25 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

25 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şairlik, şairanelik ve şiirde alimanelik Yazan : Halid Fahri Ozansoy a ğü yorum da, şu eskilerin şiir te-| — Olabilir! Marimi Di $on asrınkilerden çok daha| Cevabını verdim. Arkasından bir şüp- İpar, uluyorum. Buradaki eskiler vas |he ile sordum: Hamidi, © garb edebiyatlarının ikisine del — Siz makaleyi iyice okudunuz mu? Yeki . — Evet okudum, diye başın: salladı. Bütes, Şairler, maddeci olsunlar, yahud | Sonra, dudaklarını bükerek ilâve etti; i zle olsunlar, eğer bir nâzariyenin| — Derin değil... b Sa de yalnız ruhlarının heyeca-| oCevab vermedin. Bunu müteakıb bu e ai coşkunlarsa muhakkak ki aliyi, İzi söylemişlerdir. Nasıl ki F' bunda, enus Emre'yi, Nedim'i seviş Mdr. Hiç bir estetik içinde mah - yan bu bülbüljer, baharda da, ha €n cana yakın, en yanık ve bir sesle ölmesini bilmişlerdir. Keaamda de, bedi ve beyan nazariyeleri Mak al Şairlikten ziyade allâmecilik yap | iŞ yenlere bakın. O ne Jâfız ve; Mavvag e atları, o ne hikmetler, o ne ların, ri?.. Hissedersiniz ki, bun - Sk ş il ine ve cinaslarına kadar bir Mek lerinde sun'ilik buram buram tüt kudu. Fena değildi, fevkalâde de değildi Şöyle bir manzume. — Nasıl buldunuz? Diye sordu. Kısaca: Güzeli Cevabını verdim. den fazla kuşkulanmadımsa, mizi kendimize saklamıştık. Ve şuna e - genç bana kendisinin yazdığı bir Şiiri © İ O, benim bu cevabımı kâfi gördü, na - #l ki ben önün «derin değil, hükmün - Ayrılırken, ikimiz de asıl düşünceleri. SON POSTA Dünkü kısmın hülâsası Rıdvan Sadullah kendisine şimdi, vekili umurluk ettiğim eski ve zengin bir nrkada- şınıdır. Zabıta işlerinde hariklâde bir isti- İdad ve kabiliyet sahibdir. Zabıta erkânı ile dosttur, Blihassa elnayet masası serkomise. ri Osman kattısık meselelerde onun yardı , imından hiçbir zaman möstağni kalamaz. (Zehiri gölçe davası) hapisanede bulu - nan Raif isimli bir kardeş katilinin bize bir mektub göndermesite başladı. İşten çekilmiş bir elbise tüccarı olan Raif katilin kendisi olmadığı, şeytani bir dolaba kurban gitti - # idâlasındadır. Hapisancde muammayı halletmiştir. Bize söyliyecektir. Ona göre bu is bir cinayetler serisinin başlangıcıdır. Yal nız bir gece icin hapisaneden çıkmanın ko- layını bulmuştur. Bizi Yeşilköydeki boş köş. künde bekliyecektir. Ailesi halkı Osmanbey- deki evde bulunmaktadırlar ve bize mektub İyolladığından haberdar değildirler. Tayin edilen gece Rıdvan Sadullah, serko- miser Osman ve ben otomobil'e Yeşilköye igittik ve mabkfim Raifi köskün bir odasında İtabanra ile öldürülmüş bulduk. Serkomiser evde telelon olup olmadığmı araştırmak üvere İken Rıdvan Sadullah sbulunduğu zannındayım. dedi, İ (Roman devam ediyor) —— —— Görünmiyen kadın Bu zannı tahkike ân bulamadık.' Birden nereden geldiğini derhal anlıya - madığımız bir kadin çı; , tüyler ürpar.! tici bir feryad yükseldi. Ses binanın için-| den mi, yoksa dışından mı gelmişti? He- pimizde dışarıdan geldiği intiba hâsl ol! muş olacak ki pencerev» doğru koştuk,! gerkomiser camı bir hamlede açtı, aka -| binde üçüncü kattan bahçeye düşen, hud atılan bir cisim, beyazlar g $an vücudüne benziyen bir cisim, buşluk- ta, gözlermizin önünde, bi dan geçerek sukut etti. Pencereden sızan hafif aydınlık altında sarih olarak gör - müştük. Bir kadın ya aşağı atlamış, ya. hud da yukarıdan atılmıştı, Rıdvan Sadullah kapıya doğru koş İtu. Biz de kendisini takib ettik, Üçümüz İbirden aşağı inen merdiven'ere atıldık. | Bahçede acaba nasıl bir manzara İle kar - Işılaşacaktık? Çamurlar içinde can çeki- şen bir insan mı, yoksa kemik külçesi ha- line gelmiş bir ölü mü bulecaktın? Mer. divenleri hiç bir ihtiyat kaydına riayet etmeden bütün Bızımızla iniyorduk. Alt kat koridorunu yıldırım gibi geçtik, mer-| fl i i Görünmiyen kadın Beyaz bir cisim bizim hizemızdan geçerek bahçeye düş müze bir çiçek tarhı çıktı, durduk, E - lektrik fenerinin ziyası terhin kenarına teksif edildi. Yarım metre genişliğinde bir hat olarak uzıyan tarh bizim bulun- duğumuz tarafta bir sıra saksı ile hu- dudlandırılmıştı. Bu saksılardan pence - renin hizasına gelenler devrilmişler, dört beş tanesi de kırılmıştı. Demek pencere - den düşen veya atılan insan bu saksıla - rın üzerine gelmişti. Saksılar düşen cis - min ağırlığına ve sukutun şiddetine da - yanamıyarak devrilmişler ve kırılmış - Jardı. Evet, bu muhakkaktı, Fakat bu düşen İcisim nerede idi? Ne olmuştu: Saksıların trafında en ufak, en belli belirsiz bir iz dahi yoktu. Yoksa serkomisere hak ver- ımdı? Cinli, perili bir evde mi idik? Üçümüz de susuyor, karanlık içinde syaküstü bekleşiyorduk. Düşünüyorduk, diyemem. Çünkü ortada düşünmekle hal. ledilecek 'bir mesele mevcud değildi. Bir mucize karşısında idik. Bir kadın yukar- dan, üçüncü kattan aşağı düşmüş, sonra birden görünmez hale gelerek uzaklaş- maştı. Belki beş dakika öylece kaldık. Yağ - mur hizi arçtirmışlı. Nihayet Rıdvan Sadullah: — Yukari çıkalım, dedi. Şu kadının düştüğü katı tetkik etmeliyiz. Tekrar binaya girdik ve merdivenleri nım uzağa gitmiye ne lüzum var, sşağ Jatılan veya atlıyanın vücudünü dahi bi) ancak sukutun münteha noktasına kadar tesbit edebiliyorduk. Ondan sonra sirro lup gitmişti. Bu vaziyete göre bunup canlı bir mahlük olduğunu iddia için dal hi elimizde işittiğimiz feryaddan başks delil yoktu, Veziyeti benim gibi kendi kendine ki saca gözden geçirdiği anlaşılan serkomi » ser: — Eğer bir şey anlıyorsam Allah be llâmi versin! dedi. Hocam sen ne diyor 'sun? Rıdvan Sadullah pencereden dışarı ba: İkiyor ve derin derin düşünüyordu. Ser « komiserin suali üzerine başını bizden tâ rafa çevirerek: — Hiç bir şey demiyorum, sadece bek. liyorum! dedi. — Neyi bekliyorsun, hocam? — Bu hokkabazlığın sonunu! Rıdvan Sadullahın hakkı varmış. Hek kabazlık dediği bu facia sahnesinin sonu kendini göstermekte gecikmedi. Birden dışarıdan, bahçeden gelen bir otomobil sesi ile pencereye koşuştuk ve etrafı taf- Yanlı asfalt yolun nisbi beyazlığı üstün- de, içinde birisini kadınâ benzettiğimiz liki insan bulunan bir spor otomobilinin İsen süratle kayıp uzaklaştığını hayal me. yal gördük. Bu müşahede ile aşağ: inen mer merdivenlerden inerek bahçeye koğ-| urmanmağa başladık. O sırada içimi bir merdivenlere atılmamız bir oldu. Bu