Haziran Ba | “SON POSTA,, nın i 8 Sayfa SON POSTA | - Tiçin Şair Yetişmiyor? Tarih Müsabakası No. 13 ram © Dünkü irler bugünküler | Topçu Kara Mehmed i Dünkü meşhur şairler bugünküler | Topçu Kara Mehme j Çİ, li oylü lar? ifesini büyük bi lıkla yaparak koca P” | er S0 lü ortlar Vazifesini büyük bir kahramanlıkla yapa | ei > Y y imparatorluğun şan ve şerefini kurtaran Mehmedeik ğ Dikkat buyurdunuz mu?. Eskiler bü-| «— Kendi gözüme itimadım kalmadığı |pek mutedildi. fikirlerini göyle bülâse| : günkü genç edebi neslin her sahada İYİ için, birkaç senedenberidir. ben Şiire Nu-| ediyor: | | l eserler verdiğini söylüyorlar, fakat şiir rullah Atacın gözile bakıyorum ve onun| «— Bir Piyale'ye bir ummanı sıkıştıran | be ce ateş püskürüyor, Türk beğendiği bu mısraı hergün tekrarlıya,! Ahmed Haşimden sonra Türk şiirinde bi Şürinin öldüğünü iddia ediyorlar. irak, bu türlü baktığım cihetle Türk ede-| bugünkülerin bis ve hayal dalgaları, u- fukları olmıyan bir darlık içinde kaldı. Onun için yeni şiirlerde (hattâ bunların en güzellerirde bile) en fazla bu zâften doğan bir lirizm eksikliği, yahud sun'iliği buluyoruz. Sonra lisan meselesi. bu da Filhakika başta malüm ve mahud «Yâ-| biyatmı bu mısradan ibaret görüyorum: gık oldu Süleyman elendiyez şüri olmak Yazık oldu Süleymen ejendiye; üzere genç şairlerimizin yazdıkları şür-| Lâtife bertaraf bugünkü yazıların içi lerin, aşağı yukarı hiçbir istisna kabul et-| ne karışmam, dış itibarile lisan çok sade- memek üzere, pek yavaş şeyler oldukları | leşti ve güzelleşti. Bugün çöcuk denecek muhakkak. iyi kötü bikâyeci, romancı! yaşta bir gencin bile nazmında, nesrinde| bugünkülerin hiç te lehine değildir. Dün- ; gençler yetişiyor.. fakat Şair delikanlılar | çok büyük tekâmül var.. fakat artık bu|kü nesilden Yahya Kemal aruzda temiz; Biçim kendilerini gösteremiyor, ağızların- | gençler de yazılarının içine bir şeyler| türkçeyi en berrak mısralarla hakikat ü da bir takım malâyani şeyler geveliyor-| sokmağa karar vermeliler. bana bu #w- yapmıştı ve hececi şairler, Mehmed Emin Beyin takır takır öten dört dört taktili mısralarımı atlayıp geçerek yedili, on birli ve on dörtlü vezinlerin tam musiki- sini bulabilmiş ve en modern mevzular kadar en milli heyecanları bu musiki ile terennüme muktedir olmuşlardı. Onların ali sormanızdan beş dakika evvel, bir İs- söylenir. Dünkü şairler acaba bu am'ane-| panyol romancısının, Azorinin bir roma- ye uyarak mı yenileri beğeumiyorlar? ninı bitirdim, Dö na İn&s adindaki bü ro i Ne zaman şür lâf olsa, şüre sid biriman bize meselâ üçüncü, dördüncü de. münakaşa açılsa herkes, istifhamla du- recedeki milletlerin edebiyatındaki kor- N dak büküyor: İ kunç telâkkiyi gösteriyor. lar; nesillerin birbirlerini çekemedikleri — Bırakın canım bugünkü şairlerif .Ben kendi hesabıma bu telâkkinin ö- Diyor.. ben haksız oldukları kanaatin. münde çok rahatsızım. Eski Osmanlı be de değilim. âgati mekanizmasını yeni kelimelerle, Bu kanaatimi dünkü meşur şairleri eni turnürlerle tekrarlıyarak yeni şir, mühimmi idi. Halbuki bugünküler, dünküler kadar samimi lirik, ne de lisan sana verdikleri akıcılık ve kivrılış ka- dar sadelik»ve canlılık ta, muvaffakiyet- lerinin ayrıca sebeblerinden birisi ve en ne Bütün Egeyi ve Şarki Akdenizi birer Türk denizi haline koymuş olan Osmanlı İimparatorluğu için, bütün deniz yolları. nın kavşağında bulunan Girid adasınm ek izahlerdde eni Toman veriyoruz, diye kendimizden kuvvetlendirirken, hem “ to hayati bir ehemmiyeti vardı, On altıncı Çanakkale boğazma gelerek boğ” padılar. s ge” Giride erzak, cephane ve as m cek olan Türk donanmasını çiki ağa” ğa çalıştılar. Boğaz ağzındaki memnun olmak, güneşin yüzümüzü sadeliği ve musikisi noktasından onlardan bugünkü şir vaziyetimizi tesbi etmiş. hem de size bir fikir vermeğe çalışmış oluyorum. Dünkü meşhur şairler, bugün- küler için neler söylüyorlar?.. Bunları sı- rasile bü sütunlarda bulacaksınız. İlk ziyaret ettiğim şair Mitat Cemal ol-| du. Üstad kendisini epeyce sarsan bir hastalik geçirmişti: Geçmiş olsun, dedim.. havaların te- katladığı gölge zamanda böyle bir rüya | ileridedir. Vakı4 içlerinde çok değerli ve | asırda Barbaros, Turgud ve Kılıç Ali gibi; zaptettiler. İki defada BA pr gi | görmek yazık ve günahtır. Güç san'atı, |istidadlıları görüyoruz, ancak yaptıkları, | amirallerimiz birçok defalar bu adaya| boğazda bozguna uğratma; | kolay şöhrete, çalışkan sükütu tembel |iddia ettiklerinin ne yazık ki aşağısında. | hücum etmişler, sahillerini yağma etmiş. | oldular. a” gürüküye, yorgunluğun ağır başlılığını|dır. ler, fakat 'Türk ordusu Orta Avrupa harb-| 1656 da, sadrazamlığının dokuzu" yi hafi verdiği cakaya tercih. ederek;| Sonra şunu da işaret etmex isterim: İlerile uğraştığından bu büyük (adarın|yı içinde Köprülü Mehmed Paşw ği namusunu ve san'atın samimiyeti-İdünkü nesillerin şürinde, ilhamın yüzde | zaptına teşebbüs edilememişti. Nihayet | ablukasını kaldırtmak için karada” m ni kavrıyarak, kendimizi güç beğenerek! yetmişi melâl ve ıztırabdan doğuyordu. | 1645 te adanın sahibi olan Venedik cüm-|ile boğaza gitti. Fakat. Venedik sp çok okuyup, az yazarak eser vermeliyiz.| Bu, bir nevi devre ve asra sığmıyan Ü-| huriyetine harb açıldı. Adaya bir Türk| yararak çıkmak istiyen Türk ei did deki lisan düzgünlüğünü | züntü ve adetâ romantik bir sıla hasrefi | ordusu çıkarıldı. İlk hücumda Hanya ka.| Köprülünün gözü önünde eği wi İçok seviyorum. Fakat içi az olduğu için Ferdi duygular kadar milli aztırab | j.ç; zaptedildi. Fakat, adanın tamamen Birçok gemilerimiz Venedikliler pe * zaptı tam yirmi beş sene süzdü. Harbin |dan zaptedildi. Venediklilerin büy siri Güldü: — Yaşın da tesi var istediğim kadar doyamıyorum. | yıllarının acıları da bu ruhi haleti onlar k çler meşhu ilmakt, le et-İiçin mi öst, ilirdi. ii Melisa irsli Pİ dında 69 ! EŞ amm Bl e ma | mm HD | amaa m az, anan) a Me gl b Halid Fahri yalen Bağdadlara, Kâbillere ve daha) #l4hları le beraber, bühasın İbrahimin| leri bali z en güzide denizcileri bulunuyordu gele i kazanan Lazâro Möçenigo, boğoZ “5 rini de susturarak, boğazı geçmeği tanbula kadar gitmeğe ve padişshi eğ adasının zaptından zorla karar verdi, Bu kararın tatbikizin Dedim. Gözüm saçlarına gitti. Beni tek- i zib ediyorlardı, Tesellide ileriye gideme- düm. o