“Son Posta,, nın Hikâyes Yazan ; i e masal arasından İk yüzüme baktı, Gözlüklerinin arkâ- © büna doğru geldiğini gördüğüm dakika! anda parlıyan mavi gözleri durgun, hat- onda göyri tabii bir hal olduğunu anla - tâ moyustu. Ağır ağır viskiyi içti; tek - mıştım. Her zaman kendine hâkim bir ta-| yar yüzüme baktı ve güya evvelce baş - © KABÜSTAN SONRA Muozzez Tahsin Berkand yırla ve yabancılarm kendisine mağrur de © mesine sebebiyet verecek kadar seri adım Jarla yürüyen bu genç doktor bugün başı önünde, iradesiz ve gevşek adımlarla yü- ©. rüyor, her zaman şimşek gibi parlıyan gi bakışlarile etrafını ve etrafındakileri de- “dip geçen gözleri, yalnız masalarda otu - ranları rahatsız etmemek için itina edi- yormuş gibi, önüne bakıyordu. Reşadla lisenin ilk sınıflarındanberi ar- kadaşız. Senelerle beraber okuduk, be » “raber çalıştık, beraber yaşadık. Lise dip. Jomasını aldıktan sonra çalışma yolları - mız ayrıldı: O Tibbiyeye, ben Hukuka “gittim; fakat birbirimizi mümkün oldu- ğu kadar sık görmekte devam etlik, O doktor olup hastanelerden birine yerleş- tiği zaman, ben de avukatlık stajımı bi - #irip bir yazıhane açtım Ve gene sık sık © görüşmekte devam ettik. © — Reşadın, doktorluğunun daha ilk sene- lerinde, şöhret kapılarının kendisine ap- açık olduğunu anlamıştım. o Hakikaten, « birkaç sene içinde o kendisinden oldukça bahsedilen bir cerrah oldu. Teşhisi isa - betli, iradesi kuvvetli ve eli hafif ve ça- o Okruktu. © Az zaman içinde ve oldukça kolay bir tarzda edindiği bu şöhret, Reşada, mağ - © Bur değil, fakat kendine güvenen ve ne » Olduğunu bilen bir hal vermişti. Hele bir iki sene Avrupada kalıp avdet ettikten sonra memleketin hatırı sayılır bir şah. siyeti olması, ona genç yaşında bir «â. lim» tavrı vermişti, 'En ağır hastaların bile onun bağa göz- —lökleri arkasında tatlı ve müştik olduğu | “Okadar inandırıcı bir ışıkla parliyan göz- erile karşılaştıktan sonra hayata daha © büyük bir ümid ve emniyetle bağlandık. arın görüyordum. İşte her zaman karşısındakine azim ve « irade aşılıyan bu kudretli adamın omuz - ları çökmüş, başı önüne eğilmiş, dalgın - ve düşünceli bir tavırla bana doğru yü - rüdüğünü görünce, kalbimin, bilâihtiyar endişe ve merakla çarptığını duydum. Hele o, yanıma geldiği zaman, gevşek bir © el sikmasından sonra çöker gibi bir san-| © dalyeye oturunca, adeta helecanlandım. Fakat ona bir şey sormuyordum. Aramız- “daki uzun ve candan arkadaşlığın getir - © diği kanaatle, onun. söyliyecek bir şeyi > varsa, mutlaka bana anlatacağını bilerek harici bir sükünet ve Jâkaydlikle bekli - “yordum. Reşad garsona bir viski ısmarladıktan “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 25 erme ee ee m ma ama e Cevnda, Oo mürebbiyenin © gitmediğini söylediği zaman, genç muharrir, kızının terbiye ve tahsiline id hususlarda, kendisine danışmaksı - “xm lâzım gelen her şeyi yapmakta ta - “ mamile serbest oduğunu, bu hususta > karısının kararlerile şimdiden muta - bik olduğunu bildirmiş oolduğundan, - Muallâ derhal kendi eski mürebbiye - “sine bir mektub yazarak aklı başında, orta yaşlı, ciddi, iyi kalbli bir kadın © göndermesini rica etmişti. © Onbeşgünsonra gelen yeni müreb- biye yalnız Muallânın değil, Zeynebin de hoşuna gitti. Hattâ genç kadın, boş duracak yerde, ondan Almanca dersle* “ ri bile almağa başladı. ” Evde hiç bir işi yoktu. Çiftlik kâh - “yası, yalnız çiftliğin değil, bütün hiz - metçilerin âmiri bulunduğundan köş - kün bütün rahatı, nereden ve nasıl gel “diğ bile görülmeyen eller tarafından » temin ediliyor, Muallâ yalnız onun va- sıtasile aşcıya ufak tefek talimat gön - derivordu. Binaenaleyh, kendi evile meşgul ol - hasına hiç lüzum (olmayınca, vaktini lanmış bir söze devam ediyormuş hissini veren bir sesle: — İşte böyle Selim, dedi. Hayretle yüzüne bakarak bilâihtiyar sordum: — Böyle dediğin nedir Reşad? İçinden geçen şeyleri görmediğime ve okumadığıma pek şaşıyormuş gibi bir da- kika durdu ve ancak ikinci viskisini de| bitirdikten sonra durgun, düşünceli bir sesle anlatmağa başladı: — Ayaklarında aba terliklerle iki köylü dışarı çıktıktan sonra zile bastım: «Baş ka hasta var mı? Evet efendim». Önde!“ uzun boylu, şişman bir kadın, arkada da| genç bir kız içeriye girip oturdular. Ka- dım, kurulmuş bir makine gibi, durma - dan, dinlenmeden anlattı. Bu sözleri ben- den evvel birçok doktorlara, bir kelime. sini, bir harfini bile değiştirmeden an - lattığı belli idi, O söylerken ben hasta kı- za bakıyordum. İri yeşil gözleri hayat! dolu parihlarla gözlerimi arıyor, annesi söyledikçe o, çok şahsi bir sırrı ifşa edi - liyormuş gibi kızarıyordu. Hele röntgen plâklarını muayene ettiğim sırada ya - nakları al al oldu. Kadın son cümlesini bitirdikten sonra, tam ben içimden «ülser» derken sordu: — Öteki doktorlar mutlaka ameliyat tavsiye ediyorlar, Bir defa da sizin fik. rinizi almak istiyoruz. Midede ülser var mı? Hasta kıza baktım, Bu «ameliyat» s5- in #tremeden ve gözlerinde oyn! yaşa « mak ateşile gözlerimi arıyordu. Bütün bu uzun muayene esnasında ilk ve son cümlesi şu oldu: — Ameliyatı sizin yapmanızı istiyorum doktor bey; size itimadım var. On senelik cerrahlık hayatımda, yüzü- me bu kadar itimad ve emniyetle bakan gözler görmemiştim, İçime, gururun getir diği rahatlığı silen büyük bir korku ve acı düştü ve on senelik doktorluğumda, gene ilk defa: «Acaba?» dedim. On sekiz yaşında bir kızın, hayat dolu bakışlarile gözlerim! delmesi ve bana bir Allah gibi inanarak bağlanması beni git- üst etmiş, doktorluk hayatımın İlk eaca- ba?» sını bana söyletmişti. Bu geçici tereddür buhranını yenmeğe muvaffak olarak gülümsedim ve ameli- yat gününü kararlaştırdık. Dışarı çıkar- ken hasta kızın yeşil gözleri bir defa dah- 'ha bana gülümsedi 5 Reşadın hikâyesini dinlerken helecan - n» nakleden : nedeki kitabları okumağa hasretmişti, Ancak bu suretle kendisini iç sıkıntısı" na ve yeise kaplırmaktan kurtarabili- yordu. Her zaman ormanda bir gezinti yap” mağı âdet edinmişti. Bu gezintisi esna” sında, yakınlardaki fakir ailelerle alâ- kadar olmaktan kendini alamıyor, on- lara elinden gelen yardımları yaparak servetinden ancak bu suretle manevi bir zevk çıkarıyordu. Kendilerini ziyarete (o gelen ailelere kocasile birlikte mukabele ettikten son ra onların ikinci, hattâ üçüncü defa köşke gelmelerine ehemmiyet verme - miş, yalnız başına iadej ziyaret etmeği kibrine yedirememişti. Hattâ bunların arasmdan eski bir memur allesi pek hoşuna gittiği halde onlara bile gitmek istemiyordu. Çünkü (günler geçtikçe, Cevadın çiftlikten uzaklaşarak genç ka rısını yapayalnız bırakması etrsfta hoş görünmemeğe, hattâ ufak tefek dedi - 'koduların çıkmasına sebeb olmağa baş lamıştı. Onun karısma böyle bir menfa lanmıştım. Bilâfhtiyar sordum. — Ne oldu? Yoksa kızcağız iyi olmas dı mı? — Bu yanımda oturan da kim? Gibisinden dalgın dalgın yüzüme bak- tı ve bana cevab vermeğe lüzum görme- den anlatmakta devam etti: — Kumral saçları sedye üzerine dağıl muştı, yeşil gözleri, beyaz örtüler arasın- da daha yeşil, daha parlak görünüyordu. Ameliyat masasına yatarken bile bana itimadla gülümsiyecek kuvveti buldu. | Onun fildişi gibidümdüz ve elekesiz vücudünü görür görmez yanımdaki muâ- vinlerime; — Yazık, bu güzel ve taze deriyi bı - çakla, bir kasab gibi ikiye bölmiye mec » buruz... dediğimi hatırlıyorum. Ondan sonra geçen dakikalar tamamt'le bir kâ- bus gibi... Alnımdan damla damla ter a- karken onun testli gözlerinin yeşilini, 50- luk dudaklarının tebessümünü görüyee | ve kulağımda bir ses, bir çekiç gibi dur. madan: — Size inanıyorum; beni kurtaracaksı- imz doktor! diye tekrar ediyordu. İşan ölümün gölgesile pençeleştim, tam bir saat, alnımdan terler akarak o fildişi vücudü kestim, biçtim, diktim. Reşadın sözleri beni tekrar garib bir helecana düşürmüştü; kendimi tutama - dan gene sordum: — Yoksa ameliyat muvaffakiyetle bit- medi mi? Ağlamağa benziyen bir gülüş dudak - larında belirdi, uçtu. — Ameliyat bitti; kızcağızı yatağına gö türdük. İki saat sonra da, yeşil gözleri, soluk ve uzak bakışlarla beni tanıdı... Fakat... — Fakat” — Sabahtanberi içimde garib bir heye- Tan var... Ya ameliyat iyi yapılmamışsa, ya yeşil gözlü hastam, yaşımak için için- de tüten aleve rağmen iyi olmazsa! Reşadın ilk defa olarak iradesini sar - san bir kâbus içinde olduğunu anladığım İiçin kendisine, buna mümasil bir mesleki vaziyet karşısında kalan bir #vukatm he- leti ruhiyesini anlatarak, her hangi bir meslek erbabının böyle mütereddid ve 8- sabi anlar yaşıyabileceğini uzun uzun tahlil eltim ve onu yatıştırmağa salış » tım, Ayrılırken arkadaşımın omuzları biraz daha doğru, gözleri biraz daha canlı idi. On beş gün sonra ona Divanyolunda atması herkesi düşürmüştü, Bütün bular, hassas ve pek ince ruhlu olan Muallânın iztırabını arttır mağa kâfi geldiği için âlemin tecessü - sünü üstüne çekmektense herkesten u- zaklaşmağı daha makul bulmuştu, Cevad, vakit vakit & gazete ve kitab göndermek suretile mevcudiyetini is - bat ediyor ve Muallâ da ancak bu ge * len gazetelerde kocasına aid havadis - eri okuyordu. Gerek gündelik gazete” hayretlere Muazzez Tahsin 52! lerde, gerek mecmualarda sık sık onun 4 bir lisan öğr ğe, kütübha -| imzasını görüyor, onun yazdığı yazıla - ra sid tenkidleri okuyordu. Bazan, bir hayir müessesesi tarafından tertib edi - len bir balo ve eğlencede onun ismini de gördüğü oluyordu. Hattâ bir gün, sefarethanelerden bi » rinde verilen bir baloda, bir çok güzel kadınların arasında kocasının resmini de gördü, Bir defa da, Kızılay tarafın- dan tertib edilen bir müsamerede onun yazdığı bir perdelik bir piyesin oyna - narak büyük bir muvaffakiyet kazan - dığını okuduktan sonra bu yardımın - dan dolayı genç omuharrire Kızılayın âlenen teşekkür etmekte olduğunu da gördü. Bütün bunlar, esasen aralarında mevcud olan büyük uçurumu daha de- rinleştirmek ve bu modern hayatın zevk ve mecburiyetleri içinde yaşayan genç adamla, bir köşede omünzevi bir ömür süren güzel kadını birbirinden daha çok ayırmağa vesile oluyordu. Muallânın yeisi hergün biraz daha artıyordu. Kocasmın kâhya vasıtasile gönderdiği parayı bile nereye sarfede- ceğini bilemeden, civardaki fakir aile- Tam bir saat, başımızın üstünde dola- |” Açık Eksiltme ilânı Kandilli Kız lisesi satın alma komisyonundan 29/3/939 Çarşumba günü saat 11 de İstanbulda Beyoğlunda İstiklâl caddesin. de 349 numarada Liseler Muhasebeciliğinde toplanan okul eksiltme komlisyo- nunda 2291 lira 89 kuruş keşif bedelli Kandilli Kız Lisesi tamiratı açık eksiltme- ye konmuştur. Mukavele, eksiltme bayındırlık işleri genel hususi ve fenni şartnameleri, pro je keşif hülâsasiyle buna müteferri diğer evrak okulda görülebilir. Muvakkat teminatı 172 Jira olup eksiltmeden bir gün evvele kadar Liseler Mu- hasebeciliği veznesine yatırılacaktır. İsteklilerin en az 1000 liralık bu işe benzer iş yaptığına dair idarelerinden almış olduğu vesikalara istinaden İstanbul Vi- Hyetinden eksiltme tarihinden 8 gün evvel alınmış ehliyet ve 939 yılına aid Ti- caret Odasi vesikaları ve teminat makbuziyle komisyona müracaatları, (o (1621) İstanbul Erkek Lisesi Satınalma Komisyonundan : 4/4/3939 Salı günü saat 14 de İstanbul Beyoğlu İstiklâl caddesinde Liseler Mu- hasebeciliğinde toplanan Okul Komsiyonunca 1853 lira 18 kuruş keşif bedelli Li semizin çatısındaki aydınlık veren kısmın tamiratı açık eksiltmeye konulmuştur. Bu işe aid şartname, mukavele ve nafta işleri şartnamesile keşif hülâsası mek- tebde görülür, Muvakkat teminat akçesi olar 142 liranın belli saatten evvel Li- seler Muhasebeciliği veznesine yatırılması gerektir, z İsteklilerin bu işe benzer en az bin liralık iş yaptığına dair idarelerinden almış olduğu vesikalara istinaden, u İstanbul Vilâyetinden eksiltme tarihinden sekiz gün evvel alınmış olması lâzım gelen bir ehliyetname ile ve 939 yılı Ticaret O- dası vesikalarile komisyona müracaetları, «1785» ie EABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman dişlerinizi fırçalayınız İst. Orman Çevirge Müdürlüğünden: 1 — Orman Umum Müdürlüğü teşkilâtına dahil tahdid komisyonlarma dağı- tılmak üzere imaline lüzum görülen 16 aded müdafaa tipi çadırın imali 15 gün müddetle eksiltmeye konulmuştur. 2 — Merkür çadırların muhammen fiatı cem'an 832 sekiz yüz otuz iki kiradır. 3 — Eksiltme 28 Mart 939 Salı günü saat of beşte İstanbul Orman Çevirge Müdürlüğü odasında yapılacaktır. 4 — Muvakkat teminat 62 lira 40 kuruş, İstanbul Orman Mes'ul Muhasibliğin- den abnacak makbuzla Ziraat Bankasına teslim edilecektir. 3 — Şartnameler İstanbul Orman Çevirge Müdürlüğünde görülebilir. 