Son Postanm tarihi romanı: İİ Tin Gİ ii GAZİİİ Yazan: ZİYA ŞAKİR ANAL zaferi Böttal, düşündüklerini, onlara anlat- Tıştı. Ötekiler, bu düşünceleri yolunda İmuslardı. Verdikleri son karar üzerine derbal &tlanna binmişler. Kendini hiç kimse- Y8 göstermeden, Şemas ordusunun atr- sındaki tepeye gelmişler. Oradaki Kayaların arkasına gizlenmişlerdi ... $te, şimdi oradan, hem meydana çı - ari peblivanların kanlı çarpışmalarını Seyrediyor, hem de konuşuyorlardı. Evvelâ” Türk pehlivanlarına yaver “'an talih, birdenbire değişmişti. Sim» siyah hir demir heykeli andıran bir şman pehlivanı, östüste sekiz. Türk Ein atımı kanlar içinde yere sermiş” rm, bir türlü yerinde duramuıyor- — Abdüsselâm, niçin bu kadar ağır davranıyor?. Niçin hücuma başlamı * ki Yazık değil mi bu pehlivanları - Diye, öfke ile söyleniyordu. Vaziyetten, ötekiler de mütceessirdi. Hattâ bir aralık Cüfde Gazi, o kadar öf- lenmişti ki, yerinden fırlayıp, atma rek meydana atılmak istemişti. Fa- t Battal, derhal onun kolundan tu- İârak, bu fikirden vazgeçirmişti. Onlar bu endişede iken, nihayet, sol İarafta bulunan Abdülvehabın kuman- dasındaki atlılar, coşkun bir deniz gi- dalgalanmışlar, bütün hizlarile düş Manın sağ tarafı üzerine atılmışlardı. Abdüsselâmın o kumanda. ettiği sağ Senahtaki atlılar da, hareket etmişler, bunlar da ilerlemiye başlamışlardı. Şemasın ordusunda, birdenbire da- Vu! ve boru sesleri yükselmiş. gükde - Mirlere o garkolan (zırhlı süva « Tiler, büyük bir gürültü ve bağrışma İle ileri atılarak, Ömer beyin kuman- Gasındaki piyadeler üzerine yüklen - Mişlerdi. Muharebe meydanı, korkunç bir hal Sİmiştı Yüzlerce ağızdan kopan nâra Ve feryadlar, birbirile çarpışan demir- İn sert sadalarına karışmıştı. İşte o zaman Battal yerinden firla- — Haydi arkadaşlar! Allahın inaye- *İ. resulü ekremin himmeti, ehli bey” Ün kerem ve muaveneti ile biz de atı Talim, Diye bağırmış. kayaların gerisinde duran Aşkarın üzerine sıçramıştı. Yedi atlı, araları beşer adım olarak i can ve »İ Her tarafta Şeması arayan Battal, o- , yerleri ve!nu bulamadığ n acınarak geri dön- düğü vakit, artık Türkler, düşman ka- büsbütün şaşır b yüzlerce odüşman ölüsü nündeki milli bayrakla eleri - yatıyordu. Yaralıların feryad ve inil - ni kurtarmak için âskerlerine yalva “İtileri, yürekleri parçalıyordu. rarak, yardımcılar aramaya başlamış “İ Karargihta Battalı en evvel Ömer tu. adı. Tepeden tırnağına ka - İşte, bu dehşet esnasında r, düşman kanlarına boyanmış olan birdenbire; kulağına Jbu genç em ide boynuna sarıldı. — Bana, (Ba:tal) derler.. öpmeğe baş Gazinin m, Şemas denilen mel ladı... Hem “ağlıyordn, ei de: un nerede ise, karşıma çıksın. ” — Cenabıhak, Türkleri bunalimıyer, Diye, korkunç bir nâra' çarptı. bir kahraman giderse, onun yerine baş Şemas, 0 zaman neye uğradığını an- İka Tadi: bir kahraman ihsan ediyor... Baban Ni $ , , | Hüseyin Gazinin ölümü, bizi mateme — Vay. demek ki, bu işi yapan, o Oğ*| yarketmişti. Çak şükür Rabbime ki, O lanmış... Hey Rabbimiz. İsaülme | mutlu baba; seni yetiştirdi, Ve bize bi Başımıza bir belâ gibi türeyen bu oğ - anın elinden sen ben; kurtar, Diye bağı Topuklarındaki sivri mahmuzları, bütün şiddetile atının kar nına çarptı. Kaçan askerlerin arasın - dan, bir ok gibi ileri fırladı. * Şemasın sırma di Türklerin zaferi ile sona er esi götürüyordu. ER a mar rakıp gitti... Evlâdım!.. Bu zafer, se - nindir. Şu gördüğün çadırlar, bayrak - lar, atlar, silâhlar, senindir. Düşman * dan kalan bütün hazineler de senin » işlemeli (Arkası var) İleri atılmışlardı. Kupkuru topraklar Üzerinden, büyük bir to bulutu kal - dirmiya başlamışlardı. Bu toz bulutu ve bunun arasından an kılıçlar, Şemasın askerlerine dehşet verdi. Her taraftan: — Eyvah. Türkler, arkamızı çevir - diler, Diye, korkunç feryadlar yükseldi. Zırhlı stiyarilerin başında bulunan Şemas, böyle bir vaziyet karşısında! ka- Tacağını, hiç hesaba katmamıştı. Bunun İçin, birdenbire ne yapacağını kestire- Mmiyerek şaşırıp kaldı. Kuru topraklardan kalkan toz bu * lstları o kedar büyüktü ki; gerek Şe - Mas ve gerek askerleri, gelenlerin pek Kalabalık olduğunu sanmışlardı. Artık içlerine giren bir korku ie, dört nala kaçmıya başlamışlardı. * Bu taraftan. Türk askerleri, bu bas- kını yapanların kimler olduğunu kes -! tremed'kleri için, bir an şaşalamış 2 lardı, Fakat düşman askerlerinin kaç- mağa başladıklarını görür görmez, ar- tık durup düşünmeye lüzum görmiye - rek: — Allah, Allah... Diye, nâralarla fleri atılmışlardı. Batta! ile arkadaşları, artık yüzleri- »i geri döndüren düşman atlılarının ü- zerine dayanılmaz şiddetle saldırmış - lardı. Zaten perişan olan bu askerle - Ti, bösbütün dağıtmışlar ve parçala - Yuşlardı. Bu yedi kahramenm ber kılıç dar - KTM TENTE Zâfı umumi, kansızlık, romatizma, sıraca, kemik, sinir hastalıklarına, cılız eb. yürümiyen, diş çıkaramıyan çocuklar, dermansız ihtiyarlar, sol- gun kızlar, vereme istidadı olanlar Hasan Kuvvet Şurubu'ndan içmelidir. Kanı arttırır, iştiha verir, şifai tesirleri çoktur. Fenni surette imal edi'miş, içilmesi kolay ve lezzetli bir şuruptur. Küçük büyük her yaşta istimal edilebilir. | Bir tecrübe kâfidir! | BASUR MEMELERİNİ ATI ile tedavi ediniz. Sön Posta'nın tefrikası: 58 Baron de Tott'un hatıralar Tatarlar arasında av Kam'ın tertib ettiği avlara beş altı yüz süvari refakat ederdi. Bu suretle civar ovalar dolaşılırdı Tercüme eden: Hü Bizim (beygire Obinme tarzımız hakkında kendisine bir fikır verebildiği. ime pek sevindim. Tatarlar binicilik hu- susunda hayvana znetin surette yerleş meden başka bir prensip bilmezler. Fa- kat bu metanet bazan hüşunete kadar ileri varır. Onun için Arab atımın çevik- İliği ve oynaklığı Sarayı hayrette bıraktı. Prensin baş imrâhoru stı kendisi de tec- rübe etmek istedi. Fakat düz ve yassı bi? eğere biner binmez, ökçelerini sıkarak müvazenesini temine çalıştı. Böyle bir süvariye pek az alışkın bulunan hayva da, adamları imdadına yetiştiler ve ken- disini bu felâketten kurtardılar. Kam beni sık sık yaplığı tazılı ve kuşlu avları da davet ediyordu, Beş eltı yüz süvari ona refakat ederdi. Bu suretle ci- var ovaları dolaşıyorduk. Avın bolluğu, avcıların izzetinefsine inzımam (edince, avlenmaları pek cunli bir hale sokuyor- du. Bilhassa kuş ile avlanmak Maksoud Guirrayın pek hoşuna gidiyordu. Kuş - ları gayet iyi terbiye edilmişti. Avı kal dırmak için köpekleri eksikti. Ben Fran- sadan bir köpek getirmiştim, Pek ziyade güzeldi, Fakat o kadar yüz bulmuş, şi marmış, kendi keyfine tâbi bir hayvandı İki hiçbir zaman yanıma almazdım. Bun- İdan dolayı onu pek kıymetK zannettiler. Mukarribler bu köpekten prense bahsey- lediler. O da köpeği arzu ettiğini bana İihsas etti. Hattâ köpeğin mevcudiyetini kendisinden saklamış olduğumdan dola- yı biraz serzenişte bile bulundu. Köpeğimin iyi terbiye görmenriş oldu- Punu, mwtleka avcı kuşlara saldıracağı İni, bir fenalık çıkacağını anlatmağa ça- hştım ise de fayda etmedi. Bütün bun- arı bir bahane sandı Arzusunu tatmin etmek zarnretinde kaldım. Fakat pişman olmakta gecikmedi. Köpeği getirtmek ü- zere derhal birini yollamıştım. Köpek geldi, İşe başlayışı pek teklifsizce oldu. Apartımanm ortasında fıskiyeli bir ha- vuz vardı. Bizim Diamant burada bir banyo yaptıktan sonra beni okşamak için minderin üzerine sıçradı, Kar'ın kehka- hasinı dostane bir davet telâkki ederek neş'eli neş'eli onun üzerine atıldı. Bunu yaparken yol Üzerindeki şeylerin hepsini devirdi. Tevecrüh ve iltifat dakikalarında pervasızca kusur işlene! . Onun için, Diamant'a bakmak vazifesi sarayda iç oğ- anlarından birine havrle edildi. Artık sarayda yiyip içiyordu, Ertesi sabah için büyük bir av emresildi. Bütün gece yeni gözdenin kabiliyetinden başka bir şey- den bahsolunmadı Ben onun şiddetin. den, itaatsizliğinden bahsediyorum. Fa- kat her halini pek hoş buluyorlerdı, Kam İDiamant”ı iş üzerinde görmek için o ka- dar sabırsızlanıyordu ki ertesi sabah için bize her zamankinden erken bir randevu tayin etti. Vâsil olduğum zaman, eğlencenin kah- r#manının etrafında bir takım seyim cilerle birbkte içoğlanı tarafından geti. rildiğini görüm, Köpek kendisinden na istenikliğini bilmiyordu. Onu serbest bı. rakmak için benim gelmemi bekliyorlar. “Jı. Serbest bırakılır bırakılmaz, süvari. Jer Kam'ın sağıyda ve solunda mevki ek mak İçin harekete geçtiler. Ben Kama yanında idim. Diamant ürktü. İptide, e zilmek korkusuna kapıldı. Bu sırada, &- nünden bir bıldırcın kalktı, Kamin de- ğanlarından birini bunun arkmat sıra sa- Averdiler. Doğan çikirına yetişti, Oomu yakaladı ve biraz daha öteye uçtu, Bir doğancı koşa koşa onu tulmağa gitti. Diamant ta harelcete geldi, çifte bir av onun hırsmı (kabartmıştı, Ağzındakini bırakmağa mecbur etmek için başına bir şey atmasalardı benim tahminim tahak- kuk edecekti, Fakat hem köpek, hem do. ğan korkuya kapıldıkları için, her ikisi de muhtelif yollardan evin yolunu tut. tuler. Kam dh kuşunu kaybetmek korku- su İle işin içinden sıyrıkdı. Gerek Maksoud Guirray ie nazırları- na karşı vaziyetim, gerek yeni evimizi tanzimde gösterdiğim gayret Bahçesa- tim onu üzeriden yere fırlatacağı sıra-| sıyin Cahid Yalçın dilebilir bir hale sokmuştu. Tatarların İen yüksek asaleti diye maruf olan Chi Mirza ile m, Hüküm. enses İla rinler ailesine mensub Ki bilhassa dostluk tesis etm dar hanedanına mensub evlenmişti. Prenses Olou-Ka (Kırım müdiresi) vazifesini ifa ediyordu, Bu sultan bana bir iltifat eseri göstermeli istiyerek kâhyasile bir hediye gönderdi, Bu hediye zengin surette işlenmiş bi gecelik gömleği ile gayet muhte tam bir çamaşır takımından terezküb © diyordu. Bu işin muhat olduğu esrarlı bir hava beni gayet endişeye düşürmüş tü. Filhakfka, prenses 70 yaşında idi. Fe kat çok geçmeden içim rahat etti Bu türlü hediyelerin bir sültan tarafından ancak kendi akrabalarından birine verik diğini anladım. Artık minnettarlığımı hş korkmadan izhar edebilmek imkânmi buğlum. Prensesin Maksoud Gvirray mezdinde oldukça itibarı vardı. Fakat bu” Mibar onun himaye ettiği adamlardan bk Tini bu prerisin hasisliğinden kurtarmağe ihtimal ki kifayet etmiyecekti. 'Baltanın valisi ve kölerekçibaşısı Ya. kub ağa işte bu hasisliğe kurban gide cekti. Memuriyetinden azledilmiş. msh efinden alınmış, hapse alılarak (zincire vurulmuştu. Fakat sultanın himayesine rağmen hâlâ başını da kaybetmek tehik kesme maruz bulunuyordu. Onu kurtar. mağa ve tekrar mevkiine getirmeğe çe kışmak bana çok mühim bir iş gibi gö ründü. Çünkü Franes bu adamdan daime memnun olmak vesilelerini buknuştu. Nuzırlar bana yardım ettiler. Müftü du sultan gibi hararetle bizim tarafımız tuttu. Yalmrb ağa zincirlerinden kurtula rak eski memuriyeti ile beraber serve tini yeni başlan tekrar vücude getirmeli çarelerini elde etti, Kam müsadere estiği serveti iade etmemişti. Fakat bu prom bu hi e tamah eserinden dolâyı mü& haze edilebilirse de intizam ve asayişis muhafazası için pek itina gösteriyordu "Türkleri bu yoldan ayrılmağa çok ken sevkeden müteassıbane ve cahilâne pres. P (Arkasi var) liği Güzelliğinin Sırrı Yok Sebebi var. RADYOLİN Dişleri kli den, iltihablardan hmm m hem Ge, bozulmasını ve sarar- masmı menederek daimi bir güzellikle muhafaza eden as- rın en kuvvetli diş macunudur. Her Sabah, Öğle ve Akşam yemeklerden sonra günde 3 defa A rayda oturmayı benim için tahammül e-| TANANAAANA AI