dükkânında kendisini her geçtikçe Tabutçu Bankalardan Karaköye dönen caddenin köşesindeki minimini SON POSTA görürsünüz Kız Ölüden ve tabuttan korkmuyor, korktuğu tek şey: Evlenmek YAZAN: SUAD DERVİŞ Dükkânmın önünden, daima tramvay-| la geçerim, bu dükkân tam bankalardan! Karaköye dönen sokağın köşesinde mü- #elles şekilde küçük bir dükkündir. Camekânları irili, ufaklı tabutlarla süs- lü bu dükkânın içinde o bir iskemle üze- rinde oturur. Ve daima bir yün örgü ya - par, yahud bir elişi işler. Kendisi esmer, kara gözlü kabarık saç- h, üstüne daima siyah bir önlük giyen solgun çehreli bir genç kızdır. Ekseri oturduğu iskmlede rahat ede » Mi mez, kendini arkaya verir, başını kapağı | © açık bir tabutun içine dayar ve böyle is - i tirahat eder, Onun gençliği, tazeliği. le bu tebutlu dekorun yaptığı tezadı gördükçe, hayatta kendisine başka bir iş bulamamış mı? di- ye düşünürüm. Ve bu yaşta bir genç kızın nasıl olup ta böyle bir iş yaptığını, böyle bir iş yapabildiğini kendi kendime sorup dururdum. Hattâ birçok kereler bu merakımı yen- mek için onunla konuşmak istedim. Fakst minimini beyaz tabutların, ceviz renkli iri tabutlarla boy ölçüştüğü yapma mor çi - çekli çelenklerin süslediği bu (daracık kin 5 > dükkânın önüne geldiğim zaman birden-| z bire bir tabutçu temi girmenin ver- | düğün tacım örer gibi fütursuz, hissiz el. diği garib bir ürkeklik hissederek oradan | ee bir ölüm çelengi örüyordu. uzaklaşırdım. Beni evvelâ bir müşteri zanneti Bü - Halbuki bana içine bir-an girmesi bile | tün satıcıların müşterilerine gösterdik - bu derecede İn gele bu eki bü -|leri bir nezaketle yerinden doğruldu. Ve tün hayatını geçirmeğe kail olan, bu genç | balmumundan yapılmış gibi sapsarı olan tabutçunun haleti ruhiyesini anlamak çok | Yüzünün renksiz dudakları arasından bir enteresan görünüyordu. Ve nihayet bu-| şeyler fısıldadı. gün bü merakım tiksinmeme ve ürkekli -| Kendisine - çok şükür - bir müşteri oL ğime galib geldi. Onun dükkânına gir -| madığımı bir gazeteci olduğumu anlat - dim, tam, Bulunduğu muhitin farkında değilmiş | — Benimle daha evvel de bif gazeteci Bibi gene tabutların arasında bir iskem * konuşmuştu, dedi. Bilmem ki mesleğimin lede oturuyordu. Ve sanki bir genç kızır | bu kadar enteresan ne tarafı vari. Ben Salon nisbeten serindi. Karşı karşı- ya oturdular. — Kızım gevezeliğile sizi iz'ac etti. Affedersiniz. — Kat'iyen, beyefendi! Eminolun ki böyle genç neslin.muhtelif mevzuhlar üzerindeki fikirlerini, © mütalealarını dinlemek zevkli oluyor. — Lütufkârsınız. — Gerçek söylüyorum. Bilhassa be- nim gibi böyle fırsatlara pek ender nail olan birisi için, bu konuşma bir musiki gibi geliyor. — Neriman duymasın; şımarır. Za- ten de çok şımarıktır. Gördünüz ya? Baba-kız değil, akran, arkadaş gibiyiz. Ne yapayım? Anas'nı çok erken kay - bettim. Pek mükemmel bir kadındı. Nefsinde, kadınlık fezalinin cümlesini gemediyordu. Evlendiğimizin ferda - sında gurbete çıktık. Diyar diyar do - laştık. Türlü cefalara göğüs gerdik. Ne Ciddesi, ne Garb Trablusu, ne Makedonyası, me de Arnavudluğu kaldı. Hayat şartlarının en ağırlarına katlandık. Nihayet, biçare verem oldu. Elemli nazarlarmın ve âciz benliğimin önünde günden güne eridi, gitti. Bu Nerimancığım dokuz yaşında idi. Aziz ölünün bu minmini bergüzarını ayni zamanda onun da yerine ikame ederek iki misli bir muhabbetle sevmiye başla- dım. Allahtem, çocukta cevher var. Bu #âfım: sulistimei etmedi. İyi okudu. | Ziyan olan günlerinin hleram, rehir- iyi yetişti. Şimdi, mükemmel bir ev)li bir sel gibi tekmil benliğini sarmıştı. kadını. Bana çek iyi bakıyor. Evin içi, | Ramiz bey de söylediklerine nadim ol- cağına, varsın gez « sin, havar alsın. Bun lar masum eğlen - celer. Şu sporu kim icad etti ise Allah razi olsun! Gençliği fenalıktan, fesattan, mânevi © sefaletten koruyor. © Kızımın yüzü gibi, iç yüzü e güzeldir, temiz « dir, shhailidir. Bu- nu babalik gururfle değil, müvaffak ol - muş eserile iftihar eden bir san'stkâr gibi arzediyorum. Ahmed Ercan, dik. katle dinlediği bu sözlerin hitamında, sadece; — Behtiyarsınız, beyefendi! dedi. görüyorsunuz, güler gibi. (İş -|muştu. Aç ve sefi! bir adamın önünde rafı yok; isyanı yok. o Kendisin. | h3Zinelerinin kapılarını açıp da muh- den pek O hoşnudum. Ahlâkının da|t€viyatını yerlere serpen bir patavat- temizliğine güvendiğim eihetle sıkma. | 5ıZ ve saygısızdan, kendini şuanda yorum da. Onun, bu müsamahamdan | farklı görmüyordu. yegâne istifadesi spor sahasındal yüzü-| . Lâkırdıyı değiştirmek ve başka mec- yor, tenis oynuyor, arkadaşlarile yü -|raya sevkedip, işlediği suçu tamir et- rüyüşler yapıyor. #a biniyor. Eh! Bu|mek maksadile; kadarı da onun hakkı; değil mi, bey) . — Tavla oynar misiniz, efendi? Edeb ve trebiye dairesinde ol-| diye sordu. duktan sönra, gençliğe her şeyi mübah | — Hayır. Oyunlardan hiç birine aşi- görerlerdenim. Burda, derdli bir ih-|nalığım yok tiyarla naşbaşa oturun da cile daldurş-İ — Han okumakla mı vakit gecirir - efendim? kendim bu muhitte büyügum. sabamın büyük bir tabutçu dükkânı vardır. Bu - rası onun bir şubesidir. Annem bu dük- kânda çalışırdı. Ben mektebe giderdim. Sonra tabii bu muhite dönerdim. İki mek- teb bitirdim. Artık çalışma hayatına a“ tılmam lâzandı. Babam bakkal olsaydı, bakkal olurdum. Fakat babam mademki bu işi yapıyordu, elbette benim de işim ona devam etmek!,. Ben çalışmağa üç se- nedir başladım, Annem, eve döndü. Şim- di evle meşguldür. Burada yalnız çalış -; | mıyorum, bir çırağım var, Çırağımla bir- likte çalışıyorum. Ekseri siparişleri ben kendim alırım. — Mütesssir olmaz mısınız? — Teessür niçin? Ölüm kadar tabil ha- yatta ne yar?.. Esasen her ölü için bir ta- but Mizım değil mi? — Böyle mütemadiyen ölümle meşgul olmaktan, tabutlar, çelenkler oarasında yaşamaktan korkmaz mısınız? Hiç gülmiyecek hissini veren dudakla rında geniş bir tebessüm belirdi. — Korkmak mı? dedi, neden korkaca - ğum.. Hiç aklıma gelmez... O kadar alış tım ki... — Ölümle bu yakın temas size ölmek vehmini vermez mi? — Kendim için ölümü hiç aklıma ge - tirmem, o kadar gencim ki bunu düşün- mem bile!,. Ben burada daha fazla ticaretle meşgu- Tüm. Para kazanmağı. iyi iş yapmağı dü- günürüm, — Tabutçuluk kârlı bir iş midir? Ta - but pahalı mıdır? — "Tabutun fiati çok mühteliftir, Bizde 1 Miralık, .2 liralık, 3 liralık, beş liralık ta- butlar olduğu gibi yüz liralık tabutumuz da vardır. Yazan: (Devamı 11 inci sayfada) Bahçeden salona geçiller ve bir kanapeye oturdular. siniz? — Ona bile istediğim kadar vekit ve «Dünyanin kalbis ismi versen portatif Mis Dorothy Tang, e ven Aİ Yolören ai nan imüihtelif büyük şehirlerini? De gama li 3 Çİ aşkla, kaç hafta evvel bu şirket Vm muızsam İstasyonunun dan icad edilmiştir. Beş lâmbala, kısa, uzun ve orta dalgalıdır. Akümülâtörle işler Nevyorkun en mühim hastanelerinden | vetlisi olan Paris Mondial bir Kİ birinde ameliyat odasına bir . televizyon | danberi 41.21 metrelik yeni dalg? aleti vazedilmiştir. Bu alet sayesinde tale- beler operatörün yapmakta olduğu ame- Myatı dersanelerinden mükemmel bir su- rette takib eylemektedirler. Alet ameliyat masasının üzerine asıl- mıştar ve operatörün eline doğru tevcih e- dilmiştir. Operasyonu yanakta olan profesör ayni zamanda mikrofon ile icab eden iza“ hâtı vermektedir. Müzakere salonunda yüksek sınıf tale- beleri bulunmaktadırlar, Bu salonun du- varına herbiri 4 X 6 metre eb'adında ekranlar vazedilmiştir. Bu ekranlarda a- meliyat dört defa büyültülmüş olarak ta- kib edilmektedir. Bu televizyon aleti vasıtasile temin e- dilen faydaları nazan dikkate alan sıhhi- ye nezareti bilümum shhi müessesutta &yni usulün tatbikini emretmiştir. Paris Mondial Fransız radyo istasyonlarının en kuv- Yeni Edebi Romanımız: 11 DAĞA GÜNEŞ VURDU Ercümend Ekrem Talu rirler. Ben de onla - rın önünde kendimi gerçekten büyük ba sanırım: Bu, garib bir histir; Mu. alimin, emek ver . diği talebeye bağlı - Mıği. İşte bizim te - seliimiiz de bu. Kaymakam ba; salladı: E anan» körlükle mukable görürsünüz. — Hayır, : fendi! mele s ai gok azdır. emen yok gibi. Ta. Jebe hakkında nan - körlük i uyduranlar kendi - leri : ini sevdirmesini bilmemiş olan hocalardır. Çocuk mek- tebde yalnız bilgi ve terbiye aramaz. fırsat bulamıyorum. Mekteb, çocuklar, İ Çok vakit kendi atle bucağında bula - köy.. bütün zamanımı ahyor. Ramiz bey bir sigara yakarak: madığı şefkati, alâkayı da hocasında görmek ister; ondan bunu bekler. Mek- — Vallahi, beyefendi, şayahı tekdir-; teb muallimi bir parçacık psikolog ol siniz; dedi. Mesleğinize merbutiyeti -|mah.. çocuğun bu tahassjrünü hisse- niz bir aşk mertebesine varıyor. — Ne yapayım, efendim? hayatın benden esirgemiş olduğu bütün zevk- leri onda bulmıya çalışıyorum. Mek - teb benim bucağım.. yuvam. Talebe, çocuklarım. Hocalığı babdlıktan ayırd edenlerden değilim. Köyde, torunla - rm bile var. Oraya ilk gittiğim sene mezun olan kızlardan bazıları anne ol- dular, Bana, çocuklarını getirir, sevdi- derek onu gidermiye çalışmalıdır. İşte, bekârlığın bu faydası * vardır. Bekâr muallim kalbinin mahalli sar? bulamı- yan sevgisini bizzerur talebesine hasre- der. Bu esmada Neriman kahveleri getir. miş, vermiş, bir kenarda oturmuştu. Ramiz bey misafirine sordu: — Bu hayatınızdan hakikâten mem- nun musunuz? Dağru sövlevin. RADYO HABERLERİ Televizyondan hastanel£' büyük fayda görüyor. güel v tayim edilmiştir. Sesi çok uğunu kullanmağa başlamıştır. Bu sayede daha berrak neşriyâf cağı ümid edilmektedir. Lehistanın ** milyonuncu « dinleyicisi! il Lehistanda milyonuncu radyo ““g# cisi abone kaydedilmiştir. Bu sure” W histanda bugün tam bir milyon ale lunduğu tesbit edilmiştir, Posta. Üy telgraf idaresi bu dinleyiğiye 1 ye” mükâfat vermiştir. 209.909 ve 999" ciler de birer hediye sm İtalyan radyosunun Amer! radyosu ile bir anlaşmas'” İtalyanlar, Amerikadaki dans fevkalâde beğendiklerinden İtal38” yosu Amerikanın, en büylik rad?” gi yonlarından biri olan National ting ile bir anlaşma yapmıştır. (Devamı 12 üncü sü; GE iy — Niçin memnun olmayım? y K sip başka türlüsünü aklımd bile yorum. Mukadderata boyun ınsanım. Neriman lâkırdıya karışt — Bu sözleri, bu fikri size mıyorum Ahmed bey, doğrusü — Neden, küçük hanım? — Bana darılmaz mısınız, # söylersem? Ramiz bey kızına tevbihkâr Vi fırlattı. Bunun farkında bile Ahmed Ercan cevab verdi: a »# — Size hiç bir vakit dar? çük hanım. # — Öyle ise, ifadeniz bana gesi gibi geliyor. — Benim mi? — Evet. Yüzünüz, haliniz, nüz. her şeyiniz, bu tevekkül la tezad teşkil ediyor. s5 — Neye istinad ediyor bü nüz? > il — Sizin gibi bir adam sevmesin, gönlünde herhangi Pi beslemesin, bu olmaz. Mümkü? ai — Mücadele mi? Kiminle pi — Hayatla, mukaliderat Kedi 8 şeylerle. Boyun eğmeyin: v yorsunuz? Onlar sizin karşın” ey) yun eğsinler. Siz mağlüb edi? 7 Sizin yaşınızda bir erkek ene i Nedir, böyle kaptırmışsınız.. Hakkım yok mu, babacığım: ©. Ramiz bey müdahale etti: > a — Belki haklısın amma, X fendi ile bu tarzda konuş” 5 lütufkâr davranıyorlar & ediyorlar: , b — Çok rica ederim, kusur mayın, beyefendi! dedi. gi muvafık değil. Bereket V Ahmed Ercana tevcih hit #, şımarık cocuk a eat :