6 — Eksiltmeye girebileceklerin şimdiye kadar bu gibi işleri yapmış bulun- maları ve ehliyetlerile birikte belli gün ve saatte sözü geçen komisyona müra- caatları, o «1686 — Yeşil gözlü hastamın bana karşı gös- terdiği derin emniyet ve itimad beni ona tamamile bağladı. Onu seviyorum Selim; — O mu? İyileşti; çok iyileşti... Bir iki| hastaneden çıktıktan sonra onunla nişan- güne kadar hastaneden çikiyor; fakar. lanacağım. Sesindeki tereddüd. dudaklarındaki! Korkulu ve Kâbuslu saatlerden sonra Mes'ud tebessüm merakımı kâmçıladı. /gelen bu saadet beni de mes'ud etmişti, — Sözünü bitirsene doktor; fakat... (| Arkadaşımın elini kuvvetle sıkarak onu — O iyileşti azizim amma onu tedavi | febrik ettim ve yakında yeşil gözlü yen- ederken de ben hastalarıdım, gemi görmeğe” gideceğimi vâdetlikten —ın İsonra ondan ayrıldım. Tere taksim ediyor, bir gün bile, araba”| birisinin bulunmamasından dolayı 12 - yı koşturup iskeleye inmek, oradan da | tırüb çekiyordu. İstanbula geçerek biraz gönlünü eğ -İ Bir gün postacı babasınm bir mek- lendirmek aklına gelmiyordu. tubunu getirdi. Bu mektubda, Nedim Giyinmesi fevkalâde sade idi. Ken -|bey damadının yüksek şahsiyetinden, disinden tamamile uzakta yaşayan bu | meziyetlerinden, âlicenablığından u - yabancı adamın parasını, mümkün ol -|zun uzun bahsettikten «soran şöyle di- duğu kadar az sarfetmek istiyor, bunun yordu: ağırlığını bütün varlığında duyuyor “| « Anlamadığım bir şey varsa o da, du. Her şeyi ona borçlu olmak, hattâ| kocanın bir kaç konferans vermek için İzmitteki ailesinin bile onun £ parasile| Balkan memleketlerine yaptığı turne" geçinmekte olduğunu tasavvur etmek| ve genin iştirak etmemendir. Çok kor- ne feci bir şeydi kuyorum ki ser İzmitte bir köşede ya- Bazı dakikalar rüya (o görmediğine,| samaktan gelen bir inziva sevgisile, memleketin en tanınmış ve zengin ai -) Cevadın seni de beraber götürmek için Selerinden birine mensub olan meşhur | vaptığı teklifleri reddettin. Onun seni muharrir Cevad Kürtalla cidden ev -|monden hayatına teşrik etmek istediği lenmiş olduğuna kendisini inandırmak) aşikârdır. Düğünde sana gönderdiği için gözzlerini (o uğuşturarak etrafına kıymetli hediyeler, mükemmel tuva - bakıyordu. Vaziyeti her gün biraz da - Jetler, elmaslar ve kürkler buna şahid- ha acib, tahammülü biraz daha müş -İdir. Bfer senin kendi yanında yaşema- kül oluyordu. nı istemeseydi sana o kadar lüks bir Cevad onu niçin evinden,: rahatın | hayat hazırlar mıydı? dan, sandetinden ayırıp buraya getir -| Yoksa sen, bu hareketlerinle kocanı mişti? Kızı için mi? Onun Zeynebe kar da münzevi bir ömür sürmeğe alıştıra” şt olan kayıdsızlığını görünce buna ih-| cağını mı ümid ediyorsun? Bu gülünç timâl veremiyordu. Yoksa o fena yü -İ|bir şey ölür ve simdiden sana, bu yol” #ekli, hatn bir adam mıydı? Muallânmn|da muvaffak olamıyacağını söylemeği kendisine ehemmiyet o vermeyişinden, | bir vazife bilirim. onunla evlenmekten mes'ud ve müf -İ Eğe, kocan: kendinden uzaklaştır - tehir olduğunu göstermeyişinden inti-İmak istemezsen bu vatışi ve münzevi kem mı almak istiyordu acaba? Belki| huyundan vazgeç kizim.» de karısına karşı kuvvet ve kudretini| yabasnın mektubunu (o katlarken i ek istemişti? Belki de bir müd genç kadın acı acı gülümsedi, İzmite ee mar katap onları | ailesine gönderdiği mektublarda ha - İzmite gönderecekti? kiki hayatından, kocasile düğün günü Fakat ne olursa olsun genç kadın yal-| aralarında geçen vak'adan hiç bahset* nızlıktan, kararsızlıklan, etrafında ken| memişti. disini anlayan, kendisile alâkadar olan rindeki çılgın sevinç beni gene şaşırttı. İlk suslim yeşil gözlü hastasını sormak oldu. YArkası var)