m, gm SON POSTA Bayfa 13 a spisya Ananın sözlerini birer birer son &€çiriyordu. Bilhassa onun Beliyo Fiğ Battal Gaziye çok mânalı ler ok lu... Bizansın iç yüzüne Jânet- rine ayan bu kadın, işi Allahın takdi- azla acıba ne demek iste- sözler, yalnız dindarane bir Ya sözlerden mi i- “ ? UN i; iz, bususi bir maksatla mı * PE a Gazi, bunları düşüne düşüne sonra > <YİP biraz da istirahat ettikten $ artık çıkıp gitmek istedi. Fakat, kahıcinı takmıya hazırlarırken, ib- E misafirimiz! Aspasya ırımı28 verdiğiniz şereften dolayı teşekkürlerini beyan ediyorlar. iz » bu şerefin arttırılması için siz- iğ bir ricada bulunuyorlar. Battal Gazi, bu manalı sözlerden ha- € Şaşalıvarak sordu: Ri Rl YA geceyi burada geçirecek olur- 7 çok memnun olacaklar. ri e kahraman, Aspasya Ananın bu di eyi bir maksad olduğu- — Mademki böyle i hay mere arzu ediyorlar. Diye, cevab verdi... * Gece... her taraf, derin bir siz idi. Gece yarısından iki Yapılması mutad olan âyin Mai sesleri kesilmişti. & çekilen rahibeler derhal höc- sükünet saat ev- bitmiş,. sonra çekilip gitmişti. Battal Gazi, bütün bu öl Eğin içinde yalnız kalmıştı, Fakat, başrahi- , kendisini bu gece manastırda alakoymasında bir sebeb olduğunu dü- şündüğü için yatmamıştı. Ve hattâ, el- biselerini bile soyunmamıştı. -akta, roçinalı çam dalları, tatlı çı- tırdılarla yanıyordu. Ocağın rafındaki İki balmumunun titrek ışıkları, odayı hafifce aydınlatıyordu. Açık pencere-! den serin bir rüzgâr giriyor.. çamlardan ! gelen çir çir böceklerinin sesi, uzaklara | ar sürükleniyordu. Bittal Gazi; dirseğini pencerenin ke- Darına dayamış, gene bir takım hayal - lere dalmıştı. Evvelâ, köşkün avluya açılan kapısı gıcırdadı. z Battal Gazi, bu gıcırtıyı duyar duy- maz, geri çekildi. Başını, aralık duran Oda kapısına çevirerek dinledi. Sofada bir kumaş hışırtısı işitti, Ve sonra, oda kapısı, ağır ağır itildi... İçeriye, etekle- Tİ yerlerde sürünen geniş ve siyah bir harmani ve başına, göğsüne kadar si- Yâh bir kukuleta giymiş bir insan gir- AL. Odanın sessizliği içinde, tatlı ve ber- Tak bir ses yükseldi. Bu sesin sahibi, Aspasya Ana idi, hapi rahibe, Battal Gazinin önünde po eğerken: — Görüyorum ki, hislerim beni al - datmıyor... Bu gece misafir kalmanızı Tica etmekten maksadımı, anlamış gö- Tünüyorsunuz... Zannederim ki, beni Battal Gazi de, baş rahibenin önün- de, vekar ve hürmetle hafifce eğilerek: iğ Evet. benimle mahremce görüş - dan, bediğinizi tahmin etmiştim. Al- Amışım. cevab verdi. Başrahibede, yabanc: bir erkekle, nn bu vaktinde böyle tenha bir görüşmekten | husule gelen bir tekineenilk yoktu... Batal Gazi de, aile kavidsiz görünüyordu. a Ana, sedire flerledi. Köşede için Battal Gaziye rica etti. karşısına geçerek, mindere Jeşti. Sonra, başındaki siysh çekti çıkardı. Battal Gari, #aşaladı. Hattâ, iradesine Hil HAtayı ji a, Yozmnı ZIYA ŞAKİR Geceleyin gelen güzel misafir Başım aralık duran oda hâkim olamıyarak, küçük bir hayret nidası koyuvermekten, kendini alama- dı. Çünkü, karşısındaki genç kddın, a- kıllara durgunluk verecek kadar gü - zeldi. Battai