se- tuk. Aydınlık pencerenin hizasını tasar- yaralama hüdisesile alâkadar gördüğü yağık ve... Hiç bir şey bulamadık, Evet Hamza adında bir şahsı şüphe üzerine Ne hiç bir şey bulamadık. Gözlerimize ina. Perş iii namıyorduk. Rüya mı görmüştük? Fakat pevi korkaklık hissinin kapladığım itiraf fer Rıdvan Sadullah önde bulunuyordu. etmeliyim. Bunda doğrusu pek haksız da Denebilir ki bir koşu rekordmeninin sü- İ değildim. Görünmiyen düşman görünen- rati ile bir cambazın meharetini mezce » den ne kadar küçük olursa olsun İinsana;den bir atlet te merdivenleri ancak bi » N minim ki, benim o makalemdeki fikirleri hi, SİL. Genzi tıkıyan bir buhurdan gi-| alimane bulmıyan bu yeni ve genç İsti - Ba dad, yolda yürürken de nazariyelerini böyle Yalmz bizim edebiyatımızda | kalıba sokacak mısralar arıyordu. hara m Garb edebiyatında da bu safha -| (İşte âlimane şiirler böyle doğarlar ve Xa Ynen rastlıyabiliyoruz. Fransada | bunun için uzun yaşıyamazlar, ni air trajedisinin, Racine VE) O gencin «derin» den ne anladığını sor- doğru den sonra nasıl bir tedenniye|medim, fakat keşfetmiştim. O şiir ma - Onlaydiğini elle tutar gibi görüyuruz. | ka'esi derin olmak için, muhakkak, biç değil, © klâsik facia kaideleri içinde biç | değilse © Valöry'den O bahsetmeli idi. Bülleyi hakiki bir heyecanla çarpan gö -|Nitzchet'nin fevkalbeşerinden mısal ge » Vardı. Arkadan gelen mukallid »İtirmeli idi. Sürrealistlerin ifratlarını cvş' tünde bile bulamıyoruz. Nasıl ki bü| kunlukla anmalı, dadaisms, fxturisme, €n sonunda klâsik ekolün rornan -| cubisme cereyanlarına temas etmeli, bil Kez, ç SPisinda iflânna sebeb olmuştur. |hsasa Marinetti'nin dehası ve iddizları ö- Romantizme'in kaideleri fazle sıkı-| nünde yerlere kapanma'ı, bol bol isimler, tire ini Wsullerden de ayni hüzünlü hne-| tarihler, nümuneler göstermeli idi. Ne - N ir, ticede, bu makaleyi yaza, kendisi inan - kt)“ gelelim bugüne... Fakat bügün-| masa bile, bütün bir ruhi buhrenlura bü- aş de sembolisme'denberi geçir -| yük san'at ismini vermeli idi, şi rma meydandadır. Ne, zaman| İyi amma © zaman, hakiki saf Şiirin ğ $âirleri ilhamlarını okaidelerin | membaıma değil, ancak binbir nakişle ve tutmuşlardır, o zaman hakiki sat' müphem işaretlerle süslü çeşmelerine el gibi parlamıştır. Buna karşı, U-| uzatmış olurdum. bilhassa şairane alimanelik revaç! Bense Şiiri; tabiat gibi teklifsiz, bik i andan itibaren yazılan şiirler - lür kaynak'arından içmek istiyenlerde. bir tatsızlık ve yavanlık kendini pim, Bunu kendim yapamasam bile baş- kakiyg iştir. Ben işte her şeyden ziyade. kalarında olsun böylesini sevmek ve sev- Hüri öldüren bu alimaneliğe düş -'dirmek hakkım değil mi? « Bir zamanlar Fransada Tee Halid Fahri O: 2 Günter pranasyelerin arasında, La. |“ Bl, Lie ve Jose.Marla de Heredin Lâislideki yaralama hâdisesi Mala bırakarak yalnız dış âlemi! oo yeni bir safhaya grdi iğ parlatmağa başlamıştı. A -| O Behram adında bir gencin evvelki gece Ar ek renk açılan misralas |Lü'elide Tayyare aparlıumanlarının. ya ve Yalaz işitilmemiş kafiyeler çınlıyor nındaki sokakta dör; yerinden tabanca Kk ile mestediyordu. Pâ-!kurşunile tehlikeli surette