Hergün Avukatlık - Meb'us'uk < Yazan: Muhittin Birgen i stanbul barosu, Denizbank siğorta iş lerinin müdafaasını 12,000 lira mu- kabilinde üzerine alan avukst ve meb'us Bay Hasan Hayrinin istifasını müzakere etti ve neticede istifayı kabul etmemeğe karar verdi. Bu karar, bu meslek cemi - yetinin kendi işidir; fakar, buna mukabil orada ileri sürülen bazı fikirlere dair göyliyecek sözlerimiz de yok değildir. Baro arasından olup ta bu müzakere esnasında söz almış bulunanların gaze - telerde okuduğum ifadelerine nazaran, Bay Hasan hayrinin Denizbankla yaptığı muamele, kanunlara, usul ve eresaline muvafık ve bindezaleyh herhangi bir mwahazeye mevzu teşkil etmemesi icab eden bir hâdisedir, Zannedersem, bu fikirde bulunanlar, meseleyi, bütün Türkiye hayatının umü- mi ahengi bakımından değil, sırf kendi mesleklerinin umumi menfsatler; bak: - mından mütalea etmişlerdir. Eğer böyle olmasaydı ara yerde dikkst edilecek bazı noktalar da bulunduğunu görürlerdi. Dikkat edilecek o noktaları söylemek vazifesi şu halde bize düşmüş oluyor. Söyliyelim. yi * Bay Hasan Hayri, sade bir avukat de- Zildir. Ayni zamanda meb'uslur; avukat, sıfatile herhangi bir davanın müdafaa - amı üzerine alırken nasıl, mesleğinin ve şahsi hayatının umumi mülâhazaları için- dığı meb'usluk sıfatı ve vazifesinden do- layı da her hareketinde memleketin u - mumi menfsatlerini düşünmek mecbu- riyetinde bulunur. Şu halde, Denizbank- Ja bu ihesele hakkında konuşurken, ken- di kendisine acaba «bu Denizbankın bir hayli avukatı var; bunların içinde değerli meslekdaşlarım da bulunuyor, Kadrosun- da bunlara bir hayli tahsisat ayırmış ©- lan bu müessese, klâsik bir sigorta da - vasını müdafaa için bana muhtaç olursa bu tahsisatı neden dolayı veriyor?» sua- Tini sormuş ve buna bir cevab vermiş mi- dir? Avukatların istedikleri davaları, iste- dikleri ücretlerle ahp alamamaları me- selesi, İtenüz bu bahis etrafındaki müna- kaşaların halledip bitirmiş olmadığı bir Birçok Kimseler kerhangi bir mesele için söz verirken, Taahhüd altına girerken ekseriya o dakikadaki vaz'yetleri- ni düşünürler: — Yaparım, derler. Fakat istikbal ekseriya umulduğu ş6- kilde çıkmaz, bugünün vaziyeti yarınınkine uymaz, 0 zâ- man da verilen söz, girişilen taahhüd, için aleşten bir halka halini alır, acım her dak'ka hisse: Sönmeğe Başlıyan Bir yıldız Sarı esirler filminin unutulmaz yara- şeydir. Baro içtimamda söz söylemiş olan | tıcısı ve iki defa Hollywood san'at akı- muhterem avukatların bu husustaki f-| demisi mükâfatını kazanmış olan sinema kirleri ne olursa olsun, meseleye dair bi- yıklızı Lulz Rainer, Londraya gelmiştir. zim de ve bütün dünyanın da söyliyecek | Kendisini hiç kimse tanımamıştır. Ar- çok sözümüz bulunabilir; fakat bahsetti-| et, ba vaziyetten dolayı her ne kadar ğimiz hâdiseyi de bu bakımdan değil, milt| müşteki olmadığını söylemiş ise de, ya- hayatın umumi menfsafleri bakımından|kın dostları, kendisinin oldukça ink'sarı düşünüyoruz. Bay Hasan Hayri 12.000)ş, e uğradığını iddia etmektedirler. Braya bu davaların müdafaası 2labi -| sema Er; diyelim; fakat, o yalnız herhengi bir)dir. Hissedar vazifesile benkaya «bu pa- dava sahibinin vekili olmıya âmade bir | rayı niçin verdin?» diye sormak çok tabil mesleğin adamı değil ayni zamanda | hakkımız. olduğu kadar meb'us Hasan Türk milletinin hayat davasını müdafaa | Hayriye dönüp, «bizim siyasi vekilimiz etmeği Üzerine almış bir vekildir. Avu - sfatile neden siz de bu noktayı tetkik kat sıfatile konuşurken. mebus sıfatile|etmediniz?. sualini tevcih etmek hakkı - de acaba, kendisini hiç bir vazife He mü- kellef saymamış mıdır? İşin ruhu bura-| dadır. > Avukatlık mesleğine baksız vere çok taarruzlat yapıldığını sövl'yen muhterem | bir avukatın dikkatine arzetmek isterim ki; bir avukat, bilhassa meb'us olduğu zaman da, evvelâ vatındaş sonra mes - Tekdaş, evvelâ meb'us, sonra avukat o) » mayı düşünmekle mükelleftir. Bu, avu - katlar için, iyi anlaşılmış hskiki men - faatler bakımından da çok tabi! bir za - mızdır, Akidlerin serbest olduğunu bilecek ka- dar hukuktan herkes aniar, Fakat, bazi #kidler vardır ki serbest değildir. Bir devlet müessesesi ile bir meb'us arama- daki akid, burlardan biridir. * Bugünkü Hberal demokrasinin umumi hayat bakımından çok kötü bir bid'at he- linde muhafaza edegeldiği şeylerden bi - ri de avukatlık - meb'usluk bahsinde mübalâtsıztığıdır. Bu mübalâtsizlrk, a - vukatlığı, politikacılığı ve meb'usluğu zülmasşeyn ve çok rand verir bir irad olarak telâkki eder. Bütün demokrasi memleketleri bu hastahkla malüldür. Bu hastalık dönüp dolaşıp avukatlara da bü- yük zararlar verdiği halde, onlar, daha ziyale mesleği kayıdlara sarılırlar Ben- ce, barodaki müzakerenin ruhu burada - dır. Hastalık umum! olduğu için bizim avu- rüreftir. Unmmiyetle, bir vatandaş mes- leğinin selâmetinden evvel vatanın ge - lâmetini ve mensub olduğu milletin u - mumi menfaatlerini düşünmezse vatanın harab olması tehlikesi vardır. Harab bir vatan içinde mamur bir meslek binası kurulamıyacağım, avukatların bizden iyi bildiklerinde şüphe yoktur. Hattâ, bunun için meb'usluk sıfatının ipsana yüklettiği ağır manevi mes'uliyete de Hizum ola -| maz. Her vatandaş, işi, evvelâ vatandaş olarak, bu tarzda mütalesya mecburdur. | Kaldı ki Bay Hasan Hayri, bu sıfatı ve! bu vazifeyi de halzdi. Denizbark. hususi bir menfaai grupu- mun bir müessesesi olsaydı. ne ona «bü kadar avukatın olduğu halde 12,000 Yirayı verdin?, diye sormak bizim (vazifemiz olurdu, ne de bundan dolayı Hasan Hay- riyi müahaze ederdik. Bu banka bizim hepimizindir; bütün baroya mensub avu- katlar da onun herkes gibi hissedarları - İSTER Bu sabah gazeteleri açtığımız zaman — Vapurun içine safra konmeaden m dük. Bizim bildiğimize göre bir vapurda İSTER İNAN, Etrüsk vapurunun sergüzeştinden bahsedilirken: meselesi üzerinde durulmaktadır, şeklinde bir cümle gör- ca o vapur yan yalar, yan yatınca devrilir, devsilince de En iyi değil en fena vaziyette dahi yapabileceğinizden | emin olmadıkça söz vermeyiniz, taahhüd altına girmeyiniz, hem kendinizi yalancı çıkmaktan, hem de karşınızdakıni namusiu bir insan vurur ki, sormayın... O topa vurunca öteki futbolcuların hepsi yere oturur, £ aralarında konuşnuya başlarlar, Sordular: — Neye? e M — Neye olacak, top ancak yarım i Rergin bir fıkra Mübalâga ; Meşhur mübalâğacı Marsilyah Ma- : ŞE Kama çi En mükemmeli riyüs Marsilya takımında oynyan : futbolculardan bahsediyordu: ; Alman kadını Bu genç kadın — Bir kalecimiz vardır, dedi, topu : yakaladığı zaman ona öyle bir vuruş Hitler tarafından mükemmel «en Alman kadını, 0- larak tanılmakla dır. İsmi Fran Scholiz - Klink - tir. İngilterede sos- yal durumlar hak- kında tetkikler yapmaktadır. Fik | hakikz Fran Seholtz-Rlink, her türlü kadınlık me- ziyetleri ile mu- İhitimde çok sevil miş, sayılmış bir şahsiyeltir. katlarımızı hususi surette münhazeye hakkımız elbet yoktur. Fakat, şunt açık- ça söylemeliyiz ki, Türkiyede henüz an'anelerini kurmakla meşgul olduğumuz yeni demokrasi, avukatlığı politikacılığa, meb'usluğu (avukatlığı Oketp şu fani dünyayı hoşça geçiren insanlardan ziya- de, her dakika vicdanlarımın seslerini dinleyip her işte milli ölçü ile hareket leden meb'uslara ve avukatlara sahib ol- mayı istiyor. Avukat - meb'us o veya meb'us - avukat (ipi, garb demekrasile - rinin büyük bir hastalık unsurudur. El- birliği edip avukatlık talâkatini meb'us olmakta ve meb'usluk nüfuzunu da avu- katlık işlerinde kullanan tipi, Fransa, İn- giltere ve Amerikada bırakalım, Türki- yeye sokmıyalım!» Muhittin Birgen İSTER bir tanesinde gene İvazenesinin temini hayal sukutuna uğramaktan kurtarmış olursunuz. Bu tak- dirde istenileni söz vermeden, tashhüd altına girmeden yapmıya çalışmukta serbestsiniz. Öyle iyilikler vardır ki beklenmedik zamanda gelirler, bir sürpriz teşkil ederler. Kıymetleri daha iyi takdir edilir. SÖZ ARASINDA ) İspanyolların meşhur İhtilâlci kadını da Kactı ikin yeni Sözün kısası Kargalar E. Talu © smanlı edebiyatına az çok ha yırlı hizmetleri dokunduktan sonra modası geçen her şey gibi bu fa» ni dünyadan göçüp giden («Edebiyatı Cedide» nin tozlu ve örümcekli türbe « sinden son günlerde bir ses yükseldi. Bu sesin, mensub olduğu edeb mek « tebinin şöhretine nazaran bir (bülbül nağmesi olabileceğini tahmin ederken, vâ esefâ ki kulağımıza bir karga! vak « vakası eksetti. Müellifinin mazideki edebi o sıytına güvenerek harzican edercesine, hemen intişarını müteakıb edindiğim bu ula « erk risalenin yaprakların çevirdikçe, mısralarını okudukça gönlüm elemle doldu. «Kargalar» ı tavsif etmek lâzım ge « irse buna, aczi mutlak, hırsı piri, ha * sed halitası diyebiliriz. e Köhne kahve moazmunlarına, çirkin, müstehcen tel « mihlere, iftiraya, gammazlığa belki es- İki hicviye tarzında yer olabilirdi, lâ « mizah vadisinde (bunların merdud bulunduğunu, «edebiyat edeb- le katmdirie düsturunu koyan bir mek» tebin son tilmizince malüm olmalıydı. «Kargalar» 1, tahammül edip de ba « şından sonuna kadar, okuyanlak, bu « nunla müellifin ne gibi (bir maksad gültüğünü anlamadıkları gibi, üze - rinde değil Edebiyatı Cedide'nin nezih şâiri Siyretin, fakat meşhur Hezliyaf sahibi Surüri'nin imzasını aramakta « dırlar. Şiir ve nesir tarihimizde kendisin - den herhalde dnha büyük nam birak « mağa ramzcd Yahya Kemallerin, Fa » lih Fıfkiların, Köprülü'lerin bu risale « de telmihen uğradıkları çirkin teca “ vüz, hasedin ve hırs; pirinin insanlar « da ne raddeye ileceğini gösteren en bariz bir misaldir. Kıymetsiz eskinin, kıymetli yen tecavüzü (Naci - Recaizade) devrinde bile bu dereceye varmamıştı. Böyle bir edebi irtica tezghürünün yeniliğe Aşık Cümhüriyet gençliğinin üzerinde ya * pacağı fena tesiri, (Kargalar müellifi, risalenin metnindeki: İspanyoiların meşhur kadın komünist- leririlen, son dahili muharebelerde: «İs- panya cümhuriyetçilerindir. Başkasının olamaz!» sözleri ile, cümhuryetçileri mu- kavemete sevkeden, ihtilâlei, nutuklarile maruf olan La Pasyonera, Frankonun gelebesile, Parise kaçmıştır, İhtilâle! ka- dına Fransada oturmak müsaade verili memiş, o da Moskovaya gitmek Üzere| Rus konsoloshuğundan vize istemiştir. Soldaki kadın Ta Pasyoneradır. Sevgilisine, randevuya geç geldiği için tokat atan delikanlı Sevgilisinin randevuya geç gelmesi ü- zerine sinirlenerek, gözünden kıskandığı genç kıza bir tokat aşkeden bir İngiliz delikanlısı mahkemeye verilmiştir. Mah- kemede kendisini müdafaa ederken: «— Bişıma ilk defa olarak böyle bir hal geldi. Sevgilim randevu saatinden bir hayli gecikince, çılgına döndüm, ol- mıyacak hayaller kurdum, ve bu yüz- den de zavallıya bir tokat indirdim, Hu - zurunuzda kendisinden af diliyorum” demiştir. «Medeni bir vekil, Refik Saydam!» «Asküitvâri bir efendi adam!» Kabilinden gülünç kefaretlerle dahi £zale edemez, Serveti Fünun edebiyatının sağ ka « lan bir iki rüknünden bizler ancak «Kuğunun son nağmesi> ni beklerken, böyle cırlak, çirkin bir karga sesi duy» mek çok, amma pek çok acı geldi! 2 İki Kızılay Kadıköy şubesi kongresi Kırlay Kadıköy kaza şubesinden: 19 Mart Pazar günü saai 10 da senelik kongremiz taplanacağından azanın teşrifles rini rica ederiz. Eminönü Halkevinde gece dersleri Eminönü Halkevinden: 1 — Millet mektebleri imtihanlarına gire cek vatandaşların bazırlanmalarına yardım olmak için Evimizde haftada iki geoo Ave B kursları açılacak ve türkçe, aritmetik, sağlık ve yardbilgizi dersleri verilecektir, 2 — İlk tahsil çağını geçmiş olan vatan « daşlar aramnda fik tahsil imtihanına girmeli suretile belge alacaklara bir kolaylık olmak ve bunları yetiştirmek üzere Evimizde haf- Hâkim gülümsemiş, genç kızla delikan-| tada üç gece tarih, soğrafya, yurdbilgisi, mü ıyı bariştırmıştır. Boksör Karnera evlendi! Bir zamanlar dünya ağır siklet boks şampiyonu olan Dev Adam Ifkabile ma- Tuf Primo Karnera, son günlerde evlen - miştir. Boksör balayı seyahatini bitirdik- ten sonra, çevirmekte olduğu, (Dağ Ada- mı) filmine devam edecektir. İNANMA! içindekilerin başiarıma geleceği yalnız Allah bilir, Etrösk vapuru safralı veya safrasız, fakat her halde mü- vazenesi mutlak surette temin edildikten sonra sefere Ççı- karılacaktır, bu nokta üzerinde bir saniye tereddüd edile - mez, Fakat gazetelerin bü müvszenesizlik noktası üzerinde müvazene olmayın- İNAN, İSTER bu kadar durmalarından sonra, Etrüsk bir transatlântik haline getirilse dahi, rağbeti celbetmesinin kolay olacağına: INANMA! tematik, tabiat bilgisi dersleri verilecektir. Her iki kursa yanılmak ve şartlarını öğ“ renmek istiyenlerin İkişer kıt'a vesika fotog- rafı ile Ev bürosuna müracaatları Hân olu Bur. TAKVİM