POSTA “Son Posta, yasemin dalları arasından süzülerek oda- min zeminini yer yer moktalıyordu. De: — mizde güneşin berrak ışıkları altında bir balıkçı kayığı ağır ağır ilerlemekte idi. “Etraf o karar sessiz, o kadar derin bir rn uk içinde susuyordu”ki sahik Okşıyan küçük dalgacıkların o şıpırtıları “duyuluyor .denilebilirdi. Pencerenin önünde öylece belki da- © kikalarca kaldım Bu deniz, bu ağaçlar, sabahın sisli pembe tülüne bürünmüş “sırtlar o kadar güzeldi ki... Bahçenin çakıllı yollarında ayak ses- leri duyarak başımı çevirdim, Amcam 'gessiz ve ağır adımlarla ilerliyordu. Onu beyaz saçlarla örtülü başı, ağaçların yap- takları arasında kayboluncaya kadar “gözlerimle takib ettim. Amcamm yanında birkaç hizmetçi ile “yapyalnız yaşadığı bu köşke geldiğim. — denberi bir hafta olmuştu. İlkbaharın güzel günlerini bu münzevi . sayfiyede il hoşuma giliyordu. Biraz yalnız ve tenha olmakla beraber ince bir gü- — zellikle süslü olan bu #ahili ne çabuk — sevdim? ne çabuk yeşil sırtlar, bu dağ yolları beni büyüsü ile sardı? Burası — benim hayalimde yaşıyan idea! bir tabiat parçası, yıllardır aradığım güllere ve ya- gömülmüş kokular ve renkler diyarıydı sanki... Şimdiye kadar amcs- mi bütün ısrarlarına ve davetlerine rağ- o men buraya gelmediğim için kendi ken- dime Kızıyordum, Kimsesiz bir kız için amcanın veya halanın evi bunun ne farkı olabilirdi? Fakat bilmem neden kü- çüklüğümdenberi beni evlâdı gibi büyü- #en halamı kendime herhalde amcamdan “daha yakın bulmuştum. © Halamın evinde bana arkadaş olabile- — cek birçok kimseler vardı, İşte bana kim. .sesizliğimi unutturan bu arkadaş kalaba. lığı içinde tek başıma yaşıyan amcamı , halamla bile sık sık temas etmiyordu. Adetâ herkesten kaçar bir hali vardı. E- o vinde beni eğlendirecek, bara arkadaj- >Wik edebilecek kimse bulunmuyordu. Fa- kat onunla karşı karşıya oturduğumuz » Panjurları açtım. Sabalın ilk ışıkları; nın Hikâyesi ANNEMİN MEKTUBU m, Yazan: bütün insanlara kapamış olan bu ak saç- k, vakur çehreli amca beni oyalıyabile- cek ve hattâ bana zevk veren mevzular. dan bahsederken sanki benim yaşımda, benim duyuş ve görüşümde bir insan o- Tuyordu. Derinliklerinde daima manâsı- m tahlile muktedir olamadığım manalar saklıyan siyah gözlerinin üzerimde bir baba şefkatile dolaştığını görüyor, «Se- vim» derken sesinin titrediğini hissedi- yordum, Benim gibi küçük yaşında anne- sini ve sonra babasını kaybetmiş bir kı- zan bu bakışların okşayışına ne kadar ih- tiyacı vardır!.., * Odamdan çıktığım zaman evde herke- sin uyanmış olduğunu gördüm. Hizmetçi kahvaltımı verirken amcamın erkenden şehre indiğini bildirdi. Kahvaltımı yer yemez kütübhaneye geçtim. Nefti bir ta- kımla döşenmiş olan oda kalın perdeler. ie hafif bir boşluk içinde gömülü gibiydi. Niyetim iyi bir kitab seçtikten sonra bahçede ağaçların altında onu okumaklı. Kenarda duran yeşil bir cildi çek'im. Serlevha hoşuma gitmedi, onu birakarak başka birisini aldım, Bu kitab diğerleri ne nazaran uzun zamandır el sürülmemiş olduğumu gösterecek kadar tozlanmıştı. Tevfik Fikretin «Rübabı Şikeste. siydi. Göz gezdirerek sayfaları çevirmekte de- vam ediyordum. Lâalettayin