15 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z Koyıf verici zehir taıcıırlerıle.kaçakç D— verilen cezalar az mıdır ? ——:-ı Hukukcular ne diyorlar ? Hukuk Fakültesi doçentlerinden doktor Yavuz Abadan'ın fikir ve düşünceleri Kıymetli muharrir arkadaşımız Bür - han Cahid geçen günkü sayımızda ortaya şayanı dikkat bir mesele attı. Bu yazı ce- za, cürüm ile mütenasib olmalı iddiası- nı hâmil bulunuyordu. Bürhan Cahide göre: «Devlet malından 40 para çalanın cezası beş yıldan aşağı değildir. Devlet bütçesinden rahneler açan kaçakçı ise bir kaç ay ile kurtuluyor. Herhangi bir se - beble bir vatandaşı yaralıyan —mücrim sekiz ay yatıyor. Bütün cemiyetin haya- tına kasteden eroinci ise pek zayıf ceza. görmekteklür.» Arkadaşımız bunlara işaret ettikten sonra kendi hesabına, cürümle ceza a - rasında bir nisbetsizlik olduğu neticesine varıyor. Bu mesele hakkında tanınmış hukuk-ı çularımızın fikirlerini toplamağı faydalı bulduk. Yüksek İktısad ve Ticaret mek - tebi profesörlerinden; Hukuk Fakültesi hukuk felsefesi ve hukuk tarihi doçenti daktor Yavuz Abadan şöyle diyor: <— Yazı, eskidenberi biyoloji ve psiko- loji menşeimden gelen ceza nazariyecile- rile cemiyetin vikayesini ön plâna alan oezacıların münakaşa ettikleri bir mev- zua temas etmektedir. Bu itibarla gaze- tecilik hayatrmızda mevzuu bahsedilme- sini sık sık arzuladığımız problemlerden birini merkez saıklet tutuyor. Yalnız, cürüm ile ceza arasındaki âdil nisbet key- fiyeti, muhtelif bakımlardan mütalea e- dikliği takdirde daima değişik neticeler alan bir meseledir. Ceza, ya cezayı mu- cib fiitin doğurnduğu netice. ve — zarar gözönünde tutularak, yahud da failin kadi ve niyetimin mahiyeti Üzerinde du- rularak tayin edilr. Sırf fiiln neticesine bakılarak ceza ve- rildiği takdirde hiç te kötü niyete dayan- madığı hakde zühir! tahribatı büyük - ve ehemmiyetli olan hareketlere ağır ceza verilmekle kalınmıyacak, şuursuz ve id- raksiz insanlarla hayvanların da kurunu vustada hâkim olan bazı sistemlerde ol- duğu gibi cezalandırılması icab edecek- tir. Bu takdirde meselâ birisini hata ve- ya şaka neticesi öldürenin, yahud ayni suçu işliyen bir delinin veya devenin. i- damla cezalandırılmaları gayet tabil gö- rülmek gerekir. — Fakat modern ceza telâkkileri Tiilin reticesinden ziyade failin niyetine ve bu niyetindekt fenalığın derecesine - sucla İhlâ! edilen kıymetin ahlâki ve- ictimal değerime göre ceza lertih'ni âmir bulın- maktadır ve bunun icindir ki, su zikre- dilen nuansları hakkile ölcüp. birmek im- kânına malik olmıyan, vani hukuki sev'-| yeleri inkişaf etmems bulunan sahıs'er ekseriyetle cezalarla cürümlerin arasın- da sırf suçların harici tesirlerine moruz bulunan hassaların ve bunların tevlid et- #ği ihtisasların ani tecellileri neticesi olarak, suç ve ceza asrasında nisbetsizl'k olduğu kammaatini tasırlar. Kanunlar ar- tik bir suç icin yalnız muavven bir --7 gösteren mutlak ceza sisteminden fail'n vaziyet ve haleti ruhiyesine göre hâki- min takdir ve tayinine imkân veren iki niyet arasında mütehavvil, izafi ceza sis- temitne geçmiş bulundukları icin, hâkim- lerin vermis oldukları kararlar mücer- red şekilde mütalea edilmemek, meselâ sirkate şu kadar ceza, yaralamağa su ka- dar ceza verilir, hütmüne varılmamak İcab eder, Cezavı bustün tavin eden val- nız kanun değii, ayni zamanda fiilin icra şartlarını, failin ahval! ruhiyesini ve va- ziyetin icabatmı gözönünde bulunduran, hâkimdir. Bu itibarla eğer nisbetsizlik mücerred olarak mütalea edilmiyorsa herhangi mu- ayyen ve müşahhas bir hâdisenin kara- rına isnad olunuyorsa mes'uliyeti kanu- Ba değil, hâkime atfetmek gerektir. Umumt suçlar hakımından bütün mo- dermn ceza kanunları gibi, kanunumuzda bu sahadaki asırlar süren tahkik, tecrü- be, tetkik ve mülâhazaların getirdiği bil- gilere ve esaslara istinad eder. Bu itibar- da tertib ettiği cezalar klâsik bir görüşle taallik ettikleri suçlara nazaran âdil bir nisbet taliresindedir, yani bu sahada sita- *fk hukukf vaziyet uzun içtimaf tetkikle- rin muhassalası ve neticesi olarak teos- süs etmiştir. Yalnız her devirde — scitatil” İtelâkkisi böyle bir hukukt Doktor Yavuz Abadan hukuk telâkkisinin cemiyet dinamizmi- ne uymaması mülâhazasile şikâyetler va- ki olmaktadır. İçtimai dinamizm müsta- kar bir hukuk kaidesinin teessüsünü ken- di hayatiyetime bir engel ve harekiyetine manda gibi duymaktadır. Fakat her var- hik gibi içtimal hayatta ancak muayyen şekiller içerisinde hakiki mevcudiyete kavuşabilir. Şekil olmaksızın özün ve cevherin mevcudiyet kazanması imkân- sızdır. Dinamik hukuk telâkkisi, içtimat hayvatın valnız her Mevirdeki değil, hattâ hercünkü harek'vet ve faalivetine ken- di seklini vermek davasındadır. Bu tak- dirde, hersünkü havatın muayven icab- larının hemen huküki şekle tesir etmesi lcab eder ve vazır kanunlar her (rtimatf müuhitte en esash hareketleri gözönünde bulundurarâk. hukukf sek'ller: ıslah fa- | Bu- günkü Türk cemivetinin inkılâbcı sivasi? düsüncenin yerlesmesin? İicab ettirdiği İicin hali hazırla millet ve memieketim'zin hava- tını, istikbalini alâkadar eden bazı mü- him meselelerin ve meselâ bu mevanda gencliğ'n shhi istitbalinin ehemmivet- Je korunmasını temin edecek hükümle- rin ceza kammunda ver almasını temen- pi etmek her Türk hukukcusunun esaslı bir dileği olmalıdır Gazetenizin mevzuu bahsettiği mese- leve gelince: Devlet malından doğsudan doğruya pa- ra çalan memurla, devlet bütçesinde rah- alivetinden de varesta kalamazlar. ve açan kaçakçı arasında tesbit edilen | farkın tabil görülmesi icab eder. Bu iki suçta devletin malına taallük ettiği hal- de faillerinin vaziyeti suçun mMmahiyetini birdenbire değiştirmektedir. Devlet me-. muru, devlet tarafından - nasbedilmiş, h>lkcı devletin halk idaresine memur et- tiği bir şahıstır. Bu şahıs ile devlet ara- sında hüsusi bir itimaj münasebeti mev- cuddur. Memur yalnız bir devle: malına tecavüz etmek ve devlet mülkiyetinı ih- lâl etmekle kalmamış, kendisine göste- rilen itimada Hyakatsizliğini ve kendi şahsiyetinde devleta karşı halkin itima- dını baltalıyacak bir harekette bulun- müuştur. Bu vaziyet sadece şahsi menfaat mülâhazasile hareket eden ve halk tara- fınlğan esasen mücrim bir hüviyet diye tanılan kaçakçımın devlet hazinesine yap- tığı zararla bir tutulamaz, - Bununla beraber kacakçılığın da bil- hassa umumun menfaatlerini ihlâl! eden deni karakteri gözönünde tutulduğu için ihtisas mahkemeleri vesaire gihi husust teşkilât ile bu nevi suçların şiddetle ta- kibi, Cümhuriyet ceza siyasetinin ana hatlarından * birini teşkil etmekte bulun- muştur, Bir vatandaşı yaralıyan bir mücrimle, eroinci arasındaki mukayese de kanaa- timce yanlış bir düşünceye istinad edi- yor, Ceza kanunu, suç ile tecavüz edilen maddeyi değil, o maddenin zımmında mündemiç bulunan içtimat kıymeti da- ha açık tâbirile maddeyee bağlı manevi mülkiveti himaye eder. (Devamı 14 ncü sayfada) Büyük Harb esnasında Almanya, |ngı|tare ve İrlanda sahıllerınde geçmış olan çok garib ve heyecanlı bir deniz macerasının hikâyesi Sahibini ölüme götüren meş'um tren bileti (“Son Posta,, nın deniz işleri muharriri yazıyor ) Amiral Şerin Alman donanması başku- mandanı olması, 1914 denberi limanla - rında oturan, Alman deniz sübaylarına taze bir hayat vermişti. Artık büyük do- nanma sik sık denizlere çıkıyor, düşman arıyor, büyük muharebeler yapmak isti- yordu.. 1916 senesinde başlıyan bu hareketin gitgide tesirlerini arttırdı ve —dünyada, Almanlar lehine, yeni taraftarların belir- mesini mucib oldu. Bu meyanda, eski -» denberi İngiltereden ayrılarak müstakil yaşamağı tasarlıyan İrlandalı milliyet - 'perverler, Almanyadan silâh alarak is - tiklâl mücadelesine başlamağa karar ver- diler. Böylelikle Amerika topraklarında hazırlanan isyan artık İrlandaya nakledi- lecek ve Hananın kuyruğu koparılacaktı. Milliyetperverlerin mühim elemanla- rından biri olan Keyzment bu maksadla Amerikadan Almanyaya gelmek yolunu (bulmuş ve Berlindeki hükümet erkânile müzakerelere girişmişti... Fikir Alman- ların da işine gelivordu. Eğer Keyzment muvaffak olursa Almanya İrlandada ser- best limanlara malik olacak ve düşman- larının Okyanuslardaki deniz ticaretleri- ne daha büyük darbeler indirebilecekti. Bundan dolayı Keyzment arzularını kabul ettirmekte büyük müşkülât çek » medi, Ve ilk ağızda taleblerini kabul et - tirdi... Almanya İrlandalılara 20,000 'ta- 'ne tüfek, bir gemi dolusu cephane ve bir miktar top verecekti. Hazırlanan p'ân Keyzment Alman hükümetinden aldığı ilk müsaade ile Berlinden donanmanın üssü olan (Wilhelmsafer) e gelmiş ve gsi- lâhların kaçırılması hususundaki plân - ları yapmağa başlamıştı' 20,000 silâh ve cephane bir tıcaret ge- misine yüklenecek ve bu gemi, bitaraf bir devletin bayrağını çekerek, İngiliz kara- kol gemileri arasından geçecek,* İrlânda- nın muayyen bir limanına gidecekti... O- rada İrlânda gümrük motörleri bu ge - miye kılavuzluk edecek ve limana ala - caklardır. Silhâlar, gece saatlerinde bha- şaltılacak, neticele İrlândalılara dağıtı - lacaktı. z İsyanı bilfiill Kevzment idare edecekti. Bu maksadla bu elehaşı bir Alman tah - telbahiri ile İrlandaya götürülecek ve si- Tâh taşıyan geminin muvasalatından ev- vel İrlândaya varmış olacaktı. Kısa zamanda hazırlanan plân hemen mevkii tatbike kondu. (Libau) gemisine silâh ve cephane yüklendi ve Nisanın 24 düne doğru gerek tahtelbahir ve gerekse ticaret gemisi Alman limanını terkettiler, İngi"zler nasıl h->ber aldılar? Keyzment Almanlarla müzakerelerin - Ne o kadar ketum davranmıştı ki neti - ceyi beraberinde götürdüğü iki mute « medine bile söylememişti. Bununla be- raber silâhlara mukabil verilecek para için, Amerikada bulunan arkadaşları ile i'|anlaşmak mecburiyetinde idi. Bu yüzden Amerikaya çekilen mütevali telgraflar, bu tarafların nazarı dikkatini celbetmiş- ti. Nitekim Amerika hükümeti, az zaman- da, meseleyi tahkik etmiş ve hakikati İn- giltereye bildirmişti. Böylelikle Alman - yalda isyanın temeli atılırken, İngiltere - de de bu meşhur tuzağı meydana çıkar « mak için büyük bir faaliyet başlamıştı. (Libau) nun silâhları çıkaracağı liman öğrenilerek buradaki karakol arttırılmış ve bundan başka da (Keyzment) i yaka- lamak çarelerine baş vurulmuştu. Zavallı Keyzment, kendisine mukabele olarak hazırlanan plândan bihaber idi. O, ufacık denizaltı içinde memleketine doğ- ru giderken, tuzağının boşa çıkacağını ü- mid bile etmiyordu. Muhayyelesinde dai- ma muvaffakiyet ümidlerini “yaşatıyor ve bir an evvel İrlândaya varmak hususun- da, sabırsızlanıyordu. Muvaffak olan birinci tuzak İngilizler, gene Amerika hükümeti ma- |. rifetile Keyzmentin bir Alman tahtelba- hiri ile ıssız bir İrlânda sahiline çıkacağı- m ve sahilde kendisini bekliyecek olan | .“ ge # git Vi Büyük Harbde İngiliz denizaltı ve zırkhlıları bir otomobil ile doğruca isyan karargâ - huva gideceğini öğrenmişlerdi. Bu suret- le hemen mukabil tedbirlere baş vur - muşlar ve âsilerin başını alacak olan oto- mobili aramağa başlamışlardı. Böylelikle meşhur İngiliz casusları faaliyete geçe- rek, az zamanda, otomobilin hangi yol - lardan nereye gideceğini tesbit etmişler ve makinenin kolaylıkla ele geçebilmesi için, yol üzerindeki köprülerden bir ta - nesini kaldırmışlardı. Bu iyi çalışmanın neticesi olarak, bir yol dönemecini takih eden köprünün kal- dırılmış olması, şöförün nazarı dikkatini celbetmemiş ve mak'ne son süratle uçu - rumâa kaymış gitmişti. Böylelikle Alman denizaltısınımn binbir teşkilât içerisinde, İrlânda sahiHerine bıraktığı Keyzment sahile çıktığı zaman otomobili bulama - mış ve oradaki eski bir kaleye saklan - mıştı. Bu suretle zaman zarmman sığına - Bınldan çıkıp otomobil'n gelip gelmediği- ni tahkik edecek ve şayed otomobili ge - lirse merkeze gitmek fırsatını bulacaktı. Libau ne yaptı? B'r Alman yüzbaşısının kümandasında olarak denizlere açılan Libau İngilizlerin 'bütün abluka hatlarından selâmetle geç- miş ve İrlândadaki müretteb limana doğ- ru seyre başlamıştı. Gemi mürettebatı, en korkunç llüşman hatlarından, görünmek- sizin geçtiklerinden dolayı kendilerini pek bahtiyar addediyorlardı. Bu kadar müdhiş karakollar ancak bitaraf bir bay- râk çekilmekle atlatılmıştı. Bundâan son- ra da atlatılacak müşküller hemen hemen yok gibi idi, Çünkü geminin limana gir- mesini ve cephanesini boşaltmasını İrlan- dalılar temin edecekti. Fakat gemi lima- na vâsıl olduğu zaman kendisini kılavuz- lıyacak olan gümrük motörünü bulamadı. Bu durum karşısında kumandan nazarı dikkati celbetmemek için limana girme- meğe karar verdi ve geceyi o civardaki ıssız bir koyda geçirdi... Bir viski ie at'atılan ilk teh'ike Kumandan ertesi günü limana tekrar yaklaşacak ve gümrük motörünü gör - meğe çalışacaktı. Gercı limana yaklaşır- İrlândaran merkezi | ken, uzaktan bir motör göründü. Böyle « likle mürettebat her işin yolunda gitti w ğine dair boşuna ümidler beslemeğe başs ladılar. Fakat yavaş yavaş yaklaşan mo 4 törde, gümrük memurları değil, müsel 4 lâh bir bahriye müfrezesi belirdi, : Bereket versin motör pek ağır yakla « gıyordu. Düşmanın böyle bati harekat etd mesi gemide iyi tedbirlerin alınmasınd müsaâade etti. Ambar kapakları hemen kiş Hdlendi ve bitaraf bayrak çekildi. Libau'ın kaptanı çok zeki bir ramici idi. Kendisini tevkife gelen İngiliz zabi: | tine fevkalâde ikram etti, viskileri arkası arkasına içen İngiliz, nihayet gemiyi a » ramağa lüzum bile görmedi. | Kurnaz Alman kendisinin Norveçli ol duğunu, gemisinin büyük fırtınalar atlatıl tığını söylüyor ve diyor ki: — Fırtınalar gelir geçer.. Hep denîı ci değil miyiz... Böyle şeyleri çok atlat « tıik... Fakat benim korkum şimdi başladi; Burada Alman tahtelbahirleri çoktur... Ben onların tuzağından nasıl kurtulabi«s leceğim. İngiliz bu sözleri o kadar samınufka « bul etmişti ki... Alman kaptanın her' cümlesine «vah!.. vah!» diye iştirak edta yor ve muhatabına yardım etmek için e- linden geleni yapmağı vâdediyordu... Ni« ı hayet: — Siz merak etmeyin... Ben Almaır. tahtelbahirlerinin faaliyet sahalarını bi- liyorum. Sizi geçiririm. | Dedi ve ilâve etti: | — Biz bugünlerde bir Alman gemîsınığ silâh getireceğini öğrendik. Bundan do « layı buralarda pek çok harb gemisi dolai şıyor, Binaenaleyh bugünlerde, buralar; da Alman tahtelbahirleri yaşıyamaz. Sü ferah ferah arzu ettiğ'iniz Hmana gidi 4 BİZ... Bu suretle Libau bir viskı sayesinde tehlikeyi atlatmış, İngiliz ise silâh getin recek gemiyi beklemeğe gitmişti. İ İkinci tehlike atlamadı Libau'ın üçüncü teşebbüsü biraz ta « lihsiz olmuştu. Acaba gümrük motörü gel di mi diye limana tekrar yaklaşan gemi,; - bu sefer karşısında İngiliz harb gemile; rini buldu. Büyük bir süratle Alman ge-ı misine yaklaşan gemiler; bayrağın bitaş en |raf olmasına kulak asmadılar ve: — Geminizi muayene edeceğiz! İşaretini çektiler. Zavallı Libau surati fazla,'topu çok düşman karşısında ne yar pabilirdi. İşte bu anda, ikram edilen vis- ki aksülâmel yapacaktı. Şimdi mürette » bat, her şeyin İngiltere tarafından anla- şılmış olduğuna hükmettiler ve bu âciz vaziyet karşısında gemilerini kenidi el « lerile batırmağa karar verdiler. Bu ka « rardan üç saniye sonra, gemideki cepha- nelik infilâk etmişti. Koskocd' Lıbauın : parçaları havada uçuyordu. | Keyzment nasıl yakalaııdı? Libau havaya uçtuğu sıralarda Keyz ment hâlâ kaçacak otomobil bekliyordu — Zavallı adam kendisine Alman hükümetj tarafından verilen tabancanın kumsali KHüştüğünü farketmemişti. (Devamı 14 üncü sayfada) ' Dublinden bir manzı -

Bu sayıdan diğer sayfalar: