Genç üşik, genç sevgilisine ilânı aşk ederken © şunlar © söyledir Senin kalbini yi okuyorum sanki kalbin kalır vardı”. — Bug ya gel n bura » <en kestir. , bir dilim ekmek sizden bir öpücük dilenmek te, yerine, Bıkarsam idarehanes çi namzedine — Bir iş dedi, devri Yapacak bir vapurda hizm sin. Hizmetçi nar Hizmetçi müdürü, iş ara- radan nasıl kaçabilirim, Bulur muydum ? H çıktı gitti yleyin. Müdür çıkmış böyle hatıl harıl çak. » muydum? — Çocukluğunda ne arzu ederdin? — Yaramazlık ettiğim zamanlarda ba- Bam saçlarımı çekerdi. Saçlarım hep bir. en dökülmüş olsa da babam çekemese, Vecizeler Zorla güzellik ol « maz, derlerdi. Fakai bunu dedik za: man henüz güzellik enstitüleri icad edil memişti * İnsanları alâkadar eden, iş değil işin teferrüatıdır. Ümide (o kapılmı - yan, ümidsizliğe de kapılmaz. * Kadınlar hissiz bir zamanda da çok zeki Bİ olsalardı, erkeklere Nğhe dünyada hakkı hayat vermezlerdi. * Hayat bir tiyatro, > insanlar bu tiyatro - imi paradiden Vecizeler Şebi yeldayi mu- vakkitle (müneccim bilmez, ertesi gün ev kirasını ödemiye mec bur olan kiracı bilir. * Ağaçlarla insanlar birbirlerine benze « mekten hiç hoşlan « mazlar, Bahar ge ağaçlar giyinirler, in sanlarsa soyunurlar, * bir kapalı İçinden in- boncuk İzdivaç kutud Riyaziye hocası — Karımla o kadar fazla meşgul olma- yenz bay, iki ile kabili taksim olmadığını size şimdiden haber vereyim. — Sen beni artık hiç sevmiya — Neye sevmiyeyim karıcığım! — Al ay ayni elbiseyi giyen bir ka- dın hiç bir zaman sevilmez de. — Ha şimdi anlaşıldı Yeni zengin bayanım uşağı — Bay siri telefona çağırıyor. man kaybederler. Ne s“yliyebilirim ki yapayım, tanımadığım, isimle « rini bile bilmediğim insanların aleyble » vga ettiğimiz zaman pence- a söylediğin za - Öğrendim — Bu sabah bana Konya meb" fon etti, tele. — Artık meb'uslarin konuşuyorsun ha! sa telefon etmiş. — Onu ben de merak etmiştim amma öğrendim. Telefonu yanlış çevirmiş, İyi ettin Paralı, parasız arkadaşının niçin peşi sıra dolaştığını bi- liyordu. — Senin niye - tini biliyorum, de- yas di, benden borg para İstiyeceksin, fakat ben borç pas ra vermiye tövbeliyim. Arkadaşı gülümsedi: — Ne iyi ettin de tövbe ettin. esasen | ben de borç para almıya niyetli değilim, * Kıskanacaklar — Yahu senin kaynanan ölmüş. — Öldü ya! — Ne vakit? — Üç gün oldu. — Neye arka « daşlarına o haber vermedin?. — Neye haber vereyim. bütün arkadaşlarının iç yüzle seyreder, kimi loca - Yeni zengin bayan — Söyle ona, telefonu alem buraya © rini bilemem ki, aralarında kıskanacak , dan! gelsini lar da olabilir, Şarlo yeni bir film çevirmeğe başladı Büyük san'atkârın romanlara mevzu olacak hâdiselerle geçen hayalı (“Son Posta,, nın sinema muharriri yazıyor ) a Şarlo, son Şarlo! Kısa bir isim! Fakat bütün bir devreyi hatırlatan bir isim! Sessiz si- nemayı hayallerimizde canlandıran bir isim! Şarlo dediğimiz Chailie Chaplin sa- natkâr oluncaya kadar, tanınıncaya ka ekmeksiz günler geçirdi, ni-| ce geceler sığınacak bir dam altı bula madı. Sefaletin her çeşnisini tattı! — | Sonra ta birdenbire gülümsedi. Sefaletten refaha doğru y . Zen- gin oldu. Krallar, hükümet reisleri ile sd& yemek yedi. Halkın alkış mazbar oldu. Fakat o kadar çok çekmişti ki bu değişikliğe ken- ımadı. Kalbi bu sandetleri, vi rı yadırgadı! Charlie Chaplin 1889 senesinin Ni - san #vının 16 sında Londrada Kenning m mahslesinin tipik bir evinde doğ” Babası ve n idiler. Bundan dolayı tâ küç sındanberi Şarlo san'at içinde büyü - müştür. i de Charlie zla malümat r. Genç yaşında ölm Tr. Anne i: Hannah Chaplin idi. San'at- I lorence Harley idi arlonun iki kardeşi vardı: Birinin erinin Sydney idi Anasına beslediği muhabbet! sevdiği kadınlardan çok MEL ZOKUYUCU Çamur deryasından Kurlalmak istiyoruz 217 okuyucumuzun imzasını taşıyan bir mektubia bildiriliyor: Davudpaşa iskelesinde Helvacı Tabsin sokağında oturuyoruz, Bu sokağın bir ucu caddeye merbu'tur, böyle olduğu halde değli gece hattâ gündüsleri bile çamur deryasindan evlerimize geçebilmek imkâ- nından mahrumuz. İşlermiz icabı evlermi- #e geç dönüyor ve hergün çamur ve su - lara garkoluyoruz. Eski belediye reisi za» manında müteadâlid müracaatlerde bu - lunduk ve ayni caddeye müvari Yokuş çeşme sokağını misal göstererek ve orada olduğu gibi bizim sokağa da bir Minba konulmasını istedik. Fakat hernedense bir lâmba çok görüldü ve deryasına garkolmaktan okurtulamadık. Belediya reisimizden senelerdenberi tamir görmiyen bu sokak sakinlerini çamur der- yasından ve karanlıktan kurtarması için gazetenizin tavassutunu rice ediyoruz. * Okuma yazma bilmiyen muhtar Okuyucularmızdan Adapazarın Arifiye köyünden Yusuf Ertem ve Ş. Ongun yazı- yor: Köyümüde (o Cümhuriyet (idaresinin maarife verdiği ehemmiyet üzerine bir çok okur yazar vatandaş yetişmiş bulun- duğu halde 163p yılı muhtarlığı bir tek harf bilmiyen ve köy kanununun 25 inel maddesinin ikinc! fıkrası atıkimına da ayki olarak körün aylıklı memuru olan bizler de çamur” filmiermden. birinde bahsedildi! Meşrü veya gayri meşrü karıları hakkında her muharrir bir şey- ler yazdı! Şarlonun kalbinin hep ka “ dınlerda olduğu söylendi! Hakikatte Şarlonun kalbinde bir tek kadın yaşa maktadır. O da ennesidir, Annesi hak- kında şunları söylemiştir: — « Annem benim çok fevkimde bir insan idi! Büyük bir san'atkâr idi. Eş - siz idi. Bana her şeyi ibzal eyledi. Hem de yoklukta... Onun kadar büyük bir anne tasavvu, edemem. O, kadınlığın timsali idi Günün birinde Şarlo meşhur oldi Zengin olmuştu... O sıralardd ann ni Holivuda getirmesi, ona yürekten, ndan bakması görülecek şeylerden . 1928 senesinde annesi vefat vaki, Şarlonun duyduğu teess ak müthiş kelimesile tavsif edilehi- Adeta beş on sene birden yaşlan Nası! müteessir olmasın ki annesi © na yaln'z analık etmekle kalmamış! Ayni zamanda 'ona san'atı öğretmiş, san'atı sevdirmiş, onu san'atkâr yap - mıştı. Şarlonun jestlerindeki kudret hep annesinin eseridir. Oğlunu öyle ye” iştirmiş idi ki artık rahat rehat göz leri kapalı gitti! Şarlo pandomima san'atkârı! Kardeşleri hayatlarını kazanmak için uzaklara gitmişlerdi... Şarlo aha” (Devamı 10 uncu sayfada) köy korucusuna verilmiştir, Bu husus hakkinda Kocaeli vilâyetinin nazarı dikkatini celbetmenisi Arifiye Köy, lüleri hama dileriz. * Berut nmbalâjları hakkında bir dilek Okuyucularmızdan Bandırmada Meh - med Çerpan yazıyor: Barut fabrikalarınca evvelce yüz gram- lik barut kutuları ayrı, iki yüz elli gram- Mıklar ayri ambalfj yapılıyor ve bu sü - retle halkın arrusunu tatmin ve satış da teshll ediliyordu. Şimdi 100, 250, 500 gram- hklar ve bir kiloluklar karışık olarak am- balaj yapılmakta ve bir sandıkta ancak 10 kilo 100 gramlık kutular bulunmakta- dır. Hâlbuki halk ekseriya 100 gramlık barutlardan almakta ve bunlar bittiği halde diğerleri kalmaktadır. Diğer taleb- leri karşılamak için yeniden bir sandık daha elan bayiler gene 100 gramlık pa - ketleri satmakta ve gene büyük kulular kalmaktadır. Bu şekti hem halkın ihtiya- cını karşılamaktan uzak ve bem de barut satış ve sarfiyatı bakımından mahzurlu- dur. Keyfiyeti alâkadarların nazarı dik- katine arzetmenizi rica ederim. Divrikte bir tek müvezzi çalışıyor Divrikten aldığımız bir varakada posta ve telgraf işlerinde bir tek müvetzlin ça- Mıştığı, fakat ihtiyaca kAf! gelmediği bil- dirilerek bu işlerin ayrı iki müvezzie yap- tırılması istenmekte ve posla ve telgraf umum müdürlüğünün nazarı dikkati celb olunmaktadır.