a MAMA a ARAMAMA | | «ulm ii Ea A gr m AMME EE ma MİNE A Ma ŞE ŞİM AYAMAMA iy la Bü ER MA Dünyanın en büyük fen adamlarından Amerikali M. C. Furnasın iddiaları Gelecek asırda birçok gıdaların sun'i olacağı muhakkaktır. Fakat işde sentetik soğan veya ete kadar İ gıdaların tabiilerini yiyeceklerdir. X K larını durmadan değiştirecek kadar, sıklaştığı devrimizde insan an - cak maxinin musyyen bir devresini gö- zünün önüne getirerek içinde yaşadığı- mız hızı kayrıyabiliyor. Hemen her - kesten duyuvoruz: «Falanca büyük a - dam başını kaldırss da bugünü gör - se...» Tarihe gömülmüş bir ölünün dirilip, yüz yıllarla evvel yaşadığı ve bugün Arabaları atsız yürüyen, ışığını elektrik ten #lan modem bir şehre dönüverme- si... Bu hayal, ruhi bir ihtiyacımızı karşılay€”* Bütün yenilikler tedricen meydana geldiklerinden bize heyecan veremiyorlar. Bir hevecan tadabilmek için kimbilir kaç yüz yıla karışan bir)” ölünün son keşiflerin hepsini birden görürse nasıl bir şaşkınlığa tutulscağı- nı hayalimizde yaşatmıya çalışıyoruz. Ve bu şaşkmlığın genişliğini ihata için gözümüzün önüne alelâde bir ölü yeri- De bir hükümdar ölüsü getiriyoruz. Vaktile kendi kudretine o kadar gö - venmiş olân bu koca hükümdatın; yüz mumluk ampulle aydınlanmış odasın- da râdyosunun başmda Okyânusların ötesini dinliyen «kendi halinde» bir in- sanın önünde duyacağı aciz ve hayreti düşünüyoruz. Evet, burünün orta hat- Hst; muhakkak ki, bir çok cihetten eski haşmetlilerden daha müsaid hayat şart- ları içinde yaşıyor. Bu mukayese dün - yanın - kiç değilse muayyen bir mana- da-ilerleyişini aç'kçx göstermiye yeter. Mazivle; hali ölçtükçe duyduğumuz zevk, bizi gelecek yenilikler hakkında da cesur fikirler yürütmiye teşvik edi- — Hayır. Yakın oturuyoruz, — Sen bir daha zahmet eder misin? Ben bir defa da paşa elendiye danışa - yım. Malüm a, ondam izinsiz bir şey ya- pamam. — Elbette efendim. Görüşün. konu- yan. Zaten bizim de bir istediğimiz yok. Sadece malümal veriyoruz. Sonra bize bir sus! teveccüh etmesin diye. — Peki, hanım. Sen şimdi gft. Bu hafta içerisinde tekrar uğra. Ben sana, paşa efendinin ne dediğini bildiririm. — Olur, efendim. — Hamamcı Osman efendi dedi idin, değil mi? Nerenin hamamcısı idi bu? — Aksarsydaki Çukur hamamı tu - tardı. — A, bilirim! — Osman efendiyi mi? — Yok. Hamamı. İçerisi pek ferah - tır. Osmnan efendi, öldü diyorsun: — Evet, efendim. Hanımı sağ mı? — O da sizlere ömür, daha evvelden |tenasib bir çehre i - merhum olmuştu. Bir tek kızından baş. |1e Şazimende, ha - ka kimseciği yok. — Haydi, hans Ağzından, gayri i çıkıverdi: — Çok çok selâm söyle! — Başüstüne, efendim! Şazimend eve dönerken memnuni - iyari şu sözler de Yedi: sus selim © ediyor. 3 bu ; gidilmiyecektir. Zenginler bütün i Yazan: Octava Belard — Çeviren : Neyyir Kemal eşif ve ihtiraların, hayat şrrt-| yor. Sayısız keşiflere sahne olacak bir istikbale inanmak asrımızın adetâ bir hususiyeti oldu. Eskiden ber keşfin 50- hüncu olduğuna ıhır, onda ötesi- ni düşünmenin masalcılara bırakılması icab eden bır hayalperestlik olduğuna inanılırdı. Halbuki az zaman içinde Jules Verne'in hayallerini geride bıra- kan harikalar yaratıldı. Artık fennin herhangi bir branşı; tam sona eriyor gibi iken, önümüze beklenmedik im - kânlarla dolu ve yeni baştan sayısız tekbikata girişmeyi lüzumlu kılan yeni bir dümya açıyor. Atom nazariyesi bu- na en güzel bir misaldir. « Olamaz, yapılamaz »*in hududu mütemadiyen geri geri çekiliyor, - âlimlerin henüz ağından şüpbe ettikleri şeylere bile şimdiden olmuş, bitmiş gözile b? - kan. hayalperestlere meydan açıyor. Fakat işin doğrusu sözü hayalperest- tere değil, fen adamlarına bırakmaktır. Yarının dünyaya ne gibi yenilikler ge- tireceğini bu yeniliklere ulaşmıya çalı- şırken rastlanacak engelleri ve ulaşıl - dığı takdirde ne gibi pratik menfaatler elde edilebileceğini onlardan dinleme- li. M.C Furnas bu hususta salâhiyetle söz söyliyebilecek büyük bir fen ada- mıdır. Fazla ol#rak Amerikalıdır. Yani daima pratiği ve mümkünü düşünür, Gelecek asır fenninin dünyaya neler getirebileceğini, nelerin imkânsız veya çok uzak olduğunu o; şöyle görüyor: * imya, bilhassa uzvi kimya; tabiatte mevcud olmıyan yüz- lerle terkib ve kombinezon yapmıya muvaffak oldu. Fakat ona araştırmala- Haftasına konağa, haber almak üzere tekrar vardı. Kapıyı açan ge - ne o haremağası, geçen defaki güler yüzü göstermiyerek, kadını aşağı odayd aldı. Biraz sonra i - çeriye gelen yaşlı bir kalfa, kendisine mevdu vazifenin e - hemmiyeti ile mü - nımefendi tarafın - dan şu sözleri söy - — Kadınım mah- Paşa efendile kö - euşmuşlar.. diyorlar ki: Benim oğlum gençlikle, o cahillikle yet histediyordu. Üzerine aldığı vazi -İbir hata etmiş olabilir. Kendisi bugün fede pek de muvaffak olamamış sayıl - mazdı. Büyük hanımefendinin tered - düdlerini tamsmile yenmi bi idi. E- ğer o da idare etmesini bilecek olursa, paşanın kanmasına da hiç bir mâni ta- savvur edemiyordu. sağ olsaydı, dilediği gibi hareket et - mekte serbestti. Fakat mademki ömrü di, öldü, ne ben, ne de baba- nesebi bizce tamamile malüm ol - an bir çocuğun mes'uliyetini üze - rimize #lamaâyız. Ve o çocuğu tanıya - Ancak Allah vere idi de Hürmüzün| mayız. Annesi başının çaresine bak - mazisini, onun «Beyaz viyetini deşmeğe kalkışmasalardı! İşin alt tarafı işte o zaman çapan oğlu çıkı- verir, falso olurdu İşte Şazimendin bir tek korkusu bu idi. Maamafih, bunu sezdirmeden, Hür- müze müjde getirdi ve hakettiği âleri- ni aldı. Semsiyelis hü -İsın. Ve şayed isterse, lâzımsa, kendisi- ne muavenet de ederiz. zimend tepesinden vurulmuşa dön ü. Sade son cümleyi reddedebile- cek kadar nefsinde canlılık ve cesaret buldu: — Hâyır. Hiç kimsenin muaveneti - ne muhtaç değiliz, çok şükür! BON POSTA Gelecek asırda hayat nasıl olacak? Nisan ze Bahktan yumurta akı rında rehberlik eden « Moleküllerin kuruluşu» nazariyesi hududsuz bir sâ- ha olmaktan kurtulamadı. HÂJA en fay- dalı olabilecek maddelerin birçoğu synthâse'in dışında bulunuyor: Haya - tın esasını teşkil eden oniki hor - mon'dan ancak fkisi yapılabildi. Haz- min içyüzü bilinemiyor synthâtigue gr da istikbale aid bir sır halinde syrith&- tigue cholesteârol'ün keşfi yarının mü- him hâdiselerinden biri olacak. Çünkü: Vitaminlerle hörmon'lar bu maddeden çıkar. Bu suretle fizik ve mantal kuru- luş bozukluklarını düzeltebilecek mal- zeme elde edilmiş olacak, tümor rahat- sızlıklarının menşei anlaşılabilecektir. Kimyanın hir gün veraset kaidelerine hâkim olacağın ümid etmiye dahi bir mani yoktur. Yarınkı mühim keşiflerden biri de uzvi muhalliller, yani muhtelif madde- leri halledebilen mayiler olacaktır. Bun ların sayıları bugünden yüzlere varmış bulunuyor. Gittikçe de artmaktadır. Fskat cellulose'u halledebileni henüz bulunamadı. Bulununca ipeği unuttu - racak sun'i bir iplik yapilabilecektir. Maamafih şimdi de inhilâl sayesinde elde edilmiş birçok sentetik matyer var ki tabisttakileri geçiyorlar. Bol fa- kat çıkarılması pahalıya ma) olan alü - minyom; madeni bir muhallil sayesin- de günlük hayatımıza giren bir maden Son Posta'nın Romanı : gın bakışın var, oldu. Cilâ, boya ve çiçekle hiç bir alâ- kası olmıyan parfümler nevinden ne Bir müddet düşünceye daldı. Sonra Şasimende dönüp Kalfa, o gitmek üzere ayağa kalkı - yorken şunu ilâve etti: — Hanımefendi, bunun etrafta du - yulmamasını da sıkı sıkı tenbih etti - ler. Sonra fena olur, diyorlar. Bu tehdide omuz silkmekle mukabe- le eden Şazimend, veda dahi etmeksi - zin, süratle konaktan uzaklaştı. Hürmüz, kendisine bu mülâkat taf - silâtile nakledildiği zaman biraz üzü - lür gibi oldu. Birkaç gün sıra iledü - şünceli durdu. Fakat kendi kendine telkinde bulunarak, Allahın emrini ye- rine getirmeğe, onun ihsam ettiği ev - lâdı doğurup, büyütmeğe ve kendine can yoldaşı edinmeğe karar verdi. Zaten kendi de bir evlâd arzu etme - Almanyada kimyanın yarattığı hari kalar Sun kauçuk Mağnezyomdan anahtarlar z kadar muhtelif şey syntöse'le elde e -| Bir hesib makinesi insanın bin saatf€ dildi. Kimya; sanayi için kaç türlü ma-| yapacağını üç saatte yapar. Yavaş y# den halitasını icad etti. Fakat daha bin-| vaş kontrol bile insandan makineye g9 Terle t#bif madde (var ki sun'ilerinin | çiyor. Hususi tüpler, foto-elektrik hü? yapılmasını bekliyor. Çoğu bir ihtiyaç|rele sayesinde fena ambalâjlar meydi” halinde: Sun'i kauçuk, halis boya, derilna çıkarılıyor, sigaralar seçiliyor, a * yerine geçecek, deriden iyi bir madde)| sansörler durduruluyor, geçen araba * vesaire... vesaire... Kimya; ( fasılasız)lar sayılıyor ve ilâh... İdeal olan, in“ bir yaratmalar silsilesidir. Hepsini bul.|sanın bu otomatizme yafnız ısluh W 14 mıya çalışacaktır. yalnız icadlar ilâve etmek üzere karı Atomigue fizik ortaya muhayyileyi | masıdır. İşte yarm bu olacaktır. gıcıklıyan fakat yakında halledileceğe Makine ileride ortaya muharrik kuv* benzemiyen bir mesele çıkardı: Enerjis| vet meselesini de çıkaracaktır. Bu me nin zaptı. Profesör (Aston); atomların: hep birden harekete geçire- bilirsek 250 gramlık cevherde 30,000 tonluk bır gemiye saatte 25 mil hızla Amerikadan İngiltereye götürecek ener jinin bulunabileceğini söylüyor. Fakat © vakit te elde edilen enerjiden daha büyük bir enerjinin sarf; lâzım gele - cektir. Bu tıpkı sun'i altın yapmıya ben- zer. İmkânsız bi- iş değil Fakat bir milieram altın uğruna bir servet har- camalı. * ennin rolü tekniğe ön ayak ol- mak ve onu uyandırmaktır. "Teknik inkişafından maksad ise işl a - zaltmaktır. İnsanın yerini tutan maki- ne ondam daha çabuk, daha iyi ve daha ucuz çalışmaktadır. (Yazık ki tamamen makineleşmiş sanılan Amerika da bile bütün | sele şimdilik muvakkaten halledilmiş * tir. Fakat bir fki asır'sonra dünyadf kömür kalmıyacaktır. İstihlâk o kada artıyor ki belki de bu tahmin bile ço” tur. Şu halde gelecek asırd4 kömürün yerini hangi muharrik kuvvet tutacak" Şelâlelerden istifade etmek pahalı ok maz amma ihtiyaca yetmez. Amerik$” daki bülün şelâleler işletilse, lüzumlü ölan enerjinin ancdk yarısı ahmabilir Devamlı ve geniş bir çalışma kudreti bakımından rüz; güvenilemez. Yal nız gündüzleri görünen güneşin sıcağı” nı zaptedip biriktirmek. Hem pahalk hem de ameli olmıyan bir tedbirdir. mid verici tek tasavvur Claud'un «De nizlerin höraret farklarından istifade * fikridir. stikbal, nakil vasitalarından tr&© ne yüz vermiyeceğe benziyo” harman, pamuk. kiremid ve ilâh ma -|İcadının üstünden ancak yüz yıl geçti kineleri hâlâ umumileşmiş değildir. ) Hatti miş miydi? Füruzanla araları o yüzden açılmış de - dil miydi? Şimdi yalnız şartlar deği - şiyordu. O derece iş- tiyak ile arzu edilen yavru bdbasız doğa- caktı. (o Hem yetim, hem de piç! Ne olur- sa olsun! Hürmüz, dünyadan el etek çekecek . yaşa geli - yordu. Eski macera hayatına dönmesi - ne de imkân yoktu. Ondan nefret edi - yordu. Ömrünün ba- kiye kalan kısmını, kendi kanından ha - sil olan (o ve babası kendince pekâlâ ma- lüm bulunan yavruya hasredecekti ve andan teselli ve inşirah duyacaktı. Şimdiden hazırlıklara başlıyordu. Şazimendi yanıma çağırıyor, onunla karşılıklı, çocuğa takkeler, . zıbınlar, bezler, kundaklar dikiyor, günden gü- ne artan ve munis gelmeğe başlayan ü- midlerinden, emellerinden bahsediyor. du. Vaktile içerisinde fuhuş sahneleri cereyân eden evde şimdi bir fazilet ha- vası teneffüs ediliyordu. Henüz dün - yaya gözlerini açmıyan rüşeym halin - deki mahlükün masum ruhu Omuhite bakim gibi idi. Fiiller, sözler, düşünce- Ter hep ona hürmet ediyor, onu incit - memek için her hususta son oderece'lüyordu. (Devamı 10 uncu sayfada) dikkatli davranılıyordu. İki ay böyle geçti. İY ün Pek yakından akseden bir kadın fer” yadı gecenin sükünunu < birdenbir# yırttı: — Ümmeti Muhammed, yanıyoru?! Bu dilhırsş ses, doğacak yavrusunf ald tatlı bir rüya arasında duyan Hür müz, gözlerini aralar aralamaz, yatti odanın kıpkızıl bir aydınlığa boğul * duğunu dehşetle gördü. Bir iâhze döndü.. dili tutuldu. Sonra derhdi kep dine gelerek yataktan yere fırladı; K#* pıya koştu ve dışsrıya seslendi: — Şezimend! Yetiş!. Yanıyoruz! Bir dakika geçmeden, Şazimend d8 hanımının yanına gelmişti. Biraz dah temkinli olduğu için, o Üşümesin diy& çıplak omuzlarına şal gibi bir şey ör” tükden sonra, âfetin ne taraftan pat” Jak vermiş olduğunu (anlamak üzer pencereye gitti; perdeyi ardladı. Kadının feryadını duyan ahali soka © ğa dökülmüştü. Kaldırımlarn üstü mahşerden bir örnek arzediyordu. — Su! Diye bağırışanlar, evlerinden dışa” ya, rastgele eşya atanlar, telâşla sağ sola, öteye beriye şuursuz koşuşanl8”” ağlayan çocuklar, dövünen © kadınld” pencerede çubuk tütlürerek bu mah” zarayı lâkayd seyreden mütevekkil tiyarlar ortalığı son heseb gününe ç€ “ virmişlerdi. Sekiz, on ev ötede, sokağı cadde vasleden köşebasında, yaşlı ve mal bir kadına aid konak yavrusu tutu$ ” muştu. Saçaklardan, kırmızı birer si dili gibi uzanan alevler karşıki €W lerin kaplamaların:, kafeslerini yah © yor, yer yer çatlayan çatıdan fışkı duman, arada bir bir kıvı!© yağmuru halinde bitişiğe yağıyordü Damlarda, bazıları ıslak kilimler Y& yan, bazıları da ateşe karşı, çerçev. <Hilyei saadet> tutarak âfetin siray€ tine mani olmak isteyen adamlar gö (Arkası var)