Türk vatandaşı Rahat uyu! Yazan: Muhlitin Biryen ünya vukuatı kâfi derece - de karışık görünmekle be - raber önümüzdeki günlerde dâha ka- rışık” sahalar ( geçirebileceğini tah - min &debiliriz. Dünyanın büyük kuv - vetleri arasındaki mücadeleler deyam €- dip giderken, küçük kuvvetlerin ezilme i geçirmekte oluşu ve Mihverin ayak sabarak nüfuzunu arte çalışması, bütün Avrupada bü - dişe ve hattâ heyecan uyandırdı. Bu heyecana kapılanlara hak- sız diyemeyiz. Meselâ, İngütere ile Fran- sanın heyecanları larda kendisin; ye kadar hak ede eğer Türk Tâş eden bulunursa ve hattâ hâs|, sükünetini ve sevgili Tür- yük kudretlerine karşi da hu- dudsuz itimadını muhafazada tereddüd eden bu eri için sade şaş - ş böyle bir ruh zâfı taşımalarından dolayı Türk na mına teessüf ederiz. Çünkü, dünyanın bü. tün gürültülerine rağmen, ortada Tür kiye içig herhangi bir heyecani ve iti madsızlığı haklı gösterecek sebebler yok- tur, Bunu, dünyanın bu karışık günle - rinde Türk okuyucularına kavi bir fade ile temin etmeği bir vezife biliyorum. * Türkiye, hâdiselere tam bir sükün ile bâkabilir; çünkü ber şeyden evvel kendi kuvvetlerinden emindir. Tepeden tirnâ- ğa kadar silâhlanmış olan Türk mille - tine herkes hürmet ediyor ve herkes bu hürmeti göstermeğe, kendi hayati men - faatleri bakımından mecburdur. Tarihin Bütün fırtınalama karşı göğüs gerip bu fırtınalara tahakküm dahi etmiş olan bu milleti bugün herkes biliyor, kimse ona kem gözle bakamaz, kimse onun hakkın- da bir fenalık düşünemez. Böyle bir şey, kimsenin haddi değildir. Sonra, Türkiyenin gerek enternasyo- nal politika, gerek enternasyonal strateji ve jeopolitik vaziyetleri, Türkiyeyi bu - gün o halde bulunduruyor ki büyük veya küçük bütün devletler ona karşı düş - manlığı değil, ancak dostluğu düşün - mekle mükelleftir. Zaten, bunun umumi tezahürleri! her gün görüyoruz; Türkiyenin kapısını ça - lan hiç bir siyaset mızı açıp misafir severliğimizi gü ğimiz zaman, ilk sözü 'Türkiyenin yar - dimını veyahud d Türi olmasın. Evet, gur içinde Türkiye, m olarak kuvve Mi, sitratej et olarak #uretle k kiyenin İnanı dar haklı ol Şunu da söyliyeyim: rahat uyurlarsa o | milleti. nin vekili olmak yorum. Bugün, b benim mes'uliyeti de Yarak söyliyel mde tag, - zamânda omu e nasydna! vaziyeti, birçok sebeblerden do- layı, tam bir emniyet ve ıtimada lâyık bir mertebededir. Hattâ, şunu da ilâve edeyim: B: rim, rastgele yazılmış cü Bu satırları Ankarada ş tum ve Tür- kiyenin umumi etini gok iyi tetkike müsald bir muhit icinde bulunarak, bir. çok malümat unsurlarını gözümün önün- de tutuyorum. Türk ya vaziyetinde ancak mekle mükelleftir. * Pürk milletinin büyük ku bahsederken bugünkü Türk de Türk hükümetinin de bu kudr bir dikkat ve itina ile tasarruf bulunduğunu söylemeği © unutmamalı. Hükümet, ahvali tam bir dikkatle takib etmekte ve göze görünen ve hattâ görün- miyen şartlara göre, Türk gemisini emin bir istikamete doğru sükânel ve emni - r değildir. ekte İlenmeğe karar vermiştir. Dü imi Londranın en bilyük kilisesi o-| ” söylemek isterim: Geceleri yat Resimli Makalet Kırmak kolay, yapmak güçtür. Bir dakikada yikılan bü- tün-bir ömür ——— Jrakın küçük Kralı Midilli ile Şehri geziyor Babasının ölümünden sonra, iK..İ Faysal namile tahta getirilen Gazi'nin üç yaşındaki oğlu, feci hâdiseden üç gün evvel Bağdadda midillisi ile şehri dolaş- mıştı. Miss “Oui et Non,, eweniyor “İngilterenin en yüksek ailelerinden bi- rinin reişesi bulunan düşes de Northum. berlandın kızı güzel Lady Diana Perey'ye İngiliz yüksek mehafilince «Miss Oui et non» lâkabı verilmişti. Bu lâkabın verilmesine sebeb Diana Perey'nin bir türlü evlenmeğe karar ve - rememesi İdi Vikont Brackley'ye nişanlı bulunan Dia na 1938 senesi Teşrinievvel'nde bir se -| beb dermeyan eylemeksizla nişanını boz-| uş, bunun sebebini öğrenmek için bü -| n Londra birbirine girmişti, İ Şimdi ise « non» Nisanın 29 uncu günü Vikont Brackley ile ev - inün dint lan Westminsterde yapılacaktır. Bu suretle aylardanberi «Society» Yi edip duran dedikodulara da nihayet yetle sevketmeğe muvaffak olmaktadır. ! * Hülâsa, ben vaziyetimizi o kadar iyi görüyorum ve hükümetin bu vaziyet için- de her şeyi derin ve uzak görerek, her! şeyi iyice yakından tetkik ederek, o kadar rüdüğüne şahid oluyorum ki vatandaşlarıma ancak şunu| rmiZ- esabla ve emniyetle yi at uyür ve gündüzleri de işlerinizle ş niz. Şu za - a manen de, maddeten de uyuma - ması Jâzım gelenlerin, icab ettikçe, bir dakika bile gözlerini kırptıkları yoktur! Mühittin Birgen mar İSTER cad sokağa #saplılar, mahalle içine girdiler, » yavaş yavaş kendilerine d. kân açtılar, 3sız ocâkta yakılan-taş ki nın kepenginden sokağa çıktı, zehirli ev penceres çalmaktan, sokakta otomobili kilâkson diyorduk. Fakat bakırcı yavaş yavaş sokulduğu mahallede İSTER İNAN, İstanbul şehrinde «bakırcı esnafın eski 2: di adlarını taşıyan “geniş bir caddeyi işgal ederlerdi. ; Bü d gelmiye b: ürünün sarı du 1 açamaz, nefes alamaz oldu. Gürülünün önüne getmek için iskelede vapuru düdük İNAN, s Japonlardd.ata Sözü ünmey öğ marmara eee Hergün bir fıkra Balmumile kapardım Mübalâğacılar konuşuyorlardı. Bi- rinci mübalâğacı anlati — Ben, dedi, Pariste iken öyle za- yıf insanlar görmüştüm ki. vücudle- sinin kalınlığı bir soba borusu kadar bile değildi. İkinci mübalâğacı güldü: — Bu bir şey mi, dedi, ben İspan- yada iken geceleri yattığım odanın anahtar deliğini balmumile kapar- dım. Birinci mübalâğacı sordu: — Niçin? İkinci mübalâğacı cevab verâr — Ora halkı o kadar zatnftırlar ki, anahtar deliğinden bile sığabilirler.. gece odama hırsız girer, diye korkar. dım da.. Deanna Durbin Aşık?! Deanna Durbinin çalıştığı film mü essesesinin osahib- leri derin bir en dişe içindedirler. Dünyanın bu buh- ranlı anlarını w mursamayan mü- ürler, artistleri nin uğradığı felâ. ketten dol desile omü na Durbin âşık ol ur. 'Denildiği. ne göre de sevgili. si, bir çoklarının iidlasınca artiste film çevirirken he- yecanlı sahnelerde yam kaynağı olan Universal film kumpanyasının müdür muavinlerinden 23 yaşlarında bir deli- kanlığır. Li'ian Harvey Fransaya g'tti Çevirmiş olduğu filmler her tarafta büyük 'bir rağbet kazanmış olan sevimli Alman sinema yıldızı Lillan Harvey Fran saya gelmiştir. Haziran ayı içinde Fran - sada çevireceği bir film için kumpanya ile saroi bir mukavele İmzalamıştır. Filmin İSTER arda ken» bir düzine vapur aşladı, evin altında dük. yan küp unutturma anı dük- ya yayıldı, | ma bulmuştur. Binaenale; gâzi or! | öttürmekten mene- tahta İSTER Maddi veya manevi neyi olursa olsun yıkmadan evvedi i Mösyö Lebrön (siz Cümhurreteliğine seçildi. Resimde, ı bir doktor olan belediye reisimizin mahzuru gördükten sonra ortadan kaldırmak ist den emin olmakis beraber medeni bir şehirde oturdukları kanaatine erecekleri zama- nın yakın olduğuna inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: INANMA! ZLebrön'un ikinci Defa Cümhurreisi ikinci defa olarak Fran- kendisini Elize sarayında âyan relsi Je- anneneyin tebriklerini kabul ederken görüyorsunuz. İngilterede