ne manasız şey. İ Noter Mitat Cemal, önündeki kâğıdları| Diye bana derd yanar. Bu itibarla | imzalarken, şair Mitat Cemal konuşma»! bu sualimin onu bir hayli coşturacağını Halid Fahriyi ne zaman görsem: — Filânca şiiri okudun mu?.. Allahım devrinde ve dördüncü Mehmedin ilk ço- cukluk yıllarındaki dahili karışıklıklar mişti. Bugünküler bu melânkoliyi sade. | sebeb oldu. Türklerle adada başa çıkamı- ce bir cepheden yenilediler: şürlerinde | yacaklarını gören Venedikliler, harbin hayallerinin kanadlarile uzak Okyanus) ikinci yılından itibaren, her sene, deni böyle binbir gece'dekoru içinde özlenen uzak diyarlara gitmek arzuları şiddetlen- ğa başladı: — sayili umdum amma, (Baykuş) şairi inadına (Devamı 10 uncu sayfada) seferleri başlangıcında donanmaları ile gi vazge ) — Çoktan davrandım ya! Kitab oku- dum biraz. Nereye böyle? — Arkadaşlarıma söz vermiş bulun- dum diye tenise gidiyorum. Amma o- rada çok kalmıyacağım. İki sonra gelir sizi bulurum. — Buraya mı geleceksiniz? — Hayır. Köşkte babam sizi bekliyor. Nereve gidileceğini o size söyliyecek. Ben haber vermiye geldim. — Lâkin, ben.. bugün İstanbula ka - dar İnmek niyetinde idim. Malüma” Yakında döneceğim için bir takım ha - zırlıklarım var. — Yarın inersiniz İstanbula. Belki ben de size arkadaşlık ederim. Bugün bozmayın babamın: programını. — Peki. Öyle olsun! Lâkin bu prog- ramın ne olduğunu.., Yoo! Söyliyemem. değilim. Ahmed Ercan güldü; ve o halde gö- ründüğü için özür dilemek istedi — Kılığımı affedersiniz. Seslendiniz de, onun için. sizi bektetmemek mak- sadile karşınıza böyle bu suratla çıkı - yorum. — Fena mı? Başınız, Karlı dağa asıl şimdi benzemiş. Yahut ki coşkun deni- ze, Köpük içinde! — Bu son teşbih hoşuma gitti. Teşek- kür ederim. — Allaha ısmarladık, öyle ise. Baba- mı çok bekletmeyin, emi? — Birazdan oradayım. Güle göle gi- din. Genç kız bir ceylân çevikliği ile u- zaklaşırken, Ahmed arkasından uzun uzun baktı: — Ne sevimli, ne canlı şey! diye söy- lendi Bir çeyrek sonra giyinmiş, hazırdı. Bitişiğe geçti. Ramiz bey bahçesinde idi. Gül fidanlarının üzerinde kurumuş çiçeklerle yaprakları ayıklıyordu. Mu- allimi her zamanki güleç çehresile kar- gılarken: — Kızım sizin için bugün bir deniz set oynar, Ben başboğaz ALİMANALIKINI gezisi hazırladı, de- di. Bir arkadaşınm motörü var. Onunla Heybeliye Çam Hi - manına gideceğiz ve öğle yemeğini de o- rada yiyeceğiz. Ne dersiniz — Hay hay! Mem- nuniyetle. Lâkin si“ ze de, kerimeniz ha- nım efendiye de çok zahmet veriyorum Bundan dolayı hem mahcub hem de mü- teessirim. Kaymakam, elini teklifsizçe, komşu - sunun omuzuna koy du: — Vallah, bey & fendi, kızım da, ben de, her ne ki yaparsak, seve seve yapa- riz. Herkesle öyle sıkı fıkı ülfetimiz yoktur. Gördünüz: Pek sade, adetâ münzevi yaşıyan. insanlarız. Neriman, genç olduğundan, benim gibi bütün ömrünü evde geçirmiyorsa da onun da arkadaşları, ahbabları pek mahduddur. Bu, motârü olan İrfan bizim akraba - mız olur. Dün gece, bir şey söylemek için bize uğramıştı. İki çocuk ağız bir- Uiği edip bu sabahki gezmeyi kararlaş- tırdılar. Neriman aşçıya yemek tembih etti, tertibat aldı. Eminolun ki ayrıca İ hiç bir külfet ihtiyar olunmuş değildir. Olsa dahi, size o kadar sevgimiz var ki, o külfeti minnetle ihtiyar ederdik. İ — Eksik olmayın, beyefendi! Ve his- Yeni Edebi Romanımız: 26 KARLI DAĞA GÜNEŞ VURDU Yazan: Ercümend Ekrem Talu tabiat âşıklarında- num. Kuyu başına doğ- fu gidiyorlarken, o aralık içeriden çı - kan uzun boylu, iri- ©e yapılı, genç fakat çocuk değil, esmer yüzünün — çizgileri gayet müntazam, yu kumral saçlı bir kadınla karşılaştı - lar. Ramiz bey dur- du, ve takdim etti ; Nevber ha - nım.. deminden size bahsettiğim Omotör sahibi İrfanın abla- 8. Büyük babalar « mız kardeştiler.. Ahmed, hürmetle eğilerek selâm ver - siyatımızın karşılıklı olduğuna itimad)di. Kadın da bu selâma, ağırbaşlı bir buyurun. tavırla mukabelede bulundu. Kayma - — Teşekkür ederim. Şimdi, Nerima-| kam, Nevber hanıma sordu: nın İenisten dönmesini obekleyinceye| .— Ne yaptınız, kızım? kadar, isterseniz bahçede, istersenizl — Her şey hazır. Şimdi termosları içeride oturahm; birer kahve içelim. Jdolduracağım. Kım buz aldırmıya gön- — Siz bilirsiniz. derdim, bekliyorum. — Bahçe daha güzel. Ben de, kızım! — Peki çocuğum.. peki evlâdm... gibi açık hava delisiyiz. Mümkün olsa,| Onu orada bırakıp, yürüdüler. hiç evin kapısından içeriye girmiyece-| Yolda, Ramiz bay izahat verdi: ğiz. — Bedbaht, biçare! Kocası, hayırsı - — Şüphesiz daha sıhhidir. Ayni za-İzın biri idi. Evlendikleri günden itiba- manda çok da güzel bahçeniz vak. ren yapmadığı eza, cefa kalmadı. Ay - — Kendim meşgul olurum. Tabiati, | rıldılar. Şimd: duldur. Münasib bir ko- nebatları insanlardan daha vefalı bul-|cn bulsa varacak. Bu yaşta, babaya, dum. kardeşe muhtaç olmak güç şey. Ne de — Biraz öyledir, beyefendi. Ben deliyi kadındır, bilir misiniz? Melek! Tah- Ramiz bey durdu ve takdim etti (Devamı 10 uncu sili de var. Lise mezunu. o AC Ahmed Ercan bir şey söylemiş “ vi için: > — Yazık! dedi; bazı erkekleri dir bilmiyorlar. Bu hanımın »€ gi” rabıtalı olduğu ilk görüşte yor. gi — Daha yakından tanıdınız Diyip ceksiniz ne cevherdir! Birkaç Gi yaf de kalmasını, Nerimana #ri sını rica ettim. / — İyi etmişsiniz. Küçük yanı” burada yalnız sıkılır, tabil. — Öyle. # Bundan sonra lâkırdı başks m : ya döküldü. Hem bahçede, tar 4 rasında geziyorlar, hem de g gözden geçiriyorlardı. Hava bir * dettir yağışlı devam ettiği için tehlikede idi. Civarda tek tük Bi ettiği bildirilen mildiyu hat bu bağa da sirayetinden korg du. Ramiz bey bahçesine de, e çok — Merhume refika bu katüklei? mı gösterdikçe onun ruhu bağlılığınızı görmekle, size K* müddet zarfında daima ber? tı. Ayni heyecanları, ayni beri sıkıntılarımı halimden, bali ak 4 disile yüzbaşılığımda evlendi veriyorl! çok ehemmiyet veriyordu; » di elile budar, her birine evlâğ Sr gibime geliyor. ” e duğum hürmet artıyor, bej yy ni elemleri duyduk. Şefika, # sezip de bana onları unuttü varlığı bana, mesleğimin cef a AR sarfetmişti. kardı. dedi. Ben de şimdi ayP! #4 — Bir ölünün hatırasına! bU e — Yooo! Bağlıyımdır!, On e ii yat arkadaşlığı ettik. Esi ei # şefika idi. Bir gün bilmem e elinden geleni yapmış olmas! Ja haramül © kudreti gi gitti isem, onu yanımdan # (Arkasi