14 Sayfa «Bon Posta» nın tefrikası: 19 Tercüme eden: EL Alaz Beni isticvab eri zabit hüviyetimden şüphe ediyordu Umumi Harbde, Bütün zekâ ve hafızam, hü - Viyetini oObenimsediğim (adamın be” na anlattığı şeyleri (o hatırlamak hususunda işleti; dukça iy Çünkü, Ernest'den, ailesine taallök e - den en ufak tafsilâtı bile öğrenmiştim.. Emir zabitini görür görmez (tanıdım; tam Ernesf'in tarifine uyuyordu. Fa - kat yanındaki erkânıharb zabitini gö - rür görmez yüreğim «cızle etti. Ben bu adem: evvelce de, fenerlerin ışığı altın- da, infilâk yerinde, elinde yanmış fitil olduğu halde görmüştüm.. Sorguya bu erkâmharb zabiti başla - dı. Emir zabitine dönerek ve beni gös“ tererek: — Bu adami tanıyor musunuz?” diye sordu. — Tabii tanıyorum, dedi. Bu adam, bundan beş hafta önce vukua gelen ta- srruz harekâtı esnasında kayboldu di - ye ilân edilen nefer Ernest Karkeln'dir. Erkânıharb zabiti sorgusuna devam ekti: — O zamandanbeni (siz bu Ernesti görmediniz mi?.. Emir zabiti; — Hayır, dedi, kat'iyen görmedim. — Esaretten kaçtığı veyahud kendi- sine izin verildiği size (bildirilmiş! midir? — Hayır. Bana kat'iyen böyle bir şey haber verilmedi. İşte asıl benim hay retimi mucib olan da budur. Esaretten kaçmış olsaydı mutlaka beni haberdar ederlerdi!. — Bu askerin hüviyetinden tamamen emin misiniz? — Zevahire bakılırsa, evet. çünkü ben kendisini iyice tanımıyorum. Maa- mafih saçları çok tipiktir. Kati olarak emin olmak için, en yakın âmirlerinden di biri olan bir küçük zabiti çağıralım. Erkânıharb zabiti: — Bu daha iyi olur, dedi. bakalım kendi tabur zabitlerini veyahud arka- daşlarını tanıyabilecek mi9, Erkânharb zabitinin bu son sözleri beni fena halde korkuttu. Çünkü onun bu sözlerinden, benden, daha doğrusu hüviyetimden iyice şüphe ettiğini an- Jemıştım Maamafih ilk imtihandan muvaffa - kiyetle çıktım. Fakat izzeti nefsi ren cide edilmiş bir insan vaziyeti takına- rak: — Pwkat efendim, dedim, 'u bana hakarettir. Ben Ernest Karkeln'im. Ben sizi tanımıyor muyum, yüzbaşı Nor - den? Sanki ben başçavuş Lik, yazici Hayde'yi tanımıyor muyum? Şu dışarı nıyda duran kocaman kırmızı bıyıklı ça - VRU nöle an uyu 'Troven değil midir? çita olan onbaşıyı da ta- İsen unuttum. İngilizlerin Almanlerden iğtmam ettikleri ağır toplar — Evet, bütün bu söylediklerin doğ- ru, dedi. Fakat, erkânıharb zabiti hâlâ tatmin edilmemişti. O da tıpkı benim gibi, .jinadecı bır adamdı. Bu yaradılışta bir adamın bana karşı olacağına benden yana olmasını çok isterdim. Erkânı harb zabiti, bu defa da; — Yakın arkadaşlarından bir kaçını buraya çağırın!. Emrini verdi. Kimlerin görüneceğini merak ve korku ile beklemeğe başladım. Beş dr kika sonra biraz ferahlar gibi oldum Çünkü içeri giren dört askerden ü nü, Ernest'in bana gösterdiği fotograf- 'erden, derhal tanımıştım. Bundan Ma” ada, bunlar hakkımda bir Wümatım vardı. Fakat felâkete bakın ki, dördüncü askeri kat'iyen tanımıyor- dum. Beni görür görmez, askerin yü” zünde doğan sevinç ve hayret hakika - ten büyüktü, İki zabitin tehditkâ, vü cudlarına rağmen, yüzlerinde geniş bi- rer tebessüm belirmişti. Esirler liste- sine girmediğime göre beni ölmüş san- maları gayet tabit idi. Emir zabiti onlara dönerek: — Bu askeri tanıyor musunuz?. dedi, lar, hemen hemen hep bir ağız “ dan: — 'Tabif tanıyoruz, dediler.. bu Er nest Karkeln'dir. Erkâniharb zabiti bana hitab ederek: — Ya siz onları tanıyor musunuz? diye sordu. — 'Tabif tanıyorum, dedim. Sağdan birincisi Hanri Domanmu'dur. Babası Münih'de fırıncıdır. Henrinin karısile iki çocuğu vardır. Fakat bazan karısını onuttuğu vakidir. Lil kârhanelerinden birinde geçirdiği bir çapkınlık âlemi pek ömürdür. Hanri gözlerini yere indirdi. Diğerle- ş ştüler., emir zabitinin yüzünde- ki aksilik bile kaybolur gibi oldu: — Ben de buna âid bir şeyler işitmiş- tim, diye 14fa karıştı. Galiba elbiseleri çalınmış. kadın kıyafetinde sokağa çık” “İmak mecburiyetini duymuş.. doğru de” gil mi? — Evet, diye tasdik ettim, Onun yar unda duranın ad: da Jozef Fridlander- dir. Ben esir olduğum sıralarda, zabik- tinin kahvesini döktüğü için yedi gün hapse mahküm edilmiş bulunuyordu. Erkânıharb zabiti, emir zabitine dö“ nerek: — Doğru mu? diye sordu. — Evet efendim, doğrudur, diye tas- dik etti, N Ben sözlerime devam ederek: — Üçüncüsüne gelince, bu da Peter Mayerdir. Harbin başlangıcındanberi bu alayda beraberiz. beraber İştirak ettiğimiz bütün harbleri size anlatabi- Ur. Alzesta Fransızlarin beraber harb ettik.. o, orada yaralanmıştı. Pakst pek ığın da ma-/7* ne aramıza katıştı.. sonra bizi Aras'a gönderdiler. daha sonra oradan, bura ya Hülüh'e geldik. Size bu sahada da ha mufassal malümat da verebilirim. Filhakika, mensubiyet iddia ettiğim alayın harbe aid tarihçesini, bir askerin bileceği kadar anlattım. Fakat erkânıharb zabiti benim bu söylediklerimle pek de alâkadar gö *| rünmüyordu. Erkânıharb zabitinin ben- den şüphe elmekte devam ettiğini pekâlâ anlıyordum. Bütün bu anlatir yler pekâlâ öğt m. Biz ik » bir iz de| cümlemi — Ya tw dördüncü kimdir? diye sor- du. İşte şimdi vakayı ele vermistim. Bu dördüncüsünü tanıyamıyordum. Er nest oKarkelnin, ihtiyatsızca bana anlattığı bütün teferrüatı hafızamdan geçirdim. (Arkamı vor) Belünn sağa v0 yükmnlan EE 1 — Meşhur bir komedi aktörümüz 2 — Bayağı - Zevki. 3 — Tokst - Dere — LE 8 — Büt veren bir hayvan 6 — Bir no'a - Aydınlık - Uzağı işaret &- çin söylenilen 7 — Büdirmek . Bayan 8 — Düğünlerde yenilen tatlı - Ark 8 — Pantalonların düşmemesi için takı- lan - Zöğürd 10 — Taneleri olan 5878010 Tekirdağlı amatör olmak istediğini 120 söylü yor den Profesyonel başpehlivanımız, Türkiye ikincisinin”” meydan Tekirdağlı muh: ririmizle konuşurken Dün Türkiye profesyonei başpehlivanı Tekirdağlı Hüseyini karşımızda bulduk. Siyasi karışıklık, ve ayni derecede karı- şık spor davaları arasında bir müddettir kendisinden bahsedilmek fırsatı bulunmi- yan bu zorlu pehlivanımız, bizzat bu fır- satı yakalıyarak matbaamıza (gelmişti, Kendisine, sağlamca bir sandalya bul- duk, - Malüm ya, tam 105 kilodur - 6 san- dalyanın mukavemetini denerken biz sorduk: — Ne var, ne yok bakalım Tekirdağlı?. Tekirdağlı pehlivan, güreşmediği za- İmanlarda afyon yutmuş bir sirk kaplanı kadar sakindir, Başını sallıyarak: — Bana dedi, meydan okuyorlar. (Son | Posta) benim gazetem, nasıl olur da ta- rafımdan «— Pekil» demedi. l İcisi Manisalı Halil bir sabah gazetesinde, Tekirdağlıyı iddialı bir müsabakaya ças eceğini ilân eidyordu. Tekirdağlı ilâve etti: — Ben kimseden kaçmam. Pilâvdan dö. nenin kaşığı kırılsın!.. Ben kapışacak “İ pehlivan bulamadığım için Halice çekii- miş, işe yaramaz gemilere döndüm. Hiç Manisah Halilden kaçar mıyım? Koca Avrupada karşıma çıkan olmadı. Ben gü- reşecek adam bulur da, kaçar miyim ağa- bey! — Sen Manisalı Hali yenmedin mi, seni niçin bir daha çağırıyor?. — Bir defa yendim. Birkaç ay evvel de İ Ödemişte kapıştık. Yağmurlu bir hava- jda zevksiz bir güreş yaplık, Bir saat çe- meden sonra berabere kaldık. Şimdi beni idmansız sandığı için güreşe çağırı- yor. İdmansız olsam da kaçmamı. Çoban. İla küçük bir idman yaptım mı çıkarım | karşısına, Ne zaman isterse hazırım, Şart- larını size bildirsin, hemen çıkalım-min- dere. Sonra Bulgar pehlivanlardan bahsedi- liyor. Bunlar mütemadiyen ezbere mey- dan okurlar. Bir meydana çıksalar da gör- sek yüzlerini... Tekirdağlı beynelmilel rakib bile bu- lamadığından şikâyet ediyor vediyor ki: — Acaba benim amatör olmam, milli güreş takımına girmem mümkün değil Mmi?.. Bunun için her fedakârlığa har rım. İş ki, ben de milit şeref için paramız güreşeyim, karşımda beynelmilel rakib. ler bulayım 'Tekirdağlınm bu arzusu bize çok ma- kul geldi. Ancak profesyonellerin amatör olmaları mümkün müdür, ne gibi şart- lara tâbidir, bilmiyoruz. Eğer mümkünse Tak'rdağlının çok samimi olarak (İleri sürdüğü bu teklif, bize her müsabakada yüzümüzü güldürecek ağır siklet bir zü- reşçi kazandırabilir. Ayni zamanda onu menajer ellerinden, profesyonel dalave- relerinden kurtarmış oluruz, diye dü şündülr. Tekirdağlı kapılan çıkarken şöyle di- yordu: — Kuzum yazın da, İWenisah cevab okuyuşuna da mukabele ediyor ıriyor, gelmediği takdirde kaçmış adde-| #imi tile gi acağ güreş sevenler bir zevkli kapışma seyfaleb mek fırsatını elde ederler. 8 Manisalıdan Tekirdağ'ı hesabına cethliy; bekliyoruz. daza Galatasaray takımı bu saba Ankaraya gitti Futbol Federasyonu tarafından ha 1. lanan milif küme maçlarına girmeğe ded Tar veren Galatasaray klübü takımı, gil sabah Toros ekspresile Ankaraya hare “| etmiştir. > Güneş klübünden ayrılan Faruk, Si 2 hattin, Yusuf, Murad da Galataswfetro klübüne girmişlerdir. 3 Galatasaray takımı Ankarada Yapkıştukl baska membalardan dai Filhakika, Türkiye serbest güreş ikin-|i AMADE m şekilde bir kadro !le | si Di nz Osman, Adnan, Lütfi - Faruk, Mi Osman, Adnan, Lütfi, Faruk, M Nino, Buduri Sarafim, Murad. G'eko-Rum>n birincilikleri Güreş Federasyonu, Greko-Rumen kiye birincilik müsabakalarını yirm di ve yirmi sekiz Mayısta Ankarada pacaktır. Nallıhan İcza Memurtuğundan: Sarılar karivesinden olup Nallıhan K basında mukim Abdulkerim oğulları Mehmed Ali oğlu Cemel Konunun Nel kasabasından olup Mihalicik kasabas mukim Töpsloğullarından Mehmed Ahmed zimmetindeki matltbatının te için Nallıhan kasahaşının Hamidiye me Jesinde kâin 14-8 No. 28.10-98 tarihli iş #enedinde yanlı 14-8-9$5 Tapu #lellinde kayyad sağı Boşnak Ayşe hanesi, solu | muş karım Hatice hanesi, arkası sokak ni yol le mahdud çamur sıvalı ahşab o dan doldurmalı iki odalı yer evi 27- gününde saat 19 dan 15 e kadar açık ai ma fle Nallıhan Icra dairesinde satılaci dan kıymeti mukadderenin yüzle yetmi şini bulmadığı takdirde 12-5-939 Cum nünde sani 10 dan 15 e kadar ikinci «' ma İle Nallıhan iera dairesinde satıl ün olunur. 00 Nöbetçi eczanelei , Bugece nöbetçi olan ecsaneler şun dr: İstanbul câhetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda; | ref Neş'e), Boyada: (Haydar), Bas yada: (Tsofilos), Eminönünde: (HG yin Hüsnü), Eyübde: (Arif Beşir), İ nerde: (Hüsameddin), o Şehremini lebaşında; (Aman, $ ragümrükte: (Fuad), Küçükpazal (Hulüsi), Balurköyünde: (İstepan). Beyoğlu eihetindekiler: İstiklâl! cadedsinde: (Galatasaray), nelbaşında: (Matkoviç), Galatada: Kiyol), Pındıklıda: (Mustafa Nal), C huriyet caddesinde: Grürkçiyan), K yoncuda; (Zafiropulos), Firuzağada: tuğrul), Şişlide: (Amım), Beşiktaşta; leyman Receb). Beğnriçi, Kadıköy ve Adalardakilç Üsküdarda: (İmrahor), Sarryerde:! man), Kadıköyünde; (o (Sütdet, Os Hatti), Heybelide: (Halk), Büyüka/ ds: (Halk). ydi Jsabuk iyileştiği için, gok geçmeden ge-| Evvelki bulmacanın halledilmiş gekli | yezsini, Ben güreşmeğe hazırım. Hem de