Gazi, çelik kadar sert bir kalbe malik olmakla beraber, bir ân için bütün metanetinin sarsıldığını hissetti. Bereket versin ki, bu sarsıntı uzun sürmedi. Battal bir düşman memleke - tinde ve mühin: bir vazife peşinde ol- duğunu kKatırlıyarak, derhsl kalbine bir şüphe girdi; — Acaba bu kâfir kızı, beni desise ile aldatarak ehli islâm aleyhine bir iş mi edecek?. Hey Ulu Tanrım. Sen be- ni şerre alet olmaktan esirge... Diye, kdibinden dua etti kaşla k, büyük bir cidi Aspasya Ananın söze başlamasını bek- ledi. Genç ve güzel kadın, tatlı ve ahenk- iylece konuşmıya başladı: ün, sizinle kğles arkasından konuşurken, yanımda başka rahibeler vardı: Düşündüklerimi, size tamamile söyliyemedim: Onun için, manastırla- rın usul ve kanunlarını çiğniyerek giz- lice buraya geldim, Sizinle serbest ko- nuşmak istedim. Bu sözler o kadar dürüst ve pürüzsüz bir ifade ile söylenmişti ki; Battal Ga- vin kalbine biraz emniyet verdi... Hafifce başmı eğdi. — Hay, hay... Büyük bir dikkatle si- zi dinliyorum. Dedi; Aspasya Ana, gündüz olduğu gibi, bir daha derin derin içini çekerek sözleri- ne devam etti: — Beni, milletini sevmiyen bir his- siz. veyahnd, memleketine ihanet eden bir hain zannetmeyiniz... Ancak, kel - bimi yakan intikam ateşlerini nazarı dikkate alarak, ban» hak veriniz... Bu intikamın #evkile size bir hizmet ifa edeceğim, Bunun mukabilinde de, siz- den bir hizmet istiyeceğim, Acaba, an- laşabilir miyiz? — Sizin hizmetiniz. ve benim hizme- tim... Bunların ne olacağın: bilmeden, size nasıl cevab verebilirim? — Hakkmız var... Şu halde, evvelâ size, benim hizmetimden bahsedeyim... — Buyurun. i — Son zamanlarda, Bizanstan gelen havadislerden.. ve bugün de sizin söz- lerinizden şunu anlıyorum ki. ordu - nuz, büyük bir kıtlık karşısındadır , — Vakvâ, öyle... — Size, külliyetli miktarda bir erzak deposu gösterirsem, ne dersiniz?. Batta! Gazi, karşısındaki kadına da- ha hâlâ, tamamile emniyet edemiyor - du. Onun için ihtiyatlı bir Tisan ile ce- vab verdi: — Böyle bir hizmete, ben de elim - den gelen bir hizmetle mukabele et - mek isterim... Fakat, benden beklenen hizmetin ne olduğunu, evvelden bilme- liyim. — Pekâlâ. size, bunu da söyliye - yim... Hayatımda en çok sevdiğim bir Ve sonra, | Jiçini çek kapımna çevirerek dinledi mahlük var ki bugün bir hapis köşe - sinde, belki de büyük bir ıztırab ve mahrumiyet içinde inlemektedir. Siz - den, bunun kurtarılmasını rica ederim. Beşeriyet hissine kapılan Battal Ga- zi, kalbinde, garib bir eza ve kıskanç « lık hisseçti, Karşısındakine bu emsal - siz derecede güzel kadının, sevgilisini kurtarmak için kendisinden beklediği hizmet, ona, pek garib geldi. Başını, ağır ağır kaldırdı. Mumların ışığı karşısında birer siyah kehlibar gi- bi parlıvan genç kadının gözlerine bak- tı. Adeta, istihza eder gibi bir sesle, murıldandı: — Buna edi benden bekledi görünüyor... An evvel şunu Ja öğrenmek istiyorum, Si- zi, bu kadar büyük bir fedakârlığa sevkeden bu bahtiyar mahlükun kim olduğunu söyler misiniz? Genç ve dilber rahibe, derin derin ki, Ve, kalbinin titrediğini his- settiren bir sesle cevab verdi; (Arkası var) niz hizmete mukabil, zmei, pek hafif e söz vermeden Türkiye radyo difüzyon postaları Anka a radvo'u DALGA UZUNLUĞU /—, 159 m 189 Ke TAG 1974 m. 19708 Ker TAM 31: m 9448 Kes, BALI » 18/4/59 1230: Proğram. 1235: Türk müziği - P1. 13: Memleket anat Ayarı, ajans ve meteory - 101 haberleri. 135: Müzik (Karışık proğ - ram - PL) 1348 - 14: Konuşma (Kadın san- # . Ev hayatına ald.» 1830: Proğram. 1835: Müzik (Oda müziği - PL) 19: Konuşma (Tür kiye postası.) 19.15: Türk müziği (Fasıl hey- eti) Tahsin Karakuş ve arkadaşları. Hakkı Derman, Eşref Kâdri, Hasan o Gür, Hamdi Tokay. Basri Üfler. 20: Ajans, meteoroloji haberleri, sirant borsası (fiat) 2015: Türk müziği, Çalanlar: Vecihe, Reşad Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan, Okuyanlar: Muzaffer İlkar, Safiye (o Tokay. | — ......... « Buselik Poşrevi, 2 — - İtri Buselik makamın. dn beste - Her gördüğü. 3 — Şakir ağanın - Buselik raskamında sarkı: Siinbülistan etme etrafı 4 — Raşad Erer - Keman taksimi, 8— İshakın - Buselik makamında şarki: Gönül vermez, $ «- IY1 Selim - Buselik makamında şarkı: Bir pür esfa. 7—......... - Buselik sas semalsi. 8 — Neşetkârın - Mahur şarkı: Gü- cendim ben sana, $ — Faizenin - Nihavend sarkı: Kış sen geldin Çerkeşden. 10 — Sa - dettin Kaynağın . Nihavend şarkı; Kirpik - lerinin gölgesi. 21: Memleket saat âyarı, 21: Konuşma (Hukuk imi yayma Kurumu) 21.15: Esham, tahvilât, kambiyo - nukut dor- sazı (fiat) 2125 Neşeli plâklar - R. 2130: Müzik (Radyo orkestrası - Şef: Prsetorlus) 1 — Henry Raband - Ezlogue op. 7.2 — W. A. Mozart - Senfoni sol minör, op. 188. a) Allegro Con Brlo. b) Andante, c) Menuetto- Trio. b) Allegro, $ — Jan Brandts - Buys - «Balyburg» serenadı, op. 51. a) Allegro Mol. to. b) Larghetto, e) Adagio Aasai, 4) Alley Molto. 2230: Müzik (Opera aryalari - Pi) 23: Müzik (Cazband » Pİ.) 2345 - M: Son a- jens haberleri ve yarınki proğram. Son Posta'nın tofrikası: 87 Baron de Tottun hâtıraları ie e za ölene Giz > Seferde Osmanlı ordusu Orduya sadrazam kumanda ediyordu. Bütün vezirler kendisine refakat etmekte idiler. Sadaretin defterleri bile arkaları sıra geliyordu İhiret selâmetinden de ayni suretle müstafid Burada bütün esnaf heyetleri seyir «| cilere birbiri ardınca kendi san'atlarının mekanik tatbikatını gösterirler Çiftçi sapan taşır. Dokumacı mekiğini atar, doğ ramacı rendeler. Zengin surette süslen - miş arabalar üzerinde yükseğe çıkarılan bu muhtelif levhalar alayın önünden ge- lirler ve Muhammedin sancağına takad - düm ederler (1). Zaleri Osmanlı asker- lerine temin için bu sancağı orduya gö -| türmek üzere saraydan çıkarırlar. Türklerin «Sancağı şerif. adını ver - dikleri bu bayrağa o kadar hürmet ve ta- zim eseri gösterirler ki, şöhretini sön - düren muhtelif mağlübiyetlere rağmen, hâlâ yegâne inandıkları ve güvendikleri şeydir. Hepsi bu kudsi timsal etrafında birleşirler. Her şey bu bayrağın kudsi -| yetine bir dekildir, Ona dokunmak salâ -| hiyetini yalnız Emirler haizdirler. San - cağın etrafında yürüyen kuvvet Emirler- den terekküb eder, Bayrağı Emirlerin şe- fi taşır. Alelâde müslümanlar gözlerini ona kadar kaldırabilirler. Başka eller o- nu telvis eder, başka nazarlar onun kud- siyetine tecavüz eylerler. Sancağı en bar. bar bir taassub ihata etmektedir, | Uzun bir sulh bu merasimin bu gülünç- ilüğünü ve bilhassa tehlikesini masttees- SÜf unutturmuştu. Hıristiyanlar alaya koşup gitmek ihtiyatsızlığında bulundu - lar. Evlerin vaziyeti dolayısile, pence « releri kiraya verilen Türkler bu halden istifadeye başladılar. Sancağı şerifin ö - önünden giden bir Emir yüksek sesle şu düsturu haykırdı! iç bir kâfir vücudile Resulüllahın san- | ın kudsiyetini ihlâl cüretini gös -| termesin. Bir kâfirin vücudünü farkede- jcek her müslüman derhsl bunu haber versin, Artık hıristiyanlar için sığınacak bir ev kalmamış demekti. Evlerini kiraya vererek cürme ortak olmuş olanlar bile muhbirlik ettiler, Zihinleri hiddet bü - rüdü. Eller silâha gitti. En müthiş cina- yetler en takdire lâyık görüldü, Ne yaşa, ne cinsine bakıldı. Gebe kadınları saç « larından sürüklediler, kalabalığın “ayak: ları altına attılar, Bunlar feci bir surette öldüler. Bu canavarlar hiç bir şeye hür- met etmediler. İşte Türkler harbe bu tarzda başladılar, Harbi ilân eden hattı şerif mutad ge « | kilde yazılmıştı. Silâh taşımağa kadir bütün hakiki müminleri islâmiyet bay- Tağı altında toplanıp düşmanlarla harbet- meğe davet eyliyordu. Böyle nefiriim suretile asker çağırılmağı kalabllık bir ordu teşkil edileceği ümidini veriyordu. Fakat bu ordunun iyi kuvvetlerden te - rekküb etmesi çok uzak bir ihtimaldi. Ce- halet ve hasislik harbden sonra yüzüstü terkedilecek bu gönüllü kalabalığını is- tihdam etmeyi tercih eyledi. Bütün Ye- niçeriyi toplamış olsa idiler, aylıkları ve mütalibeleri daimi surette artmış olacak- t.. Padişahın, pederini kurban etmiş o - lan Yeniçerilere enerjilerini iade etmek- ten korktuğu için, bunları ancak orduda Hmmm al (0) Yeşi ipekli kumaştan yapımı bu sancak hazinede muhafaza ela Se dan sancağı ancak harbe gitmek için çıka - rirlar. Maamafih, Sultan Ahmedi hal'etmiş olan âsllere karşı sancağı çıkarmak mey - fu bahsolmuştu. Bu hikümdern veriri gayri memnunların hirs ve hiddetlerine tik kurban gidenlerden biridir. Matbuu bu san. cağı çıkarmak tavsiyesinde bulunmuştu. An- cak yağma emclile birleşmiş olan Asiler San- cağı şerifin kendileri aleyhinde toplıyacağı kalabalık tarafından dağılacaklardı. Ha - zinede Muhammedin diğer bir mübarek e - maneti daha muhafaza olunmaktadır. Her sene bunu bir miktar suyun İçine batırırlar, padişah sonra bu suyu küçük gişeler içinde Ymparatorluğun rioaline dağıtır. İtikatamlar - çünkü hakiki müminler arasında bile böy Jeleri vardır - bu mübarek emanetin Pey- gamberin eski bir külotu olduğunu iddia €- diyorlar. Fakat muhakkak olan bir şey var- sa bu mübarek suyun hediye edikiği kim - selere pek pahalıya malolmasıdır. Bu 1ü*fe nail olanlar bu dünya nimetlerinden da, a- olmak isterler ve ahiret selimetini istihsal için dünya nimetlerinden çök ela geçirip onu temin elineğe çalışırlar. Tercüme eden: Hüsayin Cahid Yalçın telerrüst kabilinden istihdam (etmeğe kalkmış olması da tahmin edilebilir. En hakiki mahzur, en az akla getirilen ci « het, yiyecek t hususunda gösterin len gaflet ve ihtiyatsızlıktır. İhtiyatın yes rini tahakküme müracaat ile dolduraca« Eını zannetmek istibdadın mahiyeti ik « tızasındandır, Orduya sadrazam kumanda ediyordu, Bütün vezirler kendisine refakat etmek te idiler. Sadaretin defterleri bile arka « ları sıra gidiyordu. Ne muvaffakiyet hak kında bir şüphe besliyorlardı, ne bolluğ hakkında. İtimad ne kadar körü körüng ise o kadar da umumi idi. Bu büyük rical İstanbuldan uzaklaşın» ken imparatorluğun payitahtını da bera ber götürür gibi oldukları halde her mas kam için tayin edilen vekiller payitehtta kalıyorlar ve müstebidin iradelerini dem hal infaza gayret ediyorlardı. (2) Hükümetin zembereklerinin nasıl işledi ini göreceğiz. Birbiri ardınca kendilerini gösterecek teferrüst bu babda bir hü « küm vermemize kâfi gelecektir. Müpbem vakıalara istinad etmiyecek mütalealarla bunu yapınağa imkân yoktur, Ben İstanbula muvasalat edeli çok ol mamıştı. Kırımda ve Besarabyada bıra» mış olduğum eşyamin gelmesini temin için icab eden tedbirleri henüz almıştım, Bu sırada, padişahın baş doktoru akşam samt on birde birini yollıyarak kendisini kabul edip edemiyeceğimi sordurdu. Ay« bi zamanda işin gizli tutulmasını şiddek le istemesi, bu adamın sultan nezdinde gayet gözde olması hakkındaki malü « matıma inzimam edince beni çok merakx ta bıraktı. Bu ziyaretimin doğrudan düğs yuya padişah tarafından tevdi edilmiş big vazife olacağına ihtimal veremedim... | Maamafih, doktorun bana söylediğin göre, avdetimi haber alan Sultan Mus « tafa bunun sebebini anlamağa kendisini bilhassa memur etmişli. 3 — Eğer birisinden bir şikâyetiniz vam sa derhal hakkınız yerine getirilecektim Şimdi sultanın yanından geliyorum. Bax na sizden çok bahsetti, Sizin aslınızı bi « yor. (3) Sizden hizmet ve himmet göm meğe hakkı olduğu kanaatenide bulu « nuyor, Doktora minnettarlığımı padişaha ara ve temin etmesi için rica ettim. Doktorun bu teşebbüsü şahsıma münhasır bir ha « reket gibi görünmekle bereber, orduları harb halinde bulunan bir hükümdar yegâne düşüncesi şahsımdan ibaret kalan mıyacağını pekâlâ takdir ettim. Füha kika, cevabımı götürmeğe memur olan doktor ertesi günü gene ayni saatte gele di. fakat şimdi daha fazla talimat almiş e u. (Arkası var) (2) Maamafih, sadaret defterlerinin bu « lunmaması Jerası bazı şekillere tâbi olan & mirlerin jerasını geciktirdiği göze çarpı. Fak kat bu türlü İşler müstebidi nadiren alâka w dar eder. Alâkadar etselerdi şekillere eberiw miyet verilmezdi. (3) Yukarıdadı söylediğim veçhile, ba « bam Macardı. Prens Rogotzy ile beraber gelm mişti. Babâli bu prensin ve refakatinde'im lerin İmparstorluğa fticalarını kabul € « mişti, Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan ecsaneler şun- : (Dellasuda), Da « isede: (Güneşi, Taksimde: (Limoncl « yan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Kara» köyde: (Hüseyin Hüsnü), Beşiktaşta 1