23 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

23 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Mart a ma 3 Haftada « RESİMLE TARİH mmm Ulis'i in tahta sti den biri id. Egenin tarihe baş Yunanlılar tarafınd muhasaradan sonra miştir ki bu meşhur muh rayı, büyük şafr Omiros, İlyada & taşıyan destanda terennüm etmiştir Turova kralının oğlu güzel Pâris yu - nan krallarından birinin karısını, Heleni kandırıp kaçırır. Bunun üzerine bütün kralları, kahramanları r, muhasâraya bö ara yılları içinde her ik: çok kahramanlıklar gi ii TTurovayı bir türlü zaptede - yet kahraman Ulis nür: Tahtadan bir at yaparla r cengâverler girip gizlen bu atı bırakıp gemileri: ler ve güya Turovanın zaptından Vpzgeç- miş gibi Boğazdan çıkarlar. Tur bu tahta atı harb ganimeti olarak rovaya alırlar. Fakat gece içindek! âverler çıkarlar, ayni gece gemi a döner. Tahta attan çıkan ler içeriden şehir kapılarını açarlar, ş bu suretle zaptolunur, P. Motte'in bu menkıbey: karıdaki tailesr Vaşi güzel san'atlar galerisinde bulunm dır. Bugün Hisarlık civarında bulunan Turova harabelerini fk bulan Şliman is- minde bir san'at tarihi alimidir. On dokuzuncu asır ortasında istanbul limanı İstanbul eski ve büyük tarihi beldeler arasında, şu sün 100-150 yıl içinde man- zarası en çok değişen bir şehir olmuştur. Geçmiş amrlarda memleketımize gelmiş olan se) ri ve bilhassa seyyah ressamların yapıp bıraktıkları İstanbul manzaralarından mürekkeb eski albümler bunu bize pek aydın olarak göstermektedir. Biz bu resimli tarih sayfa - mızda, memleketimizin eski halini gösteren bu resimlere de yer ayıracağız. Bu- gün on dokuzuncu asır ortasında İstanbul limanını gösteren bir gravür koyuyoruz: Bu gravür Tomas Allom'un albümünden alınmıştır. Buharlı gemi devrinin başlangıcında İstanbula gelmiş olan Allom, şarkın bu muhteşem beldesini, nefis gravürlerinde bir peri masalı şehri olarak yaşatmıştır, Yüz sene kadar evvel, İstanbul limanının lâtif bir görünüşü vw Gravürün üzerinde gözlerimizi beraber gezdirelim: Ort yandan garklı ve uzun bacalı ilk buharlı gemilerden biri görünmektedir. Sola doğru, bir saltanat kayığı ile önünde bir kılavuz kayık süzülmektedir. Sul- tanlar, şehzadeler, deniz gezintilerine çıktıkları zaman, bindikleri kayıkların önün- den hemen daima böyle bir kılavuz kayık giderdi. Gravürde en önde, solda, İstanbul limanının eskiden en mühim nakil vasıtala- rından biri olup bugün bize fevkalâde garib görünen bir sal vardır. O biraz gerisinde de İstanbul ile civar köyler arasında işliyen kayıklardan biri gö- rülmektedir. Bunlar muhtelif iskeleler arasında muayyen ücretlerle adam taşır - lardı. Başlı başına bir yolcu ta »dan tutulabildikleri gibi, i dolmuşa adam taşırlardı. Yani muayyen bir ücretle muayyen miktarda alınca kal - karlardı. Gravürün sağ köşesinde bir pazar kayığı görünmektedir. Pazar kayığı da İstanbul limanının bugün tarihe karışmış bir nakil vasıtasıdır. Eskilerin ince zevkleri Zamanımızdan binlerce yıl evvel yaşa mış insanların san'at zevkleri, bazı sahâ- larda bugünkü yüksek medeniyete sahib olan bizlerden çok daha incelmiş gibi görünüyor. Hayal ve Hakikat (YUKARIDA ) 1796 da, Napolyon Bonapart, cümhu * riyet hükümetinin 27 yaşında genç bir generali idi. Büyük bir ordunun başında İtalyayı istilâya memur edilmişti. Gene- ral Bonapart, ordusunu, kışın eşsiz bir cür'etle Alp dağlarının Sen-Bernar ge - çidinden aşırarak İtalyaya sokmuş, birbi: ri arkasından parlak zaferier elde etmiş, ileride, kendisini imparatorluğa kadar çıkaran bir şöhret kazanmıştı, Napolyonun Sen-Bernardan geçmesi, bilâhare, romantik ressamların çoğuna meveu teşkil etmişti. Bunlardan meselâ meşhur ressam David, Napolyonu, Sen- Bernar geçidinin karları arasında, Kü - heylân bir atı şahlandıra şahlandıra ge- çerken tasvir etmişti Bir tanesi de, ki tarihi hakikati hiç bir şeye feda edemi- yecekti, ressam Delaros, sahneyi olduğu gibi resmetmişti: Bonapart, Sen-Bernarı bir katır üstünde, ve cesur bir dağlının, katırcısının rehberliği sayesinde geçmiş- 1“. Yukarıdaki resimler, iki rassamın yap- tıkları tebloları gösteriyor. Esirpazarı (SAĞDA) Esaret, zayıfın kuvvetli elinde bir ka- zanç vesilesi,, bir ticaret malı olmasıdır. İ ik Meselâ eski İranlılarda ağırlık ölçüleri, herhangi basit bir kütle halinde Esaretin başlangıcı beşeriyetin en karan- değil, bir aslan heykeli olarak yapılırdı. Ağırlık mefhumu ile aslanın kuvveti lık devirlerine kadar çıkar. Bütün eski zamanlar tarihinde esaret vardı. Esaret ilk defn olarak 1833 de İngıuz Hindista - düşünülürse, ölçülerini bir aslan heykeli olarak yapmak her halde ince bir zevk (nında kaldırıldı, Sonra beynelmilel bir muahede bazırlandı, bütün medeni devletler esareti kaldıran bu muahed sahibi olmak demektir, birer iştirak ettiler. On dokuzuncu asır Fransız ressamlarından (1789-1862) Horas Vernet, bilhassa harb resimlerinde, Yukarıda gördüğünüz ölçü, Milâddan evvel altıncı asırda yapılmıştır. Sussada O mevzularının fevkalâde hareketli olmasile büyük bir şöhret kazanmıştı. Aym ressamın «Esir Pazari: adını taşıyan yu « bukunmuştur. Bugün Luvr müzesindedir. karıdaki tablosu da, ki esaretin lâğvedildiği sıralarda yapılmıştır, bu hazin mevzuu canlandırmakladır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: