Marsilya Msryüs gırtlağına kadar borca batmıştı. Halbuki bu kadar borcu ödiyecek bir meteliği bile yoktu. İlk ev- vel ev sahibi gürültüyü kopardı: — Ya paramı, ya kapı dışarı! diye ha- ber verdi, Üstelik eşyaları da borca mukabil ala- koydu. Amma bu iş Maryüsün pek hoşu- na gitti. Çünkü eşyaları götürecek ev he- rede? Ev sahibinden sonra çamaşırlarını Yı- kattığı kadın Maryüsün yakasına yapıştı: — Borcunu verirsen çamaşirları veri- Alacaklılar yakasına yapışıyorlardı rim, Yoksa bir mendil bile vermem! diye tutturdu. Çaresiz, çamaşırları da ona bırakmak lâzım geldi. Bunun üzerine vızıldanmıya başlıyan af bunu Maryüs teselli etti: — Aldırma, çamaşırı ne yapacağız, on- ları kim taşıyacuk? Elimizde yük olur - du. Ondan sonra baba oğui elele tutuşup kendilerine bir yer aramıya gittiler. Fakat mahallede onları herkes tanı - İli. Öyle kolay kolay kimseyi kan - dıramıyasaklarım aklı kesen Maryüs, ta. nıdıklardan uraklaşmayı münasıb gö Epeyce uzak bir mahallede, küçük bir ötelde oda tuttu, Sanki beş beş paasını verecekmiş gibi oğluyla bir güzel karın- larını doyurduktan sonra yatıp uyudu - Jar, Otel sahibi onların meteliksiz olduk- larını anlayıncıyı kadar orada kaldı İşin artık meydana çıkacağını anlıyan Maryüs oğlunun elinden tutup başka bir otele kapağı attı. Orada da birkaş gün barındıktan son- Para vermeden otelden kaçmış'ardı Ta gene yer değiştirmek icab etti, Fakat bu sefer nereye gideceğini bir türlü kes- pm m «Benim hir köpeğim vardı, ne at « am, arar bulur, gene bana getirirdi.n Fotoğrafçı resinilerini çelimişti, tiremiyordu. Bu seler kimi kandırabilir- di? Oğlu ile gene elele verip bü sefer park ta gezmiye karar veröiler. Fakat aksi gi- bi açık hava öyle bız karmlarını acıktır- dı kil Farkında olmadan parktan çıkıp Wkantaların önünde dolaşmıya başladı - lar. Bu sirada bir ağnm Maryüsün ete * ğinden çekti, Gene alacaklılardan biri zanneden Maryisün tüyleri diken diken oldu. Fakat adamı görünce tanıdı. Bu her zaman en meşhur artistlerin resm çıkarttıkları fotoğralhanenin sahib Kendisinden asaba ne istiyebilirdi. halde bu adama borcu yoktu. Adam: — Affedersiniz, bıraz dükkâna hıdır ayda, Böyle korkunç bir göleğmiz olmasını istemiyorsanız. gelir misiniz? Sizin bir resminizi çekmek istiyorum. Maryüs evvelâ afafladı. biraz düşününce: — Her halde bana artistlik teklif ede- in resm'mi çekmek isti - Fakat biraz cekler. Onun yorlar. Bütün gazeteler basscak. Kim bi- lir pe kadar pöra kazanacağım. Oh! Artık ne borç, ne alacaklı. Rahat rahat yaşarım. Otomobilim olur, apartımanım. Kat kat elbiseler, ne âlâ, Maryüs bunlası düşünürken fotoğrafçı işini bitirmişti. Sankı bütün düşündük - leri doğru imış gibi, neden neden tesmi- ni çektiğini bile sormadı, Yalnız: — Ne zaman gazetede bunları bosa - caksınız? diye sordu. Aradan gün gazeteleri karıştırıyordu. N BAY PE gün geçti. Maryüs ber «Bir gün deniz kenarında idik, de » nize bir top atmıştım.» Her| Bü adamın kaşı, gözü, ağzı, burnu her halde olacaktı. Ressam. resmi acele yap- miş, kaş, göz, ağız, burun koymayı u - hutmuş. Siz resmi gazeteden kesir, bu eksikleri tamamlayın, bize gönderin, en) iyi yapmış olanlardan bir kişiye bır fu bol topu, bir kişiye büyük bir suluboya) takımı, yüz kişiye de ayrı ayrı güzel ve eler vi iz. Bilmes mece cevabini bize gönderdiğiniz zarfın i ve bilmece - üzerine Bilmece kelimesi! nin gazetede çıktığı tarihi yazınız. Bilmecede kazanan! tartesi günleri çıkan sayılar edilir. İstenbuldâ bulunan Bi Pazartesi ve Perşemb günleri öğle - den sonra (darehanemizden (alabilirler. Taşrada bulunanlarıt, hediyeleri posta ile ka gönderilir. Birinci ve ikınci hediyeyi zananların hediyeleriri almıya gelir! ken i mış bire: tirmeleri lâzımdır, Taşı fotoğraflarını pastayla g İnsan ve salyangoz yürüyüşü n ç İN —— İİİ Salyangoz bayvanla - (Yaya (o yürüyen rın en yavaşıdır. Sâ - bir insan o suni-| yede bir metre kırk santim sür- aile ilerler, —| siniz? ân İ niyede bir buçuk mi - Mmetre ilerler. buldu. Fakat ne olsa Ma yanında fazla yağlari e ilâcin reklâmı. Eğer bi göbeğiniz olması yazıyor. Zavall sahifesinde göbeğinin astemezseniz bu wâc Marşüs hid - i, Gazeteyi alın, diy detten ne yapacağını bilen parça parça <d rüzgürda savurdu. #k KATAN ANL «Köpeğim, topun. peşisıru koştu, de» nize daldı, Küçük serseri İle büyük serserinin karınları açtı, karınlarını doyuracak paraları yoktu. Düşünüp duruyorlardı. Büyük serseri iki tarafa bakındı, yer- de para gördü. Sevinçle olduğu Sala farın, Pa « ranın yanına gitti. Bu para tastamam bir lira âdi, Bir lira ile ikisi mükemmel karınlarını doyururlardı. Hattâ artan dı bile! Büyük serseri, küçük serseriye müj- de verdi: — Bu lira ile şimdi bir lokantada İstediğimiz gibi karnınızı doyururuz. Hem Lokantanın yolunu tuttular, yürüyorlar, hem de yiyecekleri yeme - ğin hayalile zevkleniyorlardı. Şimdi ne güzel karınları doyacak, açlıktan kurtulacaklardı. Onlar, lokantaya girerlerken lokan- tacı da dayak yediği bağ'rmasından ve gözünün üzerinde Hsıl olmuş siyah le- keden belli olan birim: lokantadan dı. yordu. İki serseri, yemeklerini yerken bu bale çok güldüler: — Bizim paramız olmasaydı. biz de dayak yiyekectik ha; dediler, çok Şö- kür ki cebunizde paramız var. VOR ATI «Denizden çısatisen ağzında ne gö reyi. > Lokantaya girip oturdukları zaman, lokantacıya © adamın neye atıldığını sordular. Lokantacı: — Cebinde parası yokmuş, yemek yedikten sonra, param yok, dedi. Biz de bir temiz dövüp kapı dışarı atuk, Yemeklerini ri elini cebine soktu: — Eyvah, dedi, cebim delikmiş, bir Ura cebimden düşüvermiş. Meğer ye « iş sonra da dayak yemek bize ki$- bitirmişlerdi. Büyük «Topu bir bulık yutmaştu, kopeği de o balığı tutmuş banc yetirmişti.r İmetim atı izan: Seli nın bir zara arz bda men gene ayan * M bir ağ geç! yordi ikü top damın | yarat, bi ları izle hemmiye İk devlet nuhafaza tün ka, büsleri Ba da en hal, cüm na olar bir delili i oldukt gelmiş olarak, bulunr ümküa izin si kayde şunlardı günkü leketi umuz £ dostane ndan € vwete © yakkuz