yeni bir meslek icadedildi: Maiyet memurluğu Bekham adında genç bir Amerikalı ye- ni bir teşebbüse girişmiştir. Bu delikanlı | vustralya, Kanada birçok kadınların &ırf yalrızlıklarında dolayı sinemalara, tiyatrolara, konser) re, barlara, dans salonlarına gidememe te olduklarını nazarı dikkate alarak bu lara refakat eylemek Üzere «maiyet m murlukları, ihdas eylemiştir. Amerikalı ik dairesini Londrada aç mıştır. Bu datrenin ismi «Monden maiy memurluğu bürosuş dur. Yalnızlıklarından dolayı bir yere çık mıyan madamlar, yahud kocalarının me güliyetleri yüzünden evlerinde kapan mağa mahküm bulunan kadınlar muay yen bir ücret tediye ederek kendiler bir maiyet memuru seçmektedirler. Bu| maiyet memurları çok namuslu, clddi o- damlar arasından seçilmektedir. Maiyet memuru olacak adam uzun boy- lu, endamlı, kıvrak, mükemmel surette dans bilir. Yirmi bir fle elli yaşları ara - sindadır. Mafyet bedeli :s 200 ile 400 frank arasındadır. d bu büronun bir şubesini de İNANMA! tokmakla bakır kazanı incelteceğim diye yüz otomabilin ve gütültüsünü bir arada yaptı Şimdi işitiyaruz ki, İstanbul belediyesi bakırcıları şehir dışına çıkaracakmış. Bakırcı zekidir, işi #ürünceneye dö. ın yolunu “bilir. Nitekim buna mümasil teşebbüsler! skim birakmanın çaresini şimdiye ksdar dai sihhi veceğin - urcılar semtinde oturanların Nisan 14 Sözün kısası Biraz insaf E Tal K ıymetli Muhaberat ve Müna * kalât Vekilimiz Ali Çetinka * yanın Allah için dağ devirecek kud 4 retteki himmetile en modern radyo is” tasyonlarından birine sahib olduk. Bus raya memur edilen (kimselerin nasli canla başla çalıştıklarını, Ankara rad“ yosunun dinleyicilerini elden © geldiği kadar tatmin için ne türlü can tüket « tiklerini pek yakından görüyorum ar, onlarla hasbıhal nın yedi bucağından hergün yığınla gelen omektubların münderecatına vâkıf olurum, Sevinçlâ ve iftiharla müşshede © m biz şey var: Yabancı memleketler rad « iye memnuniyet beyan ediyor « ar, Sesimiz, Türk sesi, en akla, haya" Je gelmiyecek yerlerden alâka ile din « leniyor. Cenubi Afrika, Malezya, A « günün muayyef saatlerinde düğmeyi çevirip Türkiyeyi arıyorlar, Bunların içinde makul di “ lekler serdedenler var. Radyo idaresi hepsini yerine getirmeğe gayret edi « yor, ve teşekkürle mukabele görüyor Gelgelelim, bizden, (bizim yurdu * muzdan da idareye dilek mektubları geliyor. İdare bunları dd şüphesi nazarı dikkate almak istiyor, Fak. İlerinde öyle şeyler var ki! Meselâ, radyomuz için bir nimet o * Jan Mes'ud Cemilin cansiparane gây * retlerile ortaya çıkan ve yarı ölü bis halde iken canlanan ve yaşamak ka - biliyetine kavuşan klâsik Türk musi - kisinin muhalled parçalarını dinleme ğe tahammül edemiyen Bay Zeyd ulu orta emrediyor: * — Bunlarla kâfamızı şişirmeyinl Sarı kordelâ ayarında türküler isteriz Arkasmdan bir başkası: — Geçen gece «Sarı kordelâ» yı çak dınız. Onun yerine Nişaburek faslıni dinletseydi ne olurdu? Biz, radyo “ muzun klâsik eserlerden başka bir şey neşretmemesini İstiyoruz.. buyuruyor. Derken bir diğeri: Monşer bay! (diyor. modern v6 Avrupat müzik dururken bu alaturka kepazeliğe tahammül edilir mi? Sen « fonik Fonserlere daha fazla yer ver « menizi rica ederim. Bir ds bunun aksi var: ır elbette O aşın pek de İm mütglen edecek i da bir tara olabilmek için, ra eden ma * ini ve bunun her şeyden bir parça il cuncu tablasına ben da başka türlü olamıyacağını görür vd teslim ederiz. Frenklerin meşhur bir sözü vardır! İnsan hem kendi babasını, hem de her»j kesi birden memnun edemez! — 1