yarah olarak iki, Verlaine'inki gibi bir kalb bulunduğunu yazmıştık. Mil dan değil, sadece uzun arağlır| | Zabıta mecruhun ifadesine nazaran bu uyan, limelerin ahenkli imtizacından zam Öyle ki, gün geldi, bu kader kojğ,, » Pu kadar mısra mimarisi bu e - Mng araretli müdafilerinı bile bıkıp| SN hay Hatta bu şairin bir zamanlar duy a0 dostlarından biri olan Flcurs! Sy Mübdii Baudelaır: bile onun hak- H.cümleyi yazmaktan kendisini a- rağmen; bir sarayın eşhası Üyeyi, Parıl elbiselerle resmi geçid yar — ki Satier'nin şüirleri, bütün ahenk ve Bibi Bugün de Fransada, saf şiirin, (yani! Miz de allatimce, özü kemiğinden ayrıl eti, i de gördüğüm birçok nümune - İmane edalı şürin) en meşhur bir) ar SM ii hepimizin birden aldanması imkânı var yetle devam etmekte bulunan müddsi- umumi'ik ve zabıta şahidlerin ve sihhi vaziyeti düzelen yaralı Behramın verdi- ği son ifade ve esasli eşkâl üzerine hdi: İsenin İailini tı ederek suçluyu mey. İdena çıkarmiştır. Behrami yaralıyan Düzceli Celâl adın- da bir gençtir. Suçlu ayni zamanda mec- ruhun yakın akrabalarından olup, ikisi de dikimevinde çalişmaktadırlar, Yarala- ma hâdisesine sebeo, bu iki gencin ayni kadını sevmiş olma'arından doğan ii birisi Paul Valery'dir. Öyle aşk ve kıskançlık rekebetidir. | Fürlerinde mücerred riyazi hü-| Yapılan tahkikata göre, suçlu Celâl bu Musraların içine sıkıştırmaktan | rekabetten mütevellid teessür ve kinle miştar. Bu şiirlerde, bütün) vek'a gecesi saat 20 de Şehzadebaşındaki rağmen, bir sun'ilik bulan mü.! evine gelmiş, ve 2z sonra da Behram:n de (hattâ Pransada) eksik de- yolunu kesmek ve kendisini vurmak ka- İrarını vererek, rakibinin geçeceği Tayya. Hüzâriyelerin doğurduğu şu, çok/re apartımanlarının yanındaki sokâkta e kafesin içinde alacalı ka «| karanlık bir yerde pusu kurarak, onun psetmektedir. geçmesini beklemeğe başlamıştır. Sinai * Baka Satırları yazmaktan asıl Bir müddet sonrı, Behram evine git- mek üzere bu sokaktan geçerken Celâl Üeçenle a © noktaya geleyim. - e genç bir şairle konuşuyor tabancasını çekmiş ve arkasından dört el ateş etmiştir. Çıkan o kurşunlardan ikisi ii bir aralık, benim evvelce di - | Behramın kasığına, diğer ikisi de omuz- Benç şairin son şiirleri hakkında | larına isabet ederek ağır surette yaralan- > Yy Yazıya getirdi. masına sebeb olmuştur. in bir güirini methetmişsiniz? Tahkikat sırasında suçluya yardımcılık yaptığı şüphesi üzerine Halil adında bir şahıs fa nezaret âltına alınmıştır. Bu yaralama hâdisesile müddeiumumi muavinlerindön Turgud meşgul olmak- mı idi? Üçümüz de ayrı ayrı derek bir çeyrek müddetle bahçe- yi aradık. Hayır, canlı bir imsanı.bir ta- refa bırakın. bir yek i7i bile yoktu. Ü- jgür ü kattan at şahvd düşen kadın, erkek her kimse haydi mucize kabi'inden ölemedi de kaçtı diyelim, bu takdirde ze- minde ayak izleri bülunması lâzımdi. Bahçenin bu tarafları keba topraklı ve yağmur hâlâ devam ediyordu. İ Taharriyat bittikten sonra tekrar bir- leştik. Eski nol a dönerek durduk. Ser- komiser ile ben âdeta aptal'aşmıştık. Rıd. İvan Sadullaha gelince susmasından onun da kararsızlık ve hayret içinde bulundu- ğunu anlıyorduk. Serkomiser nihayet daha fazla sus - miya dayanamıyarak söylendi: — Hay Allah belâsini versin, bu ev pe- rili galiba! Rıdvan Sadullah fazla ümidvar görün- miyen bir eda ile; — Taharriyata devsm edeceğiz! dedi, Osman Bey, fenerin ziyasını zemine tut, Birbirimizden ayrılmıyalım, Üç çift göz, bir çift gözden elbet kuv- vetlidir. Yukarıdan düşen insan değil, ta. vuk bile o'sa bu islak zeminde iz bırak - maması imkânsız. Aydınlık pencerenin zemindeki hiza » sından itibaren hattı müstekim üzerin - de ilerlemeğe başladık. Bir metre, iki metre, Üç metre... Dördüncü, beşinci, al tıncı metreler... Yedinci Metrede önü - metlere gi - daha fazla tesir ediyor, Gene öde İcnerile yolu aydınlatan serkomiser Osman bulunmak üzere mer. divetileti çıktık. Her taraf mutad sessize Uiğini muhafaza ediyordu. Evde elektrik tesisatı vardı, Ancak “mum yakıidığına göre cereyan kesilmiş demekti. İkinci katın sofasındaki elek - jik düğmesini çevirmek suretile bu hük- mü tecrübe ile de teyid ettim, Bu katta hiç tevakkuf etmeden üçüncü kat merdivenini çıkmağa başladık. Ser » komiserin elektrik fenerini sağ elinden sol eline geçirerek boş kalan elile cebin - den tabancasını çıkardığını gördüm. Maamalih bu ibtiyat tedbiri beyhude oldu; Üçüncü katta canlı bir tek mahlük bulunmadığı gibi kapıları arkalarına ka- dar açık odalarda da eşya namına bir şey yoktu. Her taraf çırılçıplaktı. Yalnız ölünün bulunduğu odanın üstündeki odada bah- çeye bakan pencerenin iki kanadı daa. çık duruyordu. Bu hal biraz evvelki mü- şahedemizin hakikat olduğunu isbat e - den yeni bir delildi. Vaziyeti şöylece tes- bit etmek lâzım geliyordu: Biz ikinci kata gelip cesedin bulunduğu odaya girdiği. miz zaman üçüncü katta bu odada biri vardı, Kim bilir belki de katildi bu. Biz cesedi muayene İle meşgulken pencereyi açmış ve aşağı atlamıştı. Peki amma at- İlarken neye haykırmıştı? Yoksa atlama- mış ta, bir başka şahıs onu atmış mi idi? Bü takdirde bü ikincisi nerede idi” Ca » | | izim kadar çabuk inebilirdi. Buna rağmen İ çok geç kalmıştık. Aşağı bizim arabanın yarına vardığımız zaman spor otomobi - linin motör gürültüsü oldukça uzaktan geliyordu. Bu netice bir başka müşahede ile birleşince nevmidi tamam oldu. Bi - zim otomobilin lâstikleri bıçakla parça - lanmıştı. Saat tam 11 dl. Serkomiser ayağını ye. re vurarak okkalı bir küfür savurdu. R:d van Sadullah yarı müstehzı bir eda ile onu teselli etti: — Üzülme Osman Bey! — Üzülmesi var mı be hocam, herif - leri elden kaçırdık. — Üzülme tekrar yakalarız. Kendi nef- sime ben kolayca elde edilen muvaffaki « yetlerden hoşlanmam. Hem o kadar nev. mid olmıya lüzum yok. Tahkikstınız in- kişaf ediyor. — Tahkikatımız inkişaf mi ediyor, alay ediyorsun hocam. — Bilâkis gayet ciddi söylüyorum. Hiç değilse bu son hâdise muammayı kısmen aydınlattı. Haydi içeri girelim. Boşboşu - İpe ıslanmakta mana yok. Orada anlatı - İrım. —4— Ölünün firarı İçeride bizi yeni ve Korkunç bir süt » priz bekliyormuş. İkinci kata çıkıp ta maktulün bulunduğu odaya girince biraz evvel mssa başında bulunan ölünün or - tadan sırrolduğunu dehşetle gördük. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: