19 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

19 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Son Posta, Nezihe gelin elbisesini giyeceği sırada oda kapısı vuruldu: — Bir hediye getirdiler küçük hanım. Bu, yassı bir pakett'. Açılınca içinden bir tablo çıktı: Ağaçlar arasına gömül - müş, balkonundan güller sarkan bir köy evi. Genç kızın jik sözü: — Ah, ne güzell demex oldu, Sonra, yanında duran hizmetçiye sordu: — Bunu kim getirdi Hatice? — Uşak kılıklı bir adam. — Kimdenmiş? Bir kâğıd vermedi mi? Bir şey söylemedi mi? — Hayır efendim; Macid beye verirsi- niz, kimin gönderdiğini o anlar dedi. Hizmetçi çıktıktan sonra Nezihe giyin- mesine devam etti *akat arada bır, bilâ - ihtiyar tabloya bakıyor, bu manzarayı hatırlamka istiyormuş gibi kaşlarını ça - tarak düşünüyordu. Omuzunun kopça - sını iliklerken, birdenbire bir pencere &- çarak karşısında yeni bir manzara gör - müş gibi hatırladı: — Mecidiyeköyünü geçtikten o onra, #ağ tarafta, ağaıçlıklar arasındaki köşk. Bir defa hatırladıktan sonra, artık bir- birine zincirlenmiş bir vak'a gibi, bir gün arkadaşı Feride ile birlikte Şişlide bir köy arabasına binip, sırf havanın güzel - Hiğini yakından görmek, baharın kırlar. da yarattığı renkleri seyretmek maksa « dile Mec'diyeköyünden ileriye kadar git- tiklerini ve bu şirin köşk önünde bilâih- tiyar durarak: — Aman ne sevimli ev; birbirini seven bir çift için tam bir saadet yuvası! Dediklerini de tahattür etti ve.. Genç kız birdenbire korkunç bir hayal görüyormuş gibi elini alnına götürerek gözlerini kapadı ve düşmemek için he - men oraya, bir koltuğun üzerine yıkıldı. Artık gelin esvabını ( burupturmaktan, misafirlerini bekletmekten çekinmiyor, karşısındaki manzaranın dehşetile tirtir bitri yordu. O gün, bu şirin ev'n karşısında araba - larım durdurup birkaç metre (ouzaktan brasını seyrederlerken köşkün kapısı a - çılmış, genç bir kadınla iki yaşında ka - dar bir kız çocuk ve bir erkek bahçeye çıkmışlar, çocuk elindeki çemberi çevir - meğe çabalarken erkek, kendilerine ba - kan yabancılara ehemmiyet o vermeden kadının belini kolile dolayarak onu evin arkasındaki ağaçlığa doğru sürüklemişti. Bu erkek Maciddi, Şimdi Nezihe, kendisine (ve ailesine © bösbütün yabancı olan bu adamm ona tdivaç teklifi yaparken: “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 21 Mus lâ gözlerindeki acıyı gösterme mek için uzun kirpiklerini (indirerek ve ateşli bir sesle mırıldandı: — Biraz evvel bizi bütün ömrümüz- ce birbirimize bağlayan sözümde dur” maktansa dünyanın bütün iztirab ve acılarına tahammül etmeğe razı olaca- ğımı anlamıyor musunuz? Cevad bir adım geriledi. Yüzü fev - kalâde gerilmiş, gözleri siyah denecek © derecede koyulaşmıştı. o Üşütücü bir © sesle şu sözleri söyledi; ME Kibar bir adam, bu derece sarih © bir şekilde ifade edilen nefret karşı - © sında eğilmekten başka bir şey yapa - maz. Fakat ben ortalıkta odedikodu © mevzuu teşkil edecek (bir boşanmayı © kat'iyen kabul edemem. Halk için siz Cevad Kartalın karısı olarak kalâcak- » Sinız Fekat hakikatte ikimiz de ayrı “ve serbest olarak yaşayacağız. Seya - © hatten dönüşte sizi Beykozdaki çiftli - ğe götürüp yerleştireceğim. Orada, kı- © m Zeyneble meşgul olacaksınız. Bu- nu kabul etmiştiniz.. vüdinizi tutaca - “Şınizı umuyorum. Şimdi artık alelâcele (o hazırlanınız. 2 Hikâ i HEDİ YESİ , Yazan: Muazzez Tahsin Berkand NEDE — Sizi bir gün bir kır arabasında gör- müş ve beğenmiştim. Dediğini de hatırlıyordu. Demek.. de - imek! Daha fazla düşünmeğe cesaret edeme- den ellerini birbiri içinde kilidlemiş, ar- kasındaki beyaz elbiseye, omuzlarindan aşağı sarkan duvağının tülüne korku ile bakıyor ve sabahtanberi artık (OMacidin nikâhı altında bulunduğunu düşündükçe buz gibi bir suyun ensesinden akarak du. Birdenbire bir kâbustan sıyrılmak is - teyen bir hareketle ayağa kalktı ve ay - bembeyaz hayaline gülümseme - ğe çalısarak kendi kendini ikna için yük- sek sesle: — Kabil değil. Macidin hayatında bir beğ olsa mutlaka bana söylerdi... dedi. Fakat kalbine düşen kuşku onu artık rahat birakrmyordu. Bir yandan, aşağı inmek için alelâcele tuvaletini bitirme » ğe çalışırken, diğer taraftan oda Macidi ancak üç ay evvel tanıdıklarım ve aile- sinin yaptığı tahkikat neticesinde onun değerli bir mühendis, şayanı itimad bir adam ve namuslu bir aile çocuğu olduğu- nu anladıkları için ba izd'vaca (hemen Tazı olduklarını düşünüyordu. — Düğünün elelâcele yapılmasını iste- mesi bana olan sevg'sinden değil, bir he ber alır da vazgeçeriz korkusundan imi meğer... O halde, haricen namuslu ve ki. bar görünen bu adam ze: bir ailen'a kızile evlenmek isteyen bir maâcerâpe » restten başka bir şey değilmiş! Kalbi göğsünden fırlayacak gibi vuru- yor, dişleri birbirine çarpiyordu. Bütün kuvvetini toplıyarak bu müthiş Oo vehmi başından atmağa çalıştı. — Mümkün değil, Macid böyle alçak bir adam mıdır? Bahusus bir çocuğu ol - duğunu nasıl her gün gizleyebilir? Ha »- yır, bu gülünç düşüncelere kapılmak doğ ru değildir. O gün gördüğüm adam mut- laka başkasıydı! Bunları şuuri bir şekilde düşünürken, gayri şuuri bir surette de bütün bu söz- İerini cerhedecek delâlli gözünün karşı « sından geçiriyordu: —O gördüğüm adam da uzur boylu, başı önüne eğik, kumra? (bir adamdı... Fakat, onun Macide çok benzeyen biri olduğunu farzetsem bile, ya bu imzasız tabloya, kimden geldiği bilinmiyen bu hediyeye ne demelil Ya getiren adamın sözleri; — Macid bey bunu kimin gönderdiğini bilirmiş. naklerlen : Muazzez Tahsin —2 Kaybedecek vaktimiz yok. Muallâ zayıf ve hasta bir sesle yal - vardı: — Beni burada bırakınız, ne olur? — Mademki nikâh memurunun söz - lerini hatırladınız. Onun «kadın koca- sile gitmeğe mecburdur» dediğini de unutmamış olacdksınız. Sizi tamamile ve ber hususta serbest bırakıyorum fa- kat bir şartla: Benimle beraber gele - ceksiniz. Genç kız bir adım ilerledi ve elleri- ni birbirinin içinde kitleyerek gözleri- ni kocasına dikti. — Yalvarırım size, beni burada bı- rTakınız. Gözlerinde o kadar candan gelen bir yalvarış vardı ki Cevad başını çevir - meğe mecbür kaldı ve soğuk bir sesle tekrarladı: — Bu husustaki kararım (o kat'idir. Lütfen gidip elbisenizi değiştiriniz. Si- zi aşağıda bekliyorum, Munsllâ merdivenleri çıkarken kar - deşi Bülendle karşılaştı. Onun sararmış olduğunu gören kardeşi (muhabbetle yüzüne baktı: bütün vücudünü ürperttiğini duyuyor -| Öyle ya, Macide birlikte geçirdikleri günleri ve © günleri içinde yaşattıkları dekoru ve dolayısile sevgi ve saadetle - rini hatırlatmak için bundan daha canlı İbir hediye mi olur? İ Merdivenlerden indiği zaman onu ilk gören, Macid olmuştu. Büyük bir teha - lükle ve yüzünün her zerresinden sâadet fışkırarak ona doğru yürüdü. - Ne güzelsin Nezihe; beyaz tüller i - çinde esatiri bir halin var. Fakat karısının ondan kaçan (gözleri, kanını birdenbire durdurdu. — Ne var Nezihe? Rengin neden 65 - huk? — Bırak beni Macid' Genç adam, büyük bir hayret ve üzün- tü ile geri çekildi, misafirler'ne gitti, 1â- kin, başının içinde bin bır fırtına yara - tan düşünceler canlanmıştı: — Bu sabah ne kadar (o neş'eliydi! İlk defa olarak onun da beni sevdiğine inan- mış ve sevinmiştim; halbuki birdenbire değişti. Sebebi nedir acaba? Ona karşı bir kusur mu ettim? O dakikadan itibaren genç evliler, iç - lerindeki büyük acıyı harice vermemek için son derece gayret sarfetmeğe mec - bur kaldılar. Nezihe, Macidin tanimadı - ğı bir misafiri ona takdim ederken onun- ia gözgöze gelmemeğe çalışıyor. Macid de, pek mecbur kalmadıkça karısına ye- ni bir yüz tanıtmaktan kaçınıyordu. Ge- İinle güveyinin bu zoraki neş'eleri misa- firleri eğlendirmeğe kâfi gelmediğ: için salon bir düğünden ziyade ( peş'esiz bir toplantı yerini hatırlatıyordu, Akşama doğru, haricen alelâde gibi g3 rünen bir vak'a, gelinin yüzünü güldür. dü ve ortalıktaki ağır havayı dağıttı. Birdenbire kapı açırmış, seyahat elbi - sesi içinde bir adam, başından kasketini İdırlatarak Macide yaklaşmış: yet seni de mes'ud gördüm karde: Diyerek damadın boynuna sarılmıştı. — Sen misin Refik, gelebildin mi? — Bugün senin yanında olmamak ka- bil'mi Macid? Hattâ nikâhta bulunma - dığıma pek imüteessirim; fakat O sen bu Sözleri bırak da beni karına, sen! bekâr. aktan ayırmağa muvaffak olan genç kı- zâ takdim et. Macid onu elinden tutarak, ileride bir grupla konuşan Neziheye doğru yürü - dü: — Müsaade et de sana dünyada biri - cik akrabamı, amcamın oğlu ressam Re - fik beyi tanıtayım. Kendisi üç aydanberi seyahatte idi, sırf bizi tebrik etmek İçin dünyanın bir ucundan buraya geldi, eyin'var Muallâ? az yorgunum yavrum. Bir şey değil — Seni artık ne zaman göreceğiz ab- Jacığım? Acaba eniştem ( seni sik sık burava gönderecek mi? Ablasına muhabbet ve şefkatle ba - kıyordu, Ahlâkları en çök (benzediği için birbirlerini çok severlerdi. Mual - lâ kardeşinin elini tuttu! — Ablanın mes'ud olması için Alla- ha yalver Bülendeiğim. Bı, sözlerden sonra koşarak merdi - venleri tırmandı. o Gözlerinden akan yaşları ona göstermek istemiyor, aile- sinin kendisini onlar için feda etmek - te olduğunu bilmelerini istemiyordu. Simdi artık Natme hanımın hiç ol - mazsa bir sözünün doğru olduğuna e - mindi: Cevad hodbin ve soğuk bir & - damdı ve onda kalbden eser bile yok- tu. Karısınm kendisine merbut olup ol mamasıra ehemmiyet vermediğini a - çıkça söylemişti. Onun böyle müsteh zi ve yüksek bir tavır takınacak yerde öfkelenip bağırmasını tercih “ederdi, Halbuki onun ufacık (o bir sözü, bir küçük hareketi Muallânın bütün şüp - helerini mahvetmeğe, onu kocasina yaklaştırmağa kâfi gelecekti, Dünya - v: ve insanları, bilhsissa kadın &kalble- rini tetkik eden Cevad, nasıl olup da genç ve tecrübesiz nişanlısının geçir - diği buhranın mahiyetini anlayama - mıştu Ve şimdi! Bir makine adam (gibi şuursuz bir sürette soyunup giyinmişti. Tamamile hazırlandıktan sonra 8on bir defa ola - rak, içinde tatlı saatler, her şeye Tağ- ANLI ELER, KASI BAN TORK ANONIM ŞİRKETİ TESIS TARİHİ 1863 Statüleri ve Türkiye Cümhuripeti ile münakif mukavelenamesi 2292 Numaralı (0/6/1933 tarihli kanunla tasdik edilmiştir (241611933 tarihli 2435 Sermayesi : ihtiyat akçesi: Numara Resmi Gazere ) 10.000.000 ingiliz Lirası 1.250.000 ingiliz Lirası Türkiyenin başlıca Şehirlerinde PARİS, MARSİ LVA ve NİS'de LONDRA ve MANÇESTER'de MISIR, KIBRIS, VUNANISTAN. İRAN, İRAK, FİLİSTİN ve MAVERAVI ERDÜN'de Merkez ve Şubeleri YUGOSLAVYA, RUMANVA, VUNANISTAN, SURİYE, LOBNAN ve HATAV'da Filyalleri ve bülün Dünyada Acenta ve Muhabirleri vardır |J£ Her nevi Banka Muameleleri yapar Hesabı cari ve mevduat hesapları küşadı. Ticari krediler ve vesaıkli krediler küşadı. Türkiye ve Ecnebi memleketler üzerine keşide senedal ıskonlosu. Borsa emirleri. Esham ve tahwlğl, alla ve emiaa Üzere avans Senedat tahsilât ve saire. En yüksek emniyet şartlarını haiz kiralık Kasalar Servisi vardır. Piyasanın en müsait şartlarile (kumbara veya kumbarasız ) tasarruf hesapları açılır. 'NEVROZİN Baş, Dis, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün EA İcatın! Nezihe #ocasının rini dinlemeden, | her pefeste biraz büyüyen gözlerle kar- şısındaki iki adama bakıyordu. Genç ka- dınm elini bile uzatmadan kendisine bu- kadar şaşırarak baktığını gören Refik gülümsedi: — Birbirimize çok benziyoruz değil mi hanımefendi; çok defa beni Maclid zan - nedenler bile oldu. Nezihe, gözleri saadetle (parlayarak, Refiğin elini tuttu ve o dakikada (kendi saadetini kurtarmakta olduğunu belli et- meden: men mes'ud günler geçirdiği fakir ve yarı çıplak odasına uzun uzun baktı ve kapıdan çıkacağı sırada tekrar döne - rek yatağının yanına diz çöktü, başını örtüleri üzerine deyayarak son bir dua etti: — Yarabbi eğer bir kabahat işlemiş- sem sen beni affet, bana acı. bunu gençliğime ve tecrübesizliğime bağış « la! Dışarıdan Jalenin sesi geldi; — Abla, hazir mısın? Eniştem git - mek vaktinin geldiğini söylüyor. — Evet, geliyorum şekerim, Ah bu ayrılış! Dün akşam bu saati düşünmek onu böyle hırpalamamıştı. Fakat simdi... Onlara sik sık mektub göndereceğini vadetti, Kızının sapsar: olan yüzüne merakla bakan Neyyire hanım damadına dön- dü; — Onu ârâda sırada bize göndere * ceksin değil mi oğlum? — Tebit... İstediği zaman gelir sizde kalır. Cevad evdekilerle vedalaşırken Mu- allâ kapıya doğru yürüdü. o Artık bir an evvel burddan ayrılmak için sabır - sızlanıyordu Yi Kapıda ihtiyar dadısı bekliyordu: — Kızım, seni mes'ud e etmesi için gece gürdüz Allaha dua edeceğim, Muallâ eğilerek onun buruşuk elini öptü: — Evet, benim için dua et dadıcı - öm, Hıçkırıklarla boğulmamak için koşa- 4 ağrılarınızı derhal keser. günde 3 kaşe alrnbi'ir. MM) (ŞE — Evet, âz kaldı ben bile bu benzeyişa aldanıyordum. Dedikten sonra, büyük bir heyecanla sordu: , — Bu sabah gelen tablo sizdendi değil mi? — Evet... Macidin sizi bizim evin pen- ceresinden ilk defa gördüğünü bildiğim için bu İediyemin makbule © geçeceğini tahmin ettim. Nezihe Refiğe bakarak gülümsedi ve mes'ud gözleri yavaş yavaş ondan ayrı - larak kocasına doğru gitti, rak otomobile girdi. Bir iki saniye sonra Cevad da geldi. oKarısının dir” lerini bir kürk örtü ile iyice sardıktan sonra yanına oturdu ve gazetesini © kumağa başladı. Mudllâ pencereden dişarıya, bütün genç kazlık ömrünün geçtiği yerlere bakarak sakin sakin ağlıyordu. Bütün maddi üzüntülere rağmen burada, ken- disini seven ailesi içinde ömrünün en güze! günlerini geçirmiş, mes'ud olmuş tu. Şimdi mechul bir hayata doğru yol” lanıyordu. Yanındaki bu esrarengiz adam onu nasıl yaşatacak, nerelere götürecekti? Bundan sonraki ömrü nasıl geçecekti? Başını yastıklara dayıyarak gözlerini kapadı ve acı, iztırablı düşüncelere kendisini bırakarak uzun uzun düşüm dü. * Cevad Kartalın otomobili Boğaziçi- nin Anadolu sahilini takiben, Üsküdar- dan Beykoza' doğru gidiyordu. Seyahatten yorulmuş olan Munilâ başını pencereye dayamış, dalgın göz“ kerle bu güzel manzarayı seyrediyor, ârada bir Cevadın işaret ettiği noktaya bakmak için doğruluyordu. Bugün hava açık ve tatlı idi, Mual - lânın arzusu üzerine Cevad camı indir miş, dişarının temiz rüzgârı otomobil dolmuştu. Genç kadın bu taze deni havasını ciğerlerine bol bol almak içi arada bir, ağzını ve burun deliklerin. açıyor, gözlerini kapıyor, başmı rüzgâ- ra hırakiyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: