SON POSTA AAA A ÇANAKKALE Kumun. General Gemil Conkun hatıraları: 13 amm Harbde yaralanan bir kumandan Fakat, bu sözler daha ağzımda iken, düşmen, sanki beni (tasdik et - mek fikrinde imiş gibi ani bir makineli tüfek ateşine başladı. Bizi, Fransızvari pusuya düşürdü! General Cemil Conk'a sordum: — Neden Framsızvari, diyorsunuz? ilatayım: Umumi Harb başladı- ğı zaman, Fransızlar, kendilerini sak- lyabilecek her vası , meselâ bir sekten, bir ağaçtan istifade ederek alarw sakladıkları münferid tüfekli- ler ile, mevcudiyetlerinden haberi ol- mıyan düşman askeri üytüne yandan ve | adan ateş açıyorlard. Bu suretle nonlara epeyce zayiat ta verdiriy isrdı. Umumi Harb başlangıcında bu tâbiye Fransız icad: sayılmıştı. te, ben de bu suretle yaralanmış - Bir makineli tüfek kürşunu sağ oyluğumdan girmiş ve çıkmış idi, Fa- kat, gene şansım varmış! — em yaralanmak, hem de şanslı olmak? Bunu anlıyamadım Generalim? — Pantalonumun sağ cebinde, ma - nevra sandığımın anahtarı vardı, Kur- şun, anahtara raslamış ve onu kırmış. Fakat, bu mania yüzünden kurşunun da seyri değişmiş! Böylece şiryanım ke- silmemiş ve oyluk kemiğim kırılmamış! Esasen, vurulmaklığımı iığtac eden | hatalı vaziyet, bana aid bir kabahatin | , neticesi idi: Arkadaşlarım! siperleri ve tâbiyemizi göstermek için, bulunduğu- muz sırlın arkasında durmamış, tepeye çıkmış idim! Bu suretle düşmana mü - kemme! bir hedef olmuştum. Yaralandıktan sonra, siperin arkası- na topalıya topallıya indim ve alay karargâhına, yerime geldim. Saate bak- tım! 16 idi. Doktor yaramı sardı. Firkaya telefon ettim, badiseyi bildirdim, “Yerime 34 ünçü alay kumandanı Yümnü beyi vekil tayin ettiler. Sakt.2! de mıntaya- yı ona teslim ettim. Sedye içinde soğan- hderedek! sıhhiye bölüğüne geldim. adınların eteklerinin bir parmak kısalığına dahi tahammü! ede mediklerini iddia eden mürailer bu izdi- hamdan ve bu sıkışıklıktan istifade ede rek, o ayni kadınların kollarını, buğları- nı çimdiklemekten haya etmezler. Arada bir boğuk bir çığlık duyulur. —“İlâhi, kör ol, e mi? İçim sızladı! E tim koptu sandım. Arkasından, küt! diye bir ses. Herhan- gi bir kafaya indirilen bir şemsiye dar- besinin sesi... Arabaların içindekiler de karşıdan kar- gya işaretleşmektedirler. Peçeler iner, kalkar, yüzler pembeleşir. kızarır. piya- delerden biri, sokulduğu bir arabaya lâf atar: — Bize iltifat yok mu, sultanım? Arabacının yanında oturan ağa hid detlenir. Mütecasire öfkeli bir nazar fır- latmak üzere döner, fakat herif çoktan uzaklaşmış, başka kadınlara o#ırnaşma. dadır. > Gizliden gizliye randevular alınır, mâ- çeralar hazırlanır. Ramazan i ibadet ayı değil de, aşıkane fırsatlar mevsimi. dir. Vaizler, kürsülerden lar: — Karılar! Namahreme göz koyarın yarın cehennemde zebaniler, durmadan gözlerine erimiş kurşun alntacaklar' diye, Kim dinliyor? On bir ay haremlerde, kafeş arkasın. dan süzülen loş bir ışığın altında gergef işliyerek. ud veya kanun tıngırdatarak, can sıkıntısından durma ha tıkınarek. cahil ve sırnaşık ektilerin dedikodular nı dinliyerek, soğuk şakalarına tahammü! ederek geçen bir ömrün, bir esaret öm rünün acısı ancak razamanda, bu Şehza debaşı - Direklerarâsı piyasasında çi- kardı, Tıkabasa yenen sahur yemeğinden son- ra dalınan ağır ve ıztırıbli uykular es. nasında kadınların rüyalarına hep kay- tan bıyıklı, mavi gözlüklü, setre pânta- haykıradursun- Çanakkalede Türk zabitleri Beni taşıyan emir neferlerim, bir yan- dan yol yürüyorlar, bir yandan da — Sizden ayrılacağımız için çok üzü- jüyoruz, kumandanımız, diyorlardı! İşe, neferlerimin bu sözleri, bana, maddi değil, fwkat, manevi büyük bir acı veriyo; Vakit, gece yarısını geçmişti. Sıhhi- ve bölüğü kumandan: Hamdi ve ikinci firka başhekimi Ziya beylerin çadır - larında misafir edildim. Yarama tekrar pansıman tılar. Sabah olmuştu. Saat 11 de sıhhiye bö rildiğim sraba İle, 1 olduğu halde, Kilidülbahir civa rındaki seyyar mecruhin hastanesine rdem, Mecruhin hastanesi büyük büyük a- Zaçların altına kurulmuş çadırlardan ibaret idi. General Cemil Conk'un, yaralı kâ - ğıdın: görmek istedim. Bizler için meç- bul bir varaka olan bu yumuşak ve be- yaz mukavva parçası 12X5 santim eb'adında. Üst kenarında zımi4alı bir delik var ve orayı. geçirilen kaytan hâ- TA yerinde duruyor. Üstünde şu satırlar yazılı: İki kırmızı kenar: Hasta nakloluna! - maz. Son Posta'nın Romanı : İranca- lâyık lonlu, «bira lası, kıyasına pembe beyaz, sülün gibi delikanlılar gi- rer, ertesi sabah çar- pıntılar içerisind9 W- yanmalarını (omucib olurdu. Memlekette güy» koyu bir din ve ahlâk taassubu hüküm sür- mekte idi. Hakikatte ise, halkın hiç değilse yarısı her iki husus te mübalâtsızdi. İtina edilen yalnız cephe idi. Cephenin arkası ise tazyik gören bir buhar makinesi gibi için için kaynıyor, a- labildiğine inbisat e diyordu. O akşam revnakı vardı. İstanbulun en kibar ve en güzel kadınları oraya gelmek için sanki sözbirliği etmiş gibi idiler. Yağız, kır, demiri kır, bakla kırı, al, doru, kula hay-| İmakta olan iki arkadaştan biri, diğerini vanların, eleleri kız saçı gibi rından aşağıya sarkan, güçlü kuvvetli a- rabacıların zör zaptettikleri | Orlofların kuyrukları yerlerde sürünen, le lüle boyunla. çekmekte oldukları zarif kupaların için- de rengârenk feraceleri, billür yaşmağın altından sezilen oyalı hotozları, som ipek çarşafları ve şeffaf peçelerile, Sâdâbâd şairinin: «Şehinşinler ziyneti,, ağuuuşlar pirayesi.> diye tavsif eylediği cinsten Bir kırmızı kenar: Hasta nakloluna- bilir, (Generalin yaralı kâfıdı bu cins- ten). Kırmızı kenarsız: Kendi kendine yü- rüyebilir. İsim : Cemil'bey. Rütbe : Kaymakam. Yarası yahud hast kısmı ulvisine kadar vahşiden o huruc eden (Ünsi, vücudün ha mak; vahşi ssılına uzak olmak dem sıhhiye: Pansı- lığı: Sağ fahzin ünsiden dühul lunan tedabir Nevi ve tarihi: 11-12 Haziran 331 (24-25 Haziran 1915) Es saat şi Müees'r bir ilâç verilmişise: (İsmi, tarihi, miktarı), Imza On ikinci sıhhiye bölüğü Hamdi tanesinde, beni, Moiz bey Seyyar mecruhin ha 71 inci alay başhekimi ladı. Haz: ğimi bilmiş gibi et, yoğ ve k konservesinden ibaret mükellef bir öğ- ikram etti! Az sonra, day karargâhından gönde- rilen eşyam geldi, Saat 15 de Şirketi Hayriyenin 60 numaralı vapuru ile Ça- nakkaleden hasta alınacağını ve bu va- purla benim de İstanbula gideceğim | Akbdştan bildiri Yaralar, Değirmenburnundan va - pura bindirildiler, Bu sırada düşman, Saroslan aşırma ate; ile on dakika ka» dar Çanakkeleyi topa tuttu Kasaba, yeniden yanmağa başladı. Artık, vapu- Tumuza 260 yaralı bindirilmiş, saat te| 17.45 olmuştu, (Arkası var) piyasanın vüstesna bir; Yazan: Sabih Alaçam kurşun ceri - ise; (Tarih, | | (Serbest Yazan: Ekrem Rize satranç oyununa benziyor ki satranç tahtasmın başında, satranç oynundan anlıyan seyirciler, taşlar (sürülüp de kırışmadım, şahın esir olacağını ve hangi tarafın kazanacağını tahmine ça- Tışırlar. Yanlış hamle yapan taraf eli çenesinde beyhude yere çareler düşü - nür: Ah keşki şu taşı sürmesine mey - unun gidişine nazaran übiyet tahakkuk edince, vude 7 vakit geçirmeden mağ- eder; sulh olur. “iş eğe böyledir. Yalnız şu rememezlik, poli - tikada bir devletin mukadderatı paha- sına oturur. İspanya ar İngilterenin çıkmıştır. Portekiz zaten Fökisttir. Bi- naönaleyh Cebelüttarık kapanmak teh likesindedir. V elinden 5 “İvakya çoktan Almanyanın t, 24 saattir yemek yemedi- | ç Çeko - Slo - elindedir. ki hamleler yapılmıştır. İtal- dluğu işgal etti. Roma ası larca evvel hep Şarks bu iskeleye a - yak basarak yürümüştür. o Maamafih İtalya İngiltereye, Arnavudluğu yal - nız bir merak sajkasile işgal ettiz dair teminat o verdi Osda bu teminatı €d ittihaz etti, Zaten İngilterenin e- linde M anlaşmasına ve Akdeniz am'asmalarına dair İtalyanın senedleri vardır. Bu vaziyet bana 1864 - 1866 senele- rini tarihte (hatırlatıyor. O zamanki Prusya hükümeti, Danimarkaya taar - ruz edip işgal ettiği zaman Fransa teminat vermişti; Fransa da o zaman sened meraklısı!, Prusya Danimarka - ya taarruz ederse bana ne diyor... Te- m alması kâfi; Fransanın orada bir 104 ın akışın var, Gizliden gizliye randevular ister, maceralar hazırlanır kalabalıkla dolmuş caddeye zibüfer ver- mekte idiler, Şimdiki Letafet apartımanının bulun- duğu noktadaki çaycı Reşidin dükkânı önünde, yaya kaldırımın üzerinde dur. dürttü: — Bsk! Kim geliyorl. Bu ihtara muhatab olan adam caddeye bir nazar fırlattı, — Hamamcının Hürmüz. değil mi? — Tü kendisi! — Maşallah! Bu ne seltanat, böyle? Miras mı yedi, yoksa yeni bir kaz buldu da, yoluyor mu? — Mirası kimden yiyecek? Paga baba- güzel güzel hanımefendiler, hayran bir/sından im? — Ne bileyim, ben? Hayvanlara baksana! Mazhar Paşanınkile. rin eşi, Belk; de on- lar. — Değil. Rusyadan, Cambaz Mustafa va- mtasile yeni getirtti. 'Tam 800 altın değer- Jeri var, — Vay canına! Â- rabasile beraber, şöy- le böyle bin beş yüz desene! Kim bu, kâ- patmasıtın altına bin beş yüz liralık araba çeken enayi? — Füruzan beye- fendi! — Hangi Füruzan bey? o Tanımıyorum ben, — Canım, nasıl tanımazsın? Hanı, Lâ- mia sultanla evlenecek diyorlardı. Tek atlı bir arabası var, kendi kullanır, Fe- narbahçede kim bilir kaç defa görmüş sündür., — Ba, anla.dı.ı.m! Gayet gık gezer. Bilmem ne paşanın oğlu imiş. * Hariciye mazırının da mühürdarı idi. — İşte ol — O herif zengin mi bu kadar? — Babası zengin. Bu da onun biricik Bugünkü siyasi ve askeri vaziyet, o| Nisan 14 Fikirler Mİ Siyaset dünyasında satranç oyunu (Eski Rize meb'usu) menfaati yok. İki sene sonra o Prusjf Avusturyaya taarruz ettiği zaman saya gene teminat veriyor... Kendi tevcih edilmiyen bir taarruza karşı b rekete gelmek kolay değil; gene be ne diyor. Nihayet 1870 de “Pransan üzerine çullandığı ozaman kafasınf İdank ediyor, fakat iş işten geçmişi | 90 milyon Alman, 40 milyon İts nüfusunun yaptığ rak tanı bir terafa bırakarak bu hattır. va mal ve bilhassa cenubundan Frans sanın cenubdan Akdi nı kesmek ister: a mun vücude bir de 20 mii duğu halde Bö diği ordu, ar İbi luk hâsım İ: taarr ı baş -İbir aba buna çare di on böyle bir vaziyete daha ev” düşmemeğe çalışırdı, Düştüğü takdir £ po da çareyi güç bul ö Fransanin imdadına İr mı koşacak?! O daha Polon; a ve Rus orduları mı ik yapacak? Bunun için Rus ordu larının Polonvada şimdiden tecemmif baslaması lâzım.. Çünkü gazete sütunlarma kadar si * rayet ettiğine bakılırsa, Alman ordu * ları Cenubi Almanyada tecemmüe ba$* lamıştır. Halbuki Rus ordularının böy” le bir şey yaptığına dair henüz habe vok. Zira (Tas) ajansının söylediğini göre Fransa ve İngiltereyi ciddi bul * muyor. O halde Fransa için burada y& pılacak yezine taktik: (o Hasımlarınıf kat'i bir muharebe kazanmasına mey" dan vermiyerek zamanla onların ken * di kendilerini eritmesine (intizar ct“ mek, İyi amma onlar buna fırsat ve * rirse! Fon Klukun Büyük Harbde birind Marhda yaptığı gibi bir hatayı Almaf” (Devamı 10 uneu sayfada) kalmamış mı ortalıkta? Gitmiş te bu orti malını bulmuş, bula bula!, — Ne yapsın? Gönül bu! Kimi seversf sultan odur, Malüm ya? — Yazık delikanlıya! Kimi istese &X maz kil, Gençlik, asalet, servet, mevEk istikbal, — 'Tuhafı nedir? Füruzan beyin bu &# dınla muaşskası duyulmuş. «Kap: df kendisine ihtarda bulunmuşlar, Terfiif geri kalır, yerinde sayarsın, demişler d& ©. bu halisane Ikaza kat'iyen aldırış e& memiş. — Vah, vah! Bir karıya koca bir isti" bal feda edilir mi? Bu aralık, yanlarma daha yüşlıca biri sokuldu. Bunun, canciğer bir ahbab duğu lâübaliyane tavrından belli Sordu: — Ne 0? Ne konuşuyorsunuz? Mutlak beyaz şemsiyelinin ihtişamlı geçişi gö” lerinizi kamaştırdı, dillerinizi çözdü rımina bakın, © simsiyah ben yok mü aklıma gelir: «Senin o Hindkâri beni Semerkandia Buharayı bağışlardım!..» leğin çemberinden defaa* ile geçmiş, &8 ki kadın avcılarından olan bu zat: — Böyle kadın, insana değil isti feda" ettirmek, dinden, imandan bile Ş” karır.. dedi. Öbür arkadaşı da baş sallayıp bu hg mü teyid edince, demindenberi Şekil da sustu, eridir gerçekte Füruzanii hakkında bir efsane hayatı yaşıyordu. kendisini nikâhlamış olduğu şaytaların aslı yoktu. Lâkin vaziyete! ondan pek te farklı değildi, Ve hakik$” ten nikâhk olsalardı, bu kadar seviş” yeceklerdi. oğlu. Baba veriyor, mahdum bey de bu haspaya yediriyor. Müthiş surette abayı yakmış. Hattâ, aralarında gizli nikâh var diyorlar, — Yazıklar olsun bel Namuslu kadın Füruzan Nişantaşı taraflarında ve Dİ naenaleyh İstanbul muhitinden uzak ev kiralamış, Hürmüzü, orada Of muştu. (Arkas var) kadın, ne kadın! Hele o dudaklarının kW Acem şairinin beyti, onu her görüşümdüğ « 21 | | ! | Ni İki arkadaş ne konuştuklarını anlatti lar ve kendisini hakem tayin ettiler, FO 1