25 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ou 25 İkinciteşrin 1 “Son Posta, ET ve OT nın Hikâyesi ON POSTA Kem bn. Çemen: İbrahim Hoyi ANNENİN Rl Pspalyenin yanı başındd a şka beyaz leke daha vardı. Bu, e da bir tavşanın kuyruğu idi. Yaş - * ve daha akıllı tavşanlar korunun Yakınlarında otlarlardı. Bu yavru tav - Şir ise gözü «lan, ucu bucağı olmıyan Şrirdün çimleniyor, buralarda peren- Miyordu. Yavru tavşan işte bu pa - in. gördü, kıvır kıvır kıvrılan bur iii Siçeği kokladı ve yedi. Sonra, Ri rak gerisin geriye döndü, ve an - “* Şukurlurına düşen bilardo toplan b koruluğa seğirten diğer tavşan - e uçuk kaçlarını görebildi. Kendi - 19 0 târafa doğru atıldı. Amma geç iyii Yavru tavşan kizil bir ışık ii e Vücüdüne kırmızı bir hançerin Küm anı duydu, bir çığlık atlı, ve “sından da bir dişi tilkinin ağzında #VEandı kaldı. Tilki anaçlı. Amma © avını yemedi. nna kaçtı. Ve kendisini bekleyen Büşr “Tusunun bulunduğu ine vardı. Un dünyalar tilki #manın oldu. Tav fan: çocuklarma yedirdi. Ağzı sulana Gi onları seyretti fakat kendisini 'U. Sönra tekrar #vlanmaya çıktı. te daha da geri dönmedi tilki ana. pl bacaklı vabani (o bir hayvan onu ik *i. Kovaladı. Deli (gibi yaptıkları ! Kilometrelik bir yarıştan sonra d ygde kıstırarak param parça e e Yavruları #nalarını, açlıktan iz - dö gerek beklediler. Bir tanesi Bedi #ekisi erkek kardeşinin ölüsünü i. Fakat daha haftasına varmadan lan gözleri dört döndü. Sürüne - inden dışarıya çıktı, yalpalıyarak SaYırı kuşatan hendeğe kadar gel - Ve içine yuvarlandı. Tekrar tırma - Myacak kadar zayıf düştüğünden o. y yattı kaldı ve açlıktan öbür dün. AY* boyladı. Aradan daha beş dakika o geçmeden b Pırl yanan ve lâciverde çalan , eklerle bir sinek sürüsü etraftan be- z di Ve tilki yavrusunun leşine kon - Me &. ve inüthiş bir savletle yemeğe, halı güç insiyiklarıma uyaraktan Yavrulamaya kayuldular. ika: sinekler ve diğer haşereler, , yavrusunun kemiklerini de sö - EE mek üzere idiler ki kırlangıçlar çi- idiler Parlak bir semadan volta- işe» süzülerek aşağılara indiler, ER ini açıp binlerce sineği yuttu - ğa kış htereti için kendilerine ne * düzdüler. Zira yaz sona ermekte v Si doğru yol Patyey tâ di ” an gıçlar da cenuba akla idiler. sürül bir şeytan gibi uluğan rüzeürin, kiri arasında kırbacını o şaklattığı W: "ençlar uçarak yükseldiler. Fakat İtanesi kurtuldu ve Afrika sahillerine ulaştı. Maamafih, mukadderat, kuşlara da oyun oynuyordu. Zira bu hamâsi uçu - şu yapan, engin denizler aşan, iklim » ler değiştiren Kırlangıç, kül renkli, sarı parlak gözlü, katil suratlı yaban kedi- sinin pençesine düşerek can verdi. Ya- ban kedisi onu bir lokmada yuttu, ve yıldızlı gecede uluyarak dişisini ara - maya gitti. Fakat bu yaban kedisi de uluyarık ölümüne gitmişti. Zira arslan bir haf ta henüz geçmişti ki, kendisinden da » ha azılı bir yaban kedisine rastladı ve vençeleri altında ezildi. Didik dik edildi. Muzaffer yaban kedisi, mağındaki kar lezzetini duya duva v lima kovuldu, şafak sökmeden biraz küçümen ve hezal yanrağı gibi tir tir titreven bir edkal mevdana çık.| t. Yaban kedisinin les'le karnını do - yurdu. Bir hafta kadar karnı tok, sır-| tı pek sezdikten sonra da ölümüne kav vuştu. Bir gün, cakal ininden çıkarak! ş sü icmeğe hazırlan. wuştı. Gülümseven bir kütüğü andıran “msah tonu topu bir kerecik ağzı Timsah: koli değildi durabilir? kan Teke N car verecek cinsten (aman) m karşısında kim Tims#h yaşadı, aradan yüz sene gerti. Timsah mü ir alâmet oldu. Yüz elli sene daha pecti, Timsah zayıfladı. Tiritlesti, Sonra bir sece, son bir ol daldı, ve anafor, lâsesini, kıvrı- defa WE bükülen yilan balıklarının vurdrma Yılan balıkları da timsahı kısa ir zamanda temize havale ettiler. Günler haftaları, baftalar avları ko- liz sahillerine indiler, Yıllar su gibi aktı gitti. Ve 1592 senesinde Manşda balık tutan bir İngiliz balıkçısı oltasına bir şeyin takıldığını görünce 17 azizin basları üzerine yemin (etti ve büyük bir güçlük ile, muazzam bir yılan ba - hım sudan çıkardı; ve avını sahilde duran birisine üç buçuk kuruşa sattı. Adam de balığı alarak karısına götür. dü: — Karı, dedi. Bunu biraz sebze ve baharat ile pişir. Zira bu gece, hayatta memiş ve hep kıtlık yüzü gören misafir gelecek. ını balığı pisirdi. Misafir de müt Ka - İhis bir iştiha ile, lokmaları birbiri pe - « İi ra vuvarlıvarak vemeği vedi. Derin . İdevin içini çekti, ağzını sildi ve konuş. tu: T inan, ister inanma kardeş, ktan ölmek üzere idim. Be - ni yemeğe devet etmeden biraz önce, kendimi öldürmedi (o kuruyordum. Bu yemek sana ehemmivetsiz pibi görü - nür amma benir vatımı kurtardı. Biraz sonra ev sahibi sordu: — Peki, karnın doydu. Şimdi ne va- pacaksın? — Ne mi vapavağım? Eserimi biti - rereğim dostum.. eserimi.. Aç avı ovna derler amma. inanma,. bak kafam l işMvor, dinle! meş'alelere parlak deği. açi , yanmasını r! Sanki kendisi gecenin vanağında asılı durmus gibidir, bir Habeslinin kulağındaki kıymetli bir mücevher gibi.. Nasıl, canım?. Tıpkı — Bu ne vahu? — Yeni piyesim Romen ve Tülyetten birkac - evet. artık diğer dört İveladı. Yilan balıklarında garib bir ar-İperd de tamamlıvmağım, İyu pevdahlandı. Yurdlarınderı uzak -| Ve iste Sekapir bövlece büvüdü, ta. İlasmak istiyorlardı. Amma nereye gi -İn'rdı. Söhreti ved! cihan dört iklimi İdeceklerd:? Bilmiyorlar, üstelik umur-İsordı ve sonunda ölerek, toprağa gö - İsarmvorlardı da. Bir nehir aözmdan,İmüldü Darlak ve kara bir nehre aktılar, ora-| Pir !ki sene sonra Sekspirin mezarı- dam da deli gibi yüzerek, #ece sündüz vayet eden vasl'ca bir adam hsbr - dinlenmeden denizi astılar. Baz'ları yükseltti, ahlavın ofl'varak boğuldu. Bir kısmı yaşadı, o ve Atlas)“” ve mermerlerin arasından küçü- Okyanusunda ve garib bir sazlıklar di-)eük bir sevi kopari yarına kapağı attılar. Ru hir apatve idi. Burası, hudsiz hesibsiz era Denetvevt firlatt ton sazların yığıldığı ve kızsın süne - şih altında durmaksızın çür bü- tün Okyanus süprüntülerinin randevu veri olai asso denizi idi. Süprünlü zen#inlik getirir. Bursa deniz balık vemlerile tıka basa doludur. Yılan ba- İrkları sazların altında beslendiler, ve Jhiç bir insan rörünün simdive kadar trily EE 'Tıb v Terbiye bahisleri Yazan: Dr. İbrahim Zati Öget İstanbul Cezaevi Baştabibi bın içindekiler; 1 — İlkahtan itibaren an sekiz yaşı Yün yolculukların verdiği aşırı yor -Jasl# sahid olmadığı çiftleşme mevsi - , his uğun üzerine bir felâket gibi inen )'mine hazırlandılar. ge A İM İmali Oklar: pek mecalsiz bırakmış) Ve mevsimi gelip de çiftleştiktenil ,.. Cinsi terbiye problemı. sg Ki, içlerinden bin beş yüz tane -İsonra dağıldılar. Bazıları İskandinav -İl 2. Asabi çocuklar. bal ize döküldü, Deniz de onları der| va, bazıları du Teksas körfezine gitti. U Yuttu. Fakat © kırldamıçlardan bir Bir kısmı koyu bir sütun halinde İngi- Arası ve kız kardeşi tarafı > 28 z ik ermekle 2 anana api li ilini) «San Posta min veni edebi romanı 34 Bre yuları duymuyormuş göründüğüne Rita arel gefİş mezhebli bir adam mı? İstediği gibi eğleniyor da, karısı edecek olursa ona karşı beni ieri- pak ilmek için, sıkı bir kontrol altın. ziyeyik te tehlikeli olmıyan bugünkü va - time, Sümkün olduğu kadar devam et - ğgek mi istiyor? Yoksa ağır bir ter- kan ei, Yakâalamağı mu beklivor? m. geleli hemen ber gün her za - aber olduğumuz halde Liza Pe hir Yalnız kalamadım. O ne düşünüyor? Zel kadının bana âşık olduğunu zan. fazla iddialı ve gülünç olur, Ken- Pek fazla ehemmivet vermek olur. wkina has bülyakârlık ve hassasi - bir nostalji icinde yasıyor; €9- ayrıldığı ve haya. meyal hatırla- inin hasreti mi, Ankarada Si IRI anasının babasının sevgisi mi, yübancı memlekette girdiği yeni aile Bündey “e daima düsman savılması vü » Maş Yerine yurduna bir türlü ısına - # Mi? Sebeb ne olursa olsun Liza. kı, ,Pizacı ile Yorginin annesinin veya ma, rdesinin mizacı arasında dolduru)- ace vardı; Yorgi ise, galiba, eğ- Omza ii evinin dışında arıyordu. Bövle Vere da dışı boyalı, ici boş kâğıd fener. 2iyen bu pırıl pırıl delikanlı, be- €ski küçük dostum Liya Petrovnayı Çine ka Şöebilmek kudretinde midir? Bin vaj ö ir sö irana mrk söylediği bir söz ERKANI gezalandırmak için Lizayı ve beni! «Aşkı, cinayeti ve ölümü şiir haline) Yalnız bu kadar! getirmek bizim san'atımızdır.» Ber. Atinaya bunun için mi geli Yergi Dimitriyadiş ise dışarıdan, şiir) Liza benden hoşlanıyordu, ben onu kadar güzel görünmesine rağmen şiir ve | şiddetie arzu ediyordum, Homer hülyadan as'a anlamıyan kuru bir mad - hur destanındaki mısraları bıraz değiş - deci! Kendi inisyatifi onu şurada burada tirerek söyliyeyim: «Bir adam rüvasmda; rastgeldiği kolay kadınla para harcayıp önünden kâçani nasıl yakalıy isa ve eğlenmeğe sevkediyor; müteassıb ve eski yahud kaçan adam nasıl keş; düşünceli ihtiyar annesinin ve annesi ile onu öyle tutamıyordum, o da öyle kurtu- müttefik olan kız kardeşinin tesiri Yor - lamıyordu!s giyi aile namusu namına kiskan; ve şid- * deti olmağa mecbur bırakıyor: İşte Liza. o Yorgi Dimitriyadis bizi dün gece ti - nın bedbaht olmasındaki başlıca sebeb... | yatroya götürdü; Matmazel Ritayı sah - Ben onun için arkada bıraktığı, hasretini nede, gördük. Oyun başlamadan önce Li. çektiği şeylerden bir parça İdim; genç kiz! zayı Yorgi ile benim aramda bcada gören lik senelerini yaşadığı memleketi hahbr-| bazı seyircilerin ani bir heyecan ve te - » atıyordum, anasının. babasının gezip dö- Yaştığı yerlerden geliyordum, eski hür ve mes'ud senelerinde belki de bülyalarmı süslemiş olan bir adamdım. Kendisini sa- ran sıkıntılı çember içinde bir eski dost yüzü görmek ona kapalı olduğu odada pencereyi açıp hava almak gibi geliyor - du. A TA Şe âş il — Programda ismi vâr, halbuki bura- da oturuyor; oynamıyacak mı? Şeklinde söylendiklerini duyduk. Ara- larındaki fevkalâde benzerlik Madam Di- mitriyadunun Matmazel Rita zannedil . mesine sebeb olmuştu. Perde açıp ta Matmazel Rita bütün «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 63 Büyükçekmece kasabası, bu davet mü- nasebeti ile boşalmış gibiydi. Buna mu - kabil Küçükelerdinin çiltliğinde de, civar köylerden gelen köylülerle beraber en az üç bin yiğit toplanmıştı. Çadırların önü- ne, sabaha kadar yanacak olan büyük meşaleler yapılmış, ağaçların arasına ge rilmiş tellere muşamba fenerler asılmış, kibsr davetlere tahsis edilen çiftlik köş. kü ise, baştan başa kandillerle donatıl - mıştı. Küçükefendi ile güzide davetlile- rinin huzurunda çalacak $az takımından | başka, düğün meydanında köylülerle Çekmevelileri eğlendirmek için de iki ta- kım davul zurna, iki üç takım da saz tu. tulmuştu. Küçükekfendinin meşhur kâh- yası, eteklerini beline dolamış, ortalıkta dört dönüyor, ikide birde, kovrundan yağ lı bir defter ile kuşağından divit ve kale- mini çıkararak, verdiği beş akçeyi on beş, on beş akçeyi de otuz beş, kırk olarak masraf hanelerini harıl harıl dolduruyor- du, Sonra, koyum getiren çobanın, tavuk ve hindi getiren köylünün, yük taşıyan arabacının, ırgadın sağ elini bileğinden kavrıyor, onlar yüzüne şaşkın şaşkın ba. karken elinin baş parmağını kaleminin tersile mürekkebliyerek defterin keba - rına bastırıp: «Haydi var sağlık ile, Kü- !cükefendinin shhatine dua eyle» diye - irek başından savuyordu. Mimar Siranın bir şahes vükçekmece köprüsünün Si daki başında da, bu büyük mimarın adına nisbetle Sinan'ı diye arlılan kırk elli evli küçük bir balıkçı - bahçıvan köyü vardı. Bu köy halkı, or altıncı asırda tamamen müslümândi. Sonra, birkaç ev Rum ge - lip yerleşmiş, yüz yıl kadar bir zaman içinde de, Türkler birer ikişer, evlerini ve bahçelerini yeni yeni gelip verleşmek is- tiyen'Rumlara satmışlar, Silivri ii yükçekmeceye hicret etmişler, Sinanlı köyü de bir Rum köyü olup çıkmıştı. Bü arada Sinanın adi da unutulmuş, Kali - kratya diye şöhret bulmuştu. Ke'ikratya Rumları, kavgacılıkları, ay- yaşlıkları ile meşhurdular. Bilhassa ba « İıkçıları, Çekmecenin balıkçı yiğitleri ile kanlı bıçaklıydı. Çekmecede de, Kalikrat- yada da «belâsını arıyan yalnız başına köprüyü geçer, darbı meseli yerleşmişti. olan Bü », vaktile Çekmeceli bir yiğit, Kalikrat- lan bir kız kaçırmış. Kızın bir yavuk. İlusu varmış, bir gece Çekmeteye gitmiş, kızın gelin olduğu eve girmiş, eski ya - vuklusunu hançerle vurup öldürmüş, son- ra dağa çıkmış, Kızı kaçırıp evlenen Çek- İmeceli yiğit te kılıcını kuşanıp Rum de. ikenlısının peşine i genç bir gün bir pınar ba şmışlar.. Çekmeceli Ka'ikratya'ıyı vurmuş. Çek - meceliyi berikinin akrabaları öldürmüş. O gün bugün Çekmeceliler ile Kalikral - yalılar arasında bir kan davasıdır baş - Tamaş. Mirasyedi Küçükefendinin Büyükçek. İmeccde Nakkaşderesi çif! İrina bir ziyafet vererek bu vesile ile de büyük bir sünnet düğünü tertib ettiği > ge'mişti. kayığın İmroz'u bir Rum reisi ile biri Rum, ikisi Türk üç tayfası, bir de, sekiz on yaşlarında tayfa yamağı bir Rum çocuğu vardı. Dört gemici, akşama doğru bu çocuğu Yazan: Refik Ahmed Sevengii İşuşassile sahnede görününce civarımız - daki seyirci'erin kendilerini tutamıya - rak zaman zaman bir sahneye, bir de bi - baktıklarını gördük. Sofoklis'in meşhur faciası kral Öğipos temsil ediliyordu. Lisan; anlamıyordum, fakat mevzuu küçük teferrüğtına kadar bildiğim içit Yorginin tercümanlığına lüzum kalmadan ve sıkıntı çekmeden e - seri takib etmem mümkün oluyordu Mütmazel Rita Ödipos'un annesi ve sonra karısı rolürde bütün san'atkârlık kudret ve kabiliyetlerini sere serpe oynuyordu. 'Temsi'de bulunması lâzım gelen umumi ahengin slevhine de olsa, rolünü büyül. tüp ehemmiyetlendirerek (birinci plâna getirmesi, sahneyi doldurması, salonu BİNBİRDİREK, İBATAKHANESİ Kaçırma plânı livri tarafın-jle le Bü zi Sayfa 9 b Yazan: Reşad Ekrem gemide gözcü bırakarak, köyün deniz kö narındaki şarabhanelerinden birine git niişlerdi. Yolda rastladıklar: Kalikrstyo balıkçı . gemiciler, bu soğan kayığının kaptanını, «hoş geldin Psnayot reist: ye, ve buna benzer bazı sözlerle büyük bil hürmet ve alâka göstererek selâm'am lardı, Bu Parayot reis, yaşı, elliyi aşmış, fakat yirmisinde bir delikanlı kadar din bir adamdı. Ayağında, Rize ve Mapav tarafları uşaklarının giydiği bir zıpka, Üstünde bir aba, başında da bir kabalak vardı. Uzun boylu, iri kemikli, traşlı, pos ve kırçıl bıyıklı, çakır göz İdü. Gençliğinde güzel bir adam olduğu belliydi. İstanbulda birçok Panayot reji olduğundan gemiciler, kalafatçılar, güm. rükçüler, yasakçılar ve gemi levazımı sö“ tör tüccar arasında Çakır Panayot diye ayırd edilirdi; bundan başka celi 89) adam olarak ta meşhurdu. Çakır Pana reise ağır Jâf söylemeğe gelmezdi. B saatlerce, hatta günlerce kendi kendisine kurar, adama ondan sonra gelir çatarğı; meselâ; «Sen bana bundan bir hafta vel çardak önünde dik dik baktın idi, b nimle he alış verişin var söyle bakayım! diye adamım önüne diklirdi. Ne denir? Ö zür dilenirse, daha fazla azar, hakaret e derdi, ters cevab alırsa bıçağa sarılırdı, İ Marmara kıyısındaki kasaba ve köyler den İstanbula sebze ve meyva getirm geçinen bu gemicinin, kaçakçılık yap, ' İtiğı da rivayet edilirdi, Mermara açıklar İrında dolaşır. İstanbul gümrüğüne gelen ecnebi gemilerine yanaşarak gümrükten mal kaçırırdı. Yanına aldığı tayfalarla, tayfa yamağı çocuklarile «ölesiye. pa * zarlık ederdi. j Yanında da bir !ayfa ile bir çocuktan başka adam bulundurmazdı. Bunları da, isine, kâra ve sırrına ortak yapmıştı Bu sefer, kayığında bulunan diğer iki ki- g ( i N İsi, Cakır Panayot reisin yeni bir kaçakçis )ik isi için kayığa girmiş iki sahte tayfa lardan biri Yandım Ali, öbürü dı . Bu sefer giriştiği kaçakçılık * ince i azdan iki bin kişiye yakın bir kalabalığın içinden bi ırmak idi. İhtiyar serseri ge gin Yandım Ali tarafından © dukça mükim bir paraya tutulmu$, bunun İÇekmece'i ihtiyarların anlattıklarına gö-jde yarısını peşin almıştı, Batakhane çe * tesinin meçhul reisi tarafından hazırla » nan ve Yandım Aliye veriler Küçüketi diyi kaldırma plânı şüyle tanzim edilmiş ti: , Çiftlikteki davetin ikinci gecesi, çiftlik ğe bir saray kapıcısaşısı gelecekti, Bu &* dam Küçükefendiyo Sultan Muradın bir, İemrini getirecekti. Bu sahte emirde <a jki Abdi Mollasın, nişanı hümayunumu lınca kapıcıbaşı Ali ağa kulum ile tiz gele İsin ve yanma kimse almıyasın» yazılıydı, | İCiftliği bir telâş alacaktı. Davetliler yüze üstü kalacaklar, yahud (o dağılacaklardı, | Sahte kapıcıbaşı da Küçükefendiye «efen jdi iğinde dastla -)hi hazretleri.. Müjde bahşişimi isterim, hünkâr İstanbul kadısını azletti, sizi İs tanbu! efendisi yapmak ister!, diye fısls İdıyacak, efendiyi alın giderken, Baba « gün, Kalikratya köyüne bir soğan kayığı! nakkaş deresi çiftliğinden Cekmeceve çi kan yolun ağaçlık, kuytu bir yerinde, ün r'erine on kişi birden saldıracak, Kü » çükefendiyi atından yıkıp kıskıvrak bağ; ladıktan sonra göl kenarına indirecekler, (Arkası var) ———— vattan ceki'irken rolünüe verdiği ulvilik harikulâde idi. a Gözlerimin önünden bir perde kulkıyor, sihirli bir âlemin kapıları önümde açılı - vor. kuvvetli bir sahsiyetin zengin ka * ranlığı aydınlanarak beni icine çekiyor « du. Benim icin simdiye kadar Lizaya bem» 7emekte olmasından ve belki de Yorsinin. mahrem dostuğunun hududuna dahil bulunmasından baska hir alâka sebebi ta- sımıyan bu kadın, hakikette yer yüzünde manevi bir kudretin büyük cazibesini gez diren büyük bir varlıktı. İste ne zamandanberi vanıbaşımda idi; evde, otomobilde. gezintide. eğlencede ©- nunla yanyana bulunuyorduk; ayni mu - ş.zim oturduğumuz lorava dönüp dönüp) hit içinde ayni havayı teneffüs ediyorduk. ta ben onun ruhundaki şimseklerin kud. retinden habersizdim, 6 benim insan top- luluklarına teselli ve rahmet getiren ve ıztırablara sifa, nes'eye coskunluk ve fh-, tiraslara kuvvet veren san'atkârları ilâh- lar neslinden saydığımı bilmiyordu! h Yorgi, Ritanın muvaf?akiyetinden mem. »un oluyordu; takdir ve alâka hissetti “ #imi görünce onun Paris konservatvva rırdan mezun olduğunu, Fransada sevil mis bir Yunan siyasisinin tavsiyesi üze - rine Komedi Fransezde ştej görmesine baştan başa teriri altına alması, büyük/müssade edilmiş olduğunu söyledi. Yorgi bir hakimiyetle serbest ve kuvvetli hâre-| Dimitriya, ketleri, neş'esi, ıztırabı; feryadları ve ni- hayet oğlu ile evlenmiş olduğunun mey- dana çıkması üzerine kendisini asıp ha - Pariste lemek be- Matmazel Ritayı bulunduğu senelerde tanım kârlik arkadaşı... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: