“Son Posta, nın Hikâyesi PiYANKO TALİHL , İlya İvaniç Spiriyanov küçük bir esnaf- 41, Son piyangodan kendisine beş bin al- ın ruble isabet etmişti. İlya İvaniç bu parayı kazanınca ilk günler şaşkına döndü. Ellerini sağa sola salliyarak: — Vay vay vay, vay vay, diye söylen-| meğe başladı, Bu ne iştir, kardeşler? Bu| gerçek mi yoksa rüya mı? Arsdan az bir zaman geçip te bu yeni vaziyete alışınca, İlya İvaniç bu para ile neler alabileceğini hesablamağa başladı. | Fakat İlya İvaniçin ihtiyaçları o kadar geniş. o kadar mütenevv ki, her defa. sında müsbet bir neticeye varmadan he. sablarını yarı yolda bırakmağa mecbur oluyordu. İlya İvaniç benim eski arkadaşımdı. Bu münasebetle günde iki dei bana uğrar. bu beş bin rublenin kendisine isabeti den nasıl haberdar olduğunu, bunu öğ-| rendiği zaman ne büyük heyecanlar ge- çirdiğini mufassalan anlatırdı. Ben ona: — E, şimdi ne yapmağı düşünüyorsun? Neler satın alacaksın, a) sorardım. O da bana: — Herhalde bir şeyler satın almak lâ zım, derdi. Meselâ ilkönce odun alaca- Zım.. sonra evin yeni kapkaçağa ihtiyacı var. Tabil elbise almak ta lâzım. Birkaç günlük bir sayıklama devresin- den sonra, nihayet İlya İvaniç günün bi- rinde bankadan bir davet tiye aldı, Banka- ya giderek kucak kucak yepyeni banknot destelerile bankadan çıktı ve hiçbir iz bı- rakmadan ortalıktan kayboldu. En aşağı bana iki ay kadar hiç gözükmedi. Fakat aradan iki ay kadar bir müddet geçtikten sonra bir gün İlya İvaniçe 80- kakta rasladım. Sırtında açık kahveren- gi bir kostüm, boynunda açık * kırmızı renkte bir kravat vardı. Rüzgâr estikçe kırmızı kravatı sağa sola sallanıyor, yü- zünü, gerdaninı gıdıklıyordu. İlya İvaniç alışmadığı bu harekete fena halde sinir- Jeniyor, öfkeli öfkeli sağına soluna tükü- Terek elile kravatını düzeltiyo'du. Gerek çuval gibi elbisesi, gerek düdük gibi ye. eği, gerekse bu şişkin kravatı biran bile İlya İvaniçe rahat vermiyorlar, onu bir cenderede imiş gibi sfkıyorlardı. İlya İva. hiçin görünüşü pek bitkin ve zayıftı, Göz- lerinin etrafımda bir sürü kırışıklıklar | bası varsa bize ç peyda olmuş, yüzü sararmıştı. Ona: — İşler nasıl, diye sordüm? | İlya İvaniç Genç kız hayretle ona bekarak dur- du ve heyecandan titriyen sevinçli bir sesle ve mütereddid bir tavırla sordu: — Siz mi? Onlara siz mi yardım ede- ceksiniz? — Tabii... Mademki onların imuave- nete lâyık olduklarını sen temin edi - yorsun. *— Ne iyi bir insansınız ağabey! Feridun, genç kızın o#Minnettarlıkld parlıvan sıcak o nazadlarına bakarak tekrar tebessüm etti ve kısılan, ihtiras- Ja titriyen bir sesle cevab verdi: — Seni sevindirdiğim için memnun oldum Nerime... Bir iki saniye tereddüdle durduktan « sonrâ ay 'esle ilâve etti: — Benden bir şey istemek icab etti- © ği zaman bunu tereddüd etmeden yap; senin bütün arzularını yerine getirmek- le pek mes'ud olacağım. Biraz sonra odasına çıktığı vakit Ne- © rime uzun bir zaman ayakta hareketsiz durarak başından geçen bu acayib vak'ayı düşünmekten kendini alamadı. Nasıl olmuştu da Feridun bey tem Ah- medlerin evinden geçeceği saatte oraya yakın bir yerd: bulunmuştu? Acaba o- nu takib mi etmişti? Dünyada hiç bir kimseye karşı bu tevec « cüh ve iltifat niçin? Çeviren : dün salın aldım. fakat ne bileyim işte! canım fena halde sıkılıp duruyor. — Peki, canını sıkacak bir şey mi'ol (du? İlya İvaniç beni bir birahaneye davet etti. Birahanede ikide bir kırmızı kravatı- nı elleyerek bana derd yanmağa başladı: — Herkes bana: Ulan artık sen zengin İ oldun demeğe başladı. Sanki zenginler in- san değilmiş gibi. halbuki gel de banı sor. İşte iki aydır ben hakikaten bir zen- ginin hayatını sürüyorum. Fakat doğrusu ben bu hayatın hiç te iyi bir tarafını gör- medim.. — Anlat bakalım neden? — Neden olacak? Ben an'atayım da hükmünü sen kendin ver: İlkönce gerek benim. gerekse karımın ne kadar akra- Jandılar.. hepsi de bizi ayrı ayrı sızdırmağa, Allah ne verdiyse, bir şeyler koparmağa o çelışıyorlar. bu bir... Sonra, gene bu yüzden, mahkeme- lere düştük.. Bıkova denilen bir kızın yü- zünden... Bu iki.. Bakalım bu işten nasıl sıyrrlacağız? Daha sonra karım, bütün gün ağlayıp duruyor... Bu üç... Bütün bunlar kâfi gelmiyormuş gibi geçen gece hırsızlar kapımı kırdı. Vakıâ bir şey çal- madılar amma kapıyı kırmakla beni ne de olsa gene zarara soktular, Bu yüzden ; evden dışarı çıkamaz oldum. Boyuns ev bekçiliği yapıp duruyoruz. Halbuki diğer taraftan evin bahçesinde bir yığın odun var. Ayrıca onu da beklemek Jâzım. çünkü millet hiç durmadan odunları aşis rıp duruyor. Görüyorsun ya. derd bir değil. ne yapacağımı şaşırd — Peki, şimdi ne yapmağı düşünüyor» sun, diye sordum: — Ne yapacağımı ben de bilmiyorum;! | Adetâ kendimi öldüreceğim geliyor. De-| ha parayı aldığım günden itibiren bir aksilik başladı. O gühe adar kendi ha: limde rahat rahat yaşıyordum. Fakat rayı alır almaz bütün işler ters gitmeğe başladı. Kucağımda paralar oldi de eve döndüğüm zaman, uzak vakın bü- tün akrabaları, evde, beni de buldum. Köftehorlar o güne kadar bir defe ol sun kapımı çalıp hatırımı bile sormamış- lardı. O gün ise, ne kadar akrabam varsa çömlekler gibi dizilmişler, beni bekliyor- lardı. Odadan içeri girince, sağdan soldan tebrikler yağmağa başladı. Ben de gönül- leri olsun diye hepsine ikişer ruble ver- dim. Akrabalarımın hepsi de bu parayı az! UWdkt Yazan: GÜZİN DALMEN Çamurlu yolda karanlıkta yürürken kayıp düşmemesi için onu ne büyük bir itina ile tutmuştu!? Düşüncelerinin burasına gelince Ne- rime, vücudünü hafifce satsan bir tit- reme İle, bütün ömür yolunda böyle kuvvetli bir kola dayanıp yürümenin çok dinlendirici ve saadet verici bir şey olacağını tasavvur etti. Onun titriyen kolunu kendisine yaklaştırır ve hafifce sıkarken yüzü ve hareketleri ne müşfik ve himayekârdı! Fakat en çok hayret edilecek şey, Fe- ridunun o fakir aileye yardım etmiye| karar vermesi idi. Birkaç sene evvel| kadar ki genç kız bunların karşısında böyle bir muavenet için kendisine o ka- dar hakaret etmiş olan bu adam mıydı? Hayır, artık o eski şeyleri tekrar hat tırlamak istemiyordu. Bu değişen, bu yeni Feridun o kadar sevimli, #yi kalbi! idi ki, onun bergün artan iyiliklerini görmek ve yalnız onları düşünmek çok daha iyi olurdu. «Benden bir şey istemek icab ettiği zaman bunu tereddüd etmeden yap; senin bütün arzularını yerine getir - mekle pek mes'ud olscağım.» Nerimenin yanaklarma kan çikti; bi. rax evvel Feridun bu sözleri wlan ve bir sesle söylediği zaman kalbi l Kapkaçak aldım.. , | vanın on $i “ İmeye verdi. ekler bir hal. | İbi hafiflediğini hissediyordu. ei olanı karımın kardeşi Mişka oldu. Sura” tanı ekşiterek alaycı bir sesle; — Ayıb yahu, ayıb, diye söylenmeğe başladı. İnsan Gilenciye bile iki rubleden fazla sadaka verir. bahusus bu kadar 3 paran var... Bu arada diğer akrabalar da Jâfa karış” tılar. Münakaşa filân derken iş dövüşe vardı.. önüne gelen birbirine vurmağa başladı. Evin içi altüst oldu. Ba patırtı 2) rasında Mişka kapının yanındaki givide | asılı duran palfomu sırtladığı gibi alıp| götürmüş. Ne ise lâfı uzatmıyalım.. ben bu elim-| deki para ile birçok şeyl atın aldım. iki yıl kâfi gelecek ka-| dar zahire aldım. elimde kalar diğer pa- rayı ne yapacağımı düşünmeğe başladım. Ben bunları fikrimden geçirirken gözüm karıma ilişti. Zavallı karım ev işlerile ken disini yiyip bi ma netice itiberile o da ins kanun nazarında onun da benden hiçbir farkı yoktu. Bari, dedim. eve eli ayağı düzgün açıkgöz bir hizmetçi kız getireyim de karım biraz rahat yüzü görsün!.. Dediğimi yaptım. Eve bir hizmetçi kız getirdim. Fakat bu hal karımın üzerinde aksi bir tesir babasını ve buna benzer hüzünlü şeyler düşünmeğe ve gözyaşı dökmeğe başladı. Karımın bu heli fena halde canımı sık- tı. Ona para vererek: yördü. Kadın madın am- Hem de — Böyle evde oturup ağlıyacağına, si- ra, tiyatroya git, biraz açılırsın! ben | inları bekliyeceğim, dedim. Vakit geçirmek için tombala oynamağa başladık. Karım gündüzleri ağlıyor, gece- ri torwbala oynuyordu. Ben ise, hiç ne s almadan odunları göz! rdum., Bir gün evde otururken «İş Bürosüs- nur bir ajanı geldi, Evdeki hizmetçi Bıko» ix yaşını bitirmemiş olmasın. dan öt bir zabit tutarak beni mahke- İlya İvaviç elini sallağı, Kravatmı düzelterek: — İşte böyle azizim, dedi, gördüğün gibi işler çok fena! Ben tvursda seninle beraber içerken aklım, fikrim hep evde. belki hergelenin biri şu dakikada odun- Jarımı aşırmakla meşguldür. Belkı de hırsızlar gene kapımı kırmışlardır. Hal- buki daha dün yeni bir semaver almıştır. | Bilmem ki ne yapayım? Canım hem eve gitmek istiyor, hem istemiyor. Hem nesi. ne gid Karım bir kö: kan müşfik ve yakıcı gözleri altında di gene böyle helecanlanıyor, kabi böyle kuvvetle çarpıyordu. Eskiden onun gözlerinin bu kadar güzel olduğunu farketmemiş, onun na- zarlarında herhangi bir heyecan ve se- vinç veya hüzün görmemişti. Fakat şimdi... Şimdi, onun mavi göz bebeklerini kendi üzerinde hissettiği zama, eski- den olduğu gibi korku ve helecanla tit- reiniyor, onların Iâkayid ve soğuk ba- kışları yerine şimdi münis ve müşfik nazarların kaim olduğunu görerek son- suz bir sevinç duyuyordu. Artık onun gözleri kendisine bakarken hiç bir za- man o sert, o haşin manavı ifade etmi- yordu, hiç bir zaman... Bilâkis bunlar, başkasile konuşurken bile birdenbire ona çevrilince değişiyor, eriyormuş gi- bi tatlılaşıyor, acib, isimsiz fakat gü- zel, çök güzel bir mâna alıyorlardı. O işinin ferahladığını kalbinin bir kuş gi- Nerime ellerini birbirinin içinde bir- leştirerek yarı memnun yarı mahzun bir tebessümle annesinin duvardaki resmine baktı: — Anneciğim, keşki sen de ondaki bu tebeddülü görseydin, bundan istifade etseydin! Sen sevgili Nericiğini böyle yabancı ve düşman bir muhitte yalnız bırakacağını düşünerek müteessir olu- yondun. İşte «o» nun sayesinde ben Sti- heyfâ hanımın zulmünden ve işkence- sinden kurtuldum. Burun için onu af- tı. İşsiz kalan karım ölen 'N Kürkleri, elbiseleri, çamaşırları, balıları ve saireyi tahrip eden GÜVELERİ kökünden yok eder, Yemek salonuna, yatak odasına, banyo odasını; mutfağa apteshanelere kcyacak olursanız SİNEK SİVRİSİNEK ve bütün haşaratı uzaklaştırdığı gibi fena kokularıda iznle eder. Sari hastalıklar mikroplarım taşıyan haş# rallan korunmak için evinize apartınamnızım içine bir ye ar Eczanelerde ve büyük Bakkaliye mağazalarında satılır. D>posu: Şurk İspençiyari Lâboratuvarı 'T. A. Ş. İstanbul Ayvalık Belediydsinden : 0 Ayvalık sahil caddesinde Maceron deresi üzerine inşa edilecek olan € ş bedeli keşilli betonarme köprünün inşaatı 1/Haziran/939 tarihinden v gün müddetle kapalı zarf usulile müna kasaya konulmuştur, Taliblerin me ve şartnameyi görmek üzere Belediyemiz Fen Şubesine müracaatlar! olunur. o «3916 5 müm öz Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma. nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal kesti BE MA icabında günde 3 kaşe alınabilir. HE — | Bikova diğer bir köşede ağlıyor. Karımın kardeşi Mişka eve girmek için evin etrâ- fında dolaşmakta ve fırsat kollamaktadır. İlya İvaniç bira paralarını verdi, Ke- derli kederli elimi sıktı, Ben onu teselli kiden bize yaptıklarını unuttum. sen de unut anneciğim! Xx Ertesi akşam ziyefete aid son emir- leri venliklen sonra salona dönen Sü- heylâ hanım kapıda oğliile kalışılaştı. Feridun büyük bir lüksle süslenmiş olan ve bu gece şerefine bilhassa pırıl pırıl yaran salonu keskin bir nazarla bir hamlede ihata ettikten sonra anne- sihe sordu: — Küçük hanımlar henüz inmediler | ş mi? — Daha tuvaletlerini ikmal etmemiş olacaklar. Henüz geç değil değil mi? — Hayır, hayır... Ocağa yaklaşarak dayandı. Annesi gururla karışık bir endişe İle onun yü- züne bakıyordu. Sivah esvabları onun zaten pek esil olan yüzüne büsbütün başka bir asalet vermiş, vücudünün ze- rafetini, omuzlarının genişliğini bir kat daha meydana çıkarmıştı. Oğlunun 6 vakte kadar giyinisine ancak temizlik ve rahatlık bakımından ehemmiyet ver mesine alışmış olan bir ana için onda- ki bu tebeddül eldden nazarı dikkati celbedecek bir şeydi. Feridim bu setle olduğu kadar zarif elbise içinde çok da- ha genç pörünüyordu. Süheylâ hanım, oğlunu < eskisinden güzel gösteren (bu kıyafete ve onun gözlerindeki parlaklığa hayran hayran bakmakla iktifa etmiyor, bu tebeddül - lere sebeb olan sarışın ora Hinet edi - yordu. Oğlunun kendisini ona beğen - dirmek istediğine emindi. kuvwetle çarpmıya başlıdı. Bir) fetmeni istiyorum anne; Ben onun es-| muayene ediyor, her köşede de tevak- — ia biletleri tekrar e mi bilmek için şöyle bin "rubleye yacım var, İlya İvaniç kırmızı ke — Burada çiçek eksik... ü li ozi Bu salonun EA G — Bu salon ber vakit vöyle Kİ” diye kadar bir şey demiyor, etmiyo; , — O vakit buna ehemmiyet fakat şimdi iş de, i hiddetten — titriy! me: #Acaba bu fikri «o» di?» diye düşünrtü fakat oj söylemeğe cesaret edemedi. Aralarında uzun bir srt ig müddet zarfında Feridun öl, Terle etrafına bakarak heylâ hanım da gö ic GE yordu. Nihayet Eğ tu bozdu; birt bir sesle oğluna hitab Vi — Bir müddettenberi ane mak istiyordum Feridun..» © hakkında... çi Genç adam başını anneside ys ği vakit gözlerindeki so ye dıncağızı şaşırttı fakat kora! viremedİi. — Artık otuz yaşına yaklaştı” nu düşünmek zamanı geldi. Feridun kısa kesti: — Daha vaktimiz var nunla meşgul olmayınız. — Tabii vaktimiz var düşünüyorum. Nesrinin..- — Nesrin mi? p z .* BAS AEE O ENE KESE EEE EŞPEZ, SERŞE, EL SİSE P EEE EP, SEESEEBSİE LEE, ,