bir yerini açtım, arasında bir kâğıd olduğu ten ve uzum zaman durmaktan ver, ver lekelenmiş mâvi bir mektub kâğıdı gö- züme ilişti. Lâkayıd bir hareketle kitabı kapayacağım esnada bakışlarım kâğıdın ucuna saplandı, Ucu menekşelerle süsü olan bu mektub parçası birçok şeylerin biri biri arkasına hatırımdan geçmesine sebeb olmuştu. Halamın kâğıdları ara sında aynını gördüğüm bu mavi mektub kâğıdlarının daima annem tarafından kullanılmış olduğunu halam birkaç kere söylemişti. Derin bir tecessüs ve merak- Is ellerimi onlara uzatırken fena bir şey yaptığımın farkında olmakla beraber kendimi alamadım ve onü okudum Asım Bey! varlığında bu kimsesiz köşkü dol- duran bir kudret buluyordum. Kalbini! “Son Posta,,nın i Edebi Romanı: 17 “İzmite yaptığı iik seyahatten sonra Cevad her nekadar gerek annesine ge- “rekse hepimize: «Nedim beyin kızı tem İğim gibi, yani Zeynebe iyi bir ana bflecek meziyetleri var.» demişse *de yengem oğlunun bu sözüne pek İ- nanmamış olacak ki, kışa ve kara Tağ- n güzel İstanbulu, konforlu evini ve poker partisini iki gün için feda ede - «k tâ buralara kadar gelip gelinini bir en evvel #örmek ve içinin şüphelerini yatıştırmak istemiş, > İste sana dedikodulu bir mektub. Hasta olmayıp buraya gelseydin ken- di gözünle daha neler görecek, kendi — kulaklarınla neler işitecektin”» * Sadi gecenin on ikisi. Nedim beyin İzmitteki salonu çoktanberi görmediği bi» gece yaşıyor. Zavallı salon, eskiden me muhteşem düğünler, ne nikâhlar, “ne kına peceleri görmüş, kaç çifti bir- birine bağl:yan merasimlere şahid ol- muşken bir çok senelerdenberi böyle mükellef bir ziyafet ve bu kadar çok önvetli görmediği için şaşırmış gibiydi. Fakat asıl şaşıran gelindi: Ömrünü ya- Ikinlarında geçireceği bir çok kimselerle ik defa olarak karşılaşmış, ömründe ik defa olarak bunca mütecessis gö - lim kendi üzerinde dikilip durduğunu TMüştü. Muallâ bu akşam pembe tülden bir ab giymişti. Kısmetine olacak, elbi- —————-----— Yazdığınız son mektubda içinde bulun. Naklerlen : sesi İzmite yeni gelen çok güzel bir ter- zi elinden çıkmış ve vücudünün bütün güzelliğin: meydana çıkaracak surette dikkat ve itina ile yapılmıştı. Hele ku- maşın rengi genç ve biraz solgun yü - züne öyle yaraşmıştı ki kayınvalidesile görümcesinin İstanbulun en meşhur terzileri elirden çıkan kıymetli esvab” ları bile onun sade ve kibar güzelliğini örtemiyorlardı. Genç kız az konuşuyordu. Kayınva- lidesinin mağrur — güzelliği ve gözleri kamaşlıran elmaslarile görümcesinin yüksekten bakan alaycı bakışları onu büsbütün çekingen yapmıştı. Bütün da- vetliler arasında en çok hoşuna giden Cevndın arkadaş: Ahmed beydi. Onda öyle cana yakın bir sadelik ve tabiilik vardı ki ancak onunla ve eskidenberi tanıdığı ve sevdiği Müfid beyle konu - şurken kendi şahsiyetini bulabiliyor - du. Öğledenberi ve yemeğin devam etti- ği müddet, herkesin kendisini müdek - kik ve münekkid gözlerle süzdüğünü görüyor ve bundan sıkıldığı halde bü - yük bir irade kuvveti sarfederek sade- liğini ve tabiiliğini muhafazaya mu - vaffak oluyordu. Hiç kimse onun ta - vırlarında, çekingenliğine rağmen, bir gayritabiilik, bir soğukluk ve yaban - cılik bulamamıştı, Cevada gelince, o bu gece göz ka - maştırıcı bir hal almıştı. Onun konuş - Muazzez Tahsin az | İnci Özkurt görünen bir davır takınmışsınız Sizin hayatınızın selâmet yollarından o başka bir şey düşünmiyerek zevcimle beraber yaptığımız bu teklifi ne kadar yanlış İ cephelerden tahlile kalkışıyorsunuz. Bil- İ hassa beni bir micrim gibi itham eder ken bu kırılmış kalbi büsbütün hırpalı- yacağınızı hiç düşünmediniz mi? Hakh- sınız, ortada bir cinayet var, Fakat bu- nun mes'ulü ben miyim? Siz misiniz? Hiç birimiz değiliz Asım Bey! Bu mes'ul bi- zim kaderimizdir. Fakat bunları burada tekrar tahlile ne Tüzum var? Size son defa hatırlatmak iş- terim ki içimde yaşadığımız hakikate #hanmalı ve ona göre kendinize yeni bir hayat açmalısınız. Şimdi bunları okurken gene kim bilir ne kadar kızıyorsunuz. Mektubunuzun şu satırları gözümün ö- nüne geğyor da hiddetinizin derecesini tahmine çalışıyorum: «Sitare bütün bunları bana ısrarla tek- Hf eden sen misin? Sen mi bana evlen- İmemi ve mes'ud olmamı teklif ediyor. sun? Sen! Öyle mi Sitarr! Buna nasıl di- ilin vardı? Nasıl benim mes'ud olabilece- iğime kanl öluyorsun?...» | Fakat siz her şeyi unutuyorsunuz. Bu. İgün size evlenmenizi ve mes'uâ olmanızı Çi yili Sararmış yapraklarını yavaşça çevirdim. teklif eden kadın ağabey'nizir. karısı S., Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. tavedir. Halbuki &z Ası saadet kaynağı olan genç Siz neş'e ve bir hayal vicdan ve vazife maniaları bu sesi boğ- maö& yetmez mi sanıvorsunuz? Mazide gizi çılgın gibi sevmiş olan genç kızla bugünkü ciddi ve samimi yengenizi karıştırmayınız. Bir zamanlar aramızda hakiki bir sevgi cereyan etmiş ve bu sevgi hayatımızın en mukaödes saadet saatlerini yaratmış olabilir. Fakat bütün bunlardan dolayı bu vicdan ve vazife bağlarını koparmağa, onları ayaklar &l- tına almağa veden hakkınız olsun? 1! ların ardında kalan Sitareye sesleniyor, için | ona hitab ediyorsunuz. Bosunâ... O #26 kitabım orta yeri açilivermişti. Rütubet-!8es vermiyecektir. Önümüzde yükselen! Tesviyeci ve Tornacı alınacaktır. Askeri fabrikalar umum müdürlüğünden: Kırıkkalede çalıştırılmak üzere tesviyeci ve tornacı alınacaktır. İstekillerden Ankarada bulunanların silâh fabrikasına İstanbuldakilerin Zeytinburnu fabri. kasına, İzmirdekilerin de İzmirdeki silâh fabrikasına bu yerler haricinde olan- ların da istida ile Umum Müdürlüğe müracaatları. (1422) Belediye Sular İdaresinden: Kapalı zarfla münekasa ilânı, İdaremizee satın almacak muhtelif cins ve eb'adda adi döküm aksamı kapah zarfla münakasaya konulmuştur. 1 — Bu husus İçin tanzim edilen şartname İdaremiz Levazım Servısinden parasız olarak satın alınabilir ve nümuneler ayni serviste görülebilir, 2 — Talibler, şarinameys göre hazırlı yacaklari kapalı zarflarını ihale günü olan 10 Nisan 989 Pazartesi günü saat «15» e kadar Taksim İdare Merkezinde Müdürlüğe vermelidirler, Bu saatten sonra getirilecek zarflar ka bul edilmez. «1715» Bü yg Udi y HİZİ rip, momatız.na GE) KE İcnkimie günle 3 kaşe alınabilir MN beklerken artık bütün ümüilerimin kırıl- dığı bir anda omunla evlenmemi niçin bir inayet addediyorsunuz. Eğer bu bir ci- nayetse bunu ben işlemedim. İber €n ufak bir haberinizi almadan sizi edebilecektir. Bütün hayatınızı bir hatı- raya feda edecek kadar çılgın olmayın. Sitare Bu gönül hikâyesini anlatan mektub parmaklarımdan düştü. Bu mektubun Döneceğinizi, ölümünüz bile kuvvetle | her satırında amcamın şimdiye kadar be muhtemel iken tekrar geleceğinizi naslİnim için istifhamlarla dolu olan siyah hatırıma getirebilirlim. Siz döndünüz, | bakışları acı bir ıztırab içinde bütün çıp sizi hayatta görmek beni anlatılmasına | laklığıyla canlanmıştı sanki... Annemin inikân olmıyan bir saadete boğdu. Fakat| bende pek vazıh olmıyan bulanık hayal karşınızda bulduğunuz Sitare artık baş-| karşısında titrerken gözlerimden yaşlar ka bir erkeğe af? ve ona karşı bir takım | akıyordu. Beni artik ağabeyiniz!e evlendiğim f- Yüziteleri olani bir. ai ginüşte; Bugün, çin itham etmeyiniz. Esasen onun sizin | Ven sadece yengenizim, Aradığınız kadın ağabeviniz olduğunu nasıl tahmin edebi. | bir haya'den ibarettir Asım! Bütün genç- Erdim ki?... Hasb yıllarının ihtiyaç ve| Viğ'nizi bu hayal uğrunda ziyan etmek sefaleti içinde bana elini uzatan bu erkek | deliliktir. İşte yengeniz, kardeşiniz ola- kimsesiz bir kızı kurtarmak arzusundan | rak size söylüyorum: Yolunuza çıkmış 0- duğulmuz hal ve vaziyeti unutmuş gibi 'başka bir şey düşünmemişti, Senelerden-|İ lan o genç kızla evlenini » O sizi mes'ud ması yalnız kendi ailesini değil, Ne «J)»a sokulmak isteyen bir tavır sakını - dim beyin davetlilerini, hattâ Muallâ - | yordu. nm derd ortağı Feriha hanım: bile tes-İ Genç kız heyecanla ürperen iri göz“ hir elmişti. lerini nişanlısına çevirdi, Cevadın kir- Muallâ onu korku ile Karışık bir zevk | nikleri titriyor, sıcak bir buğu gözleri" içinde dinliyordu. Bu acayib adam, enlni tatlılaştırıyordu. Büyük bir saygı İ- ciddi hir mevzu hakkında konuşurken | le eğilerek Muallânın elini tutup du » birdenbire hafif bir mevzua dokunu “| daklarına götürdü. o Nişmlandıkları yor, gözleri müstehzileşiyor, dudakları | gündenberi bir çok defalar onun elini alayla gülümsüyor, sesi şeytani bir â -| öpüştü fakat bu sefer henk alıyordu, Onun bu halleri karşı - dudakları eli üzerinde daha uzun zaman durdu ve sında zavallı sade ruhlu Muallâcık e| Cevad doğrulduğu zaman, kıpkırmızı düşlineceğini, ne ümid: edeceğini, ne| gm Muallâ onun koyu gözlerinde ilk yapacağını bilemeden şaşırıyordu. defa olarak derin ve yakın bir mana - Bütün gün, bir dakika bile yalnız ka-| nın geçtiğini görerek büsbütün heye - lıp fki kelime konuşamamışlardı. Her- | canlandı, kes Cevadın nisanlısına karşı pek-bağ-| og gece yatağına girdiği zaman erle - lı olmadığını görüyor, hattâ Muallâ bi- le, hir gün evvel kalbinde uyanan ü - mid ışığının söndüğünü duyuyordu. si gün nikâhlanacağını düşünürken kal binde ilk defa olarak bir ışık yandığı - nı ve saadete benzeyen ürkek bir his - Gece yarısı bütün misafirler dağıl *|İ sir bütün varlığını tatl; ve bayıltıcı bir dılar. Dışarıdan gelenler evlerine, ev-| sogklık halinde kapladığını duydu ve dekiler de odalarına çekildiler. haftalardanberi ilk defa (olarak rahat Salon tenhalaşınca Muallâ bütün ge-| va sakin bir uykuya daldı, > cenin heyecanını yatıştırmak İstiyor - muş gibi pencereyi açarak (dışarının #oğuk havasını teneffüs etmek istedi, Bütün gün yağan kar dinmiş, kuru bir soğuk ortalığı kaplamıştı. vn İhtiyar dadı davetlilerin otomobille” re binmesini dalgın gözlerle seyrettik- Birdenbire yanındar Cevadın gölge -İten sonra kendi kendine mırıldandı: sini görünce bütün vücudünün titre - diğini hissetti, «Böyle kark havada evlenen bir kız mes'ud olmaz. Allah insans çirkin ta - — Bu ince esvapla açık pencere ya-İli versin. Yüz güzelliği para etmiyor.» nında durmak ne ihtiyatsızlık. Müsaa- Muallâyı çok sevdiği için o bu izdi -|' de et de şu camı kapatayım, Perdeyi çekerek camı sonra nişanlısına baktı: — Sana elbisenin vaca hiç taraftar görünmüyor ve evde- indirdikten | ki değisiklikleri, patırdıları (hep fena gözle görüyordu. Nedim beyin zengin- he kadar güzeljlik ve refah zamanındanberi bu evde olduğunu ve sana ne kadar yakiştığı -| olduğu için a'lı nı söyliyecek vakit bulamadım. Eğer | karışmış ve bi in hayatıma tamamile felâketlere şahid ol- daha güzelleşmen imkânı olsaydı bu es | muştu. Simdi gökten düşer gibi gelen vabın seni bir kat daha güzel yaptığı -| bu damad: ve parasını bir türlü hoş gö- nı söyliyecektim. Fakat seni bu akşam | remiyor, içindeki ezeli şüphe ile bu i - çök yorgun görüyorum MuallA, sofra -İşin sonunda bir felâket olacağına hük- da da bir şey yemedin. Hemen gidip is-| mederek bunu bekliyordu. tirahat ot yavrum, Alçak ve sıcak bir sesle söylüyor, o -|kâh saat on birde olacağından herkes| O gün sabah erkenden kalkılmış, ni- Yarınki nüshamızda: Verilen Söz... Yazan: Mark Hellinger N kızmın tuvaletine yardım etmek için odasına gelmişse de biraz sonra helecan o ve yorgunluktan knvveti kesilmiş, dinlenmek için oda - sına çekilmeğe mecbur kalmıştı. Fakat Jale bir saniye bile ablasının yanından ayrılmıyor, onun karyola Üzerine ya - yılmış'olan gelinlik esvabına bakıyor, öğleden sonra ablasının — şimdikinden daha güze! olacağını düşünerek sevini- yordu. — Ne güzelsin abla... Nikâh dairesine gitmek için giydiğin bu koyu esvab yü- züne öyle yakıştı ki... Zaten sen ne giy sen yaraşıyor, Dün akşam (bir bebek gibiydin. Şimdi cidd! bir güzelliğin var; fakat öğleden sonra bu beyaz elbise ve bayaz duvağınla bir melek olacaksın. O sırada kapıya hafifce vuruldu. Ja- le koşup açınca Muallânın kayınvali - desi ile karşılaştı. Naime hanım çok şik bir elbise giymiş, yüzünü hafifce bo - yamıştı. — Ablanızı görebilir miyim yavrum? Muallâ müstakbel © kayınvalidesine yaklaştı" — Buyurunuz efendim. — Annenin dinlenmek için senin ya- nndan ayrıldığını duydum, belki bir şeve ihtiyacın olur diye onun yerine ben geldim yavrum, Bir gün evvel çok soğuk ve mağrur görünen “kayınvalidesinin (bu sözleri Mueallâyı pek mütehassis etmişti. — Çok teşekkür ederim efendim. Fa- kat tuvsletimi bitirdim, — Vaktinde hazırlandığın iyi oldu kızım. Çünkü Cevad beklemekten hiç hoşlanmaz Konuşurken gelinine doğru eğilerek saçının bi, büklümünü düzeltti, Fakat gözleri genç kızım taze ve berrak teni » ne, parluk gözlerine, mütenasib ince vü cudüne ilişince yüzü hafifce buruştu. (Arkan var)