i 1 Ağusi SON POSTA Tmerika ve Japonya Amerikanın Japonya ile ticaret itilâfını feshetmesinde İngiltereye yardım fikri var mıdır? Yazan: Emekli Pm Japonlar tarafından bombardıman edilen Çinin Ckengton şehrinin jeci manzarası ngilizler Japonlarla itilâ? yaparken Amerikanın Japonya ile olan ticaret Muahedesini bozduğunu görüyoruz. Bun- dan evvel Japonlar Tiyençinin imtiyazlı ngiliz mahallesini muhasara ve burada- ki İngilizleri açlıkla tehdid ettikleri 2a- #an Amerikahlar bu işe karışmamak için bilhansı dikkat etmişler ve Tiyençin mu- Mâsarasının Geendilerini alâkadar etme- diklerini söylemişlerdi. Nitekim Tıyençin İsesi başgösterdiği ve Japonlar Amoy beynelmilel mıntakesını abluka ettikleri buralarda hazır bulunan Amerika “onanması kumandanı Tiyençindeki İn- &iz bölgesini ziyaretten çekinmişti. “Şimali Amerika devletler birliğinin h Aksayışarka aid dış siyaseti şüp- * Yok ki biribirine zıd birçok tesir ve a yanlar sebebile büyük bir tereddüd bu *si geçirmektedir. Bununla beraver yi Muhtelif dış siyaset cereyanlarını, A- Srikanın infiradeılığım yani mutlak bi- Saflığın: istiyenlerle Avrupa ve dünya siyasetinde faal bir rob oynamasını ve leketin menfaatlerine daha uygun « Zaruri bulanlar olmak üzere iki bü- tay vok halinde tasnıf etmek kabildir. lap, “cik ve mutlak bitaraflık taraflı ğa sin Şimali Amerika devletler bir- Ma üstün ve müessir bir rol oyna- ta oldukları için İngiltere, Tiyençin lesinde Japonyaya karşı - Aksayı- ea Yalnız başına kaldığı gibi bir mü: 2 *vvel de, harb zamanında İngiltere Magi AYA harb malzemesi verilebil- için hükümetin teklif ettiği kanın Mirası Amerike kongresince roddalum- 3 epi Bu itibarla İngilterenin Çindeki Binin “meilerine dalma mümaşa etme- k VE buğün de boyun eğmesinin kay- “ini Amerikanın Japonya ve Aksa- tari, siyasetinin geçirmekte olduğu za- Piç eddürilerde aramsk doğru olur. ite, aki eğer Amerika Uzakdoğuda İn- TeYe' yardım edebilse idi onun Çin tarı, lerinde Japonyaya karşı hareket Sin hıç besiz daha başka olur ve Tiyen- isesi gibi bir vak'a çıkmazdı. tehiig; sebeble denilebilir ki o harb dan yp, “itinda bulunan Avrupa süların- iğe mühim bir donanma kismi Bündermeğı i *r8 Azmerikanin da yatdımnaı güve- dilinden Uzakdoğuda Japonya ile sulhü tercih etmek ve Tokyo itilâfını kabul etmek ıztırarında kalmıştır. Japon- yanın, Tiyençin hâdisesini Amerikada bi- taraflık cereyanının galebe ettiği bir #i- raya tesadüf ettirmesi de, onun diş poli- tikasının uyanıklığını ve Japonların ne kadar usta bbir fırsat pusucusu oldukla- rını göstermek itibarile, ayrıca dikkate değer bir hâdisedir. Bununla beraber Amerikanın Japonya He olan 1911 ticaret muahedesini bozma- swin hakiki sebebleri acaba nedir? Ve bunda İngiltereye herhangi bir yardım #ikri var mıdır?! Eğer İngiltereye yar- dım maksadı olsa idi ticaret muahedesini fesih kararının daha Tiyençin ve Amey abluka hâdiselerinin başlangıcında verfl- mesi lâzım gelmez miydi?! Bundan başka Amerikanın Tiyençin hâdisesine karşı o- Jan alâkasızlığını ilân etmesi icab eder miydi?!. İşte 'bir sürü sual ki bunların cevabları bügün henüz kalım bir esrar perdesile örtülüdür. Amerika, Japonya ile olan ticaret mu- ahedesini #eshederken gösterdiği sebeb Japanyarın Amerikaya ithal ettiği pa- muklu mensucatın Amerika fabrikaları nı ızrar ettiğidir. Fakat bu iddianın sırf zahiri olduğunu anlamak güç değildir; çünkü Japonya dünyanın en büyük ps- muklu mensucat sanayicisidir ve bu se- beble de Amerikanın en büyük pamuk müşterisidir. Bundan başka Amerika ha- riciye nazırı Hullün basın mümessillerile olan pek ibtiyatlı görüşmesi sırasında, 1911 Amerikan - Japon ticaret muahede- General H. Emir Erkilet Şi rikanın Çin hükümetine geniş mikyasta yardım edeceği ve 750 milyon atın rublelik bir ikrazda buluna- cağı Paris gazetelerinde büyük bir alâka ile yazılmaktadır. Gerçi Amerika işleri ve bilhassa Amerika dış siyaseti bizim gibi vüzuh taraftarı şarklıların kolay an- iyacakları ve kolay kâvrayacakları bir şey değildir. Fakat hâdiselerde bir insi- cam aramak lâzım gelirse görürüz ki A- merika siyaseti nüfuz, menfaat ve itiba- rının Uzakdoğuda takviyesi için, adetâ| İngiliz #ibarının buralarda düştüğü bir| sırayı müsaid bir fırsat olarak ele almi | Çocuk Terbiyesi | insan yavrusu neden bütür hayvan yavrularından daha Yeni doğan bebek; dünyaya gelmek için etten bir mahfazaya kapanmış bir k e kabul edildiği takdirde, «ruh- İu bir rüşeym» demektir. Fakat fen onu âdemden gelen yeni bir varlık sayıyor. Ona ruh değil et gözile bakıyor. Bu takdirde o; bir can- lıyı terkib eden nesic ve uzuvların in- fından başka bir şey değildir. Me sele böyle de olsa bir sırdır. Bu karışık ve canlı vücud sdemden nasıl geliyor? Yeni doğmuş bebek; mühim bir baş" langıç noktasıdır. Dünyaya Xımılda - maz bir halde gelir. Ve uzun zaman öyle kalır. Dik duramaz, oturamaz, hasta gibi mütemadi bir bakım ister. Dilsizdir. Sesi aylarla bir şikâyet ve ıztırab feryadı gibi duyulur. Yanına, imdad istiyen birine koşar gibi koşu - lar. Aradan ancak aylar hattâ bütün bir ten sonradır ki bu vücud dik- r, hasta olmaktan çıkar. Kü- çük bir insan vücudü olur. Gene aylar ve yıllarla sonra, bu sese bir insan se- sine döner. Muayyen ruhi ve fiziyolojik neşvü- nema hâdiseleri sayesinde «incarna - tion teşekkül» tahakkuk etmiş olur. Teşekkül; yeni doğan bebeğin hare- ketsiz vücudünü canlandıracak esrarlı enerjinin inkiş nı ku mma, söz söyleme, ken-| tini verir. Ve böylece insan vürud bu- lur, Garibtirki. insan yavrusu bu kadar uzun müddet hareketsiz kaldığı halde bütün memeli hayvanların yavru ar doğmaz veya pek kısa bir zaman sonra ayakta durabiliyorlar, anneleri” nin etrafında sıçrayıp boplarlar. Şi - kâyetli ve yarım yamalak da olsa cins- lerine hâs şekilde seslenirler. Hele ke- di yavruları adetâ büyük kediler gibi miyavlarlar, kuzular ürkek ürkek me- Teşirler, taylar Kkişnerler. Sesleri he- nüz zayıftır. Fakat ne olursa olsun dünyada yeni doğmuş hayvana mahsus bir feryad duymuyoruz. Onların ha - zırlık devreleri kısa ve kolay... He - men hemen hareketlerini temin eden sevki tabii ile birlikte doğuyorlar. Dünyaya gelen ber varlık yalnız bi- tır; biz buna inanmak istemeyiz, fakat ahvalin cereyanı bunun böyle olduğunu| göstermektedir. Unutmamalı ki Şimali) Amerika devletler birliğinin emperyalist politikasının büyük bir hedefi eğer biz- zat Amerika - Şimali ve Cenubi Amerika - toprakları üzerinde geniş bir siyasi, ikti- sadi ve askeri hegemonya tesis etmek ise bunun kadar mühim ve hayati diğer hedefi şimal batı ve batı Passifikteki mevcudiyet ve menfaatlerini korumak ve aritırmaktır. Onun için Amerikanın Aksayışark işlerinde daima faal rol oy- naması pek tabiidir. Şu kadar var ki buralarda Japonya ö- zerinde milessir bir siyaset takibi ancak İngiliz - Amerikan işbirliğile kabil olur. Bu ise Şimali Amerika devletler birli Zindeki siyasi, mall, zirsi, sınat ve ih. gibi büyük zümrelerin biribirine zıd menfaatlerinin yarattığı muhtelif cere- yanlar sebebile şimdiye kadar kabil ola- mamış ve Uzakdoğuda bir Amerikan » İn- sinin feshinin Vaşingtonda bulunan İngi- tiz ve Fransız diplomasi mümessillerile|giliz işbirliğinin bir türlü kurulamama: herhangi bir görüşme mevzuu taşkil ime | sından azami istifade eden gene Japon diği yolunda vaki beyanatı, Amerika ha-|ls» olmuştur. riciye nezaretinin Uzakdoğuda müstakil! o Onlar, 70 senedenberi Avrupa ve A- we oradaki vaziyetin Amerika menfsaf-İmerika büyük devletleri arasında hüküm Teri üzerindeki tesirlerinden mülhem birsüren rekabetter. istilade ederek büyü- siyaset takib ettiği şöklinde tefsir olun-|yüp kuvvetlendiler. Eğer bugün Avrı- maktadır. payı kasıp kavuran anlaşamamazlık, bir Bununla bersber Taponyanın, umumİgün Avrupayı tahrib edecek olursa işte pamuk ithalâtının üçte ikisini yatı yarıyalo zaman Niponların büküm ve satvet- 'Hindislandan ve Cenubi OAmerikadanİlerini bütün şimal, batı ve cenub batı yapmakta olduğuna göre yalnız 1/3 mik- tarmı Şimali Amer'ka devletler birliğin- den satın almaktadır. Bundan başka İeshohunan ticaret muahedesinin bir mad- Passifikle beraber Doğu ve Orta Asyaya yayacakları büyük fırsat gelmiş olacak- tar ve eğer Amer'ka o vakit buna mâni olmağa kalkışırsa çok geç kalmış ola- idesine göre bu muahede daha altı ay de-İcaktır; çünkü onun yalnız başma gücü vam edecektir. Onun için bu fesih keyfi-İ yüzlerce milyon insanı kontrol eden Ja- yeti, tesiri derhal görülecek bir hâdise|ponyayı yenmeğe yetişmiyecektir. sayılamaz. H. E. Erkilet rer maddi varlık değildir. O; fiziyole” İğik organlarına aid olmıyan hareket - lerle de mücehhezdir. Bütün sevki ta- biiler hareket halinde tezahür eder ve cinsin karakterini vücudün şeklinden daha bariz, daha müsbet şekilde tem. sil ederler. Nebati organizmle müna- yeç yürür ve konuşur? hıdır. Bu enerji vücude | 'rusuna göre kımfidanma kudre.| ,d da buna benzer. Hayvan seri halinde yapılan eşya gibidir. Hepsi de cinsinin muayyen karakterini arzeder. İnsan ise elde yapılmış eşyayı andırır. Biri öbürüne benzemez. Her birinde, ken- dini tabiatin a bir san'at eseri ha- line koyan, yaratıcı bir ruh vardır. Fakat bu eserin hazırlanışı ağır ve u- zun süref. EL heticeleri görülün - ceye kadar, d yen bir ü - pin imâline benzemiyen-'bir çalışma olur. Ve bundan ortaya şaşırtıcı bir netice, bir muamma çıkar. Bu, tipkı bir san'atkârın, eserini umuma teşhir Jetmeden önce uzun uzun kendi stüd - yosunda saklayıp değiştirmesine ben- ziyen bir çalışmadır. tin teşekkülile biten bu ça” ; idir. Ve insan bir muammadır, Hakkında ye İgö yi yapabilece- ğidi önümüzde duran minimi. ni bebek kim olacaktır, neler yapacak* tır? Bunu kestirmek imkânsızdır. Bu hareketsiz vücud; canh omahlükların €n karışık mekanizmasına sahibtir. Ve makinesi tamamen onundur. İnsan kendi kendinindir. Kendi iradesine dayanarak vücud bulmıya, teşekkül etmiye mecburdur. Musikişinaslar, ha- rikulâde sesli muganniler, şaheserler yaratmış san'atkârlar, sporcular, âziz- ler, Zalimler, kahramanlar, hırsızlar hep ayni şekilde, içlerinde birer muamma ile doğarlar. Bu muammayı yalnız şahsın kendisi; dünyadaki fag- liyetlerile çözer. Ortaya kor. * Çocuğun hareketsizliği felsefi mü « nakaşalara daima yol açtı. Fakat şim- diye kadar ne doktorların, ne psiko - sebeti olmıyan bu kımıldanışları bir-İloğların, ne de terbiyeğilerin dikketini leştirerek, hepsine birden «ruhi ka -l rakterler» adın: verebiliriz. Bu karak. terler hayvanlarda daha doğuşların - dan itibaren vardır. Acaba neden İn - san yavrusunda ayni canlılık, ayni ruh yok? Bir fen nazariyesi; hayvanlardaki sevki tabii hareketlerinin, cinsin vak- tile edindiği tecrübelerin mahsulü ol. duğunu ve bunların irsiyetle yavrulara geçtiğini söyler. Şu halde insan yav- rusu deddinden tevarüste neden bu kadar dik 'başlılık ediyor. O cedler ki daima dik durmuş, konuşmuş, öğren- diğini kendinden sonrakilere bırakmış- lardı. Bu ftezadların altında bir hakikatin gizlenmiş olduğu muhakkak... Bunu izah için mevzudan oldukça uzak bir mukayese yapmıya mecburuz: Kendi icadımız olan eşyalar arasında kayese... Bazı şeyler vardır k linde yapılırlar. Hepsi birbiri gibidir. Ya bir kalıbta, ya da bir makinede alelâcele imâl ediliverirler. Bazı eşya da vardır ki onları elde ağır ağır yapa- rız. Birbirlerine benzemezler. Bunla - rn kıymetli olmalarına sebeb; üs rinde yapanın tesir ve izlerinin görül- mesindedir. Bir danlelcinin parmak - larının mahareti, bir dâhinin dehası yaptığı ve yarattığı san'at eserinde görünür. çekmedi. Ve diğer birçok ovâk'aların müşahedesi gibi bir müşahede olmak- tan İleri geçmedi: Hâdiselerin birçoğu böyle şüur altında birikir kalır. An . cak, çocuğun yaradılış şartları; pratik jhayatla onun ruhi hayatı için hakiki bir tehlike teşkil eden neticeler verdi. Haksız yere yalnız adalelerin değil, bizzat çocuğun da pasif ve hareketsiz olduğu fikrini uyandırdı. Ruhu ha - yattan tamamen mahrum, pasif bir varlık: İşte çocuk... Onun o geç fakat muhteşem inkişafını, büyük; kendi yar dımı ve itinasile oluyor sandı. Va bir nu bir vazife, bir mes'uliyet olarak be. nimsedi. Kendini çocuğun şekil veri- cisi, ruhi hi nın yapıcısı gibi gör - miye başlâdı. Çocuğu sevk ve idare et- mek, zekâsının, iradesinğn, hislerinin inkişafı yolunda direktif ve telkinler- de bulunmak suretile yaratıcı bir eser kurduğuna kapıldı. Kendine adetâ ilâhi bir kudret alfetti. Bütün hatası buradan doğdu. Çocuk; şahsiyetindeki muammanın anahtarına, ruhi bir plâ- na ve inkişafı için elzem olan direktif- lere hizzat sâhib olsa bile bunları ta- bakkuk ettirmek kudrebi san derece naziktir. Boş kudretine inanan büyü- müdahalesi bu plânın isti- kametini değiştirebilir, onun tahak - kukuna engel olabilirdi. Nitekim in * ğün zar İşte insanla hayvan arasındaki fark sanlılın İÜ menşeinden itibaren de “Devamı 13 üncü sayfada)