“Sen Pesta,, AZiM Vasya, Lizayı derinden derine sevi - yor, fakat kızın gidişatını beğenmiyordu, “Liza son zamanlarda bir hayli değişmiş - “ti: Üstüne başına çeki düzen veriyor, “ipekli çoraplar satın alıyor, insanın ba - © şanı döndüren tuhaf tuhaf bir takım e - © sanslar kullanıyor, penceresinde boy boy “çiçekler yetiştiriyordu. Vasya bir gün gene Lizayı ziyarete gel- mişti. Lizanın kıvır kıvır saçlarına, yu - © varlak omuzlarına, geniş kalçalarına bö- karak derin derin göğüs geçiren Vasya, “kaşlarını çatarak dargın bir sesle: — Bâna bak Liza, dedi, ben senin gi- © dişatını beğenmiyorum! Sen bütün bun- lardan, bu züpeliklerdenp vazgeçsen da- ba iyi edersin! Sen bir işçi kızsın!, Sana “bu kadar şıklık yaraşmaz!, Liza, ince, kumral kaşlarını çatarak: — İşçi isek ne yapalım, dedi?. Bir iş - çinin makine yağı veyahud katran, kok - ması şart mı? © Vasya ayni dargın tonla sözlerine de - “van etti: — Doğrusunu istersen senin şu ince ço- Taplarını da hiç beğenmiyorum!.. Liza, hafifçe eteğini kaldırarak, hari- kulâde güzel bacağını ileri uzattı: — Nesi var bu ayakların, dedi?. An- Jamıyorum#Bunların nesini beğenmiyor- sun?. Vasya, uzun uzun baktı ve derin derin İçini çekti. Bu şeffaf çorapların içinde ki bu düzgün bacakları, bu incecik bi - ekleri, bu müinnacik ayakları münakaşa © mevzuu yapmak hakikaten saçma idi. Fa- kat Vasya, inadçı, azimkâr bir delikanlı Sidi. Fikrinde ısrar etti, Bilgiç bir tavırla: — Bir genç kız böyle ince çoraplar giy- « imeğe başladı mı, artık ondan insana ha- yır gelmez, dedi. Bugün ipekli çorap, ko - z eri yarın şu, bu derken İş çığırından çıkar.. bugünden #tibaren derhal “Bütün © bunlardan vazgeçceksin . © Ertesi Pazar Vasya, Lizayı ziyarete git- tiği zaman genç kızı bir şiir kitabı üzerin. de yakaladı. Vasya bir tek kelime bile » konuşmaksızın kaşlarını çatarak sert ve kat'i bir sesle: — Ben gidiyorum, dedi. Liza, Vasyanın sesindeki bu sert âhen- “ge, bu acayip başlangıca hayret etti: © —Sen daha şimdi geldin ayol; dedi. He- mencecik nereye gidiyorsun? Vasya ayni çatık yüzle eski sözlerini “tekrarlı, — Gidiyorum işte. Hem hepten gidiyo- © Füm. Bir daha hiç gelmemesine gidiyo - rum. © — Ya, öyle mi?!, Ben de zannettim ki « Dir iş için gidip geleceksin!, Demek ki, - “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 54 m — Tabii sen... Çünkü bunu ancak sen kolaylıkla alabilirsin. Cevad bana karşı her ne kadar çok nakik davranı- © yorsa da ondan bir şey istemekten çe- kiniyorum. Sonra da, sen istersen, bu j - bin lira - onun nazarında çok İN nmiyetı z bir meblâğ haline düşer. “ Bugün göğsünde taşıdığm bu iğne bi- “le o kadar eder. Muallâ titriyerek yerinden kalktı. — Bin lira' Bunu kabil değil ondan istiyemem! Bahusus onun aileme yap- “tığı bunca iyiliklerden ve fedakârlik- n sonra... — Haydi canım, bu kadarcık şeyin Sonun İçin ne ehemmiyeti olurmuş. Böy- küçük şevler için neden helecanla - âkis Cevad, seni merahun (mek fırsatını elde ettiği için sevine- cektir bile... Lâkir ben de bundan böy- > le kumar oynamıyacağıma sana söz ve- © riyorum. Talihsiz olduktan sonra buna Tüzum var? © — Ondan bir şey istemenin benim i- çin ne demek olduğunu bilseniz bunu söylemezdiniz baba... Siz kendiniz is - teseni rın Hikâyesi AR DELİKANLI RAE. em H. Alaz sen hepten gitmek istiyorsun?. Bari birldi. Üzerlerinde 1: anam el yazısile fincan çay iç te öyle git!.. düzeltmeler yapıldığına göre bunların Vasya acı âcı gülerek: bizzat Vismutof tarafından yazıldıkları - — Sen beni anlamıyorsun Liza, dedi. |na hiç bir şüphe kalmıyordu. Vasya yük- Ben artık buraya ayak bile atrmıyacağım.. ! sek sesle: — Canın isterse çel!, Bıktım senin bu/ «Maşallah, dedi, bizim cazimkâr., «me- manasız nazariyelerinden tn» delikanlı da bak nelerle uğraşıyor - Vasya ayni dargın tavırla: muş!» kitabı yerine korken gözüne kü - — Tekrar ediyorum; Bütün bü manasız çük bir şişe ilişti. Bu, şleyiâks etiketli bir âdetlerinden vazgeçersen bana haber gön-| kolonya şişesi idi. Vasya şişeyi de yerine der, o zaman tekrar seni görmeğe geli -| bıraktı. Cebinden defterini çıkardı. İçin- rim.. Yoksa evine ayak bile atmam.. den bir yaprak kopardı ve şu satırları ka- ih le: raladı: — Olur, dedi. Kararımı verirsem sana! «Plehanofun onuncu cildini almak içim! takseli bir mektub gönderirim. i gelmiştim.. Fakat seni evde bulamadım. | Bu konuşmadan sonra Vasya kızı se -| Dikkat et döstüm, gidişatını beğenmiye- 1âmliyarak odadan çıktı. Kendini sokakta | rum: Şiirler, çiçekler, kolonyalar... Bü-| ca içine bir acı çöktü. düşünmeğe| tün bünlar fena alâmetler... Bu gibi şey- iladı: «Bu benim yaptıklarım hakikaten |ler bize yakışmaz. Vasyas manasizdır, Belki de bunlarin hiç birisi! (OVasya tekrar sokağa çıktığı zaman ar- lüks değildir. Acaba dönsem m'?. İtık iyice akşam olmuştu. Biraz dolaştık Vasya tekrar kızın yanına dönmeği kib! rine yediremedi: | «Hayır, dedi. dönmem. İyisi mi arka - daşım Vismutofun yanına giderim, O, ciddi, azimkâr bir çocuktur, Şaysd fikir. lerimden caydığımı duyarsa bana aptal der!» zanın kokulu ve temiz odası canlandı. Teessürtinden ağlıyacak gibi oldu. Kendi kendine: «İster misin, dedi, Vismutof bana ta - mamen aksini söylesin?.. Yani Lizaya böyle muamele ettiğim için bana aptal de- sin? Ah eşek! Keşki böyle bir şey dese de ben de koşa koşa Lizanın evine git - sem...» i Vasya Vismutofun kapısı önüne ge - hızlı çarpmağa başladı: «Ya Vismutof bana: Aferin Vasya, iyi yaptın derse?. Hayır, hayır, böyle de - mez. böyle dememesi lâzım.» Vasya bunları düşünerek Vismutofun kapısını çaldı, bekledi. Ses veren olmadı. Bir daha çaldı. gene ses veren olmadı. 'Tokmağı çevirdi, kapı açıldı. Fakat oda- da kimsecikler yoktu. Vasya etrafıma bir göz attı. Vismütofun yatağı ucunda bir buket çiçek durduğu- nu hayretle gördü. Dişleri arasından! «Çiçek diye mırıldandı, demek o da dasında çiçek bulunduruyor. Maşallah!» Odanın orta yerindeki masanın üzerin- de bir kitab duruyordu, Vasya kitaba eli- De aldı; Bu ABlokum şii: külliyatı idi. İçini biraz karıştırınca kitabın arasın - dan, İnce ince yazılmış, uzun bir takım kâğıdlar çıktı. Bunlar, Vismutofun el ya- zsile yazılmış aşka ve sevgiye ald şiirler- nakleden * Mua726z Tahsin — Nedim bey hiddetle yerinden kalktı: — Doğrusu babanı fena bir vaziyet- ten kurtarmak için cidden tehalük gös- teriyorsun kızım.. teşekkür ederim. Muallâ ellerini iki yanına bırakarak acizle babasına baktı; — Peki baba. ona söylerim, Nedinı bey kızım ellerini tuttu: — Gördün mii karar vermek ne ka- dar kolaymış... Böyle küçük şey için amma da nazlandın. Muallâ babasına cevab verecek kuv- veti bulamadan önüne bakiyordu. O uzaklaştıktan sofra zile basarak gelen hizmetçiye mektubunu verdi ve ağır adımlarla yürüyerek (tarasaya çıktı. Burada kayınvalidesi, görümceleri ve birçok misafirler, sonbahar güneşi «l- tında oturmuşlar, konuşuyorlardı. — Cevad burada değil mi? — Cevad mı? O, kış bahçesinde Ni - met hanımla oturuyor. İ Bu sözleri söyliyen kayınvalidesinin sesi, gurur ve zaferle titriyor gibiydi. Muallâ bir damla zehirin kalbine aktı- ğını duvdu fakat bunu belli etmedi; na Naime hanım ne de diğerleri onun Vasyanın gözünde birdenbire Liza, Li.| k lince korkmağa, kâlbi heyecandan bazlı! tan sonra farkına varmaksızın ker Lizanın evi önünde buldu. Lizann pen « cerlerinde ışık vardı. Vasya: «Demek sevgilim evde... Bir yere git-| memiş» diye düşündü. Gayri ihtiyari merdivenlerden çıkmağa başladı, Genç kızın kapısı önüne gelince | albi şiddetle çarpmağa başladı, Nihayet bütün cesaretini topliyarak kapıyı çaldı. Tanıdığı bir erkek sesi ona cevab verdi: — Giriniz!, a kapıyı açlı ve içeri girdi. Gözü- ne ilk çarpan şey Lizanın ancak bir ©i nin boş olduğu keyfiyeti oldu. Kızın ikin. ci eli Vismutofun omuzunda idi. Vasya boğuk bir sesle mırıldandı: — Ben de şimdi senden geliyorum, Wis- mutaf. Şey canım... Şu Plehanofun o - huncu cildini istemeğe gelmiştim.. Neyse İ rahatsız etmiyeyim... Liza lâkayd bir eda ile: — Otur canım, dedi. Nereye gidiyor « sun?, Biz Vismutofla şir okuyorduk. İs. | terson sen de dinle!.. ay ister misin? * Bir saat sonra Vasya ile Vizmutof kol- kola eve gidiyorlardı. Vismutof şen ve mes'ud bir sesle: « — Vasya. dedi. Sen gelmeseydin, ben de seni ramağa, bir mesele hakkında se- nin fikrini sormağa gelecektim. Biliyor musun, kardeşim, Liza benim çok hoşuma gidiyor... İnce, zarif, şık bir kız! Sen tec- rübeli, azimkâr, metin bir arkadaşsın!, Halden ânlarsın!, Nasıl, iyi seçmiş miyim? Susuyorsun, süküt iktardan gelir. Şu halde sen de tasvib ediyorsun demektir, Teşekkür ederim kardeşim. Vismulof bunları söyledikten Vasyanın titriyen elini dostça sıktı. sonra sâkin ve durgun yüzü arkasına gizle nen derin acıyı farketmediler. O sırada Ahmed beyin nişanlısının sesi işitildi: — İşte geliyorlar. Filhakika Cevadia Nimet hanım a - Zaçlar arssından onlara doğru geliyor- Iğrdı. Genç dul tarasaya yaklaşınca, gözlerinde muzaffer olmuş bir kâhra- man nes'esile elindeki gül dalını başın- den yukarıya tutarak oradakilere gös- terdi. — Güllerime bakınız, ne güzel değil mi? Naime hanım memnun bir tebessim- le ona cevab verdi: — Cevad gibi çiçeklerine karşı fev- kalâde kıskanç bir adamın size bu kıy- Wi gülleri vermesi ne büyük bir şey! Tarasanın merdivenlerini - çıkmakta olan Cevad birdenbire durarak anne - sine baktı ve soğuk bir eda ile: — Benden çiçek istiyen bir Kadma red cevabı veremiyeceğimi siz pekâlâ bilirsiniz anne .. dedi. Birdenbire ortalığın havası değiş - mişti. Cevadın cevabı, yalnız Nimet hanımı değil, diğer misafirleri bile ü- şütecek kadar ağırdı; fakat genç adam bunu hiç mühimsemiyormuş gibi alelâ- cele merdivenleri çiksrak Muallâya yaklaştı. Hava çok güzel; biraz parkta do- aşalım mi? — Peki... Ben de Zeynebi bu sabah görmemiştim; bu fırsattan istifade e- derek görürüm. — Fakat evvelâ şu güzel gülü göğsü- ne tak Muallâ... Rengi tam senin sev- Nisan 21 üye miiyi satış ilânı İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Bayan Medihanın 16340 hesab No. sile Sahdığımızdan aldığı (1350) lirays karşı birinci derecede ipotek edip vâdesinde borcunu vermediğinden 3202 No, lü kanunun 48 cı maddesinin matufu 40 cı maddesine göre satılması icab eden Bo « ğaziçinde Anadoluhisarı eski Hamam sokağı, yeni Körfez caddesinde eski 10, yeni 1/1. 1/2. 1/3. 1/4. 1/5. 1/6, en yeni 15 No. lu iki masura suyun nısıf hisse- sini şâmil dört dükkânı olan maabahçe ahşap sahilhanın tamamı bır buçuk ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmak tadır. Artırmaya girmek istiyen (610) lira pey akçesi verecektir. Mili bankala rımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye, resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli ve tellâliye rüsumu borçluyya aiddir. Arttırma şartnamesi 25/4/939 tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık hukuk işleri servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu sicil kaydı vesair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takib dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar, bunları tetkik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibar olunur. Birinci arttırma 9/6/939 tarihine müsadif Cuma günü Cağaloğlunda kâin Sandığı- mızda saat 10 dan 12 ye kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tercihan alınması icab eden gayrimenkul mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde son arttıra - rın taahhüdü baki kalmak şartile 26/6/939 tarihine müsadif Pazartesi gü- nü ayni mahalde ve ayni. saatte son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok arttıranın üstünde bırakılacaktır. Haklari tapu sicillerile sabit olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiblerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarlfe dair iddialarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evra- ki müsbitelerile beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hakları tapu &icillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malümat almuk istiyenlerin 9833/1532 dosya numarasile Sandığımız hukuk işleri servisine müracaat etmeleri lüzumu #ân olunur. * DIK * KAT Emniyet Sandığı: Sandıktan alınan gayrimenkulü ipotek göstermek istiyenle- re muhamminlerimizin koymuş olduğu kıymetin nısfını tecavüz etmemek üzere ihale bedelinin yarısına kadar borç vermek suretile kolaylık göstermektedir. (2685) Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektör- Ilüğündeu: 1 — Kurumumuz talebe ve müstahdemini için aşağıda isimleri yazılı eşyalar üç grupa ayrılarak açık eksiltmeye konu lmuştur. 2 — Eksiltmeler 22/4/939 Cumartesi günü ve hizalarındaki saatlerde Rektör- lük binasında müteşekkil komisyon tarafından yapılacaktır. 3 — Muvakkat teminat “© 7,5 tur, 4 — Daha fazla izahat ve parasız şertname slmak istiyenlerin enstitü daire müdürlüğüne müracaatları. Ginsi (2285) men fin Yüz havlusu Banyo havlusu Beyaz gömlek 457 adet 170 kur. Fulbol ayakkabı Atletizm ayakkabi Hademe elbisesi Iş tulumu 50 çift 25 çini XX adet 550 diğin gibi olduğu için bilhassa koparıp getirdim. Elinde tuttuğu kayısı rengi bir gon- ceyi karısına uzatırken göz ucilede annesine ve Nimet hanıma bakıyordu; iki kadın sapsarı olmuşlardı. Karı koca yanyana yürüyerek misa- firlerden uzaklaşmca Cevad karısına baktı. -- Benim kışlık bahçede olduğumu bu Nimet hanıma kim haber verdi? — Bilmiyorum. — Bunu mutlaka öğrenmeliyim; çün- kü her gittiğim yerde birisinin peşime takılmasma tahammül! edemem. Sesi hiddetleniyor, kaşları çatılıyor- du. O sırada karşıdan Bülendle Feridin geldiklerini gördüler. Monden halata henüz alışamamış olan Bülend, vakti- ni böylece parkta ve ormanda gezmek- le geçiriyordu. Kayınbiraderinin mah- zun mahzun dolaşlığını gören Cevad sordu: — Babanızı hâlâ razı edemediniz ga- liba... Kabil değil Bülendin tayyareci olmasına izin vermiyor. — Maalesef bu hususta babamı çok inadcı buluyorum ve Bülendin onun sözünden dişarı çıkacağından korku - yorum. — Hakkınız var. On beş gündür onu tetkik eltim. Tam manasile güçlü kuv- vetli bir genç... Babahızın böyle ısra- rına şaşıyorum. İsterseniz bir defa da kendisile ben konuşayım.? Muallâ sevinçle kocasına döndü: — Ne iyi olur Cevad. Babam sizden hiç bir şey reddetmez. Kaç defa bunu 605 adet ( 45 kur. 6 adet 350 kur, Beyuz lâstik ayakkabı 259 çift (o 225 kur. 625 kur. 800 kur. 20 takım 22 lira Miktarı Muham- Tutarı Teminatı İhale günü ve saati 212,25 22/4/9839 Cumartesi . 742,90 92 lira günü saat 10 da açık eksiltme 22/4/939 Cumartesi günü saat ii de açık eksiltme 42/4/9839 Cumartesi günü sast 12 de açık eksiltme sizden rica etmek istedim fakat içiniz İsıkılır diye korktum. — Lüzumsuz yere korkmuşsunuz; si- zin ailenizi kendi ailemden üstün tut- tuğumu pekâlâ biliyorusnuz; fakat siz şimdi hu sözleri bırakın da bana üzün“ tünü sebebini söyleyin... Gözleri- nizin etrafı morarmış. Müsilâ kızardı. Cevadın nafiz na - zarlarından hiç bir his ve düşüncesi » nin kacamadığını birkaç kere daha tde- rübe etmişti. — İyi anladınız Cevad; hakikaten ü- düntü ve endişe içindeyim. Babam klüpte kumar oynadığını ve kaybetti- gini söyledi. — Biliyorum... O mesele çoktan ka- pandı. — Sizin âlicenablığınız ve cömerdii- ayesinde... Fakat bu bahsettiğim şeni bir vak'adır. Tekrar oynamış ve büyük bir para kaybetmiş. — Ne kadar? Muallâ gözlerini indirerek ve kızarâ” rak kekeledi.: — Bin lira... — Bunâ üzülmeyiniz Muallâ; onu bu borctan kurtarmanın çaresine bakarıZ — Üzülmez olur muyum? Babamı” ailemizi harab eden o fena hırsına tek- rar mağlüb olmağa başladığını görü * yorum. Bundan başk sizin, aileme İkarşı bunca fedakârlıklar yaptıktan 210,00 562,50 812,50 76,15 150,00 400,00 40,50 137,50 İsonra babamın kumar borclarını öde * mekte olduğunuzu düşünmek te benimi için pek acı... (Arkası var) | | Li