orm sadece cebinize yer lar meştedikliği zamana kadar zih ninizi bu mesele ile fazla meşgul et- mek, kafanızı hülya ve içinizi heye- can doldurmak câiz olamaz. Çünkü, ihtiras haline getirilmiş olan ber meyil, ber duygu gibi bu duy- gunun da bu kadar kuvvetlenmesi kötü bir şeydir. * Bilhassa şunları söylemek | iste rim: Hayat bir piyango (değildir; bunu böyle zannedenler hata eder- ler. Hayatta, onu tıpkı bir piyango-| bun büyük iKtamiyesi imiş gibi ka-l zânanlar çok olmakla beraber, biz- zat hayat, bir piyango ile kıyas edi- lemiyecek derecede çok ciddi ve kendi içinde daha çok sağlam teş- kilâtlı bir mizamdır. Hayatın kendi! kendisini idare eden sağlam esaslı; let veya feliketimizi bir piyango.| gun büyük ikramiyesinde değil, bu) kanunları tamyış ve onlara uyuş dir ki, onu olmuk için bu kadar he- yecan çekelim? Bence, bizzat zen- Binlik ve bilhasın piyango zenginli- >. ği o kadar çok helecanla beklenile- cek bir sey değildir. Çünkü, zengi- nin parası veya serveti kadar derdi de olduğuna inananlardanım. Bun- “dan baska, aliyterile kazanılmıyan bir parayı, birler, ekseriya muhufa- za etmesini dahi bilemeyiz. İsterse- niz bütün beşerin tarihinde, ister- seniz kendi hayatmızm — tarihinde, etrafımıza 4öyle bir bakınız, görür- #ümüz ki baydan şelenin huya gide- teğini söyliyen atalar hikmeti, çok esaslı bir hayat bikmetidir. Hayatta en böyük ikramiye, pi- yanşoda değil, bizim elimizdedir. Munyyen zekâ, is ve karakter kuv- vetlerine malik olan insan, eğer bu kuvvetleri güzel kullanmamı bilir. Si migti. İpek böçeklerini Kurtaran Pasteur.) © Sidi de isimsiz bir başka ne yazık ki kendi sıhhatini harab €tmiş, keflenini âdeta dar yırtmıştı Uzun didinmeler, dur durak bilmiyen Aşırı derecede sevdiği onu büsbütün çöklürmüş, sol sarah tutmaz olmuştu. Onun yerinde baş-İ yam Büyük Rİ ka birisi olsaydı, iukân yok Sulül -| metlerimizi tetkik ederken, ği i SON Bir büyük işe mi daldım, bütün Veferrüatni birden düşün, fakat ufak içine fazla dalmaktan OÇçekin; gicişliğin işin esasan: Unu. J İLİ EDEBİYAT Jj POSTA İğne ile kuyu kazan sdamı stayişle yödedenler de görülmüştür. Ya kst bir yığın samanın içinden bir henüz görülmedi. toplu iğneyi arayan adamı methe - Divan şairlerine rütbe tevcihi mi? Yazan : Halid Fahri Ozansoy Gg XI yıl bir zat ortaya çıktı idi, zad sadece başkalarının o düşünüp! tedir. Hangimiz i asır sonunun büyük halk! yazdığı tahlilleri sahnede yaratmak-| ları dinlemedik ve hangimiz o-ma - çocukken o masal- #airi bağrı yanık o Yunus Emre'nin la iktifa etmez. İnan ruhunun bin -) salların hülya içinde sandet veren hakikatte yaşamadığını ve Yunus divanı diye anılan tasavvufi coş - kunluk abideşinin XIV üneli asr | bir kıvrımını, şir vadisinde, kendi-! si de kendi sesi, görüşü ve duyuşile | İ yaratır. İşte bu son neşrettiği «Açıl tılsımlı renk ve sekillerini ruhumu - zun derinliklerinde saklamadık? On lar birim en aziz çocukluk hatrala- şairlerinden Âşık Paşa tarafından! kilidim açıla isimli sir mecmuası da rmızdır. Nur yüzlü anamızın, nine- tertib edilmiş olduğuna ileriye sür- müştü, O zaman bu garib iddia ol hararetli münakaşaları celbet- yat ortaya çıkıyor, KV inci asrın büyük Çağatay şairi Ali Sir Nevi XVI acı asrın ve belki bütün sonra- Örüdler, inkisavlar. misaller, | Salışmalar, ve müthiş bir âsab yor -İy; aslanın eni lirik şairi Fuzuhi'den gunluğu neleesinde müthiş bir feleej— > mi haykırıyor ve şunu da ilâve ediyor: Fuzuli, Ali Şirin te- & babası Mel siri altında kalmıştır. ud. küçük kızım toprağa vermiş olması Doğrusu kendi hesabıma bu nen” yib davaları bir tüzlü anlıyamıyo » kıy - niçin, Gulu mezti dimağiden kurtulümaz -| yeni bir şey söylemiş olmak hevesile dı. Pakst Paslsur iyileşti. Onun da -İ hu hiçim küçültmelere ve küçüklük- ba yapacak bir çok işleri, ebediyete) lere düşüyoruz. Süphesiz ki Ali Sir tevdi edeceği birçok koşfleri vardı. | Nevai de, Fozüli de nadi Fransa yepyeni bir âfet karşısınânİ edebi salısi ölüyor, ve her yıl 20 milyon aşan Bir servet heba olup gidiyordu. vurdular. Frans» Pasteur Alman Ro bert Coreh'un keşlettiği bir basili esas olarak kullandı, tecrübeler yaptı. Bir aşı formülü buldu. Ben bu koyunla. 7) iyi ederim. dedi Devrin baytarla. rı omunla alay ettiler. Böyle saçma şey olmaz, isbat lüzüm.. dediler, Pas- teur de derhal kabul etti 5 Mayıs )881 de 48 koyun, iki keçi ve bazi. meklere ük şınngalar yapıldı. Pasteur bu 48 koyunu Iki grupa 8. yırdı. Gruplardan birini olduğu gibi bıraktı. Diğermi bulduğu formül) ile tedaviye koyuldu. Ve tedavi müdde. tinin sonunda aşıladığı 24 koyundan bir tanesinin bile ölmediğini, maus rızlarına gösterdi. Evet Pasteur za - vallı hayvancıklara o musallat olen; hastalığı ve iâzını bulmuştu; bütün dünya da kenditinden #tayişie bah. sediyordu. . Fakat bu topallıyan, ali, kır saç. İı adamın fen dünyamna en Tüzumlu bir şey olan o operasyon Aletlerini kaynatarak, © ameliyattan evvel ve Sonra elleri muzadı tâsffün bir madde ile yıkamayı bastanesin. de tatpıka başlamış, bunu yapslıdan beri de ameliyat ve doğum © netiresi ölüm vak'alarının giiide azalmakla olduğunu görmüştü. Pasteur altmış yaşma basmıştı. Ar tk bir köşeye çekilip istirahat ede - ir, son günlerini istirahat ve butür de geğirebilirdi, değil mi?. Ne gezer? Başlı başına bir heyecan, odidinme, uğraşma Kaynağı, namik bir adam olan Pasteur bu geçkin yaşma, to - (Devamı 6 meı sayfada) İSTER frangı! yetişen Fakat dendir. tında kalmış veya kalmamış iddia - #mn hakiki edebiyat sevgisi, me - fidir. Talihli murasra-| Osftük sahibleri genc Pasleur'e baş-| şahir sevgisi ve san'at tetkiki le "doğrudan doğruya ne alâkası ver - dır? Değil mi ki, Fuzuli, birçok siir lerinde yalmız kendi ruhumu inle- mis, kendi ruhunun heyecanlarını a- rlardır bizlere kadar devam et - tirmiş ve daha da devam ettirecek” tir. o halde filân siiri veya şiirleri ötekinin benzeridir hükmile ortaya atılmak fazla bir gösterişten baska ne ifade edebilir? Bence, yalnız a- zeri ve çağtay İehçesile yazan şair- Âğadolü Jehöcelle yüzen: ların dahi aralarında bazı benzer - Tikler, tesirler vücude gelmesi pek tabi görülmek ve bunun neticesin- İde hakiki değerlerin kıymetlerin « den bir şey eksiltmemek lâzmi ge- Virken bunun aksini isbata çalısan - lara bir kelime ile ve belki en hafit kelime ile sdec» egavretkeşn sı - İfatı izafe olunabilir. Edebiyat tet İ kikleri sahasında... her iş bitti de yalnız divan şairlerine alâmeratihi- him rütbe tevcihi mi eksik kaldı?. i| Bunlar gülünç hareketlerdir: hem ilim. hem snn'at nama, Son sözüm se: Hakir bakma bana kimseden sa- #ınma kemem Diye haykıran Fuzuli'nin ruhunu incitmiyelim. Yeni bir şir kitabı: Açıl kilidim açıl Ercümend Behzad, ses, jest ve söz belâgatini nefsinde toplamış bir san'atkârdır. Kıymetli bir sahne ar- dir de... Sahnede insan tiplerini ralara uygun bir hava arasında, can- landırmasını bilir. Sesi müessir ve tok, hareketleri, bakışları o nisbet te keskindir. Fakat Ercümend Beh- iNAN, Yeni yılın Uk günü iki gazeteci münakaşa ediyorlardı: — Harb ne vakit ve ne şekilde bitecek? Birincisi fikrini söyledi, iddiada bulundu, deyandığı sebebleri saydı. İkincisi hen dinliyor, hem de gülüyordu, neizeede: — Dostum seni tebrik ederim, dedi, istersen kolayiikia zengin olabilir. İSTE R iNAN, yaşta. | Beh, Gsti olduğu kadar kıymetli bir şair - trajik maceraları içinde o mace - TEA ISTER bunun yeni bir teyididir. Önce şunu söyliyeyim: güzel ne şekilde, ne tarzda yazılırsa yazılsın güzeldir. İster klâsik, ister roman *| tik, ister sembolik, ister | sütrenlist, olsun! Çünkü, güzel şiiri tetkik e -| iy ai'nin| derken yalnız iki şeye bakar ve om-| gör lara kıymet Veririz: samimiyet ve ifade güzelliği, Bunlar varsa, de -| mek ki şair gayesinde muvaffak el- Bunun içindir ki Ereürmend rad'ın bu son şiir mecmunsni müvaffak olunmuş eserler topluhu- | ğe olarak görebiliyoruz. İhtimal ba-| İzi sürlerinde sürrenlizm ifrata var -| dırılmıştır. fakat ziyanı yok diyelim! İ Değil mi ki 192 sayfayı dolduran iş çok nefis bastırılmış olan bu ki- tabdaki şiirlerin çoğundan evvelce hiç bu kadar güzel nüremelerini! görmediğimiz bir güzellik ve yeni - lik havası esiyor. Yeni bir getirmek istiyen bir sai” için bu kar dan da az bir şey değildir. Bu şiirler arasından birçok nü - muneler zikretmek isterdim. Fakat ne yazık ki buna, bir makalenin hacmi müsaid değil Yalnız en ha - sırma giden manzume masallarından iki tenesini buraya naklediyorum: N Gemisi Üflesem sürunu İsrafilin; Sesim ulaşsa, İMfemfis'e, Ba) | Mumşatar dirilip, Yeniden başlasa hayatlarına. Kara esirler bağlasalar, Firaunların Ehramlarına., Arslan suratlı. Koç başlı kadınlar atılsa Nile, Yerine İrelerin. Yüzdürsem Nuhun gemisini; Gelir etekli, al pulbı balıklar dolu kavanozumda.. Tın tın eden kabacık — “İ Kuğularım, kuğularım; Uçan geminize bindirin beni, / Gidelim ağaçların koşmaca oyna - dığı adaya, Tınten etzin kabacığım; Görünsün karanfil cüceler. Kuru hurma yeşili giysin, Akmayan çeşme aksın, tütmiyen| ferm tütsü | Açsın bana küsen çiçeğim, sabah akşam, Güneş gözlü.. Gelsin beni bırakap ta giden vap cık, Emeyim dev anasının memelerini, Geceyim, Eleğim sağmadan, Kızsam, oğlan olayım. Derekuşuna bineyim; Doğraım, yedi başlı ejderhayı... Bütün bu «gelin etekli, allı pulla balıklar» 1 oekaranlil cüceler i, ukoç başk kadınlar» », seir, bir baş- | ka sürinde sörlediği gibi «râyaları — nın masal bahçelerinden görmek - sin. Ve düşüncesini şu şeküde izah etti: mizin mukaddes çehreleri biraz da o masallar içinde kalmamış mıdır? Onları yâdederken, biraz da © sev- gil ve şimdi toprak olmuş > sevgili vücudlerin bir zamtınki çocuk ba - şımıza eğilen şefkatli varlıklarını gibi ve tatlı, cana yakın ses - İerini işitir gibi olmuyor muyuz? İş- te şair bu şürlerile bizi en serbest bir nazım şekli içinde o hatıralara gö - türüyor, Çünkü kendisi de o hatı- raların esiridir. Nasıl ki bizim de onun gibi o hatıralarda ruhumuzun en sıcak ürperişleri gizlidir. Ercümend Behzad, bir kısım ek- zotik şiirlerinde de çok muvaffak olmaktadır. Bilhasın birkaç serbest misrala bize Afrikanın abe sahrasını o canlandırabiliyor. «Sahran isimli şiirinin ilk mşraları: Billür ışıklı, dalgasız deniz; Elmas akımları, Temposu tüyü tabanların: lap.. lap. Sam yeli: diz, Ve nergiz pırıl serap... İşte rStepri Her diken bir göz: ufka dileli.. Ve yaban otlar; beksisi, Rozkırla- rin, Maamafih kitabın 178 inci say- fasındaki Marinetti'vari fütürist mi, dadaist mi diyeyim, acayib hünerle- rini hakiki Ercürcendin san'atından uzakta görmek iktiza eder. Sonra, ne kadar hayattan alınımşa benze » seler de gene pek hos, gitmiyen realist parçaları da beğenemeyiz. İste bunlardan da bir misal; Bir sokak feneri; şunları görür her gece; Direğini öpen mastorsu.. Aluşu, Fatoşu.. nöbetçi polisi. İzmarite fit ipsizi. Ve tepesinde; ayni yerlere çakılı, raldızları... Ns dersiniz? veminelçaraib de - ğil mi? Doğrusu ya, öteki ince ha - yal mahsulü lerinden sonra Er - cümend Behzad'ın bu neviden E - mile Zola'yı nazıma çeker gibi ma- nasızlıkları en kısa tabirile çekili - yor. Fakat gene basit bir hâdiseden çıkardığı hazı şiirlerinde sarf bir teessür olduğu da inkâr edilemez. Böylelerine hi güzel değilse bile hiç olmazsa zarif diyebiliriz. Bir tek misal kâfi: Dün karşılaştık, Cebimden, Sana yazdığım şiiri arıyordum, amok için! Sen; nedir 0? derince, A Hiç, dedim, bir dostumun adresi, Evini arıyorum... Kitabdaki rKaragöze uvertürn de çok orijinal bir eserdir. Yalnız. ese- ri sonuna kadar okuduktan ve her INANMA! — Bu dakikadan tezi yok, hemen masaya otur, 4 sayfalık bir yaz, bastır, mühürlü bir zarfın içine koymak sureüle âanesini 10 satılığa çıkar. On binlerce nüsba satabilirsin. INANMA! Sözün kısası Sakla samanı. B. Ekrem Taha tedenberi bazı Ata sözlerimizi saşma telâkki eder, Ookendi kendime: met namı altında meler, ne ipsiz #âp- sız şeyler savurmuş!i Ne mânası var, bunların? Şimdi bu sözlerimi geri alıyorum. Zira o darbı mesellerin içinde en pes. tenkerâni telâkki eylediğimin mah hakikat olduğunu su günlerde, hâdi set fülen teyid eyledi. Bir dostum var. Orta kazançlı fa » kat o nisbelle te tutumludur. Nami olmasın ki, kalabahkça o bir ailenin geçimi yıllardanbeni onun sayıf 0 muzlarına yüklenmiştir. Ykına, sıkı na, borç etli, harç (o etti, gezen sene İkendine göre bir övcetiz çattı. Daha ehvene çıksın diye bunun (o yaplımı müteahhide vermemiş, malzemeyi ken & almış, ustaları, irgadları kendi 18. zaretinde çalıştırmıştı. X Ev mübarekesine da: — Param ucuca geldi. bir fiskiyeli havuz diye hayıflarımıştı, Gel zaman, gt zaman, geçenlerde, bir Pazar günü yolum düştü, uğra - dım. bahçeye iskemle alınış, oturuyor. Önünde, fukiyasile, berrak suyunun içinde ( kırmızı bâlıklarle, sipşirin bir de minimini havuz duru - yor. — Ooo! dedim. Allah satayı hatır versin. Görüyorum ki havuz yapıl miş. Gülümsedi. — Evet. Hem de bedavaya çıktı Asıl iyi tarafı o. — Bedavaya mu? Öyle gibi Evi yaptırırken çi - mento âlmiştım. Bunlardan, birkaç yüz çuval kaldı. O vakit bu boş çu » vallar para etmiyordu. o Almadım, sakladım. Bizimkiler tahta bezi fn » Ian yaparlar, sasi olsa kullanırlar, dedim. Geçen ayın başında yahudi - nin biri haber almiş, geld. Bim O pırpık çuvallara toptan © epeyce bir para teklif etti Azıcık nazlanır gibi oldum, herif çıktı, Oo çıktı. Niheveb, | şöyle bir hesab eğtim: Bizim havuzun bedeli çıkıyor. Anhyasağın: Verdim çuvalları, yaptım havuzu, Gokla sa. | mahı, gelir zamanı işte budur! — Hakikaten < öyiel dedim. O sta sözünün doğruluğu işte şimdi kafams dank dedi. EE Cal Şehrimizde 7000 ton yapağı bulunduğu anlaşıldı rar üzerine beyahnameye tâbi tutu- © lan yanağılar için Mıntaka Ticaret | Müdürlüğüne verilecek mame" lerin müddeti bu akşam bitecektir. | , Şimdiye kadar Tiçaret Müdürlü- | Züne verilen beyannamelerden geh- rimizde 7000 ton yapağı bulundu- ğu anlaşılmıştır. Bunun 1000 tonu kasab başı cinsi olduğu için hükü- met tarafından alınmıyacaktır. i Toplanacak © yapağıların hepsi standardizasyon nizamnamesi ahkâs mına göre, Sümerbank mücssesele- rine ve banka depolarına sevkedile- cektir. ——— nn şu neticeye ve dileğe varıyoruz: Ereömend Behzad, orünalitesini | birazıcık fedaya razı olmalı. O za- man ber eseri karmsında tereddüd- süz ve kayıdsız bir hayranlık hissi duyabileceğiz, mademki kendisi bi- ze bu hissi verebilecek cevherde bir şairdir. Hülüsa olarak şunu tekraf ederim: Bir takım acayiblikleri ve ifratları bir tarafa bırakılırsa, «Açıl kilidim açıl muhakkak ki son se * nelerin en orijinal ve her manasile en yeni ve cazib bir giir mecmuası” | dır. Ne de olsa, dümdüz ve çok desi fa eski havaları çalıp duran ede - biyat havasnda insana yeni seslef” ve ofuklarımızda yeni âlemler açı# yor. Bu da bu dürşünlukta sevinçle | karsılanacak bir edebiyat hüdisesi * | dir. Halit Fahri Ozansoy TAKVİM | gittiğim zaman #uracığa kazdıramadım.. İ