Emin m amma “Son Posta,, nın Hikâyesi me mm mn mam yazda kuvveti biliyor musuruz?, Aşkın, en Kud- | dasına taşıdı... retli insanları nasıl bir sinek haline getir) Evimize gelen bu yeni kiracı meğer diğini, en zayıf insanları da nasıl aslan-İpir dalgıçmış. adı da Yusuf. laştırdığını hiç gördünüz mü?. İşte bu yeni kiracı evimize geldiği an- Fakat uzağa gitmeğe ne büzum V8r?.| dan itibaren evin bütün rabatı, bütün © Aşkın kudretini anlamanız için başım *İhuzuru bir anda kayboldu.. o dostça, ar © dan geçen küçücük bir vak'ayı siZ6 ân -| kadaşca hayatımız bambaşka bir hal al latmam kâfidir, dı.. fakat sakın ha, hatırınıza başka bir Ben bir tarihte, Süleymaniyede, €8kilsey gelmesin!.. Dalmç Yusuf, ne kav şeyhislim konaklarından birinde oturü -| gacı, re de dedikoducu bir adamdı. bi - yordum. Şeyhislim konağı, geniş, Odu *İzim rahatımızı bozan, kiç te bunlur de- raklı, üç katlı bir bina idi, her katında) ildi. evimizin müşterek düzenini altüst genişçe bir sofa ile beşer oda bulunmakta| eden şey, Yusufun ahlâkındaki garabet- AŞKIN KUDRETİ i. On beş odalı bu koca konağın, en altigi i © katında olmak üzere, bir tek mutfağı ver. Dalgıç Yusuf, her şeyden önce, müthiş dı. bu eski konağın çeşidi kiracıları, | por meraklısı idi. daka sabahın yedisin- © belir başlı yemeklerini bü mutfakta pişi - de yatektan fırlar, doğru mutfağa koşa- rirler, çamaşırlarını da bursada yıker -| rak buz gibi kuyu suyu ile bir âiğ yıks- nırdı.. ondan sonra da orta katın sofa - © Konağın bütün kiracıları - irili ufaklı İsme çıkarak kalın sesinin bütün kuvve - “olmak üzere - kırk kişiyi buluyordu. İşte | “bu kiracılardan biri de bendim. Böyle / tile: — Hey bizim köylüler!, diye feryadı » kalabalık ve müşterek evler İçin nsdir| basardı, kalkın bakalım, bu ne uyku! Hep © bir hal olarak evimizde çit bile yoktu. Bütün kiracılar, can ciğer, kuzu sarması gibi bir şeydik.. Kavga, dedikodu nedir © bilmezdik. evin en alt katındaki mut - İağı ile teşlek, ödeta bütün kiracıların © bir toplantı yeri idi. Kış, yaz belli başb © bütün toplantılarımız, bütün eğlentileri- © miz ya taşlıkta, ya kocaman mulfakta 4 cereyan ederdi. En heyecanlı tavla partileri, en eğlen- “celi tombala seansları ekseriya taşlıkta 0- © Turdu... Pazar günleri veyahud Pazar ge- celeri gramofonu kurarak gene bu taş - ıkta dans bile ettiğimiz vâkidi, Evimizin bu neş'eli, bu sessiz hali, bi - rinci kattaki kiracılardan bir karı koca- © nım bir başka eve taşınmasile sonuna er- di. * 0 Konağın birinci katındaki üç numa - 7. ralı odanm köracsı mürettib Ahmedle karışı Esma, bir başka oda bularak evden © ayrıldılar.. Aradan iki, üç gün geçmeden onlardan boşalan bu odanın tutulduğunu işittik. yeni kiracının kim olduğunu he- niz merak ediyorduk. Çok geçmeden b bunu da öğrendik. © Bir gün geç vakit konağın kapısı önün- çi beraber idman yapacağız!. Sağlam kafa, sağlam vücudde bulunur.. Dalgıç Yusufun bu kalın sesinde, önü. ne geçilmez acayip bir cazibe vardı. Şey- bislâm konağının bütün Kiracıları, âdela büyülenmiş gibi odalarından fırlar, taş Uuğa *toplanırlardı. Dalgıç Yusuf, en ba- şa geçerek, kocaman kollarile işaretler vemneğe ve kalın sesile kumanda etmeğe başlardı: — Bir - iki; bir - iki... Eller yukarı! Elleri yana açarak teneffüs harekâtı: Bilir! -küli... Bu, sabah idmanları fena halde sinir - lerimize dokunduğu halde hiç birimiz ağ- zmızi açıp bir tek kelime söylemiyorduk.. Aradan biraz zaman geçince dalgiç Yu- suf, işi büsbütün azıttı. akşamları da bi- zi rahat bırakmamağa başladı.. bu defa da vakitli vakitsiz müsamereler tertibine koyuldu, Akşam olur olmaz millet! taşlığa toplar, tavla müsabakaları, tombala par- tileri tertib eder, en sonunda da hepimize şarkılar şöyletirdi.. Fakst dikkatimi cel- beden şey, Yusufun bize şöylettiği çarkı - ların, umumiyetle denizle, su ile alâkadar oldukları keyfiyeti idi. Adımda müthiş de bir araba durdu. Boyu ferah ferah iki | bir meslek ve deniz aşkı vardı. En sev. netreyi geçmiş dev gibi bir adam içeri girdi. O zamana kadar hiç işitmediğimiz barikulâde kalın bir sesle, üç numarah Oduzun hangisi olduğunu bizlerden sor - du. “ Biz bu kadın sesli, çam yarması gibi iri yarı adamı görünce hepimiz şaşırdık., İa- Wi “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 31 - Muallâ üzülüyordu. Kocasına iki şey söylemesi lâzımdı: Birincisi bu davet ve kısmen kolaydı; ikinci- ise güçtü, i£ Bir sazl evvel Beykozlu bir dul ha- kenelisine müracaat ederek oğlunu b olarak alması için Cevada rica esini yalvarmıştı. Kadıncağızın ns- uslu ve temiz hali, oğlundan ve evin itiyaclarmdan bahsederken gözleri * yaşarması Mualâya o kadar do - nmuştu ki onun ricasını birdenbire dedememişti. “Reşid, lise tahsilini bitirmiş, oldukça İyi Fransızca bilen bir gençti ve sıhhati etseydi belki de üniversiteye yidip avukaş çıkacaktı, Lâkin bir taraf. kışın geçirdiği fena bir grip, diğer ftan babasının vakitsiz ölümü onu İdeten ve manen fevkalâde sarsmış, in bip ailenin yükünü hasta omuz” amına tahmil ederek onu büsbütün fipratmıştı. “Annesile beraber Mualiâya ricaya gelen genç, kerdi vaziyetini ve bir iş almak için çektiği müşkülâtı anlatır om diği şarkı: «Yavuz geliyor da Yavuz, Denizi yara yara'» Yeyahud: «Sivastopol önünde yatan gemileri» Şarkıları idi. Tavla peztisi biter bitmez ayağa | Kal - ME Aşk, aşk... deyip duruyorsunuz; fakat| kat tabii gedimizi çıkarmadık. Odasını|kar, hepimizin tepemizden bakarak, bo- aşktaki o muazzam kudreti, © muazzam! ona gösterdik. o, iki çırpıda eşyalarını 0 İru gibi kalın sesile : H. Alaz — Haydi bizim köylüler, «Sivastopol» a başlıyoruz! Diye kumandayı basardi.. Dalgıç Yusuf bunlarla da iktifa etmi - yordu.. Bize acayip bir takım danslar öğ- retmeğe kalkıyor, dalgıçlığa ald konfe - ranslar veriyor, taşlığa boylu boyunca uzanarak yüzme talimleri yapıyordu. Hiç sesimizi çıkarmadan onun bütün dediklerini yapıyor; oynuyor, dans edi | yor, yüzü koyun taşların üzerine yalarak yüzme talimleri yapıyorduk. herifin sc- sinde âdeta esrarengiz bir kuvvet, bir büyü vardı... Günler bu minval üzere geçip gidiyor- du. Fakat içimizden bir çoğumuzun sinir. leri, göze batacak derecede bozulmağa başladı... Şeyhislâm konağının kiracıları mümkün mertebe sofalars, mutfağa çık- mamağa çalışıyor, herkes kendi odasında oturuyordu, Artık meeburi bir hal alan sabah idmanlarile, akşam toplantıları müstesna olmek üzere kimsecikler birbi. rinin yüzünü bile görmüyordu. Şeyhislâm konağının en dikkate de - ğer, en sessiz kiracılarından biri seyyar fotoğrafçı Mustafa idi. Mustafa, ufak te- i bir adamdı.. Küçük Hüğünden, çelimsizliğinden kinaye olarak biz onâ «yarım porsiyon» adını takmış - tık.. Dulgıç Yusuf bu eve geleli yarım porsiyon Mustafa, büsbütün sessizleşti. Hissedilir derecede zayıflamağa başladı. Çünkü dalgıç Yusuftan en çk zarar gö- ren birisi de bu zavallı «Yarım porsiy yon | Mustafas idi... Çünkü Dalgıç Yusuf, man öğreteceğim diye «Yarım Dorkiyea hop hop havaya fırlatır, onu âdeta bir id- man güllesi gibi. elinde evirir çevirird!. Dalgıç Yusuf, ona, mahiyetini iyice kav- rıyamadığım acayip bir oyun öğretmiş- ti. Bu oyun dalgıç Yusufun kendi icadı idi, Galiba da adına «cif cafe diyordu. O- yumu kaybeden, başımı ağzıma kadar su dolu bir kovaya sükmâk mecburiyetinde idi. Dalgıç Yusufla, Yarım porsiyon Mus - tafa, sık sık, Yusufun odasına kapanır - lar, saatlerce «cif cafe oynarlardı. T:bi somunda, suyun içine hava bırakılmasın - dan doğma, «kır kır kır!» diye bir ta. kım sesler duyulmağa başlardı: Biz der. hal Yarım porsiyonun oyunu kaybettiği. hi anlamakta gecikmezdik.. Biz, şeyhislâm konağının bütün tire. ları bu işin içinden nasl çıkacağımızı bir türlü bilmiyorduk.. Bereket versin im - (Devam; 13 üncü sayfada) ie olan yaşlı ananın göz yaşlarına tahammül edemiyen Muallâ çarnaçar Va) kocasına yalvaracağına söz verm fakat dala evvelden müvaffakiyelsiz - Tikle: neticeleneceğine emin olduğu bir müracaatte bulunmak şimdi onu pek üzüyor, izzetinefsini şimdiden yaralı * yardu. Cevadm kimseye merhamet et: mediğini ve bir defa verdiği bir karar” dan, ne olursa olsun geri dönmiyeceğini biliyor, onun herşeyden evvel etrafın- nakladen : da güzellik aradığı hslde böyle çirkin Muazzez Tahsin —x| ve hastalıklı bir genci karşısına alm: - ki esasen zayıf ve çirkin olan yüzü büs-| yacağımı evveloeden tahmin ediyordu. bütün biçare bir mana alıyor, feri uç-| Lâkin bir defa verdikten sonra artık muş gözleri daha çok soluyordu. mutlaka o sözünü tutması lâzımdı. Lâ- — O kadar fena bir vaziyetteyiz ki, | mianin mektubu buna bir mukaddeme siz yardım etmezseniz son ümidimizi) teşkil edebilirdi. de kaybedeceğiz. Halbuki benim çalış- mam, bahusus Cevad bey gibi memle - Musillâ bütüm cesaretini toplıyarak koridora çıktı, kocasının odasına doğru ketin tanınmış bir muharririnin yanın-| yürüdü. Köşkün bu tarafına hiç gelme- da ve himayesinde çalışmam, yalnız) diği ve Cevodın odasının hangisi oldu- ailemi para sıkınlısındean deği, beni de| gunu bilmediği için korku ile karışık manen yok olmaktan kurtaracaktır. İbir helecarla kapılardan birini vurdu. Düşürünüz bir kere, yarda kalan) Uzskiwn bir egirinizl sesi duyunca tahsilim onun yanında, bir mektebte| yavaşça kapıyı itti. Burası kocasının imişim gibi ilerliyecek, dünyeyı onun | odasınm önündeki antre idi, Fazla lüks tecrübeleri arkasından göreceğim. Bir) ve ihtişam meraklıs: olan ve husus! ha- genç için bundan büyük saadet olur) yatında her zaman elayişi seven genç mu? Ve bu saadeti bize siz vereceksi -İ| muharrir, bu solayı eldden parlak bir niz ban'melendi; çünkü Cevnd beyin) şekilde tenzim etmiş, daha kendi oda- sizin sözünüzden dışarı çıkmıyacağını, | sının eşiğinden girmeden ziyaretçilerin sizin tavaasutunuzu kabul edeceğini| gözüne güzel bir manzara hazırlamıştı. biliyorunu. Cevadın ötedenberi merakh olduğu Yalnız bizim lehimize söz söylerken | ve birinci karısının ısrarlarına rağmen ona bir defa bizzat müracaat etmiş ol.| vazgeçmediği bir huyu daha verdı: Ya- duğumu da lütfen hatırlatınız. Birinci | tak ve çalışma odalarında mebel mile müracaatimde menfi netice verdiği için | tarda çiçek bulundurmak... tekrar size yalvarmağı geldik. « MAŞ İnhisarlar U. Müdürlüğünden 1 — 27/2/939 terihinde ihale edilemiyen 250.000 metre düz beyaz kanaviçe ye- niden pazarlık usulile eksiltmeye konmuştur, II — Muhammen bedeli 38750 lira muvakkat teminatı 2908 lira 25 kuruştur, — Pazarlık 30/8/939 tarihine raslıyan Perşembe günü sast 14 de Kabataş- ta en Şubesi Müdürlüğündeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. IV — Şartnameler hergün sözü geçen şubeden parasız alınabilir. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatte mezkür komisyona gelmeleri ilân olunur, (1701) betmd I — Matluba muvafık çıkmadığından dolayı reddedilen ve yerine başkaca mübayaa edilmiş olan 48 aded Dekovil arabası ve tekerleği farkı flatın tahsilini teminen müteahhid Hesabına ve pazarlıkla satılacaktır. TI — Muhammen bedeli 120 lira ve © 15 teminatı 18 liradır. HI — Pazarlık 13/4/939 tarihinde saat 14 de Kabataşta Levazım ve Mübayaat şubesindeki satış komisyonunda yapılaca ktır. IV — Mallar her gün yukarıda sözü geçen şubede görülebilir. İsteklilerin pe- zarlık için tayin edilen gün ve waatle 9ç 15 teminat parâlarile mezkür komis. yona gelmeleri. o .2067) SS le iş ene bik Mel İçe GM GMMEN UMAŞ HARE GMN ME) NEVROZIN Bas, Di, Nez'e, Grip, Romatizma, Nevra! *, kınizık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. En İcakım'a günde 3 kaşe alınabilir. GANMMM) (ÇENE anları işletmesi Umum idaresi ilân ar (£e t demiryolları ve Muhammen bedeli 5793 lira olan aşağıda isim ve miktarı yazılı bir liste muh- teviyalı üç kalem malzeme 11/4/1939 Sah günü suat 15 de taahhüdünü ifa ede - miyen müteahhidi namına açık eksiltme usulü ile Ankarada idare binasında sa- *ım almacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin (434.43) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14 de kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Şarinameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (2018) İsmi Mikdarı Eg. Beyaz sabun 3.000 Arab sabunu 30.000 'Toz sabunu 1.500 Emniyet Umum Müdürl'iğünden: Dahiliye Vekâleti Emniyet Umum müdürlüğünde çalıştırılmak üzere 200 lira ücretli kâğıd, mürekkeb, madeni ve kâğıd para imaline ve buna benzer işlere vâkıf mütehassıs bir kimyager mühendis ile döviz , klirimg. piyasa, borsa ve alelümum banka işlerinden anlar bir ekorromi ve finans mütdhassısı ve 100 lira ücretli bir kuyumculuk makine, tesviyecilik ve benzeri olan elektro galvanize gibi sınai kısımlarından anlıyan eksper alınacaktır. Teliblerin Türk olmak suretile ihtisası ve evrakı müsbitelerile Emniyet Umum müdürlüğü üçüncü şube selöürlüğüne müracantları, ğu zamanlarda olsun, vazoları dışarı çı karmasını kocasından rica oetmişsede Cevad, belki de sevmediği karısını ken- Gisinden uzaklaştırmak için olacak, en ufak bir fedakârlık yapmaktan bile çe- kinmişti, Çiçek ve koku merakı onda âdeta bir mani haline gelmişti. Ciddt bir şeyi düşüneceği zaman, odasına kapanıp bu çiçek kokularile ağırlaşan havayı te - neffüs eder, yari uyuşuk bir halde ta- hayyülâta dalardı. Başkasmın koka - in, kiminin afyon kullanması gibi Ce - vad da kendisini çiçek kokusuna bırak- maktan büyük bir haz duyardı. Mua'lâ tüylü hal: üzerinde ses çıkar- madan yürüyerek aralık oda kapısına vurdu. Tekrar tembel ve gevşek bir ses: «Giriniz» deyince kapıyı açtı. İçeriden keskin çiçek kokusile karı - sık bir tütün buğusu gelerek bir sani- ye Için nefesini tikayacakımş gibi genç kadının zaten belecan'a boğulan göğ - sünü sıkıştırdı. Cevad, alçak bir divan üzerine uzan- ış, gözlerini tavana dikmiş, sigara içi- yordu. Kapmın açılışına baş çevirme - di, dalgın dalgın sigarasını içmekte de- vam etti. Fakat birdenbire yanmda bir ses — Affedersiniz Cevad, sizi rahetmr ediyorum. Deyince öyle şiddetle yerinden fre haykırarak zıpladı. — Ası siz beni affediniz Mnallâ, İ - Ağir kokulardan muztarib olan Mü - geriye uşağın girdiğini zannettiğim 4 -| sormağa hacet yok. kımıldamadım, €n öyle zavallı bir tavir takınıyordu| Bu talihsl gencin ve ondan daha 7a-| sayyen bir çök defalar, kendi bulundu:| çin yerimden gene (1986) — Sizinle biraz konuşmak istiyo ram, Bir taraftan odanın içek ve tütün kokularile boğulan havası, diğer taraf- lan kendi içinin helecanı (o Muallânın yanaklarını kızartmıştı. «O» ndan bir şey istemek, <onas bir şey İçin rica et mek ne ağır bir yüktü. — Buyurunuz.. beni hiç bir suretle rahatsız etmenize imkân (yoktur. Şu koltuğa olurunuz Muallâ... Dışarı çık Ferid! Uyku sersemi olan arab efendisinin bu kat'i emrini ilk hamlede anlama - mıştı. Şimdiye kadar, hattâ kadın bile olsa, hiç bir ziyaretçi için o kapı dışarı edilmemişti. Ancak, bu sefer Cevadın sesinde öy- le kat'i bir *fade vardı (Xi bir semiye şaşkın şaşkın etrafına baktıktan sonra Feri? bir kedi çevikliği ve sessizliği ile dışarıya süzüldü. Şimdiye kadar tenıdığı kadınların en güzeli, en tatlısı ve (oen sevimlisi olan hanımının yüzünden niçin böyle şiddet HM bir muameleye maruz kaldığını bir türlü avlamamıştı. Cevad bir sandalyeyi karısının kar - şısına çekerek oturdu: — Emirlerinizi bekliyorum. — Birkaç gün için İzmirden İstan - bula gelen arkadaşım Lâmin fle koca - sını yarm öğle yemeğine davet etmek istiyorum, Sizin evde olup olmıyacafı- rızı ve kendilerile görüşmek isteyip is- temiyeceğinizi anlamağa geldim. — Sizin bir arkadaşınız ve kocasi « vimize her zaman (gelebilirler. Bunu (Arkas var) azam ie al