BON POSTA Sayfa » Fransızlara göre Avrupadaki sinir harbi nasıl bitecek ? Bir Fransız muharriri 1940 yılı Avrupasını nasıl görüyor? Büyük Avrupa devletleri ordularının mühim bir kısmı seferber halde, İngil tere donanması sanki bir harbin arile. sinde gibi. Böyle ne olacak? Yıllardır sürüklenip giden bu sinir harbi nasıl bi- tecek? Şimdi bütün dünya bununla meş. gul görünüyor. Bu karışıklıktan ya mü- zakere, ya muharebe, ya ihtilâl doğacak. Bunun dördüncü bir şekli yoktur. Şimali ve vasat! Avrupada yaptığı an. ketin neticesini bir kitab halinde neşret. mek üzere bulunan Jean Bardanne üçün. cü şekle ihtimal veriyor ve noktai naza- rını şöyle izah ediyor: «Bence biz istemedikçe mümkün de. ğil harb olmaz. Daha doğrusu, eğer sulh bir sözden başka bir şey değil ise, eğer hârb bütün dünyanin baş eğmeğe mec- bur olduğu meş'um bir realite ise, harb bizi ancak zayıf bulunduğumuz zaman tehdid edebilir. Parisin şimal istasyonundan, Lyon İs. tasyonuna kadar Siegiried hattından ge. çerek Munich, Wilno, Viyana, Hırvatis. tan, Vörane, Turin gibi heyecan içinde yaşıyan memleketlerin nabızlarını yok- adım. İtiraf ederim ki nikbinliğim har. bin bizi başkalarından daha az tehdid etmesinden doğuyor. Anlatayım: Her şeyden evvel şunu söyliyeyim ki Almanyanın kat'i bir zaruret olmadıkça Pransaya taarruza hiç niyeti yok. Yani Fransa, Almanyanın şarkta takib ettiği hegemonya arzularına muhalefet ederse © zaman hücuma uğrıyacak. Yoksa Al- manya hiçbir şekilde 1914 de irtikâb et. tiği hatalara tekrar düşerek iki cephede mağlüb olmasını istemiyor. Almanya; Avrupada kopacak bir for. tınada Fransa ve İngilterenin zâfmdan veya bitaraf kalacaklarından emin olsa hemen şarka taarruz edecektir. Çünkü: Fransanın, kuvveti, Alman halkınca he. saba alınmasa bile, 1938 senesindenberi kalkınması Almanyayı idare edenler ğ- zerinde derin bir intiba bırakmıştır. Filhakika Alman erkânıharbiyesi hiç bir zaman Fransız ordusunun ve malze mesinin kuvvet ve kıymetinden şüpheye düşmedi. Vakıf Fransız haya kuvvetle- rinin zâfından, Alman hava kuvvetleri. nin tefevvukundan çok bahsedildi. Am. ma, Mareşal Göringin maiyetindeki mü. him şahsiyetlerle bir arada iken bu me- sele gene mevzuubahs olduğu zaman İç. lerinden yüksek rütbeli bir zabit: «.Me- selede fazla hayale kapılmamalı. Çünkü Fransızların hasımlarına daima sürpriz. ler hazırlamaları âdettir. Herhalde bi. rinci sınıftan hava ihtiyatları vardır» di. yordu. Almanları ümide düşüren yegâne se- beb; Fransız maneviyatının o bozukluğu idi. İçtimai hâdiseler, perişan bir gidiş tarzı, inzibat eksikliği, çalışma şeklinin gittikçe artan tatsızlığı hep birer zâf a. lâmeti idi, Kolonyalı bir gazeteci bana: «Biz sizin harb esnasında birdenbire kal- kınacağınızdan şüphe etmiyor idik. Fa. kst bir kere düşman çizmeleri memleket toprakların çiğnedikten sonra modern silâhların karşısında müessir surette kal kınmanıza imkân yoktu. Yazık ki aksü. iâmel ilk tehlike işareti üzerine meydana çıktı ve vaziyeti çok değiştirdi: diyordu. Almanya Fransaya ancak bir baskın bareketile taarruz edebilecektir. Buna se imkân yoktur. Fransa silâh: elinde uyanık duruyor. Hitlerin azametli nu. tuklarına rağmen Rayh hükümeti matol. muş bir halde... Emniyetin başka bir sebebi de İngiliz- erin Alman tehlfkesini tamamile anla. mış olmalarından ileri geliyor. Son yir. mi sene zarfında İngiltere Almanyaya mezaketle muâmele etti. Fakat (Hitle. |küm sürdüğü apaçıktır. Eğer kral biraz İenerji gösterirse, milletini; vahdeti için pek büyük bir tehlike teşkil eden bir fe. lâketten kurtaracağı gibi; «faşizm» i - Mussolininin anarşi içindeki bir mem- leketi disiplinli bir millet haline sokmak üzere kurduğu o eski ve hakiki faşizmi de koruyabilir, Hitler Almanyası Münih anlaşmasile İtalyayı gürültülü bir faciaya o sevket. mekten memnun görünüyor. 1939 Nisa- nmda İtalya o fena teşviklere nasıl mu. kavemet ettiyse mahsulâtın oambarlara doldurulacağı yaz mevsiminde tekrar başlıyan şantajlara da öyle mukavemet edecektir. Çünkü: Mussolini tehlikeyi seziyor, Gerçi zihninde yirmi yıl evvelki berraklık yok. Yıllar; başından saçları gibi bu berraktığı da aldılar. Fakat heki- katleri hâlâ görebiliyor ve Berlinin ken. din! elde edilecek menfaatlere iştirak et. <meyip başka yerde oyalıyacağını an, Mayor. Geride üçüncü bir tehlike kalıyor: A- caba Hitlerizm ve Faşizmin; faaliyetle. rini devam ettirecek vasıta bulmaktan âciz kalan seferi, yapmacık bir saygının hürareti içinde ölmek istemiyecekler mi. dir? Bu ihtimal dahilindedir ve bundan ka. çınmak mümkün değildir. Asıl yaklaşan harb de budur. Fakat şayed akıllı ve kuvvetli halk bu çılgın diktatörlerin et. rafında bir sulh çemberi teşkil eder, har. bin önüne geçmek üzere birleşir ve şid- dete karşı durursa, İtalya ile Almanya. nın vaziyeti kavrıyacağını ümid edemez miyiz? Bunlara hayal mahsulü mü dıyeceksi. niz, Hayır, bunlar, diktatörlükle idare edilen iki memleket halkının kalblerinin seslerin! dinledikten sonra edindiğim mü. Jâhaza ve kanaatlardır. Paul Valery: «Mofren devirde Avru. pada hiçbir kudret, hiçbir devlet elli se. neden fazla hüküm süremedi, Hattâ za. ferlerini bile muhafaza edemedi, En bü- yük dâhiler bile buna muviffak olama. dılar. En büyük sayılanlar bile milletle- Fransız muharririne göre İtalyan sez tinin Mussoliniye itimadını kaybettiren damadı Kont Ciano rizm) in İngiliz ticaret ve ekonomisinde oynadığı rol işi açığa vurdu ve keyfiyet Londradâ anlaşıldı. Kral yedinci Edvard bizzat Cermen ittihadının tehlikelerini gördü. Onun bazı nazırları da ayni man- zaranın şahidi oldular, İngiliz halk: o za. mana kadar muhteşem infirad siyaseti den çok mağrur görünüyor ve Avrupa lara bağlanmak istemiyordu. (Halbuki bugün İngilterenin hududu Ren nehri kı- yılarındadır. Bana: «Fransızlar, İngilterenin piya. delik vazifesini yapıyorlar, Londra mali- yesinin kuvvetli kasaları hessbına kan. larımı bile dökecekler» diyenler çok oldu. Hainlikte bunlardan geri kalmıyan diğer bazıları da: «İngiltere; Almanyanın kor- kutmak maksadile dişilierini gösterme. sinden ürkerek yalnız para ve malzeme fedakârlığı mukabilinde müttefikini ih. tiyati bir harbe sürüklüyor. Halbuki bu maceranın zararını . bilhassa İnsanca za- L © Çocuk Terbiyesi “| Çocuk zekâsı ÇEVİREN : NEYYİIR KEMAL Zekâ; . hâlâ talim ve terbiyeye dola- yısile çocuk terbiyesine tesir eden . me. kanik psikolojinin kabul ettiği gibi, ha- riçten ve ağır ağır vücud bulmaz. Meka. İnik fiziğe göre harici maddeler; | dan gelen bir intikal tesirile, adetâ duy, i guların kapısını zorlar girerler, oradan İruhi sahaya hulül eder, birbirlerile bir- İleşir, yavaş yavaş şekillenerek zekânın kuruluşuna yardım ederler. Eskiler bunu «zekâ; nesi varsa hepsini histen alır» diye ifade etmişlerdi. Bu fi. kir çocuğu ruhi bakımdan tarnamen mu- hitinin keyfine kalan ve bu yüzden tam manaşile erginin idaresi altında bulunan pasif bir mahlük olarak kabul eder. Hat. tâ bununla da kalmaz, onu böş bir vazo. ya yani dolması ve bir şekil alması icab eden bir şeye benzetir. Zekânın teşskkülünde muhitin rolünü biz de küçük görmüyoruz. Bilâkis onu pedagojik kuruluşun cevheri sayıyoruz. Hisleri, hiçbir terbiye metodunda görül. medik derecede esaslı ve sistematik şe- kilde ele alıyoruz. Bununla beraber eski pasif çocuk telâkkisile hakikat arasında derin bir fark var: Çocuğun hassasiyet devresi... 'Tâ beş yaşına kadar süren ve çocuğa, etrafım saran harici şekilleri ha. (rikulâde bir surette kendine mal etmek | kabiliyetini veren, uzun bir hassasiyet i devresi... Çocuk; şekilleri - hisleri saye. isinde « aktif olarak zapteden bir müşa. hiddir. Onları ayna gibi kapmaz. Deruni bir meylin, bir duygunun, hususi bir zev- kin tesirile istediğini alır, yani «seçer». Meşhur bir ruhiyatçı bu fikri şu sözlerle Tarını - ödiyecek Frunsadır» diyorlardı. Bu sözlerin evvelce bir kıymeti vardı. Fakat şimdi kalmadı. Zira İngilterede mecburi askerliğin kebulü, sulh ümidi- ni kuvvetlendiren muzaaf bir âmil oldu: Yani İngiliz - Fransız kuvvetlerinin bir. eştiği ve İngilterenin, vatan çocukları. nın hayatını Korumaya azmettiği bövle| ölçüsüz serfediyorlar. Onlarca zaman da bir günde iki müttehid millet hadisatın sükünu içinde ve serinkarla bekliyebilir. İngillere ve Fransanm bu kuvveti,| anarşinin arkasından gelen, aski istika, Cermen ittihadı ihtilâcmın tehdid ettiği|mette şiddetle gittikten sonra nihâyete balk için, Mihver devletlerinin şantaja mukavemet imkâmnı veren bir emniyet kaynağıdır. Ancak şunu peşin olarak söylemek i. cab eder ki, Fransanın en ufak zâfı ve dahili siyasetinde husule gelecek en u. fak teşevvüş; Avrupanın onun maddi ve manevi kuvvetine dayanan bu huzur ve emniyetini yıkacaktır. Fransanın Almanyadan başka bir dev- letle harbetmek tehl'kesi olduğu da söy. lenebilir. Meselâ: İlalva. Mussolini'nin takib ettiği istihkak siyaseti bir muhasa. mayı intaç etmez mi? Eğer Mussolini; İtalya halkımın beş al. tı senedenberi kendine beslediği itimadı muhafaza etse idi belki... Habeşistan seferi, İspanya harbine lü. zumsuz yere müdahale, Arnavudluğu iş. gal etmek hatası, halkın o itimadını ted- ricen kırdı. Kont Ciano da bu itimadı bü. tün bütün yıktı, Mussoliniyi İtslya hal, kından, bilhassa, en !yi zabitlerinden a- yırdı. Artık Duçenin dostu yok. Düşman. larının da pek çabuk arttığını kendi biz. zat görebilir. İtalyada yeni bir fikir cereyanmın hü- Tini harabiye sürüklediler. Şarlken, Na. polyon, XIV Lui, Meternih, Bismark üşü- ğı yukarı kırk sene hükümden sonra ge. sip gittiler. Bunun hiç müstesnası yok diyor.» le bizim bu modern diktatörlerimiz, sürat devrinde yaşıyor ve kuvvetlerini ne güzel ifade etmiştir; «Hiç kimse bir şeyi bütün teferrüatile göremez. Ancak kendi menfaatlerine, hislerine uyan taraflarını görür. Bunun içindir ki ayni şeyi muhtelif insanlar başka başka tarif ederler. Bu meşhur ruhiyatçının verdiği “mi. sallerde çok hoştur: «Meselâ: Yehi bir rop giymişseniz 50. kakta hep şık insanların ropları gözünü- ze çarpar. Dikkat ediniz, yoksa dalgi lıkla otomobil altında kalabilirsiniz.» Şimdi akla şu sual gelebilir; «Büyük. lerde muhtelif harici sebebler var. Fa kat acaba çocuğu hangi düşünceler; et. rafındaki karmakarışık ve sayısız şekil ler arasından bazılarını «seçme» ye sevk ediyor!» Çocukta, hiç şüphesiz, o meşhur ruhi- yatçının söylediği neviden ve esasını ha, riçten alan düşünceler olamaz. Çünkü henüz tecrübesizdir. O; hiçlikten ayrılır ve bu yolda aktif bir mahlük olarak yal, nız başına yürür. Ondaki hassasiyet dev. resinin mihverii Muhakemedir. Muha. keme, muhitten alınma şekiller sayesin. de, tabii bir kuvvet gibi yavaş yavaş fi- para gibi kıymetsiz oldu. Esasen dikta- törlük bir idare usulü değildir. Zâf ve eren bir zaruret ve İntikal devresiğir, Nasyonalizm ile faşizm ekonomik sa- hada muvaffak olamadılar. Onların dev. let sanayiciliği ve kasr ve tahdid. sis. temleri kendilerine bile kâfi gelmedi. Muzaffer olmak hırsları; bütün Avrupa, yı, daha doğrusu bütün dünyayı kendi- lerine karşı müdafaa cephesinde topladı. Kuvvetle ihtimal veriyorum ki Avru. pa inzibatını muhafaza eden İngiliz . Fransız elbirliği neticesinde 1940 sene. sinden evvel şu hâdiseler olacaktır: Al manya ile İtalyayı kemirmeğe başlıyan şikak ve nifak büyüyecek, diktatörlük . ler ortadan silinecek, İtalya bu karışık kat biz, bu harici tezahürü değil, orun asıl içinde olup bitenleri yani - filizlen. me devresinde de olsa . muhakemeyi göstermek istiyoruz. Çocuk; insanın üstünlük vasfı olan muhökcmeyi yaratarak ademden vücü. de geçer ve daha minimini ayakları vü. cudünün tekâmül yoluna adım atmadan, bu yolda ilerler. Biz onun bu ruhi şart, larına elimizden gelen saygı ve yardımı göstermeliyiz. Misal mevzuu daima münakaşadan iyi aydmlatir. Ben de size çok enteresin bir misal vereceğim: Vak'anın kahramanı o. lan çocuk birkaç haftalıktı. Doğduğun- danberi hiç sokağa çıkarılmamıştı. Bir gün babasile . ayni evde yaşıyan - sm. cası beraber onu görmeye geldiler. Ço. cuk dadısının kucağında idi. Hemen he, men bir boyda, bir yaştaki bu iki erkeği gördü. Birdenbire şaşaladı, hattâ ürktü. Baba ile amca bizim psikoloji sistemimiz zi bilenlerdendi. Çocuğu heyecana dü. şürmeden yardım etmek İstediler. Biri onun sağına, biri soluna geçti, görebile. ceği bir yerde durdu. Yavru önce baba. sına döndü, düşünceli düşlinceli baktı ve tanıdıktan sonra gülümsedi. Fakat göz. leri birdenbire gene dalgın ve ürkek bip mana aldı, Bâşini hızla çevirdi. Amcası, nı aradı, Ona da uzun uzun baktı ve nes den sonra güldü, Böyle on, on beş kere bir o yana, bir bu yana döndü, baktı balk. ©, gülümsedi ve ancak sonunda adamla. rın bir değil iki olduğunu farketti, O gü. ne kadar ikisinden başka erkek görme. mişti. Bu İki erkekten vakit vakit bir! vek ya öbürü onu kucaklarına almiş, sevmiş, okşamışlardı. Çocuk onların annesine, dadısına, evdeki kadinlardan hiç birine benzemediğini farketmişti. Fakat iki ere keği hiçbir vakit bir arada görmediği i, çin evde yalnız bir erkek var sanıyordu, O gün, nice karışıklıklar içinden güçlük. Je seçebildiği bu adamların bir değil, iki olduğunu görüverince şaşırmış, ürk. müştü. Çünkü: Bu suretle ilk hatasını anlıyor, dört hafta içinde ilk defa insan muhakemesinin çürüklüğünü seziyordu. Başka bir yerde, çocuğun ruh haya. tından haberi olmıyan bir ailede, bu hâ, dise göze çarpmazdı ve tabii çocuk ta ba- basile amcasının - şuurun tahakkuku YO lundaki gayretini ve en küçük adımını kolaylaştıran . o kıymetli yardımlarına dan mahrum kalırdı. İşte daha büyük çocuklardan aldığım ikinci bir misal: Yedi aylık bir kucağa yere oturmuş, halının üstündek: bir yas, tıkla oynuyordu. Yastığın üstüne çocuğ ve çiçek resimleri yapılmıştı. Küçük kız sevinçle çiçekleri kokluyor, çocukları ö- Püyordu. lıklardan kolayca kurtulacak, fakat AL manya uzun müddet böcalıyarak, Avru- pa müdhiş bir kâbustan sıyrılacak, ve as- keri faaliyetten başka sahalarda terakki ve inkişaf devresine şahid olacaktır, Bunlara, güzel birer rüya mı diyecek. siniz. Pek tabii, Fakat bu rüyaları Fran. sanın azim ve metaneti hakikat haline koyacaktır, bu muhekkak.., Yazan: Jean Bürdanne Çeviren: W. Alkaç lizlenir ve bir canlı gibi büyür, Cahil dadısı buna şu manayı verdi; Bu dayamfmaz bir kuvvet, iptidai bir! Çocuk rasgele şeyi kokismak, öpmekle enerjidir. Şekiller, çocuk tarafından) eğleniyordu. Daha çok eğlensin için katk. zaptolunur olunmaz derhal muhakeme. |tı, eline geçen ufak tefeği yavrunun önü. nin hizmetine girerler. Zaten çocuk on./ne döktü ve: «Al, dedi, kokla, öp. O zâs ları muhakemesinin işine yarasın odiye!man şekilleri seçen, teşekkül etmek üze. ahır. Bu yüzden onlara o kadar düşkün-|re olan, dahilt bir kuruluşu sükün içinde dür ki adetâ doymak bilmez. tamamlamaya çalışan zekâ birdenbire Işığın, rengin, seyin çocuğu nasıl çek. | bocaladı. Zira, cahil bir ergin onun de. tiği her devirde görülüp söylenmiştir. runi nizam uğurundz sarfettiği o esrarlı Çocuk gerçekten bu üç şeye bayılır. Fa. (Devamı 14 üncü sayfada) —— 1 amme e ma