ön Tarihten sayfalar Altı Karılı Kral ilter, Krah Sekizinci Hanri, karılarından ikisini boşadı, ikisini öldürttü, biri mden bir sadakat yemini sayeside zor kurtulabildi (“Son Posta,, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor | &celile öldü, biri de di SKizineş a bir deyi tar müş ai iken İngiltere tahtına V- dretii yı, Elizlerin en muhteşem ve Sata hükümdarlarından biri oldu. m atina ri İni, DE yaza, ğe Londra elçisi, hükümeti öy, mektubda Hanrinin portre- üzel bir genç. Fransa , ,,i Büzel, Birinci Fransuva- ca, duğunu öğrendikten sonra Se Sarışın olduğundan, şimdi, ü i n di pi mej bir ıl bir saian ver. Hanri, Mrça he ilmen, herhangi we vk ilçe kadar musikiye hak- Yar Snsizca, Tâtince, ispanyolca Yedi Şo SEVİYOR ve, altı yahud AYvanı bitik z 4 bitik bir hale koyduktan 1 üv dönü şk, Ne e oiyor Tenisa o çılgınca Kikatey ni enis Oynarken görmek, hâ- Ve hayranlıkla takib oluna- Ta " Parlak ç, &, sekiine Ve cazih görünüşünün altın- Mağrur yeri Hanti, müstebid. muhteris, Zamanı, en bir ruh gizliyorde, ri MOT, arsa kralı ile Almanya im- Rin ve talya harbleri. “denilen bek e vir tenge gi leri devi de, giriştikleri devre Şeki, in kimi tutarsam, o galib tik a, | yen sekizinci Hanri Avrupa Sli olaya, disini müvazenenin mü- li aranı < Börürdü. Bai, ig de Niyat ile uğraşan İngiltere çi Meşhur a mezhebinin mü- ida kzalı ve Almanya im- iman halası idi İtalyaya Çeki *n hâkim olan imparator - "dere, Pa, Hanriyi aforoz ile teh. tali nden vazgeçirmek istedi, dide, İngiltere başpifkopo - Cranmer adında muhteris etmek ve İngiliz kilişe- liz alâkasını kesmekle cevab Bi alt ilisesini, kralın yüksek o- kirin 14. KOYMUŞtu, ANS, Dn sekiz yıl e e Nat sl kra- biraz Yer, işi e k nazik tavassutu Ad tip Şimdi ise, Kraliçenin mai İN çı Külâde dilber bir kızı, An Ein gibi sa 4 ze Hanriden altı yaş bö- Ne İzah: Hükümdarlar. Ferd in en küçük kızları idi la Mae Portekiz pronsi Dön A' ür P anmaştı O zaman ü 3 ili Anası İzabel tarafm ina ile Yyetiştirilmişti Fekat. &. On beşine bastığı zaman. m yanasunA ve veri keştedi “Srikaya sahib olan İspanya ordu, N onuncu yılında, - Venedik | *İ bilmek için çok küç Sekizinci Hanri kralının kızı kendi oğlu ve veliahdine al- mağı İngilterenin menfaatleri bakımın- dan çok ehemmiyetli gören İngiltere kra- hı birinci Hanri, Kâterini Prens dö Gal için istedi ve (100,000) altın eküye ni! kâhları kıyıldı. Fakat, zifafları olmadı Çünkü, İngiltere kralı, oğlunu. koca ola- ik buluyordu. İki yıl sonra, 1502 de Prens dö Gal öldü. Kate- rin bakire olarak dul kaldı. Ferdinand ile İzabel, kızlarını ve 100,000 altınlık ni- kâh parasını istediler, lâkin. İngiltere kralı, kiymetli gelinini, ikinci oğlu Hanri için İngilterede alıkoydu, Yeni prens dö Gal, sekizinci Hanri adı ile İngiltere tah- tuna oturduğu yıl, arzusuna rağmen Ka- terin ile evlendi. Fakat ilk yıllar, bütün tahminlerin hilâfını mes'ud oldular, Ka- terin, otoriter, haşmetli; zarif ve zeki, e nerjik bir kraliçe oldu. Kocasına kıymet- ir devlet adami vazifesi gördü. 1520 de, karı kocanın arasıni ilk âçan da bir politika meselesi oldu. Hanri, Avrupada- ki nüfuz ve kudreti gittikçe büyüyen im- parator Şarlekeni çekememeğe başlamış. tı, Katerin ise, yeğeni oli kocasının arasında bir imparator ile ak aktedilme. sinde ısrar ediyordu. Hanri bu wrarlara 1525 te çok ağır bir muamele İle karşılık verdi: O zamana kadar gizli £ resi Elizabet Blunttan doğan verdi! Ve bir sene sonra; Köterimi boğü- yacağını bildirdi. Sekizinci Hanri nin boşadığı zevcelerinden Dirne valâk kararı tebliğ edilirken Henri 1509 da on sekiz yaşın-) Diğer taraftan An Boleyn ile de gizlice evlendi, Katerin hukunu büyük bir enerji ile müdafaa etti. Fakat 1533 te kral ile ol izdivaç mukavelesinin feshine mâni o'na madı. Katerin sarayı terketti; amma İn- giltereden çıkmadı. Güzel, iri yarı muhakkak ki talihsiz bir kadın olan Ka- terin dö Aragon 1536 da öldü. Ayri işinde-idi ki An Boleyn de haşme casının ağır bir itham ile ii i An Boleyn asil bir İngi subdu. Hanri kendisini çılgın gibi sevdiği arında bulunu ilesine rdu, 26 yaşında kraliçe olmuşlu. Ertesi yıl istikbalin Büyük Elizabet'ini doğur- muştu. Hanri kendisini, krala suikasd ha- zırlıyan bir çeteye gitmekle, ihanet ve iftetsizlikle itham etti, Zavallı ve mu- hakkak ki masum olan Anı mahküm ede- cek hâkimler buldu. An, kendisine yük- letilmek istenen ağır suçları ölümünün ve| Sayin » EC HATIRALAR J FLORINALI NÂZIM YAZAN: HALİD FAHRi OZANSOY Bir san'at fed. idi. Tabiatin kendisine bahşettiği kudretin üstüne çıkmak için bütün ömrünce didindi, Basit ve üslüb-| suz şairdi, fakat hissiz değildi. En büyük kusuru, lâkırdıda imsaki bilmediği kadar şiirde de hudud ve sayı tanımayışı idi O nun içindir ki, hayatında en müthiş ızta-| raba, Üsküdar yangınında kül olan evin | de iki çuval dolusu manzumelerinin yan-| masi ile uğradı. Fakat zalim dudaklar, onun bu matemini de istihza oklarile kar- şıladılar. Hakikatte ise zavallı şiir kral si, asıl, o çuvallar dolus un duman olup uçmasile yıksi yaştı. Hiçbir hiciv hançeri onu, bu alevli duman dilleri kadar yaralayamazdı. Sağ da onunla ancak üç dört kere karşılaşmıştım ve şairin pek meşhur olan belâgat ve hitabet fırtınasına pek fazla İtutulmamıştım. İhtimal bana rasladığı günler, söze oruç tuttuğu günlerdi. Bu- num için bende bıraktığı intiba, sadece, hakkının teslim edilmeyişine küskün bir talihsizin ıztırab çehresi idi, Fakat içi muhakkak ki her şey için ve herkes için İyilikle dolu idi, Başkalarının #hmallerini, | vazifelerini füzuli olarak üstüne alışı da| belki onun bu duygujurındaki hususlyet- ten ileri geliyordu, Bu hakikati şimdi an- lar gibi oluyorum. Hattâ, vaküle bir ya” zımla onu incittiğimi düşündükçe şu da İkikada gizli bir elem bile duyuyorum. Manmafih o zaman onun gârib bir muka- belesile ödeşmiştik. Burada bana yalnız bu hatırayı anlatmak kalıyor. Diğer bir hatıramı da bunun arkasından naklede- | ceğim. umsye ânzume Abdülhsk| Florinalı, senelerdenberi âdet dinmiş- ti, her yıl Tevfik Fikretin mezarında bü- yük şair için nutuklar söylüyor, eserle rinden manzumeler okuyor ve mezarın| başında topladığı gençlere kadirşir ğın bir nümunesini gösteriyordu. Şüphe-| &iz ki, bü, onun hesabına çok iyi bir hare- ketti, fakat bu mezar ziyarelçilerinin & çinde tanınmış fikir ve san'at adamları: eşiğine kadar reddetti, Fakat mahküm & sekline heeiicr az ein olmaktan kurtulamadı. İngilterenin ca)” a e i iğ eğe re dise idi, Esasen, gerek Tevfik leynin Londra kulesinde boynu vuruldu. Hanri, Anın felâketinden âz evvel ye- hazırlamıştı: hi kraliçe Jan Seymur ile evlendi. Jan Sey , ileride 'al- tıncı Edvard adı ile İngiltere tahlına çir kacak bir erkek evlâd doğurduktan son- ra 1538 de öldü. Henüz otuz yaşında, gü- zel, asil bir kadındı. Sekizinci Hanri ancak iki sene kadar dul yaşıyabildi. Bir gün, meşhur Alman ressamı Hans Holbeynin fırçasından çık» mış bir portre gördü: Bu, Klev dükası ü- çüncü İahın kızı Anım resmi idi, Alman prensesine resminden Âşık oldu. Daveti üzerine An dö Klev İngiltereye ge Kral kendisini sahilden, gemiden karşı ladı. Fakat, daha ilk görüşünde, büyük ressamın porirede çok mübalâğı yaptı- ğını, kendisini sevemiyeceğini, beraber yaşıyamıyacağını anladı. 1540 da evlen- meleri ile boşanmaları bir oldu. Sekizin- ci Hanri, dördüncü zevcesine karşı çok asil davrandı: Onun, bundan sonra ken- disinin manevi kız kardeşi olduğunu res- men bildirdi ve An dö Kleve ayda 3000 altın bir gelir bağladı. Bir taraftan Alman prensesini boşar , diğer taraftan da beşinci defa öla- rak Katerin Hovard adında bir İngiliz kızile evlendi > Katerin Hovardın gençliği çok hoppa eralarla dolu idi. Evvelâ, pek küçük mi musiki dersleri veren asına mensub Hanri Mannok »da biri sevmişti, Katerin Hovard bu aşka lâkayıd kalmamıştı. Sonra, gene hiçbir asalet ünvanı taşımıyan Dereham adında güzel bir delikan gizli fakat çok mes'ud anlar yaşamıştı. İzdivacından 02 sonra, krel ile bera- ber bir seyahate çıktı. Bu seyahatinde, şıklârından b mi (Devamı 10 uncu sayfada) Fransis e|y Yanına kabul et- Fikretin, gerek diğer büyük ölülerin ih- Janmıştı, Bu işlere biraz daha fazla cid- diyet vermek lâzımdı. Bu sebebden, ken- wle, Florinalının bu işi adetâ| vâris gibi üst almasını yavaş yar vaş doğru bulmamağa başlamıştım. Nihayet 1928 yıl Ağustosunda Flori - malı Nazım, tekrar, bir genç kafileyi önü- ne katarak Tevfik Fikretin mezarını ziya. rete Gazetelerde bu ziyaretin kısa bir hülâsası yazıldı. Bu havadisin en dik- kate Şayan noktası da, Florinal, Nâzimin © gün mezarın başında okuduğu ve bil- mem kaç nüsha bir. üçük ri bastırmış olduğu mânzumeyi nunda oradakilere dağıtmış olması idi İş ite ben bu havadis üstüne 19 Ağustos 1926 tarihli Servetifünunda Haberler başlığı ve Tevfik Fikret sernamesi alında her | zamanki gibi üç yıldız imzalı biraz sertçe bir fıkra Yazmıştım ve bu yazıda büyük şairin mezarı üstünde lokma dağıtu bi manzum tisaleler hediye edil kid etmiştim. Aradan üç gün geçti, göçmedi. postacı elime bir mektub tutuşturdu. Açtım, baktım, imzası yok, Mündericatı ise şah- sıma müthiş bir hücum! Geçmiş zaman. bu mektubun bütün satırlarını hatırlıya- miyorum, Ancak en dikkate şayan cüm- İsleri aşağı yukarı şunlardı: <Ey Haberler sütununun garezkâr mü- nekkidi! Sen kimsin? Maskeni çıkar yü- zünden! Sen biliyor musun ki Florinslı Yazım beyefendinin isim ve şöhreti şark- tan gerba bir güneş ziyası gibi yayılmış handa bu dehayı tanım. ır? Bunu bilmiyorsan öğ-| bir daha dilini tut, böyle küstahça yım demel» Bu imzasız mektub işte bu şekilde baş- Jayıp devam ediyordu. Pek tabii olarak, kızmıktan ziyade güldüm ve mektubr »!e halinde! gi- gi. ren Vi yazılar tifalleri artık pek rasgele yapılmağı baş- | 7 İ kendisi: masanın köşösinde bıraktım, yazılarıma daldım, Vakit akşama yaklaşmış ve matbaanın tatiline beş, on dakika bir zaman kalmiş- tı ki birden, karşıdeki camlı kapı şiddetle açıldı ve Süleyman Nazif, heybetli bir aslan gibi içeriye girdi. İlk işi, çalıştığım bölmenin önündeki *a seddin üstün- den bana elini uzatmak oldu: Nasılsın, şair? Teşekkür ede: , üstad! Siz nasılsı- nız? — Ben de ni havadis? E, ne var ne yök ye- . Edebiyat âleminde”... Mühim bir şey yok. Yalı imzasız bir mektub aldım. Ne diye? i hafta yazdığım yandan do Söleymat elini her zamanki â- ı üstünden (geçirerek deti üzer sakalı güldü: — Muhakkak. dedi, küfrediyordur, Ner anladınız? — Sesin pek yavaş çıktı da.. Arkasından emir buyurdu: — Ver şu mektubu. bir de ben göre im! Mektubu verdim, daha yazıyı görür görmez kahkahayı salıverdi, — Neye gülüyorsunuz? — Nasıl gülmem. Florinalının el ya - lâ gülerken ben karşısında hayre- en apışmış kalmıştım. ede bu hâdiseden çı anlamış» tem ki, Florinalı Nâzım, pek öyle sandık» ları kadar safdil bir şahsiyet değildi. İca- bında, kendisini modern tarzda müdafa. » ayı da biliyordu! Maamafih şir kralının bu kadarcık zaafı hoş görülebilirdi. Ben de gördüm. * Florinalı Nüzımın bir meraka vard n büyük şair olduğunu, daha büyük şair ve ediblere tasdik ettirmek! Bunun için de, büşla Abdülhak Hâmid olmak üzere, Cenab Şehabeddinden, Sa- mipaşazade Sezaiden ve daha böyle eski ve otoritesi kuvvetli üstadlardan kendi hakkında el yazılarile methiyeler toplar, bastırdığı şiir risalelerinin ilk sayfaları- na da gene onların kendisi için yazdıkları takrizleri, mektubları koyar, bunlarla ö- “İğünürdü. Bilhassa Abdülhak Hâmidin herkesle beraber hayranı, hürmetkâri, perestişkârı idi. Ben de onun Hâmid hak- kındaki bu parlak duygularını herkesin ağzından işite işite adelâ ezberlemiştim. Florinalı, Hâmidin ddsiluğu ile mağrur- du da... Esasen, bir şiir kitabının ösmini Zeyli Makber koymakla, Hâmidden ra 0 isme en yakın ve salâhiyetli şairi ancak kendisi olduğunu bizzat tasdik te elmiş oluyordu. Hâmid başta, sonra Flo- rinalı. eki bütün şairler, ikinci, üçün- cü, hattâ dördüncü veya beşinci derecede sayılıyorlardı. Florinalı buna bir kere iman etmişti! Maamadih, . Florinalının Hâmidle her hususta parlak bir dostluk tesis ettikleri bu tarihlerde, Hâmidin çaresiz fedakâr. Yklara katlandığı da rivayet olunuyordu Florinalı da şairlik tacın yalnız OHârai (Devamı 10 uncu sayfada)