İS. Birinci Birlucikânun SON rosTA sevahatinden intıbalar Erzurumda kar altında bir gezinti Erzurumda vali izahat verirken Milli Şefin Erzurum ,İlinden kaçmış. Niyetinia «Son Dosta» nın zabıta romanı: 26 T b | ZEHİRLİ GÖLGE Sayfa 7 a Kitablar ve sigora dumanları arasında (Yarınki tefrikadar) İki sene evveli hatırlayınız. İzdivacı - hızım senei devriyesinde bir gece koca - nızla baş başa yemek yedikten sonra ya - tak odanıza çıktınız. Orada kocanız Üstü “ İyaldızlı kadife kaplı bir mahfaza için - den plâtin bir gerdanlık çıkararak boy - nunuza taktı. Yalnız beş dakika boynu. nuzda duran bu gerdanlığın ucunda ma- vi elmas parıkdıyordu. Bundan 10 ay ey- vel de kocanız bir gece dostu olan meş - hur bir kuyumcuyu evine davet etti ve kırmızı mahfaza tekrar meydana çıktı. Bu sahnede siz de hazır bulunuyordunuz. Görüyorsunuz ya mavi elmastan haber. dar olduğunuzu isbata muktedirim. Bir aralık Raif Beyden kardeşine intikal e - den bu elmas sonra ne oldu? Dün gece Gardenbarda sizi biraz kor- kuttum. Beni affedin. Emin olun öldür - rnek isteseydim, bunun için ufak bir taz- yik kâfi gelecekti. Bu hareketimin ga - yeleri müteaddid olmakla beraber, size kuvvetimi ve iktidarımı da göstermek is- tiyorum. Nitekim hidiseden sonra beni değil, irimi bile bulamadılar. Tekrar e - İdiyorum, Gardenbar hâdisesinden iki saat evvel Yeşilköyde cereyan eden hâdiseyi düşününüz ve bana mukavemetten vaz - geçiniz. Her şeyi anlatacaksınız. Yarın akşam ziyaretinize geleceğim. Telâşlanmayın. Bana karşı samimi hareket ettikten ve ta- Imatımı dinledikten sonra korkmıya se - beb yok. Size karşı hiç bir kötü niyet beslemiyorum. Şimdi talimatımı dinleyiniz! bulunmuyacak, Aşçı ve hizmetçiyi sava - oaksınız. Hastabakıcıyı da artık gönde - rin. Sırtınızdaki yara tıbbi takayyüdata Mizum göstermiyen bir çizikten ibarettir. 2 — Bu mektubu okur okumaz yırtı - nız, parçalarını da yakımız- 3 — Bakın zabıtaya malümat verme - yin, bütün işleri altüst edersiniz Beni yakalıyamazlar, fakat buna mukabti in - tilkamım müthiş olur. 4 — Beni aydınlıkta beklemiye lüzum yok. Saat 10 da evin bütün elektrikleri söndürün. Salona girin ve oturun. Ben gelince lâmbaları yakarım! 5 — Gerek gündüz, gerek gece nazarı dikkati celbedecek hiç bir harekette bu- lanmayın. Her şey alelâds zamanlarda olduğu gibi cereyan etmelidir. 6 — Alt katın bütün pencereleri açık bulumdurulacaktır. Beni bekliyeceğiniz müddet zarfında üşümemek için kalınca bir elbise giyebilirsiniz. Yerın geceye kadar Allaha ısmarladık. Hürmetlerimi lütfen kabul ediniz, ma - dem. Vasko de Goma Haşiye: — Bu mektubu Necdet Bevin odasında yazıyorum. Aldığım malâmsta göre tevkif edilen bu delikanlı polisin e- ne olduğunu bilmiyorum amma, kendisin» sıra gelin - ciye kadar benimle uğraşmaktan vazgeç. | #in. Şayed hâber göndermek imkânmı bulursanız nasihat edin. Deni lüzumsuz bir cinayete sevketmesin'» * Mektubun okunması bitince birbiri - mize bakıştık. Serkomizerin çehresinde iflâs eden bir kanaatin doğurduğu inki - Cinayet masası şefinin artık Lizbonlu »İelektrik mühendisinin vücudüne inandı. ği anlaşılıyordu. Mektubu tetkike devâm eden Rıdvan Sadulleh: — Acaytb! diye söylendi. Bu (8) harf leri de ne demek oluyor? Hekiküten mektubun altında, haşiye - den sonra bir kenarda yan vana birç (S) harfleri görülüyordu. Mektubu bi Ten adam, son salıra geldikten sonra sa - tar değiştiren mekânizmayı işletmiş, bunu mütaakib (S) harfinin tuşuna üstüste birçak defalar vurmuştu, Bunun mana - İsını biç birimiz anlamadık. Rıdvan Sadullah: — Haydi aşağı inelim! dedi. Leylâ Ha- nımla genç kızı dinlemeliyiz. Leylâ Hanımla Neclâyı salonda ayni kanape üstünde yan yana ve elele bu duk. İkisi de hâlâ geçirdikleri he nın tesiri altında idiler. Çehreleri beyazdı ve gözleri korkudan büyümüştü. Rıdvan Sadullah gülerek — Geçmiş olsun, dedi. Çok korktunuz, değil mi? Haklısınız! Herifi gördünüz mü? Genç kız atıldı: — Ben gördüm. — O halde lütfen bize işi baştan anla- tanız? — Anlatılacak o kadar fazla bir şey yok. Saat 10 da yattık, bir müddet uyu - yamadım. Sonra dalmışım. Birden bir gürükü ile uyandım. — Nesil bir gürültü idi bu?. — Sanki benim odamın duvarı vurü - İsaçları nazarı dikkatimi. celb sar ve ümidsizlik bütün vuzuhile oku - nuyordu. Tuyordu. Kalktım, arkama bir şey geçir - dim, merakla koridora çıktım. Necdetin odasında aydınlık vardı ve camda bir er- kek başının gölgesi görünüyordu. — Bu gölge kımıldıyor mu idi? — Hayır. — Odada kiç bir gürültü yok mu idi? — Vardı. Makinenin gürültüsü işiti - Tiyordu. Adam yazı yazıyordu. — Affediniz, hikâyenize devama mâni oluyorum amma bir nokta dah ım. Adam yazı yazıyordu, dedi makine ile yazı yazar misiniz? — Biraz... — O halde sualime cevab vereb niz. Tuşlara vurulan darbeler satir sip diğer satıra geçmek için yapıldığı ve- ya ayni harfin üzerine vurulduğu zaman olduğu gibi muttarid ve seri şekilde mi fdi, yoksa kelime yazarken olduğu gili gayri muntazam mı? — Evet hakkınız var, ses muttarid ve seri idi, — Alâ, şimdi hikâyenize devam edi - NİZ. — Kapı aralıktı, korkuyordum. Fökat doğrusunu isterseniz merakım korku - ma galib geliyordu. Bu hissin tesiri altın- da âdeta gayri i denebilecek bir ş8- kilde kapıyı a biraz daha içerisi gö- rürebilecek şekilde ittim. Masa başında İbir adam vardı, dimdik oturmuş, meki - İneye bakıyordu. — Eşkili nasıldı? — Matruştu. Heyecandan İazl farkedemedim. Yalnız açık sarı race « iz. Siz gürülü — Kapıyı ittiniz. Bu hareket çıkarmadı mi? — Pek az. — Adam duymadı mı? (Arkası var) ı